Piyasaların bu yıl yaşadığı şoklara ABD’de başkanlık
seçimini Trump’ın kazanması sürprizi
de eklendi. Trump’ın ekonomide büyümeyi
desteklemek için kamu yatırımlarını artırması
beklenirken bundan dolayı ABD Hazinesi’nin daha
fazla borçlanması gerekecek. Bu tahmin ABD’de tahvil
faizlerini hızlı bir şekilde yarım puan yukarı itti. Dolar
değer kazanırken özellikle gelişmekte olan ülkelerin
para birimleri değer kaybetmeye devam ediyor.
İngiltere’de Brexit sürprizinden hemen sonra
ABD’de yerleşik politik sistemin adayı Clinton’ın
yenilmesi, Batı dünyasında politik değişim talebini
yansıtıyor. Bu eğilim Avrupa’ya da hakim olursa
2017’de AB’nin devamlılığı sorgulanabilir. Türkiye’nin
ihracatı Euro, ithalatı ise dolar ağırlıklı olduğu için
Türk Lirası (Meksika Pezosu ile birlikte) en hızlı değer
kaybeden kur oldu. Peki bu gidişat Türkiye için daha
derin bir krize mi işaret ediyor?
Kurun hızla yükselmesi yüksek döviz borçlu bazı
şirketleri zora sokacak ve bunun sonucunda şirket
iflasları artabilir. 2017 ekonomik büyümesi, hedeflenen
yüzde 4’ün oldukça altında kalabilir. Bu durum
işsizliği hızla artırıp ülke ekonomisini zora sokabilir.
Ancak borcu az ve bütçesi sağlam olan kamunun
doğru müdahaleleri bu zorluğun bir krize dönüşmesini
engelleyebilir. Bunun maliyeti ise 15 yıldır düzelen
bütçenin bozulmaya başlaması ve kamu borcunun
tekrar artışa geçmesi olacaktır.
2017 BEKLENTİLERİ
ABD tahvil faizlerindeki artış, piyasaların yaklaşık
üç çeyrek puanlık FED faiz artışını iskonto etmesine
denk geliyor. Yani aralıkta yaşanabilecek şoku,
piyasalar Başkanlık seçimini takiben yaşamış oldu.
Bundan sonra piyasalar Trump’ın sözlerinden öte
Ocak 2017’den sonraki gerçek icraatına bakacak.
Türkiye piyasaları için döviz kurlarının istikrar
kazanması en önemli konudur. Dolar/TL kurunun
3,40’a yaklaştığı 22 Kasım itibarıyla Türk Lirası reel
efektif kuru 94’e gerilemiş durumda. Basit bir yaklaşımla
100’ün altında değerler TL’nin reel olarak ucuz
olduğunu gösteriyor. Bu seviyelerden döviz satıp
TL’ye dönmek ve ucuzlamış TL varlıklar arasında
fırsat aramak isabetli olur. Örneğin borsada hisse
senetleri benzer gelişmekte olan ülkelere göre yüzde
35, gelişmiş ülkelere göre ise yüzde 50 daha ucuzdur. Yüzde 11 seviyesindeki faiz, yüzde 7 enflasyon beklentisi
çıkartıldığında, yüzde 4 gibi tatmin edici bir reel kazanç
sağlamaktadır.
TÜRKİYE’NİN ALGI PROBLEMİ
Yurt dışından arayan bir arkadaşım Türkiye’nin her geçen
ay daha olumsuz gözüktüğünü söyleyip görüşümü sorduğunda
kendisine iki şey söyledim:
1. Doğru analiz için basında algı yönetimine yönelik
haber ve yorumların ötesine bakmalıyız.
2. Gerçek durum muhtemelen gözüken kadar uç
noktalarda değildir.
Çoğu yerli basın politik nedenlerle ekonomik durumu
olduğundan iyi yansıtırken yurt dışı basın ise tam aksine
yüzeysel bakış ve jeopolitik nedenlerle durumu olduğundan
daha kötü göstermektedir.
Örneğin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası (zaten düşük
tuttuğu) Türkiye kredi notunu tekrar kıran ve görünümü
negatife çeken S&P, üç ay sonra kasım başında görünümü
negatiften durağana yükseltti. S&P Türkiye için 2017 sonu
dolar/TL kur tahminini 3,25; GSYİH büyüme tahminini ise
yüzde 3,2 olarak açıkladı.
Türkiye ekonomisi 2016’da şok üstüne şok yaşadı
ve yatırım yapılabilir kredi notunu kaybetti. Buna rağmen
piyasalar, Türkiye’yi Brezilya kadar cezalandırmadı.
Çünkü Türkiye 10-15 yıldır bütçe disiplinini oturttu ve
kamu iç borcunu düşürdü. Fakat yüksek cari açık ve özel
sektörün döviz borcu, Türkiye’yi yurt dışı dalgalanmalara
maruz bırakıyor. 2017’de ekonomi yönetiminde istikrarın,
siyasette ise soğuk kanlı bir yaklaşımın hakim olmasıyla
hem gerçek durumun hem de algının düzelmesini ümit
ediyoruz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?