Zamanımızın en büyük sorunlarını çözmek için, her zamankinden daha çok yeni bakış açısına, farklı fikirlere ve geniş düşünme biçimine ihtiyacımız var. Tam bu noktada, nöroçeşitliliğe sahip bir iş gücü bir işletmeye gerçekten fayda sağlayabilir. Pek çok işletme kapsayıcılığın faydalarını kavramış durumda. Ancak daha büyük düşünme ve farklı düşünce biçimlerini kabul etme konusunda halen birçok fırsat var.
Auticon’u desteklememizin nedeni de bu. Auticon, yazılım geliştirme, kodlama, veri analizi, satış gücü geliştirme ve kalite güvence konularında müşteriler için ter döken 200’ü aşkın otistiğin istihdam edildiği bir şirket. Auticon’a 2016 yılında yatırım yapmıştık ve ne mutlu bana ki müşterileri arasında Virgin Money ve Virgin Management de bulunuyordu.
Otizm spektrumundaki çoğu kişi, mantık, teknoloji becerileri, problem çözme, desen tanıma, kesinlik, sürekli konsantrasyon, analiz ve diğer özel bilişsel işlevler gibi alanlarda üstündür. Bununla birlikte otizm spektrumundaki kişiler harikalar yaratabilecekleri işlerde sıklıkla görmezden gelinir. Auticon’un otistik ekip üyeleri, şirkete katılmadan önce ortalama 22 ay işsiz kalmıştı.
İstihdam edilmenin etkisi
Şirket, 2021 Global Etki Raporu’nu yeni yayınladı. Rapor, istihdam edilmenin kendilerine olan güvenlerini ve becerilerini güçlendirip hayatları üzerinde söz sahibi olma özerkliği vererek otistiklere nasıl fayda sağlayabildiğini gösteriyor. Aleron sosyal etki uzmanlarınca yürütülen çalışmada, otistik teknoloji danışmanlarının yüzde 75’i Auticon’da özgüvenlerinin arttığını, yüzde 82’si ise sağlıklarında düzelme olduğunu söylüyor.
Auticon’un dünya çapında ayak izini genişlettiğini görmek de muhteşem. Şirket Almanya, Fransa, Avustralya ve İngiltere gibi sekiz ülkede faaliyet gösteriyor. Raporda beni en çok etkileyen husus, Auticon’da çalışanların duygulandıran röportajları oldu. BT danışmanı Laura R., “Sonunda işte güvende hissediyorum. İşin sosyal kısımları konusunda endişe etmeme gerek kalmadı. Daha az yoruluyorum ve işime odaklanabiliyorum” diyor. KG Analisti Enzo D. de şöyle diyor: “Ne kadar mücadele ettiğimi biliyorlardı. Auticon bana profesyonel bir programcı ve bir insan olarak kendimi geliştirip uzmanlaşacağım araçlar sağladı.”
Bence bu insanların deneyimi, nöroçeşitliliğe sahip bir ekibi işe almanın işletmelere ve biraz daha farklı düşünebilecek insanların hayatlarına nasıl fayda sağlayabileceğini tam anlamıyla gösteriyor. Bu aynı zamanda bizi bölen değil, ortak insanlığımızda birleştiren şeyleri aramamız için bir hatırlatıcı.
Ekip ve muazzam işleri hakkında daha fazla bilgi almak için auticon.com sitesine uğrayın.
En büyük sınır kendimize koyduğumuz sınır
“Emek olmadan yemek olmaz” sözü bir klişe olabilir ama gerçek. İmkansızı başarmak için zorlukları sırtlanıp üstesinden gelen insanlar her zaman bana ilham vermiştir. Bu yüzden bu ay Literati Kitap Kulübüm için Kevin Fedarko'nun The Emerald Mile’ını seçtim. The Emerald Mile, gençliğimde bayıldığım kurgu maceraları ve yetişkin olarak gerçekleştirdiğim dünya rekoru kırma girişimlerimi anımsatan gerçek bir öykü.
Kitap bizi 1983 yılı ilkbaharına götürüyor. O dönem Colorado Nehri’nde devasa bir su taşkını olmuş ve Glen Kanyon Barajı mühendisleri eşi benzeri görülmemiş bir acil durumla karşı karşıya kalmıştı. Kitap, çabaları sayesinde tarihin en felaket baraj kazası olabilecek bir olayın önüne geçen mühendislerin paralel öykülerini ve tahtadan el yapımı bir yassı kayıkla Colorado Nehri’ndeki gelmiş geçmiş en hızlı bot sürüşünü gerçekleştirmek üzere çağlayan sulardan aşağı kendilerini bırakan üç kayıkçının öyküsünü anlatıyor. Fedarko şöyle yazıyor:
“Nehir adeta evcilleştirilemez bir canavardı. Kendinizi ona bırakmaktan başka çareniz yoktu. Canavarla iyi geçinebilmeniz için de onun esrarengiz, hükmedilemez ve görkemli vahşiliğini kabul etmeniz, kucaklamanız ve en nihayetinde yüceltmenin bir yolunu bulmanız gerekiyordu.”
Deneyimli bir gezi yazarı ve Büyük Kanyon Ulusal Parkı’nda yarı zamanlı nehir kılavuzu olan Fedarko, bu hikayenin anlatıcısı olmak için biçilmiş kaftandı. Zamana karşı kritik bir yarışı an be an yansıtan bir tempoyla yazıyordu ve kendimi bir hışım sayfaları çevirirken buluyordum. Fedarko'nun kelime seçimleri de muhteşem, o kadar ki okurken o neredeyse merhametsiz beyaz suların cildinizin üzerinden akıp gittiğini dahi hissediyorsunuz.
Geçmişteki maceralarıma geri götürdü
Daha önce kimsenin yapmadığı bir şeyi yapmanın verdiği adrenalin hissi, beni geçmişteki rekor sayıda balon maceralarıma ve Virgin Galactic ile uzay yolculuğuma geri götürdü. O anlardaki hislerimi tarif edecek kelime bulamıyorum ancak görünen o ki Kevin hepsini bu kitapta özetlemekte hiç sıkıntı çekmemiş.
Ayrıca The Emerald Mile bir macera masalı olmakla birlikte, aynı zamanda doğal dünyanın görkemine bir saygı duruşu ve arasındaki muhafaza etmeyle ıslah etme arasındaki gerginliğe dair önemli bir gözlem. Bu hikaye bize sıklıkla kahraman olanların olayın merkezindeki insanlar olmadığını hatırlatıyor. Mühendisler ve kurtarma görevlileri bence bu öykünün en cesur karakterleri.
The Emerald Mild bize en büyük sınırlamalarımızın sıklıkla kendi kendimize koyduğumuz sınırlar olduğunu hatırlatıyor. Nelson Mandela'nın dediği gibi:
“Bir şey yapılana kadar daima imkansız görünür.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?