Fıkra Gibi!

CV’ler, form doldurma süreci, ilk görüşme, sonuca götüren mülakat ve diğerleri... İşe alma süreci, insan kaynakları uzmanları ve yöneticileri için sıradan gibi gelebilir. Ancak, bu sıradan süreç ba...

1.06.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

CV’ler, form doldurma süreci, ilk görüşme, sonuca götüren mülakat ve diğerleri... İşe alma süreci, insan kaynakları uzmanları ve yöneticileri için sıradan gibi gelebilir. Ancak, bu sıradan süreç bazen unutulmaz anlara ve olaylara da tanık olabiliyor.  Sonradan gülümsemeyle hatırlanan, bazen fıkra gibi anlatılan bu anları, yaşayanların ağzından dinledik... Yönetim Geliştirme Merkezi, Alanyalı&Alanyalı, Humanitas, Profil International, Kordsa, PricewaterhouseCoopers ve Eczacıbaşı’ndaki yöneticilerden dinlediğimiz bu komik anlardan 11’ini sizin için derledik...

1- OCAĞINIZA İNCİR AĞACI DİKER

İş görüşmesi için başvuruda bulunan adaylardan birini görüşmeye davet etmek için telefonla aradık. Telefonu yaşlı bir bayan açtı. Kendisine görüşmek istediğimiz kişiyi sorduk. Ardından aramızda şöyle bir konuşma geçti:

-“Neden onu bu numaradan arıyorsunuz? O burada yaşamıyor kızım! Kim size bu numarayı verdi?”

- İş başvurusu formunda ev numarası diye bize bu numarayı kendisi vermiş, ailesinden biri değil misiniz yani?

- Hayır değilim, o kadın benim hayatımı mahvetti. Kızım onu sakın işe almayın, sizi de rezil eder…

- Tamam hanımefendi, teşekkür ederiz, iyi günler!

- Dur kızım kapatma, o bizim ocağımıza incir ağacı dikti, sizinkine de diker…Gittiği yere üzüntü sıkıntı götürür sadece…

- Peki hanımefendi, iyi günler!

2- KOCAMLA DEĞİL, BENİMLE GÖRÜŞÜN
 
Büyük bir uydu kent projesinin tüm yetki ve sorumluluğunu üzerine alarak yürütecek bir genel müdür seçmek için ilan vermiştik. İlanın çıktığı gün telefonumuz hiç durmadan çaldı. Çok sayıda başvuru oluyordu. Sekreterimiz adeta durup dinlenmeden telefonlara yanıt veriyordu. Bunlardan birini hiç unutamam. Tesadüfen odamdan duydum telefon konuşmasını. Biraz kulak kabarttığımda şu konuşmaya şahit oldum:

-Hanımefendi, kocanızla görüşmemiz şart. Yurtdışında olduğunu anlıyorum. Mutlaka çok değerli bir insan. Şüphesiz ki, siz de ona sorabileceğimiz soruları cevaplandırabilirsiniz. Ancak, sizinle görüşerek kocanızı işe alamayız. Bu mümkün değil....

3-SELAMÜNALEYKÜM MUHTEREM BEYEFENDİ

Bir marketler zinciri için eleman seçmek için gelen CV’leri değerlendiriyordum.  Oldukça yoğun başvuru vardı. Ancak, başlangıçta onlardan biri hemen dikkatimi çekti.  CV şöyle başlıyordu: “Selamünaleyküm Muhterem Beyefendi. Beni de dikkate alın. İş arıyorum.”

İlgimi çeken diğer adaylarla birlikte onu da çağırdım. Bu kişiyle ilgili kafamda canlandırdığım imajı tahmin etmişsinizdir. Görüşmeleri yaptığım gün tam saatinde, pırıl pırıl bir genç geldi ve kendini tanıttı. Hemen ardından da CV’sini uzattı... Şaşırmıştım. İlk sorum neden böyle başlayan bir CV yazdığı oldu. Şöyle cevap verdi: “Sayısını hatırlayamadığım kadar çok işe müracaat ettim. Hep kuralına uygun, ciddi CV’ler yazdım ama kimse beni çağırmadı. Şansımı bir de böyle denemek istedim.”

4-ACILI MI OLSUN, ACISIZ MI?

Bir  müşterimize “Pazarlama Müdürü” seçilecekti. İlanları verdik. Başvuran adaylar ile görüşmeler yapılmaya başlandı. Gelen adaylar önce form dolduruyor, ardından da uygun görülenler görüşmeye alınıyordu.

Görüşme için gelen gençlerden biri farklı davranışı nedeniyle ilgimizi çekti. Formu doldurmadan görüşme yapmak istediğini söylüyor, sekreterimize zorluk çıkarıyordu. Tartışma sürerken sekreterimiz anahtar soruyu yöneltti: “Neden formu doldurmak istemiyorsunuz?”

Adayın yanıtı da ilginç olmuştu: “Ücret bir buçuktan aşağı ise formu doldurmam”... Yönetici seçimi uzmanına bu yanıt bildirilince, uzman odasından fırladı ve genç adaya sordu: “Bir buçuk Adananız acılı mı olsun, acısız mı?”

5-SAHTEKARDI AMA İYİ YÖNETTİ

Büyük bir gıda şirketi için genel müdür arıyorduk. ABD’nin en iyi okullarından birisinde master, Avustralya’da büyük bir gıda şirketini 5 yıl yönetmiş bir aday müracaat etti. Hemen görüşmeye çağırdım.

Sorularıma son derece iyi yanıtlar verdi. Diplomaları, sertifika ve referansları da tamamdı. Talep ettiği ücrette çok makuldü. Benden oldukça yüksek bir puan aldı. Tam odamdan çıkarken tesadüfen beni ziyarete gelen bir dostum gördü. “Bu sahtekar niçin geldi buraya” diye sordu. Söyledim. Arkadaşım şaşkın bir şekilde konuya açıklık getirdi:

“Yahu bu bizi de aldatmı��tı. Söylediği okullardan mezun değil. Diplomaları İngiltere’de parayla almış. Biz de genel müdür olarak işe aldık. Şirketi gayet güzel yönetti. Bir yıl sonra tesadüfen sahtekar olduğunu anladık. Ama kendisine güvenip imza yetkisi verdiğimiz halde beş kuruş dolandırmadı Biz de polise ihbar etmedik”...

Kendisini çağırıp neden böyle davrandığını sorduk. “Müracaat ettiğim işlere hemen kabul ediliyorum. Başarılı da oluyorum. Eğer bu diplomaları göstermesem beni seçmezler” dedi. 

6-SORULARIMI SORUYORUM

Görüşmeye alınan bir adaydan kendisini tanıtmasını istediğimizde, aday elleri titreyerek cebinden katlanmış bir kağıt çıkardı ve okumaya başladı. Yaklaşık 15 dakika süreyle, hiç ara vermeden, özgeçmişini okudu. Neden böyle davrandığını sorduğumuzda, “Kendisine yöneltilen sorular karşısında hazırlıksız olduğunu, bu sorulara heyecandan yanıt veremeyeceğini, dilinin tutulabileceğini” söyledi.

Bazı görüşmelerde, avuçlarının içine yazdıkları notlara bakarak konuşan adaylarla bile karşılaştık. Görüşmeye gelmeden önce, görüşme sırasında nasıl davranmaları gerektiği konusunda çevrelerinden gelen önerilerin baskısı altında kalan bu adaylar, sorulan soruyu bile tam anlamıyla dinlemeden, kendi söylemek istediklerini söylemeye çalışıyorlar. Bu durumda da doğallıklarını kaybediyorlar.

7-OĞLUMUN YERİNE BANA SORUN

Bir müşterimiz için mühendis arayışı üzerine bir ilan vermiştik. Gelen başvuruları değerlendirdim ve bir adayı ev telefonundan aradım. Telefona adayın annesi çıktı ve oğlunun şehir dışında olduğunu söyledi. Telefon numaramı bıraktım ve geldiğinde aramasını istedim. Buraya kadar her şey normaldi.

Bir hafta sonra adayın annesi beni aradı. Oğluna önereceğim iş konusunda beni sorgulamaya başladı. Bunu adayın kendisiyle görüşmem gerektiğini kibarca belirttim. Ancak, oğlunun uyumakta olduğunu ve benimle konuşamayacağını söyledi. Bunun üzerine uyandığında beni aramasını rica ederek telefonu kapattım.

Birkaç gün sonra anne beni tekrar aradı ve sorgulamaya devam etti. Bu sefer de oğlu evde olmadığı için kendisinin aradığını söyledi… Güç bela bu konuşmayı da sonlandırdım. Ve anne beni yine aradı. Oğlunu neden görüşmeye çağırmadığımı sordu. Nedenini iyice izah ettim. Bunu üzerine anne bana bir yığın güzel dileklerde bulundu, ağzına geleni söyledi... Bir gün anne olduğumda, kendisini anlayacağımı, biraz kabaca anlattı...  Annenin gerçek olduğu kesin, ama ortada iş arayan bir oğul olup olmadığını hala merak ediyorum…

8-CİNTONİK LÜTFEN

Bundan 4 yıl önceydi. Deyim yerindeyse, "zıpkın" gibi, yeni
mezun ve askerliğini henüz bitirmiş bir mühendis ile mülakattaydık.
Mülakattaydık diyorum, çünkü, işe alınması kesinleşmesi durumunda birlikte çalışacağı yöneticilerini de toplantıya davet etmiştim.

Adayın eğitimi, mühendislik bilgisi ile ilgili soruların ardından, sıra sosyal
yaşantısı konusundaki sorulara geldi. Mülakata katılan yönetici
arkadaşların neredeyse sabit soruları vardı. Tam bu sırada çok klasik bir soru geldi. Arkadaşlardan biri "alkol alırmısınız" diye sordu. Sorunun amacı, genel olarak sosyal yaşantısına, alışkanlıklarına dair fikir edinmekti. Adayımız "evet, alırım" diye yanıtladı soruyu. Bunun üzerine arkadaşım, klasik sorusunun devamı olan soruyu sordu: "Peki, ne alırsınız". Adayın yanıtı hepimizi bir an için dondurdu: "Cin tonik alayım lütfen".

9-BENİ ANLAMIYORLAR

Bir önceki şirketimde “işletme şefi” pozisyonu için gazete ilanı vermiştim. Gelen CV’lerden bir tanesi daha ilk bakışta diğerlerine göre ön plana çıkıyordu. Deneyimi beklentimizin üzerindeydi. Boğaziçi mezunuydu ve çift yabancı dili vardı. Üstelik hacimli şirketlerde çalışmıştı. Ancak, yaşı bizi düşündüğümüzden 5 yaş daha yukarıdaydı. Bir de kısa aralıklarla iş değiştirdiğini fark etmem beni düşündürdü. Neredeyse yılda bir kez iş değiştirmişti çünkü...

Yine de bu adayı mülakata çağırmaya karar verdim. İlk izlenimim, kendinden emin olması, hatta insanlara tepeden bakması yönündeydi. Tanışma sonrası ilk reaksiyonu şirketin işe başvuru formunu doldurmak istememesiydi. Doldurması gerektiğini anlattım, isteksizce kabul etti. Formu tam 1 saatte doldurdu.

Görüşmeye geçtiğimizde ise neredeyse her soruma birkaç kelimelik yanıtlar vermeye başladı. Bu arada sıkıntı belirtileri de başladı. Kişisel özellikleri ve ileriye yönelik düşüncelerini öğrenmekten umudu kesince, eski işleriyle ilgili konuşmaya çalıştım.

En uzun çalıştığı yerde 6 aydan fazla kalmadığı anlaşıldı. Üstelik hepsinden de çıkarılmıştı. Bu konuda ne düşündüğünü sorduğumda, hiçbir şirketin çalışmaya değmeyeceğini, her yerde problemli insanlar olduğunu söyledi. Bunun üzerinde bize neden başvurduğunu sorduğumda şu yanıtı aldım:

”Evde oturmaktan sıkıldığım için size başvurdum. Sizin de diğerleri gibi olduğunuzu biliyorum. Nasıl olsa birkaç aya kalmaz, beni çıkarırsınız. Ne kadar para vereceğiniz önemli değil. Evde oturacağıma birkaç ay da olsa çalışsam kardır”...

10- BENİ ANNEME SORUN

TAI’de çalıştığım yıllarda ODTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü’nden mezun bir adayla görüşme yapacaktım. Karşıladım, hatırını sordum. Baktım gergin görünüyor. En iyi bildiği konuda konuşmasını sağlamak amacıyla, “Anlatın bakalım, kimdir bu Ali Eken. Nasıl birisidir” diye sordum. (Aday adı değiştirildi)

Bana, “Aaaa, onu ben bilemem” diye karşılık verdi. Ben hayretle, “Peki kim bilir, ona soralım” diye sordum. O hemen karşılığını verdi: “Annem bilir. Ona sormanız gerekir” dedi.

Şimdi bile fıkra gibi gelen bu yanıt, inanın gerçekte. Karşımdaki de ülkenin en itibarli üniversitelerinden birinden mezun, pırıl pırıl bir genç mühendisti.

11-TORPİL NEREDEN OLSUN?

Bir referansla sekreter pozisyonu için görüşmeye gelen bir aday görüşmenin sonunda "nereden torpil getireyim" diye sordu. Ben şaşkın şaşkın yüzüne bakınca, açıklamak gereğini duydu ve "Politikacı mi olsun yoksa askeri kesimden mi olsun" diye ilave etti. Ben "hiçbiri olmaz. Eğer bos kadromuz olursa, sizinle beraber tüm adayları değerlendiririz ve işe en uygun olanını seçeriz" demeye çalıştım. O da "Hadi hadi Özden Hanim, hepimiz bu islerin nasıl yürüdüğünü biliyoruz. Siz bana ne taraftan torpil getirirsem daha etkili olur ondan haber verin" dedi.

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz