Bankacılık sektörü krizin, ekonomideki sıkıntının etkilerini üzerinden attı. Son 2 yılda yaşanan büyüme ve yabancıların katılımı, sektörde rekabeti artırdı. Şimdi bütün bankaların hedefi yeni dönem...
Bankacılık sektörü krizin, ekonomideki sıkıntının etkilerini üzerinden attı. Son 2 yılda yaşanan büyüme ve yabancıların katılımı, sektörde rekabeti artırdı. Şimdi bütün bankaların hedefi yeni döneme hazırlıklı girmek. Bu nedenle teknolojisini yenileyen, ürün geliştiren, şube açma yoluna giden bankalar, şimdi de kadrolarını güçlendirmeye başlıyor. İş Bankası da bunlardan biri… Genel müdür yardımcısı Zafer Memişoğlu, “2006 yılında 2 bin 500 kişi alacağız. Yeni dönemde hizmet sunumunu en iyi yapanlar öne çıkacak. Biz buna hazırlanıyoruz” diye konuşuyor.
Bankacılık sektörü, 2005 yılında ürün ve hizmetlerde yoğun bir rekabet yaşadı. Özellikle yabancıların sektöre girişiyle hareketlenen sektördeki rekabetin, 2006 yılında yoğunluğunu artırması bekleniyor. Bunun ilk işaretleri de alınmaya başlandı…
Sektörde rekabetin kızışacağına yönelik alınan işaretlerin başında açılan yeni şubeler ve güçlendirilen kadrolar geliyor. Bankalar, 2006 planlarında yeni elemanlara, büyük ölçüde kadro genişletmeye yer veriyorlar.
Gerek aktifleri gerekse çalışan sayısıyla Türk bankacılık sektörünün en büyük ikinci bankası olan İş Bankası, 2006 yılı içinde 2 bin 500 kişiyi kadrosuna dahil edecek. İş Bankası’nın personel artırımına gitmedeki temel hedefi ise artan rekabette insan kaynağı ile ön plana çıkmak.
Banka, alımlarını uzman, müfettiş, memur ve operasyon destek pozisyonları için gerçekleştirecek. İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Zafer Memişoğlu, “2005 yılını 17 bin kişilik çalışan kadrosuyla bitirdik. Bu yıl da yüzde 10-11 civarında bir artış ile kadromuz 19 binin üzerinde olacak. Tabii ki her alımda olduğu gibi bu alımla da sektörde daha da güçlenmeyi hedefliyoruz. 2006’da da öncü ve lider banka olma konumumuzu sürdürmeye çalışacağız” diyor.
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Zafer Memişoğlu ile yapacakları yeni alımlar ve bu alımların İş Bankası ve sektör için anlamını konuştuk:
* Bankacılık sektörü ve İş Bankası açısından 2005 nasıl bir yıldı?
Türkiye ekonomisi 2005 yılının ilk yarısında yüzde 4.3 oranında büyüdü. Üçüncü çeyrekte büyüme hızlandı ve yıl yüzde 5.5 civarında bir büyümeyle kapandı. Bu gelişme elbette bankacılık sektörünü de etkiledi. Öncelikle krizin yaraları sarıldı. Sektörde hızlı bir gelişme oldu.
Bu arada küçük ve büyükler arasındaki farklılık da gittikçe artmaya başladı. 2005 yılında bireysel kredi kullanımında ve özellikle konut kredilerine olan talepte artış yaşandı. Bu artış müthiş bir rekabeti beraberinde getirdi. Hızlı bir faiz indirimine gidildi. Tüm bankalar yurtdışından borçlanma yoluyla aktiflerini büyütme yolunu seçtiler. Bunu da bankacılık sektöründen hizmet alanlarına aktardılar. Sonuç olarak bankaların aktifleri 260 milyar dolara çıktı. Çalışan sayısında da artış kaydedildi. 2003 yılında 123 bin çalışan istihdam eden sektör, 2005 yılında bu sayıyı 131 bine çıkardı. Sanıyorum geride bıraktığımız yıla dair ön plana çıkan gelişmeler bunlardı.
Türkiye İş Bankası açısından da 2005 güzel bir yıl oldu. Tüm çalışanların gayretiyle hedeflerimizi bir iki kalem dışında gerçekleştirdik. Hatta konut kredilerinde hedeflenenin de üzerinde, yüzde 200’leri aşan oranlara ulaştık. Tutturulamayan kalemler yatırım hesaplarına ilişkin kalemler. Buradaki hedeften sapmalar da yabancı paradan YTL’ye dönüşten kaynaklandı. Ayrıca 2005 yılında 24 yeni şube açtık.
* Sektör açısından 2006’nın nasıl bir yıl olmasını bekliyorsunuz?
Eğer büyümeye devam edeceğimizi, enflasyonun düşeceğini, herhangi bir siyasi krizin olmayacağını, yapılan özelleştirmelerin hukuki sorunlar doğurmayacağını ve AB ile müzakere sürecinde ciddi sorunlar yaşanmayacağını farz edersek, sektör açısından 2006 iyi bir yıl olacak.
Konut kredilerindeki faiz indirim yarışı 2005’teki gibi devam etmeyecek. Bütçe ve enflasyon rakamlarını dikkate alacak olursak belki sadece çok küçük oranlarda düşüş olabilir.
2006 yılında özellikle orta ve uzun vadeli yatırım kredileri, işletme kredileri, döviz kredileri gibi kredilerde artış bekliyoruz. KOBİ’lere yönelik kredilendirme faaliyetleri de artarak devam edecek.
Bankalar şubeleşmeye ağırlık verecekler. Sektörde istihdam edilen kişi sayısı da artacak.
* Bu yıl 2 bin 500 kişilik bir personel alımı gerçekleştireceksiniz. Bu kararı almanızın nedenleri neler?
Birçok neden var. Öncelikle geçtiğimiz yıl 24 yeni şubemiz oldu. Yeni şubeler için alım 2005 yılında gerçekleştirilemediği için birimlerden kaydırmalarla yerleştirmeler yapıldı. Böyle olunca diğer şubelerimizde açıklar oluştu.
Bunun yanında yıl sonunda emekli olan personelimiz var. Onların açığını doldurmak
gerekiyor.
Öte taraftan yeni açılacak şubelerimiz olacak. Bu yıl içinde İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok bölgesine yaklaşık 30-35 civarında yeni şube açacağız. Bu şubelerin personel ihtiyacı da göz önünde bulundurulunca 2 bin 500 kişilik personel alım kararı çıktı.
* Alımlar hangi kademelerde ve bölümlerde gerçekleşecek? Hangi kriterlerde kişiler alınacak? İşe alımda kişiler hangi süreçlerden geçecekler?
İş Bankası, kendi yöneticisini kendi yetiştiren bir banka. Dolayısıyla, biz bankamıza başlangıçta memur, müfettiş ve uzman eleman alıyoruz. Bir de 2005 yılında başladığımız operasyon destek elemanı alımımız var. Ara kademede alım yapmıyoruz.
Az önce saydığım ilk üç pozisyon için adayların dört yıllık üniversitelerin bankacılıkla ilgili bölümünden mezun olması gerekiyor. Sınav başvurularını internetteki insan kaynakları sayfamızdaki iş başvuruları bölümü üzerinden kabul ediyoruz. Sınava çağrılan arkadaşlarımızı ilk elemelere alıyoruz. Geçenler yazılı sınava giriyor, başarılı olanları grup egzersizlerine tabii tutuyoruz. Daha sonra da yetkinlik bazlı mülakat oluyor. Burada başarılı olan arkadaşlarımız işe başlıyorlar.
* Bu arada 2001 krizinde işsiz kalan bankacılar arasından işe alımlar yapılacak mı? Yoksa sadece yeni mezunlar mı tercih edilecek?
Özellikle sektördeki işsizleri istihdam etmeye yönelik bir hedefimiz yok. Müşteri odaklı, yeniliklere açık, takım çalışmasına önem veren, kalite bilinci olan, sürekli öğrenebilen, iyi iletişim kurabilen, ayrıca diğer işe alım kriterlerimizi yerine getiren herkes hangi sektörden olursa olsun bizimle çalışabilir.
Memur pozisyonunda 30 yaşına kadar olan kişileri sınava çağırıyoruz. Bu pozisyona yeni mezunların yanı sıra, şu an bir işte çalışıp da işini değiştirmek isteyenler de başvurabilirler. Uzmanlar ve müfettişlerimizde kriter olarak sunduğumuz yaş aralığı 25-27 arası.
Özellikle belirtmek istediğim bir konu var. İş Bankası kriz esnasında hiç kimseyi işten çıkarmadı. Kriz öncesinde ve sonrasında eleman alımlarını sürdürdü. 2000 yılında bin 260, 2001 yılında 892, 2002 yılında 352, 2003 yılında bin 648, 2004 yılında bin 482, 2005 yılında bin 600’ün üzerinde personel alımı gerçekleştirdi. .
* Yeni işe alımlar bankanın sektördeki konumunu nasıl etkileyecek?
Gerek aktif büyüklük gerekse çalışan sayısı olarak Ziraat Bankası’ndan sonra Türk bankacılık sektöründe ikinci konumdayız. 2005 yılını 17 bin kişilik bir çalışan kadrosuyla bitirdik. Bu yıl da yüzde 10-11 civarında bir artış ile kadromuz 19 binin üzerinde olacak.
Tabii ki her alımda olduğu gibi bu alımla da sektörde daha da güçlenmeyi hedefliyoruz. Her zaman olduğu gibi, 2006 yılında da öncü ve lider banka olma konumumuzu sürdürmeye çalışacağız. Zaten bu hedefi sürdürebilecek nitelikte insanları bankaya yerleştiriyoruz. Tüm amacımız geleceğin başarılı bankacılarını yetiştirmek. Verdiğimiz eğitim ve motivasyonla onların güçlü yönlerini ortaya çıkarıp maksimum düzeyde gelişimlerini sağlamak.
* Siz yeni şubeler açacaksınız. Sizin dışınızda da sektörde pek çok banka bu yıl şube sayısını artırmayı planlıyor. Bir dönem şubesiz bankacılığa gidiş eğilimi vardı, bu noktada hala bankacılıkta bu tür bir eğilimden söz edebilir miyiz?
Şubesiz bankacılık devam ediyor, devam da edecek. Bankalar operasyonel işlerin bir kısmında maliyetleri düşürmek için müşterilerini şube dışı kanallara yönlendiriyorlar. Böylece müşterilerine de 7 gün 24 saat hizmet veriyorlar.
Fakat Türkiye’de hiçbir zaman şubeleşmeden vazgeçileceğini düşünmüyorum. Bugüne kadar Avrupa Birliği ülkeleri arasında sadece Hollanda’da şube sayısında azaltılma yapıldı. Diğer AB ülkelerinde şubeleşme faaliyetleri devam ediyor. Avrupa ülkelerine baktığımızda nüfus başına şubeleşme oranları bizdekinden daha yüksek. Örneğin Türkiye’de 12 bin kişiye bir banka şubesi düşerken, AB ülkelerinde ortalama 2 bin kişiye bir banka şubesi düşüyor.
Şu anda, “sayı şu kadar artar” demek mümkün görünmemekle birlikte, önümüzdeki dönemde şubeleşme faaliyetleri artacak.
Bugün itibariyle Türkiye’nin her tarafında 875 şubesiyle faaliyet gösteren İş Bankası da şehirlerin gelişen piyasalarında şubeleşme faaliyetlerini devam ettirecek.
* Sizce kriz sonrasında bankacılık sektörü güven sorununu aşabildi mi? Bundan sonraki olası krizlere sektör ne kadar hazırlıklı?
Öncelikle biz bir kriz beklemiyoruz. Böyle bir şey olmayacağına göre bankacılık sektörüne güven sarsılması gibi bir durum söz konusu değil. Ülkenin gidişi belli. Hükümet önümüzdeki üç yıllık programı da açıkladı. O nedenle oluşacak bir krizden söz etmek doğru olmaz.
Bankacılık artık devamlı kontrol edilen tümüyle şeffaf bir sektör. Herhangi bir güvensizlik ya da olumsuzluk yok. Şu an Türkiye’de Avrupa Birliği’ne en hazır sektör bankacılık sektörü.
YABANCI VARLIĞI SEKTÖRÜ NASIL ETKİLEYECEK?
BİREYSELDE REKABET ARTACAK Yabancıların gelişi sektör açısından olumlu. Yabancıların sektöre girişiyle birlikte diğer sektörlere de sermaye girişi sağlanacak. Yabancı varlığıyla özellikle bireysel hizmetlerdeki rekabet yoğunlaşacak. Sektördeki rekabetin artması müşteriler açısından önemli.
KALİTE YUKARIYA ÇEKİLECEK Hizmet sunumunda kalite daha yukarılara çekilecek. Ayrıca yabancı bankaların uluslar arası finansman kaynaklarına ulaşma yönünde katkı sağlayacaklarını düşünüyorum.
VARLIKLI MÜŞTERİLERE AĞIRLIK VERİLECEK Yabancı bankalar bireysel anlamda varlıklı müşterileri seçmeye gayret gösterecekler. Özellikle bu alanda faaliyette bulunacaklar. Dolayısıyla diğer bankalar da o faaliyetlere ağırlık verecek, özel müşterilere yönelik çalışmalarını hızlandırmaya başlayacaklar. Hatta başladılar bile.
KRİZLE İNSAN KAYNAĞINDAKİ KALİTE YÜKSELDİ
* Son krizden sektörün insan kaynağı ne şekilde etkilendi?
Bence krizden sonra insan kaynağı kalitesinde bir geriye gitme söz konusu değil. Aksine kalitenin daha da arttığını söyleyebilirim. Çünkü bir takım bankalar birleşti, bu birleşmelerde kalitelileri kendi içlerine aldılar. Kalanlara nispeten daha az kaliteli arkadaşlarımız da başka sektörlere, mevcut kaliteleriyle gidip o sektörlere katkıda bulundular. Dolayısıyla diğer bankalara yerleşememiş olan bu kaliteli arkadaşlar başka sektörlere gidip, kendi bilgi ve tecrübelerini o sektörlere aktardılar.
Tabii İş Bankası içinde böyle bir sorun yaşanmadığı için bu saptamayı diğer bankalarda çalışan arkadaşlarımızın karşılaştığı durumdan hareketle yapıyorum. Ama o bankalardan ayrılanlar 30 yaş sınırının altındaysa bizim sınavlarımıza girip bankacılık hayatlarına devam edebilirler.
TÜRK BANKACILAR DÜNYANIN HER YERİNDE ÇALIŞABİLİR
AVRUPALILARDAN GERİ DEĞİLİZ Türkiye’de bankacılık sektöründe çalışan insanın kalitesizliğinden söz edilemez. Bu sektördeki insan kalitesi Avrupa ya da dünya bankalarında çalışan hiçbir bankacıdan geri değil.
Son 25 senede bankacılık sektöründe öyle gelişmeler oldu ki, bugün bir Avrupa bankasında çalışan kişinin hiç ihtiyaç duymayacağı bir sürü konuyu Türkiye’deki bankacılar biliyor. Çünkü Avrupa ülkelerinde bankacılık sektörünün oturmuş bir mevzuatı var. Uluslar arası bankacılıkta da belli broşürler çerçevesinde bankacılık faaliyetlerini sürdürüyorlar.
TEKNOLOJİYE HIZLI ADAPTE OLDUK Türkiye’de ise durum farklı. 1983 yılında Turgut Özal’ın başbakanlığı ile başlayan dönemde bankacılık mevzuatında hızlı bir değişim oldu. O tarihten sonra bankacılıkta hızlı bir teknolojik atılım gerçekleştirildi. Sektördekiler o teknolojiye çok hızlı adapte oldular.
Bugün Türkiye’de çalışan bir bankacıyı dünyanın herhangi bir ülkesine götürseniz, karşılaşacağı tek sorun yerel dil sorunu olabilir. Onun dışında bankacılıkla ilgili hiçbir sorunla karşılaşmaz. Sadece İş Bankası değil, diğer tüm bankalar, çalışanların eğitimlerine özen gösteriyorlar. Ekonomiye en önemli katkılardan birini bankacılık sektörünün gerçekleştirdiğini biliyorlar. Dolayısıyla önemli bir sektör içinde çalışma bilinciyle hareket ediyorlar.
İNSAN KAYNAĞIMIZA HERŞEYDEN ÖNCE İNSAN OLARAK YAKLAŞIYORUZ!
* İş Bankası rekabette öne çıkmak ve farklılaşmada insan kaynağını ne şekilde kullanıyor?
HEDEF KALİTELİ İNSAN Teknoloji satın alınabilir bir unsur. Herkes teknolojiye ulaşabilir. Ulaşılamayan tek şey kaliteli insan. Eskiden ürün odaklılık varken, şimdi müşteri odaklılığa yöneldik. Kıt kaynak müşteri. Kıt kaynağa ulaşmak için bütün bankalar ellerinden geleni yapacak. Hizmet sunumunu en iyi yapanlar öne çıkacak. Bizim ise kıt kaynağa ulaşmada sorunumuz olmayacak.
İK AÇISINDAN REKABETTE AVANTAJLIYIZ Çünkü, müşteri memnuniyetini sağlayan kaliteli insan kaynağıdır ve İş Bankası olarak insan kaynağı açısından rekabette avantajlı durumdayız. Geçmişten bugüne bizim en önem verdiğimiz konu insan kaynağımızın niteliği. İş Bankası kültürü de zaten bunu gerektiriyor. İnsan kaynağımıza her şeyden önce insan olarak yaklaşıyoruz.
TÜM ÇALIŞANLAR ORTAK İş Bankası’na giren herkes bankanın çalışan ortağı. Bu bilinci kurumda alıyor ve bu bilinçle hareket ediyor. Ortağı olduğu kuruma bir değer katmak için elinden geleni yapıyor.
YILDA 40 SAAT EĞİTİM Biz de çalışanlarımızı eğiterek onların gelişimini sürekli kılmaya çalışıyoruz. 2005 yılında eğitimlerimiz 40 saat civarında gerçekleşti. Tüm çalışanlarımız eğitim müdürlüğünün sitesine giderek e-eğitimler de alabiliyorlar.
Ödül Yönetimi diye bir yönetmeliğimiz var. Burada da çalışanlar fikir ve önerilerini organizasyon müdürlüğüne ulaştırabiliyorlar. Önerileri değerlendirildikten sonra uygun bulunanlar uygulamaya geçiriliyor.
Nilüfer Gözütok
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?