Capital’i izleyenler bilirler... Ocak ve temmuz olmak üzere, yılda iki defa “Ücret araştırması” hazırlar, iş dünyasının bu konudaki stratejisini ortaya koyarız. Ancak, son 2 yıldır bu konuda büyük ...
Capital’i izleyenler bilirler... Ocak ve temmuz olmak üzere, yılda iki defa “Ücret araştırması” hazırlar, iş dünyasının bu konudaki stratejisini ortaya koyarız. Ancak, son 2 yıldır bu konuda büyük bir belirsizlik var. Şirketlerin önemli bölümü zam yapmıyor, yapanlar da enflasyonun çok altında kalıyor. Tek istisnası ise yabancı şirketler... Durum neredeyse 2002 yılının ikinci yarısında da aynı... “Ücret artışı” neredeyse unutuldu gibi... Bir insan kaynakları uzmanının belirttiği gibi, şirketler enflasyonun üstünde artış yerine, “ayarlama” stratejisini benimsiyor.
Türkiye’de neredeyse iki yıldır hiçbir denge yerinde değil. Önce birbiri ardına gelen ekonomik krizler ve yakın zamanda da Başbakan Bülent Ecevit’in hastalığı piyasaları alt üst etti. Gerek bireyler gerekse kurumlar tüm bu koşullardan olumsuz etkilendi, ciddi hasarlar aldı. Her yıl ocak ve temmuz aylarında çalışanlara yapılan ücret zamları da son iki yıldır düzenini yitirdi. Şirketler yüksek enflasyon oranı karşısında ücret artışı yapmakta zorlanmaya başladılar. 2001 yılında pek çok şirket çalışanlarına hiç zam veremedi ya da yapılan zamlar enflasyonun çok altında kaldı.
Bu belirsizliği Capital’in yılda iki defa yaptığı “Ücret” araştırmalarında da görüyoruz. 2001 yılının ardından, 2002 yılına yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmalara da “belirsizlik” ve “son dakika” stratejileri damgasını vurdu.
Bir başka gelişme ise bazı sektörlerin ücret konusundaki zaafı oldu. Yakın zamana kadar son derece iyi konumda olan ve verilen ücretlerde en üst sıralarda oturan IT ve finans sektörleri, krizlerden aldıkları darbelerle ciddi oranda küçüldüler. Bu sektörlerde şirket ve çalışan sayısı azalınca, ücretlerde durgunluk ve gerileme ortaya çıktı.
Uzmanlar, 2002 yılının ikinci yarısında da belirsizliğin süreceğini belirtiyorlar. Her ne kadar enflasyon düşme eğiliminde olsa da, şirketler kar edemedikleri sürece ücret artışında enflasyona uyum sağlayamıyor. Bu da ücretlerin enflasyon karşısında erimesine neden oluyor. Üstelik artık sektörler arasındaki keskin ayrımlar da ortadan kalkmış durumda.
Ayrıca, piyasadaki eleman arzının, talebin çok üstünde olması da ücretler üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor. Önceki dönemlerde adayların şirketlerle pazarlık yapmaları söz konusu iken, günümüzde sektör ve pozisyon farkı olmadan herkes teklif edilen ücret karşılığında çalışmayı kabul ediyor.
İnsan kaynakları uzmanları, ücretlerde bir artış gerçekleşebilmesi için, öncelikle şirketlerde bir değişim yaşanması gerektiği görüşünde birleşiyorlar. E&E Danışmanlık kurucu ortaklarından Kıvanç Ersöz, şu anda şirketlerde bir değişiklik göremediğini belirtiyor. Ersöz’e göre, şirketlerin ücretlere yeterli oranda zam yapabilmeleri için, cirolarında ve karlılıklarında bundan sonra büyük farklılıklar olması gerektiğinin altını çiziyor. Kıvanç Ersöz “Ben şirketlerin ciro ve karlılıklarında büyük bir fark görmüyorum ve dolayısıyla da genel anlamda şirketlerin ücretleri arttırma eğiliminde olduklarını düşünmüyorum” diyor.
Ücret zamları konusunda yabancı şirketler daha farklı bir tablo çiziyor. Türkiye’de bulunan yabancı şirketler, dışardan aldıkları destekle krizi en az hasarla atlatan kuruluşlar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bu nedenle, özellikle büyük yabancı şirketlerde ücretlerin enflasyon oranında arttırılması eğilimi devam ediyor. 2002 yılının ikinci yarısında da bu eğilimin böyle devam edeceği görülüyor.
Kısa dönemde kar ya da ciro gibi sorunları bulunmayan yabancı şirketlerin, 3 ya da 6 aylık dönemlerde yaptıkları ücret zamlarına devam edeceklerini belirten uzmanlar, yerli şirketlerin henüz bu konuma gelmeleri için zamana ihtiyaç olduğunu vurguluyorlar.
Türkiye, son 2 yıldır belki de tarihinin en düşük istihdam oranlarından biriyle karşı karşıya. 2000 yılının kasım ayında başlayan krizin etkisiyle, başta finans ve IT olmak üzere tüm sektörlerden 1 milyona yakın çalışan işlerini kaybetmiş durumda. Piyasada pek çok deneyimli işgücü varken, üniversitelerden yeni mezun olanlar iş bulmakta ya da tatmin edici ücretlerle karşılaşmakta zorlanıyorlar.
Amrop International Yönetici Ortağı Yeşim Toduk Akiş, ekonomideki durgunluğun yeni mezunlara farklı alternatifler sunamadığını ve bu nedenle işe ilk giriş rakamlarının, son 3 yılın en düşük düzeyinde bulunduğuna dikkat çekiyor. Akiş, bu durumun önümüzdeki 3 yılda da devam edebileceğini söylüyor.
Uzmanlar, Türkiye’de ücretlerin daha iyi konuma gelmesindeki en büyük etkenin, demografik yapı ve iyi yetişmiş genç üniversite mezunları olacağının altını çiziyorlar. Yeşim Toduk Akiş de, genç mezunların işgücüne katılımı ile birlikte kalitenin yükseleceğini ve bunun da ücret düzeylerini dengeye oturtmakta önemli bir kilometre taşı olacağını vurguluyor.
Kriz, şirketlerin karlarını büyük ölçüde götürdüyse de, ihracata yönelik çalışan bazı sektörlerin durumu daha iyi. Doğal olarak bu tablo ücretlere de yansıyor. Örneğin ilaç sektörü, ücret zamlarına normal düzeyde devam ediyor. Ayrıca, bu sektörde performans primi uygulamasından da vazgeçilmedi.
Ücret açısından benzer bir tablo tekstil sektöründe yaşanıyor. İhracatta ciddi bir başarı gösteren bu sektördeki çalışanlar ücret açısından şanslı bir dönem yaşıyor. Alanyalı & Alanyalı Yönetici Ortağı Merih Alanyalı, bu dönemde tekstil sektöründeki ücretlerin, diğer sektörlere oranla daha yüksek olduğunun gözlendiğini söylüyor. Özellikle alım ofisleri ve mümessil firmaların, çalışanlarına iyi ücretler ödediğini belirten Alanyalı şöyle devam ediyor:
“Genel olarak baktığımızda da ihracata yönelik iş yapan firmalar, durumları daha iyi olduğu için çalışanlarına da daha iyi ücret ödeme şansına sahipler. Bu dönemde üretim kapasitelerinde ve dolayısı ile mühendis alımlarında da bir artış var. Bu durum sürekliliğe ulaştığı takdirde buradaki ücretlerde de bir artış gözlenebilir”.
Türkiye’de yabancı şirketlerin başlattığı yıllık gelir paketi uygulaması, bazı yerli şirketlerce de benimsenmişti. Ücret konusunda pazarlık yapılırken her ay için alınacak sabit ücretin yanında kişilere ne gibi ek olanaklar sunulduğu da önem taşıyordu. İş görüşmelerinde, şirketin vereceği otomobilden sağlık sigortasının kapsamına kadar her şey konuşuluyordu.
Ancak, ekonomideki sorunlarla birlikte çalışanlar, öncelikle ellerine geçecek nakit ücrete önem vermeye başladılar. E&E Danışmanlık’dan Kıvanç Ersöz, geçmiş yıllarda ücret paketlerini sorgulayan insanların, şimdi net ücret üzerinden anlaştıklarına dikkat çekiyor. Ersöz, “Ücret belirlenmesinde paketten çok TL değeri önem kazandı” diyor.
Yine de ücretlerde pazarlık payına sahip olan bir grup bulunuyor. Kıvanç Ersöz, uluslararası büyük şirketlerdeki bir grup çalışanın hala eskisi gibi pazarlık şansına sahip olduğunun altını çiziyor. Her ne kadar böyle bir azınlık bulunsa da, uzmanların ortak kanısı, ücret zamlarının enflasyonun oldukça altında kalacağı yönünde.
Geçtiğimiz 2 yıl içinde krizlerde en büyük yarayı finans ve IT sektörleri aldı. Geçmişte bankacılığın son derece popüler olması ile birlikte bu sektörde ücretler ciddi oranda artmıştı. Finans sektöründe yer alan kuruluşların sayısının artması ile birlikte çalışan talebi oluşmuştu. Kıvanç Ersöz, üniversitelerin bu talebi karşılayamaması nedeniyle ücretlerin arttığını belirtiyor. Bugün bankalarda hala yüksek ücretle çalışan pek çok genç insanın bulunduğuna dikkat çeken Ersöz “Belki de hiçbir sektörde bu kadar genç yaşta bu kadar para kazanan kişi olmamıştır” diyor.
Bankacılık sektörü günümüzde de zor durumda. Ancak, uzmanlar, IT sektöründen toparlanma sinyalleri aldıklarını belirtiyorlar. Bu nedenle de IT ve tüketim malları sektörlerinde az da olsa eleman alımı olduğuna dikkat çekiliyor. Ancak, piyasada aynı işi yapacak pek çok deneyimli insanın bulunması, yeni mezunların işini zorlaştırıyor. Kıvanç Ersöz bu nedenle ücret dengelerinin alt üst olduğunu söylüyor.
Enflasyonun ücretler üzerindeki etkisini yitirmesi ile birlikte performans bazlı değerlendirmeler önem kazandı. Kıvanç Ersöz, aylık sabit gelirin yanı sıra, performansın da kişilerin gelirlerini ciddi oranda etkileyeceğini ve bunun da son derece olumlu bir durum olduğunu söylüyor.
“2002’DE RADİKAL DEĞİŞİKLİK YOK”
Müge Yalçın/Andersen İnsan Kaynakları Yöneticisi
PERFORMANS ÖNE ÇIKIYOR Şirketler 2002 yılının ikinci yarısında ücret artışında enflasyonu da göz önüne alacaklar. Ancak, hepsinin enflasyon oranında zam yapmaları beklenmiyor. Ücretlerin yanı sıra, bir de performans değerlendirmesi var. Performansa dayalı ücret artışı da ocak ayında gerçekleşecek. Günümüzde pek çok şirket performans sistemleri oluşturuyor. Ayrıca, prim sistemlerinin de tasarlandığını söyleyebilirim. Özellikle krizden sonra performans ölçümleri ve buna bağlı prim sistemleri öne çıktı.
SEKTÖRLER ARASINDA UÇURUM YOK: Sektörler arasında ücret artış oranlarında ciddi bir fark beklenmiyor. Genel olarak eski trendlerin süreceğini tahmin ediyorum. Örneğin, ücretler, üretim sektöründe diğerlerine oranla hep düşüktür. Satışın ağırlıkta olduğu hızlı tüketim malları ve ilaç gibi sektörlerde ise ücretin yanında primler de büyük önem taşıyor. Üst üste kriz yaşayan bankacılık sektöründe ise ücretler tahmin edildiği gibi düşük değil.
OCAK AYI HER ŞEYİ NETLEŞTİRECEK: Geçtiğimiz yıllarda şirketler dolar bazlı ücretler verirlerdi. Ancak, günümüzde bu durum söz konusu değil. 2002 yılının ikinci yarısında radikal değişikliklerin gerçekleşmesi beklenmiyor. Enflasyon seviyelerinde bir artış yaşanacağı tahmin ediliyor. Aslında ücret artışında genel uygulama 6 ayda birdir. Ancak krizin ardından bu sürenin 1 yıla çıktığı şirketler bulunuyor.
Ben ücret zammı konusunun 2003’ün ocak ayında daha netleşeceğini düşünüyorum. Bu dönemde yöneticilerin de önü daha açık olacak. Ayrıca, performans zamlarının da ocak ayında yapılıyor olması o dönemi daha önemli kılıyor.
“ZAM ORANI AŞAĞIYA ÇEKİLDİ”
Murat Demiroğlu/Pricewaterhousecoopers
Daha önce yapmış olduğumuz bir araştırmada 2002 yılı için şirketlerin ücret artışı konusunda bütçeledikleri oran yüzde 43 olarak karşımıza çıkmıştı. Minimum yüzde 30 ve maksimum yüzde 60 olarak tasarlanan bu oranın, şu anda yüzde 25 civarında gerçekleştiğini görüyoruz.
2002 yılının ikinci yarısında enflasyon oranında ücret artışına giden şirketlerin sayısı son derece düşük. Günümüzde zamdan çok piyasa ve ücret ayarlaması yapılıyor demek yanlış olmaz. Kriz öncesinde performans artışlarından bahsedilebiliyordu. Ancak, 2002’nin ilk yarısı ile birlikte daha çok 6 aylık ya da 1 yıllık ayarlamalar tercih edilmeye başlandı.
Aslında enflasyon ücret artışlarında en büyük etkenlerden biri. Ancak, günümüzde çoğu firma enflasyon oranının altında zam vermeyi tercih ediyor. Dolayısıyla da, ücret zammından çok ayarlamadan bahsetmek daha doğru oluyor.
Şu anda en çok şirketin ne kazandığı ve çalışanın da o kazançtaki payı sorgulanıyor. Yöneticiler şirketin kazancına daha çok katkısı olan çalışanlara enflasyon oranında zam verirken katkısı daha az olana daha az zam vermeyi ya da hiç vermemeyi tercih edebiliyor.
Özellikle günümüzde baz ücretten çok yıllık toplam paket yaklaşımı olduğunu görüyorum. Dolayısıyla kişiler kendilerine sunulan paketi ve paketin içeriğini de sorgulayabiliyorlar.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?