Üst Yönetimin Ücret İsyanı

Bankacılıkta son 3 yılda çok şey değişti. Hiçbir şeyin eksi günlere dönmeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bankacılar, şimdi ücret düzeylerini tartışıyor. Özellikle de genel müdür ve yardımcıları b...

1.08.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Bankacılıkta son 3 yılda çok şey değişti. Hiçbir şeyin eksi günlere dönmeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bankacılar, şimdi ücret düzeylerini tartışıyor. Özellikle de genel müdür ve yardımcıları başta olmak üzere “üst düzey” yöneticiler eski parlak günleri özlüyor. O döneme göre yüzde 50’ye varan oranda azalan ve artma olasılığı olmayan ücretler, bazı bankalarda sıkıntı da yaratıyor. Üstelik bonus ve primler de neredeyse unutulmuş durumda.  
 
Bankacılık sektöründe yaşanan krizin en ağır etkileri, insan kaynaklarında yaşandı. Kapanan- tasfiye olan bankaların yanı sıra, bazı bankaların da küçülmeye gitmesi ya da birleşmesi sonucu sektörde yaklaşık 50 bin kişi işsiz kaldı.  
 
Durum böyle olunca, 90’lı yılların en gözde ve en çok kazandıran mesleklerinden biri olan bankacılık, arka planlara atılmaya başladı. Çünkü, tatlı kazanç dönemi, bankalar için olduğu gibi bankacılar için de sona erdi. Dolar bazında alınan yüksek maaşlar, yerini Türk Lirası bazında daha düşük ücretlere bıraktı. Ağırlıklı olarak yıl sonlarında verilen bonuslar ve diğer ek primler ise tamamen rafa kalktı.  
 
Tabii ki, bu süreçten en çok etkilenenler de bankaların üst düzey yöneticileri oldu. Hatta en çok etkilenenler onlar oldu diyebiliriz. Çünkü, bankalarının eski karlı günleri sona ermiş, aldıkları ücretler yarı yarıya azalmış, üstelik bonus ya da ek primleri de kesilmişti. Bu da önemli bir gelir kaybına neden oldu. Ancak, işsiz bankacıların sayısının bir hayli fazla olması ve işverenin de bunu kullanması nedeniyle kimse bu durumdan şikayetçi olmadı.  
 
Üç yıldır zam yok  
 
Aslında bu tablo şu anda da değişmiş değil. Çünkü, daha önce söylediğimiz gibi dolar bazındaki maaşlar Türk Lirası’na döndürülmüş ve azaltılmıştı. Bu maaşlara da geçen süre içinde ya zam yapılmadı ya da çok düşük oranlarda zam yapıldığı için, artışlar neredeyse hiç hissedilmedi. Sonuçta da üst düzey yöneticilerin gelirleri, kriz öncesine göre yüzde 40-50 oranında gerilemiş oldu.    
 
Bir bankanın üst düzey yöneticisi, “Kriz öncesine göre gelirimiz yaklaşık yüzde 50 azaldı. Ancak, yine de işimiz var diye seviniyoruz” diyerek, bu durumu açıkça ortaya koyuyor.  
 
Heidrick & Struggles (H&S) Genel Müdürü Ayşegül Aydın, finans sektöründeki yöneticilerin parasal paketlerinde yüzde 50’leri aşan düşüşler yaşandığını söylüyor. Aydın’a göre, baz maaşlarda yabancı bankalarda düşüş olmadı. Ancak, yabancı ve yerli bankalardaki prim kaynaklı kazançların neredeyse ortadan kalktığını söylüyor ve devam ediyor:    
 
“Kriz öncesinde büyük ölçekli bir bankanın merkez şubesinin müdürü ayda net 10 bin dolar kazanıyordu. Şu anda ise eline geçen aylık net geliri 3,5-4 milyar lira.”      
 
Alexander Mann Türkiye Yönetici Ortağı Oya Kozlu ise, “Kriz sonrasında bankalar prim ödemelerinde daha seçici davranmaya başladı. Bu ödemeler, performans ve katma değere bağlı olarak yapılmaya başladı” diyor.  
 
Kriz öncesini yakalamak zor  
 
İnsan kaynakları danışmanları, kriz öncesindeki rakamların gerçekçi olmayan, şişirilmiş rakamlar olduğunu, bu nedenle de üst düzey yöneticilerin gelir seviyesinin kriz öncesini daha uzun süre yakalamayacağını söylüyorlar.  
 
Egon Zehnder İnsan Kaynakları Danışmanı Murat Yeşildere de, üst düzey yöneticilerin kısa ve orta vadede eski gelir düzeylerine ulaşmalarının pek mümkün olmadığını düşünenlerden...  
 
Yeşildere’ye göre, kriz öncesindeki ücretler bir hayli şişmişti. Bunda da yüksek Hazine karları ve ardı ardına kurulan bankaların yönetici transfer etmek için gerçekçi olmayan ücretlerle piyasaya girmesi etkili oldu. “Bir balon söz konusuydu, o da patladı” diyen Murat Yeşildere, şöyle konuşuyor:  
 
“Bundan sonra, bireyler yarattıkları katma değerlere paralel olarak gelirlerini artırabilir, hatta kriz öncesi seviyeleri yakalayabilirler. Ancak, bu tüm sektöre yansımaz.”  
 
H&S Genel Müdürü Ayşegül Aydın ise, krizin sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada hâlâ etkinliğini sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Bu nedenle de lokomotif pazar Amerika, ardından Avrupa ve Uzak Doğu gibi pazarlarda ciddi anlamda finansal toparlanma olmadan, Türkiye'de iyileşme beklemenin çok gerçekçi olmadığına inanıyor. Ayşegül Aydın, “Bu anlamda, finans yöneticileri eski kazanç düzeylerine önümüzdeki yıllar boyunca ulaşamazlar” diyor.    
 
Kademeler de düştü  
 
Banka üst düzey yöneticilerinin gelirlerinin önemli oranda azaldığı artık tüm kesimlerce biliniyor. Gelirlerin düşmesinin yanı sıra, kriz öncesinde daha üst pozisyonlarda çalışan yöneticilerin, kriz sonrasında daha alt pozisyonlarda çalışmaya razı olduğu da söyleniyor.  
 
Bir bankanın üst düzey yöneticisi, kriz öncesinde genel müdür yardımcısı olanların, şu anda birim müdürü olarak çalıştığını söylüyor. Sektördeki işsizlik oranının son derece yüksek olduğuna dikkat çeken aynı bankacı, “Eskiden üst düzey yönetici olanlar, şimdi alt pozisyonlara da razı. Çünkü, para kazanmak zorundalar” diyor.  
 
Sektör yetkilileri, unvan gerilemesine neden olarak, sektördeki hızlı büyümenin kariyerlere de yansımasını gösteriyor. Onlara göre, kriz öncesindeki yıllarda ardı ardına açılan bankalar, bir taraftan yüksek ücretlerle transferler yapmaya çalışırken, diğer taraftan da insanlara mevcut pozisyonlarının 2, hatta 3 üstünde görevler verdi. Bunun da ücretlerde olduğu gibi unvanlarda da şişme yaşanmasına neden olduğu söyleniyor.  
 
İnsan kaynakları danışmanları zaman zaman kariyerde bu tarz hareketlerin yaşanmasının normal olduğunu söylüyor. Onlara göre, katma değer yaratabilen yöneticiler, kariyer basamaklarını çok hızlı tırmanacağı için, bu tarz girişimler pratiği kaybetmemek açısından son derece önemli.  
 
Egon Zehnder danışmanlarından Murat Yeşildere de, kariyerde böyle iniş-çıkışların olmasında bir sakınca olmadığını söylüyor. Yeşildere, “2-3 yılda bir değişen kariyerlerin insanların başarı ya da başarısızlığından değil, piyasa şartlarından oluştuğunu artık herkes biliyor. Sonuçta yöneticiler ne kadar başarılı olursa olsun, kurumun başarısızlığından ilk etkilenenler onlar oluyor” diyor.  
 
“İŞVERENİN DEDİĞİ OLUYOR”  
 
Oya Kozlu / Alexander Mann  
 
DÜZELTME DEVAM EDİYOR
Sektördeki değişim ücret politikalarına yansıdı. Zira bankacılık sektöründe, sonuç olarak en büyük gider kalemi ücretler. Her düzeyde çalışanın ücreti reel bazda düştü. Bankacıların deyimiyle, bu "düzeltme" hareketi hâlâ devam ediyor.  
 
BANKACILAR ADAPTE OLDU Sanırım artık herkes daha az kazanıp, daha az harcama durumuna adapte oldu. Sürdürülebilir karların azaldığı dönemlerde de bu sonuçlar kaçınılmaz.  
 
ESNEK ÜCRET YAPILARI VAR Bankalar ücretlendirmelerini kendi iç derecelendirme sistemlerine göre oluştururlar. Bunlar oldukça oturmuş sistemlerdir ve en azından alt-orta seviyede çok esnek değildirler. Ancak, daha üst düzeylerde ve çok özel pozisyonlarda hala esnek ücret yapıları görüyoruz.  
 
EKONOMİK GÖSTERGELER ÖNEMLİ Bankalar, finans kurumları olmaları itibariyle zam oranlarını tamamen ekonomik göstergelere dayanarak yaparlar. Ancak, şu da bir gerçek ki, iş arayan nitelikli çok insanın olması piyasayı "işveren piyasası" yapıyor, yani çalışan bir yerde önüne konan şartları, çok fazla alternatif olmadığından kabul etme durumunda kalıyor.  
 
PERFORMANS KRİTERLERİ SIKILAŞTI Performans ölçüm sistemlerinin de bankalarda yaygın olarak kullanıldığını görüyoruz. Genel eğilim yılda bir kez performans zammı yapılmasıdır. Ancak şimdi performans kriterleri daha sıkı ve daha net.  
 
DEĞİŞKEN PRİM SİSTEMLERİ VAR Hedef odaklı çalışma,değişken prim sistemleri, diğer bazı teşvikler kullanılıyor. Büyük ve oturmuş kurumlarda, daha sistemli ve daha ölçülebilir hedeflere dayalı bir şekilde, bonus sistemleri hala çalışıyor.  
 
“BONUS ÖDEMELERİ DURDURULDU”  
 
Murat Yeşildere / Egon Zahnder
 
 
Egon Zahnder İnsan Kaynakları Danışmanı Murat Yeşildere, bankacılık sektöründeki üst düzey yöneticilerin gelirlerindeki değişimin nedenlerini şöyle anlattı:  
 
“Genel müdür ve genel müdür yardımcısı olarak baktığımızda, aslında alınan ücretlerin düşürülmesi gibi bir şey yaşanmadı. Ama dolara endeksli olan ücretler TL’ye çevrildi. Reel olarak gerilemeyi sağlayan da, bu dönüşlerin cari kurlarla değil fiktif kurlarla yapılması oldu. Sonuçta insanların cebine giren para çok kısa zamanda, ciddi oranda eridi.  
 
Bir de bu süreçte, sektörde çok popüler ve çok büyük farklar da yaratan ücretlerdeki bonus ödemeleri ya tamamen durduruldu, ya da çok sembolik ve herkese ulaşmayan ödemeler yapıldı. Bu da gelirlerin önemli ölçüde gerilemesine neden oldu. Şu sıralarda yeniden verilmeye başladı, ancak bankalar artık bu konuda oldukça seçici davranıyor.  
 
Tüm bunlara bir de yan haklara getirilen kısıntılar eklenince, eski düzen neredeyse tamamen değişti. Örneğin, bazı bankalar şirket arabalarını, kullanan yöneticilere satarak, sadece masraflarını karşılama yaklaşımına gitti. Temsil giderleri büyük ölçüde kaldırıldı. Sonuçta da masraflar da önemli oranda kısılmış oldu.”  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz