Erol Üçer, inşaat ve enerji devi Gama Holding’in yönetim kurulu başkanı… 10 bin çalışanı ile dünya çapında 2.2 milyar dolarlık proje yönetiyor. Yeni dönemde ağırlıklı olarak inşaat ve enerjiye odak...
Erol Üçer, inşaat ve enerji devi Gama Holding’in yönetim kurulu başkanı… 10 bin çalışanı ile dünya çapında 2.2 milyar dolarlık proje yönetiyor. Yeni dönemde ağırlıklı olarak inşaat ve enerjiye odaklanacaklarını belirtiyor. Ancak, ağırlıklarını enerjinin çeşitli dallarına vereceklerine dikkat çekiyor “Şimdiye kadar dünya çapında 22 santral yaptık, bunların kapasitesi 12 megawatt’a ulaştı. Sıra yenilerinde” diyor. Ardından da hedeflerini açıklıyor: “Her şeyimizi buraya yönelteceğiz. Altyapımız, birikimlerimiz ve heyecanımız var. Enerji, Türkiye’nin ana sorunu ve biz bu işe inanıyoruz.”
Gama Holding, 1959 yılında 4 ortakla kuruldu. İnşaat, montaj, enerji ve ticaret sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Ancak, en önemli işleri inşaat ve enerji alanlarında. Gama Holding’in yürüttüğü projelerin tutarı, 2005 sonu itibariyle 2.2 milyar dolar düzeyinde. Bu işlerin yüzde 85’i yurtdışında yürütülüyor. 10 bin çalışanı olan holding Ürdün’den İrlanda’ya, Katar’dan Suudi Arabistan’a pek çok farklı ülkede taahhüt işlerine imza atıyor.
Gama Holding, ayrıca Marmaray’ın birinci etap yapımının üstlenicisi. Şu anda ikinci etap ihalesinde teknik değerlendirmeler yapılıyor. Hedef, ikinci etabın yapımını da üstlenmek…
Gama Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erol Üçer, “Müteahhitlik hizmetleri başka sektörlere benzemiyor. Hizmet ağırlıklı ama emek yoğun bir iştir. Çok farklı sektörlerden, çok farklı elemanlardan meydana gelen ağır bir sektördür” diyor. Yurtdışı işlerinde Türk firmalarından çok yabancı firmalarla rekabet ettiklerini söylüyor.
Gama, 2005 yılında dünya müteahhitleri arasında 64’üncü sıraya yükseldi. Ancak, sıralamadaki yer, bazı özelliği olan konularda daha üstlere de çıkabiliyor. Örneğin, Gama, elektrik enerjisi tesisleri kurmada da 22’nci, akaryakıtla çalışan tesisleri kurmada da 9’uncu sırada yer alıyor.
Yaklaşık 45 yıldır enerji konularında çok yönlü olarak bulunduklarına dikkat çeken Üçer, Türkiye’de ve yurtdışında değişik türde 22 santral yaptıklarını, yaptıklarının ve şu anda yapmakta olduklarının toplam kapasitesinin 12 bin megawatt civarında olduğunu da ekliyor. Gama Holding, bugüne kadar yalnızca nükleer santral yapımı gerçekleştirmemiş. Ancak, Erol Üçer, önümüzdeki günlerde böyle bir girişim olduğunda mutlaka burada da bulunmak istediklerinin altını çiziyor.
Capital, Gama Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erol Üçer ile holdingin kuruluş öyküsünü, 2006 hedef ve beklentilerini, yeni yatırım planlarını ve yurtdışında gerçekleştirdikleri ve gerçekleştirecek oldukları projeleri konuştu.
* Gama Holding’in kuruluş hikayesini anlatır mısınız? Hangi koşullar altında bu işe başladınız?
1959 yılında 4 ortak ile firmayı kurduk. Teknolojik işlere merakımız vardı. NATO işleri o zaman gelişmişti ve dünyanın çeşitli ülkelerinde olduğu gibi Marshall Planı’yla Türkiye’de de bazı yatırımlar gerçekleştiriliyordu. Tüm bunlar bir araya geldi ve Türkiye’de seçimlerle Demokrat Parti iktidar oldu. Halka dönük işleri yapmak için seferberlik ilan etti. Biz de o zaman bütün bu güzel rüzgarların içinde gelişmeyi daha çok teknolojik taraflara doğru yönlendirmek istedik.
Firmamıza genç makine, elektrik ve inşaat mühendisleri aldık. O mühendis arkadaşlarla birlikte bir süre çalıştıktık. Ardından bu firmayı daha başka bir şekle sokmak istedik. Onları da ortak alarak yeni bir oluşuma gittik. Yeni arkadaşların katılımıyla firmanın ortak sayısı ve gücü arttı. Böylece biz Gama’yı kurduk.
Çeşitli kısımlarımız oldu. Ardından Gama Holding’i de kurma gereği duyduk. Bugün Gama Holding’in inşaat, montaj, ticari ve enerji firmaları var. Tüm bu firmalar Gama Holding tarafından yönlendiriliyor, fakat firmalar kendi inisiyatifleriyle çalışmalarını sürdürmekte. Biz artık onların ağabeyleri durumundayız.
* Holdingin geçen yılki ve bu yılki performansını değerlendirebilir misiniz? 2005 cironuz neydi ve 2006’da bu ciroyu ne kadar artırmayı hedefliyorsunuz?
Müteahhitlik bazında kâr işlerin bitimi sırasında çıkıyor. Bu nedenle kâr bizde geçici bir olay. Ama ciro olarak sürekli yükselen bir trend içindeyiz. Şu anda Gama Grubu’nun taahhüdü altında olan işlerin tutarı 2 milyar 200 milyon dolar civarında. Bunun yüzde 85’i yurtdışında. Çünkü, uzun yıllardan beri Türkiye’de yatırımlar azaldı. Bu nedenle müteahhitler de dışarı gitme yolunu tercih ettiler.
* İnşaat ve müteahhitlik alanında Türkiye’de rekabet nasıl şekilleniyor? Nasıl bir pazar yapısı var?
Ülkemizde ne yazık ki müteahhit adı altında binlerce insan var. Ama kaliteye, disipline, standarda fazla ilgi gösterilmediği için ne alıcı, ne yapan, ne de çevre bunun denetimini fazla önemsemez ve bu iş böyle sıkıntılı gider.
Yurtdışı işlerimizde biz Türk firmalarından çok yabancılarla rekabet ediyoruz. Yerimizi yurtdışında elde ediyoruz. Biz 2005 yılında dünya müteahhitleri arasında 64’üncü sıraya yükseldik. Bazı özelliği olan konularda, örneğin elektrik enerjisi tesisleri kurmada da 22’nci, akaryakıtla çalışan tesisleri kurmada da 9’uncu sıradayız. Bu bize önemli bir yer gösteriyor.
Tüm bunlar 45 yılın getirdiği sonuçlardır. Bu firma 45 yıldır kendi içinde disiplinini devam ettirmiş, etik değerlere önem vermiş, kazançtan çok işin başarısını öne çıkarmıştır. Gama bu nedenle 45 yılın sonunda dünyanın önemli müteahhitlik firmaları arasına girmiştir. Bunun devamı bizim için yine özverili ve gayretli çalışmaları gerektirir.
* Şu anda hangi projeleriniz devam ediyor? Hangi ülkelerde ağırlıklı olarak yer alıyorsunuz? Bu projeler hangi aşamadalar?
Şu anda Ürdün’de bir yatırıma hazırlandık ve girdik. Alabilir miyiz bilmiyoruz. Yap-işlet modeli, 300 megawatt’lık bir santral. Ayrıca, Ürdün’de bir santralin sonuna geldik. Ama bunun yanında bu yeni ihale oldu ve bir Suudi firmayla birlikte teklif verdik. Önümüzdeki aylarda o da sonuçlanacak ve alırsak bir İrlanda’da bir de Ürdün’de yatırımımız olacak. Böylece Türkiye dışında da fabrikalarımızı kurup işimizi yapmış olacağız. Tabii pek çok sanayici ve yatırımcı yurtdışında tesisler kuruyor ve işlerini yapıyor. Şartlar nereye götürüyorsa oraya gitmek lazım.
10 bin civarında çalışana sahibiz. Katar’da, Kazakistan’da devam eden büyük işlerimiz var. Ayrıca Suudi Arabistan’da şu anda yarım milyar dolarlık taahhüdümüz bulunuyor. Çimento sektöründe de çok tecrübeliyiz, çok fabrika yaptık. Ama bizim yaptığımız çimento fabrikalarının kapasitelerini topladığınızda Türkiye’deki çimento fabrikalarının kapasitesinin yarısına denk geliyor. Ama bunların ağırlığı yurtdışında. Şu anda da 4 adet çimento fabrikası yapıyoruz.
* İrlanda’da da önemli bir yatırımınız var. Ondan da bahsedebilir misiniz?
Firmanın bugünkü gidişi son derece önemli ve iyi. Biz artık uluslararası çalışmaları yatırımlara da yönlendirmeye başladık. İrlanda’da bir fabrikamız var. O bizim için önemli bir şeydir. İki yıl önce İrlanda’da doğalgaza dayalı 400 megawatt’lık bir santral kurulması gerektiğine dair bir ilan çıktı. Biz de İrlanda’da yol, bazı endüstri tesisleri ve konut yapıyoruz. Biz son derece arzulu, heyecanlı ve hırslı bir grubuz. Tüm bunlarla biz de o bölge içinde kendimizi bu yatırımı yapabilecek cesarete sahip gördük. Sadece santrali yapmak bizim için o kadar önemli değil ama yatırımı da üstleniyorsunuz. Bir nevi “Çılgın Türk”lük yaparak o yatırıma yüzde 80 hisse ile girmeyi de göze aldık. 2 yıl içinde bitirmek, finansmanı, uzun vadeli kredileri bulmak gerekiyordu ve hepsini de arkadaşlarımız başardı.
Şimdi iş bu santralin işletilmesi aşamasına geldi. İşletme çalışmaları, testler yapılıyor. Yakın bir zamanda bu santral İrlanda elektriğinin yüzde 8’ini verecek. Bu bizim için büyük bir başarı. Çevrede bu adamlar bu işi nasıl yaptı diye hem hayret ediyorlar hem de hayran kalıyorlar. Bu bizim için, hem yapımcı hem de yatırımcı olmanın getirdiği büyük bir olaydı. 310 milyon Euro’luk bir işti.
* Nasıl bir büyüme planı öngörüyorsunuz? Büyümeyi nasıl ve nerelerde gerçekleştireceksiniz?
Şimdi hangi gruba baksanız, “Biz enerjide büyüyeceğiz, oraya yöneleceğiz” diyorlar. Enerjide ilk olarak akaryakıtla, petrolle ilgili bir bölüm var. Onun ticareti, alması, satması ve rafineri kurması var. Bir de bizim anladığımız şekliyle doğrudan elektriğe yönelik enerji faslı bulunuyor. Biz uzun yıllardan bu yana, yaklaşık 45 yıldır enerji konularında çok yönlü olarak bulunuyoruz. Türkiye’de ve yurtdışında değişik türde 22 santral yaptık. Yaptıklarımız ve şu anda yapmakta olduklarımızın toplam kapasitesi 12 bin megawatt civarındadır. Bu santraller fuel-oil, gaz, hidroelektrik, ithal ve linyit kömürüyle işliyor. Sadece nükleer santral yapamadık ama o da bugünlerde gündemde. Uzun yıllar ilgilendik ama ihaleler olmadığı için kimse yapamadı. Ama önümüzdeki günlerde inşallah yapılır. Yapıldığı zaman orada da olacağız.
* Yeni yatırımlarınız olacak mı? Nerede ve hangi alanda gerçekleştirilecek bu yatırımlar?
Biz yatırım anlamında ağırlıklı olarak enerjinin çeşitli dallarında çalışmak istiyoruz. Başka sahalarda fazla bir ağırlığımız yok ama her şeyimizi buraya yönelteceğiz. Altyapımız, birikimlerimiz ve heyecanımız var. Enerji, Türkiye’nin ana sorunu ve biz bu işe inanıyoruz. Ama bu konuya gerektiği kadar eğilen yok. Bir linyit santralinde niyet aşamasından bitimine kadar 5-6 yıl geçiyor.
Bunun yanında yenilenebilir enerji de var. Yapılması gerekiyor. Hidroelektrik, rüzgar santralleri ya da jeotermal santraller olabilir. Ama bu santraller Türkiye’nin enerji sorununu halledebilecek kapasitede değil. Fakat yine de yapılmaları şart. Biz de örneğin rüzgar santrallerine ya da hidroelektrik santrallerin belli çapta olanlarına girmek istiyoruz. Henüz jeotermal üzerinde bir çalışmamız olmadı ama enerji konusunda herhangi bir yerden şans gelirse her şeye gireriz ve yaparız.
* Geleceğin Gama grubu nasıl olacak? Kafanızda nasıl bir plan ya da çerçeve var? Örneğin 5 yıl sonrası için bir hedef var mı?
Biz büyümeyi, işçi sayısını artırmakla denk görmüyoruz. Bize göre sonuçlar, yaptığımız işlerin üretim kapasiteleri, neler ürettiğimiz önemli. Biz enerjide, üretici olarak çok iş yapmak, oraya konsantre olmak istiyoruz. Bizim ayrıcalığımız, işin yapımını da üstlenebilecek olmamız. İrlanda’da da bize iş vermelerinin en önemli nedeni, bizim yapımcı olarak da işe girme becerimiz oldu. O işe giren diğer firmalar daha ziyade işletmeci ya da yatırımcıydı. Böyle hızlı bir işi yapma becerileri olmadığı için çok cesur davranamadılar. Biz daha cesur olduk, hatta herkes hayretle baktı.
Bizim Türkiye’de de beklentimiz, büyük enerji yatırımlarının yapılacak olmasıdır. Bunları hem yapmak hem de katılmak, yapımcı ve yatırımcı olmak düşüncesindeyiz. Hükümetimiz de yapım yönünden daima özel sektöre talimatlar veriyor. Bu yatırımlara biz de katılmayı düşünüyoruz ve rahatlıkla da katılabiliriz. Bizim için enerji ön plandadır.
Onun yanında teknolojik konulara, bunları geliştirmeye de önem veriyoruz. Örneğin rüzgar enerjisi dediğiniz zaman, sadece yapımı değil, tüm cihazların üretilmesi, teknolojinin üretilmesi de gerekiyor. Güneş enerjisi ya da bio-enerji de bizim için gelecekte ön plana çıkacaktır. Ağırlığımızı oraya koyacağız. Uygun işler olduğunda müteahhitliğimiz de devam edecek ama yatırımcı hüviyeti enerjide olacak.
* Siz inşaat sektöründe ilk yabancı ortaklıkları gerçekleştiren grupsunuz. Bugün sektörde bu yapıyı, yabancı ortaklıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben yabancı sermayenin, yatırımların ülkeye girmesinin çok uygun ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Çünkü, yabancının işlere katacağı bazı fırsatlar var. Yabancılar teknoloji, finansman, pazar getirebilir. Onlardan hala öğreneceğimiz bazı şeyler, örneğin yönetim metotları var. Bu nedenle bir yabancı grupla gereken işlerde birlikte olmak yararlıdır. Bunun karşısında değiliz. Biz sürekli olarak yabancı ortaklıklarımızı devam ettiriyoruz.
İlk ortaklığımız Çekoslovak şirketleriyleydi ve 10 yıl sürdü. Daha sonra Japonlarla, Almanlarla, İngilizlerle, Amerikalılarla çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Onlarla bu tür beraberlikleri götürmekte fayda görüyoruz.
Bu tür ortaklıklar zorunludur ve iyidir. Dünya devleri de birbirleriyle bir araya geliyorlar. Bu nedenle bu kaçınılmaz bir olaydır. İşin ihtiyacına göre ortaklıklar kurulmalıdır. Tek başına bir işi götürmek belki prestij bakımından biraz güzeldir ama ortaklık da güzeldir. Çoğu işimizde yabancı ortaklığımız var ve bundan da memnunuz.
* Rusya’da Beyaz Ev’in yenilenmesini Enka ile birlikte gerçekleştirdiniz. Yapıldığı dönemde Rusya’nın en yüksek binası olan Gazprom genel merkezini inşa ettiniz. Bundan sonra Rusya’da ne gibi projeler gerçekleştireceksiniz?
Rusya’da bir süre proje bulamamıştık, oradaki işlerimiz durmuştu. Ama şu anda tekrar geliştiriyoruz. Rusya’da bir çelik fabrikası yapıyoruz. Bizim kısmımız 175 milyon dolar. Teçhizatını biz almıyoruz, sadece inşaatını, montajını yapıyoruz.
Buradan çıkan çelikler gaz borularının yapımında kullanılacak. İkea’nın da bir mağazasını yapıyoruz. Başka işler için de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Rusya’daki işlerimiz sanayi tesisleri ile devam edecek. Orada şansımız olduğunu görüyoruz.
Son dönemde konut sektörü çok hareketlendi. Konut işine yoğun olarak girecek misiniz?
Türkiye’de Mersin’de bir site yaptık. Ama devam etmeyeceğiz. Bina sektöründen tamamen uzaklaştık. Sektör çok hareketli ama binada rekabet zor. Kalite standardı hiçbir zaman ön plana çıkmıyor. Siz en kaliteli, standarda en uygun iş yaptığınızda tabii ki fiyatınız yüksek oluyor. Biz rekabette kendimize orada bir şans görmüyoruz.
Tabii o alanda da çok kaliteli işler yapan, takdir edilecek firmalar var ama bu firmalar belki de işin yüzde 10’udur.
* Türkiye’de artık büyük taahhüt işlerine kayılıyor. Bu işlerin sektörde aldığı pay daha da artacak mı? Ne tür yatırımlara ihtiyaç var Türkiye’de?
Bu pazar çok kolay büyümez çünkü bu bir yatırım meselesidir. Bugüne kadar da bu yatırımların önünü hep devlet açtı. Onun için devletin de artık bunu yapacak olanağı yok ve prensip olarak da bu işe girmek istemiyor. Devlet, özel sektörün yatırım yapmasını istiyor. Bu nedenle bu işler özel sektörün yatırım yapmasıyla orantılı olarak gelişir. Ama özel sektörün de bugünkü ortamda yatırımlarda atılım yapma olanağını görmüyorum. Yapılan şeyler var ama bunlar atılım şeklinde değil ve bir gelişme olarak düşünmüyorum.
* Sizce Türkiye’de inşaat pazarı yeterli doygunluğa ulaştı mı? Yeni oyunculara yer var mı? Türkiye inşaat ve taahhüt pazarını değerlendirebilir misiniz?
Pazar doygunluğa ulaşmadı henüz. Hala bir potansiyel var. Yabancı yatırımcıların inşaat sektörüne çok fazla ilgi göstereceklerini düşünmüyorum. Eğer üretim yapacaksa, örneğin otomobil fabrikası kurulur. Ama inşaat sektörüne gireceklerini sanmıyorum.
Büyük projeler olursa, kredi getirirlerse, taahhüdü devlet tarafından olmak kaydıyla yabancı firmalar gelebilir. Tabii bu, örneğin elektrik üretimi piyasası oluşursa, pazarda satış olanakları olursa gerçekleşebilir. Şu anda böyle bir durum yok.
“Turizmden Tamamen Çıktık”
* Renaissance Antalya Beach Resort & Spa otelinin işletmesini üstleniyordunuz ama Detur’a, Firuz Bağlıkaya’ya devrettiniz. Turizmden çıkış hamlesi miydi bu?
310 milyon Euro’luk bir santral yaptık. O oteli devrederek gelen parayı bir santrale dönüştürdük. Turizmden tamamen çıktık. Zaten bizim işimiz değildi, arızi bir konuydu. Rahmetli Özal, o dönemde herkese bir çağrıda bulundu. Güzel ve sevdiğimiz, prestijli bir işti. Hoşumuza da gitti. Oteli bıraktığımız için çok memnun değiliz ama bizim için enerji öncelikli.
Az önce bahsettiğim yatırım, Ürdün’deki yatırımımız ve Türkiye’de de bazı işlere girme amacımız nedeniyle gücümüzü bir yerde toplamak istiyoruz. Turizm bizim ana konumuz olmadığı için oradan kâr da elde edemiyorduk. Orada kazanmak için o işe ağırlık vermek gerekiyor. Biz ana işimize dönüyoruz.
Dört Ortaklı Holding Nasıl Yönetiliyor?
* Gama çok ortaklı bir yapı. İş bölümünü nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
İşbölümü aslında biraz karakterlere bağlı olarak yürüdü. Biz üçümüz sınıf arkadaşıydık. Dördüncü ortağımız bizden daha yaşlı bir işadamıydı. O daha ziyade para ve kredi meselelerini halletti. Belli tecrübeleriyle bizi yönlendirmeye çalıştı.
Biz üçümüz de farklı karakterlerdeydik. Birimiz daha ataktı, birimiz daha ortadaydı. Herkes kendi yapısına, becerisine göre bir rol aldı ve rolümüzü bu şekilde oynamaya çalıştık. Bu durum uzun yıllar devam etti. Sonra bir arkadaşımız kendi işini kurdu, bir diğeri hala yönetimde ama ağırlıklı olarak kendi dünyasına zaman ayırıyor. Ben de ilk kuruculardan olarak 15-16 yıldır bu işi götürmeye çalışıyorum.
Ama şimdi artık sadece ilk kurucular yok, çok ortaklı bir şirketiz. Her arkadaşım bir bölümün sorumluluğunu alıyor ve gece-gündüz, benden daha fazla çalışıyor. Ben artık geziyorum ve İTÜ’de kurduğumuz Müzik İleri Araştırmalar Merkezi (MİAM) ile ilgileniyorum.
N. ASLI TEKİNAY
atekinay@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?