“Cam Tavan Sendromu Türkiye’de Yaşanmıyor”

Ümit Boyner/Boyner Holding Yönetim Kurulu ÜyesiTürkiye’nin önde gelen şirketlerinden Boyner Holding’in Yönetim Üyesi Ümit Boyner, TÜSİAD’ın yönetim kurulunda görev yapan 3 kadından biri. Boyner Hol...

1.04.2006 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Ümit Boyner/Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi
hedTürkiye’nin önde gelen şirketlerinden Boyner Holding’in Yönetim Üyesi Ümit Boyner, TÜSİAD’ın yönetim kurulunda görev yapan 3 kadından biri. Boyner Holding’de, grubun büyüme planları ve bu büyümenin finansmanının sağlanması konularında sorumluluk alan Boyner, TÜSİAD’da ise Türkiye’nin yurtdışındaki tanıtımını üstleniyor. TÜSİAD Yurtdışı İletişim Komisyonu Başkanı olarak görev yapan Boyner, özellikle Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde, Avrupa’da Türk iş dünyasının temsili anlamında büyük çaba harcıyor. Halen Türkiye’nin yurtdışındaki tanıtımı için yoğun bir tempoda çalışıyor.

Ümit Boyner, Türkiye’nin tanıtım işini bugüne kadar hafife aldığını düşünüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:

“TÜSİAD Türkiye sivil toplumunun Avrupa Birliği konusundaki çalışmalarını, yaklaşımını anlatmak üzere doğru bir ses. Bu anlamda AB ile çok gerçekçi münasebetler kurabildik. Avrupa Türkiye’ye nasıl bakıyor dediğiniz zaman, burada gerçekten bazı problemler var. Çünkü Türkiye maalesef bu olaya bu noktaya kadar stratejik yaklaşmadı. Tarihimize de baktığımız zaman, kendimizi anlatma, tanıtma işini çok hafife almış bir toplumuz. Oysa Türkiye’ye karşı lobi geliştirmek isteyen bir takım düşünceler bunu gayet güzel yapabilmişler. Şimdi Türkiye’ye karşı oluşmuş bir takım önyargıları kırmak zorundayız. Bunun yanı sıra Türkiye’yi hiç tanımayan toplumlara da gerçekleri anlatmalıyız.”

Ümit Boyner kadın girişimciliği konusunda da aktif olarak çalışıyor. KAGİDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Boyner, Türkiye’de kadın girişimciliğin, sanıldığının aksine Avrupa’nın gerisinde olmadığını söylüyor ve “Türkiye’de fırsat eşitliği anlamında kadının önünde engeller var” diye konuşuyor.

Boyner Grubu’nun yeni dönem büyüme planlarını da yöneten Ümit Boyner, Türkiye’de kadın girişimcilik, Türk iş dünyasının gündemi ve Avrupa Birliği’ne üyelik süreci ile ilgili şu yorumları yaptı:

HEDEF FIRSAT EŞİTLİĞİ
Kadının işgücüne katılımının girişimcilik anlamında ne kadar düşük olduğunu gördükten sonra, katılım nasıl artırılabilir, kadın girişimciler ne kadar daha büyüyebilir, desteklenebilir diye bir beyin fırtınası yaptık ve KAGİDER’i kurduk.

KAGİDER, bugün kadın girişimciliğini geliştirmek anlamında çok değişik birkaç proje yapıyor. Bunların bir kısmı Avrupa Birliği destekli projeler. Bu projelerle kadın girişimcilere hem eğitim, pazarlama, danışmanlık gibi bir takım destekler veriliyor hem de girişimcilik için eğitimler veriliyor.

Aslında girişimciliğin önündeki en büyük engel finansman kaynağı gibi görünse de, Türkiye’de kadınlara karşı fırsat eşitliği yönünde engeller var. Bu noktada biz de KAGİDER olarak olaya tamamıyla girişimcilik gözünden değil, kadının fırsat eşitliği anlamında nerede yer aldığına bakarak eğitimden başlayıp, bir takım sosyal ve kültürel etkenlere kadar bütün engellerin kaldırılması için neler yapılabilir diye çalışmalar yapıyoruz.

Kadının işgücüne katılımında Avrupa’nın gerisinde değiliz. Bunu bazı rakamlar da ortaya koyuyor. Örneğin, Almanya’da kendi işine sahip insanların içerisinde, kadınların oranı yüzde 7. Türkiye’de ise bu yüzde 14 düzeyinde. Özellikle kilit bir takım mesleklerle kadınların temsilinin çok da kötü durumda olmadığını görüyoruz. Türkiye’de çok fazla cam tavan sendromu olduğunu düşünmüyorum. Hizmet sektöründe, örneğin bankacılıkta çok fazla yönetici düzeyinde kadın var. Bizim grubumuzda genel müdür ve genel müdür yardımcılarımızın dörtte üçü kadın.

Programdan Sapma Riski Var
Ekonomide işler yolunda gidiyor. Cari açık finanse edilebildiği ölçüde, sıkıntı yaşamayız. Ancak, bunun iyi şartlarda finanse edilebilmesi, Türkiye’deki siyasi istikrarın devamını ve finansal maliyetin riskini düşük tutabilmemize bağlı.

Bir süre sonra bir seçim dönemine gireceğiz. Önümüzdeki dönemde hükümetin, IMF programı ölçüsünde sıkı para politikasını elden bırakmaması gerekiyor. Bu konuda hükümette hafif popülist yaklaşımlar seziyorum. Bunlar ciddi tehditler. Şu ana kadar hükümetin başarılı olmasının en önemli nedenlerinden biri popülist politikaları uygulamaktan kaçınması oldu. Bu tutumu sürdürebilir.

Kriz döneminden sonra, kaynaklar azaldığı ve maliyetler arttığı için, özel sektör olarak biz uzman olduğumuz konulara yatırım yaptık. Bu alanlarda büyümeye başladık. Yani yumurtalarımızı değişik sepetlere koymak yerine, sepetimizi sağlam tutmaya çalıştık. Esasen Türkiye’nin önünde de böyle bir yol ayrımı var. Türkiye hizmetler sektöründe, özellikle sanayinin bazı kollarında markalaşmadan rekabet avantajı sağlayamıyor. Oysa, Türkiye büyüyen nüfusuyla, gerek AB’nin yaşlanan ekonomisi karşısında, gerekse de coğrafi konumu itibariyle özellikle hizmetler sektöründe önemli bir yer edinebilir. Öncelikli olarak bu konuya yatırım yapmamız gerekiyor.

Tanıtım İşini Hafife Alıyoruz
Biz Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğunda en etkili olmuş sivil toplum kuruluşuyuz. Sürekli bu yolun Türkiye için en doğru yol olduğunu, hem Türkiye içinde hem Türkiye dışında anlatmaya çalıştık. Bu konuda çok çeşitli çalışmalar yaptık. 3 Ekim’den sonra, bir takım ülkelerde, özelliklerde referandumlardan sonra kamuoyunun Türkiye’nin üyeliğine destek vermesinin ne kadar önemli olduğunu gördük.

TÜSİAD’da AB uyum sürecini takip eden her komisyon kendi içinde Türkiye’deki yapısal değişimleri, gelişmeleri, sektörlerin kendi içinde sağlayacakları uyumu takip ediyor. Bunun dışında kamuoyu ile ilişkilerimizi yönlendirmek ve Türkiye’nin daha gerçekçi biçimde tanınmasını sağlayabilmek için de dış tanıtımda bir takım çalışmalar yapıyoruz. Buna bütün üyeleriz destek veriyor. Hem Avrupa’daki basın yoluyla, hem Avrupa’da bizimle aynı konumdaki diğer iş kuruluşları ile bu yolda ilerliyoruz. Avrupa parlamentosu’nda çok ciddi ilişkilerimiz var.

TÜSİAD, Türkiye sivil toplumun, Avrupa Birliği konusundaki çalışmalarını, yaklaşımını anlatmak üzere doğru bir ses. Bu anlamda AB ile çok gerçekçi münasebetler de kurabildik. Avrupa Türkiye’ye nasıl bakıyor dediğiniz zaman, burada gerçekten bazı problemler var. Çünkü, Türkiye, maalesef bu olaya, bu noktaya kadar stratejik yaklaşmadı. Biz genelde tarihimize de baktığımız zaman, kendimizi anlatma, tanıtma işini çok hafife almış bir toplumuz. Oysa Türkiye’ye karşı lobi geliştirmek isteyen bir takım düşünceler bunu gayet güzel yapabilmişler. Şimdi hem Türkiye’ye karşı oluşmuş bir takım önyargıları kırmak zorundasınız, hem de karşınızda Türkiye’yi hiç tanımayan toplumlar var. Onlara bir takım gerçekleri anlatmak zorundasınız. Bunu yaparken de, propaganda yapıyormuş gibi gerçekçilikten uzak görünmemeniz gerekiyor. Bu çok uzun bir yol.

Ab Neler Getirecek?
Türkiye’de AB’ye karşı destek azalıyor gibi gözüküyor. En başka AB bize neden lazım, biz neden AB’yi istiyoruz diye sorduğumuz zaman herkes farklı cevaplar verdi. Hükümetler genellikle programlarını anlatırken daha çok ekonomik konuların üzerinde dururlar. Çünkü, bir ülkede iş ve aş varsa refah olur diye biliyoruz. Oysa AB bir takım normları yerine getirebilirseniz müthiş bir gelecek vaat ediyor.

Türkiye’de bugün 70 milyon insan yaşıyor. Adaletin elinde 9 bin kadrolu eleman var. Almanya’da bu rakam 35 bin kişiye ulaşıyor. Bir ülkede yargı çalışamıyorsa, ekonomide de işlerin yoluna girmesi kolay olmaz. Aslında AB proje olarak insanların hayatını her anlamda yeniden düzenleyecek. İnsanımıza Batı düzeyinde yaşama koşulları kazandırabilecek. Bunun sadece ekonomik boyutlarını düşünmemek gerekiyor.

Boyner’in Gündeminde Ne Var?
Boyner olarak biri tekstil üretim ve dağıtımı, diğeri de perakende olmak üzere iki belli başlı iş kolunda faaliyet gösteriyoruz. Tekstilde uzun zamandır rekabet gücümüzü muhafaza edebilmek için markalaşmak konusu üzerinde duruyoruz. Perakende tarafında da son 3-4 yıldır rekabette bir artış var. Pazara yeni şirketler, yeni ürünler, yeni formatlar giriyor. Her iki alanda da marka gücünü daha fazla yayarak, müşterinin istediğini interaktif olarak yerine getirmek durumundasınız. Bu noktada hem hizmet ağımızı hem ürün ağımızı daha güncel, daha dünya standartlarında tutarak rekabetçi avantajlarımızı korumamız gerekiyor. Hakikaten bizim son 4-5 yıldır üzerinde durduğumuz en önemli konu bu.

Bunun dışında büyümeye devam ediyoruz. Zaten perakende, özellikle de hazır giyim perakendesi zor bir alan. Tüm dünyada fiyatlar düşüyor. Ancak, girdiler de bir artış var. Bu nedenle çok uzun zamandır verimli çalışmayı başarabilmiş olmamız gerekiyor. Sonuçta marjlarımız çok düşüyor. Bunun üzerine bir de zorlu bir rekabet var. Diğer taraftan organik olarak büyümeye devam etmek zorundasınız. Türkiye’de gayrimenkul yatırımlarında ciddi bir büyüme var. Müşterinin beklentileri çok çeşitli olmaya başladı. Bu anlamda sürekli formatlarınızı ürün gamınızı, hizmet ölçütlerinizi yukarıda tutmamız gerekiyor. Sürekli dinamik bir şekilde değişmek şart oluyor.

Yurtdışında Büyüme Arayışındayız
Türkiye şu anda büyümek için en ideal yer gibi görünse de, biz de grup olarak Türkiye dışına bakmaya başladık. Moskova’da, Kahire’de birer mağazamız var. Bayilik yoluyla Avrupa’da açıldığımız birkaç ülke var. Buralarda daha fazla büyümeye devam edeceğiz. Türkiye’nin, örneğin Mısır, Ürdün, Katar gibi komşuları, perakende için gelişmemiş piyasalar. Bu nedenle buralarda büyümeyi düşünüyoruz. Benim kişisel gündemimde de yine büyüme var.

Kendi içimizde format değişiklikleri yapıyoruz. Hazır işlerimizden değişik formatlar üretmeye başladık. Müşterinin beklentilerine göre sürekli işimizde bu tür değişiklikleri yapmak zorundayız. Ben de en çok bu konuya odaklanıyorum Büyümenin finansmanı da çok vakit ayırdığım çalışma alanım diyebilirim.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz