SORU: Yeni kurulmuş teknoloji şirketleri
sayısız sorunla yüzleşiyor ve
kurucuları da sıklıkla en değerli aktifleri olan
çalışanlarını ihmal ediyor. Zor günlerde ekibinizi
zinde tutmaya çalışırken başarısızlıklarla nasıl
yüzleşebilirsiniz?
Elviss Straupenieks, Letonya
CEVAP: Şirket sahibi olmanın
kaçınılmaz açmazlarından
biri de başarısızlıklarla
yüzleşmektir. Bu gerçek başarısızlıkla başa
çıkılmasını kolaylaştırmaz, ancak başarısızlığın
bilincinde olmak çok önemlidir, özellikle de
şirketinizde işler sarpa sardığında…
Şu sırrı asla akıldan çıkarmamak gerek:
Zor günler yaşandığında, kendi ekibinizi
suçlamamak çok önemlidir. Zira onlar da sizin
yaşadığınız hüsranı paylaşmakta ve nasıl tepki
verileceği konusunda sizden rehberlik yapmanızı
beklemektedir.
Yıllar öncesinde benim ilk tam zamanlı işim
olan ve kendi çabalarımla kurup ayağa kaldırdığım
Öğrenci dergisi girişimimden önce saymak gerekirse
Noel ağacı satmak veya papağan yetiştirip ticaretini
yapmak gibi birkaç başarısız iş deneyimim olmuştu.
Öğrenci dergisi çok ciddi bir başarıydı, ancak para
kazanmakta zorlanıyordu. Oysa ben o dönemde kafayı
olumsuzluklara takmak yerine neşeli olmaya çalışmış
ve kendi ekibimi de bana uydurmaya çalışmıştım. Biz
olumlu bir akıl seti ile derginin iyi giden yönlerine
odaklanmayı başarabilmiştik: Yani plakların posta
havalesiyle satışına. Sonuçta bir magazin dergisinden
fevkalade başarılı bir müzik şirketine doğru
evrimleştik.
Siz şimdi bunun hem feci çuvallamış bir ticari
dergi hem de koskoca Virgin dünyasının kurulmasını
sağlayan fevkalade bir dönüm noktası olduğunu
düşünebilirsiniz!
Dediğim gibi zor günlerle yüzleşmek
müteşebbislerin kaderidir. İşte size bu gibi günlerde
ekibinizi zinde tutmak için benden dört tavsiye: 1 KONUŞMAYA BAŞLAYIN:
Şirkette nelerin ters gittiği hakkında ekibinizle
mümkün olduğunca erken tartışmalar başlatın.
Herkesin kendi fikrini ve görüşünü özgürce
belirtebileceği adil ve açık diyaloglarınız olsun.
Onların birbirlerini suçlamalarına izin vermeyin.
Kendi hatalarınızdan bahsedin ve ekip üyelerinin
de aynısını yapmalarını sağlayın. Bu muhabbetlere
çalışanlarınızı kendi uzmanlıklarını katmak yönünde
teşvik edin.
2 GELECEĞE KİLİTLENİN:
Nelerin kötü gittiğini ayrıntılarıyla incelemek
ve aynı hataları tekrar yapmamak için yaşanan
kazalardan sonra bir durum değerlendirmesi
yapmak çok önemlidir. Ancak aynı derecede
bundan sonra ne yapılacağına odaklanmak da
gerekir. Şirkette işler kötüye gittiğinde onu tekrar
bir değerlendirme yapma ve doğru yönde olup
olmadığınıza karar verme fırsatı olarak görün.
Şirketinizin odağını başka bir yöne, belki de şirket
genelinde işler iyi gitmezken çok iyi iş çıkartan bir
ürün veya hizmete yönlendirerek durumu kurtarıp
kurtaramayacağınıza bakın.
3 NEDEN BU İŞE GİRDİĞİNİZİ UNUTMAYIN:
İşler kötüye gittiğinde ilk anda neden bu
işe girdim ki zaten diye düşünmek çok kolaydır.
Ancak o anda kendinize bu projeye zamanında nasıl büyük bir tutkuyla bağlanmış olduğunuzu
hatırlatmanız gerekir. Hedefi sadece para kazanmak
olan hiçbir şirket başarılı olamaz. Biz ne zaman yeni
bir Virgin şirketi kursak, muhakkak o endüstride
diğer şirketlerin sunduklarından çok daha farklı bir
ürün veya hizmeti nasıl sunabileceğimize bakarız.
4 ÇALIŞANLARINIZI SINIFLANDIRIN:
Eğer çalışanlarınız mutlu ve kendi işlerine dört
elle sarılıyorlarsa müşterileriniz de benzer sadakati
gösterecektir. Ben son 40 yıllık iş hayatımın çoğunu
Virgin grubunda çalışanlarla nasıl ilgileneceğime
ayırdım. Biz şimdi çalışanlarımızın sağlıklı bir
iş-yaşam dengesi tutturmalarını sağlayacak
yepyeni girişimler başlatıyoruz. Örneğin Virgin
Management’da esnek çalışma saatleri, sınırsız
ücretli izin ve paylaşımlı doğum izni gibi olanaklar
sunuyoruz.
Elviss, senin de söylediğin gibi en önemli aktifin
çalışanlarındır. Girişimciler sadece etraflarındaki
ekipler kadar güçlüdür. Ancak zor günlerde
onlardan fikir alıp, onlarla tartışman gerekir.
Müşterileri cezbedecek en parlak fikirlere sahip
olanlar senin ön cephede yani tüketicilerle muhatap
olan çalışanlarındır. Ekibini şu andaki açmazlar
yüzünden karamsarlıkla baş başa bırakmak yerine
geleceğe kilitle ve başarılı bir şirketin sadece mutlu
çalışanlarla ayakta kalabileceği gerçeğini sakın
unutma!
PARLAK FİKİRLERİ KENDİNİZE SAKLAMAYIN
SORU:
Bir girişimci olarak, kendi
fikrinizi çaldırmadan doğru
insanları yanınıza almanız
ve büyük şirketlerle işbirliğine gitmeniz
mümkün mü?
Kylie McGowan, Avustralya
CEVAP:
Bir fikri tanımlamakla
onu pazara sürmek
arasında dağlar kadar
fark vardır. Bu yüzden girişimcilerin kendi
fikirlerini kendilerine saklamamaları
gerekir.
Öncelikle, aileniz veya
dostlarınızdan geri besleme almak
isteyebilirsiniz. Yakınınızdaki insanlara
kendi iş fikrinizi izah etmek gibi sıradan
bir davranış bile kafanızdaki soru
işaretlerinin kalkmasına yardımcı olabilir.
Hatta onların katkıda bulunabileceği
olası yeni fikirleri bile tetikleyebilir.
Zaman içinde büyük bir ihtimalle size
bu yolda destek verecek iş ortakları
veya medyadan etkilenen yatırımcılar
gibi potansiyel ekip üyelerinin bu işe
katılacağını göreceksiniz.
Ayrıca içine girmeye çalıştığınız
sanayi sektöründen insanlarla birlikte
vakit geçirmek de çok önemlidir. Hele
ki verdiğiniz güven duygusuyla onlardan
birini akıl hocası yapmak çok işe yarar.
Tecrübeli birine akıl danışmak ve
şirketinize nasıl yön vermeniz gerektiği
konusunda nasihatler almak çok
önemlidir. Zira iyi bir akıl hocası size
hangi iş alanında ya da hangi insanlarla
birlikte başarılı olabileceğiniz ve kimlerle
bilgi paylaşmanız gerektiği konularında
danışmanlık yapacaktır.
Ancak deneyimli bir akıl
hocasıyla bile bir rakibinizin
fikrinizi çalamayacağından “emin“
olmayabilirsiniz. Sonuçta yaptığınız her
işte risk vardır. Burada işin sırrı fikrinizi
paylaştığınızda ondan sadece sizin
faydalanabileceğiniz kadar donanımlı
olmanızda yatar. Bir ülkede yepyeni bir
alanda iş kurarken bile aktif olmadığınız
başka bir ülkede sizin fikrinizin bir
kopyasını yapabilirler.
Gerçi burada risk almaya değer,
çünkü fikrinizi kendinize saklamak onun
hiç doğmadan ölmesine de neden
olabilir. Bir fikri geliştirirken her yönüyleuzman olma ihtimaliniz düşüktür ve
diğerlerinden gelecek girdilerle o fikrin
daha da geliştirilebileceğini unutmayın.
Telefonda yaşanan gelişim çok ciddi
bir risk örneğidir. Çoğumuz Alexander
Graham Bell’in bir mucit olduğunu
zanneder. Oysa her ne kadar kendisi ilk
patent sahibi olarak bir yıldız konumuna
çıkarılmış olsa da telefon bir başkası
tarafından da icat edilmiş olabilirdi.
Bell’in ilk prototipini geliştirdiği sıralarda
Elisha Gray ile Antonio Meucci de
benzer cihazlar üzerinde çalışıyordu.
Şayet onların çabaları bir parça daha
ilerleme kaydedebilseydi tarih kitapları
bugün çok daha farklı şeyler yazıyor
olurdu.
Son yıllarda girişimciler arasında
birilerince gizlilik adına tarihi engelleri
yıkmaya yönelik ortak bir çaba olduğu
gözlemleniyor. Tesla’nın CEO’su Elon
Musk bile Tesla’nın yüzlerce patentini
paylaşmamayı reddetti ve bu şekilde
davranarak elektrikli arabaların
gelişiminin önünü açmış oldu.
Musk, 2014 yılında yazdığı bir internet
günlüğünde, “Bizim Palo Alto’daki genel
müdürlük binamızın girişinde Tesla
patentlerinin şirket sırrı olduğunu belirten
bir yazı vardı. Ancak bu artık yok. Bu
yazıyı elektrikli araçların gelişimi ve
açık kaynak ruhu adına sildik. Zira Tesla
Motors sürdürülebilir ulaşımı yaratmak
adına ortaya çıktı. Şayet biz fevkalade
saygı uyandıran elektrikli araçlara doğru
giden yolu açar ama sonra diğerlerini
engellemek için arkamıza entelektüel
mülkiyet mayınlarını döşersek, bu
hedefimizle çelişen bir yolda ilerliyoruz
demektir” demişti.
Her ne kadar açık kaynak akımı
adına tüm fikirlerin ortaya saçılmasının
taraftarı olmasam da mahremiyetin
üzerinde çalıştığınız her şeyi örten bir
battaniye olmaması gerektiğini bilmek
de iyi bir şeydir.
Nelerin paylaşılması ve nelerin
paylaşılmaması gerektiğini bilmek
zamanla kazanabileceğiniz bir beceri.
O zamana kadar kendinize bu gibi
kararlarda rehberlik yapabilecek bir akıl
hocası bularak iyi bir ilk adım atabilirsiniz.
Fikirlerinizi onunla paylaşmak ufkunuzu
geliştirecektir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?