iş liderlerine büyüme döneminde babalarıyla kurdukları ilişkinin bugün çocuklarıyla iletişimlerini nasıl şekillendirdiğini sorduk. İşte birbirinden ilginç yanıtlar…
Borusan Holding CEO’su Agah Uğur çocukken babasıyla geçirdiği az vakitlere tepki olarak bugün kızlarıyla “abartılı yakınlık” kurduğunu söylüyor. Aviva- SA Emeklilik ve Hayat CEO’su Fırat Kuruca ise bu noktada kendisinin yaşadığı eksikliği çocuğuna yaşatmamak için bugün titiz bir planlamayla elinden geleni yaptığını anlatıyor. Sarkuysan Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı babasıyla benzer koşullar gereği çocuklarına ayıramadığı özel zamanı bugün torunlarıyla telafi ettiğini söylüyor. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu ve Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu ise babalarıyla “mesaide kurdukları” yoğun ilişkinin çok benzerini bugün çocuklarıyla yaşadıklarını anlatıyor. Kısaca ebeveyn iletişimine dair geçmişten çıkarılan olumlu ya da olumsuz dersler bugün liderlerin iş-yaşam dengesi kurmasında kritik derecede belirleyici oluyor. Sizin için iş dünyasının zirvesindeki liderlerin kapısını çalıp, “Babanız sizi büyütürken iş yaşam dengesini gözetir miydi? Siz kendi çocukluk deneyimlerinizden hareketle çocuklarınızla ilişkinizi nasıl düzenlediniz?” diye sorduk. İşte CEO ve patronların iş-yaşam dengesine çocukluk dünyasından yansıyanlar…
UĞUR’U BİR KİTAP YÖNLENDİRDİ
Borusan Holding CEO’su Agah Uğur’un çocuklarıyla çok yakın bir ilişkisi var. Bunun çocukluğunda babasıyla yaşadığı etkileşimin azlığına tepki olarak geliştiğini söylüyor ve kızlarıyla iletişimini şöyle anlatıyor: “Benim babam da işadamıydı. O zamanki ebeveyn ilişkileri de bugünkünden farklıydı. Buna yoğunluğu da kattığınız zaman sevginin hiç eksik olmadığı bir evde yetiştim, ama ilişkide azlık ve mesafe vardı ve bu kaçınılmazdı. Bu benim hayatımda bir tepkisel bir yaklaşıma neden oldu, iki kızımla ilişkimde neredeyse abartılı boyutta bir yakınlık var. Yani hayatımda her şey bir yana onlar bir yana. Kendimi sadece onların hayallerini gerçekleştirmek için bir destek verme unsuru olarak görüyorum. Aslında hayatımda iş yaşam dengesini ayarlamam biraz 10 yıl kadar önce okuduğum ‘The Seven-Day Weekend: Changing the Way Work Works” (7 Gün Haftasonu: İşlerin Gidişatını Değiştirmek) kitabıyla oldu. Kitabın mesajı şuydu: İş ve özel yaşam apayrı şeyler değildir. Çalışırken tatil yapabilmelisin, tatilde de çalışabilmelisin.’ Böylece ailem, işim ve sanat tutkum arasında esnek bir denge kurabildim. Birine gündüz vakit ayırmam gerekiyorsa diğerine gece ayırdım. İş hayatımın ilk yıllarında bu değişimi yaşayana dek kızlarımdan bir sitem gelebilirdi ama Allah’tan onlar o zaman küçüktü. Sonra da yurtdışına okumaya gittiler, şimdi orada çalışıyorlar, yani problem ben olmaktan çıktım onlar oldular. Uzaklaşan, paralel hayatlar olmaya başladı. Bizim hayatlarımızla onların hayatları bir yerde kesişiyor ama kesiştiği zamanki kalite o kadar yüksek ki bu bizi çok mutlu ediyor.”
BOYSANOĞLU’NUN ŞANTİYE HAYATI
Mesa Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Mert Boysanoğlu çocukluğunun şirketin kurucusu ve halen yönetim kurulu başkanı olan babası Erhan Boysanoğlu ile şantiyelerde geçtiğini anlatıyor. Boysanoğlu o dönemden aklında kalanları şöyle anlatıyor: “Babam hem ailesine hem de işine son derece düşkün bir insandır. Bu yüzden çocukluğuma dönüp baktığımda ilk aklıma gelen görüntü çocukken şantiyelerde geçirdiğimiz anlardır. Babam şantiyelerde gözlem yapmayı çok severdi. Benim de dozerlerin tepelerinde, şantiyelerde birçok küçüklük fotoğraflarım vardır. Şantiyelerde gezerken emekçilerin ne kadar değerli olduğunu anlatırdı. Ayrıca “Çevrende her zaman güveneceğin adam olsun, bilgini paylaş, asla kibirli olma ve yılmadan çalış” derdi. Çocukluğum babamın altın öğütleriyle dolu dolu, onun çalışma şevki ve disiplinini izleyerek geçti.” Boysanoğlu aynı babası gibi oğlu Demir’in olabildiğince yanında olmaya çalışıyor. Bunu da şu sözlerle ifade ediyor: “Onunla yaşam serüveninin her anını yaşamak istiyorum. Çok hızlı büyüyor ve kaçırılan zamanların telafisi olmuyor. Eşim, ben ve oğlum genelde beraber seyahat etmeyi, yeni şeyler görüp deneyimlemeyi çok seviyoruz.”
BABAYLA MESAİNİN ÖNEMİ
Büyüme serüveninde babasıyla ilişkisi usta-çırak ekseninde gelişenler de var. Doğtaş Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan da bunlardan biri. Çocukluğunda babasıyla “mesai içerisinde” bolca vakit geçirdiklerini söylüyor. Doğan, “Benim çocukluğumda babamın kahvehanesi vardı. Ben de yaz tatillerinde yanına gider, çay kahve taşırdım. Sonra mobilya mağazası açtığında da okul dışında hep yanında olurdum. Birlikte ama hep çalışarak çok vakit geçirdik” diyor. Kendi çocuklarıyla ise hep çok ilgilendiğini anlatıyor ve ekliyor: “İşten eve geldiğim gibi sürekli oyun oynardık. Hafta sonu gezerdik, top oynardık. Üniversite ve master dönemlerinde ayrıldık sadece. Şimdi de iki oğlumdan birisi holdingde diğeri de Doğtaş’ta mesai arkadaşım. Sürekli beraberiz.” Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu da çocukluğunda babasıyla bilikte çokça mesai yaptığını anlatıyor. Orakçıoğlu, “Babam eğitim konusunda da teşvik ediciydi ancak iş hayatının içinde özelikle uygulamanın içinde olmamız için de desteklerdi” diyor. Çocuklarıyla ilişkisinde ise ne kadar titiz olduğunu şu sözlerle aktarıyor: “Çocuklarla sabah kahvaltısı ve akşam yemeği yemenin, gün içindeki gelişmeleri paylaşmanın, sürekli karşılıklı diyalog içerisinde olmanın son derece önemli olduğuna inanıyorum. Onlara iş yoğunluğum arasında gerekli vakti mutlaka ayırıyorum ve her türlü paylaşımı karşılıklı yaptığımızı düşünüyorum.”
ÇOCUKLARLA DERİN İLİŞKİ!
Babayla yaşanan olumlu deneyimlerin sonraki kuşaklarla iletişimde pozitif etkisini kanıtlayan başka güçlü örnekler de var. Örneğin Uludağ İçecek Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet H. Erbak, babasıyla ilişkisinin her zaman her zaman çok özel olduğunu gururla anlatıyor. Erbak, “Hoş görüsü çok yüksek olduğundan, baba-çocuk ilişkimiz burada anlatılamayacak kadar uzun ve derin olmuştu” diyor ve benzer boyutta bir ilişkiyi evlatlarıyla da yaşayabilmek için çok gayret gösterdiğini söylüyor. Erbak, “Her iki evladımla da zaman zaman yaşadığımız, iz bırakmayan tartışmalar dışında, karşılıklı bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Haklılıklarını, yol göstericiliklerini, hatta hatalarımı yüzüme vurmalarını kabul edebiliyorum” diyor. Büyüme döneminden babasıyla derinlikli bir ilişkisi olan bir başka isim de GittiGidiyor Genel Müdürü, eBay MENA Bölge Direktörü Öget Kantarcı… “Aile olmanın değerini ve insanın sevdikleriyle kaliteli vakit geçirmek için özel çaba sarf etmesi gerektiğini” babasından öğrendiğini anlatıyor. Kantarcı, “Babam hayatı boyunca iş-yaşam dengesini gözetmeye önem verdi. Her zaman ailemize zaman ayırmaya öncelik tanırdı” diyor. Kantarcı’nın babasıyla olumlu deneyimleri çocuğuyla ilişkisini de şekillendirmiş. Şöyle anlatıyor: “Ne kadar yoğun bir tempoda çalışırsam çalışayım aileme her zaman vakit ayırmaya özen gösteriyorum. Oğlum Yaman hayatımın tam merkezinde. Onunla zaman geçirmek üzere yaptığım programları asla bozmuyorum. Toplantılarımı da onunla geçireceğim vaktin ya öncesine ya da sonrasına koymaya çalışıyorum. Yaman da benim gibi spor yapmayı çok seviyor. 1 yaşından beri benimle futbol ve basketbol oynuyor. Ayrıca o da benim gibi Galatasaray’ın maçlarını izlemeyi çok seviyor. O nedenle genelde oğlumla maç keyfi yapmaktan çok zevk alıyoruz. Sağlam bir baba-oğul ilişkisi inşa etme yolunda doğru adımlarla ilerlediğimizi hissediyorum ve bu beni çok mutlu ediyor.”
“YOL GÖSTERİCİM”
Kordsa CEO’su Ali Çalışkan, göçmen bir ailenin torunu. “Göçmenlik demek sıfırdan var olmak demek. Dedelerimiz ve babalarımız çok daha ağır şartlarda başarma hırsıyla çalışıyordu” diyor. Bu koşullar altında tarım işinde yoğun çalışan babasıyla çok fazla özel zaman geçiremediğini anlatıyor. Babasına kıyasla çocuklarıyla paylaştığı zamana daha çok dikkat ettiğini şu sözlerle aktarıyor: “Global bir şirketi yönetiyorum, dolayısıyla çalışma sürem around the clock (tüm gün). Bu tempoda aileye fazla zaman ayırmak çok kolay bir şey değil ama mümkün olduğunca çok ve kaliteli bir şekilde onlarla olmaya çalışıyorum.” Prometeon Türkiye, Orta Doğu, Afrika, Rusya,Orta Asya ve Kafkaslar CEO’su Alp Günvaran, “o dönemki şartlar gereği” büyürken babasıyla bolca zaman geçirememiş. Ancak babasının kısa ama nitelikli vakitlerde kendisine öğrettiği değerlerin hayatına ve kariyerine her zaman yön verdiğini vurguluyor. Günvaran, “Babam benim için her zaman bir rol model oldu. Bana zor durumları yönetmeyi öğretti. Öyle ki, onu tanıyanların bildiği adıyla Balıkesirli Şekerci Orhan’ın 9 metrekarelik şekerci dükkanında öğrendiklerim, 75 ülkeyi yönettiğimiz Prometeon Türkiye çatısı altında bana hala ışık tutmaya devam ediyor” diye konuşuyor. Günvaran, bugün sorumluluğu gereği yoğun bir tempo içerisinde çok sık seyahat etse de, ailesiyle kaliteli zaman geçirmeyi hiçbir zaman ihmal etmiyor: “İş ve özel hayatımı ben aslen birbirinden kalın çizgilerle ayırmıyorum. Ve hayat akışımı o anki önceliklerime göre göre düzenliyorum. Bugün, zaman ve şartlar farklı olmasına rağmen benim babamdan aldığım değerlerle oğluma verdiğim değerler aynı.”
PLANLAMA ŞART
AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO’su Fırat Kuruca, babası hem kaptan hem de asker olduğu için çocukluğunda onunla istediği kadar zaman paylaşamamış. Bugün 18 yaşında olan kızı Selin’le iletişimini ise tüm yoğunluğuna karşın titizlikle yönetiyor. Kuruca ilişkilerini şöyle özetliyor: “Meraklı, araştırmacı, yaratıcı bir yapım var. Bunun babalığıma da yansıdığını düşünüyorum. Geçirdiğimiz vaktin değerini ortak ilgi alanlarımız belirliyor. Entelektüel ilgi, doğa sevgisi, su sporları ve köpekler kızımla ortak ilgi alanlarımız. Çok yoğun bir iş tempom var ve bu durum ister istemez özel hayatıma da yansıyor. Ama akşamları ve hafta sonlarını birbirimize ayırmaya özen gösteriyoruz, birlikte geçirdiğimiz zamanlara ikimiz de çok değer veriyoruz.” Panasonic Kurumsal Mobil Çözümler İtalya, Doğu Avrupa ve Türkiye Bölge Müdürü Ali Oktay Ortakaya da babasının işi nedeniyle büyürken onunla çok fazla vakit geçiremeyenlerden. O günleri şöyle anlatıyor: “Babam taşımacılık sektöründe çalışıyordu. O yüzden çok fazla seyahat ederdi. Yurtdışında olduğu dönemde senede iki veya üç defa görebildiğimi, telefonda bile çok sık konuşamadığımızı hatırlıyorum.” Ortakaya o günlere dair hissettiği eksikliği çocuğuna yaşatmamaya kararlı olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “İşim gereği çok sık seyahat ediyorum ama mutlaka çocuklarımla değerli vakit geçirmeye de çalışıyorum. Planlamayı doğru yaptığınız zaman her şeye vaktiniz yetiyor. Hafta sonları onların keyif aldığı oyunları oynayarak, birlikte tiyatro veya sinemaya giderek, ailece seyahatler yaparak ve yeni şeyleri birlikte deneyerek eğleniyoruz.”
TORUNLA TELAFİ ŞANSI
Baba-çocuk ilişkisi mesai sırasında şekillenen bir diğer isim de Sarkuysan Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı. Çaycı o günleri şöyle anlatıyor: “Benim çocukluğum rahmetli babamın ikinci cihan savaşı sonrasındaki çok sorunlu günlerinde geçti. Ülke büyük bir yoksulluk ve ekonomik kriz içindeydi. Ailenin ilk erkek evladı olmamdan dolayı da babamla diyaloğum onunla beraber çalışarak olmuştur.” Çaycı ilerleyen dönemde aynı sıkıntılı koşulları yaşamamak için çok çalışmış, bu da hayatının aileyi teşkil eden kısmında bugün biraz pişmanlığa yol açmış: “Babamdan gördüğüm sıkıntılı yaşam koşullarını yenmek için iş hayatına da çok yoğun bir çalışma temposu ile başladım. Bu yoğun çalışma dolayısıyla çocuklarıma yeterli vakit ayıramadım. Onlara ayıramadığım yeterli vakti torunlarıma ayırmaya büyük gayret gösteriyorum.”
ZEKİ KONUKOĞLU SANKO HOLDİNG YKB BİZDE ÇOCUKLARIMIZI BABAM GİBİ YETİŞTİRDİK ERKEN MESAİ İlkokula başlamadan önce, babam beni işe götürürdü. Yazıhanede getir görür işleri yapar, oyunlar oynardım. Babam bir yere gitse, yazıhaneyi bekler, gelenlere “Babam birazdan gelir” deyip onlara çay ikram edip, babamı beklemelerini sağlardım. Sözün kısası, bizim dönemimizdeki birçok evlat gibi, bizler de okul öncesi çalışmaya başlayanlardanız. Okul sonrası ise yaz tatillerinde ise tam gün fabrikada çalışır, bizimle beraber benzer işte çalışanlarımıza ücret ne verilirse biz de aynı ücreti alırdık. HEP YANYANA Babam özel bir insandı. Bana sevgisini hissettirir, yanından ayırmazdı. Nereye gitse, yanında götürdü. Bir şeyi yapmadan önce herkese olduğu gibi bize de sorardı. Babanın küçücük evladından öğrenebileceği ne olabilirdi ki? Yıllar bizi yetiştirmek için böyle yaptığını gösterdi. Onun işe olan bağlılığı bizlere de yansımış olmalı ki, ondan öğrendiklerimiz bize işi daha çok sevdirdi. Babamızın bizi nasıl yetiştirdiğini görünce, bizler de kendi evlatlarımızı iyi yetiştirmek için elimizden gelen gayreti göstermeye özen gösterdik. İŞ YOLUNDA Evlatlarımızı okul öncesi işe götürüp, biraz oyun, biraz getir götür işleri yaptırıp, üstüne akşam eve giderken de çalışma karşılığı okkalı bir yevmiye verirdik. İlkokul döneminde haftada 2 gün, ortaokulda 3 gün, lisede ise tüm hafta boyunca çalışma mecburiyeti vardı. Ortaokul sırasında oğlum Turgut, “Tüm arkadaşlarım sitede oyun oynuyor, ben seninle işe gidiyorum, bu haksızlık değil mi” diye sordu. Ona bu yaşlarda işe başlamaz, fabrika, ofis ortamından uzak kalırlarsa, sonradan zor adapte olabileceklerini ve bizler hayattayken tecrübelerimizden istifade etmesinin önemini anlattım. Sonuçta ağaç yaşken eğiliyor. HOBİM, KEYFİM Hayatım boyunca işimden ve ailemden başka bir şeyle ilgilenmedim. En büyük hobim ve keyfim, ikisi arasında mekik dokumak oldu. İşe gitmediğimi, evden uzak kaldığımı hemen hemen hatırlamam. Bu kadar yoğun iş tempoma rağmen, çocuklarıma yeteri kadar zaman ayırabildim mi, bilemiyorum. Tek bildiğim, işimden ve çocuklarımdan, ailemden başka bir dünyam olmadı. Gerek kendi geleceğimiz gerekse evlatlarımızın geleceği, memleketimizin ve insanlığın geleceği için var gücümüzle çalıştık. |
AHMET ZORLU ZORLU HOLDİNG YKB BABAM SAYESİNDE EĞİTİMİN ÖNEMİNİ ÇOCUKLARIMA DA AŞILADIM DOKUMANIN BAŞINDA Bizim çocukluğumuz 50’li yılların başlarına denk geliyor. O zamanlar iş yaşam dengesi gibi bir ayrım yoktu. Babadağ’daki birçok çocuk gibi bizim için de hayat dokuma tezgâhlarının arasında geçiyordu. Küçükken dokuma atıklarını bir araya getirir, sonra iplerle bağlayıp top haline getirerek onlarla oynardık. Yazları dedemin yayla evine giderdik, dokuma tezgâhı da yaylaya taşınırdı. Sizin anlayacağınız bizim hayatımız dokuma tezgâhının etrafında şekillenirdi. O yüzden babamdan ve annemden çok fazla ayrı kalmazdık. İLK BİLGİLER Babam da hem işine hem de bizlere vakit ayırabilirdi. Dokuma tezgâhının başında çalışırken bana ve ağabeyime de sorumluluk verirdi. Biz de masura sarar, bize verilen diğer işleri yapardık. Biz hayata dair ilk bilgileri hep babamdan aldık. Dürüst olmayı, disiplini, müşteriyi bekletmemeyi, saygı ve güler yüz göstermeyi, borç yapmamayı, paramızla böbürlenmemeyi, ne iş yaparsak yapalım en iyisi için çabalamamız gerektiğini hep ondan öğrendik. İşten arda kalan zamanlarımızı da çocuklarımızın yanında geçirdik. “İÇİM RAHAT” Babam eğitime çok önem verirdi. Kendisi o zamanın şartlarına göre oldukça iyi bir seviye sayılan ortaokulu bitirmişti. Ben de babamın izinden giderek çocuklarımın iyi eğitim alması için elimden geleni yaptım. Onlarla geçirdiğim vakitlerde eğitimin önemini onlara anlatmaya çalıştım. Çok şükür ki çocuklarımın hepsi okudular, yabancı dil öğrendiler, kendilerini yetiştirdiler. Bu konuda içim çok rahat. İyi yetişmiş, vatana, millete faydalı evlatlarım var. Onlara elimden geldiğince çok vakit ayırdım. |
AHU BÜYÜKKUŞOĞLU SERTER FARK HOLDİNG YKB AİLEMİ İŞİME ORTAK ETMEYİ BABAMDAN ÖĞRENDİM PAYLAŞILAN GURUR Babam Yunus Büyükkuşoğlu her gün aynı saatte işe gider, aynı saatte bir dakika bile geçmeden evde olurdu. Asla iş için evden uzağa yolculuk yapmazdı. Bizimle vakit geçirme şekli şimdiki gibi modern anlamda oynayarak değildi. Ama her akşam geldiğinde, kız kardeşim Gamze’ye, bana ve anneme o gün işte ne yaptığını anlatır, yeni çıkan bir ürün varsa onu getirir, bizimle işini ve gururunu paylaşırdı. GÜREŞ SAATİ Hafta sonları beni Sirkeci’deki dükkanımıza götürürdü. Esnafların birbirini ziyaret edip çay içerek, ticaret yapmalarını izlemeyi çok severdim. Babamla yapmayı en çok sevdiğim şey güreşti. O zamanlar sık sık elektrikler kesilirdi, akşam yapacak bir şey olmazdı, o zaman hep babamla güreşirdim, çok güzel günlerdi. Sonra aynı işte çalışmak ve ondan işleri devralmak kısmet oldu. Babam benim mentorum, arkadaşım, patronum, her şeyimdir. KALİTELİ ZAMAN 18, 16, 6 yaşlarında 3 kızım var: Selin, Lara ve Arya. Ben annelik olarak babamdan çok farklıyım, çok seyahat ediyorum, uzun süreler onlardan ayrı kalıyorum. Çocuklarıma günlük bazda düzenli vakit ayıramıyorum, ama ayırdığım zaman ciddi şekilde onlarla meşgul oluyorum. Hepsiyle oluşturduğumuz farklı ilgi alanlarında birlikte zaman geçiriyoruz. Tüm okul tatillerinde güzel programlar yapar, birlikte oluruz. SIKI KURALLAR Babamdan öğrendiğim en önemli şey, yoğun iş hayatında da olsak, ailemizi yaptıklarımıza ortak etmenin yollarını bulmak, onlara her şeyi heyecanınızı paylaşabilecekleri şekilde anlatmak. Ben de yaptığım çeşitli işlerde çocuklarıma iş veriyorum, böylece çalışma arkadaşı da oluyoruz. Zaman zaman onları seyahatlerime götürüyorum veya kendi projelerine ortak oluyorum. Kız çocukları için bağımsız olmak, kendi ayakları üzerinde durabilmek çok önemli, o yüzden onları biraz sert de olsa sıkı kurallarla yetiştiriyorum. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?