Fazla kazanandan lider olur mu?

McGill Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Henry Mintzberg ile organizasyonların yönetimi ve başarısı hakkında konuştuk...

28.12.2023 17:43:460
Paylaş Tweet Paylaş
Fazla kazanandan lider olur mu?

PROF. HENRY MINTZBERG, organizasyon yönetimi ve strateji alanındaki en önemli otoritelerden biri. Son kitabı “Understanding Organizations... Finally!” ile organizasyonların hızla değişen dinamiklere nasıl uyum sağlayabileceğini ortaya koyuyor. Mintzberg, yönetim ve liderlik arasındaki dengeyi sağlamanın kritik olduğunu ve liderliğin günümüzdeki kadar abartılmaması gerektiğini belirtiyor. Mintzberg’e göre narsisizm iş dünyasında yaygın bir sorun. Mintzberg, “Üst düzey yöneticilerin çalışanlarına göre çok daha yüksek maaşlar alması, bu sorunu yansıtıyor. Bana göre kendisine çalışanlarından yüzlerce kat daha fazla ödenmesini kabul eden herhangi bir üst düzey yönetici gerçek bir lider olamaz” diyor.

Tuba İlze
tilze@capital.com.tr

Prof. Henry Mintzberg, yarım asırdan uzun süredir organizasyon yönetimi ve stratejisi alanındaki çalışmalarıyla ön planda olan bir isim. Mintzberg, “Understanding Organizations... Finally!” (Organizasyonları Anlamak... Nihayet!) isimli son kitabında “tuhaf canavarlar” olarak adlandırdığı organizasyonlar hakkındaki temel analizini sürdürürken organizasyonların nasıl evrildiğini ortaya koyuyor. Mintzberg, narsisizmin yeni dönem iş dünyasında yaygın bir sorun olduğunu vurguluyor. Hatta yöneticilerin her şeyin başı ve sonu olduklarını düşünecek kadar ileri gittiklerine değiniyor ve ekliyor: “Üst düzey yöneticilerin çalışanlarına göre çok daha yüksek maaşlar alması bu sorunu doğuruyor. Bana göre kendisine çalışanlarından yüzlerce kat daha fazla ödenmesini kabul eden herhangi bir üst düzey yönetici lider değildir.” Kanadalı akademisyen, yazar ve yönetim uzmanı Mintzberg kitabında iş dünyasının hızla değişen dinamiklerine uyum sağlama ihtiyacını da derinlemesine inceliyor. Hem akademik alanda hem iş dünyasında geniş bir birikime sahip olan ve bu alanda öncü bir figür kabul edilen McGill Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Henry Mintzberg ile organizasyonların yönetimi ve başarısı hakkında konuştuk: 

Sizce bugünün organizasyonlarında liderlikle ilgili öne çıkan sorun ne?

 Organizasyonlarda liderlikle ilgili öne çıkan birkaç kritik sorun var. İlk olarak, aşırı bireysellik ve bireylere odaklanma eğilimi görüyoruz. Liderlerin her şeyi kurtarması ve yapması bekleniyor. Gerçek şu ki daha fazla iş birliği ve topluluk bilinci geliştirmemiz gerekiyor. Bence liderlikten ziyade yönetim kavramına dönmek önemli. Çünkü liderlik, bireysel başarıyı ve karizmayı vurgularken yönetim, iş birliği ve organizasyonel başarıyı teşvik ediyor. Ayrıca borsa baskısı da ciddi bir sorun. Hissedar beklentileri ve borsadaki günlük dalgalanmalar, şirketleri uzun vadeli stratejiler geliştirmek yerine kısa vadeli kazançlara odaklanmaya teşvik ediyor. Organizasyonların sadece günlük hisse senedi fiyatlarına değil, uzun vadeli sürdürülebilirliğe odaklanması önemli. Narsisizm de iş dünyasında yaygın bir sorun. Üst düzey yöneticilerin çalışanlarına göre çok daha yüksek maaşlar alması bu sorunu yansıtıyor. Bana göre kendisine çalışanlarından yüzlerce kat daha fazla ödenmesini kabul eden herhangi bir üst düzey yönetici, gerçek bir lider olamaz. Son kitabımda da belirttiğim gibi liderlerin ve yöneticilerin sürekli değişen global dinamikler karşısında adaptasyon ve inovasyon yeteneklerini geliştirmeleri, sürdürülebilir ve etik iş pratiklerini benimsemeleri gerekiyor. Liderlik ve yönetim sadece bireysel veya kısa vadeli başarıları değil aynı zamanda toplum ve organizasyon için uzun vadeli değer yaratmayı hedeflemeli. 

 Liderlerin yönetimi ve liderliği net bir çizgiyle ayırması gerekiyor mu? 

 Yönetimi ve liderliği net bir çizgiyle ayırmaları gerekmez. Her ikisi de organizasyonların başarısında önemli bir rol oynar. İkisi bir araya geldiğinde organizasyonlar daha etkili bir şekilde yönetilebilir. Elon Musk, Tesla’nın CEO’su olarak hem liderlik hem yönetim becerisini başarıyla kullandı. Yönetim becerileri sayesinde şirketin operasyonlarını etkili bir şekilde yönetirken liderlik becerileriyle şirketi büyük hedeflerine yönlendirdi. 

Yönetim ve liderlikte gelecekte neler değişecek?

 Yönetim ve liderlik konularında geleceği öngörmek her zaman karmaşıktır ancak bazı eğilimleri gözlemleyebiliriz. Gelecekte organizasyonlar arası bağlantıların ve iş birliğinin daha fazla vurgulanacağını düşünüyorum. Ayrıca yönetim ve liderlik arasındaki denge konusundaki farkındalığın artacağını görmek istiyorum. Liderliği yönetimden ayrı bir olgu olarak ele almak, organizasyonların etkili yönetimini zorlaştırabilir. Bu nedenle yöneticiler ve liderler arasında daha sağlıklı bir iş birliği ve denge kurulmasının önemli olduğuna inanıyorum. 

 Organizasyonlar neye evrilecek size göre? 

 Organizasyon yapıları, endüstri ve içinde bulundukları dönemi yansıtmak için sürekli olarak değişir. Gelecekte organizasyonlar, daha fazla proje tabanlı ve esnek hale gelebilir. Ancak organizasyonların evrilmesi için gereken en önemli faktör, organizasyon liderlerinin ve yöneticilerinin dikkatli bir şekilde analiz ve sentez yapması. Endüstriler ve pazarlar değiştikçe organizasyonlar da bu değişikliklere ayak uydurmalı. Aynı zamanda organizasyonların temel değerlerini ve amaçlarını sürdürebilmesi önemli. Bu, organizasyon yapılarının gelecekteki evrimini şekillendirecek. 

Uzaktan çalışma organizasyonları nasıl etkiliyor?

 Bu durum, yöneticiler için yeni bir zorluk sunuyor. Uzaktan çalışırken iletişimi sürdürmek ve işlerin düzgün bir şekilde yürüdüğünden emin olmak daha fazla dikkat gerektiriyor. Ofis içinde dolaşıp insanlarla etkileşimde bulunmak mümkünken evden çalışırken daha fazla planlama ve koordinasyon gerekiyor. Ancak mikro yönetimden kaçınılmalı ve çalışanların hata yapmasına izin verilmeli. Dengeyi sağlamak önemli ve bu zorlu bir süreç olabilir. Kötü yönetimi de tanımlıyorsunuz. Kötü yönetim kendini hangi işaretlerle gösterir? n Kötü yönetim birkaç farklı şekilde kendini gösterebilir. Örneğin çalışanlar sadece birer kaynak olarak görülür. Bu bakış açısı, işten çıkarmaların hızla gerçekleşebileceği anlamına gelir. 2008 finansal krizi sırasında yanlış yatırımlar nedeniyle bazı finansal kurumlar büyük kayıplar yaşadı ve bu kayıpların ardından önemli sayıda işten çıkarma yaşandı. Genellikle şirketin geçmişinin, kültürünün, stratejisinin ve yapısının göz ardı edildiğini gözlemleriz. Bu, yeni bir üst yönetim ekibi getirilmesiyle sonuçlanabilir. Ancak bu ekip genellikle işletmeyi veya sektörü bilmeyen ve şirketin geçmiş kültüründen bihaber kişilerden oluşur, “Ölçemiyorsanız, yönetemezsiniz” diyerek ölçümü ilk sıraya yerleştirirler. 

 Birkaç örnek verir misiniz? 

 2011’de HP CEO’su olan Leo Apotheker tarafından alınan radikal kararlar, şirketin geçmişini ve kültürünü görmezden geldi. HP’nin faaliyetleriyle ilgili kararlar büyük şaşkınlık yarattı. Kültüre yabancı olan yeni üst yönetim ekibi, şirketi ölçüm odaklı bir yaklaşıma sürükledi. Bu ani değişiklikler, şirketin değerini düşürdü ve pazardaki itibarını zayıflattı. Daha sonra HP’nin CEO’su olan Meg Whitman tarafından bu kararlar tersine çevrildi. Ayrıca şirket içinde üst düzey yöneticilerin sürekli yer değiştirmesi organizasyonel dalgalanmalara yol açabilir ve şirketin istikrarını ve etkinliğini olumsuz etkileyebilir. General Motors’un tarihinde bazı dönemlerin sürekli üst düzey yönetici değişiklikleri ve organizasyonel dalgalanmalarla dolu olduğunu gözlemleyebiliriz. 1990’ların başlarında GM’nin CEO’su Roger B. Smith, şirketi yeniden yapılandırmak için büyük bir çaba harcayarak bir dizi alt markayı ve iş birimini sattı veya kapattı. Bu dönemde sürekli olarak üst düzey yönetici değişiklikleri yaşandı. Bu da şirketin istikrarını ve etkinliğini olumsuz etkiledi. 

 Yönetimi bir sanat olarak tanımlıyorsunuz ve bu sanatın deneyimle öğrenildiğini savunuyorsunuz. Tam olarak ne demek istiyorsunuz? 

 Evet, yönetimi bir sanat olarak görüyorum, çünkü yöneticiler her organizasyonun benzersiz olduğu bir dünyada karşılaştıkları farklı zorluklarla başa çıkmak zorunda. Bu, klasik bir bilim veya tekniği takip etmekle başarılabilir bir şey değil. Her organizasyon farklıdır ve her durum benzersizdir. Yönetim, deneyimle öğrenilen bir sanat. İnsanlar, kariyerleri boyunca farklı deneyimler kazanarak ve farklı organizasyonlarda çalışarak bu sanatı geliştirir. Bir organizasyonu etkili bir şekilde yönetmek sadece teorik bilgiyle değil aynı zamanda pratik deneyimle edinilen içgörülerle mümkün olur. Örneğin, Steve Jobs Apple’ı yönetirken ürün tasarımına estetik bir dokunuş getirerek bu sanatı icra etti. 

 Günümüzde liderlerin yönetime sadece sanat olarak bakması mümkün mü peki? 

 Burada denge kurmak önemli çünkü liderler stratejik kararlar alırken hem analitik düşünme becerilerini hem de yaratıcılığı kullanmalı. Bu dengeyi sağlamak için veri ve analizlere dayalı kararlar alırken aynı zamanda içgüdülerine ve yaratıcı düşüncelerine güvenmeliler. Netflix’in CEO’su Reed Hastings, büyük veriyi kullanarak içerik üretimini yönlendirirken aynı zamanda yaratıcı senaryo seçimleri ve orijinal içeriklerle abone sayısını artırdı. Yönetim sanatını öğrenmek ve geliştirmek için bir lider farklı organizasyonlarda ve pozisyonlarda çalışarak çeşitli deneyimler kazanmalı. Mentorluk ve öğrenme fırsatları da bu süreçte önemli. Liderler, kariyerleri boyunca sürekli olarak öğrenmeye ve deneyimlerinden ders çıkarmaya açık olmalılar. Öğrenme ve deneyim, yönetim sanatını geliştirmenin temeli. 

Günümüz dinamik dünyasında eskisi gibi tek bir stratejik planla ilerlemek pek mümkün değil. Burada nasıl bir yol izlenmeli?

 Stratejik planlama süreçleri organizasyonlar için kritik öneme sahip, ancak bu süreçlerde bazı zorluklarla karşılaşabiliriz. Organizasyonlar hızla değişen bir dünyada faaliyet gösterdiklerinden uzun vadeli planlar oluşturmak zor olabilir. Özellikle teknoloji ve pazar dinamikleri hızla evriliyorsa liderlere stratejik planlarını esnek ve adapte edilebilir hale getirmelerini öneririm. İkincisi, organizasyonlar genellikle farklı departmanlar ve ekipler arasında iletişim eksikliği yaşar. Bu iletişim eksikliği verimliliği düşürebilir. İyi bir lider, bu bağlantıları güçlendirerek ve iş birliğini teşvik ederek bu zorluğun üstesinden gelebilir. Son olarak, performans ölçümü ve metrikler organizasyonlar için önemli. Ancak liderler doğru metrikleri seçmeli ve organizasyonun hedeflerine uygun şekilde kullanmalılar. Liderler için önemli bir beceri olan planlama, organizasyonların hızla değişen bir dünyada karmaşık stratejiler geliştirmek zorunda olduğu bir zorluk. İşte bu noktada stratejik planlama süreçlerini dikkatli bir şekilde yönetmek gerek. Amazon’un CEO’su Jeff Bezos, müşteri memnuniyetini odak noktasına alarak şirketin başarısını ölçmüş ve bu metriklere dayalı stratejiler geliştirmişti. 

 Bu metrikleri doğru şekilde seçmek ve kullanmak için neler yapmak gerek? 

 Öncelikle organizasyonun hedeflerini ve stratejilerini net bir şekilde anlamak gerekir. Seçilen metriklerin ölçümünü düzenli olarak yapmak önemli. Verilerin düzenli olarak toplanması, analiz edilmesi ve yorumlanması gerekli. Bu, organizasyonun performansının izlenmesini sağlar. Ancak unutulmaması gereken bir şey var, metrikler sadece bir araçtır. Gerçek başarı, bu metriklere dayalı stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanmasıyla elde edilir. Bu nedenle liderler, doğru metrikleri seçmek ve bunları stratejileri yönlendirmek için kullanmak konusunda dikkatli olmalı. General Motors’un CEO’su Mary Barra, şirket içi iş birliğini artırarak ve ayrılmış birimler arasındaki iletişimi güçlendirerek başarı elde etti. Google’ın reklam gelirleri ve Facebook’un kullanıcı katılımı gibi metrikler, bu şirketlerin başarılarını değerlendirmek için kullanıldı. 

 Liderler yeni dönemde belirsizlikle nasıl başa çıkabilir? 

 Esneklik ve adaptasyon yeteneklerini geliştirmeliler. Belirsizlikle başa çıkmak için geleceği tahmin etme yeteneği önemli. Bu, organizasyonların daha iyi plan yapmasına ve kriz durumlarına hazırlıklı olmasına yardımcı olabilir. Belirsizlik dönemlerinde, açık iletişim ve ekip çalışması organizasyonun direncini artırabilir. Microsoft’un CEO’su Satya Nadella, şirketi eski bir yazılım devinden bulut bilişim ve hizmetlere odaklı bir organizasyona dönüştürmek için liderlik etti. Benzer şekilde IBM’in CEO’su Arvind Krishna, şirketin bulut bilişim ve yapay zeka alanlarına odaklanan bir stratejiyi benimsemesini sağladı ve şirketin başarısını artırdı.


NASIL YÖNETTİLER?

DENEYİMSE
L Ingvar Kamprad, işletmesini deneyimsel bir şekilde yönetti. Kamprad, IKEA’yı kurarken ve büyütürken pratik deneyimleri ve içgüdüleri kullandı. Stratejiyi, uygun fiyatlı mobilya sunmak ve müşterilere ürünleri kendileri monte etme fırsatı vermek üzerine odakladı. Liderliği müşteri odaklı bir yaklaşımın nasıl başarıya götürebileceğini gösterdi.

ODAKLI Southwest Airlines’ı yönetirken stratejilerini basit ve odaklı tutan Herb Kelleher, düşük maliyetli havayolu taşımacılığına odaklanarak Southwest’i bu alanda öncü bir marka haline getirdi. Kelleher, karmaşıklığı azaltarak ve temel hedeflerine odaklanarak başarılara imza atmış bir lider.

SADE IBM gibi büyük şirketlerde organizasyon yapısının karmaşıklığını anlamak ve yönetmek hayati öneme sahip. Ginni Rometty, organizasyon tasarımına odaklanarak karmaşıklığı anlayıp çözmede örnek bir liderlik sergiledi. 2012 ila 2020 yılları arasında IBM’in CEO’su olarak görev yaptı ve şirketi teknoloji ve yapay zeka alanlarında önemli dönüşümlerle buluşturdu.



YÖNETİM SAHADA GERÇEKLEŞİR

İKEA ÖRNEĞİ 
Sahada olmak ve gerçek dünyada neler olup bittiğini anlamak çok önemli. Ikea’nın mobilya işine girmesi bir işçinin fikri sayesinde oldu. Genellikle yönetici olmayanlar organizasyonun en büyük yenilik kaynakları oluyor. Eğer organizasyonun kültürü sağlıklıysa sahadan gelen fikirler kolayca paylaşılıyor ve uygulanıyor.

BAŞARININ SIRRI
Bir organizasyonun yönetimi, sadece üst düzey yöneticilerin ofislerinde gerçekleşmez. Sahada olanlarla bağlantı kurmak ve onların deneyimlerini anlamak, başarılı bir yönetim için gereklidir. Özellikle büyük şirketler, çalışanlarının geri bildirimlerini alarak ve sahadaki değişiklikleri takip ederek başarılı olur.



ORGANİZASYONLARDAKİ 3 BÜYÜK SORUN

FAZLA LİDERLİK 
Bireyselliğin aşırı vurgulanması ve bireylere aşırı odaklanma eğilimi var. Bu kişilerden her şeyi kurtarmaları ve her şeyi yapmaları bekleniyor. Oysa çok daha fazla iş birliği ve topluluk bilinci gerekiyor. Liderlikten çok yönetime dönmek gerekiyor.

BORSA BASKISI 
Hissedar beklentileri ve borsadaki günlük dalgalanmalar, şirketleri uzun vadeli stratejiler yerine kısa vadeli kazançlara odaklanmaya teşvik ediyor. Ancak birçok ürün geliştirme faaliyeti ve büyük değişiklikler uzun sürede gerçekleşir. Organizasyonların sadece günlük hisse senedi fiyatlarına değil, uzun vadeli sürdürülebilirliğe de odaklanmaları önemli.

NARSISIZM Narsisizm, iş dünyasında yaygın bir sorun. İnsanlar her şeyin başlangıcı ve sonu olduklarını düşünüyor. Üst düzey yöneticilerin çalışanlarına göre çok daha yüksek maaşlar alması bu sorunu yansıtıyor. Bana göre kendisine çalışanlarından yüzlerce kat daha fazla ödenmesini kabul eden herhangi bir üst düzey yönetici lider değildir.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz