Son dalga hazırlığı

Ekonominin can damarı temel sektörlerde gelinen son evreler ve bunlara yönelik beklentiler...

1.09.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Son dalga hazırlığı
Türkiye’de sektörler, 1980’li yıllarda serpilmeye başladı. 1990’lı yıllarda dışa açılma hareketiyle boyut değiştirdiler. 2000’li yıllara ise markalaşma, satın alma ve şirket evlilikleri damgasını vurdu. Bugün gelinen noktada yani son dalgada, pek çok sektör atılım dönemine girdi. Bu döneme ise yurtdışında satın alma, konsolidasyon, AR-GE, mobilite, dijitalleşme gibi kavramlar damgasını vuracak. TÜRKİYE EKONOMİSİ, 1980’li yıllara kadar dışa kapalı, korumacı, devletçi sanayileşme politikalarıyla ilerleyerek geldi. 1980 sonrasında ise ihracata dayalı bir büyüme modeline geçildi. Liberal politikalarla rekabete açık bir ekonomi yaratılırken teşviklerle dış ticaretin artırılması ve kalkınmanın sağlanması hedeflendi. Bunu, 1989-93 döneminde kısa vadeli sermaye hareketlerine dayalı “ithalata dayalı büyüme” evresi takip etti. Yani Türkiye ekonomisi, çeşitli evrelerden geçerek bugünlere geldi. Bu tablo, ekonomiyi yükselten sektörlerde de etkisini gösterdi. Ancak bu etki, her sektörde farklı oldu. Bugün sektörlerin gelişim evrelerine baktığımızda, temel sektörlerin 3 veya 4’üncü evrelerini yaşadığını görüyoruz. 1980’li yıllarda hareketlenen bu sektörler, 1990’larda dışa açılmayla boyut değiştirdi. 2000’li yıllara ise markalaşma, dışa açılma, dünyayı takip etme hatta yakalama, satın alma ve şirket evlilikleri damgasını vurdu. Bugün pek çok sektör atılım dönemine girmiş durumda. Bu döneme ise yurtdışında satın alma, konsolidasyon, AR-GE, mobilite, dijitalleşme gibi kavramlar damgasını vuracak. İşte ekonominin can damarı temel sektörlerde gelinen son evreler ve bunlara yönelik beklentiler...

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.


REKABET ARTIYOR
Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Hakman, enerji sektörü denilince akla gelen isimlerden. Ona göre pazarda “3’üncü dalga” yaşanıyor. Hakman, şu andaki dönemi ve getireceklerini şöyle özetliyor: “1990’lı yıllara kadar her şey kamu eliyle yapıldı. Daha sonra yap-işlet ve yap-işlet-devret modelleriyle yatırımlar gerçekleşti. 2001’de ise EPK’nın yürürlüğe girmesiyle liberalizasyon süreci başladı. 3’üncü aşama olarak adlandırabileceğim bu dönemde sektör, tam rekabetçi bir elektrik piyasasının işlerlik kazanması yönünde büyüyor ve gelişiyor. Gelişen rekabetle birlikte en yeni santral teknolojileri uygulanıyor, kayıp-kaçak-ların azaltılması gibi verimlilik odaklı yaklaşımlar öne çıkıyor. Sektörün verimliliği iyileşiyor. Türkiye, enerji konusunda dünyanın en hızlı büyüyen pazarlarından biri. Ancak kişi başına elektrik tüketimi halen OECD ortalamasının üçte biri düzeyinde.~
Elektrik talebinin önümüzdeki 10 yılda da yaklaşık iki kat büyümesi bekleniyor. Bu dönemin 3-4 yıl içinde tamamlanmasıyla Türkiye, çok daha rekabetçi bir yapıya ulaşacak. Serbest üretim şirketleri ve otoprodüktörlerin yüzde 35 olan payı, yüzde 70-75’e çıkabilecek. Ayrıca çok oyunculu yapının değişmesini, finansal bakımdan güçlü stratejik oyuncuların sayısını artıracak bir konsolidasyonun gerçekleşmesini bekliyorum.”

DÜNYAYA AÇILIYOR
Kiğılı, hazır giyim sektörüyle beraber büyüyen ve tüm evreleri bizzat yaşayan şirketlerden. O nedenle pazardaki dönüşümleri çok yakından yaşadıklarını söyleyen Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem, hazır giyimin şu anda 4’üncü dalganın içinde olduğunu söylüyor. Bu dalganın öne çıkan iki özelliği var. İlki “kral müşteri”, ikincisi ise “dünyaya açılmak”. Suerdem’in değerlendirmeleri şöyle: “Sektör 80-90 yıllarında fason üretim dalgası yaşadı. Sonra toptan satış dönemi başladı. Üçüncü dalgada AVM’lerin açılmasıyla mağazalaşmayı gördük. Şimdi ise globalleşmeyle birlikte rekabetin arttığı, uluslararası platformda markaların gücünün konuştuğu, müşterinin kral kabul edildiği bir dönem yaşıyoruz. Kiğılı olarak dünyaya açılma evresindeyiz. İçinde bulunduğumuz bu dönemde söz sahibi olan tek kesim tüketici. Artık markalar tüketici için tercih edilebilir olmayı hedefliyor. Ürünler tüketici isteklerine göre şekilleniyor. Bu sayede ‘kalite-fiyat-tasarım’ süreçlerinde iyileşmeler yaşanıyor. Kaliteyi, uygun fiyatı ve modayı birlikte sunan markalar tercih edilenler arasında yerini alıyor. Bu dalga sonunda markalar uygun fiyatlı ve kaliteli ürünler sunmaya daha çok önem vermeyi öğrenecek. Tasarım kabiliyeti gelişecek. Pazar büyürken ekonomiye ve istihdama katkı da artacak.”

BANKACILAR 'BÜTÜNSEL'
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, “1990’ları başlangıç kabul edersek son döneme kadar bankacılık sektörünün geçirdiği üç ana dönemden bahsedebiliriz” diyor ve şu andaki 4’üncü dalgayı “bütünsel müşteri bankacılığı” dönemi olarak tanımlıyor. Özen, şunları söylüyor: “1990’lar işlem bankacılığı dönemiydi, kurumsal müşterilerle çalışılırdı. Bireysel müşteriler 1997 sonrasında keşfedildi. 2000’lerde ‘ilişki bankacılığı’ öne çıktı. Bireysel bankacılık segmenti giderek büyüdü ve yeni ürünlerle ivmelendi. 2000’lerin ortasında ‘kitle bankacılığı’ diyebileceğimiz 3’üncü dalga yaşandı. Şu anda ise kitle bankacılığından bütünsel müşteri ilişkisine geçiş süreci yaşanıyor. Yeni döneme ‘bütünsel müşteri bankacılığı’ denebilir. Bankaların amacı artık müşterilerin finansal ve finansal olmayan ağlarına dahil olmak ve bütüncül bir çözüm ortağı olabilmek. Yeni dönemde gelir kaynağımız, konsolide müşteri ilişkileri kaynaklı olacak. Biz de bu doğrultuda 2011 yılında hizmete giren yeni internet şubemizle müşterilerimizin sadece finansal hayatlarına değil, yaşamlarına bütüncül çözümler sunmaya başladık. Bu yeni dönemde müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) daha farklı ve kapsamlı bir anlam kazanacak. Müşteriyi işin merkezine alacak bu dönemde, müşterinin sadece bankacılık işlemlerine değil tüm yaşamına pozitif katkı yapabilmek, alışkanlıklarını bilmek, isteklerine cevap verebilmek önem arz edecek.”~

MOBİLİTE ATAĞI

GSM sektörünün Türkiye’de 18 yıllık bir geçmişi var... Ama bu kısa zamanda son derece hızlı aşamalar geçirdi. Ses iletimiyle başlayan süreçte şimdiye kadar 5 önemli eşik aşıldı. Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv’e göre şu anda 5’inci dalga yaşanıyor. Ciliv, gelişimi şöyle anlatıyor: “1994’ten bu yana sektörde ses iletişimi, ürün çeşitlenmesi, teknoloji atağı ve 3G sıçraması olarak 4 temel aşama yaşandı. Şu anda ‘mobilite’nin öne çıktığı 5’inci dalgayı yaşıyoruz. Türkiye, tarihinde ilk defa teknolojik bir dalgayı zamanında yakalamış durumda. In-sead ve World Economic Forum’un raporuna göre Türkiye, bugün mobil kapsamada dünyada birinci sırada. Bu döneme akıllı cihazlar damgasını vuruyor. Cep telefonları bilgisayarımız, cüzdanımız, televizyonumuz, oyun konsollarımız haline geldi. Şebekemizdeki akıllı telefon sayısı son bir yılda yüzde 82 arttı. Genişbantın hayatımıza girmesiyle sektöre müthiş bir dinamizm geldi. Diğer sektörler için anahtar konuma geldik. Çünkü mobilite kavramı, tüm alanlarda iş yapış biçimlerini değiştirdi. Artık tüm şirketlerin önünde, atlamaları gereken bir eşik, yaşamaları gereken bir teknolojik dönüşüm var. Mobil iletişim çözümlerini iş yapış biçimlerine entegre eden şirketler bir adım öne çıkacak. Açıkçası mobil internet dönemi daha yeni başladı. Bu dalganın daha uzun süre devam edeceğini öngörüyoruz. Mobil internet, makineler arası iletişim ve bulut bilişim, orta ve uzun vadede önemini koruyacak.”

MARKALAŞMA SÜRECİ

Kuyum sektörü, şimdiye kadar iki önemli aşama geçirdi. Bunların üretime dayalı yatırım ve ihracat dönemleri olduğunu söyleyen Goldaş CEO’su Sedat Yalınkaya, “Şu anda marka yatırımlarının öne çıktığı üçüncü dalga sürüyor” diyor ve şöyle aktarıyor: “Binlerce yıllık bir birikime ve zengin bir kültüre sahibiz. Ancak uluslararası kabul görmüş bir sektör haline gelmemiz, 1520 yıllık bir süreçte gerçekleşti. 1990’lara kadar üretim, 2000’lerde ise ihracat dalgaları yaşandı. Şu anda 2000’li yılların ortasında başlayan markalaşma dalgasının içindeyiz. Ancak sektörün tümünde bu sürecin yaşandığını söylemek de zor. İlerleme bu yönde sürüyor ama geleneksel yapı da bir taraftan devam ediyor. Markalaşma sürecinde tasarım, marka yatırımları ve mağazalaşmamn ön plana çıktığını görüyoruz. Hem markalar hem tüketici için yenilikler getiren bir süreç. Takı ve aksesuardan beklentilerin, beğenilerin değiştiği bir dönemdeyiz. Markalar da bu değişimin farkında. Tasarımlar kadar sunumlar da farklılaştı. Bu sürecin perakende sektörüne de hareketlilik getirdiğine inanıyorum. Takı ve aksesuar, kuyumcu dükkanlarından çıkarak yeni bir sunumla mağazalara taşındı. Türk mücevherat sektörünün uzun vadeli hedefi, dünyada tanınan markalar yaratmak olacaktır. Bu sürecin devamında sektörümüz dünya ile entegre bir yapıya kavuşacak. Katma değeri yüksek üretim sayesinde ülke ekonomisi de daha çok kazanacak.”~

SATIN ALMA DALGASI
Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane, teknoloji perakendesini 3 evreye ayırıyor. “İlkini ‘pazara giriş’, 2000’li yılların ikinci yarısını ise ‘lokomotif büyüme’ evresi olarak adlandırabiliriz” diyen Nane, şöyle devam ediyor: “Özellikle son 6 yılda pazara yeni oyuncuların da girmesiyle büyüme daha da hızlandı. 2006’da organize teknoloji perakendeciliğinde pazarın büyüklüğü 4,5 milyar dolar seviyelerindeyken bu rakam, 2011 yılı sonuna geldiğimizde 10 milyar doları aştı. Şu anda ise ‘konsolidasyon’ dalgasının içindeyiz. Hatta geçen yıl Best Buy’ın Türkiye operasyonlarını bünyemize kattıktan sonra da ifade ettiğimiz gibi oyuncu sayısının fazlalığı yeni satın almaların önünün açıldığını gösteriyor. Teknosa olarak ‘satan varsa alırız’ diyoruz. Bu dalgada, sektör çift haneli büyümeye devam edecek. 2012’de 11 milyar dolarlık hacme ulaşacak. Artık internet hayatın her alanında, insanların hayatının merkezinde. Avrupa ülkelerinde kişi başı teknoloji ürünleri harcaması ortalama 360 Euro. Türkiye’de ise bu oran 120 Euro seviyelerinde. Türkiye pazarının potansiyel olarak kat edeceği çok yol olduğunu düşünüyoruz. Teknosa olarak hedefimiz önümüzdeki 5 yıl içinde yüzde 100 büyümek. Önümüzdeki süreçte fayda ve fonksiyonelliğe önem veren ve bu tür ürünleri çeşitlendirebilen şirketler farklılaşabilecek.”

SİGORTA 3'ÜNCÜ EVRESİNDE
3’üncü dalgasını yaşayan bir diğer sektör de sigorta. “Sektörün şimdiye kadar geçirdiği iki önemli dalga var” diyen Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Su, “Bunlar, tarife rejimi ve serbest tarife rejimi dönemleridir” diyor. İlk dalganın tabiri caizse pazarın “siyah beyaz” dönemi olduğunu anlatan Su, şirketlerin bu dönemde ihtiyatlı tarifeleri kullanmak zorunda kaldığını ve zaman içinde “serbest tarife” sistemine geçildiğini söylüyor, Mustafa Su, “Bu dalgada, sektörün risk değerlendirme yeteneği gelişti ama aşırı fiyat rekabeti nedeniyle düşük kâr, hatta bazı branşlarda yüksek zararlar oluştu” diye konuşuyor. Şu anda sektörün “3’üncü dalga” diyebileceğimiz döneme yeni yeni girdiğine dikkat çeken Mustafa Su, yeni dönemi şöyle değerlendiriyor: “Bu dönemde, riske uygun prim saptanması ve hatta sigortalanabilir bulunmayan risklere teminat verilmemesi söz konusu, Hatta bu yüzden bazı çevreler şikayetlerde bulunuyor, Oysa gelişmiş toplumlarda, sigortanın tazminat ödemekten daha önemli bir fonksiyonu var, O da risklerin minimize edilmesini sağlamak. Bu dalganın bir diğer özelliği ise tanıtım ve bilinçlendirmeye odaklanmamız, Bu süreç bir atılım dönemi olarak kabul edilmeli, Sonucunda ise sektörümüz hak ettiği noktaya gelecek, 2023 yılı sigorta primi hedefimiz, hayat dışı dallarda 63 milyar TL, hayat dalında ise 16 milyar TL’dir, Bireysel emeklilikte ise hedef 408 milyar TL’di.”

DİJİTAL REKLAMCILIK
Reklamcılar Derneği Başkanı ve Ogilvy CEO’su Aytül Özkan, reklamcılığın dijitalleşme evresinde olduğunu söylüyor, “İlk evre, modern Türk reklamcılığının kuruluşu” diyen anlatan Özkan, bu dönemde birkaç öncü kişi ve ajansın büyük emeği olduğuna dikkat çekiyor.~
Bunlardan öne çıkanlar arasında ise İlancılık ve Faal Reklam Acentesi’ni sayıyor, Ayrıca Reklam Moran, Ankara Reklam, Grafika Maya, İstanbul Reklam, Radar Reklam gibi dönemin önde gelen diğer ajansları da modern Türk reklamcılığının gelişiminde ona göre önemli pay sahibi, “İkinci dalga ise ‘çok uluslu ortaklıklar’ dönemi” diyen Özkan, bunun ilk örneğinin 1974’te Pars ile başladığını şöyle anlatıyor: “Bir yabancı network ile ilk işbirliği kurar, Yine bu dalgada, Mc Cann Erickson Türkiye pazarına girer, Ardından J, Walter Thompson-Manajans ortaklığı gerçekleşir” Şu an içinde bulunulan 3’üncü dalgayı ise “dijitalleşme dönemi” olarak adlandıran Aytül Özkan, bu dönemi şöyle değerlendiriyor: “Bu dönemin en önemli özelliği, değişen ajans yapıları, TV mecrası hem süre/saniye bakımından hem yatırımlardan aldığı pay açısından önemli bir ağırlığa kavuştu, Çok uzun zaman alternatif mecra konumunda olan dijital reklamcılık ise 2011 yıl sonu itibarıyla en hızlı büyüyen mecra ve 3’üncü büyük mecra sıfatını kazandı, Bu durum, ajans yapılarını etkiledi ve ülke içinde yeni ortaklık ve satın almaların gündeme gelmesine neden oldu, Ajans tanımları yaratıcı, dijital gibi keskin hatlarla ayrışmaktan ziyade tıpkı iletişimin kendisi gibi yakınsamaya uğradı.”

3 SEKTÖRDE KRİTİK EVRE
MOBİLYADA MARKALAR YÜKSELECEK
Mobilyada sektörün ikinci evreyi yaşadığını belirten Doğtaş Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“İlk evre, sektörü keşif ve üretim dönemiydi. İkinci dalga diyebileceğimiz bu dönemde ise şirketler marka olma yolunda adımlar atıyor. Kurumsallaşma ve sürdürülebilir büyüme gibi kavramlar öne çıkıyor. Geçmişte üretim gücüyle yükselen şirketlerin yerini daha kurumsal, müşterisini daha iyi tanıyan, buna dönük yatırımlar yapan, teknolojik altyapısı gelişmiş şirketler alıyor. Bu evre tamamlandığında, bugün toplam pazarın yüzde 30’una hitap eden markalı mobilya şirketleri, paylarını yüzde 75’in üzerine ta��ımış olacak.”

ÖZEL EĞİTİM SEKTÖRÜ BÜYÜYECEK
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan, sektörün şu anda 4’üncü dalgada olduğunu söylüyor ve şöyle anlatıyor:

“Özel okulların yaşadığı evreyi, ülkenin genel ekonomik durumu belirliyor. Geçmişle kıyasladığımızda ilerleme olduğunu söyleyebiliriz. Ancak uluslararası bazda arzulanan noktadan çok uzaktayız. 4+4+4 olarak adlandırılan yeni eğitim sistemini hassasiyetle izliyoruz. Neler olacağını, yapılan uygulamalar neticesinde birlikte göreceğiz. Ancak ‘özel okulların desteklenmesi’ yönündeki ifadeler memnuniyet verici. Sektörümüzün genel eğitim içindeki payı yüzde 3,5 civarında. Pek çok ülkede yüzde 20’lerde. Amacımız bu düzeylere gelmek.

TEKSTİLDE GEÇİŞ YASANIYOR
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Cem Negrin’in yorumları şöyle:

“Yurtdışına fason üretim yapılan ilk aşama tamamlanmak üzere. Su anda, yabancı markaların nitelikli tedarikçisi olmayı içeren ikinci aşama ile şirketlerin kendi markalarını yarattığı üçüncü aşama birlikte yaşanıyor. Daha yüksek katma değerli, küçük parti üretim ve ihracat yapılıyor. Ayrıca Türk markaları, yurtdışında kendi mağazalarında satış yapıyor. Bu iki evrenin tamamlanmasıyla sektör ‘piyasa yapıcı’ konuma taşınacak. Türkiye kendi bölgesindeki perakende akımlarını ve fiyatları belirler hale gelecek."~


İKİ SEKTÖR NEREDE?
Kayı Group Yönetim Kurulu Başkanı Talha Görgülü, turizmde 3 ana evre yaşadığını söylüyor ve bunları şöyle değerlendiriyor:

“80’ler yatırım dönemiydi. 1990-2000 arasında Türkiye ‘her şey dahil’ sistemiyle uygun fiyatlı aile destinasyonu konumuna geldi. 2000’lerden sonra sektör daha bilinçlendi. Gelen misafirler memnun döndüklerinden ciddi bir tekrar müşteri kapasitesi oluştu. Artık gerek turist sayısı gerek döviz girdisi olarak süper ligdeyiz. Ama kapasitenin tamamı kullanılmıyor. Lobisi kuvvetli, para harcama gücü daha yüksek olan turiste yönelik tanıtım yapılmalı."

LOJİSTİK KÖYLER KURULUYOR
Lojistik yönetim danışmanı Atilla Yıldıztekin’e göre sektör şu anda 5’inci evresini yaşıyor. Yıldıztekin’in saptamaları şöyle:

“Intermodalite dönemi dediğimiz bu evrede, farklı taşıma türleri entegre ediliyor. Taşımacılık daha çok deniz ve demiryoluna kayıyor. Lojistik köyler devreye giriyor ve ölçekler büyüyor. Bu sürecin getirdiği en önemli katkı, işi farklı yapmak, süreci optimize etmek. 10 yılın ardından varlıklarını sürdürebilen şirketler, 10 kata kadar büyüyecektir. Büyümeyi yönetemeyenler ise ya kapanacak ya satın alınacaktır."

TARIK TUNALIOGLU / OYAK RENAULT GENEL MÜDÜRÜ
"SADECE ÜRETİMDE KALMAK RİSKLİ"
OTOMOTİVİN 5 EVRESİ

Türk otomotiv sektörü, 5 ana dalga yaşadı. 1960’larda “ithal ikamesi”, 1970’lerde “yerlileştirme ve üretim”, 1980’lerde “kapasite ve teknoloji yatırımları”, 1990’larda ise “yeniden yapılanma” dalgası öne çıktı. Bugün, “küresel rekabete giriş” diyebileceğim 5’inci dalganın
etkisindeyiz. Daha yüksek katma değer yaratarak dünya pazarına yönelik tasarım ve üretime odaklanıyoruz. Artık Türkiye, milyon adedi aşan üretim rakamıyla Avrupa ve dünya otomotiv liginde “Ben de varım” diyor.
ÇEKİM MERKEZİ
Sektörümüz üretim ve pazarlama alanlarında küresel entegrasyon sürecini tamamladı. Üretimde kalite yönetimi ve verimlilikteki yetkinliğini, küresel ve gelişmiş pazarlara yaptığı ihracatıyla kanıtladı. Ancak sanayinin sadece üretim alanında kalması riskli olmaya başladı. Çünkü küresel üretimde karşımıza alternatif rakip ülkeler çıkıyor. Türkiye başarılı kalite yönetim sistemleriyle ve verimliliğiyle çok önemli avantajlara sahip. Ama küresel yatırımlar için çekim merkezi olmaya devam etmemiz gerekiyor. Orta ve uzun vadeli stratejik hedefler unutulmamalı.
HEDEF MÜKEMMELLİK
Artık sektör küresel rekabetteki gücünü korumak amacıyla AR-GE’ye yoğunlaşıyor. Yeni teşvik sistemi, bunu ivmelendirecek.~
Sektörümüzün uzun dönemli vizyonu, bölgede üretim merkezi ve AR-GE üssü olmak. Ülkemizin dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasında yer alma hedefinde, otomotiv anahtar öneme sahip. Sanayimizin, dünyada toplam taşıt üretiminde ilk 10, AB’de toplam taşıt üretiminde ilk 3 ve AR-GE’de ilk 5 içinde yer alması hedefleniyor. Bir başka ifadeyle sanayimiz, “mükemmeliyet merkezi” olma hedefi yolunda yoğun çalışmalarını sürdürüyor.

GÖKHAN BOZKURT/TÜRK
"TELEKOM ŞİRKETLERİ DÖNÜŞECEK"
ÇETİN REKABET

Sektörün gelişimini, 3 evrede özetleyebiliriz. Bunlardan ilki, hizmetlerin devlet tarafından verildiği, 1990’ların sonuna kadar olan “kamu dönemi”. İkinci dalga, 1990-2000’ler arasında mobilin hızla pazar payı kazandığı, yeni oyuncuların geldiği “büyüme dönemi”. Şu anda ise asıl rekabetin başladığı 3’üncü dalgayı yaşıyoruz. Bu dönemde sabit tarafta da rekabet arttı, internet her alana girdi, internet şirketleri hızla büyüyerek telekom şirketlerine rakip olmaya başladı.
ROLLER DEĞİŞİYOR
Telekom pazarının dinamikleri çok hızlı değişiyor, pazardaki oyuncular ve rolleri de... Rekabetin ciddi anlamda çetinleştiği, sadece telekom operatörlerinin değil Google, Facebook, Skype gibi internet devlerinin de bu rekabet sürecinde yer aldığı evredeyiz. Tüm oyuncular, hem geleneksel hem yeni rakipleriyle rekabet edebilmek adına yeni alanlara yöneliyor. Geleneksel tarafta doyuma yaklaşan pazar nedeniyle yeni alanlarda gelir kaynakları üretmek telekom operatörleri içinde zorunluluk haline geldi.
NE BEKLENİYOR?
Artık tüm dünyada telekom sektörüne yön veren yakınsama kavramı, iletişim teknolojilerini yeniden tanımlıyor. Yakınsama ürün ve hizmetleri pazarda daha fazla yer alacak. Teknolojinin giderek daha da iç içe geçeceği eğlence, eğitim, finans, sağlık ve diğer alanlarda içeriğin giderek dijital ortamda sunulacağı bir gelecek bizi bekliyor. Telekom şirketleri de sürdürülebilir bir şekilde büyümeye devam etmek için artık sadece telekom şirketi olarak kalmayacak, birer teknoloji, içerik ve medya şirketi haline dönüşecek.”


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz