Yeni sürdürülebilirlik şampiyonları

Kısıtlı kaynakları etkin şekilde kullanarak şirketlerine, ülkelerine ve gezegenine fayda sağlayan sürdürülebilirlik şampiyonlarını araştırdık.

1.10.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni sürdürülebilirlik şampiyonları
THE BOSTON CONSULTING GROUP, Dünya Ekonomik Forumu ile birlikte bir süredir çeşitli endüstrilerde sürdürülebilirlik uygulamalarını araştıran bir çalışma yürütüyor. Biz de hızla kalkınmakta olan ekonomilerde faaliyet gösteren ve kâr ederek sürekli büyümelerine rağmen kıt varlıkları bilinçli şekilde tüketmeyi başarabilmiş 16 sürdürülebilirlik şampiyonunu tespit ettik. Şayet aynı endüstrilerdeki diğer şirketler de bunu başarabilmiş olsalardı, yani mevcut uygulamalar ve teknolojilerden faydalansalardı, işte o zaman hızla kalkınmakta olan ekonomiler sürdürülebilirlikte devasa adımlar atabilirler ve bundan bütün gezegen kazançlı çıkabilirdi.

YERİNDE İNOVASYONLAR

Sürdürülebilirliğe geçişte hızla kalkınmakta olan ekonomiler sıklıkla malum tembeller olarak tasvir edilirler. Ancak tıpkı zengin ulusların zamanında endüstrileşirken çevreyi onlardan çok daha fazla kirletirken yaptıkları gibi, bu hızlı kalkınan ülkeler de bugün gezegen üzerinde bıraktıkları etkilerden çok kendi nüfuslarını sefaletin pençesinden kurtarmaya odaklanmış olabilirler. Burada geleneksel sağduyu, çevreci kazanımların el yakan bir lüks olduğunu söylüyor. Düzenleyici birimler bir hayli güçsüz olabildiklerinden bu, hükümetler seviyesinde doğru bir önerme olarak kabul edilebilir. Oysa birkaç endüstride, daha şimdiden şirketler önemli doğal kaynaklarda kıtlıklarla yüzleşiyorlar.

Tabloyu görmek için görsele tıklayın.

Bazı uzak görüşlü liderler ise kriz patlayana kadar beklemek yerine zihniyetlerini ve mevcut uygulamaları değiştirmek için işe koyuldular bile. Buralardaki inovasyonlar nadiren batılı tarzı tipik laboratuar temelli geliştirmelerle aynı yolu izlerler. Bizim sürdürülebilirlik şampiyonlarımız pahalı araştırmalar yapmak yerine zaten ellerinde olanı pazarın ve çevrenin ihtiyaçları doğrultusunda uyarlamaya odaklanırlar. Burada ilerlemenin ardındaki en büyük güç yöresel, yani yerinde yapılan geliştirmelerdir. Ayrıca buralardaki şirketler kalkınmış dünyadan gelen teknolojilerden faydalandıkları zaman bile onları kendi koşullarına adapte ederler. Bu çok önemlidir çünkü çalışanların ve müşterilerin yerele uyarlanmış koşulları benimseme ihtimalleri çok daha yüksektir. Bu sürdürülebilirlik şampiyonları bugüne kadar etkinliğe ve kaynak odaklı ürün geliştirmeye yaptıkları yoğun yatırımlarla göze çarpıyordu. Peki ya rakipleri de benzer yatırımlar yapmış olsalardı o zaman ne olurdu? Biz burada fırsatlar hakkında tahmini bir yaklaşım benimsemek için sadece birkaç örneği dikkate aldık ve onların uygulamalarının yaygın taklitlerinden doğması muhtemel sonuçları tahmin etmeye çalıştık.~

LİDERLERİN İZLENMESİ
Kuzey Hindistan'ın en büyük çimento üreticisi Shree Cement, ülke genelinde de en büyüklerden biridir. Şirketin sürdürülebilirlik çabaları ise en gelişmiş ülkelerin asla yüzleşmedikleri baskılar yüzünden ortaya çıkmıştı. Öngörülemeyen ve sık sık gerçekleşen elektrik kesintileri yüzünden hassas makine parkını koruyabilmek için gözlem cihazları kurmuştu. Şirketteki mühendisler aynı cihazlar üzerinde ufak tefek değişiklikler yaparak faaliyetsel etkinlik hakkında da hızlı geri beslemeler üretebileceklerinin farkına varmışlardı. Geri beslemelerle sürdürülen deneyler sayesinde, elektrik tüketimini adamakıllı seviyelerde azaltmanın yollarını keşfetmişlerdi. Onların bu başarısı, çimentonun kilit bir bileşeni olan klinker üretimindeki temel fırınlama süreci gibi çeşitli alanlarda inovasyonları tetiklemişti. Uçucu kül ve diğer atıkları kullanarak daha az miktarlarda kömür tüketmenin ve atık üretmenin bir yolunu bulmuşlardı. Bu şirket aynı zamanda bazı üretim safhalarında havayla soğutma yöntemine geçerek ve suni bir göl inşa ederek sınırlı yerel su kaynakları sorunuyla da ilgilenmişti. Tek başına elektrik tüketimindeki düşüş bile çok önemliydi. Shree bu geliştirmeler sayesinde diğer Hintli çimento şirketlerinden yüzde 9 oranında daha az elektrik tüketir hale gelmiş ve nihayetinde neredeyse batıdaki bütün çimento şirketlerinden daha etkin çalışır olmuştu. Eğer bütün Hintli üreticiler Shree'nin başarı seviyesini yakalayabilmiş olsalardı bugün yıllık elektrik tüketimlerini 18 teravat saat düşürmüş olacaklardı. Hindistan'daki toplam elektrik tüketiminin yüzde 3'ünden çimento endüstrisi sorumlu olduğundan bu ilerleme sayesinde bu ülkenin genel elektrik talebindeyüzde 0,25 oranında bir azalma görülecekti ki bu sayede yakıt kaynakları üzerinden ağır bir yük kalkacak ve ülkenin hava kalitesi iyileşecekti. Burada bir diğer kritik sorun da su kaynaklarının sürdürülebilirlik seviyesidir. Dünyanın her yerinde çiftçiler açık ara farkla en büyük su tüketicileridir ve bu durum küresel yüzde 70'lik ortalamanın çok üzerine çıkarak toplam suyun yüzde 90'ının çiftliklerce tüketildiği Hindistan'da çok barizdir. Toplam ekili arazilerin yarısını oluşturan küçük ve orta boy çiftliklerin çoğu tarlalarını sulamak için taşırma suya bel bağlarlar. Büyük çiftlikler ise yıllar önce damla sulama yöntemine geçtiler ancak küçük çaplı faaliyetler için bu cihazlar oldukça pahalıdır. Jain Irrigation Systems, damla sulama sistemlerinin ithalinde ve küçük çiftliklere uyarlanmasında lider bir şirket. Bu firma kendi sistemlerinin fiyatını makul seviyelerde tutabilmek için tarımsal değer zincirinin bütün halkalarında inovasyon yapmış. Bunların arasında cahil çiftçilere kendi ürünlerini minimum fiyattan satın alma garantisi vererek kredi temin etmelerinde yardımcı olmak da var. Her ne kadar bu çiftlik emtialarıyla uğraşmak zorunda kalmak Jain'in işlerindeki karmaşayı ve riski arttırıyor olsa da artan satışlardan elde edilen kazançlar bu durumu fazlasıyla telafi ediyor. Pamuk çiftçiliği, damla sulama sistemlerinin vazgeçilmezliğine iyi bir örnek teşkil ediyor. Bugün toplam dünya üretiminin 5’te 1’ini gerçekleştirmesine karşın halen çiftçilerin 3’te 2’sinin taşırma sulama sistemini kullanmak zorunda olduğu Hindistan, dünyanın en büyük ikinci pamuk üreticisi konumunda. Şayet bu çiftliklerin tamamı damla sulama sistemine geçmiş olsalardı o zaman pamuk çiftçiliğindeki su tüketimi yarıdan fazla azalarak 53 milyar litreden 19 milyar litreye düşmüş olurdu. Bu tasarruf miktarı ise Ingiltere'nin yıllık su talebinin dört katıdır. Jain ve dünyanın dört bir yanındaki diğer tarımsal öncülerin de öğrendiği üzere sürdürülebilirliğin iyileştirilmesi sıklıkla insan kaynaklarının kapasitelerinin arttırılmasını zorunlu kılıyor.~
Bu inovasyoncu şirketlerin müşterilerinin çoğunun bugün resmi bankacılıkla ilişkileri yok denecek kadar az olduğundan zaten mevcut olan tarımsal inovasyonların çoğundan istifade etmeleri çok zor görünüyor. Bu soruna bir çözüm bulan başka bir organizasyon da Kenya'daki en büyük finansal kurum olan Kenya'nın Equity Bank'tır. Kenyalıların 4’te 3’ü çiftçilik yapar ancak tıpkı Jain'in müşterileri gibi onlar da genellikle bankalardan uzak dağınık köylerde yaşarlar. Dışarıdan gelecek finansman olmadan toprağı kurutmaksızın çıktıyı artırabilen çiftçilik tekniklerinin maliyetine katlanamazlar. Oysa bu çiftçilerin çoğu kendi köylerinde cep telefonuna erişebilir durumda-lar. Equity Bank, Safaricom'un popüler M-Pesa cep telefonu platformu ile kurduğu bir ortaklık aracılığıyla bu müşterileri kucaklayabiliyor. Birtakım finansal-işletmecilik eğitimlerinin de verildiği bir mobil bankacılık sistemini birlikte kurarak milyonlarca çiftçinin zirai uygulamalarının iyileştirilmesine katkıda bulunuyorlar. Bu iyileştirmelerle sağlanan doğrudan kaynak tasarruflarını tespit etmek hiç de kolay değil. Ancak potansiyelleri devasa boyutlarda. Equity Bank bugünlerde kendi mobil bankacılık sistemini Doğu ve Güney Afrika'daki Ortak Pazar'da yer alan 19 ülkeyi de kapsayacak şekilde genişletmeyi planlıyor. Eğer mobil bankacılık bu bölgelerde tıpkı Kenya'daki gibi yaygınlaşırsa bankalarla ilişkiye girecek insan sayısı da ikiye katlanmış olacak. 2015 yılı itibarıyla çoğu çiftçi olan ekstra 88 milyon Afrikalı daha, bankacılık hizmetlerine erişebilir hale gelebilir.

İLERLEMEK
Şirketler açısından bu türden ilerlemeler kaydetmek çok da kolay değildir. Sürdürülebilirlikte ileri yönde adımlar atılabilmesi için genellikle sadece yeni teknolojiler veya yeni tekniklere değil, aynı zamanda alışkanlıklar ve zihniyet değişikliklerine de gerek duyulur. Aksi halde elde edilen kazançlar nadiren kalıcı olurlar. En önemlisi, insanları pratik sorunları çözmeye teşvik edecek bir kültürdür. Aynı bölgede olsa bile her şirket bir şekilde farklı farklı üretim ve pazar koşullarıyla karşı karşıyadır. Bir organizasyonu başarıya götüren bir yaklaşımın bir diğerinde işe yaraması için onun baştan aşağıya değiştirilmesi gerekebilir. Ancak bu liderlerin de bizlere gösterdiği üzere şirketler mutlaka sürdürülebilirlik ile karlılık arasında bir seçim yapmak zorunda değiller. Aksine kaynak etkinliğine yaptıkları yaratıcı yatırımlar sayesinde çoğunlukla çok daha karlı çıkıyorlar. Buradaki sorun, araçların olmasına rağmen istekliliğin olmamasıdır. Burada verilen örnekler diğer şirketlerin kendilerini sürdürülebilirlik konusunda yeniden konumlanmak için ilham almalarına ve kısıtlamaları birer fırsat olarak görmelerine yardımcı olabilir. Yeterince çaba göstererek günümüzdeki liderlerin bile üzerlerinden sıçrayarak gelecekte kendi yerlerini alabilirler. Burada gösterilen sürdürülebilirlik çabalarından çıkarılan sonuçlar mevcut fırsatların büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Gelişmekte olan ülkeler, günümüzde kendi enerji, su ve hava kaynaklarına yönelik büyük zorluklarla karşı karşıyalar. Ancak daha büyük kıtlıklara teslim olmamaları gerekiyor. Bir yandan kendi geleceklerini teminat altına alırken diğer yandan hızla büyümelerine devam edebilirler.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz