Kriz nedeniyle 2007’ye göre üretimi yaklaşık yüzde 55, cirosu ise yüzde 45 düşen şirkette “verimlilik atağı” başlattıklarını belirtiyor.
Temmuz itibarıyla Toyota Türkiye’nin yeni CEO’su oldu. 15
yıldır genel müdür yardımcılığını yaptığı şirketin tüm mekanizmalarına zaten
hakimdi. Şimdi ise genel müdürlük koltuğunda. “15 yıl sonra ilk kez odam oldu”
derken gülümsüyor. Aslında Toyota’nın lüksten uzak felsefesini de bu sözlerle
özetliyor. Şimdi gecesini gündüzüne katmış şekilde “daha iyisi” için çalışıyor.
Pazartesi sabahı girdiği fabrikadan cuma akşamı çıkıyor. Hafta içi her gün
Toyota’nın Sakarya Fabrikası’ndaki misafirhanede kalıyor.
Yeni CEO Orhan Özer, kendi yönetimindeki yeni Toyota’yı işte böyle bir ruh
haliyle ve büyük bir heyecanla paylaşıyor. “Kaizen” adını alan sürekli
geliştirme prensibiyle krizdeki üretimsiz günleri verimlilik çözümleri için
değerlendirdiklerini anlatıyor. Özer’e göre üretimin durduğu o günlerde aslında
hiçbir şey durmamıştı. Belki bantlardan otomobiller geçmedi ama Toyota
Türkiye’nin tüm çalışanları var gücüyle çalışmaya devam etti. Özer, “O zaman
yaptığımız bu iyileştirme çalışmalarının neticelerini çok yakında göreceğiz”
diyor.
Bahsettiği neticelerin, şu anda yüzde 55 düzeyinde olan kapasite kullanımı
yüzde 100’e çıktığında kendini göstereceğini söylüyor. Yeni yatırımlar için
Toyota Türkiye’nin en güçlü aday olduğunu belirtiyor. Hem iddialı hem umutlu…
Aslında Toyota Türkiye, gerçekten de krizden ciddi biçimde etkilenen şirketler
arasında. Neredeyse tüm üretimini Avrupa’ya yaptığı için kriz, Toyota’yı iç
pazara çalışan diğer üreticilerden daha fazla vurdu. Şirketin 2009 üretimi
2007’ye kıyasla yüzde 55 düştü, ciro ise yüzde 45 azaldı. Kapasite kullanımı
yüzde 50’ye kadar geriledi. Zaten CEO Orhan Özer de krizden etkilendiklerini
saklamıyor ve rakamları tüm açıklığıyla paylaşıyor: “2007’de kendi fabrikamızda
177 bin adet otomobil üretmiştik. 2009’da ise 72 bin adet üretim
gerçekleştirdik. Yani rakamlar da gösteriyor ki krizin oldukça büyük bir etkisi
oldu. Ama bu süreçte zamanımızı çok iyi kullandık. Verimliliğe ve temelleri
güçlendirmeye odaklandık. Krizi tam anlamıyla fırsata çevirdik.”
Genel müdür olduktan sonraki ilk röportajını Capital’e veren CEO Orhan Özer ile
krizden, sektörden, Toyota Yaklaşımı’ndan ve gelecek hedeflerinden konuştuk:
Capital: Toyota’nın yeni CEO’su olarak hedef ve planlarınız neler?
Nelere odaklanacaksınız?
- Toyota Türkiye, bütün sistemleri belli olan, her türlü
faaliyetin tanımlı olduğu bir yapıya sahip. Burada kalkıp radikal birtakım
faaliyetlerin içine girme durumumuz yok, zaten gerek de yok. Yapılacak olan tek
şey mevcut yapının daha güçlendirilmesi. Asıl amacımız bu. Kaliteyi ve iş
güvenliğini unutmadan, hatta daha da ön planda tutarak verimliliğimizi ve
kalitemizi biraz daha vurgulayacağız. Yeni dönemde bu başlıklara
odaklanacağımızı söyleyebilirim.
Capital: Neler yapılacak verimlilik konusunda?
- Toyota Production System (TPS – Toyota Üretim Sistemi), artık
dünya üniversitelerinde ders olarak okutuluyor. Toyota Türkiye’de, bu düzen tam
anlamıyla eksiksiz olarak uygulanıyor. Fakat onun bazı parametrik değerlerinde
daha fazla kendimizi sıkabiliriz. Biraz daha kendimizi zorlayabiliriz. Yani
havlunun içinde su kaldı mı diye daha da sıkıp verimliliğimizi daha fazla nasıl
artırabiliriz diye bakıyoruz. Biz işte bunu yapacağız. Bunun adına zaten
“strengthening foundation” (temelleri güçlendirme) diyoruz. Yani zaten bir
temel var, bu sağlam temeli daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Capital: Küresel krizden en fazla otomotiv pazarı etkilendi. Peki
krizin Toyota Türkiye’ye faturası ne oldu?
- 2008’in ilk çeyreğinden itibaren krizin olumsuz etkilerini net
biçimde yaşamaya başladık. 2007’de kendi fabrikamızda 177 bin otomobil ürettik.
Son yılın rakamlarına bakıldığında oldukça büyük bir etkilenme yaşandı.
Capital: Sakarya Fabrikası’nda 3 kez üretim durdu. Bu önlemler
nasıl sonuç verdi? ~
- Bir hafta ve daha uzun süreli toplam 3 kez planlı duruş yaptık.
Onların dışında yine planlı birkaç günlük kesintilerimiz oldu. Ama bu kısa
dönemli üretim durdurmalarında, “Kaizen Günü” ilan ettik ve tüm çalışanlarımız
buradaydı. (Kaizen, sürekli geliştirmeyi, iyileştirmeyi amaçlayan Japon
yönetim felsefesi)
Bugünlerde tüm arkadaşlarımız, fabrikada iyileştirme çalışmaları kapsamında
çalıştı. Nasıl daha iyi olabiliriz diye düşündük. “Bir elin nesi var, iki elin
sesi var” felsefesiyle her kademeden tüm çalışanlarımız, fabrikadaki
verimliliği nasıl daha fazla artırabiliriz soruna yanıt aradı. Bugünleri böyle
değerlendirdik.
Bu yaptığımız çalışmaların meyvelerini, normal üretim seviyesine geçtiğimizde
çok net göreceğiz. Şu anda yüzde 50 kapasiteyle çalışırken verimliliği artırıcı
çalışmaların çok anlamı olmuyor. Bu çalışmalarımız, tam kapasiteye geçtiğimizde
anlamlı olacak. Neticelerini de çok yakında göreceğiz.
Capital: Krizde ne tip tasarruflar uyguladınız?
- Tasarruf, her zaman bizim en önemli gündemimiz. Mesela
yurtdışından yeni geldim, ekonomi sınıfında uçtum. Toyota’nın Avrupa Başkanı da
ekonomi sınıfında uçar. Ücretsiz izin olacaksa herkes ücretsiz izine çıkarılır.
Sadece bir kesim bunun faturasını çekmez.
Bunun gibi 20-30 tane tasarruf önlemimiz var. Telefon yerine e-posta kullanmak,
renkli çıktı almamak, elektrik-su ve yakıt tasarrufu gibi… Örneğin teknoloji
olarak her zaman en üst düzey kullanılır, hiç eksik yoktur. Ama tek bir lüks de
yoktur.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki tüm bu önlemler sayesinde krizden dolayı kadrolu
çalışanlarımızı işten çıkarmadık. Sadece şu oldu: Bizim sektörde belirli süre
ile çalışan geçici işçi statüsü vardır. Üretim dalgalanmalarında bize bir
esneklik vermesi açısından bu geçici işçileri alırız. Zaten onların
sözleşmelerini yasal olarak uzatamazsınız da... Yerine yenilerini alırsınız.
Biz sadece geçici kadrodaki bu yeniden alma faaliyetlerini durdurduk.
Capital: Ciro ve ihracat anlamında krizi ne kadar kayıpla
atlattınız?
- Kriz öncesinde, 2007 ciromuz 3 milyar 885 milyon TL olmuştu. 2009
sonunda bu rakam 2 milyar 131 milyon TL oldu. İhracat gelirimiz de 2007’de 2,5
milyar dolarken 2009 sonunda 1,3 milyar dolara indi.
Toyota Türkiye olarak çok ciddi anlamda ihracat ağırlıklı çalışıyoruz.
Üretimimizin yüzde 95’ini ihraç ediyoruz. En büyük ihraç pazarımız da Avrupa
ülkeleri. Dolayısıyla ana ihraç pazarlarımızın küresel krizden çok ciddi
biçimde etkilenmesi, doğal olarak bizim ihracatımızı da olumsuz etkiledi.
Capital: 2010 nasıl geçiyor? Toparlanma başladı mı, yılı nasıl
kapatırsınız?
- 2010 yılında yavaş da olsa bir toparlanma bekliyoruz. İlk 4 ayda
26 bin 236 araç ürettik. 2010 bütçe rakamımız mali yıl olarak baktığımızda 90
bin adet civarında. Ama bunu takvim yılına uyarladığımızda 82 bin adet gibi
olacak. Biliyorsunuz mali yıla göre çalışıyoruz ve mali yıl mart ayından mart
ayınadır. Eğer takvim yılı hesaplarsak 2010 yıl sonu için üretim hedefimiz 82
bin. Mali yıl olarak bakarsak ise 90 bin. Yani çok az bir toparlanma olacak
diyebiliriz. Yüzde 5, maksimum yüzde 10’luk büyüme olacağını düşünüyoruz.
Capital: 2010 ilk 4 aylık verilere göre binek araç üretiminde Oyak
Renault ve Tofaş’ın ardından 3. sıradasınız. Zaten bu segmentte asıl rekabet
ikincilikte görünüyor. Toyota’yı ne zaman 2. olarak göreceğiz?
- Renault, iç piyasaya gerçekten çok satıyor. Dolayısıyla çok
fazla üretimi var. Tofaş ise ticari araç segmentinde çok güçlü. Gerçekten
rekabetçi fiyatlarla çok iddialı bir satış politikası uyguluyor. Her iki
rakibimizin güçlü yanları bunlar.
Biz, kapasitemiz şu anda yüzde 50’ye düşmesine rağmen halen Türkiye’deki ilk 10
şirket içindeyiz. ~
Aslında birinciliği de gördük. Hem ihracat hem binek araçta 2007 yılında
birinci olmuştuk. Ama açıkçası illa ki birinci olalım diye bir amacımız yok.
Bizim asıl mücadelemiz müşterimize kaliteli, güvenilir araç üretmek ve satmak.
Tabii bunu yaparken attığınız her adım rakamlara ve sıralamaya da yansıyor. Ama
hiç kimseyle bir yarışımız yok. Yarışımız kendimizle ve hep daha iyi ve
kaliteli hizmet için.
Capital: Türkiye’de şu anda Verso ve Auris modelleri üretiliyor.
Yeni model üretimleri olacak mı?
- Evet, şu anda Türkiye’de 2 modelimiz var. Auris’in yeni modelini
2007 başında, Verso’yu ise 2009 başında üretmeye başladık. Bu iki modelin
dışında bir model üretimimiz henüz yok. Olacak mı? Biz o konuda çaba
gösteriyoruz. Ama resmi olarak hiçbir şey yok.
Capital: Orta vadede Türkiye fabrikasına yatırım planlanıyor mu?
- Japonya ve Brüksel’in bakışı, Türkiye’nin gerçekten çok iyi bir
fabrika olduğu konusunda hemfikir. Kriz dönemini olumlu ve verimli değerlendirdiğimizden
bahsetmiştim. Bu çabalarımızın meyvelerinden biri de bu olacaktır diye
düşünüyorum. Umarım ileride yeni yatırımlar konusunda Türkiye fabrikamıza daha
sıcak bakacaklar. Zaten şu anda da en güçlü adaylar arasındayız. Kısa vadede
böyle bir yatırım kararı veya planı yok. Ama biz çabamızı sürdürüyoruz.
Capital: Sakarya fabrikasında yılda kaç araç üretiyorsunuz?
- Resmi kapasitemiz yıllık 150 bin adet. Ama 2007 yılında 177 bin
adet araç ürettik. Yani teorik kapasitenin üzerine çıktık. Bunu, üretim akışını
daha hızlandırarak ve çalışan sayısına destek yaparak sağladık. Ben bu rakamı
177 binin de üzerine çıkarabileceğimize inanıyorum.
Geçen yıl yüzde 50 kapasite kullanımımız oldu. Bu yıl Toyota’nın kapasite
kullanım oranı yüzde 60 civarında olacak. Ama toplam pazarda bu artışın çok
daha fazla olacağını düşünüyorum.
Capital: Sektör genelinde 2010’un ilk 4 ayı olumlu görünüyor. Bu
rakamlar size umut veriyor mu? Yoksa “düzeldik” demek için erken mi?
- Diğer şirketlerin planlarını bilmiyorum ama “ekonomik kriz
bitti” demek için bence biraz daha beklemek lazım. Kriz, öyle bugünden yarına
bitecek gibi de değil. Bence 2007 rakamlarına, ancak 2014 yılında
ulaşılabilecek. Ama sadece Türkiye’yi konuşmuyorum. Bu değerlendirmem dünya
bazında.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?