2008, gerek siyasi gerek ekonomik anlamda oldukça zorlu geçti. Şirketler dünyasında bu zorluğun asıl yükünü sırtlayanlar ise CEO’lar oldu. Ancak, 2009 da pek parlak görünmüyor. CEO’ların büyük kısm...
2008, gerek siyasi gerek ekonomik anlamda oldukça zorlu geçti. Şirketler dünyasında bu zorluğun asıl yükünü sırtlayanlar ise CEO’lar oldu. Ancak, 2009 da pek parlak görünmüyor. CEO’ların büyük kısmı gelecek yıla karamsar bakıyor. İşte bu muğlak tabloda üst yöneticilerin her zamankinden daha cesur kararlar alabilmesi gerekiyor. Koç Bilgi Grubu Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu’na göre 2009’da ancak “fark yaratabilenler” bir adım önde olacak. Bilgi teknolojilerini, yeni iş modellerini hayata geçirmek için etkin kullanmak CEO’ların bir numaralı önceliği haline gelecek. Teknolojide dış kaynak kullanımı artık bir tercih değil, zorunluluk olacak.
Türkiye’deki üst yöneticilerin gelecek projeksiyonlarına ilişkin önemli bilgiler veren “CEO Profil 2008” araştırması, CEO’ların teknoloji ajandasını da ortaya koydu. Araştırmanın sonuçlarına göre üst yöneticiler mesailerinin önemli bir kısmını yine teknolojiye ayıracak. CEO’ların yüzde 49,5’i gelecek yıl 1 milyon doların üzerinde bilişim yatırımı yapacak. Yüzde 14,3’lük kesim ise 5 milyon doların üzerinde teknoloji yatırımına imza atacak.
Ancak, büyük maliyet gerektiren BT yatırımlarının kesintisiz ve verimli biçimde sürdürülebilmesi, yöneticilerin en önemli handikabı olacak gibi görünüyor. Bunun çözümünün ise dış kaynak kullanımı olduğunu söyleyen Koç Bilgi Grubu Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu, “Artık bilgi teknolojilerini kullanarak yeni iş modelleri yaratmak CEO’ların bir numaralı önceliği. Teknolojide dış kaynak kullanımı bir tercih değil zorunluluk haline geldi” diyor.
Koç Bilgi Grubu Genel Müdürü Nalbantoğlu ile CEO’ların teknoloji ajandasında hangi başlıkların öne çıkacağını ve BT sektörünün geleceğini konuştuk:
* Geçen yılki araştırmamızda CEO’ların büyük kısmı işlerin iyiye gideceğini düşünüyordu. Sizce 2008’in ardından hala aynı iyimserlik hakim mi?
Araştırma sonuçlarına baktığımızda 2007’de işlerin “iyi” veya “çok iyi” gideceğini düşünenlerin sayısının 2008’de ciddi bir şekilde azaldığını görüyoruz. Hatta kötü gideceğini söyleyenlerin oranı da bir parça yükselmiş durumda.
Ancak, bu sonuçları, 2008’in kendine has yerel ve küresel gelişmeleri ışığında değerlendirmekte fayda görüyorum. Özellikle ABD kaynaklı küresel daralma, her ülkede olduğu gibi, Türkiye’deki yatırımları da etkileyeceği açık. Türkiye’de doğrudan yatırımlarda henüz gözle görülür bir daralma olmasa da işlerin iyi gideceğine dair duyulan güven ciddi olarak etkilenmiş görünüyor.
Şu günlerde tüm kuruluşlarımız, 2008’in kendine has koşullarını mümkün olan en az etkilenmeyle kontrol altına alma çabası içinde. Yerel krizleri yönetme tecrübesine sahip CEO’larımızın, dış kaynaklı krizi yönetmedeki tedirginliklerini doğal karşılamamız gerekiyor.
* Geçen yılki araştırmada CEO’ların önceliği “yenilikçilik” iken bu yıl “maliyet düşürme” öne çıkıyor. Bu yılki öncelikleri nasıl yorumluyorsunuz?
Sıkıntılı ve stres altında bir süreç yaşayan herkesin önceliğini kurumsal kaynakların maksimum verimlilikte kullanımına vermesini doğal karşılamamız lazım. Yalnızca maliyetleri düşürme isteğinin ön plana çıkması değil, aynı zamanda yatırımla ilgili alanların öncelik sırasının değişmiş olması da dikkat çekici… Umuyorum, Türkiye’de CEO’lar krizden fırsat yaratacak çözümleri hayata geçirecek yaratıcı önlemleri alacaktır.
* Sizce CEO’lar bu yılı nasıl geçiriyor? Nelere odaklandılar?
Aslında 2008 çok ilginç bir yıl oldu. Türk yöneticilerinin hızlı değişen ortamlarda reaksiyon verme yetenekleri çok gelişmiş olmasına karşın, yılın ilk yarısında birçok yönetici geriden gelen momentumu ve talebi yönetmeye çok fazla odaklandı. Hep bir tedirginlik olmasına karşın radikal tedbirler alma konusunda aksiyon almadılar. İlk yarıyla ilgili genel gözlemlerim böyle.
Fakat yaz döneminde, özellikle siyasi ortamdaki belirsizlik ve uluslararası arenadaki bu krizlerin renginin biraz daha ortaya çıkmasıyla beraber, son 1-2 aydır ciddi anlamda tedbir boyutunda çalışmalar başladığını düşünüyorum. Piyasalardaki yavaşlamanın en büyük nedeni de aslında buna dayanıyor.
Şu günlerde bütün kurumlar, bir yandan fırsatları yakalamayı, aynı zamanda da daha sağlıklı ayakta kalabilmek için ne tür tedbirler alınması gerektiğini düşünüyor.
* CEO’ların 2009 “teknoloji ajandasında” neler olacak?
Açıkçası 2009 yılına yönelik resim pek parlak değil. Bu ortama yönelik nasıl bir bütçe ve nasıl bir senaryoyla hazırlık yapmaları gerektiği konusunda yoğun bir gündem harcadıklarını düşünüyorum. Açıkçası bizim şirket olarak kendi gündemimiz de bu bağlamda devam ediyor.
CEO’ların 2009’daki en önemli gündem maddesini, “Neyi farklı yapmalıyız?” sorusuna yanıt bulmak olacak. Dolayısıyla. gündem maddeleri de bu soru doğrultusundaki arayışlar olacak. Bu temel soru ekseninde CEO’ların her birinin faaliyet gösterdiği sahaya dönük farklı yanıtları olacaktır tabii.
Ama temel soru değişmeyecek: “Neyi farklı yapmalıyız?” Bunun ise tek bir yanıtı var, o da yaratıcılık. Yeni fikir ve önlemleri hayata geçirmek için de bilişim sektörünü bir araç olarak çok hızlı biçimde kullanmaları gerekiyor.
* Peki üst yöneticiler “fark yaratmak” için bilişimi nasıl kullanabilirler?
Dış kaynak hizmetlerinin daha etkin kullanımı, ister istemez gündeme gelecektir. Bu yeni arayış sürecinde finansman ve kaynakların etkin yönetimi çok fazla gündemde olacak. Ama daha da önemlisi artık BT kadroları ve teknoloji, CEO’ların gündeminden çıkmak zorunda. Çünkü, CEO’ları en fazla yoran konuların başında BT yatırımları geliyor.
* Teknoloji konusu neden CEO’ları bu kadar yoruyor? Türkiye’de CIO (Chief Information Officer) modeli henüz oturmadığı için mi?
Çok güzel bir soru bu. Çünkü çok önemli bir noktaya dikkat çekiyorsunuz... Artık CEO’ların, CIO’larına veya BT yöneticilerine ciddi anlamda şu zorlamayı yapması lazım: “Ben BT hizmetini hızlı bir şekilde nasıl alabilirim? Bunun çalışmasını getirip önüme koyun.”
Üst düzey yöneticilerin bu cümleyi çok net biçimde söylemeleri gerekiyor. Bunu yapmayan tepe yöneticiler, önümüzdeki dönemde ciddi sıkıntılar yaşayacak. Çünkü, dönem; fikirlerin, ihtiyaçların çok hızlı bir şekilde teknoloji tarafından hayata geçirilmesi dönemidir. Artık hiçbir kurumun, hiçbir şekilde zaman kaybına tahammülü yok.
Özellikle BT sektöründe insanlara ve çalışanlara bağımlı projelerin çok fazla zaman aldığını görüyoruz. Bir proje hayata geçene kadar, projenin doğmasına neden olan ve aciliyet arz eden o sorunun önemi azalmış veya şekli değişmiş oluyor.
Dolayısıyla, üst yöneticiler önümüzdeki dönemde çok hızlı şekilde hizmet alacakları bir BT yapılanmasına ihtiyaç duyacak. BT hizmetlerini iş modeline çevirmek CEO’ların bir numaralı önceliği haline gelecek.
Teknolojide dış kaynak kullanımı her zamankinden daha önemli bir hale gelecek. Bu durum artık bir tercih değil zorunluluk. CEO’ların en büyük özelliklerinden biri de cesarettir ve bizim üst yöneticilerimizin de yakın dönemde bu hamleyi cesurca yapmaları gerekiyor diye düşünüyorum. Bu biçimde liderlik yapan CEO’ların ciddi bir avantaj sağlayacağına inanıyorum.
* Teknolojide dış kaynak kullanımı kurumlara nasıl avantajlar sağlar?
Dış kaynak kullanımı, maliyet verimliliğine doğrudan etki eden bir çözüm. Bu yaklaşım hem kurumun maliyetlerini kontrol altına almasını hem çekirdek uzmanlıklarına odaklanarak daha rekabetçi olmalarını sağlıyor.
Teknoloji, bugün çok büyük bir hızla değişiyor. Dolayısıyla bu gelişimi ve hızı takip edebilmeleri için şirketlerin çok ciddi maliyetler harcamaları yapması gerekiyor. Bunu yapan belki çok kurum var ama gerçekten korkunç paralar harcıyorlar. Oysa bir dış kaynak firması aynı yatırımları ve hatta daha çoğunu 20-50 müşteriye birden vermek için yapıyor. Bu firmalar son teknolojileri çok yakından takip edebiliyor ve anında yatırım yapabiliyorlar.
Bir diğer boyutu ise teknoloji sektöründeki eleman sirkülasyonu. Çok hızlı eleman sirkülasyonu olan bir sektörde işlerin tümünü kendi iç bünyenizde yapmaya çalışırsanız iki handikap ortaya çıkar: Birincisi, çalışanlara her zaman piyasanın çok üzerinde ücretler ödemek durumunda kalırsınız. İkincisi ise çok fazla yedekli çalışmanız gerekir.
Çok önemli bir diğer noktada risk faktörüdür. İç kaynaklarla yapılan projelerin riski her zaman profesyonel dış kaynak hizmetleriyle yapılanlara göre kat be kat fazladır.
* Türk şirketleri BT’de dış kaynak kullanımı anlamında hangi noktada?
BT alanında çok kritik önem arz etmeyen, bizim tırnak içinde “hamaliye” dediğimiz işlerin outsourcing’i tarafında uygulama var. Ama bizim bahsettiğimiz BT dış kaynak kullanımı, gerçekten bir know-how’ı hizmet olarak aldığınız model. Türkiye’de bu bağlamda öncü kuruluşlar var. Ama maalesef yeterli değil. Türkiye’de BT hizmetlerinin profesyonel dış kaynak olarak alınması henüz sürecin çok başında.
* Sizce Türkiye’deki şirketlerin BT’ye ayırdıkları bütçe yeterli mi? Optimum oran ne olmalı?
Aslında bu durum şirketin bulunduğu pazara ve iş modeline göre çok farklılıklar gösteriyor. Bugün bir Tüpraş’ın cirosuyla, hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin cirosuna IT yatırımlarını oranlamak çok sağlıklı olmaz.
Ama dünyadaki örneklere baktığımızda, bu oran cironun binde 5’i ile yüzde 5’i arasında değişiyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 1’in altında. Bu ciddi bir sıkıntı aslında. Türkiye’deki şirketler henüz teknolojiyi, daha sağlıklı stratejik kararlar almak ve müşterilerle olan ilişkilerde fark yaratmak için bir rekabet aracı haline getirebilmiş değil.
Tabii burada ilk 100’e giren şirketleri ayrı tutuyorum. Çünkü, onların her birinde uluslararası düzeyde bile “best practise” olarak gösterilebilecek uygulamalar mevcut.
* Türkiye’de teknolojiyi en etkin ve verimli kullanan sektörler, şirketler hangileri? Bunu nasıl sağlıyorlar?
Teknolojiyi çok etkin kullanan firmalar dendiğinde doğal olarak çok uluslu şirketler aklımıza gelecektir. Fakat çok verimli mi kullanıyorlar dersek, bununla ilgili açıkçası bazı soru işaretlerim var. Belki biraz provakatif olacak belki ama “teknolojiyi dış kaynak hizmeti olarak en fazla alan CEO en verimlidir” derim. En fazla “bu işi en iyi ben yaparım, kendi ordumu kurar onlara yaptırırım” diyen yönetici ise en verimsizdir. CEO’lar bu değerlendirmem bazında kendi verimliliklerine bakabilirler.
“Bilişimi İhracat Kalemi Yapacağız”
“2008’de Yüzde 30 Büyüdük”
Dünyada son 3-4 yılda BT’nin tamamen hizmet modeline dönmesiyle beraber bu yöndeki yatırımları ilk yapanlardan biri olduk. Yeni dönemde tamamen bilişimin telekom altyapısına odaklandık. Böylece, kurumların iş ihtiyaçlarına yönelik olarak komple çözümler sunabilen bir yapıya döndük. 2008’de şirketimizde çok önemli bir dönüşüm oldu. Piyasaların bu kadar sıkıntılı olduğu bir dönemde, ilk 8 ayda, geçen yıla göre dolar bazında yüzde 30 gibi bir büyüdük. Önümüzdeki aylara yönelik benzer büyümenin süreceğini öngörüyoruz.
“Teknoloji Hizmeti İhraç Edilmeli”
Yeni başlattığımız birçok projenin büyüme ivmesi önümüzdeki yılda da sürecek. Burada özellikle vurgulamak istediğimiz konu; bilişimin bir ihracat kalemi olması için neler yapılması gerekiyor, bunun ciddi arayışı içindeyiz. Analiz ve çalışmalarımız devam ediyor. Şu anda rakam veremem ama önümüzdeki yıllarda uluslararası arenada bir Türk şirketi olarak adımızı duyurmaya başlayacağız. Türkiye adına da sektör adına da bir liderlik olacak.
“Her Türlü İşbirliğine Açığız”
Prensip olarak her türlü işbirliğine açığız. Bunları da çok hızlı biçimde değerlendiren, refleksi çok yüksek bir grubuz. Genelde Koç topluluğunun kurumsal yapısının getirdiği bir ağırlık olduğu algısı olsa da Koç Bilgi Grubu olarak hızlı reaksiyonlar gösterebiliyoruz. Bu açıdan önümüze çıkacak her türlü işbirliği fırsatına açığız. Yani inorganik büyümeye kesinlikle soğuk bakmıyoruz. Kısaca yerel veya uluslararası her türlü satın alma, şirket evliliği ve işbirliğine açığız.
“Bilişim Pazarı Yüzde 20 Daraldı”
Perakende Satışları Düştü
2008, özellikle perakende ve tüketici elektroniği tarafında, BT sektörünün en kanlı ve rekabetçi dönemi oldu. Yüzde 20’lere varan bir daralma yaşandı. Üretici bu dalgaya hazırlıksız yakalandı. Firmalar, 2008’e bir önceki yıldan gelen önemli oranda stokla girdi. Dolayısıyla çok ciddi fiyat düşmeleri yaşandı. Yani amaç eldeki stokların eritilmesiydi. Önümüzdeki dönemde de pazarda ilginç gelişmeler olacak.
Kurumsal Yatırımlar Durdu
Kurumsal çözümlerde ise yaz dönemi sonuna kadar çok pozitif bir ivme devam etti. Hatta yüzde 10’lar düzeyinde büyüme gözlendi. Ancak, Ağustos itibarıyla bıçak gibi bir kesilme yaşandı. Yatırımların geciktirilmesi nedeniyle piyasada ciddi bir tedirginlik var. Şirketler “bekle-gör” politikası izliyor. Kamu yatırımlarının ise neredeyse hiçbiri hayata geçmedi. Önümüzdeki aylarda da çok farklı bir hamle beklemiyoruz.
Ürün Değil Çözüm Sunulmalı
BT sektörü Türkiye’de önemli bir yön arayışı içinde. Artık şirketlerin kendilerini yeniden sorgulayıp, uzun vadeli ayakta kalma planları hayata geçirmeleri gerekiyor. Sadece ürün satışlarıyla ayakta kalmak mümkün değil. Sebebi ise kâr marjlarının sürekli aşağı düşmesi, enflasyona bağlı olarak giderlerin artması, enerji fiyatlarındaki yükseliş… Tüm bunlar pazardaki firmaları ciddi anlamda zorluyor.
“Cıo’ların Konumu Değişti”
İş Süreçlerini Yönetiyorlar
Son 5 yıl içinde bilişim teknolojilerinin etkin kullanıldığı gelişmiş pazarlarda, CIO’ların (Chief Information Officer) görevleri tamamen değişti. CIO’lar, artık şirketlerin icra komitelerinde doğrudan yer almaya başladılar. Bunun sonucunda iş süreçlerinden ve yeni iş modellerini hayata geçirmekten sorumlu olan yöneticiler konumuna geldi. Aynı zamanda BT’yi hizmet modeliyle dışarıdan almak için çerçeveyi oluşturan, kurumun hizmet seviye beklentisini tanımlayan, kontrat yönetimi gibi birtakım rolleri de üstlenir oldular.
Türkiye’deki Değişim Yakın
Türkiye’deki CIO’larımız ise halen işin teknoloji katmanında ağırlıklı olarak çalışıyor. Burada bazı grupları bunun dışında tutmak zorundayım. Çünkü, bu değişimi ve dönüşümü yapan kurumlarımız da mevcut. Ama maalesef bu oran halen yüzde 10-15’ler düzeyinde. Dolayısıyla, 2-3 yıl içinde Türkiye’de IT direktörü dediğimiz pozisyonlar artık yerini “iş süreçleri yöneticisi”, “teknoloji altyapı yöneticisi” veya “teknoloji süreç yöneticisi” gibi CIO’ların iş tanımlarına pozisyonlara bırakacak. Tabii bu gelişim kurumun boyutuna ve faaliyet gösterdiği alana da bağlı. Ama birkaç yıl içinde bu alandaki iş tanımlarında ciddi değişiklikler olacak.
Yasemin Erdoğan
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?