Türkiye Finans Genel Müdürü Murat Akşam, katılım bankacılığında bu yılın tablosunu ve 2025 öngörülerini şöyle paylaşıyor...
Elçin Cirik
ecirik@capital.com.tr
Katılım bankacılığı bu yıl büyümede geriden geliyor. Yıllık büyüme kullandırılan fonlar yani kredilerde sektöre göre 7, mevduattaysa 9 puan daha düşük. Türkiye Finans Genel Müdürü MURAT AKŞAM, katılım bankacılığı için “acılı bir geçiş süreci” olarak tanımladığı bu dönemin gelecek yılın sonunda normale döneceğini düşünüyor. Akşam, “Faiz indirimlerinin başlaması ve enflasyonun düşmesiyle beraber bu ivme tersine dönecek. Kredilerde tekrar canlanma 2025’in ikinci yarısında olacak” diyor.
2024, katılım bankalarının zorlandığı bir yıl oldu. Geçmişte konvansiyonel bankacılıktan hızlı büyümeye alışık katılım bankacılığı, 8 Kasım BDDK haftalık bülten verilerine göre yıllık bazda kullandırılan fonlar/kredilerde sektör genelinden 7 puan geride kalarak yüzde 30 büyüdü. Toplanan fonlardaysa tablo daha dramatik. Aynı dönemde sektör mevduatları yıllık nominal olarak yüzde 28 büyürken katılım bankalarında bu oran yüzde 19’da kaldı. Türkiye Finans Genel Müdürü Murat Akşam, “Düşük faiz döneminden yüksek faiz dönemine 2024’te geçtik. Önceki yıllardan yüzde 15-20’lerle tahsis edilmiş fonlar/krediler var yani havuza bu oranlarla getiri sağlıyorlar. Oysa politika faizi yüzde 50’ye çıktı. Bu durumda da mudiye, müşterilerimize ‘Havuzun yüzde 20’lik getirisine razı olun, ilave mevduat getirin’ demek çok zor. O yüzden bu yıl zorlu geçti” diyor. Akşam’a göre bu geçiş süreci, kredilerin vadeleri tamamlandıkça kademeli olarak tamamlanacak. “Faiz indirimlerinin başlaması ve enflasyonun düşmesiyle bu ivme tersine dönecek. Kredilerde tekrar canlanma 2025’in 3-4. çeyreğinde olacaktır. Katılım bankalarının normale döneceği yer, 2025’in sonlarına doğru olacaktır” yorumunu yapıyor. Türkiye Finans Genel Müdürü Murat Akşam, katılım bankacılığında bu yılın tablosunu ve 2025 öngörülerini şöyle paylaşıyor:
BDDK 8 Kasım haftası verilerine göre katılım bankacılığında yıllık kredi/kullandırılan fon büyümesi yüzde 30. Sektör kredileriyse yüzde 37 büyüdü. Geçmişte katılım bankaları daha hızlı büyüme gösteriyordu, bu yıl neden farklı bir gelişim var?
2024, özellikle katılım bankaları için çok zor geçti. Bu yıl, katılım bankaları ile konvansiyonel bankalar arasındaki ciddi farkın belirgin şekilde ortaya çıktığı bir dönem oldu. Katılım bankalarının iş yapma şekli farklı. Bizim kâr-zarar ortaklığıyla katılım havuzuna fon bulmamız ve bu fonları kredi olarak kullandırmamız lazım. Geçmişte verilen kredilerden elde edilen getirilerin havuza aktarılması sonrası bu sayede elde edilen kâr payını müşterilerle paylaşabiliyoruz. Katılım bankacılığının özü bu. Düşük faiz döneminden yüksek faiz dönemine 2024’te geçtik. Önceki yıllardan yüzde 15-20’lerle tahsis edilmiş fonlar/krediler var, yani havuza bu oranlarla getiri sağlıyorlar. Oysa politika faizi yüzde 50’ye çıktı. Bu durumda, müşterilerimize “Havuzun yüzde 20’lik getirisine razı olun, ilave mevduat getirin” demek çok zor. O yüzden bu yıl zorlu geçti. Aslında bu, katılım bankacılığı sisteminin doğru çalıştığının bir göstergesi. Bu yıl mevduat yani kaynak bulunamadığından fon kullandırımında kısa kalındı.
Yani bu nedenle sektör mevduatlarının yıllık büyümesi yüzde 28’ken katılım bankalarında y��zde 19 büyüme var...
Mevduatta gerileme var. Türk lirasına bakarsanız bunun daha da radikal olduğunu görürsünüz. 2024’te TL kaynak bulamadık. Dolayısıyla geçiş sürecinde bu acıyı çektik, hala da devam ediyor.
Peki bu durum ne kadar sürecek?
Kredilerin vadesine göre kademe kademe hafifliyor. Kredileri kısa vadeli de kullandırsak hepsinin farklı bir ödeme periyodu var. Ayrıca rekabet söz konusu. Konvansiyonel bankalarla katılım bankalarının en temel farklarından biri, katılım bankalarında rotatif kredi yok. Katılım bankaları mutlaka bir eşyanın, hizmetin, ticaretin, üretimin finansmanını fatura karşılığı yapıyor, rotatif kredi verilemiyor. Problemimiz geçmişten gelen düşük oranlı kullandırdığımız kredilerin getiri oranlarını, katılım bankacılığı prensibi çerçevesinde değiştirememiz. Kaç yıl vadeli verildiyse kredi o kadar yıl boyunca aynı getiri oranıyla yaşayacak. Tabii eş zamanlı olarak şöyle bir soru daha var: Kaynak, Merkez Bankası’ndan yüzde 50 ile bulunabilir, bu sefer de bu fonu yüzde kaç oranla vereceksiniz? İşte burada da sorunlu alacak oluşma riski devreye giriyor. Bunun yanı sıra regülasyonlar gereği aylık büyüme sınırları da mevcut. Eğer bir ay bu büyüme sınırları sağlanamaz ve hedefin altında kalınırsa bir sonraki ayın sınırı daha düşük bir rakamdan başlıyor. Bu nedenle, mevcut kredi büyüklüğünü korumak, sınır ölçüsünde büyütmek lazım yoksa ölçek küçülüyor. Bu da sektörümüzü çok etkiledi.
Katılım bankalarında TCMB verilerine göre yabancı para cinsinden kredi/fon kullandırımı yüzde 73,9 ile mevduat bankalarındaki yüzde 66,3’lük oranın çok üstünde. Neden?
Katılım bankalarında geleneksel müşteri, faiz hassasiyeti nedeniyle kâr-zarar ortaklığını tercih etmeyebiliyor. Bu durumda müşteriler ağırlıklı olarak döviz ve altın yatırımcısı oluyor. Katılım bankalarının bankacılık sektöründeki payı yüzde 8,1 iken, altın bankacılığında bu oran yüzde 25’e yakın. Ayrıca katılım bankaları olarak geçmişte kampanyalarla hurda, yastık altı altını topladık. Bugün bunun ceremesini çekiyoruz, çünkü KKM’leri TL’ye çevirmek lazım. Bu konuyu Merkez Bankası’na ilettik, muhtemelen dikkate alacaklardır. Ama sonuçta 3-4 aydır bu acıyı çekiyoruz. Kaynak döviz ve altında durduğu müddetçe döviz krediye ağırlık vermek zorunda kalınıyor. TL kaynak yok. Öbür türlü bilanço küçülecek. Tabii döviz kredilerinde de büyüme sınırı geldiği için burası da zaman içinde dengelenecek.
2024’ün katılım bankacılığı için nasıl kapanacağını düşünüyorsunuz?
Hayatımıza son bir iki ayda değişim olmadı. 2024 sonu için katılım bankacılığı yıllık nominal kredi büyümesinin yüzde 30 olacağını öngörüyoruz. Mevduat daha da küçülebilir. Katılım bankaları olarak geçen yıl sektörden aldığımız pay yüzde 8,1’e indi. Üstelik sektöre 2-3 yeni dijital katılım bankasının dahil olması ve yeni sermaye girişi olmasına rağmen bu düşüş yaşandı.
2025 yılı da katılım bankaları için zorlu mu olacak?
Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başlaması ve enflasyonun düşmesiyle beraber bu ivme tersine dönecek. Ama tabii bu döngü, şubatta mı martta mı başlar? Eylülde mi biter? Bilmek zor. Kademe kademe inecek. Yüksek enflasyon nedeniyle tüketim daraldığı için bizim kredi verebileceğimiz kişilerin ihtiyacı da daralıyor. Kredilerde tekrar canlanma 2025’in 3- 4. çeyreğinde olacaktır. Katılım bankalarının 2025’in sonlarına doğru normale döneceğini düşünüyorum. Öte yandan, KKM’nin (Kur Korumalı Mevduat) bitmediğini hesaba katarsak bu dönüşüm için hâlâ önemli ödevlerimiz bulunuyor. Döviz yatırımcısı katılım bankalarında daha fazla olduğundan bizim ödevimiz daha fazla. Müşteriyi ikna etmemiz lazım. Katılım bankalarının kredi vadelendirme dönüşümü 2025 yılında yüzde 90-95 oranında tamamlanır. Ancak bu sefer de yüksek faiz oranlarıyla yeni kredilerin kimlere verileceği ve TL kaynaklarının hangi maliyetlerle temin edileceği soruları gündeme geliyor. Katılım bankalarında tüketici kredileri ağırlıklı olarak taşıt ve konut kredilerinden oluşuyor. Gelecek yıl örneğin yüzde 40-45 faizle konut ya da taşıt talebi olacak mı, bu yanıtlara bakmalıyız.
2025 sonunda katılım bankacılığında kredi ve mevduat büyümesi yine konvansiyonel bankacılığın altında mı kalır?
Üstünde olamaz. Sonuçta müşteriye yüksek mevduat faiz oranları sunamıyoruz. Bankacılık yüksek faizle fon toplamaya ve likiditesini devam ettirmeye çalışıyor ama biz havuzun getirisiyle ilerlemeye çalışıyoruz. Yeni kredileri yüksek oranlarla sisteme aldıkça havuzun getirisini yükseltebileceğiz. 2025’in ortalarında mevduat tarafında bizim verdiğimiz getiriler yükselmiş olacak. Bu yıl sektör yüzde 45-50 seviyelerinde mevduat getirisi sunarken biz en fazla yüzde 30-35 seviye lerinde öneride bulunabiliyoruz. Gelecek yıl konvansiyonel bankaların önerdiği oranlar yüzde 35’e geldiğinde, bizim de bu dönemde kullandırdığımız fonlarla yüzde 35 getiriyi yakalamamızla birlikte başa baş noktaya geleceğiz, hatta üzerine bile çıkabiliriz.
Son iki ayda kredi talebinde değişim bekliyor musunuz? 2025’te kredilerde ana büyüme alanı neler olacak sizce?
Sektör de biz de stratejimiz gereği ihracatçılarla çalışmaya çalışıyoruz. Mümkün olduğunca dış ticarete ağırlık vermeye gayret ediyoruz. Orada talepler daralmıyor. Bu sefer de her oyuncu bu alana yöneldiği için artan rekabetle kârlılığı sağlamak çok kolay olmuyor. İhracatçıların ihtiyaçları var ama yüksek oranlar nedeniyle kredi talebi sınırlı kalıyor.
Bu durumda 2025’te tüzelde bir açılım bekliyor musunuz?
3’üncü, 4’üncü çeyrekten önce büyük bir hareketlilik beklemiyorum. Çünkü talep yok. Talebi toparlamamız lazım. Bir yandan pandemi çıkışı ve jeopolitik olaylardan kaynaklı hammadde fiyatlarındaki artış diğer yandan Türkiye’deki canlı talep, şirketleri hammadde stoku yapmaya yöneltti. Şimdi hammadde fiyatları durulduğunda, ekonomik daralma başladığında, işletme sermayesi ihtiyacı azalacak. Hem ekonomik durgunluk hem işletme sermayesi ihtiyacının azalmasıyla 2025’in ilk 6 ayında yüksek oranda talep beklemiyorum. Ancak öz kaynaklarından harcama yapan şirketlerden kredi talebi olabilir. Ama ilk 6 ayda muazzam bir canlanma beklemiyoruz. Yatırım kredilerinde, döviz kaynağıyla mı yoksa örneğin TL ile 5 yıl vadeli yüzde 40-45 oranla mı fonlama yapılacak soruları var. Ayrıca geri dönüşü için yeterli kâr marjı olup olmayacağı önemli. Yatırım tarafında bakım çalışmaları, tevsi yatırımlar, eski makinelerin yenilenmesi noktalarında ihtiyaç olacaktır. Katılım bankaları zaten leasing yapabiliyor, leasing işlemleri sürer. Ama yatırım kredilerinde de önemli büyüme öngörmüyorum. Çünkü sanayici dayanabileceği kadar durmayı, finansman yönetimini iyi biliyor. Bu nedenle sorunlu alacak oranları da radikal artmıyor, kimse maceraya atılmıyor. Krediler emekleyerek hızlanacaktır, ivmelenmesi çok hızlı olmayacak.
Katılımda leasing yapılıyor dediniz. Bu trend 2025’te sürecek mi?
Türkiye’deki toplam leasing alacaklarının yüzde 37’sini katılım bankalarının alacakları oluşturuyor. Bu trend, doğal bir sonuç. Regülasyon devam ederse, bu da edecek. Çünkü katılım bankalarının yaşaması için bir alandan kredi vermesi lazım. Katılım bankaları ayrı iştirak olmadan şubeden leasing yapabiliyor. Bu iştah devam edecek.
Gelecek yıl büyüme sınırlarında gevşeme bekliyor musunuz?
Beklemek zorundayız. Çünkü bir yandan bazı alanları düzeltmeye çalışırken diğer yandan finansal sistemi sarsacak sonuçlar olabilir. Dolayısıyla ister istemez finansal sistemi korumak durumundasınız. Yani bankalar ters makasla ne kadar devam edebilir? Bankaların ters makası günün sonunda sanayiyi vuruyor. Kâr elde edemeyince öz kaynağı büyütemiyorsunuz, böyle olunca fon kullandıramıyorsunuz.
Katılım tarafında yeni full dijital bankalar geldi. Nasıl bir rekabet yaratacaklar?
Rekabet ve yeni oyuncular sektörü büyütür. Ne kadar çok oyuncu gelirse o kadar iyi. Sektörün güçlenmesi için taze sermaye ve dinamizm geliyor. Ayrıca katılım sistemiyle daha çok kitleyi tanıştırıyor. Yeni oyuncularından bazıları, ana hissedarlarının diğer işlerinden kaynaklı daha çok bankasızlar dediğimiz tarafı sisteme almaya çalışıyor. Bu da sektörü büyütecek, o anlamda kesinlikle olumlu görüyorum. Ayrıca bu tablonun, orta vadede mevcut şubeleşmiş bankalara avantaj getireceğini düşünüyorum. Çünkü dijital bankaların ister istemez şubeleri olmadığı için verdikleri hizmet çeşitliliğinde diğer bankalarla aynı yere gelemeyeceklerini düşünüyorum. Tamamen dijital olmayanlar dijital kanala yatırım yaparak onların verdiği teklifleri verebilecek ama full dijital olanların her ürünü sunması, ürün çeşitlendirme becerisi daha zor olacak. Şubesi ve dijital kanalı olanların bir adım öne geçme ihtimali olacak.
“2025’TE ÖZSERMAYE KÂRLILIĞI ÖNEMLİ OLACAK” BASKI SÜRECİ 2025’te kârlılık, özellikle özsermaye kârlılığı çok önemli olacak. Gerek halka açık gerek halka açık olmayan şirketlerde kârlılık baskılanıyor. Sektörde özsermaye kârlılığı yüzde 40’lara yaklaşmışken, bu yıl yüzde 25’lerde. Gelecek yıl daha da inme durumu var. Bu bir baskılanma süreci… Büyüme sınırlarının 2025’in ilk 4-5 ayında kalkma ihtimalini çok düşük görüyorum. O yüzden kârlılığı korumak, en önemli konu olacak. Bu vesileyle de sektörün verimlilikle ilgili ciddi çalışmaları olacak. Herkesin verimliliğe, bir sonraki büyüme dönemine hazırlanmaya çalıştığını düşünüyorum. Herkes nasıl daha hızlı büyürüz, nasıl ev ödevlerimize daha iyi hazırlanırız noktasına odaklanmış durumda. KİMLER KÂRLI? Kârlılıkta katılım bankacılığında bir artımız var. Vadesiz mevduat, 2024’te önemli oyunlar alanlarından biri oldu. Vadesiz mevduatını artırabilen oyuncuların kârlılıkları daha iyi oldu. Bunu yapamayanların kârlılığı daha düşük oldu. Vadesiz mevduat toplamı iyi olanlar, diğerlerine göre daha iyi durumda olacak. 2024 sonunda bankacılık genelinde kârlılıkta geçen yıla göre düşüş bekliyoruz. |
“BÜYÜME İŞTAHIMIZ VAR AMA ACELEMİZ YOK” YILI NASIL GEÇİRDİK? Türkiye Finans’ın KAP’a açıklanan 9 aylık konsolide olmayan bilanço verilerine göre, bankanın kredi büyümesi yüzde 35,9, mevduat büyümesiyse yüzde 13,9. Büyümenin sınırlı kalmasının iki nedeni var: Birincisi regülasyonlardan daha yüksek oranda etkilendik. Döviz kaynağımız nispeten daha fazla olunca çevirme hızı, TL kaynak bulmada bizi sarsıyor. İkincisi de TL kaynağı dışarıdan bulmaya çalıştığımızda da kaliteli aktif yaratmaktan vazgeçmiyoruz. Sektörden ayrıştığımız noktalardan biri bu; sektörün sorunlu alacak oranı yüzde 1,8’ken biz yüzde 1 oranına geldik. Aktif kalitemizi koruyoruz, o noktada seçiciyiz. Kârlılıkta da yüzde 39,7 düşüş var. Burada 2025’te toparlanma olur diye düşünüyoruz. Aslında burada son yıllarda yüksek kâr etmemizin yarattığı baz etkisi de var. AMAÇ PAYI KATLAMAK Ciddi bir büyüme ve pazar payı alma iştahımız var ama acelemiz yok. ‘Sağlam basalım ama kalıcı ve kuvvetli gidelim, kademe kademe büyüyelim’ şeklinde iştahımız var. Ana amacımız önümüzdeki 4-5 yıl içinde pazar payımızı en az 2 katına çıkarmak. Bugün bankacılıkta pazar payımız yüzde 1, bunu en az yüzde 2-2,5’e çıkarma hedefimiz var. Bunu yaparken de dengeli büyüyeceğiz, fırsat gördüğümüz ana DNA’larımızda olan insan odaklılık, üretim ve ihracat odaklılıkla ilerleyeceğiz. Ülkenin içinde bulunduğu duruma uymak durumundayız, dolayısıyla biraz durulma süreci ardından tekrar büyüme stratejimiz var. Ayrıca dijital bankacılık alanımızı farklı bir marka olarak lanse etmeyi düşünüyoruz. Katılım bankacılığı çerçevesinde üretim, ticaret ve insanın ihtiyaçlarının hepsini ve tüm kanallardan karşılamak için çalışıyoruz. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?