Durmuş Yılmaz, Türkiye para politikasına yön veren en önemli isimlerden
biri. Açıklamaları yakından takip ediliyor, her sözü ekonomi çevrelerini
derinden etkiliyor. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz’ın global krizle
ilgili değerlendirmeleri oldukça önemli. Yılmaz, global krizin geride
kalmadığını düşünüyor. Hatta ona göre iyimser bir değerlendirme yapmak
için bile oldukça erken. Bir toparlanma yaşanmış olsa da bu
toparlanmanın tüm dünya ülkelerine aynı oranda yansımadığını söylüyor.
“Küresel ekonomiye ilişkin kırılganlıklar devam ediyor” diye konuşuyor.
Durmuş, krizin tamamen sona erdiğini söylemek için bakılması gereken net
kriterleri ise şöyle sıralıyor: “Kriz bitti demek için finansal
piyasalarda güven ortamının sağlanması, halen oldukça yüksek seyreden
işsizlik oranlarının uzun dönem ortalamalarına yakınsaması ve yüksek
kamu borç seviyelerinin azaltılmasına yönelik inandırıcı planların
hazırlanması gerekiyor.” Türkiye’yle ilgili de ilginç yorumlarda bulunan
Yılmaz, para politikalarının odağında enflasyon hedefinin olduğuna
vurgu yapıyor ve ekliyor:
“Yeni enflasyon tahminlerimiz, yılın kalan döneminde çıkış stratejimizde
öngörülen tedbirlerin büyük ölçüde tamamlandığı, politika faizlerinin
ise bir süre daha mevcut düzeylerde tutularak 2011 yılı içinde sınırlı
bir artış gösterdikten sonra tahmin ufku (üç yıl) boyunca tek haneli
düzeylerde kaldığı bir para politikası duruşunu yansıtıyor.” Türkiye’nin
para otoritesi Durmuş Yılmaz’la global krize ilişkin düşüncelerini,
Türkiye politika faizlerinin seyrini konuştuk:
Capital: Dünya ekonomilerinin krizi tamamen geride bıraktığını söylemek mümkün mü? - Krizin tamamen geride kaldığını söylemenin şu an için çok
iddialı bir ifade olduğunu düşünüyorum. 2010’un ilk yarısına
baktığımızda, yaşanan küresel finansal krizin ardından küresel iktisadi
faaliyetteki toparlanmanın devam ettiğini görüyoruz. Ancak, bu
toparlanma, yavaş ve kademeli yaşanıyor ve tüm dünya ülkelerine aynı
oranda yansımıyor. Küresel ekonomiye ilişkin kırılganlıklar halen devam
ediyor. Euro bölgesinde birçok ülkenin kamu borcunun
sürdürülebilirliğine ilişkin kaygıların artması ve ülke risklerinin
finansal sisteme yansımaya başlaması, finans piyasalarında yeni bir
çalkantıya yol açarak küresel iktisadi faaliyete ilişkin aşağı yönlü
riskleri yeniden gündeme getirdi. Gelişmiş ülkelerde kredi, gayrimenkul
ve emek piyasalarındaki sorunların devam etmesi ve işsizlik oranlarının
yüksek düzeyi diğer risk unsurları. Küresel büyümenin belirgin olarak
yavaşlaması halinde kullanılabilecek politika seçeneklerinin giderek
azalması, küresel ekonominin toparlanma hızına ilişkin aşağı yönlü
risklerin bir süre daha canlı kalabileceğine işaret ediyor.
Capital: Krize karşı ortaya koyulan düzenleme ve çalışmaların yetersiz kaldığını mı düşünüyorsunuz? - Şu an itibarıyla krizin tamamen geride bırakıldığını söylemek
için henüz erken olduğu değerlendirmesini yapıyorum. Süregelen reform
çalışmaları ve yeni düzenlemeler gelecekte benzer krizleri ve bu
krizlerin ekonomiler üzerinde yapacağı tahribatı önlemede önemli rol
oynayacak.
Capital: Krizin son bulduğunu söylemek için ne tür parametrelere bakmak gerekli? - Krizin tam olarak geride bırakıldığını söyleyebilmek için
finansal piyasalarda güven ortamının sağlanması, halen oldukça yüksek
seyreden işsizlik oranlarının uzun dönem ortalamalarına yakınsaması ve
yüksek kamu borç seviyelerinin azaltılmasına yönelik inandırıcı
planların hazırlanması gerekiyor.
Capital: İkili dip senaryolarının gerçekleşme olasılığı sizce nedir?~ - Küresel ekonomik krizin yoğun olarak hissedildiği dönem geride
kaldı ve halihazırda küresel iktisadi faaliyet belirgin bir düzelme
sürecine girdi. Bu kapsamda ikinci bir dip yaşanma ihtimalinin,
yaşanmama ihtimalinden daha düşük olduğunu tahmin ediyorum.
Bununla birlikte 2010 yılının ikinci çeyreği, küresel ekonomiye ilişkin
kırılganlıkların yeniden gündeme geldiği ve aşağı yönlü risklerin
belirginleştiği bir dönem oldu. ABD emlak sektöründe beklenen
istikrarın henüz yakalanamamış olması, özellikle ticari gayrimenkul
varlıklarına ilişkin risklere maruz kalan bankalar üzerinde bir baskı
unsuru olmaya devam ediyor. Ayrıca Euro bölgesi ve ABD’deki kredi
arzıyla ilgili sıkışıklık, göreceli olarak yatışmış olsa da kredi
talebinin halen zayıf bir seyir izlemesi, iç talep üzerinde bir baskı
oluşturuyor.
Son olarak gelişmiş ülke ekonomilerinde gözlemlediğimiz ılımlı
toparlanmanın henüz emek piyasalarına yansımadığına dikkat çekmek
istiyorum. Bu durum, söz konusu ekonomilerdeki toparlanma sürecinin
sürdürülebilirliği açısından risk oluşturmaya devam ediyor.
Capital: Uyguladığınız para politikasında yıl sonuna ve 2011’in ilk yarısına kadar ne tür değişiklikler öngörüyorsunuz? - Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası para
politikasını, sadece ve sadece fiyat istikrarı temel amacıyla uyumlu bir
şekilde tespit ediyor. Yılın ikinci çeyreğinde enflasyonun yeniden
düşüşe geçmesi ve küresel ekonomiye ilişkin aşağı yönlü risklerin
belirginleşmesi, bankamızın politika faizlerinde artırım sürecine
geçilmesinde acele edilmemesi yönündeki duruşunu doğruladı.
Son açıkladığımız enflasyon raporunda, orta vadeli enflasyon
hedeflerine ulaşmak için gerekli gördüğümüz parasal sıkılaştırmanın bir
önceki rapor dönemine göre daha geç başlayacağı ve daha sınırlı olacağı
bir çerçeveyi esas aldık. Buna göre oluşan yeni enflasyon
tahminlerimiz, yılın kalan döneminde çıkış stratejimizde öngörülen
tedbirlerin büyük ölçüde tamamlandığı, politika faizlerinin ise bir süre
daha mevcut düzeylerde tutularak 2011 yılı içinde sınırlı bir artış
gösterdikten sonra tahmin ufku (üç yıl) boyunca tek haneli düzeylerde
kaldığı bir para politikası duruşunu yansıtmaktadır.
Capital: Bu planlarda sapma hangi durumda söz konusu olabilir? - Elbette enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü
yeni veri ve haber, geleceğe yönelik duruşumuzu değiştirebilir. Küresel
ekonominin öngörülenden daha uzun süreli bir yavaş büyüme dönemine
girmesi ve bu durumun yurtiçi iktisadi faaliyetteki toparlanmayı
belirgin olarak geciktirmesi halinde planlanan parasal sıkılaştırma
süreci, 2011 yılının sonlarına ertelenebilir. Küresel ekonomideki
sorunların daha da derinleşmesi ve yurtiçi iktisadi faaliyetin durgunluk
sürecine girmesi halinde ise politika faizlerinde yeni bir indirim
süreci söz konusu olabilir. Diğer yandan küresel iktisadi faaliyette
beklenenden daha hızlı bir toparlanma olması durumunda, parasal
sıkılaştırma 2011 yılının daha erken bir döneminde gündeme gelebilir.
Capital: Türkiye’de faizler daha ne kadar düşük seyir izleyecek? - Ekonomide meydana gelecek gelişmeler merkez bankalarının para
politikasının yönünü belirleyecek. Avrupa’da ortaya çıkan mali
problemler, birçok ülkede merkez bankalarının aşağı yönlü risklere vurgu
yapan para politikası benimsemesine yol açtı. Bu kapsamda gelişmiş ülke
merkez bankaları, mevcut genişletici para politikasını uzunca bir süre
koruyacak. Birçok gelişmekte olan ülke merkez bankası da benzer söylem
değişikliklerine gitti. Dolayısıyla para politikalarında normalleşme
sürecinin ötelenebileceği yönündeki beklentiler güçlendi.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?