40-50 yıl önce "hayırseverlik" olarak görülen sosyal sorumluluk, son 10
yılda adeta evrim geçirdi. Artık KSS kavramı şirketlerin temel iş
stratejilerinin içine girdi. CEO'lar bizzat işin başına geçti. KSS'ye
ayrılan bütçeler her yıl yükseliyor, kamu ve STK'larla olan işbirlikleri
artıyor. Taahhütler ve yapılanlar yıllık raporlarla açıklanıyor. Zaten
uzmanlara göre de olması gereken bu. Peki yıllar önce hayır işi olarak
algılanan, bugün ise rekabetin ana unsurlarından birine dönüşen KSS
kavramı, Türk iş dünyasının gözünde nereden nereye geldi? Yeni dönemde
neler olacak,stratejilerde ne var? Uzmanlar ve CEO'lar bu soruların
yanıtını 7 başlık altında anlattı. İşadamlarının izleyecekleri
politikalar, alacakları kararlar ve yapacakları uygulamalarda toplumsal
yaşamın amaçlarına ve toplumun değerlerine paralel hareket etmesi
zorunludur." Sosyal sorumluluğun babası olarak bilinen profesör Howard
Bowen, bu sözleri söylediğinde takvimler 1950'li yılları gösteriyordu. O
dönemde Türkiye'de ise "bağış-hayır işleri" ekseninde ilerleyen bir
anlayış hakimdi. Bugünlere gelindiğinde, kurumsal sosyal sorumluluk
(KSS) artık şirketlerin ve rekabetin olmazsa olmazları arasında yer
alıyor. Sponsorluk destekleri ve dönemsel kampanyalann ötesine geçen
kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri, büyük grup ve holdinglerin
uluslararası standartlarda benimsediği bir yol haritasına dönüştü.
Capital olarak bu dönüşüme ışık tutmak amacıyla Türk iş dünyasının KSS
anlayışının nereden nereye geldiğini araştırdık. Ortaya çıkan sonuçlar
çarpıcı... Uzmanlar da CEO'lar da gelişimin büyük olduğu görüşünde...
1950'li yıllarda hayır işleriyle başlayıp önce vakıflaşan, daha sonra
şirketlerin kendi bünyesinde süren KSS faaliyetleri, artık bizzat
CEO'ların dahil olduğu süreçlere dönüşmüş durumda. Türk iş dünyasının
sosyal sorumlukta kat ettiği o uzun yolu konunun uzmanları ve duayen
işadamlarına sorduk. Sonuçta KSS'nin yaşadığı çarpıcı yolculuk ve yeni
nesil sosyal sorumluluk anlayışına dair önemli bir analiz ortaya çıktı.
1- HAYIR İŞLERİYLE BAŞLADI
Aslında "toplumdan aldığını topluma verme" felsefesi, Osmanlı'ya kadar
dayanıyor. Bundan 40-50 yıl önce bu tarz faaliyetlerin daha çok
yoksullara yardım ve hayır işleri ekseninde döndüğünü görüyoruz. O
dönemin öne çıkan trendleri ise aile adına okul, hastane, öğrenci yurdu
gibi sosyal tesisler açmaktı. İş adamları bu sayede hem sosyal yardımlar
yapıyor, hem aile isminin devamını sağlayabiliyordu. Türkiye'nin önde
gelen işadamları, o dönemde toplumsal sorunlara da uzak kalmıyor,
bağışlar, yardımlar, camiler yaptırıyorlardı. Vehbi Koç. Sakıp Sabancı,
Kadir Has, İzzet Baysal ve diğerleri.... Hepsi, "vefa borcu" ile bu görevlerini yerine getirmeye özen
gösteriyordu. Borusan'ın kurucusu ve onursal başkanı Asım Kocabıyık ise o
yılları şöyle anlatıyor: "Ben köyde doğdum. Köy hayatının sıkıntıları
ve yokluklar, şehir hayatındaki dar bütçenin yetersizliği ve bilhassa
üniversiteden mezun olduktan sonra dünya milletlerinin ulaştığı
seviyeleri görünce memlekette gördüğüm eksikleri elimden geldiği kadar
ve imkanlarımın elverdiği ölçüde karşılama gayreti içine girdim. Ben
memlekete borcumu ödüyorum. Bir sosyal görüş bu. Eğer kendinizi borçlu
hissediyorsanız böyle düşünürsünüz. İnsan cami yapar, çeşme yapar,
ihtiyaç içinde olan insanlara bina yapar. Ben bu tür işler de
yapmışımdır. Ama bunları hiçbir zaman bir 'hayır işi' olarak kabul
etmedim. Görev telakki ettim."~
2- AİLE ADINA VAKIFLAR KURULDU
Merhum işadamı Vehbi Koç ise 40 yıl önceki anlayışı, "Hayat Hikayem"
adlı kitabında şu sözlerle anlatıyor: "İşe başlayıp biraz para
kazandıktan sonra mahallemde, çarşımda, halk arasında muhtaçlara yardım
etmekten büyük zevk almaya başladım. İsraftan her zaman kaçındım. Fakat
hayır işlerine giden parayı harcamaktan zevk duydum ve şuna inandım ki
yardım yapanlara Allah daima yardım eder, mislini verir. Aradan yıllar
geçti. İşadamlarının hayır işlerine, sosyal bir hizmet olarak, sistemli
bir şekilde başlamalarının zamanı geldiğine inandım. Ve bu işte birkaç
örnek de vererek öncülük yapmak istedim." Koç'un öncü olduğu bu işlerden
ilki 1951'in nisan ayında hizmete açılan Ankara Üniversitesi Vehbi Koç
Öğrenci Yurdu. İlerleyen yıllarda bu tarz çalışmaların arkası geliyor.
60'lı, 70'li yıllara gelindiğinde ise bir anlamda KSS'de "vakıflaşma"
dönemi başlıyor. İşadamları bu hayır işlerini tek bir çatı altında
topluyor. İlk adımı atan ise yine Vehbi Koç. 1963'te kurulan Vehbi Koç
Vakfı, diğerlerine ilham veriyor. Örneğin, Sabancı Holding'in hayır
işleri 1974'te kurulan Hacı Ömer Sabancı Vakfı'nın çatısı altında
toplanıyor. 5 yıl sonra, 1979'da ise Yazıcı ve Özilhan aileleri, Anadolu
Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı'nı hizmete sokuyor. GELECEĞIN 5 TRENDİ 1- ŞEFFAFLIK
"KSS kavramı son 10 yılda büyük dönüşüm geçirdi" diyen GRI Yönetim
Kurulu Başkanı Ernst Ligteringen, ekliyor: "Şirketler, varlıklarını
sürdürmek istiyorlarsa bir an önce harekete geçmeli. Önümüzdeki süreçte
bu alandaki tüm aktivitelerin şeffaf biçimde yürütülmesi önem kazanacak.
Bu konuda da liderler ve geriye düşenler göreceğiz. Şeffaflık sayesinde
artık gerçekler örtbas edilemeyecek." 2- RAPORLAMA
Raporlamaya da dikkat çeken Ligteringen, şöyle devam ediyor: "2005'te
dünyanın en büyük 250 şirketinin yüzde 50'si sürdürülebilirlik
performansını raporluyordu. Bu oran 2008'de yüzde 80'e, bugün ise yüzde
95'e ulaştı. Birçok ülkede ilk 100 şirket bunu yapıyor. Artık tüm
şirketler yapmalı. Çünkü hem piyasalardan hem düzenleyicilerden gelen
ciddi bir baskı var. Bu baskı daha da artacak." 3- ÇEVRE DUYARLILIĞI
Vestel CEO'su Ömer Yüngül ise "Yaşanan hızlı nüfus artışı ve ekonomideki
büyüme doğal kaynaklara olan talebi artırdı. Bu durum doğal kaynakların
üzerindeki baskıyı çoğaltarak çevremizin doğal yapısını bozmaya yönelik
tehdit oluşturuyor. Çevre hassasiyeti daha da artacak. Biz de şirket
olarak çevre dostu olmanın gerekli değil zorunlu olduğuna inanıyoruz"
diye konuşuyor. 4- İŞBİRLİKLERİ
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, kamu-özel sektör ve STK
işbirliklerinin artarak süreceğini belirtiyor ve ekliyor: "Hükümetler
yeni düzenlemelerle KSS faaliyetlerinin çerçevesinin daha net
çizilmesine ve ilkelerin belirlenmesine katkıda bulunacak." Teknosa
Genel Müdürü Mehmet Nane de gelecekte kamu, özel sektör ve STK
işbirliklerinin daha sık görüleceğini düşünüyor. 5- TÜKETİCİ KATKISI
Unilever Türkiye CEO'su İzzet Karaca, tüketicinin bu konudaki
hassasiyetinin artacağına inanıyor ve ekliyor: "Birçok tüketici, iklim
değişikliğine eğilmede rol oynayabileceğinin farkında. Motivasyonlar
dünyanın her yerinde aynı: İnsanlar çocukları ve torunları için daha iyi
bir dünya istiyor. Küçük görünen çabalar birleştiğinde gerçekten büyük
bir fark yaratılabileceği görülecek."
3- STK'LAR ÖNE ÇIKTI İlerleyen yıllarda, işadamlarının bir araya gelmesiyle kurulan
bağımsız dernek ve vakıfları görüyoruz. Bu kuruluşlara ilk örnek,
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV). Vakıf, 1973'te Nejat Eczacıbaşı'nın
önderliğinde, 17 işadamı tarafından kuruluyor.~
Derneklerin amaçları ise
ağırlıklı olarak eğitim, kültür ve sanat faaliyetlerine destek vermek.
Örneğin sadece eğitime odaklanan Türk Eğitim Vakfı (TEV) 1967'de 205
hayırseverin bir araya gelmesiyle faaliyetlerine başlıyor. Dönemin önde
gelen işadamları, bu vakıflarda son derece etkin biçimde görev almaya
özen gösteriyor. Kişisel yardımlar, vakıflar üzerinden de devam ediyor.
Duayen işadamı Asım Kocabıyık da bu işadamlarından biri. "Borusan 67
yıllık ticari bir kuruluş. Bunun önemli bir kısmında da sanayinin
ülkemizde inkişafı için çaba gösterdik. Mesleki örgütlerimizin yanında,
TEMA, İKSV, İKV gibi sosyal fayda amaçlı vakıfların hem kuruluşunda yer
aldım, hem yöneticiliğini yaptım" sözleriyle o yılları anlatıyor. Feyyaz
Berker de sivil toplum faaliyetleriyle öne çıkan duayenlerden.
70'li yılların başından itibaren Deniztemiz TURMEPA, TEMA, TTGV ve DEİK
gibi kuruluşlarda yoğun mesai harcayan Berker, "Bu tür aktivitelerin
işadamlarının ileriki hayatlarında yönetim becerilerine katkısı olur"
diyerek konunun önemini dile getiriyor. 90'lara geldiğimizde ise vakıf
ve dernekler hızlı bir kurumsallaşma sürecine giriyor. 3 DEVİN AJANDASINDA NE VAR?
TURKCELL'IN ÖNCELIGI "EGİTİM" Turkcell CEO'su Süreyya Ciliv KSS ile
ilgili anlayışlarını şöyle özetliyor: "Tüm projelerimizin odağında,
eğitimde fırsat eşitliği yaratma arzusu var. Son olarak 'Van için
Türkiye Kumbarası' projesini başlattık. Kuracağımız öğretmen kampüsü,
öğrenci yurdu ve vereceğimiz burslarla bir eğitim seferberliği yaratmak
istedik. İstihdam yaratmak da bizim için çok önemli."
TÜRK TELEKOM'UN
YENİ GÜNDEMİ Türk Telekom CEO'su Gökhan Bozkurt ise KSS ajandasıyla
ilgili şunları söylüyor: "Eğitim, ağırlıklı öneme sahip. Gençlere
ideallerini gerçekleştirmeleri için destek olmayı hedefliyoruz. Türk
Telekom Okulları, Vitamin bağışı ve İnternet Evleri projelerimizi hayata
geçirdik. Çevre, eğitim ve spor başta olmak üzere çalışmalarımıza devam
edeceğiz."
P&G'NİN STRATEJİSİ P&G Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Saffet
Karpat, "Desteklenmesi gereken alanları belirleyip sosyal sorumluluk
projelerimizi hayata geçiriyoruz" diyor ve ekliyor: "Bunların başında
sağlık, eğitim, çevre ve çocuk gibi alanlar geliyor. P&G olarak
çevreye duyarlı ürünler üretirken, sosyal açıdan desteklenmesi gereken
alanlarda başarılı hamlelerle toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya
çalışıyoruz."
4- KAMU - STK - ÖZEL SEKTÖR EL ELE
2000'lerden itibaren şirketlerin bizzat işin içine girdiğini görüyoruz.
Derneklerle, vakıflarla, kamu kurumlarıyla işbirliğine imza atılıyor.
Turkcell'in "Kardelenler" projesi tam da bu yıllara denk geliyor. Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği işbirliğinde yürütülen çalışmayı Turkcell
CEO'su Süreyya Ciliv şöyle anlatıyor: "Kardelenler'i 2000'de hayata
geçirdik. Her yıl 10 bin kız öğrenciye burs veriyoruz. Burs sayısı 85
bini geçti." Yine ÇYDD işbirliğiyle Doğan Gazetecilik'in "Baba Beni
Okula Gönder" kampanyası da bu tarz projelerden biri.
"Türk Telekom Okulları" kampanyası ise başka bir örnek. Şirketin CEO'su
Gökhan Bozkurt, "MEB, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile
hayata geçirilen proje toplam 76 adet eğitim binasını kapsıyor. 30 bin
öğrenci modern eğitim ortamına kavuştu. 2007'de 190 olan mezun sayısı
2010'da 2 bin 50'ye yükseldi" diyor. Opet'in "Temiz Tuvalet" kampanyası
da 2000'lerde başlıyor. Opet Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk,
geldikleri noktayı şöyle özetliyor: "Önemli bir sorunu çözmeyi
hedefledik ve hatırı sayılı bir yol aldık. Kendi istasyonlarımızdan
başlayarak tuvalet temizliği ve hijyen bilincini yaygınlaştırmak
amacıyla MEB ve Kültür Bakanlığı ile işbirliği yaptık. 5 milyonu aşkın
kişiye ulaşan eğitimler verdik." Bir başka hijyen kampanyası ise
Unilever ve TEGV işbirliğiyle başlatılan "Eğlen, Öğren, Hijyen".
Enfeksiyona bağlı hastalıkları azaltmayı amaçlayan proje kapsamında 328
gönüllü çalışıyor ve toplam 16 bin 616 çocuğa ulaşılıyor.~
5- KAMPANYA DEĞİL, STRATEJİ
Bir sonraki adımda, yani günümüzde ise KSS konusunda bambaşka bir sürece
girmiş durumdayız. Yeni dönemde en dikkat çeken değişim, KSS'nin
kampanyalardan öte sürdürebilirlik odaklı bir şirket stratejisine
dönüşmesi. Konunun uzmanlarına göre de olması gereken bu. Orsa Stratejik
İletişim Danışmanlığı Kurucu Başkanı Salim Kadıbeşegil, KSS'nin
kampanyalarla sınırlı kalmaması gerektiğini vurguluyor ve ekliyor:
"Şirketlerin çalışan, müşteri, kalite, tedarikçi, çevre, iş güvenliği,
sürdürülebilirlik gibi konularda politikaları olmalı. İşlerini bunu
uygun yürütmeliler." Turkcell CEO'su Süreyya Ciliv'in "KSS Turkcell'de
işimizden ayrı olarak düşündüğümüz bir faaliyet değil, işimizin
kendisidir" sözleri de bu anlayışı özetliyor. Eczacıbaşı Topluluğu
CEO'su Erdal Karamercan, benzer görüşleri dile getiriyor: "70 yıldır
'kurumsal itibar' konusunu bir 'yönetim işlevi' olarak ele alıyor ve en
az ticari nitelikteki diğer faaliyetlere gösterdiğimiz titizlikle
yürütüyoruz. Bu kavram tek bir bölümünün görev tanımı değil. Tüm
çalışanların sahip çıkması gereken bir bakış açısı." "Kurumsal sosyal
sorumluluk bir iletişim aracı değil" diyen İş Bankası Genel Müdürü Adnan
Bali de onlarla aynı görüşte. Bali, "KSS, sürdürülebilir bir yaşam için
sorumlu iş yapabilme, değer yaratabilme becerisidir. Bu bakış açısına
uygun olarak projelerin toplumsal katkısının ön plana alınacağı bir
anlayışın yaygınlaşmasını ümit ediyoruz" diye konuşuyor. KSS, ŞİRKETLERE NE KAZANDIRIYOR? İTİBAR YÜKSELİYOR
Eczacıbaşı Topluluğu CEO'su Erdal Karamercan, itibara vurgu yapıyor ve
ekliyor: "Araştırmalarda, sosyal sorumluluk algıyı etkileyen bir unsur
olarak karşımıza çıkıyor. KSS çalışmaları Eczacıbaşı Topluluğu'nun
itibarını olumlu etkiliyor." DAHA MEMNUN MÜŞTERİ
Opet Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk'e göre yaratılan müşteri
memnuniyeti çok önemli: "2006'dan beri üst üste 6'ncı kez müşteri
memnuniyetinde sektör birincisi olduk. KSS duyarlılığımızın önemli bir
sonucu. En büyük ödülümüz tüketicimizin bize duyduğu güven ve
memnuniyet." KURUMSAL VATANDAŞLIK
Türk Telekom CEO'su Gökhan Bozkurt, "KSS projeleri, şirketlerin iyi
birer kurumsal vatandaş olarak kimliklerinin ve sosyal paydaşları ile
aralarındaki bağın güçlenmesini sağlıyor" diyor ve ekliyor: "Ancak
hedefin bununla sınırlı tutulmaması gerektiğine inanıyoruz. Bu
projelerin sürdürülebilir olmasına özen gösterilmeli." MARKA DEĞERİ ARTIYOR
Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane ise şunları söylüyor: "Bu tarz
çalışmalar hem kurum içinde hem kurum dışında markaya önemli bir değer
katıyor. Araştırmalar gösteriyor ki kurumların sergiledikleri sosyal
sorumluluk faaliyetleri, topluma fayda sağlamanın yanı sıra çalışan
bağlılığı açısından da olumlu etkiye sahip." MUTLU ÇALIŞANLAR
P&G Türkiye Yürütme Kurulu Başkanı Saffet Karpat da KSS'nin
çalışanlara etkisine değiniyor ve ekliyor: "KSS çalışmaları kurum adına
yapılan en tatmin edici faaliyetlerden biri. Ayrıca çalışanlar da içinde
bulundukları kurumla gurur duyuyor. Yöneticilerin öncü olmaları ve
motivasyon sağlamaları, çalışanları pozitif yönde etkiliyor."
6- ARTIK CEO'LAR DEVREDE
Sosyal sorumluluk stratejilerindeki bir diğer değişim de CEO cephesinde
yaşanıyor. Artık tepe yöneticileri bizzat KSS projelerinin içinde yer
alıyor. Uzmanlara göre bu durum samimiyetin gösterilmesi açısından
önemli. ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Argüden, "Artık
şirket yönetiminde ticari ve yönetimsel yetkinlikler kadar, bu
duyarlılıkları anlayabilme ve yönetebilme becerileri de önem kazanıyor"
diyor. ~
Salim Kadıbeşegil de Argüden'e katılıyor ve ekliyor: "Yöneticiler
gerçekten bireysel sorumluluklarının bilincinde bu çalışmaların içinde
yer alıp desteklemeli." Zaten büyük kurumlarda da bu eğilimi görmek
mümkün. Örneğin Turkcell CEO'su Süreyya Ciliv, "Sosyal sorumluluk
kişisel olarak çok önem verdiğim bir alan. Projelerimizin her aşamasında
süreçlere dahil olmayı önemsiyorum" diyor. Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane de aynı görüşte: "Biz CEO'ların sosyal
sorumluluk projelerinde etkin ve öncü rolü üstlenmesi önemli. Ben dahil
tüm Teknosa ailesi bunu çok önemsiyoruz." Garanti Bankası Genel Müdürü
Ergun Özen'e göre de CEO'ların buradaki duruşu çok önemli. Özen, şunları
söylüyor: "Kurumsal sorumluluk, faaliyet alanlarımız kadar stratejik
öneme sahip. Dolayısıyla bu alandaki projeler, üst düzeyde tartışılmalı,
kurumsal değerler ve bankanın vizyonu çerçevesinde değerlendirilmeli ve
karara bağlanmalı." Opet Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk ise
toplumun yükselen beklentilerinin bunda etkili olduğunu düşünüyor: "KSS
anlayışı son yıllarda daha da ivme kazandı. Şirketler bir yandan çalışma
biçimi ve yöntemlerinin çevreye verdiği negatif etkiyi minimuma çekme,
bir yandan da içinde bulundukları toplumun gelişimine katkı sağlama
çabası içinde" diyor. VUSLAT DOĞAN SABANCI / HÜRRİYET GAZETESİ YKB
"CİNSİYET EŞİTLİĞİNE ODAKLANIYORUZ"
KADIN VE ÇOCUK HAKLARI
"KSS stratejimizin odağında genel olarak 'insan hakları', spesifik
olarak ise toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve çocuk hakları var. 8
yıldır süren 'Aile İçi Şiddete Son!' kampanyası, ciddi bir farkındalık
yarattı. Medyanın dilinin değişmesine, koruyucu ve önleyici
uygulamaların artmasına katkı sağladı. Hürriyet'in kurucu üyesi olduğu
Haklı Kadın Platformu, her türlü ayrımcılığı önleme çalışması içinde yer
alıyor. HEDEFTE NELER VAR?
Bu projelere yatırılan her kuruş, Hürriyet'e, marka değerinin artması ve
çalışan memnuniyeti olarak geri dönüyor. Hürriyet çalışanlarının
memnuniyetinde, kurumsal duyarlılığın önemli bir rol oynadığını
görüyoruz. Bu alandaki çalışmalarımız derinleşerek devam edecek.
Medyanın kadına bakışını, bu konudaki dilini izlemeyi ve değiştirmeyi
sürdüreceğiz. Türkiye için çok yeni bir kavram olan 'cinsiyete duyarlı
bütçe' konusunu gündeme sokacağız. İlgili bakanlıklarla, STK'larla
işbirliklerimiz sürecek."
7- YENİ DÖNEMDE NELER ÖNE ÇIKIYOR?
Artık KSS, rekabetin ana unsurlarından biri. "KSS Faaliyet Raporu"
yayınlayanların sayısı giderek artıyor. Birçok Türk şirket, BM Küresel
İlkeler Sözleşmesi'ni imzaladı. Vestel CEO'su Ömer Yüngül, "Gelecek
nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak düşüncesiyle hareket ediyoruz.
2007'de Zorlu Grubu BM Küresel İlkeler Sözleşmesi'ni imzaladı.
Kararlılığımızı uluslararası platformda da kanıtladık" diyor. Global
Reporting Initiative (GRI) standartlarına göre raporlama yapanlar da
artıyor. GRI Yönetim Kurulu Başkanı Ernst Ligteringen, "Şirketler başarı
için sürdürülebilirliği bir iş stratejisi olarak bünyelerine entegre
etmeli. Raporlamalar, açışdan önemli" diyor. Yılmaz Argüden: "Yakın
zamanda KSS kapsamında değerlendirilen birçok konu zorunlu standartlar
haline gelecek. Şirketlerin yarattıkları çevresel, sosyal etkileri
değerlendirmeleri gereklilik olacak" diyor. Yeni nesil KSS'nin etkileri
bütçelere de yansıyor. Unilever Türkiye CEO'su İzzet Karaca, "Global
olarak her yıl sosyal sorumluluk çalışmalarına 90 milyon Euro ayırarak yarına yatırım
yapıyoruz" diyor. Opet Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk, "Yıllık KSS
bütçemiz 3 milyon dolar. Her yıl yüzde 10-15 artıyor" diye konuşuyor.
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ise şunları söylüyor:
"Faaliyetlerimizde sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir değer yaratma
bilinciyle hareket ediyoruz. KSS'ye ayırdığımız pay her dönem
yükseliyor." ~
BANKALARIN GÜNDEMİNDE DE KSS VAR
İŞ BANKASI NELER YAPTI?
Kültürel ve doğal değerlerin korunmasını, toplumsal gelişimin
desteklenmesini temel amaçları arasında gördüklerini söyleyen İş Bankası
Genel Müdürü Adnan Bali, KSS stratejilerini şöyle özetliyor:
"Odağımızda geleceğimiz olan çocuklar var. Bir yandan çocuklarımızın
eğitimine ve iyi yetişmelerine katkı sağlarken, öte yandan onlara temiz
bir çevre, yeşil bir ülke bırakabilmek için çeşitli çalışmalar
yürütüyoruz. Verdiğimiz destekle ülkemizde satranç öğrenen öğrenci
sayısı 2,5 milyona ulaştı. Bugüne kadar 4 milyon öğrenciye, 5 milyon
kitap dağıtıldı. '81 ilde 81 orman' projemizde 65 ilde 1,7 milyon fidan
dikildi. Elbette bu amaçlarla ayrılan fonlarımız her yıl hedeflerimiz ve
ihtiyaçlarımız doğrultusunda artış göstermektedir." AKBANK'IN STRATEJİSİ
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, KSS çalışmaları hakkında şu
bilgileri veriyor: "Faaliyetlerimizi sürdürülebilirlik raporu, çevre,
kültür ve sanat, gençlik ve eğitim, girişimcilik alanlarındaki
projelerimiz ve çalışanlarımızla gerçekleştirdiğimiz gönüllülük
faaliyetleri şeklinde özetleyebiliriz. Bunları yaparken kısa vadede bir
beklenti içinde değiliz. Kendimizi kalıcı değerler yaratmak konusunda
sorumlu hissediyoruz. Öte yandan bu çalışmaların başta marka değerimiz
olmak üzere kurumsal itibar, farkındalık, müşteri sadakati ve
uluslararası fonlara erişimi gibi konularda bankamıza kısa vadede de
önemli katkıları olmuyor değil. Gönüllülük projelerine çalışanlarımızın
gösterdiği katılım, her proje sonrası daha da artıyor. Bu durum bizleri
çok mutlu ediyor." GARANTI'DE KURUM KÜLTÜRÜ
Garanti Bankası'nın odağında ise toplumun kültürel ve eğitsel birikimine
katkıda bulunmak var. Genel müdür Ergun Özen, şunları söylüyor:
"Kurumsal sorumluluk bilinci, kurum kültürümüzün önemli bir parçası.
DNA'mızda bulunan bu anlayışla bankacılık faaliyetlerimizin yanı sıra
topluma yönelik çalışmalarımızı, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler
ekseninde şekillendiriyoruz. Farklı alanlardaki birikimimizi toplumun
hizmetine sunmanın yanı sıra kurduğumuz yenilikçi kurumlar ve köklü
oluşumlarına verdiğimiz desteklerle, kültürel ve sosyal yaşama değer
katıyoruz. Gelecek stratejimizi belirlerken, toplumumuzun ihtiyaçlarını
sürekli izliyoruz. Hedefimiz gerçek anlamda değer katan ve
sürdürülebilir çalışmaları hayata geçirmek ya da desteklemek."
"SORUMLULUK HEPİMİZİN"
ASIM KOCABIYIK/BORUSAN HOLDİNG ONURSAL BAŞKANI
ÖNCELİĞİM EĞİTİM
İnsanlar önce kendi çevresindeki noksanlıkların yarattığı zorlukları
görür. Benim için en önemli konu eğitimdi. 1992'de Borusan Kocabıyık
Vakfı'nı kurdum. Okullar, öğrenci yurtları, kütüphaneler, fakülteler
yaptırdık ve ilgililere teslim ettik. Genç öğrencilerimize eğitim bursu
sağladık. TEMA ÇALIŞMALARIM
Bir yandan da şahsi olarak TEMA ile doğduğum köy olan Afyon'un Tazlar
Köyü için çok kapsamlı bir kırsal kalkınma modeli geliştirdik. Sulama
sistemleri yapıldı, toprak verimliliği arttı. Öyle başarılı oldu ki
kentten kıra ters göç başladı. Büyük mutluluk duydum. 5 köylük yeni bir
proje daha başlattık. 2-3 yıl içinde bitecek. BAKIŞ AÇIM DEĞİŞMEDİ
Bunları hayır işi olarak değil, görev olarak telakki ettim. Bugün de
fikrim değişmedi. Ama artık sosyal sorumluluğa ayırdığım zaman ve enerji
arttı. Memleket ihtiyacı olarak gördüğüm konularda tesisler kurarak
ileri eğitim sistemlerini okullara kazandırmak gibi hedefler peşindeyim. GÖREVLERİMİZ VAR
Borusan 67 yıllık faaliyetinin neticesinde bugünlere geldi. Bizi bu
noktaya getiren toplumumuza karşı kendimizi sorumlu ve borçlu hissettik.
Toplumsal kalkınmayı, sadece kamu kesiminin sorumluluğu olarak telakki
etmedik. Hizmet borcumuzu ifa etmek için gayret gösterdik. Hala hepimize
düşen önemli sorumluluk ve görevler var.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?