Koç, “İyi şirket tanımına katılmıyorum” sözleriyle formüle ettiği sosyal sorumluluk stratejisini ayrıntılı biçimde anlattı...
Sosyal Sorumluluk anketinde ilk sırada yer alan Koç Holding’in yönetim kurulu başkanı ÖMER KOÇ, “Felsefemizin temelinde ekonomik büyümeyi, toplumsal gelişmeyle bir bütün olarak görmemiz yatıyor” diyor. İş dünyasının toplumsal meselelerle ilgili pozisyon alması ve harekete geçmesinin talep edildiği bir dönemde olduğumuza dikkat çekiyor. “İyi şirket” tanımına ise katılmıyor. İyilik kavramından ziyade, işlerinin ve toplumun ihtiyaçlarının gerektirdiği şekilde hareket etmeye dikkat ettiklerini vurguluyor ve ekliyor: “Toplumun dinamiklerini iyi analiz eden ve toplumsal meselelerin çözümüne katkı sağlayan şirketler, krizlere karşı daha dayanıklı, hatta uzun dönemde rekabetçilik anlamında da daha başarılı oluyor.”
MERHUM VEHBİ KOÇ, İŞ HAYATINA BAŞLAYIP İLK PARASINI kazandığı dönemde mahallede, çarşıda, halk arasında muhtaç olanlara yardım etmeye başladı. Zamanla ihtiyaç sahiplerine yardımdan büyük zevk aldığını gördü. Hayatı boyunca israftan kaçındı. Kendi anlatımıyla, “Boş yere yanan elektrik, akan su, gereksiz kullanılan araba” için mücadele etti. Fakat, hayır işlerine giden parayı harcamaktan hep zevk duydu. “Hayat Hikayem” kitabında şunları anlatıyor: “Şuna inandım ki toplum içinde bulunanlara yardım yapanlara Allah daima yardım eder, mislini verir. Gerçekten de hayatımda ben bu zevkleri tattım. Allah da bana isteğimden çok fazlasını verdi. Aradan yıllar geçti. İş adamlarının hayır işlerine, sosyal bir hizmet olarak, sistemli bir şekilde başlamalarının geldiğine inandım ve bu işte birkaç örnek de vererek, öncülük yapmak istedim.” Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç, yurt dışındaki örneklerinden de esinlenerek çok sayıda başarılı proje ve vakıfla, Türkiye’nin “öncü” kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarını başlattı. Yıllar içinde Koç Topluluğu’nun “sosyal değişim” yaratan projelerine yenileri eklendi. Vehbi Koç’tan sonra oğlu Rahmi Koç, ardından merhum Mustafa Koç aynı bayrağı taşıdı. Sürdürülebilir sosyal sorumluluk stratejisiyle, Koç Holding, bu alanın lider kurumlarından biri olarak Türkiye’de ilk sıralarda yer aldı. Capital Dergisi’nin gerçekleştirdiği Sosyal Sorumluluk Liderleri araştırması da bu çalışmalardan biri… Koç Holding ve liderleri, son yıllarda araştırmada hep ilk sırada yer aldı. GFK tarafından “halk” ve “iş dünyası” arasında yapılan 2018 araştırmasında da aynı sonuç çıktı. Koç Holding’i zirveye taşıyan bu sürdürülebilir stratejiyi ve yeni döneme yönelik planlarını, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç ile konuştuk. Koç, “İyi şirket tanımına katılmıyorum” sözleriyle formüle ettiği sosyal sorumluluk stratejisini ayrıntılı biçimde anlattı:
Dünyaya baktığımızda gündemin en başında, öncelikle çağın getirdiği teknolojik gelişmeler var. Bunlar insanlığa büyük fırsatlar sunuyor ve bizleri çok heyecanlandırıyor. Teknolojide, beklenenden de hızlı ilerleyen gelişmeler yaşantımızı kolaylaştırıyor, iş modellerimizi değiştiriyor. Bu gelişmelerin yarattığı fırsatları yakından takip etmemiz ve işlerimizin merkezine koymamız çok önemli. Ancak diğer yandan, bu olumlu tabloya tezat oluşturacak gelişmeler de var. Teknolojinin getirdiği belirsizlikler, siyasi ayrışmalar ve eşitsizlik arttıkça, buna bağlı olarak umutsuzluğun da arttığı bir dünya gözlemliyoruz. Küresel çapta yapılan araştırmalar, özellikle gençlerin, mevcut kurumlara ve yapılara hemen hiç güvenlerinin kalmadığını; yolsuzluklar ve gelir eşitsizliklerinden son derece rahatsız olduklarını gösteriyor. Eşitsizlikleri değerlendirdiğimizde sorun gelir eşitsizliğinden çok daha öte, toplumun tüm kesimlerinin eğitime, internete ve sağlık hizmetlerine erişimi, aynı zamanda kadın, erkek, genç, yaşlı veya engelli tüm bireylerin ekonomiye katılımını anlıyoruz. Eşitsizlikler sadece toplum içinde uyuşmazlıklara neden olmuyor, aynı zamanda uzun vadede ekonomik büyümenin de önünde bir engele dönüşüyor. Toplumlar her türlü soruna karşı daha kırılgan hale geliyor. Üstelik yeni dijital çağda istihdam ve iş gücü yapısının önemli bir değişim göstereceğini de dikkate alırsak; tüm dünyada ayrışmaların daha da büyümesi tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Robert Kennedy, 1968’de bir üniversitede yaptığı konuşmasında çok önemli bir tespitte bulunmuş. Diyor ki, “Gayrisafi yurt içi hâsıla çocuklarımızın sağlığını, aldıkları eğitimin kalitesini hesaba katmıyor. Edebiyatımızın ve sanatımızın güzelliğini hesaplamıyor. Siyasal tartışmalarımızın niteliğini dikkate almıyor. Ülkemize sevgimizi ve bağlılığımızı da önemsemiyor. Özetle, gayrisafi yurt içi hâsıla, hayatı yaşanabilir kılan unsurlar hariç her şeyi ölçüyor!” Aslında en temel hata, özünde insanlığın refah ve huzurunu artırmayı hedefleyen ekonomik sistem, kurum ve yapıların, zamanla insan odaklı yaklaşımlardan uzaklaşmaları oldu. Özellikle her kesime fırsat eşitliği sağlanması en kritik konu olarak önümüzde duruyor. Daha kapsamlı ve iş birliği odaklı bir büyüme modeline olan ihtiyaç giderek artıyor.
İş dünyasının toplumsal meselelerle ilgili pozisyon alması ve harekete geçmesinin talep edildiği bir dönemdeyiz. Tam da bu nedenle, toplumsal meselelere bakışımızı, işimizden bağımsız düşünemeyiz. Dolayısıyla, “iyi şirket” diye bir kavramın yanlış olduğunu düşünüyorum. İyilik kavramından ziyade, işimizin ve toplumun ihtiyaçlarının gerektirdiği şekilde hareket etmeyi gündeme getirmeliyiz. Bizim için bu konudaki dönüm noktalarından biri 2006 yılında Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalamamız oldu. Aradan geçen zaman içinde toplumsal meselelere yönelik özel sektörün rolü daha da önem kazandı. 2015 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri veya iklim değişikliği konusunda Paris Anlaşması, sürdürülebilir kalkınmanın sadece devletlerin sorumluluğu olmadığını açıkça gösterdi. Toplumların karşı karşıya olduğu çok boyutlu ve karmaşık sorunlara, herkesin katkı vermesi ve üzerine düşeni yapması gerekiyor. Geçtiğimiz yıl, topluluğumuzda farklı sektörlerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine nasıl katkı verebileceğine yönelik bir rapor hazırladık. Şimdi şirketlerimiz kendi üzerine düşen sorumluluğu ve ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için çalışıyor. Bugün artık biliyoruz ki toplumun dinamiklerini iyi analiz eden ve toplumsal meselelerin çözümüne katkı sağlayan şirketler, krizlere karşı daha dayanıklı, hatta uzun dönemde rekabetçilik anlamında da daha başarılı oluyorlar. Esas emeğimizi “iyi şirket” olarak bilinmek için değil, işimizin, ülkemizin ve dünyamızın bugün ve gelecekte de var olması için göstermeliyiz.
Felsefemizin temelinde ekonomik büyümeyi toplumsal gelişmeyle bir bütün olarak görmemiz yatıyor. Geçmişten gelen mirasımız, etki gücümüz ve lider rolümüz bizlere eşsiz bir fırsat sunuyor. Gerçekleştirdiğimiz araştırmalarda görüyoruz ki insanlar Koç Topluluğu’nu sanayinin ve toplumun dönüşümünü sağlayacak bir rol model olarak kabul ediyor.Evrensel değerleri çıpamız olarak kabul etmiş olmanın bunda önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Sürdürülebilir, kârlı büyüme hedefimize doğru ilerlerken, insanlardan aldığımız güçle, onlarla birlikte değişime liderlik etmeyi, ülkemizde ve dünyada olumlu bir fark yaratmayı hedefliyoruz. Bunu ancak çalışma arkadaşlarımız, müşterilerimiz, iş ortaklarımız, bayilerimiz ve tedarikçilerimizle birlikte omuz omuza çalışarak başarabiliriz. Hatta, bu sebeple, küresel vizyonumuza yönelik yaklaşımımızı “Geleceğe. Birlikte” olarak ifade ediyoruz. Toplumsal meseleler söz konusu olduğunda, tek başına karar almak veya yola çıkmak mümkün değil. Bu nedenle, konuların uzmanlarıyla iş birlikleri kurmayı önemsiyoruz. Sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, kamu kuruluşları ve hatta diğer şirketler gibi alanlarında lider kurum ve kuruluşları çözüm süreçlerine dâhil ederek hayal ettiğimiz geleceğe birlikte hareket ediyoruz.
~
Vehbi Koç’un bizlere en büyük mirası, yaşadığımız topluma ve ülkemize, üreterek değer katmak ve bunu yaparken de etrafımızda olup bitene karşı sorumlu birer vatandaş olmaktır. Eğitimden sağlığa, aileden çevreye kadar pek çok sorunda önemli toplumsal roller üstlenen TEMA,Türk Eğitim Vakfı, Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı gibi kuruluşların temelinde de Vehbi Koç’un imzası vardır. Türkiye’nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı ise önümüzdeki yıl yarım asrını tamamlayacak. Kurulduğu günden bu yana en temel gereksinimlerimiz olan eğitim, sağlık ve kültür alanlarında yönetimini üstlendiği kurumlar ve desteklediği projeler ile ülkemizin kalkınmasına katkı sağlamaya devam ediyor. Bu mirasımızı biz de her yıl daha da ileriye taşımak için çalışıyoruz.
Topluluğumuz son 90 yılda eğitim, sağlık, kültür alanlarında gerek hayata geçirdiği toplumsal projeler, gerekse Vehbi Koç Vakfı’nın değerli kurumlarıyla model çalışmalar ortaya koydu. Yarattığımız iyi örnekler kendi sınırlarını aşan bir etkiye sahip. Hayırsever kişi ve kuruluşların, yarattığımız “mükemmeliyet merkezlerinden” ilham alması; kurumlarımızda ve projelerimizdeki standartların yurt çapında yaygınlaşmasına imkân verdi. Özellikle son 10 yıla baktığımda iz bıraktığını ve örnek oluşturduğuna inandığım dört toplumsal yatırımımız olduğunu düşünüyorum. Bunlar, Koç Üniversitesi Hastanesi’nin kurulması, Meslek Lisesi Memleket Lisesi ve Ülkem İçin projeleri ile İstanbul Bienali’ne verdiğimiz destek.
Koç Üniversitesi Hastanesi, toplumun tamamına hizmet eden anlayışının yanı sıra tüm bilim dallarıyla ortaklaşa yürüttüğü dünya çapında araştırma projeleriyle bizi gururlandırıyor. Meslek Lisesi Memleket Meselesi ise mesleki eğitimin özendirilmesi amacıyla başlattık ve zaman içinde binlerce gence ulaştık. İlk yıllarda burs, staj ve istihdamda öncelik fikriyle başlamışken, daha sonraki yıllarda çok daha kapsamlı bir yapıya kavuştu. Dönüm noktalarından biri mesleki eğitimde okul-işletme işbirliği modelinin oluşturulmasıydı. Geçtiğimiz yıllarda Özel Sektör Gönüllüleri Derneği aracılığıyla bu programı tüm iş dünyasına devrettik ve başarılı uygulamaları heyecanla takip ediyoruz. Aynı dönemde başlatılan ve hala devam eden bir diğer çalışmamız Ülkem İçin projesi. Bu projede amacımız öncelikle kendi etki alanımızda bir fark yaratmak. Özellikle çalışanlarımız ve bayilerimiz ile toplumsal meseleler konusunda birlikte hareket ediyoruz. Son 10 yıl içinde kan bağışından ormanlaşmaya, engellilikten toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar farklı alanlarda çalışmalar yaptık. Odaklandığımız her alanda yaklaşık 100 bin kişiye doğrudan ulaşma imkânımız oluyor, bu da çok kolay elde edilemeyecek büyük bir etki. Son olarak, dünyanın en önemli bienallerinden biri haline gelen İstanbul Bienali’ni desteklemekten büyük gurur duyuyoruz. Özellikle gençleri güncel sanatla buluşturmanın ve hatta tanıştırmanın özgür düşünce yolundaki en önemli unsurlardan biri olduğunu düşünüyorum. Geçen yıl, neredeyse yarım milyon sanatseverin İstanbul Bienali’ni ziyaret etmiş olması bizim için fevkalâde memnuniyet verici.
Bugünün dünyasında ekonomik gelişmenin ana kaynağı, dinamosu, insandır. Yaratıcı, eğitimli, katma değer yaratabilen yeterli insan kaynağına sahip olmadan ne ekonomik gelişimi sürdürebiliriz ne de rekabetçi olabiliriz. Bu tür bir insan kaynağı ise ancak standartları yüksek bir eğitim ve kültür hayatı ile mümkün. Ülkemizdeki eğitim kalitesi ve fırsat eşitliği, gelecekte ülkemizin ve özel sektörün, dünyadaki konumunu belirleyecek en kritik unsurlardır. Dünyadaki baş döndürücü değişime ayak uyduracak ve hatta bunu şekillendirecek nesilleri yetiştirebildiğimiz ölçüde, aydınlık ve çağdaş bir geleceğimiz olacağına kâniyim. Teknolojiyi tüketim için değil, üretim için kullanmaya başlayabilmeliyiz. İhtiyacımız bu yöndeyken, dünya ile aramızdaki uçurum her geçen gün açılıyor. Yetenekleri ya ortaya çıkaramıyoruz ya da sonrasında kaybediyoruz. Gençler için özgür düşünme ortamını oluşturmalı, çocuklarımızı yaratıcı düşünmeye teşvik etmeliyiz. Bugün bizlere düşen en büyük sorumluluk; gençlerin tekrar hayal kurabilmesini ve hayallerini dile getirmelerini sağlamak. Burada ailelere, öğretmenlere, öğretim kurumlarına ve iş dünyasına çok büyük bir rol düşüyor. Çocuklarımızın kendilerini ve dünyayı tanımaları için uygun ortamı yaratmalıyız. Önümüzdeki dönemde ülkemizin küresel rekabetteki yerini alabilmesi için, gençlerin yeni yetkinlikler kazanmaları konusuna odaklanacağız. Buradaki en büyük gayemiz, gençlere sadece ihtiyaçları olacağını düşündüğümüz yetkinlikleri aktarmak değil, gençlerin, özgür iradeleriyle geleceklerini inşa etmeleri için umut, ilham ve heyecanı verebilmek.
~
KOÇ TOPLULUĞU’NUN TOPLUMSAL FAYDA YAKLAŞIMI 1 Vehbi Koç’un bizlere en büyük mirası, yaşadığımız topluma ve ülkemize, üreterek değer katmak ve bunu yaparken de etrafımızda olup bitene karşı sorumlu birer vatandaş olmaktır. 2 Özellikle her kesime fırsat eşitliği sağlanması en kritik konu olarak önümüzde duruyor. Daha kapsamlı ve iş birliği odaklı bir büyüme modeline olan ihtiyaç giderek artıyor. 3 “İyi şirket” diye bir kavramın yanlış olduğunu düşünüyorum. İyilik kavramından ziyade, işimizin ve toplumun ihtiyaçlarının gerektirdiği şekilde hareket etmeyi gündeme getirmeliyiz. 4 Toplumların karşı karşıya olduğu çok boyutlu ve karmaşık sorunlara, herkesin katkı vermesi ve üzerine düşeni yapması gerekiyor. 5 Esas emeğimizi “iyi şirket” olarak bilinmek için değil, işimizin, ülkemizin ve dünyamızın bugün ve gelecekte de var olması için göstermeliyiz. 6 Dünyadaki baş döndürücü değişime ayak uyduracak ve hatta bunu şekillendirecek nesilleri yetiştirebildiğimiz ölçüde, aydınlık ve çağdaş bir geleceğimiz olacağına kâniyim. 7 Bugün bizlere düşen en büyük sorumluluk; gençlerin tekrar hayal kurabilmesini ve hayallerini dile getirmelerini sağlamak. 8 Önümüzdeki dönemde ülkemizin küresel rekabetteki yerini alabilmesi için, gençlerin yeni yetkinlikler kazanması konusuna odaklanacağız. |
“KADINLARIN İŞ HAYATINA KATILIMI İÇİN BÜTÜN OLANAKLARI HAREKETE GEÇİRMELİYİZ” KÜRESEL BİR AĞ HeForShe hareketi, UN Women öncülüğünde toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşacağımız bir dünya vizyonuyla başladı. Bugün ise 1 milyon çalışan, 700 bin öğrenci, 550 milyon vatandaşa ulaşan küresel bir ağ. İş ve akademi dünyası ile ülke liderlerinin de içinde yer aldığı bu hareketin bir parçası olmak, hem hayata geçirdiğimiz iyi uygulamaların yaygınlaşmasına, hem de ortak sorunlar için birlikte hareket etmemize imkân sağlıyor. HEDEF CİNSİYET EŞİTLİĞİ Gerek uluslararası, gerekse ulusal düzeyde yürütülen çalışmalarla bu alandaki farkındalığın giderek artması umut verici. Ancak, ne yazık ki Dünya Ekonomik Forumu, eşitlik yolunda daha aktif çaba göstermezsek toplumsal cinsiyet eşitliğine 217 yıl sonra ulaşabileceğimizi açıkladı. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik mevcut çabaların yeterli olmadığını bir kez daha gösterdi. 30 ŞİRKETİMİZ İMZALADI Topluluğumuzda son üç yıldır artan bir kararlılıkla toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıl, toplamda 30 Koç Topluluğu şirketi Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi İlkeleri’ni imzaladı. Böylece topluluk olarak Kadının Güçlenmesi İlkeleri’nin Türkiye’deki en güçlü destekçilerinden biri haline geldik. Ön yargıları yıkma hedefiyle, Ülkem İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’yle başta çalışma arkadaşlarımız olmak üzere 84 bin kişinin toplumsal cinsiyet eşitliği kavramıyla tanışmasını ve bu konuya yönelik kalıp yargılarını değiştirmek üzere adım atmasını sağladık. Kadınların iş hayatına katılımı, istihdamda kalmaları ve karar verici konuma gelmeleri için tüm iş dünyası olarak elimizdeki imkânları harekete geçirmemiz gerekiyor. Bunun için de özellikle farklı alanlardaki fikir önderlerinin bir araya geldiği HeForShe gibi platformlar çok önemli. |
AJANDADAKİ KONULAR Toplumsal yatırım anlamında ajandanızda hangi yeni konular yer alıyor? Hızlı teknolojik dönüşümle birlikte, dünyada küresel rekabet yeniden tanımlanıyor. Önümüzdeki dönemde ülkemizin de bu rekabet içerisinde yer alabilmesi için birçok alanda atılım yapmamız icap ediyor. Bu anlamda da yeni dijital çağda bizi rekabetçi kılacak ortamın hazırlanması, bilim, teknoloji ve inovasyonu besleyecek iklimin yaratılması hayati önem arz ediyor. Biz gelişmekte olan, bir an önce gelişmek isteyen, bunun için de hızlı koşmak zorunda olan bir ülkeyiz. Ekonomik göstergelerin hayati bir önemi var elbette, ama ekonomik konularda olduğu gibi, bilimde, eğitimde, sağlıkta ve kültürde gelişmiş ülkelerde standartlar neyse, Türkiye olarak kendimize bu hedefleri koymalıyız. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?