Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş bir sanayici olan Mehmet Şuhubi, tam 85 yaşında. Çocukluğu Jules Vernes’i ve çizgi roman Bay Tekin’i okuyarak geçti. Bu yüzden en büyük tutkusu hep yeni i...
Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş bir sanayici olan Mehmet Şuhubi, tam 85 yaşında. Çocukluğu Jules Vernes’i ve çizgi roman Bay Tekin’i okuyarak geçti. Bu yüzden en büyük tutkusu hep yeni icatlar, keşifler oldu. 75 yaşında bilgisayar öğrenen, her ay fütürist iş adamı ve CEO’ları kurduğu think-tank grubunda bir araya getiren Şuhubi, “Hayatım boyunca hep ilerici olmaya çalıştım” diyor ve ekliyor: “10 yıl önce bilgisayar kullanmayı öğrendim. Şimdi en büyük derdim Blackberry’ye alışmak.”
Geçtiğimiz ay 85 yaşına giren Mehmet Şuhubi, 61 yıl bir fiil çalıştı. Bir süre profesyonel yöneticilik yaptıktan sonra da kendi etiket fabrikasını kurdu. Kısa sürede Avrupa’nın en büyük etiket üreticilerinden biri oldu.
Bu arada İSO’dan TESEV’e TÜSİAD’dan İKV’ye kadar 20’nin üzerinde sivil toplum örgütünde görev yaptı. Birçoğunun kuruluşunda yer aldı. 2 yıl önce de etiket şirketi Paxar-Teslo’yu Amerikalı ortaklarına bırakarak iş hayatından tamamen emekli oldu.
“Hayatım çok yoğun çalışmakla geçti. Yaşıtlarım gibi seyahat ederek tavla oynayarak vakit geçiremiyorum” diyen Şuhubi, eskiden olduğu gibi yine zamanın büyük bir bölümünü sivil toplum kuruluşlarında geçiriyor.
Hala TÜSİAD Parlamento İşleri Komisyonu ve Mali İşler Komisyonu’nun başkan yardımcılığını yürütüyor. Başkanlarla sürekli fikir alışverişinde bulunuyor. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’ndan ise “Yakın dostum ve ağabeyim” dediği Nejat Eczacıbaşı’nın anısından dolayı kopamadığını söylüyor.
“Hayatım boyunca hep ilerici oldum” diyen Şuhubi, 75 yaşında sonra öğrendiği bilgisayar sayesinde evinin bir odasını ofise dönüştürmüş. Sivil toplum örgütleriyle ilişkileri buradan yönetiyor. Google’da yeni teknolojileri, buluşları araştırıyor. Torunları ile Skype’den konuşuyor. 10 yıldır dünya fütüristlerini okuyor. 2 yıl önce kurduğu düşünce kulübünde de iş yerlerinde fütürist düşünceleri uygulayan CEO ve patronlarla bir araya gelip Türkiye’nin geleceğini tartışıyor.
Capital, Şuhubi ile teknoloji tutkusunu, 75 yaşında nasıl bilgisayar kullanmayı öğrendiğini ve tabii ki Türkiye’nin geleceğini konuştu.
“İlk Bilgisayarım Kızımın Hediyesi”
“Benim 75 yaşıma kadar bilgisayarla hiç ilişkim olmadı. 10 yıl önce kızlarımdan biri yaş günümde bilgisayar hediye etti. Diğer kızım da dijital fotoğraf makinesi getirdi. Daha önce siyah beyaz fotoğraf çekme merakım vardı. Dijital fotoğraf makinesinden hiç haberim yoktu. Bilgisayarı ise hep öğrenmek istiyordum. İş yerimde 150’ye yakın bilgisayar olmasına rağmen açıp kapamasını dahi bilmiyordum. Çalışanlardan birini çağırıyordum ve bana bilgisayar kullanmasını göstermesini istiyordum. ‘Hep çok basit’ diyorlardı ama ben bir türlü öğrenemiyordum.
Bir gün iş yerimdeki çalışanlardan bilgisayarın nasıl kullanıldığını A’dan Z’ye yazmalarını istedim. ‘Sol işaret parmağınızla basınca şu tablo çıkacak. Ondan sonra da şuraya basacaksınız’ diye yazıp getirdiler. Bu şekilde biraz bilgisayar kullanmayı geliştirdim. O yıl da bir kitap yazmaya karar vermiştim. Hatıralarımın bir kısmını teybe aldım ve sekreterime verdim. Kendisi 20 gün boyunca çözüp getiremedi. “Olmayacak” dedim ve kendim yapmaya karar verdim. İlk önce Word programı nasıl çalışır onu öğrendim. Bir ay içinde kitabımı yazıp bitirdim. Böylece bilgisayar kullanmayı öğrenmiş oldum.
“En Büyük Derdim Blackberry”
Ancak e-mail nasıl atılır? Excel nasıl kullanılır? haberim yoktu. Bir gün Rotary Kulübü’nün toplantısında bir arkadaşım ‘yaşlılara bilgisayar eğitimi’ konusunda kitap yazdığını söyledi. Derhal 10 tane aldırttım ve benim yaşımda olan arkadaşlarıma dağıttım. Ondan sonra da bilgisayar bilgimi epey bir geliştirdim.
Boş zamanlarımda dijital fotoğrafla uğraşmaya başladım. Bir Brezilya seyahatimde kızımla bir papağının fotoğrafını çekmiştim. Etraflarında da bir sürü tanımadığım kişi vardı. Önce diğer insanları fotoğraftan silip çıkarayım ve buralara ağaçlar koyayım dedim ve baktım becerdim. Ondan sonra birçok seyahatimde başka resimler üzerinde çalışmaya başladım. Tüm bunlar esasında merakınız varsa yeni teknolojilere adapte olmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Şimdi beni en çok düşündüren kızlarımın yeni hediyesi Blackberry. Aldım, baktım ancak tuşları çok küçük. Şimdi bunu öğrenmeye çalışıyorum. Benim için yepyeni bir şey. Ancak mühim olan benim için yeni olan bir şeyi benimseyip öğrenme gayreti içinde olmam.
Yaşıtlarından Farklı
85 yaşındayım. 1949 yılında iş hayatına atıldım. 60 yıldan fazla süredir bilfiil çalıştım.
Normalde benim yaşımdaki bir insanın seyahatlerde dinlenerek veya arkadaşlarıyla tavla oynayarak vakit geçirmesi beklenir. Ancak öyle olmuyor. Benim hayatımın gelişim süreci içinde çok yoğun bir çalışma dönemi var.
Emekli oluncaya kadar ki çalışma saatlerim alışılmışın dışındaydı. Sabah 7’de evden çıkıyordum gece geç saatlere kadar çalışıyordum.
Görev yaptığım sivil toplum kuruluşlarına da gerekirse hafta sonları gidip çalışıyordum. O yoğun çalışma içinde hep ilerici olmaya önem verdim. Aynı zamanda da Türkiye’nin geleceği için önemli olduğuna inandığım 20’ye yakın sivil toplum örgütünde görev yaptım. Bunların hiçbirini aksatmadan yürüttüm.
2 yıl önce de şirketimi Amerikalı ortaklarıma devrederek emekli oldum. Bugün de zamanımın büyük bir b��lümü kurucuları arasında yer aldığım sivil toplum kuruluşlarıyla geçiyor.
“Yaşamıma Destek Oluyorlar”
Özellikle 3 konu benim için vazgeçilmez şekilde önemli. Bunlardan biri TÜSİAD, ikincisi Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, üçüncüsü de İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı.
TÜSİAD’a 1976 yılında Feyyaz Berker aracılığıyla girmiştim. Burada parlamento işleri ila mali işler komisyonlarında başkan yardımlığı görevim devam ediyor. Başkanlarla sürekli temas halindeyim. Sürekli fikir alışverişinde bulunuyoruz.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nı ise yakın dostum ağabeyim Nejat Eczacıbaşı’ndan miras kaldığı için bırakamıyorum. Vakfın kurucular kurulu başkan yardımcısıyım ve buradaki görevimden hiçbir zaman vazgeçmedim ve vazgeçmeyi de düşünmüyorum. Bunların dışında genel kurullarını idare ettiğim pek çok sivil toplum örgütü var. Arada bir konu olursa gelir bana danışırlar. Tüm bu faaliyetler benim yaşamıma destek veren unsurlar.
Şu ana kadar hiçbir STK toplantısına geç kalmadım. Geç kalanların da ‘trafik vardı’ mazeretini kabul etmedim. Gelenlerle toplantıyı yaptım. Onun için bugün bana 7’den 7’ye çalışmak az çalışmışlık gibi geliyor.
“Evde Home Ofis Kurdum”
Tüm bu çalışmaları yürütmek için evde home ofis kurdum. İlişkilerimi maille ve faksla idare ediyorum. Başka bir meşgalem yok. En büyük derdim de eşimin evde oturduğum zaman devamlı olarak ‘Nasılsın?’ diyerek kahve ya da çay getirmesi. Bu beni çileden çıkarıyor. ‘Evde yokum diyorum’ dinleyen yok. Odama çekildiğim zaman beni kimse rahatsız etmesin istiyorum. Merak ediyorlar, çay ikram etmek istiyorlar. Ben olmadığımda ne yapıyorlardı açıkçası çok merak ediyorum.
Bilgisayar başında çalışmaktan yorulduğum zaman kitap okuyorum. Son 10 yıldır dünya fütüristlerini okuyup araştırıyorum. Bunun dışında Google Earth’den gideceğim yerleri buluyorum. Gideceğim yerleri önceden görüyorum. Örneğin en son eşim katarakt ameliyatı olmadan google’dan ameliyatın nasıl yapıldığını araştırdım. Katarak ameliyatı olmadan önce de eşime gösterdim. Ancak hala torunlarım bilgisayar kullanmamla dalga geçiyor. Şimdi bana Skype’yi öğretmeye çalışıyorlar. ‘Dedeciğim niye öğrenmiyorsun’ diye yazıyor bir torunum. Ben de “Gel de sen öğret” diye cevap yazıyorum.
Bunun dışında belgesel filmleri seyretmekten çok zevk alıyorum. Özellikle haşaratlarla ilgili belgesellerin nasıl çekildiği ilgimi çekiyor.
“Yeni İcatlara İhtiyacımız Var”
Beni en çok 20-30 yıl sonrasının nasıl olacağı ilgilendiriyor. Türkiye’nin ise bu şartlar altında devam etmesi durumunda hiçbir zaman rekabet üstünlüğü elde edebileceğini düşünmüyorum.
G20 ülkeleri arasına girebilmemiz için bugünden hangi yeni teknolojilere yatırım yapmamız gerektiğini belirlememiz lazım. Çok tehlikeli bir dönemden geçiyoruz.
En zengin ve güçlü ülkeler arasına girebilmemiz için 58 yıldır söylediğim gibi yeni buluşlar yapmamız gerekiyor. Özellikle bu noktada çok sıkıntılıyız. Dünyada en çok para kazanan, en güçlü ülkelerde kolektif başarıdan çok bireysel başarılar var. Bu yüzden yeni icatlara, ‘olmazı başaran’ insanlara çok ihtiyacımız bulunuyor.
Türkiye’de ilerici ve atılımcı hareketlerin yapılamamasında yanlış siyasi kararlar çok büyük rol oynuyor. Dolayısıyla Türkiye’nin bir an önce en yeni teknolojilere yatırım yapmayı kabul ederek gençleri ona göre yönlendirmesi şart. Bu yönlendirmeyi yapmadığı taktirde geri kalmış ülkelerin arasına yerleşiriz. Çünkü bu şartlarda katma değeri son derece kısıtlı olan yerlerde dışarıdan alınan teknolojilerle ihracat yapmak Türkiye’nin borçlanma kapasitesi azaltmayacak. Bunun için de her tarafa teşvik vererek değil en yeni teknolojilere teşvik vermek suretiyle hedeflerimize ulaşabileceğimizi düşünüyorum.”
“Teknoloji Çocukluk Tutkum”
Çizgi Romanla Başladı
“Benim için teknoloji hep en büyük tutku oldu. Çocukluğumda ilk aldığım dergi Çocuk Sesi adlı bir dergiydi. Cağaloğlu’nda satılırdı. Pazartesi günü satılan dergiyi gider cumartesi günü alırdım. Dergide bir tek okuduğum çizgi roman vardı. O da Bay Tekin’di. O resimli romanda gördüğüm şeyler havada uçan kanatsız cisimler, kendilerine kanatlar takan insanların havada uçarak bir yerlere gidip geldiğiydi. Tüm bunlar beni delicesine heyecanlandırırdı.
Jules Verne Hayranı
Ortaokula başladığımda ise Jules Verne’e merak saldım. Jules Verne külliyatının tamamını en az 3 defa okuyup bitirdim. Sonra bütün hayatım boyunca baktım ki arzın merkezine seyahat hariç Jules Verne’in kitaplarında okuduğum her şey yapıldı. Tüm bunlar beni bütün hayatım boyunca ilerici düşüncelere doğru itti. Son 10 yıldır da dünyanın en büyük fütüristlerinin eserlerini okuyorum.
“İşimde Hep İlerici Oldum”
Makine mühendisi olmak isteyip de olamayan biri olarak hayatım boyunca fabrikaların muhasebe bölümleri yerine ürettim hatlarında dolaştım. Birçok fabrikayı sıfırdan kendim kurdum. Pek çok iş adamı fabrika kurarken gelip bana danıştı. 15 yıldır da Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın danışma kurulu üyesiyim. Burası katiyen vazgeçmeyeceğim en önemli görev telakki ettiğim yerlerin başında geliyor.”
“En Yeni Projem: Thınk-Tank Grubu”
Her Ay Toplanıyoruz
“ En yeni projem think tank grubu. 2007 yılında Türkiye’nin geleceğini konuşmak üzere böyle bir grup kurduk. Her ay fütürist düşünceleri iş yerlerinde uygulayan CEO’ları ve iş adamlarını toplayıp Türkiye’nin geleceğini konuşuyoruz. Amacım ‘2030’larda nasıl bir Türkiye olmasını istiyoruz?’ sorusuna cevap bulabilmek.
Çekirdek Ekip 9 Kişi
Bu değişimlerin olması için hangi yeniliklerin olması gerektiğini, dünyada neler olacağı gibi konuları araştırıyoruz. Burada tamamen buluş arayışı içindeyiz. Şimdilik iş dünyasından, yönetici ve akademisyenlerden oluşan 9 kişilik bir çekirdek ekibimiz var. Hepsi de Türkiye’nin önde gelen tanınmış iş adamları ve profesörleri. Amacımız bu sayıyı ileride daha genişletmek.
En Kritik Konu Adalet
Bir toplantımıza IBM’in stratejistleri de katıldı. Yeni teknoloji ve buluşlar hakkında görüş verdiler. Örneğin, Türkiye’nin en çok uğraşılması gereken olayı olarak adalet sistemini görüyoruz. 15-20 yıl süren davalar var. Bu sistemin içine teknolojiyi maksimize ederek sokmamız gerekiyor. Bilirkişiye devretmeden karar verme imkanlarını kurmak lazım. Bunun dışında 20-30 yıl sonra Türkiye’nin çalışma hayatı nasıl olacak diye merak ediyorum.”
“Hep Mühendis Olmak İstedim”
Kapalıçarşı’da Büyüdüm
“Çok kalabalık bir ailenin fertlerinden biri olarak çalışmak mecburiyetindeydim. Babamın Kapalıçarşı’da, yağlıboya, küçük eşyalar satan bir yeri vardı. Hatırlıyorum, 6 yaşımdan itibaren annem beni evde oturtmadı. Dükkana gidip babama yardım ederdim. Bunun bana önemli yararı oldu. Bütün hayatım, babamı ziyarete gelen insanları, babamdan alışveriş eden insanları dinleyerek geçti. Benden 20-30 yaş büyüklerin konuşmalarını dinleyerek büyüdüm.
İstemeyerek İktisat Okudum
Mühendis olmak istiyordum. Fakat o zaman full time okumak mecburiyeti vardı. Babam üzülerek dedi ki, “Oğlum, ben artık tükendim. Kardeşlerin evlendi. Sen şimdi çabuk ve hızlı çalışarak yüksek tahsil yapmalısın. Sana verebileceğim destek çok az.” Babamı çok severdim. Böylece makine mühendisi olmayı hayal ederken babamın Kapalıçarşı’daki işinden dolayı hiç sevmediğim halde şimdiki adı Marmara Üniversitesi olan Yüksek Ticaret Mektebi’ni bitirdim.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?