Nobel ödüllü ekonomist Prof. Angus Deaton ile Amerikan Rüyası’nın başına gelenlerden hareketle kapitalizmin geleceğini konuştuk...
Aslı Sözbilir
“Umutsuzluk Ölümleri ve Kapitalizmin Geleceği” kitabının yazarı, Nobel ödüllü ünlü ekonomist ANGUS DEATON, salgında kötü sınav veren kapitalizmin geleceği nasıl olacak sorumuza, “Kapitalizmin tamir edilmesi gerek, terk edilmesi değil” şeklinde yanıt veriyor. Ona göre globalleşme ve otomasyon hem işleri hem de o işlerle birlikte bir yaşam tarzını yok etti. Ancak Deaton globalleşme otomasyonun uzun vadede bizi daha iyi duruma getireceğini söylüyor. Deaton, “Daha farklı bir küreselleşme gerçekleşecek ve bu durum bazıları için daha zor olacak ama Türkiye ve diğer ülkelere fırsatlar da sunacak” diyor.
50 yaşındaki John Doe’nun, babası ve büyükbabası asgari ücretin çok üzerinde maaşlarla ömür boyu General Motors’ta çalıştı. O ise General Motors’taki işini kaybetti ve sonra girdiği hiçbir işe bağlanamadı; işverenler de zaten ona hiçbir taahhütte bulunmadı. Evlenmesinin zor olduğunu düşünüyordu. Çünkü iyi bir işi olmaksızın babasının evlendiği gibi bir kadın ona evet demeyecekti. Yine de birkaç farklı kadından çocukları oldu. Şimdi çok az tanıdığı çocukları başkalarının yanında büyüyor. Hayatı her anlamda dağıldı. İşte son dönemin en çok tartışılan kitaplarından “Umutsuzluk Ölümleri ve Kapitalizmin Geleceği” (Deaths of Despair and the Future of Capitalism) adlı kitap yazarlarının deyimiyle tam olarak John Doe hakkında… Kitabın yazarlarından Prof. Angus Deaton, “tüketim, yoksulluk ve refahla ilgili çalışmalarıyla” 2015’te Nobel ekonomi ödülünü almış, dünyanın en saygın iktisatçılarından biri… Kitabın diğer yazarı ise Deaton gibi Princeton Üniversitesi profesörü olan ünlü ekonomist Anne Case. Aynı zamanda karı koca olan bu iki ekonomistin, kapitalizmin John Doe’nun temsil ettiği sınıfa yaptıklarına odaklanması tamamen tesadüf sonucu gerçekleşiyor. Case ve Deaton, 2015’te intihar üzerine araştırma yaparken tüm dünyada geçtiğimiz yüzyıl boyunca artan ortalama yaşam süresinin sadece ABD’de 1990’ların sonlarından itibaren düşmeye başladığını fark etti. Bu çarpıcı olguya yoğunlaşınca yaşam süresindeki düşüşün bugün çalışan nüfusun yüzde 38’ini oluşturan “45-54 yaş arası, az eğitimli, beyaz işçi sınıfı” ile sınırlı olduğunu gördüler. İkili ekseriyetle “intihar, alkolizm ya da aşırı doz uyuşturucudan” kaynaklanan bu ölümlere, “Umutsuzluk Ölümleri” adını verdi. Araştırmaya göre 1995’te yılda 65 bin kişi umutsuzluk kurbanı olurken 2018’de bu rakam yılda 158 bine ulaştı. Prof. Deaton, umutsuzluk ölümlerinin sadece 1970’lerden beri düşen ücretlerin değil aynı zamanda globalleşme ve otomasyon tehditleri altında yok olan işlerle birlikte beyaz işçi sınıfının yaşadığı statü kaybının sonucu olduğunu savunuyor. Nobel ödüllü ekonomist Prof. Angus Deaton ile Amerikan Rüyası’nın başına gelenlerden hareketle kapitalizmin geleceğini konuştuk:
“Umutsuzluk ölümleri” nedir? Neden araştırmanızı bu alana yoğunlaştırdınız?
İntihar, alkolizm kaynaklı karaciğer hastalığından ölümler ve kazara aşırı dozda uyuşturucu alımından kaynaklanan ölümleri, umutsuzluk ölümleri olarak tanımladık. Yaptığımız araştırmada, orta yaştaki beyaz kadın ve erkekler arasında intiharın arttığını görmüştük; sonrasında genel olarak ölüm oranlarının arttığını fark ettik. Başka hangi kaynaklı ölümler artış trendinde diye baktığımızda da diğer ikisini bulduk.
Umutsuzluk ölümlerinin kurbanları kimler?
Ölen insanlar hakkındaki bilgiler için tek kaynağımız ölüm raporları. Dolayısıyla sadece yaş, cinsiyet, ırk, etnisite (Hispanik ya da değil), ölüm yeri ve eğitim kalifikasyonları hakkında bilgiye sahibiz. Bulgumuz şu ki umutsuzluk ölümlerindeki artış, neredeyse tümüyle 4 yıllık üniversite eğitimine sahip olmayanlarla sınırlı. Hem kentlerde hem de kırsalda, ülkenin her bölümünde geniş bir coğrafi dağılım söz konusu. Umutsuzluk ölümleri, 2013 yılına kadar sadece beyazlar arasında yükseliyordu. 2013 sonrasında ise Afro-Amerikalılar ve Hispanikler arasında artmaya başladı. Eğitim çok önemli, çünkü işten sosyal yapıya Amerikan yaşamının her hücresine nüfuz etmiş durumda.
Araştırmanız ABD’ye odaklanıyor ve diğer gelişmiş ekonomilerde umutsuzluk ölümlerinin artış hızı anlamında benzer modeller görmüyorsunuz. Amerikan kapitalizmini diğerlerine göre daha kötü yapan nedir?
Diğer zengin ülkelerde oranlar ABD’dekinin çok altında… Zaten kitabın büyük bölümü, Amerikan kapitalizminin neden başka yerlerdeki kapitalizmlerden daha kötü çalıştığı üzerine... Bir neden şu: Diğer zengin ülkeler çok daha eksiksiz bir sosyal güvenlik ağına, daha kapsamlı vergi ve destek sistemine sahip. Ayrıca diğer ülkelerin sağlık sistemleri, Amerika’nınki gibi pahalı değil veya sağlık sistemlerini istihdam aracılığıyla finanse etmiyorlar. Bu durum ABD’de daha az eğitimli işçilerin bulabileceği işleri yok edecek şekilde işliyor. l Modern Amerikan kapitalizmi, daha önceden zenginleştirdiği beyaz işçi sınıfına hizmet etmemeye ne zaman başladı? n Problemlerin başlangıcının izini büyümenin eşit dağılmamaya başlandığı ve üniversite mezunu olmayanlar için hayatın giderek daha zor hale geldiği 1970’lerde bulduk.
İntihara dek giden derin umutsuzluğun nedeni ne?
Hayat boyu süren işler ve onlarla gelen anlam çok önemli. 1970’lerin başlarındaki “sözde mavi yakalı aristokratlar”ın sahip olduğu işler, yavaşça un ufak oldu. Gittikçe daha fazla erkek, kendisini daha düşük ücretin, daha düşük kalitenin ve daha az kalıcı işin olduğu bir iş gücü piyasasının içinde buldu. Bu da onların evlenip bir aile kurmasını zorlaştırdı. Zaman içinde çok fazla sosyal işlevsizlik gelişti. Bu noktada, insanların statü ve aidiyetlerini yitirdiği algısı var. Tüm bunlar intihar için klasik ön koşullar.
Kitapta ölümlerden kısmen Amerikan sağlık sistemini sorumlu tutuyorsunuz. Hatta sağlık endüstrisi için “ekonominin sırtındaki parazit” ve “yabancı bir güce verilen haraç gibi” ifadelerini kullanıyorsunuz. Neden bu kadar sert ifadeler tercih ettiniz?
Sağlık endüstrisini bağırsak kurduyla karşılaştıran ilk kişi ünlü yatırımcı Warren Buffet. Onun deyimiyle Amerikalılar bu paraziti çok uzun zaman önce kazara yuttu ve şimdi parazit o kadar kocaman hale geldi ki insan bedeninin geri kalanının ihtiyaç duyduğu besinleri vakum gibi emiyor. Aslında sağlık endüstrisinin ne kadara mal olması gerektiği konusunu çözmenin pek çok yolu var. Mesela İsviçre örneğine bakalım. İsviçre, ABD’den sonra (ABD’ninki yüzde 18) sağlık harcamalarının GSYİH’den en çok payı aldığı ikinci ülke. GSYİH’lerinin yüzde 12’sini sağlığa harcıyorlar, fakat ortalama bir Amerikalıdan 6 yıl daha uzun yaşıyorlar. ABD’li bir aile sağlık hizmeti için her yıl İsviçreli bir aileden 8 bin 600 dolar daha fazla ödüyor. ABD dünyadaki en maliyetli sağlık sistemine sahip ama zengin ülkeler arasında en kötü sağlık hizmetini veren ülke. Eğer ABD’deki sağlık harcamalarının payı İsviçre seviyesine indirilebilse GSYİH’nin yüzde 6’sı (yılda 1 trilyon doların üzeri) tasarruf edilerek eğitime, Ar-Ge’ye ve diğer hizmetlere daha fazla kaynak ayırılabilir. İşte bu miktar bizim “haraç” dediğimiz şey. Fakat bu haracı yabancı bir güce değil bizden birilerine ödüyoruz. Yani bir kesim, geri kalan insanların zararı pahasına baya zengin oluyor.
Bu kitabı korona virüs salgınından hemen önce tamamladınız. COVID gelişmiş ülkelerde sadece beyaz işçi sınıfını değil tüm alt sınıfları kötü etkiledi. COVID’in umutsuzluk ölümleri üzerindeki etkisi ne olacak?
Burada iki şeyi ayırmak gerek. Salgının toplumun değişik kesimlerindeki ölüm oranlarına etkisi ve salgının umutsuzluk ölümleri yani intiharlar, alkolle ilintili ölümler ve aşırı dozdan ölümler üzerindeki etkileri... Birinci seçeneği düşünürsek az eğitimli Amerikalıların temel işlerde (gıda perakendeciliği, ulaşım gibi) çalışıyor olması ve hayatlarını daha fazla riske etmesi daha büyük olasılık. İşlerini kaybetme ihtimalleri de daha fazla, çünkü birçoğu perakende, eğlence ve servis sektörlerinde çalışıyor. Yani COVID’den önce daha az eğitimli Amerikalıların maddi durumu kötüleşiyordu, hayatları kısalıyordu ve COVID bu ayrışmayı daha da kötü hale getirecek.
COVID sonucu milyonlarca insan işsiz kaldı ve şimdi de dünya iş gücü, salgının hızlandırdığı otomasyon tehdidi altında. Teknoloji ve dijitalleşmenin iş gücü piyasasını ve toplumsal eşitsizliği nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Teknoloji ve dijitalleşme son 50 yıldır iş gücü pazarını şekillendiriyor ve salgının bu trendleri hızlandırdığı doğru. Elbette burada hükümet politikaları önem kazanıyor, sosyalgüvenlik ağlarına dikkat etmek gerek. Otomasyonu destekleyen yatırım teşvikleri, vergi indirimleri gibi politikalardan, işçilere zarar veren iş bazlı sağlık sigortası gibi gereksiz tercihlerden vazgeçilmeli.
Pandeminin tetiklediği resesyon sizce ne kadar sürecek ve ülkelere olası etkileri neler olacak? Sizce resesyon çok uzun sürerse ABD’deki umutsuzluk ölümleri dünyanın tümünü etkileyen bir salgına dönüşebilir mi?
Pek çok kanıt gösteriyor ki resesyonlar sırasında ölüm oranları tipik olarak düşüyor. Örneğin Büyük Buhran günlerinin, ortalama yaşam süresi açısından baya iyi zamanlar olduğunu söyleyebiliriz. Ancak intiharlar böyle dönemlerde artıyor. Kısaca bu basit bir hikâye değil. Pandeminin ne kadar süreceğini bilmiyorum ama 2021’de aşıların yaygınlaşacağı ve ondan sonra da salgından kurtulabileceğimize dair umut var. Söylediğim gibi umutsuzluk ölümleri resesyonların (ne pandemiden önce ne de sonra) bir sonucu değil. Ama işçi sınıfının hayatının uzun vadede Amerika’da olduğu gibi her yerde mahvolduğu doğru. Bunun uzun vadede ölüm oranları üzerinde kötü etkileri olabilir.
Bazı analistler kapitalizmin kendisinin bir problem olduğunu ve artık bir çözüm sunmadığını söylüyor. Sizin bulgularınız kapitalizmin geleceğine dair neler anlatıyor?
Kapitalizmin tamir edilmesi gerek, terk edilmesi değil. Sosyalizmin herhangi bir çeşidinin yardımcı olabileceğini sanmıyorum. Ancak kapitalizmin en kötü yanlarını temizlemezsek insanlar ondan nefret edecek ve getireceği müthiş faydalara sırtlarını çevirecek.
Trump’ın başkanlık dönemi bazı uzmanlar tarafından sistem tarafından marjinalize edilen alt sınıfların intikamı olarak açıklanıyor. Buna katılıyor musunuz?
Bu çok basit bir bakış açısı ama evet bizim yazdıklarımızla uyuşuyor. Trump’ın seçmenleri arasında onun deregülasyon politikalarını beğenen hali vakti yerinde beyazlar da var. Ama eğitimli elitler daha az eğitimli beyazları marjinalleştirerek ve onlara saygı göstermeyerek, veya onlara “acınası insanlar” diyerek, Trump’a sömürebileceği bir alan açtı.
ABD’de Biden’ın başkan olması sizce global siyasi ve ekonomik görünümü (ticaret savaşları, küreselleşme, korumacılık) nasıl değiştirecek? Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bundan nasıl etkilenecek?
Kongre ona muhalifse başkanın icraat yapmaya ne kadar yeri olacak onu daha bilmiyoruz. Ama Çin ve ABD ilişkisinde büyük iyileşmeler olacağına inanmamama rağmen geleceğin ticaret ve küreselleşme için daha parlak olduğunu söyleyebilirim. Daha farklı bir küreselleşme gerçekleşecek ve bu bazıları için daha zor olacak ama Türkiye ve diğer ülkelere fırsatlar da sunacak.
2021’de dünya ekonomisi için iyimser misiniz yoksa kötümser mi?
2021, 2020’den daha iyi olacak. 2022 daha da iyi olacak. Hep söylediğim gibi umutsuzluk ölümleri pandeminin bir sonucu değil ve Amerika’da umutsuzluk ölümlerine yol açan koşullarda uzun vadeli iyileşmeler görmüyorum. Bunlar uzun vadeli olaylar, dünyada veya Amerika’da kısa vadede olanlara paralel hareket eden şeyler değil.
“BÜYÜK TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİ DAHA DA GÜÇLENDİ” TABLO KÖTÜLEŞTİ COVID, iş gücü adına var olan trajik tabloyu daha da kötüleştirdi. Borsanın şu an iyi durumda olmasının nedeni, iş gücünün pazarlık pozisyonunun çok daha zayıfladığının hissedilmesi. Çok ciddi işsizlik var, bu insanlara şu anda para yardımı yapılıyor. Fakat bu destek çok uzun süremez. Bu işlerin pek çoğu asla geri dönmeyecek ya da çok yavaş geri dönecek. TEMAS FARKI Bence büyük teknoloji şirketleri, bu kriz sonucu çok daha fazla güçlendi. Dijital işler fiziksel temas gerektirmediği için temas gerektiren işlere göre bir üstünlük kazandı. Ek olarak teknoloji endüstrisinde daha fazla konsolidasyon göreceğiz. Birçok küçük şirket geri gelmeyecek ama Amazon, Walmart ve Netflix daha da güçlenecek. |
“GLOBALLEŞME VE OTOMASYON BİZİ DAHA İYİ DURUMA GETİRECEK” NE YAPMALI? İşçi sınıfı zorluklara tosladı, çünkü globalleşme ve otomasyon hem işleri hem de o işlerle birlikte bir yaşam tarzını yok etti. Bu iki güç, globalleşme ve otomasyon, uzun vadede bizi daha iyi duruma getirecek. Dolayısıyla bunları durdurmak istemeyiz. Fakat bu işleri yok eden faktörlerden biri olan sağlık hizmetlerinin maliyeti, kendi kendimize açtığımız bir yara ve onun hakkında bir şeyler yapabiliriz. EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK İnsanların hem paraya hem yaşamlarının anlamlı olmasına ihtiyaçları var. İnsanlara para dağıtmak tatmin yaratmayacaktır. Kriz, eğitim sistemimizle ilgili problemin de bir parçası. Bu “sözde meritokratlar” ile “geride bırakılan insanlar” arasındaki korkunç ayrışmayı biz yarattık. Eğitim sistemimiz sadece nüfusun üçte birini üniversiteye gitmek için eğitiyor ve geri kalan için de sunduğu pek fazla bir şey yok. Uzun vadede bunun da değişmesi gerekiyor. |
“İŞLERİN KAYBI DERİNDEN SARSTI” SOSYAL GÜVENLİK İHTİYACI Krizin kökleri globalleşme, otomasyon, taşeron kullanımı ve kısmen yüksek sağlık hizmetleri maliyetleri nedeniyle daha az eğitimli Amerikalılar için “iyi işler”in kaybolmasında yatıyor. İşlerin kaybı pek çok topluluğu derinden sarstı ve yaşam tarzını yok etti. Şimdi ücretleri yükselten ve daha kapsamlı bir sosyal güvenlik ağı oluşturan kamu politikalarının oluşturulması için güçlü argümanlar var. DAHA REGÜLE PAZARLAR Kapitalizm insanlara hizmet etmeli, insanlar kapitalizme değil. Kapitalizm, ekonomik bir sistem olarak ilerleme ve fayda adına muazzam kuvvetli bir güç. Yapılması gereken “saltanat süren” sağlık sistemi de dahil olmak üzere özel sektörün daha iyi denetlenmesi ve regüle edilmesi. Diğer zengin ülkelerin sağlık sistemleri için kullandığı yöntemlerden herhangi birini kullanmak dahi ABD’nin şu anki sistemi için gelişme olur. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?