Modern pazarlamanın babası PHILIP KOTLER, geçen
yıl “Kapitalizmle Yüzleşme”, bu yıl da “Çöküşteki
Demokrasi” isimli iki kitap yayınladı. Demokrasi
ve kapitalizmin geldiği noktayı sorgulayan Kotler,
ekonomik büyüme ile demokrasinin iç içe olduğunu
söylüyor. Kapitalizmin sadece zenginler için
değil, tüm gelir grupları için işler duruma gelmesi
halinde ekonominin büyüyebileceğini ifade ediyor.
Demokrasiye dair en büyük kaygısının da gelir
dağılımındaki eşitsizlik olduğunun altını çiziyor
ve “İlaç ve silah endüstrisi gibi güçlü lobilerin
ve zenginlerin seçimler üzerindeki artan etkileri
de kaygı verici” diyor. Bu sorunu kapitalizm ve
demokrasi arasındaki yıkıcı sorun olarak tanımlıyor.
Philip Kotler, modern pazarlamanın babası
olarak anılıyor. Günümüzün yaşayan
en önemli gurularından biri olan
Kotler, Financial Times tarafından Jack
Welch, Bill Gates ve Peter Drucker’dan
sonra tüm zamanların en önemli 4’üncü gurusu
olarak seçildi.
Yıllarca pazarlamaya dair yazdığı kitaplar ve
açıklamalarla ön plana çıkan Kotler, son birkaç
yıldır ekonomik ve politik sistemlere odaklanmış
durumda. Geçtiğimiz yıl “Kapitalizmle Yüzleşme:
Sorunlu Ekonomik Sistem için Gerçek
Bir Çözüm” (Confronting Capitalism: Real Solutions
for a Troubled Economic System), bu
P yıl da “Çöküşteki Demokrasi” (Democracy in
Decline) isimli kitaplarıyla okuyucuyla buluştu.
Kotler, adeta birbirinin tamamlayıcısı olan her
iki kitabında da Amerika’da başkanlık seçimiyle
birlikte demokrasi ve kapitalizmin geldiği noktayı
sorguluyor. Kapitalizmin azınlıktaki zenginler
lehine çalışmasının demokrasiyi yaraladığına
değiniyor. Amerika’da iki partinin yarışına dayalı
demokrasinin çöküşte olduğunu ifade ediyor.
ABD’deki son başkanlık seçiminin 3 yıl sürdüğünün
ve maliyetinin 6,6 milyar dolar olduğunun
altını çizen Kotler’e göre hem demokrasiyi
hem kapitalizmi iyileştirmek için yapılacaklar
listesi kalabalık.
Sadece Amerika için değil, demokrasiyi ve
ekonomik sistemi geliştirmek isteyen herkes
için çok değerli saptamalar içeren bu son iki
kitabına dair pazarlamanın yaşayan en önemli
gurusu Philip Kotler’le konuştuk:
* Modern pazarlamanın babası unvanlı, MIT
mezunu bir pazarlama uzmanı olarak politikaya
dair bir kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
Pazarlamacılar talebi tahmin etmek durumunda
olan kişiler… Talebi de büyük oranda
gelirin nasıl dağıldığı belirler. Bir ülkede artan
bir eşitsizlik varsa o ülke daha çok lüks bina ve
özel havuz üretirken, daha az düşük gelir grubuna
yönelik ev ve halka açık yüzme havuzu inşa eder. Kapitalizm, demokrasi, pazar ve iş
arasında son derece içi içe ve sıkı bir ilişki var.
Eğer kapitalizm daha çok insana fayda sağlar,
onların daha çok gelir elde etmelerinin önünü
açarsa, politikacılar da sıradan insanların daha
çok gelir sağlamasına yönelik çalışmalar yaparsa
tüm bunların sonucu olarak pazar büyür ve
daha fazla iş yaratır. * Bugün demokrasiye dair sizin en büyük
kaygınız ve şikayetiniz nedir?
Politikacılar seçilmek için daha çok paraya
ihtiyaç duyuyor. Ulusal organizasyonlar
oluşturmak ve adaylarını tanıtmak için de paraya
ihtiyaçları var. Milyoner ve milyarderlerin
destekleri onlar için önemli. Peki seçildiklerinde
nasıl oy verecekler?
İlk olarak, çıkarlarına en çok uyan bağışçılarına
oy verecekler. İkinci olarak partilerinin çıkarları
doğrultusunda oy kullanacaklar. Bu durumda
Amerika’daki Cumhuriyetçiler, daha çok
silah satışını desteklemek ve kadınların kürtaj
yapma haklarını engellemek için oy kullanacak.Üçüncü olarak ilaç ve silah endüstrisi gibi güçlü
lobilerin çıkarları lehine oy verecekler. Dördüncü
sırada ise sıradan oy sahiplerinin çıkarlarına
uyacak bazı ayrıcalıkları sağlamak gelecek.
Oysa bir demokraside seçiciler kurulundaki bir
politikacının ilk görevi, kendi seçmenlerinin
çıkarları doğrultusunda oy kullanmak olmalı.
Bugün demokrasiye dair beni en çok kaygılandıran
da işte bu durum…
* Peki demokrasiyi daha etkin kılmak için
acil olarak neler yapılması gerekiyor?
Bir ülke oy kullanacak her kadın ve erkeğin
eğitimi için elinden gelenin en iyisini yapmak
zorunda. Birçok ülke bu konuda başarısız.
Amerika’da ekonomik ve politik okuryazarlığın
seviyesi çok düşük, bu da neden Hillary’nin değil
de Trump’ın seçildiğinin bir kanıtı.
Trump hiçbir zaman orduda yer almadı ya
da politik bir ofisi yönetmedi. Aynı zamanda iyi
bir iş adamı da değil. Ödeme konusundaki yükümlülüklerine
yerine getirmiyor, otellerini inşa
edenlere ödemelerini yapmıyor. Kumarhaneleri ve birçok oteli başarısız oldu. Trump hakkında
söyleyebileceğimiz tek şey bir marka olduğu.
Meksikalılar ve müslümanlar hakkında söylediği
onca kötü sözün yanına kalması da Amerikalı
seçmenlerin ekonomik ve politik okuryazarlıklarının
düşük olduğunun bir diğer kanıtı.
Bu durum Türkiye için de bir problem… Her
ne kadar Türkiye’de eğitim yüksek standartlara
ulaşsa da Türk kadınını ve erkeğini ekonomiyi
ve politikayı anlamalarını sağlayacak şekilde
eğitmek gerekiyor. Ancak bazı politik partiler,
daha kolay ikna edebilmek için seçmenlerin cahil
olmasını istiyor.~*“Demokrasi” isimli kitabınızda demokrasiye
dair 20’den fazla problem saptıyor ve bunlara
dair çözüm önerilerinizi ortaya koyuyorsunuz?
Sizce bu problemlerden en kritik olanı ya da
olanları hangileri?
Benim gördüğüm en önemli problem,
gelir ve servet dağılımındaki artan eşitsizlik.
Zenginlerin seçimler üzerindeki artan etkileri
de kaygı verici… Diğer problemler ise şu anda
kısaca geçiştirilemeyecek kadar derin konular…
* Geçtiğimiz yıl “Kapitalizmle Yüzleşme”
isimli bir kitap da yayınladınız. Orada da kapitalizme
dair eleştirilerinizi ortaya koyuyorsunuz.
Peki kapitalist sisteme dair en büyük sorun
nedir? Kapitalizm demokrasiye hangi açılardan
zarar veriyor?
2015 yılında yayınladığım “Kapitalizmle
Yüzleşme: Sorunlu Ekonomik Sistem için Gerçek
Bir Çözüm” (Confronting Capitalism: Real
Solutions for a Troubled Economic System) isimli
kitabımda, bizim başkanlık seçimlerinin çok
uzun sürdüğüne ve maliyetinin çok fazla olduğuna
değiniyorum. Son başkanlık seçimi de 3 yıl
sürdü ve maliyeti 6,6 milyar dolar oldu. Bunun
sonucu olarak politikacılar çok büyük miktarlarda
para toplamak zorunda. Sadece seçilmek
için değil aynı zamanda seçilmiş olarak kalmak
için de paraya ihtiyaçları var. Bu nedenle bağışçılarını
seçmenlerinden daha çok tatmin etmek
zorundalar. İşte kapitalizm ve demokrasi arasındaki
yıkıcı sorun da buradan kaynaklanıyor.
* Kapitalizmle ve demokrasiyle ilgili en çok
üzerinde durduğunuz noktalardan biri de gelir
dağılımı dengesizliği… Ekonomik büyümenin
yavaş olmasının gerekçesini büyümenin hep
nüfusun yüzde 1’ine gitmesi olarak açıklıyorsunuz.
2008’de yaşanan kriz ve sonrasındaki durgunluğun
ardından en zenginlerden oluşan yüzde
1’lik nüfusun gelirlerinde yüzde 31 oranında
artış yaşanırken yüzde 99’luk nüfusun gelirlerinde
sadece yüzde 0,4’lük bir artış olduğuna
dikkat çekiyorsunuz. Peki bu durum için sizin
bir çözüm öneriniz var mı?
Benim teklifim bugün yüzde 39,4 civarında
seyreden maksimum gelir vergisi oranlarını
yeniden gözden geçirmek. Bu vergi oranının ne
anlama geldiğini şöyle açıklamak istiyorum: Yılda
250 bin dolar kazanan da 2 milyon 500 bin
kazanan da 25 milyon dolar kazanan da aynı
oranda vergi ödüyor. Bu kesinlikle adil değil.
Biz Amerika’da Eisenhower başkanlığında, 6
kademeden oluşan gelir vergisi oranlarına sahiptik.
Yüzde 40’tan maksimum yüzde 60’a varan
oranlarda 5 kademeden oluşan gelir vergisi
oranlarını yeniden belirlememiz gerekiyor. Aynı
zamanda vergi kaçırmayı mümkün kılan tüm
açıkları da kapatmak şart.
* Dijitalleşme ve istihdam sizin de üzerinde
durduğunuz önemli bir konu… Şu anda tüm
dünya dijitalleşme peşinde… Peki teknoloji istihdamı nasıl etkiliyor? Gelecekte nasıl etkileyecek?
Ben teknoloji ve yapay zeka yazılımlarının
eninde sonunda istihdam üzerinde yaratacağı
etkiye dair ciddi kaygılar taşıyorum. Yakın gelecekte
daha fazla kişi alışverişini Amazon ya da
Alibaba gibi platformlar aracılığıyla internet üzerinden
yapacak. Bu durumda mağazacılık faaliyetlerine
ihtiyaç olmayacak. Sonuçta çok sayıda
mağaza kapanacak ve bu alanda çok sayıda kişi
işini kaybedecek. Bu durumda şirketlerin yeni
iş alanlarıyla yeni istihdam yaratmaya odaklanması
gerekiyor.
* Dünyada ekonomik büyüme de yavaşlıyor.
Ekonomik büyümenin yavaşlaması dünya
ekonomisinde dengeleri ne şekilde etkiler? Gelişmekte
olan ülkelerin konumu bu durumda ne
olur?
Batı demokrasileri şu anda
ortalama yüzde 2 gibi çok düşük
büyüme rakamlarıyla karşı karşıya.
Bu arada Asya ülkeleri ekonomik
ve politik anlamda sahip
oldukları güç nedeniyle büyümeye
devam ediyor. Önümüzdeki
dönemde de bu büyüme
devam edecek görünüyor. Bu
da Türk şirketlerinin daha çok
Asya pazarına odaklanmasının
en önemli nedeni.
* Siz böyle diyorsunuz ama
Trump’ın en önemli vaatlerinden
biri de içe dönüştü… Önümüzdeki dönemde
Amerika’da korumacılık duvarlarının yükseleceğini,
üretimin içeriye kayacağını düşünüyor
musunuz?
Trump’ın seçim boyunca verdiği mesajlar
hem çok incitici hem çocukça. Şu anda içinde
bulunduğu pozisyonu yeniden gözden geçirme
şansına sahip. Onun ülkeye illegal yollarla girmiş
11 milyon Meksikalıyı sınır dışı edeceğini,
Amerika ile Meksika arasına duvar öreceğini
ya da Müslümanları dışlayacağını sanmıyoruz.
Eğer bu söylediklerini hayata geçirmeye kalkarsa,
Amerika’nın yarısı bu duruma ciddi anlamda
karşı koyacaktır.
Bazıları Trump’ın daha makul ve ılımlı olacağını
hatta Cumhuriyetçi Parti’yi de şaşırtarak
Hillary’nin çizgisine daha fazla yaklaştıracağını
umuyor. Bir de şöyle bir ironiye dikkat çekmek
istiyorum. Trump hayatı boyunca Demokrat
Parti’ye oy verdi. Ama Cumhuriyetçi Parti’den
kazanma şansının yüksek olduğunu, çünkü
Cumhuriyetçi seçmenlerin aptal olduğuna ifade
eden bir açıklaması da var.~“SADECE 24 ÜLKEDE TAM DEMORKASİ VAR”
POPÜLİZM ENDİŞESİ
Demokrasi bir kişinin bir oy olduğu
bir sistem. Sistemin birçok yönden modifiye edileceğine
yönelik eleştiriler var. ABD Anayasası’nı hazırlayanlar da bu
konuda endişeliydi. Endişeli oldukları asıl nokta popülizmdi.
Eğitimsiz seçmenlerin karizmatik politikacılar tarafından
gerçekçi olmayan vaatler kullanılarak yönlendirilebileceğini
düşünüyorlardı. Bu nedenle ilk anayasayı hazırlayanlar,
seçme hakkının sadece daha eğitimli ve konuyla daha ilgili
olduklarını varsaydıkları varlık sahibi erkeklere verilmesini
istemişlerdi. Amerika’da kadınlar 1922 yılında anayasadaki
19’uncu değişikliğin geçmesiyle oy hakkı kazandı.
“YAPILMASI GEREKEN ÇOK İŞ VAR”
Çöküşteki
Demokrasi (Democracy in Decline) isimli kitabımda
Economist Intelligence Unit (Ekonomist
İstihbarat Birimi) tarafından hazırlanan
bir rapora yer verdim. Bu rapor 167
ülkeyi 4 rejim türüne göre kategorilere
ayırıyor. Bunlar tam demokrasiler,
defolu demokrasiler, hibrit rejimler
ve otoriter rejimler. Sadece 24
ülkedeki sistem tam demokrasi
olarak tanımlanıyor ve bunlar da
dünya nüfusunun yüzde 12,5’ini
oluşturuyor. Defolu demokrasiye
sahip ülke sayısı 52, bunların dünya
nüfusundaki payı yüzde 35,5. Tam ve
kusurlu demokrasilere baktığımızda
dünyadaki toplam 66 ülkenin bu
kategorilerde yer aldığını görüyoruz. Açık bir şekilde gerçek
bir demokrasi yaratmak için yapılması gereken oldukça çok
iş var.
İKİ PARTİLİ SİSTEMİN SONUÇLARI
“UZLAŞMAYA ZORLUYOR” Sadece iki politik parti olması
insanları kendi politik bakış açıları konusunda uzlaşmaya
zorluyor. Bir seçmen mali anlamda muhafazakar ve sosyal
anlamda liberal bir bakış açısına sahipse Cumhuriyetçilere
mi yoksa Demokratlara mı oy vermesi gerektiğini bilmiyor.
Oysa mali konularda muhafazakar, sosyal konularda da
liberal üçüncü bir parti olsa, yapacağı seçim konusunda
daha net olabilir.
SIKI PAZARLIK Örneğin İngiltere’de Liberal Demokratik
parti var. İngiltere aynı zamanda birçok küçük partiye de
sahip. Amerika daha çok siyasi parti seçeneğine sahip
olsaydı, bunun faydasını görebilirdik. Elbette ki çoklu partili
sistemlerde seçim kazanabilmek için farklı partilerle sıkı
pazarlıklar yapmak gerektiğinin de farkındayım. Sonuçta
parlamenter sistemle yönetilen birçok ülkede çoklu parti
sistemi var.
KAPİTALİZM VE DEMOKRASİDE
EN KRİTİK AKSAMALAR
Kapitalizm daha çok insana fayda sağlar, insanların
daha çok gelir elde etmesinin önünü açarsa, pazar
büyür ve daha fazla iş yaratır.
Talebi büyük oranda gelirin nasıl dağıldığı belirliyor.
Pazarlamacılar ise talebi tahmin etmekle yükümlü
kişilerdir.
Eğer bir ülkede artan bir gelir eşitsizliği varsa, düşük
gelir grubuna yönelik daha az ev ve halka açık
havuz inşa edilir.
ABD’de yılda 250 bin dolar kazanan da 25 milyon
dolar kazanan da aynı oranda vergi ödüyor. Bu adil
değil.
Ülkeler oy kullanacak her kadın ve erkeğin eğitimi
için en iyisini yapmak zorunda. Birçok ülke bu
konuda başarısız.
ABD’deki seçmenlerin de ekonomik ve politik
okuryazarlık seviyesi çok düşük.
ABD’de politikacılar seçildiklerinde önce bağışçının,
sonra partinin, ardından da silah endüstrisinin
çıkarları için oy kullanıyor.
Dünyada 24 ülkede tam demokrasi var. Defolu
demokrasiye sahip ülke sayısı ise 52.
Açık bir şekilde gerçek bir demokrasi yaratmak için
yapılması gereken oldukça çok iş var.~“TÜRKİYE DE ZENGİNLERE
YÖNELİK VERGİLERİ ARTIRMALI”
“HARCAMALAR AZALIR”
Pazarlar insanların paraları,
ihtiyaçları, ürün ve hizmet satın alma istekleri varsa gelişme
kaydeder, başarılı olur. Eğer cebinde parası olan sadece
birkaç kişi varsa harcamalar azalır, şirketler kapanır ve ortada
iş falan kalmaz. Bir ekonomi sadece zenginlerin alım gücüyle
yol alamaz, zaten zenginler şu anda aldıklarından daha
fazlasını almazlar.
“GİDİŞAT DEVAM EDERSE…”
Bu gidişat devam ederse
ekonomik faaliyetlerin sürmesi için hükümetler daha fazla
para basmaları için baskı altına girer. Fakat yüksek enflasyon
riski yaratan bu durum hiçbir şeyi daha iyi hale getirmeyecek.
Sanırım Türkiye’nin de zenginlere yönelik vergileri artırması
gerekiyor. Tabii eş zamanlı olarak daha düşük gelir gruplarıyla
orta sınıf üzerindeki vergilerin de düşürülmesi şart.
“TRUMP’IN BAŞKAN OLMASININ TEK NEDENİ” “KAZANAN HEPSİNİ ALIR”
Son başkanlık seçiminde
aslında Hillary Clinton popüler oyları kazandı. Trump’ın başkan
olmasının tek nedeni Amerika’nın artık modası geçmiş
durumda olan başkanı seçmek için kurulan seçmenler kurulu.
Birçok eyalette kazanan tüm oyları almış sayılıyor. Yani
kazanan hepsini alıyor.
“SİSTEMİ DÜZELTMEK GEREK”
Örneğin eğer Florida’da
Trump oyların yüzde 51’ini alırsa seçmenler kurulunun
o eyalette kullandığı tüm oyları alıyor. Bu kesinlikle
antidemokratik bir uygulama, çünkü Florida’daki yüzde
49 oyu anında siliyor. Amerikalılar net bir şekilde Hillary
için oy kullanmak istedi Trump için değil… Bizim bu sistemi
düzeltmemiz gerekiyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?