FB'nin kaptan köşkünde ne hedeflendi?

Fenerbahçe CEO'su Hasan Yılmaz'ın planı ne?

22.09.2014 10:31:200
Paylaş Tweet Paylaş
FB'nin kaptan köşkünde ne hedeflendi?
Hasan Yılmaz, Türk iş dünyasının tecrübeli yöneticilerinden... Kariyer yolculuğunda Unilever, PepsiCo, Koç Holding, Hürriyet Gazetecilik gibi önemli kuruluşlar var. Üstelik bu kuruluşların da üst düzey yöneticiliğini üstlenmiş bir isim. Onu son 1 yıldır da Fenerbahçe’nin kaptan köşkünde takip ediyoruz. Kendi deyimiyle Fenerbahçe’nin oldukça sıkıntılı bir döneminde CEO koltuğuna oturan Yılmaz, 1 yılda pek çok projeye imza attıklarını söylüyor. Fenerbahçe’nin ticari başarısından çok sportif başarısının önemli olduğunu belirtiyor ve “Bu yıl bütün branşlarımızda şampiyonluk bekliyorum” diye konuşuyor. 

Aslında onunki oldukça ilginç bir kariyer öyküsü. Kariyer yolculuğunda Devlet Planlama Teşkilatı, Unilever, PepsiCo, Koç Holding, Hürriyet Gazetecilik gibi önemli şirketler yer alan Hasan Yılmaz’dan bahsediyoruz. Onu son bir yıldır da sıcak Türkiye gündeminin önemli bir parçası olan Fenerbahçe’nin CEO’su olarak yakından takip ediyoruz. 
Yılmaz, Fenerbahçe’ye çok sıkıntılı günler geçirdiği ve büyük haksızlıklara uğradığı bir dönemde geldiğini söylüyor. Şirkette 1 yıl gibi bir sürede önemli değişimlere imza attıklarına dikkat çekiyor. Bunların başında ise teknoloji odaklı yatırımları, insan kaynakları departmanı oluşturmayı, kulüp-dernek alışkanlıklarını kırmayı sayıyor. 
Fenerbahçe’nin ticari başarısından çok sportif başarısının önemli olduğuna vurgu yapan Yılmaz, Fenerbahçe’de yeni dönemde pek çok yeni projeye imza atacaklarını aktarıyor. Bu projelerden birinin bankacılık olabileceğinin de sinyallerini veren Yılmaz şöyle devam ediyor: “Amacımız, ‘Biz banka kuralım, bankacı olalım’ değil. Ancak, banka projesinin arkasında Fenerbahçe’ye katkı sağlayabilecek herhangi bir sektörde, doğru insanlarla birlikte faaliyette bulunma isteği var. Bizim tek bir hedefimiz var o da sportif başarı elde etmek. Hem Fenerbahçe bayrağını, hem Türk bayrağını Avrupa ve dünya seviyesinde en iyi şekilde dalgalandırmak istiyoruz. Normalde şirketlerde kâr maksimizasyonu hedefi olur. Bizim hedefimizde şirketlerimizde yaratacağımız değerin amatör sporlara aktarılması var.” 
Fenerbahçe CEO’su Hasan Yılmaz’la Fenerbahçe’nin yeni dönem rotasını, son 1 yılda yaptıklarını ve gelecek dönem planlarını konuştuk: 

Oldukça parlak bir kariyer geçmişiniz var. Önemli kuruluşlarda üst düzey yöneticilik yaptınız. Fenerbahçe’yle yollarınız nasıl kesişti? 
Ben Fenerbahçeliyim. Ancak kongre üyesi değildim. Fenerbahçe camiasını pek tanımazdım. Hayatımda bir tane toplantıya dahi gitmemiştim. Stadın kapısından sadece seyirci olarak girdim. Başkan’ı hayatımda görmemiştim. 
Cengiz Solakoğlu, bizim futbol A.Ş.’de bağımız yönetim kurulu üyesiydi. Halka açılmalarla, yeni kurumsallaşma hamleleriyle beraber onun da kafasında yeni birtakım düşünceler belirmişti. Ender Alkaya, ben Koç’tayken Migros’ta çalışırdı. Cengiz Solakoğlu’na benden bahsetmiş. Onlar ısrar ettiler ve yapacakları projelerden bahsettiler. 
Ancak, ben onlara bu işten anlamadığımı söyledim. Benim özgür bir düşünce yapım vardır. Hayatımda hiçbir derneğe, kulübe, partiye üye olmadım. Kendime göre bir doğrultum var. Çok ısrar ettiler, ben direndim. Bu saatten sonra yeniden kravat da takmak istemiyordum. Fakat sonra düşündüm. Yaşımın ilerlediğini fark ettim. Şunun şurasında 1-2 yıl daha çalışıp emek harcayacaksam Fenerbahçeme emek harcayayım diye teklifi kabul ettim. 
Peki bu düşünceye ulaşmanız konusunda sizi Başkan mı ikna etti? 
Ben direnirken dediler ki, “Bir gün gel de Başkan’la tanış”. Hiç unutmuyorum, yandaki odaya Başkan geldi. Elimi sıktı, “Hayırlı olsun, başladın” dedi. Kısacası her şey bir anda oluverdi. 
Aziz Bey sizi etkiledi o zaman? 
Başkan, inanılmaz bir insan. Ben bu kadar olumlu, bu kadar zeki, bu kadar komik başka bir kişiyle daha tanışmadım. Aziz Bey her daim benim moralimi yükseltiyor. Moralimin yerlerde olduğu zamanlarda gelir, oturur, konuşuruz. Beni yeniden coşturmayı başarır. 
Yoğun profesyonel yöneticiliğin ardından Fenerbahçe’de aradığınızı buldunuz mu peki? 
Açık söylemek gerekirse ilk günlerde iki şeyi asla hayal etmedim. İlk olarak aldığım sorumluluğun bu kadar ağır bir sorumluluk olacağını düşünmemiştim. 35 yıllık çalışma hayatımda hiçbir zaman buradaki gibi yoğun çalıştığımı hatırlamıyorum. Üzerime bu kadar çok sorumluluk bineceğinin bilincinde değildim. 
İkincisi, Başkan başta olmak üzere yönetim kurulundan bu kadar fazla destek alacağımı da düşünmemiştim. Benim düşüncem, işin kendi kendine gideceği, benim de kenarından, köşesinden onu yönlendireceğim şeklindeydi. Sağ olsunlar öyle bir tartışmasız destek ve öyle bir yetkilendirme sağladılar ki çok büyük bir sorumluluğun içine girdim. Sabahın köründen gece yarısına kadar kulüple ilgili 80 tane konuyla uğraşıyoruz. 
Peki Başkan “Hayırlı olsun, başladın” dedikten sonra sizin neyle uğraşacağınızı size söyledi mi? Siz “Ne yapacağız” diye sordunuz mu?
Benim genelde işim insanlarladır. Mevcut ekibi tanımak her zaman stratejimin parçasıdır. Ekibe ne yapacaklarını söylemek değil, önce onları anlamak önemli. 
Ben buraya ilk geldiğimde Fenerbahçe’de her şey futboldan ibaret sanıyordum. Bir bakıma da öyle aslında. Top üç direğin arasından geçerse her şey yolunda. Top dışarı çıktığındaysa herkes çok mutsuz… 
Ancak, biz sadece futbol kulübünden ibaret değiliz. Müthiş bir camiadan bahsediyoruz. En önemlisi burada önemli bir holding var. Bizim dokuz tane bağlı şirketimiz mevcut. Bu şirketlerden bir tanesi milyar dolarlar değerinde. Fenerbahçe Futbol A.Ş. bunlardan bir tanesi. Fenerium, 80-90 milyon lira ciro yapan çok kârlı, çok başarılı ve 89 tane mağazası olan bir perakende operasyonu. Fenercell, başlı başına bir “virtual” operatör. Kolejimiz var. Mükemmel bir eğitim veriliyor. Kendim de eğitimci olduğum için giderim, çocuklarla konuşurum. Münazara yarışmasında üst üste Koç’u, Robert’i yenmiş çocuklardan bahsediyoruz. Bunun yanında catering şirketimiz var. 
Dokuz şirket var dediniz. Ne kadarlık bir cirodan bahsediyoruz?
Çok genel olarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nün toplam geliri 550-600 milyon lira civarında. Bunun yaklaşık 250 milyon lirası Fenerbahçe Futbol A.Ş.’nindir.  Geri kalanlar da diğer şirketlere, artı kulübe aittir. 
Kaç sporcunuz var?
2000’in üzerinde sporcumuz var. Ne var ki bunların sadece 28 tanesi profesyonel futbolcu. Bizler buzdağının görünen bu ucuna yoğunlaşıyoruz. Bizim Türkiye’nin her tarafına yayılan atletlerimiz, 200’ün üzerinde yüzücümüz, boksörlerimiz, kürekçilerimiz, yelkencilerimiz var. Basketbol ve Voleybolu hiç saymıyorum bile... 9 tane branş, 9 tane şirket. Bütün bunların eşgüdümünü sağlıyoruz. Sporcuları çıkarırsanız yönetici, işçi, memur olarak toplam 960 çalışanımız mevcut. 
Kulüpte başladıktan sonra en büyük hedefiniz neydi? 
Bizim diğer şirketlerden farklı bir yapımız var. Normal şirketlerde hedef kâr maksimizasyonudur. Bizim tek bir hedefimiz var; o da sportif başarı elde etmek. Hem Fenerbahçe bayrağını, hem Türk bayrağını Avrupa ve dünya seviyesinde en iyi şekilde dalgalandırmak istiyoruz. 
Bizim hedefimizde şirketlerimizde yaratacağımız değerin amatör sporlara aktarılması var. Her şeyden önce Türkiye’de doğru dürüst bir spor politikası yok. Bizim kendi içimizde bunu halletmemiz lazım. Şirketlerin eşgüdümü, tek amaca doğru yönelmesi, tek strateji doğrultusunda yönetilmesi, buradan bir değer elde edilmesi ve bu değerin yeniden spora aktarılabilmesi gibi bir eşgüdümün sağlanmasına çalışıyoruz. 
Peki bu doğrultuda son 1 yıldır neler yaptınız? 
O kadar çok şey yaptık ki… Bir kere Fenerbahçe Futbol A.Ş. olarak SAP ERP sistemine geçtik. Daha önceki kulüp-dernek alışkanlıklarının hepsini kırdık. İlk defa insan kaynakları departmanı kurduk. Gerçek anlamıyla pazarlama sponsorluk departmanı oluşturduk. Teknolojiyi kullanmaya başladık. “İş” teknolojisinin yanı sıra diğer alanlarda da teknolojiyi verimli kullandık. Örneğin günlük olarak nakit akışımızı takip edebiliyoruz. 
Spor konusunda da teknolojiyi kullanıyoruz. Arkadaşlarımız her bir kas, kalp hareketini, koşu mesafesini kontrol edebiliyor. Sizler gazetelerde okuyorsunuz, “Hoca niye bunu oynatmadı” diye yazıyor. Sonuçta elde edilen verilerle hoca, oynatıyor ya da oynatmıyor. Bütün bu teknolojileri de SAP çatısı altında birleştirmeyi düşünüyoruz. 
Kurumsallaşmaktan bahsettiniz. Burada plan nedir? 
Kurumsallaşma deyince insanlar biraz yanlış anlıyor. Şahsi düşüncemi sorarsanız, benim bir spor kulübünü kurumsal bir yapıyla yönetmek gibi bir amacım yok. Hatta böyle bir şeye de inanmıyorum. Benim ve arkadaşlarımın burada yapmaya çalıştığımız şey şudur: Biz burada düzgün işleyen bir makine kurmak istiyoruz. Bu makinenin neresine basarsanız doğru tepki vermesi lazım. Biz bütün bilgileri karar vericilere doğru şekilde, doğru zamanda vermekle yükümlüyüz. Neticede burası bir kulüp. İnsanlar seçilerek geliyor. Buradaki yapıdan daha demokratik bir yapı da bugüne kadar görmedim. 
Normal şirketlerde “kâr maksimizasyonu” var, burada da “sportif başarı maksimizasyonu” önemli dediniz. Buradaki görevinizde üzerinizde bu anlamda ne tür baskılar hissediyorsunuz? 
Aslında bir şirkette olan kâr, ciro gibi tüm baskılar burada da var. Sportif başarı konusu ise ilave bir unsur. Bir de buradaki ticari başarıyı bir şekilde sportif başarıya dönüştürmekle yükümlüsünüz. Yine de elbette diğer şirketlerle önemli farklılıklar var. Sonuçta ben Fenerbahçe A.Ş.’yi pırıl pırıl yönetirim. Kâr-zarar dengesini ayarlarım. Finansal yapısını kurarım. Her şey dört dörtlük olur ama dışarıda bir tek Fenerbahçe taraftarı kalmaz. Benim yönettiğim Fenerbahçe’de stada bir kişi gelmez. O kadar sıkıcı bir Fenerbahçe olur. Büyük ihtimalle ligde 7’nci ya da 8’inci oluruz. Yıldız oyuncu falan almayız... 
Ancak spor endüstrisi bambaşka bir şey. Spor endüstrisinde hırs, zevk, heyecan var.  Tribünlerin dolması, insanların bağlılığı ve aslında irrasyonel bir yapıdan bahsediyoruz.  Sonuçta burası normal bir şirketi yönetmekten çok daha zor. Normal şirketlerde kalite, fiyat, değer üçgeni  daha anlamlı çalışır. En pahalı hammaddeden, en kaliteli ürünü yaparsınız, o ürünü de en yüksek fiyattan satarsınız. Sporda böyle bir şey yok. En pahalı oyuncuları alıp, en pahalı takımı yaptığınız zaman kimse size başarıyı garanti etmiyor. Dünyanın en pahalı takımı gidip sıradan bir takıma yenilebiliyor. Burada öyle değişik faktörler var ki…Motivasyon, inanç, hırs, seyirci, moral faktörü var... 
Fenerbahçe CEO’su olarak şu sıralar önceliğinizde hangi konular var? 
Ben niye Fenerbahçe’ye geldim? Fenerbahçe çok sıkıntılı günler geçiriyordu. Fenerbahçe, çok büyük haksızlıklara uğramıştı. Fenerbahçe ve Fenerbahçeliler gerçekten çok özel insanlar. Zamanı geldiğinde birbirleriyle kenetlenmeyi çok iyi biliyorlar. Hatta zorluklar, Fenerbahçelileri caydırmaktan ziyade daha da hırslandırıyor. Daha da ekip haline getiriyor. Ancak geçmişi bırakıp bugüne bakmalıyız artık. Açık konuşmak gerekirse benim kafamdaki en önemli konu “sürdürülebilirlik”. Biz öyle sistemler kurmalıyız ki artık “sürdürülebilir başarıyı” yakalamalıyız. Sürdürülebilir başarı derken ne demek istiyorum? Tabii ki Avrupa Şampiyonu olmak istiyoruz. Hangi takım istemez? Ne var ki öyle tesadüfi bir kere olunmuş şampiyonluklar bana öyle çok da heyecan verici gelmiyor. Finansal olarak sürdürülebilir, kendisi kaynak yaratabilir, kendi kendine yeterli, borçlanma ihtiyacı olmayan, hep başarılı bir kulüp olmak istiyoruz. 
Hep başarılı nasıl olunur? 
Biz geçen yıl UEFA Avrupa Ligi’nde yarı final oynadık. Finali ucu ucuna bir golle kaybettik. Yoksa final oynayacaktık. Geçen yıl bir futbol takımının Türkiye’de oynayabileceği maç sayısı 65’ti. Biz 64 maç oynadık. Ligin ve Türkiye Kupası’nın tamamını oynadık. UEFA Avrupa Ligi’nin sadece final maçını oynamadık. Seneye çeyrek final oynayabiliriz. Sonraki yıl şampiyon oluruz. Bir sonraki yıl yine yarı final oynarız. Sürdürülebilir başarı bu seviyeyi koruyabilmek demektir. 
önemlisi Fenerbahçe’de daha önce görmediğimiz biçimde spor branşlarında bir koordinasyon, birbirine bağlılık var. Örneğin Ersun Yenal Hoca, hiçbir basket maçını kaçırmıyor. Basketbol koçumuz Zeljko Obradoviç, futbol  maçlarına geliyor. Oturuyoruz, birlikte yemek yiyoruz. Kendi aralarında tartışıyorlar. Eskiden spor kulüplerinin başarıları kişilere bağlıydı. Zengin başkanlar, zengin yönetim kurulu üyeleri, para verirsin, bir şeyler olur. Sonra hava değişir, çok kötü gitmeye başlarsın. Sonra yine bir beyaz atlı prens gelir, seni kurtarır. Buradan çıkmak gerekli. Demokratik bir oylama sonucu kim kazanırsa kazansın herkesin huzur içinde Fenerbahçe’yi ileri götürebileceği bir ortam yaratmak şart. Benim istediğim de budur. 
Ersun Yenal ve Zeljko Obradovic hocayla ilişkileriniz nasıl? Yönetsel bir ilişkiniz var mı?
Çok iyi ilişkilerimiz var. Yönetsel ilişkimiz var. Ancak biz takımlara karışıp nasıl oynayacaklarını söylemiyoruz. Hocalarımız açısından ben çok şanslı olduğumu söylemeliyim. Birbirimizle sürekli iletişim halindeyiz. Beraber projeler geliştiriyoruz. Konuşup sürekli sohbet ediyoruz. Yeri geldiğinde gelirimizi nasıl daha çok arttırırız diye bile konuşuyoruz. 
Sizin yaratmaya çalıştığınız makinenin bir parçası da gelir yaratmak. Burada neler yaptınız, ne yapmayı düşünüyorsunuz? 
Reklam, pazarlama sponsorluk departmanımızı yeni arkadaşlarla tamamen yeniledik. Avrupa’dan men edilmişiz. Bu bakımdan sponsorluk çok zor. Buna rağmen 2013 yılı sponsorluk gelirlerimiz geçen yıla oranla yüzde 15 arttı. Şirketlerimizden bahsederken çok önemli bir kolu saymadık. Fenerbahçe Televizyonu, Fenerbahçe Radyosu, Fenerbahçe Dergisi bizim için çok önemli. 2013 yılında Facebook, Foursquare, Twitter hesaplarımız yenilendi. Instagram hesabı açtık. Esasında dünyada iş hayatında amaç değişmiyor. Amaç, rekabette avantaj sağlamak, işini doğru yapmak, taraftarını tatmin etmek... Ancak araçlar çok hızlı değişiyor. Bu nedenle sosyal medya bizim şu anda en çok yoğunlaştığımız alanlardan biri. Sponsorluk anlaşmalarımız da artıyor. 
Ancak genel olarak Türk sporunda sıkıntılar var. Bugün baktığımız zaman Türkiye’de 100-150 milyon Euroluk takım olan 1-2 tane takım var. Avrupa’da bakıyorsunuz; Real Madrid, Bayern Münich, Manchester United gibi takımların cirosu 500 Milyon Euro civarında. Bu seviyeye çıkmak için futbol ekonomisi oluşturmak lazım. Finansal başarıyı yakalayacaksınız ki bunu sportif başarıya yansıtabilin. Sportif başarıyı yakalayacaksınız ki, bu başarı daha büyük sponsorlar, daha çok forma satışı, daha büyük stat, daha büyük gelirler olarak size geri dönsün. Bana göre bizim hem Fenerbahçe olarak, hem de Türkiye olarak bu konuda daha gideceğimiz çok ama çok yol var. 
2014 ve sonrası için hayata geçirmek istediğiniz neler var?
Keşke imkan olsa da bizler, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü 1 milyon kişi yönetsek. Her Fenerbahçeli elini taşın altına koysa, her Fenerbahçeliye fikrini sorabilsek. Biliyorsunuz şu anda Dernekler Kanunu’nun ve mevcut tüzüğün sıkıntıları var. Ben isterdim ki Fenerbahçe başkanlık yarışlarından, politik çekişmelerden uzak olsun. İşte o zaman gerçekten o bahsettiğimiz büyüklüklere doğru gidebiliriz. 
Bir holdingte olsaydınız “2014’te ne kadarlık bir büyüme bekliyorsunuz” diye sorardım? Burada ne bekliyorsunuz?
Şampiyonluk bekliyoruz. İşin yönetim kısmı aslında holdinglerden farklı değil. Enflasyon, devalüasyon, kâr tahminleri yapılıyor. Bunlar göz önüne alınarak bütçeler hazırlanıyor. 
Sportif olarak ne bekliyorsunuz? 
Bir kere bütün branşlarda şampiyonluk bekliyorum. Futbolda özellikle mutlaka şampiyonluk bekliyoruz. Aslına bakarsanız 18 defa aldığımız şampiyonluk kupasını 19’uncu kez almak bizi çok fazla tatmin etmiyor. Esas hedefimiz bayrağımızı küresel çapta daha yüksek yerlere dikebilmek. Bize Avrupa Kupaları için verilen cezanın çok haksız olduğuna inanıyorum. Basketbolda da hedefimiz kesinlikle şampiyonluk. Mutlaka Final–Four oynamanın hayalini kuruyorum. Geçen yıl voleybolda bayanlarda CEV Kupası’nda Avrupa ikincisi olduk. Bu sene şampiyonluk bekliyoruz. 
Sportif başarıdan bahsettiniz? 2014’e ait paylaşabileceğiniz büyüme rakamlarınız var mı?
Şirketlerimiz açısından en küçük şirketimiz için yüzde 10, en büyük için yüzde 25 civarında bir büyüme öngörüyoruz. 
Planlarınızda yeni bir iş, yeni bir proje var mı?
Birkaç tane büyük projemiz var. Fenerbahçe’nin geleceği açısından bu projeleri gerçekleştirmenin önemli olduğuna inanıyorum. Bu projelerden bir tanesi lisenin değerlendirilmesi. Artık 10 yıllık sıkıntılı bir dönemden sonra bunun devreye girmesinin çok ciddi ve önemli olduğuna inanıyorum. Fenerbahçe Üniversitesi konusunda da çok ciddiyiz. 
Banka projeniz vardı. O konuda bir gelişme var mı?
Bir banka dedik, yer yerinden oynadı. Amacımız “Biz banka kuralım, bankacı olalım” değil. Ancak banka projesinin arkasında Fenerbahçe’ye katkı sağlayabilecek herhangi bir sektörde, doğru insanlarla birlikte faaliyette bulunma isteği var. Bizim malımız yok, markamız ve insanımız var. İnsan dediğimiz zaman sporcumuz, taraftarımız, yöneticimiz, kongre üyelerimizden bahsediyoruz. İnsanların bir araya gelmelerinden doğan bir güce sahibiz. Bu ikisini kullanarak kulübe fayda getirecek her türlü projeye ben varım. Bunun için banka işletmek gerekiyorsa ve banka işletmek kârlıysa işletirim. Ancak işi bilenle işletirim. 

HASAN YILMAZ’IN 10 BAŞLIKTA GELECEK PLANLARI 
1. Sadece 28’i profesyonel futbolcu olmak üzere 2 binin üzerinde sporcumuz ve 960 çalışanımız var.
2. Bünyesinde bir tanesi milyar dolar değerinde olmak üzere 9 şirketi bulunan bir holdingi yönetiyoruz. 
3. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün toplam geliri 550-600 milyon lira civarında. Bunun yaklaşık 250 milyon lirası Fenerbahçe Futbol A.Ş.’nindir.  
4. Yeni yönetimle birlikte çok büyük değişimler yaptık; ilk defa SAP’ye geçtik, İK bölümü ve pazarlama departmanı kurduk.
5. Zor bir yıl olmasına rağmen 2013 yılı sponsorluk gelirlerimizi yüzde 15 oranında artırdık.
6. Teknolojiyi iş ve spor konusunda yoğun olarak kullanmaya başladık.
7. Benim bir spor kulübünü kurumsal bir yapıyla yönetmek gibi bir amacım yok. Biz burada düzgün işleyen bir makine kurmak istiyoruz. 
8. Normalde şirketlerde kâr maksimizasyonu hedefi olur. Bizim hedefimizde şirketlerimizde yaratacağımız değerin amatör sporlara aktarılması var. 
9. Şu anda benim için en önemli konu “sürdürülebilirlik”. Öyle sistemler kurmalıyız ki artık “sürdürülebilir başarıyı” yakalamalıyız. 
10. Finansal olarak sürdürülebilir, kendisi kaynak yaratabilir, kendi kendine yeterli, borçlanma ihtiyacı olmayan, sürekli başarılı bir kulüp olmak istiyoruz.

“BAŞKAN BANA SEVİMLİ YÜZÜNÜ GÖSTERİYOR” 
Aziz Yıldırım çok ortada, çok bilinen bir insan ama herhalde herkes kendisinin farklı bir tarafını, farklı bir yüzünü görüyor. Benim tanıdığım Aziz Yıldırım, bugüne kadar çalıştığım belki de en kolay insan. Başkan, bana büyük bir güven gösteriyor, büyük destek veriyor. Bana hep çok sevimli yüzünü gösteriyor. 
2013 Ocak ayının 4’ünde kendisini ilk defa gördüm, elini sıktım. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Şimdi beni çok güldüren, esprili, cin gibi zeki, her konuyu hızlı anlayan, tatlı mı tatlı bir adamla çalışıyorum. Aziz Bey’in bana gösterdiği tarafları bunlar. 
Aziz Bey, tanıdığım çok özel insanlardan da biridir. Hayatında bu kadar fazla “Fenerbahçe olan”, hayatında bu kadar fazla Fenerbahçe’den başka bir şey düşünmeyen biri var mı bilmiyorum. O tamamen ayrı bir insan. Onun bütün hayatı Fenerbahçe. Her şey Fenerbahçe için. Çok hızlı karar veren, çok karizmatik, çok etkili bir insan. En nihayetinde Fenerbahçe’nin başkanı. Ben bugüne kadar kendisiyle çok rahat çalıştım. Umarım bundan sonra da rahat çalışmaya devam ederiz.   

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz