FODER Başkanı ÖZLEM DENİZMEN, S&P Global’in raporuna göre Türkiye’nin, yüzde 24 gibi bir oranla en düşük finansal okuryazarlığa sahip ülkeler arasında olduğunu söylüyor...
Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER), 2012 sonunda Özlem Denizmen başkanlığında kuruldu. Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaparak ülke çapında finansal okuryazar bir ekosistem oluşturulmasına katkı sağlamayı hedefleyen dernek, bugüne kadar çok sayıda eğitim düzenledi. Başta kadın ve çocuklara yönelik olmak üzere çiftçiler ve askerler gibi meslek gruplarına yönelik de programlar oluşturan dernek, önümüzdeki dönemde daha aktif bir şekilde Türkiye’nin okuryazarlık oranını yükseltmeye odaklanıyor. Dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında olmasına rağmen Türkiye’nin finansal okuryazarlık konusunda çok geride kaldığını belirten FODER Başkanı Özlem Denizmen, finansal okuryazarların doğru bilgi ve beceriyle kendine uygun riskleri alarak kaynaklarını yönetebildiklerini söylüyor. Özlem Denizmen’le finansal okuryazarlığı ve bu alanda yapılması gerekenleri konuştuk:
Finansal okuryazarlık tam olarak nedir? Finansal okuryazarlık, Türkiye için henüz çok yeni bir kavram. Literatür, bu kavramı şöyle tarif ediyor: Kişinin para kullanma ve yönetimi hakkında doğru bilgiyle değerlendirme yapması ve etkili karar verme yetisi. Başka bir ifadeyle finansal okuryazarlık, bireylerin gelirlerini, birikim ve yatırımlarını akıllıca değerlendirip bütçelerini doğru yönetebilme yetkinliğine sahip olabilme durumu şeklinde de tanımlanabilir. Dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında yer alan Türkiye, S&P Global için Leora Klapper, Annamaria Lusardi ve Peter Van Oudheusden gibi bu alandaki uzman isimlerin hazırladığı rapora göre yüzde 24 gibi bir oranla en düşük finansal okuryazarlığa sahip ülkeler arasında yer alıyor. Finansal okuryazarlar, doğru bilgi ve beceriyle kendine uygun riskleri alarak kaynaklarını yönetebilir. O yüzden biz önce bilgiyi veriyoruz. İnsan en iyi içinden geçerken öğreniyor. “Faiz budur” deyince, “Ali topu tut” gibi oluyor. Dünyanın geldiği noktada, her şey hızlı akarken bu bilgileri hayatın içinden akan bir şekilde pratik, ilham veren ve örnek teşkil edecek şekilde pekiştirmeye çalışıyoruz.
Çocuk ve gençlere yönelik programlarınız da oluyor mu? Tabii ki... Nasıl diş fırçalamak bir alışkanlıksa eğer anne ve babanız onu size çocukken göstermediyse 20-30’lu yaşlarda zorlanırsınız. Burada çocukların özellikle harçlık konusunda eğitilmesi çok önemli. Bununla ilgili çalışmalar yaptık. Dönem dönem Milli Eğitim Bakanlığı da bu konuda bize çok destek oldu. Örneğin 3 Kumbara çalışması yapıldı. 500 binden fazla çocuğa ulaşıldı. Bir diğeri sanat derslerinde yine bu konuların işlenmesiydi. Ortaokul ve liselilerle ilgili çalışmamız oldu ve 9 binden fazla gencimizi eğittik.
Eğitimin temeli nedir? Paranın 3 fonksiyonu var: Bir kısmını harcayacaksınız, bir kısmını biriktireceksiniz ve yatırıma döndüreceksiniz, bir kısmını da paylaşacaksınız. Bu, çok temel bir şey. Ya da alacağınız şeyleri istek mi, ihtiyaç mı diye ayırabilmelisiniz. Bu, finansal okuryazarlıktaki temel nokta. Tabii lise tarafına geldiğiniz zaman yatırımla ilgili konular da devreye giriyor. Çünkü bir kişinin yatırımla ilgili konuları artık 14 yaşından sonra öğrenebiliyor olması gerekiyor. Bakıldığında, insan ne zaman yatırımla karşılaşıyor? 40 yaşına geldiğinizde para sahibi olmaya başlıyorsunuz ve yatırıma bakıyorsunuz.
Peki Türk toplumu parasını yönetebiliyor mu? Gözlemleriniz nedir? Finansal okuryazar mısın, değil misin diye baktığımızda bütçe yapmıyorsanız siz finansal okuryazar değilsiniz. Yatırımla ilgili bileşik getiri çok önemli bir kavram. Yani yatırdığınız paranın kartopu gibi büyüme etkisi demek... Bunu bilmek çok önemli bir şey ki 20 yaşından başlıyorsunuz yatırım yapmaya. Örneğin bireysel emeklilik, ne kadar önce girerseniz o kadar katlana katlana büyüyor. Belli kavramlar var zannediliyor, ama yok. O en tehlikelisi. Ben bu konuda bir şeyler yapmaya çalışalı 10 yıl oldu ve herkes “Bütçe yapıyorum” diyor. Yazılı mı yapıyorsun? “Yazmıyorum, kafadan yapıyorum” diyor. Meclisin, büyük şirketlerin, esnafın kafadan bütçe yaptığını düşünün. Olmaz ki yazılı olması gerekiyor. Dolayısıyla bütçenin ailelerde de yazılı yapma alışkanlığının olması gerekiyor.
Bugünlerde de ekonomik olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Örneğin bu yıla özel farklı çalışmanız olacak mı? Yakın zamanda 1 milyon çiftçinin eğitimiyle ilgili Tarım Kredi Kooperatifleri ile bir anlaşma yaptık. Bu bizi çok heyecanlandırdı. Çünkü çiftçilerimiz çok büyük emek harcıyor, ancak emeğinin karşılığını alamıyor. Alın teriyle kazandıkları parayı da bir şekilde değerlendirmeli, bütçe yapabilmeli. Dernek olarak buna baş koyduk. Üyelerimiz sayesinde bugüne kadar 2 milyon kişiye ulaşabildik. Böylece 3 milyonu geçmiş olacağız. Kendimizi ekosistem kurucusu olarak konumlandırıyoruz.
En basit haliyle finansal okuryazarlığın olmazsa olmazı nedir? Bütçe kalemlerini yazabiliyor olması gerekiyor. Bütçeyi yaptıktan sonra da bütçesine göre harcayabilmeli. Bütçe yapmak kolay da ona göre harcayabilmek önemli. Zaten finansal okuryazarlık arttıkça tasarruf artıyor. Dolayısıyla bir hayatı bütçeyle planlamak var, bu temel. Eğitim masrafı, faturalar ne kadar, çoğumuz bilmiyoruz. Yazılmayan şeyler ölçülemez, ölçülemeyen şeyler yönetilemez. O nedenle bütçe olarak bunu yazıyor olmak ve bunun hakkında konuşuyor olmak, bununla yaşayıp yönetmek gerekiyor. İhtiyacımız olmayan ve aslında çok da istemeyeceğimiz şeyleri aldığımızı görüyoruz. Bütçeyi yapıp tasarruf ettikten sonra birikim tarafı geliyor. Kredi kartı ehliyetinizin olması lazım. Finansal okuryazarlık direkt ilişkilere yansır. Yatırım için araba alıyoruz. Araba bir yatırım aracı değildir. Yatırımda öncelikli konu bileşik getiri. Bileşik getirinin varlığının bilinmesi ve doğru hesaplanabilmesi gerekiyor.
Teknolojinin gelişimi bütçeyi yönetimini ya da birikim yapmayı nasıl etkiliyor? İki yönde etkiliyor. Biri bununla ilgili akıllı telefonlarda oluşan oluşumlar var. Yaşarken öğrenebileceğiniz mekanizmalar söz konusu. Burada ölçümler daha kolaylaşıyor. Hesapları bankalar, fintek kuruluşları sizin adınıza yapıyor. Öbür taraftan da özellikle yapay zekayla beraber sizin özelliklerinizi çok iyi bilen makineler var. Karşı koyabilmenizi güçleştiriyor. Örneğin mavi elbiseyi seviyorum, bana mavi elbise gösterdiği zaman benim dayanıklılığım azalıyor. Dayanıklılık önemli bir şey, çocuklarımıza da öğreteceğimiz temel bir beceri. 10 saniye kuralı var. Bir ürüne bakıp “Sen istek misin, ihtiyaç mısın; benimle eve gelmen lazım mı; seni almaya değer mi; seni kaç kere kullanacağım” gibi soruları yanıtlamak gerekiyor. Faiz hesabı yapabilmek, bileşik getiri hesabı yapabilmek de önemli.
Kadınlar en büyük tüketim gruplarından… Kadınlara yönelik özel programlarınız var mı? Kadınlarla 3 yıl önce evin hesap uzmanı projesini gerçekleştirdik. İlk defa SGK’lı olan kadınlara yönelik eğitimlerdi. SGK ile ortak yaptık. Ardından İstanbul’da tüm halk merkezlerinde kurs alan kadınlara yönelik olarak bütçe para yönetimi ve ihtiyaçlara yönelik temel bilgileri verdik.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?