'Gelecek 500' nasıl oluşacak?

PETER SCHWARTZ'a göre yaşanan değişimlerin itici gücü ve yavaş büyüme rakamları ile dünya daha rekabetçi olacak.

1.08.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
'Gelecek 500' nasıl oluşacak?
2030’da, çok değil 20 yıl sonra Capital500 listesinde hangi şirket isimlerini okuyacağız dersiniz? Peki kimler listeden silinecek? Hangi sektörlerin yıldızı parlayacak? Dünyanın önemli fütürist ve stratejistlerinden Peter Schwartz’a göre önümüzdeki 20 yılda dünyada pek çok denge değişiyor ve global ekonomi giderek daha da çetin bir rekabete doğru sürükleniyor. Bu nedenle de Schwartz, Türkiye’de ve dünyada ancak bugünün gerçeklerine ayak uydurabilen şirketlerin başarıyla yoluna devam edeceğine inanıyor.
Schwartz, büyüme rakamlarının yavaşladığı ve demografik, teknolojik, sosyal sistemler anlamında pek çok değişim geçiren bu yeni dünya düzeninde, Türk şirketlerinin üç konuya önem vermesi gerektiğini vurguluyor: “Her türlü bilgi teknolojisi giderek daha sofistike hale geliyor; buna göre iş modellerini değiştirenler ciddi başarı kazanacak. Çevreyi gözeterek iş modellerini, süreçlerini ve kaynaklarını maliyet anlamında yeniden düzenleyen başarılı olacak. Dünya ekonomisinde devlet politikası ile özel sektörün işbirliği içinde çalıştığı ülkelerin rolleri artıyor. Bu devlet- özel işbirliği ile çalışanlarla rekabet etmeyi başaran öne çıkacak.”
Hayatını iş dünyasına gelecek senaryoları hazırlayarak geçiren fütürist ve stratejist Peter Schwartz, Türk şirketlerine hem iç pazarda hem global arenada 20 yıl sonrasının tablosunu şöyle çizdi:

GELECEK 500’DEKİLERİN 3 ÖZELLİĞİ

Gelecek 20 yılda, sadece bugünün gelişen gerçeklerine uyum sağlamayı başaran şirketler listede olacak. 50 yıl önce otomobil alanında bu gerçekleri gören Henry Ford ya da son 10 yılda dijital bilgi değişimini yaratan Steve Jobs, bunların en iyi örnekleri… Zamanın demografik, teknolojik ve sosyal sistemlerinden yararlanan şirketler gelecekte de başarılı olacak. Bunu temel prensip olarak görüyorum.  Bunun yanında şirketlerin geleceğini başarıyla şekillendirecek üç önemli nokta daha olduğuna inanıyorum. Birincisi, yeni teknolojilere ayak uydurmak… Apple örneğinde de gördüğümüz gibi artık her türlü bilgi teknolojisi giderek daha sofistike hale geliyor ve şirketlerin yapabileceklerini, iş kapasitelerini artırıyor. Bu trend devam edecek. Bu yeni bilgi teknolojilerine uyum sağlayan, bu yönde iş modellerini değiştirenler ciddi başarı kazanacak.  İkinci önemli konu da çevre kirliliğinden kaynaklanan maliyetlerin şirketlerin toplam maliyetlerinde giderek daha ciddi bir kalem haline geleceği bir çağdayız. Bu yüzden fazla enerji ya da doğal kaynak kullanan şirketler, operasyonlarındaki temel maliyetlerin artmasından ciddi anlamda olumsuz etkilenecek. Bu da çevreyi gözeterek iş modellerini, süreçlerini ve kaynaklarını maliyet anlamında yeniden düzenleyen şirketlerin gelecekte başarılı olacağını gösteriyor. Üçüncü önemli noktaysa dünya ekonomisinde devlet politikası ile özel sektörün işbirliği içinde çalıştığı ülkelerin rollerinin arttığını açıkça görüyoruz. ABD’yi özel sektörün ağırlıklı olduğu bir pazar yeri olarak bir tarafta görürsek bunun karşısında Çin ve Singapur gibi ülkeler bulunuyor. Çin ve Singapur gibi ülke örnekleri çoğalacak, ABD tipi ülkeler daha az görünecek. Bu devlet- özel işbirliği ile çalışanlarla rekabet etmeyi başaran, bu dünyaya ayak uyduran şirketlerin öne çıkacağını gösteriyor.  Mesela bu üç konuda da güçlü bir pozisyonda olan şirket General Electric. GE tüm bu noktalarda gayet iyi yönetiliyor ve bu nedenle ileride de global devler listesinde olacak. Türkiye, modern ve dünyada giderek öne çıkan bir ekonomiye sahip. Bu konulara dikkat ederek şekillenen Türk şirketleri, hem ülkede hem global anlamda gelecekte başarılı isimler arasında olacak.

YÖNETİM VE LİDERLİK SIRLARI

Önümüzdeki 20 yılda da temel yönetim ve liderlik kavramları devam ediyor olacak. Ancak bunlara artı olarak iki konuya özellikle eğilmek gerekecek.  Yeni gelen kuşak, şu an çalışmakta olan nesilden çok farklı. Mobil iletişimle büyümenin, tüm dünya ile bağlantılı olmanın da etkisiyle yeni kuşağın işe bakışı, davranış biçimi, hayattan beklentileri çok farklı. Bu yeni işgücüyle çalışmak oldukça zorlu olacak.Yeni kuşağın sadakatini nasıl sağlayacakları, yetenekleri nasıl ellerinde tutacakları şirketlerin geleceğini belirleyecek. Bir de dünya giderek daha rekabetçi olacak. Hem yaşanan değişimler hem bugün şahit olduğumuz gibi yavaş büyüme oranları rekabeti körükleyecek.  Şirketler için asıl soru, giderek sıklaşacak krizleri nasıl atlatacakları ve finansal anlamda nasıl ayakta kalacakları olacak. Şirketler için kriz atlatmak ve ardından pazarlar yeniden toparlandığında hızla geri dönebilecek sermayeye sahip olmak en önemli mücadele olacak. Bu krizler ve ardından yaşanacak toparlanma mücadelesi, şirketler üzerinde giderek daha büyük bir baskı olacak. ~

AĞIRLIK HANGİ SEKTÖRDE OLACAK?

Aslında Capital500 listesinin ilk 20’sini oluşturan sektörel dağılım, dünyanın pek çok ülkesinde de aynı şekilleniyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede enerji, telekomünikasyon şirketleri öne çıkıyor, en büyük şirketler içinde perakendeden gelenlerin ağırlığı hissediliyor. Listenizdeki dağılım beni şaşırtmadı. Bundan 10-20 yıl sonrasında da aynı sektörleri ve dağılımı görüyor olacağız diye düşünüyorum. 500 listesinin en büyük şirketlerinin faaliyet gösterdikleri sektörler aşağı yukarı aynı olacak.

YENİ SEKTÖRLER OLACAK MI?

Aslında teknolojilerden bahsederken biyolojiyi atladık. Son dönemde biyolojide devrim yaşıyoruz ve bu sağlık alanında önemli yeni beklentiler doğuruyor. Türkiye’nin de içinde olduğu pek çok ülke için gelecekte daha çok para harcanan sektörlerden birinin sağlık olacağını düşünüyorum. Hem biyolojideki yeni olanaklar hem kişi başına düşen gelir rakamınızın artıyor olması nedenleriyle gelecekte 500 listenizde sağlık sektöründen şirketleri daha yukarda görebiliriz.  Ayrıca Türkiye’de çok büyük bir genç nüfusa sahipsiniz. Türkiye’de cep telefonuna sahip genç nüfus, eminim çok yüksektir. Bu da bir jenerasyonun mobil iletişimi hayatın bir parçası olarak görerek büyüdüğünü ortaya koyuyor. Bu gerçek, gelecekte mobil iletişiminde bilgi akışını destekleyecek tüm alanların yani medya, gazetecilik ve bilgi teknolojilerinin yıldızının parlayacağını gösteriyor. Türkiye’de medya sektörünün bu yükselişinin bir nedeni de Türk dilinin dünyada oldukça fazla konuşulan bir dil olması… Bu da Türkçe yayın yapan medyanın sadece yurtiçinde değil yurtdışında da etkin olacağını gösteriyor.

DÜNYA 500’DE TÜRKİYE’NİN YERİ

Evet, dünyanın en büyük şirketleri arasına Türkiye’den çok şirket girebilecek. Amerika, Almanya ya da Çin gibi büyük devletlerin dışında daha küçük ülkelerden de güçlü şirketlerin çıktığına tanık oluyoruz. İyi bir örnek Hollandalı Shell.   Önemli olan, Türkiye’nin de kendini tanımlayabileceği niş alanlar var mı, bu alanlarda dünyada rekabetçi olabilecek mi sorusuna yanıt verilmesi. Bir şirketin sadece iç pazarda değil dış pazarda da güçlü hale gelmesi onu devler listesine taşır.  Gelecekte Türkiye’den akıllı bir girişimci, tarım alanındaki ülke kaynaklarını iyi kullanmayı becerir, giderek açlık çeken dünyaya tarım alanında rekabet edebilen bir iş modeli sunarsa global bir dev haline gelebilir. Nestle gibi bir dev çıkarabilirsiniz.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN ŞANSI

Türkiye, Brezilya, Meksika gibi ülkelerin şirketlerinin ciddi avantajları var. Mesela son dönemde çimentoda Meksika’dan önemli büyük bir oyuncu olan Cemex global arenaya çıktı. Aynı şekilde Brezilyalı organik ve uygun fiyatlı kozmetik markası Natura da buna iyi bir örnek.  Aslında ben Meksika ile Türkiye ekonomileri arasında pek çok ortak nokta olduğuna inanıyorum. İki ülkenin de güçlü ve dinamik bir genç nüfusu, gelişmiş ekonomilere yakınlığı, kuvvetlenen bir ekonomisi var. Gelişmekte olan ülkelerden gelen şirketlerin avantajı, diğer gelişmekte olan piyasaları, gelişen ülke şirketlerinden daha iyi anlamaları ve buralarda daha etkin olabilmeleri. Onlar işin zor olduğu yerlerde iş yapmanın kurallarını iyi biliyor.  İleride büyümenin bu tip Çin, Brezilya gibi gelişen ekonomilerden geleceği kesin.  

YERLİ ŞİRKETLERİN GELECEĞİ

Türkiye için asıl sorulması gereken sorular şu: Türk tüketicisi yabancı markalara ne kadar rağbet gösteriyor? Yabancı şirketlerin yarattığı rekabet ne kadar güçlü? Yabancılar için Türkiye’de pazara giriş ve işi sürdürmek için harcanan yatırım oldukça yüksek. Tabii Türk şirketleri, pazarlarındaki ihtiyaç ve talebi, satın alma davranışlarını daha iyi bildikleri için oyunu dahi iyi oynama şansına da sahip. Aile şirketleri iyi yönetilmeye devam ettikleri sürece var olacak. Halka açık şirketlerin avantajları, teoride daha kolay sermaye toplayabilmeleri ama son 10 yılda bunun pek mümkün olmadığını gayet açık gördük ve görüyoruz. Bu nedenle de güçlü sermaye yapıları ve etkin yöneticileri oldukça aile şirketleri, dünyada gayet iyi rekabet edebilir.       


     

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz