Bayram Aslan, İçdaş’ı demirin kara borsaya düştüğü 1969’da faaliyete geçirdi. O yıllarda yılda 10 bin ton üretim yaparken bugün, günde 10 bin ton üretim yapan bir dev yarattı. İçdaş Çelik, 2,4 mily...
Bayram Aslan, İçdaş’ı demirin kara borsaya düştüğü 1969’da faaliyete geçirdi. O yıllarda yılda 10 bin ton üretim yaparken bugün, günde 10 bin ton üretim yapan bir dev yarattı. İçdaş Çelik, 2,4 milyar YTL’lik cirosuyla Türkiye’nin en büyük 2’nci demir-çelik şirketi oldu. Bugün grup, demir-çelikten liman işletmeciliğine, tersanecilikten enerji ve turizme kadar pek çok sektörde faaliyet gösteriyor. İçdaş Yönetim Kurulu Bayram Aslan, şirketin yeni yaptığı bu yatırımlarla bir devrim yarattığını söylüyor. Cirodaki artışı alıp satmaktan değil, sadece üretimden elde ettiklerine dikkat çekiyor ve “2010’a kadar 4,8 milyar dolarlık toplam yatırımla dünya devlerinden biri olmayı amaçlıyoruz” diye konuşuyor.
Bayram Arslan, Türkiye’nin duayen sanayicilerinden biri. Kardeşleriyle birlikte ilk torna atölyesini kurduğunda takvimler 1955 yılını gösteriyordu. Aradan geçen 53 yılda ise ortaya dev bir grup çıktı. Türkiye’nin Erdemir’den sonraki en büyük demir-çelik şirketi olan İçdaş Çelik, bugün 2,4 milyar YTL’lik cirosuyla devler liginde emin adımlarla ilerliyor. Şirket, sadece demir-çelikte değil, enerjiden turizme, tersanecilikten liman işletmeciliğine kadar pek çok alanda da iddiasını sürdürüyor. Tüm bu alanlardaki şirketlerle birlikte grubun cirosu ise 2 milyar 567 milyon YTL’yi bulmuş durumda.
“Benim sanayiciliğim Vehbi Koç’la beraber başlar” diyen İçdaş Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Aslan, bugün toplam cirosu 2,5 milyar YTL’yi aşan şirketlerini, üreterek bu noktaya getirdiğini söylüyor. Türkiye’nin en büyük 10 sanayi şirketinden biri olmalarını da sürekli üretim yapmaya borçlu olduklarını belirtiyor. İçdaş’ın Biga’daki demir-çelik, enerji, tersane ve liman işletmesini de içine alan yeni yatırımıyla bir devrim yaşadığına da dikkat çekiyor.
Arslan’ın önümüzdeki döneme ilişkin hedefleri ise hayli iddialı. Şu anda şirket içinde 2012 hedeflerinin belirlendiğini söyleyen Arslan, bu hedeflerle ilgili şu ipuçlarını veriyor:
“2010 yılında Biga’daki yatırımlarımızı toplamda 4 milyar 800 milyon dolara çıkarmayı planlıyoruz. Bugünkü fiyatlarla hesaplarsak sadece İçdaş Çelik’le 2012’de 5 milyar dolar ciroya ulaşabiliriz. Enerjide ise 2012’de enerji yatırımımız 1.600 megavat’a çıkacak. Bunun için toplam 3 milyar dolar yatırım yapacağız.”
Türkiye’nin sanayi duayenlerinden İçdaş Çelik Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Aslan, şirketinin ve Türkiye’nin sanayi öyküsünü Capital’e anlattı:
*Aileniz 128 yıl önce gemi tamiriyle işe başlamış. Demir-çelik sektörüne nasıl geçtiniz?
Biz 3 kuşaktır sanayiciyiz. Dedem Koca Mustafa, 1880’de İstanbul Haliç’te tekne tamiriyle tersaneciliğe başlamış. Dedemden sonra babam Kara Yusuf, işi devam ettirmiş. Rahmetli babamın en ufak oğlu olmam nedeniyle 5-6 yaşından beri motorların arasında, ustaların çalışmalarını izleyerek büyüdüm. Babam ben 11 yaşımdayken vefat etti. 1955 yılında, Tophane Endüstri Meslek Lisesi’nin son sınıfındayken kardeşlerimle beraber Hasköy’deki tersanemizin yanında bir torna atölyesi kurduk.
1960’lı yıllarda Türkiye’de, demir-çelik üretimi son derece kısıtlıydı. Haddehanelerde, sadece Karabük Demir-çelik Fabrikaları’ndan gelen kütük demirden, muhtelif köşebent veya inşaat demiri çekiliyordu. Biz o dönemde Adanalı Mahmut Nalçacı isimli ünlü bir tüccar için hadde makineleri ürettik. Usta, işlerimizden öylesine memnun oldu ki bizi herkese tavsiye etti.
Başarımızdan dolayı Mahmut Nalçacı Bey bir gün bize “Neden kendinize haddehane kurmuyorsunuz?” diye sordu. Ağabeylerimiz tersanede haddehane kurmayı kabul etmediler ve tersaneci olarak yollarına devam edeceklerini söylediler. Onlar baba mesleğini sürdürmek istiyordu. Bunun üzerine Tacettin Aslan ve Necati Aslan ağabeylerimle birlikte, haddehane kurmak üzere kolları sıvadık.
Çocukluğumuzda Kağıthane Deresi’nin kıyısında mesire yerleri vardı ve ailece oraya piknik yapmaya giderdik. İlk üretimimize Kağıthane’de karbon çelikleriyle başladık. Haddecilikle demir-çelik sektörüne girmiş olduk.
*İçdaş bugün Türkiye’nin en büyük demir-çelik şirketlerinden biri. Bu noktaya gelmenizi sağlayan kritik noktalar neler oldu?
O yıllarda Türkiye’de 2 fabrikası da 3 vardiya çalışan bir müteşebbis yoktu. Bir taraftan inşaat çubuğu, diğer taraftan da profil ve sanayi malı üretiyorduk. Ürün çeşitlerimizi çok zenginleştirmiştik. Karbon çelikleri, lamalar, köşebentler, inşaat demiri, filmaşin kangalı ve daha pek çok çeşit üretim yapar hale gelmiştik.
Fakat o yıllarda üretim yapmak son derece zordu. Kapıda müşteriler sırada bekliyordu. Talep çoktu ama mal yoktu.
Burada 1969 yılından bahsetmeliyim; hammadde yani kütük bulmaya imkan yoktu. Üretimimiz öylesine artmış durumdaydı ki hammadde sıkıntısı çekiyorduk. O yıllarda demir 4 yılda bir karaborsaya düşüyordu. Üretim dünyanın dört bir yanından gelen kütük demirle sürdürülüyordu. Artık dışa bağımlılıktan kurtularak, kendi milli demir üretimimizi gerçekleştirmenin ve kendi haddehanelerimizin demir-çelik ihtiyacını karşılamanın zamanı gelmişti. 1969 yılında iç piyasadaki hurda kapasitesini görerek, ark ocağı kurmak için araştırma yapmaya başladık. O yıllarda Ayvansaray Cıvata Fabrikası’nın sahibi İshak Alfandari ve ortağı Haydar Kaynak vardı. Yüzde 60’ı onlara ait olmak üzere 1969’da bir şirket kurduk. Adı İstanbul Çelik Demir İzabe Sanayi Fabrikaları idi. Kısa adı İÇDAŞ olmuştu. Böylece 1970 yılında İstanbul Mahmutbey Güneşli’de ülkemizin en eskilerinden olan entegre demir-çelik üretim tesisini kurduk.
*O yıllarda sanayici olarak ne gibi ilkler yaşadınız?
1970 yılından itibaren öğrenci olaylarının da patlak vermesiyle, ülkede yaşam altüst olmaya başladı. İshak Alfandari, öğrenci olaylarının ekonomiye yönelik çok ağır etkilerinden hoşnut değildi. Alfandari ile Kaynak’ın moralleri bozulmuştu. Fabrika yatırımından vazgeçtiler ve şirketi satmayı veya onların hisselerini bizim almamızı önerdiler. Ama satın alacak güce sahip değildik. Makineler gelmiş, gümrüklerden çekeceğiz. Diğer taraftan devalüasyon oldu. Son derece zor bir durum oluştu. En sonunda İshak Alfandari beni çağırdı ve “Tüm dostluğumuza rağmen, size haksızlık ettik. Siz daha büyük üretim yapmak, ülkeyi ithalat kıskacından çıkarmak için çabalıyorsunuz. Ben Haydar Kaynak’ı ikna edeceğim ve tüm imkanlarımla size kolaylık sağlayacağım. Siz fabrikanın sahibi olarak yatırımınızı yapmaya devam edin” dedi. Bu zorluklarla bu günlere gelebildik.
Bir diğer önemli kararı da rahmetli Turgut Özal sayesinde aldık. 1971’de Turgut Özal DPT’de müsteşardı. Zeki Aytaç, Özal’ı Silahtarağa’daki Çelik Endüstrisi–Elektrometal Fabrikası’nın başına genel müdür tayin etti. Hemen her hafta Turgut Özal’a gider, sohbet ederdik. Elektrik mühendisiydi, teknolojileri takip eden ve ileri görüşlü bir insandı. Bir gün fabrikamıza geldi. Neden günde 4-5 dökümde kaldığımızı, 8-9 döküm yapmadığımızı sordu. Fabrikamızdaki teknik adamlarımıza bu sözlerini ilettiğimde itiraz ettiler. Bunun olamayacağını söylediler. Fakat yavaş yavaş Turgut Özal’ın dediği noktalara geldik. Ardından Turgut Özal ile yaptığımız seyahatten sonra ilk demir-çelik ihracatımızı kamyonlarla İran’a, 1980 yılında, yaptık. İhracatı da İran’la öğrendik. İhracat bize aynı zamanda demir-çelikte kalitemizi artırmayı da öğretti.
*Son 5 yılda İçdaş Çelik’i yüzde 248 oranında büyüttünüz ve ciroyu 2,4 milyar YTL’ye ulaştırdınız. Bu hızlı büyümeyi gerçekleştirmenizde etkili olan nedenler neydi?
Bence hızlı büyümedik. Geçmişten gelen yatırımların meyvelerini son 5 yılda almış olabiliriz. Bizim büyümemiz kademe kademe gerçekleşti. Ama son 5 yılda Çanakkale’de 2’nci tesisimizi kurduk ve orada Türkiye çapında üretim patlaması yaptık. Üretim 2 katına çıktı. Haddede döküm kapasitemiz önümüzdeki yılda 5 milyon ton olacak.
İçdaş’ta 1960 yılından bu yana inşaat demiri ve alaşımlı çelik üretiyoruz. Üretim kapasitemizle Ereğli Demir Çelik tesislerinden sonra Türkiye’nin 2’nci büyük çelik üreticisiyiz. Bu büyüklükle birlikte kaynaklarımızı dikkatli kullanmaya, devamlı yatırım yapmaya özen gösterdik. Global gelişmelerin de demir-çelik sektörüne olumlu etkisiyle ve atılımlarımızla başarıyı yakaladık. Örneğin enerji, denizcilik alanında yatırımlara ağırlık vererek küresel rekabette en zayıf olduğumuz alanlardan birinde kendi kendimize yeter olduk. Uluslararası bir firma olma hedefiyle ölçek ve teknoloji olarak rekabetçi yeni tesisler devreye aldık.
*Belirlediğiniz en uzun vadeli hedefiniz nedir?
2010 yılında Biga’daki yatırımlarımızı toplamda 4 milyar 800 milyon dolara çıkarmayı planlıyoruz. Bunun yine en başında demir-çelik yatırımlarımız, ardından tersane yatırımlarımız gelecek. Sonrasında ise enerjiden deniz taşımacılığına kadar farklı alanlarla ilgili büyük hedeflerimiz var. Büyüklük olarak ise az önce ifade ettiğim planlarımız söz konusu. Ciro olarak nereye ulaşacağımız dünyadaki demir-çelik fiyatlarıyla çok ilgili. Bundan 2 ay önce dünyadaki demir-çelik fiyatları 1.500- 1.600 dolardı. Son 1 ay içinde en az 300 dolar düştü. Şimdiden bu rakamı vermek doğru olmaz. Üretim arttıkça ciro da artacak. Bugünkü fiyatlarla hesaplarsak sadece İçdaş Çelik’le 2012’de 5 milyar dolar ciroya ulaşabiliriz.
Geçen yıl ilk 500 şirket arasında 10’uncu olduk. Bu bizim için gurur verici. Bizim işimiz üretmek. Memleket ekonomisine yardım etmek. Bizim cirolarımız hep üretimden geldi. Yani alıp satmaktan, ticaretten değil..
*İçdaş’ın global piyasadaki konumu ve iddiası nedir? Örneğin şu kadar zamanda sektörde ilk 3’te olacağız gibi bir hedef belirlediniz mi?
Böyle bir sıralama iddiamız yok. Öncelikle 2010 yılı yatırımlarımızı tamamladıktan sonra 2015’te Türkiye’de en büyük sanayi kuruluşları arasına girmeyi, ardından da dünyanın sayılı büyükleri arasında yer almayı planlıyoruz.
Dünyada öyle büyük oyuncular var ki onların yanında, biz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bizim yegane güvencemiz paradan ziyade çok çalışmamız, insan gücümüz ve çok atak olmamız. Kapıdan kovsalar, bacadan giriyoruz. 72 ülkeye ihracat yapıyoruz. Başkaları gibi masanın başında oturmuyoruz. Bizim satış elemanlarımız ellerinde çantalarıyla 24 saat Afrika’dan Şili’ye kadar mal satıyor. Bir Avrupalı bunları zor yapar. Bizde bayram seyran yok.
* Dünyada demir-çelik sektöründe önemli konsolidasyonlar yaşanıyor. Bundan sonra bu sektörde ne tür gelişmeler bekliyorsunuz?
Konsolidasyonlar, özelleştirilen kamuya ait çelik firmalarının satışıyla başladı. Yatay entegrasyonla başlayan bu süreç, ürün çeşitliliğini artırmak, bölgesel pazar hakimiyeti sağlamak gibi amaçlar gözetilerek yaygınlaştı. Son zamanlarda çelik şirketleri dikey entegrasyon amaçlayan satın almalar da gerçekleştirmeye başladı. Cevher veya hurda sağlayıcı firmalar bu nedenle alınıyor. Bu durumda büyük çelik şirketleri eş zamanlı olarak dağıtım ve çelik servis merkezi satın almalarıyla tüm süreci tamamlayacak bir entegrasyon amaçlıyor. Konsolidasyon sürecinde bir sonraki aşama Çin ve benzeri gelişmekte olan ülkelerde satın almalarla devam edecek. Bu şartlarda pazarın nasıl şekilleneceği çok belirgin değil. Ama bu şekillenmede global ve bölgesel ekonomik büyüme performansları ve pazarlar önemli rol oynayacak. Bu rolden kastım, ticaretin serbestleşmesiyle büyüme arasındaki ilişkinin hükümetler tarafından ne şekilde yönetileceğinin bilinmemesinden kaynaklanıyor. Özetle gelişmekte olan ülkelerdeki çelik şirketleriyle halihazırda uluslararası büyüklüklere ulaşmış büyük çelik devleri arasında içinde konsolidasyonun da olduğu bir rekabet süreci yaşanacak.
*Dünyadaki bu değişim Türkiye’ye nasıl yansır? Sizce Türkiye de bu konsolidasyon dalgasından etkilenecek mi? Sektör bu anlamda nasıl şekillenir?
Türkiye’de sektördeki şirketlerin çoğu aile şirketi. Bu yüzden Türkiye, konsolidasyon sürecinden pek fazla etkilenmez. Ancak çelik servis merkezlerinin satın alınmaları gibi gelişmeler halen yaşanıyor. Bu yüzden Türkiye pazarını hedefleyen alt sektörlerde konsolidasyon veya yeni faaliyetlerin olması kaçınılmaz. Türkiye pazarı için uluslararası şirketler gerekli gördükleri takdirde şirket devralmaları gerçekleştirecek.
*Sizin inorganik büyüme planınız var mı? Satın alma ve birleşmelere şirket olarak nasıl bakıyorsunuz?
Şu aşamada inorganik büyüme hedefimiz yok. Ancak oluşan şartlara bağlı olarak politikalarımızda değişiklik olabilir.
*Daha önce bu tip teklifler aldınız mı?
Yunanistan ve Singapur’dan ortaklık teklifleri geldi ama kabul etmedik.
*Türk demir-çelik sektörü Avrupa’da önemli bir yere sahip. Sektörün önünde Avrupa’ya yönelik nasıl fırsatlar var?
Yeni kapasite artırımlarıyla Türkiye, Avrupa demir-çelik üretiminde Almanya ve İtalya’nın ardından 3’üncü sırada. Türk demir-çelik üretimindeki artış hızı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin kısa bir süre sonra İtalya’yı yakalaması bekleniyor. Türkiye, uzun ürünlerde önemli bir ihracat ülkesi, yassı ürünlerde ise önemli bir ithalatçı konumunda. Yassı ürün ithalatındaki artış, sanayinin geçirdiği dönüşüme işaret ediyor. Burada çelik sanayiyle birlikte bu ürünü tüketen sanayileri de kastediyorum. Türkiye enerji, lojistik ve hammadde politikaları konusunda yapacaklarıyla kendini konumlandıracak.
*Sektörde bir değişim yaşanıyor. Uzun üründen yassı ürüne geçişler oluyor. Talep nasıl bir seyir izliyor? Bu seyir nasıl yatırımlar gerektiriyor?
Türkiye’de yassı ürün tüketimi ile üretimi arasındaki farkın 7 milyon ton olduğunu düşünürsek bu alanda yatırımlar kaçınılmaz olacak. Sürekli gelişen otomotiv, gemi inşa sanayi ve diğer sanayi kolları yassı ürün talebini artırıyor. Dış bağımlılığı azaltacak yatırımlar bu aşamada önem kazanıyor. Önemli olan pazarda sağlıklı rekabet ortamının yaratılması olmalı. Büyük çelik şirketlerinin kısmi yatırımları, dışa bağımlı yapının devamını getiriyor. Bu önemli bir risk. Yatırımlarda katma değer ölçütü mutlaka konmalı.
*Global arenada Türkiye’deki şirketlerin karşısında Arcelor Mittal gibi devler var. Türkiye’den de global bir demir-çelik şirketi çıkar mı?
Burada belirleyici olan pazar payı ve rekabet gücü. Ölçek, sadece toplam çelik üretimiyle belirlenemez. Arcelor Mittal, hangi çelik tesisinde, hangi ölçekte üretim yapıyor, üretim yaptığı ülke pazarlarında ne kadar etkin gibi soruları da sormak lazım. Bu açıdan Türk üreticilerin güçlü ve zayıf oldukları yönler var. Global arenada rekabet etmek için Arcelor Mittal’in pazar büyütmeyle ilgili alım stratejisi ve dikey entegrasyon sürecinde hedeflediklerini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği gibi konular belirleyici olabilir.
*Neden bu kadar çok sektörde faaliyet gösteriyorsunuz?
Faaliyet gösterdiğimiz iş alanlarına dikkat ettiğinizde birçoğu iç içe, birbirini tamamlayan işler. Birini yaptığınız zaman onun gerekleri olarak farklı ihtiyaçlar doğuyor. Biz de bu ihtiyaçları göz önüne alarak başkalarına yaptıracağımız işleri kendi içimizde şirketler ve iş alanları kurarak sağlamaya çalışıyoruz. Örneğin tersanecilik yaparken denizciliğe, dolayısıyla liman işletmeciğine, ardından sigorta aracılığına, ihracatımız için kara ve deniz taşımacılığına kadar ulaşan iş alanlarında kendimizi buluyoruz.
*Bu sektörlerdeki varlığınız sürecek mi? Nasıl planlarınız var?
Bu sektörlerde tabii ki varlığımız sürecek. Pek çoğunda büyüme planlarımız var. Örneğin ortağımız olan Mardaş ile Ambarlı’daki liman işletmeciliğimizde uluslararası standartlarda hizmet veriyoruz. Mardeniz, aynı zamanda armatörü de olduğu 7 geminin işletmeciliğini yapıyor. Gemilerimizin her türlü kiralama, operasyon, teknik, ISM, satın alma ve personel hizmetleri grup şirketlerimiz tarafından veriliyor.
Bir başka alanda Kardeniz Denizcilik İşletmeleri ile gemi kiralama ve brokerlik hizmetleri veriyoruz. Biga’da kurduğumuz İçdaş Gemi İnşa Tersanesi, bugün çok büyük tonajlara yönelik modern bir inşa tersanesine dönüştü.
İçdaş ise demir-çelik endüstrisinde bir devrim yaşıyor İstanbul’dan Karabiga’ya yöneldik ve çağdaş demir-çelik sanayini en ileri teknolojileri kullanarak orada tesis ettik. Aynı zamanda bir de gemi inşa tersanesi kurduk. 2012 yılına kadar kimyasal tanker ve kuru yük gemisi olmak üzere 12 büyük tonajlı gemi inşa edeceğiz.
İlk tersanede 6 ila 20 bin dwt’a kadar gemi inşa ederken, yeni kurmakta olduğumuz tersanede 150-200 bin dwt’a kadar gemi inşa etmek üzere planlamalar yapıyoruz. Yılda 4 gemi inşa edebilen tersanelerimizi yılda 10 gemi inşa edebilecek kapasiteye çıkarıyoruz. 2009 yılı içinde bitirilmesi planlanan proje için 219 milyon YTL’lik bir yatırım öngörüyoruz.
Bu tesislerin enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için ise 212 milyon dolar yatırım yapacağız. Tüm bunları alt alta koyduğumuz da İçdaş’ın bir devrim yaşadığını görüyoruz.
Geçmişten Bugüne Sanayi Nasıl Gelişti?
Her Şeyi İthal Ediyorduk
Bizim sanayiciliğe adım attığımız 1950’li yıllarda Türkiye’de doğru dürüst sanayi yoktu. Her şey dışarıdan ithal ediliyordu. 70’lerde de durum farklı değildi. Örneğin işe başladığımız zamanlarda malı yükleyecek vinçler yoktu.
Vinç Yoktu, Hamal Vardı
Sırt hamalları, 2’şer kişi, 50-60 kiloluk küçük partiler halinde yükü sırtlarına alıp, kamyonlara istif ederlerdi. Daha sonraki dönemde vinç sistemini kurduk. Bununla ilgili bir anımı da paylaşmak istiyorum: 1969’da Macaristan’a 15 tonluk bir ark ocağı sipariş ettik. O zaman Türkiye’deki en büyük ark ocağı ancak 15 tondu. Daha büyüğünü almayı önerdiğimde vinç bulma sıkıntısı nedeniyle bunu dahi yapamadık.
Enerjiye Yakın Olmalıydık
Türkiye o yıllarda nerelerdeydi, iyi anlaşılsın diye bir örnek vermek istiyorum. İstanbul’da fabrika için yer ararken, 1’inci önceliğimiz enerji kaynağına yakın olmaktı. Ark ocaklarının etkin çalışması için en az 5 megavat enerji sağlayacak bir trafoya sahip olmamız gerekiyordu.
Üretim Kapasitemiz Düşüktü
O zaman otomatik makineler yok, kokillere döküm yapılıyordu. Aylık üretimimiz sadece 1.000 tondu. Yılda 10-15 bin ton üretim ya yapılır ya yapılamazdı. Bugün ise günlük üretimimiz 10 bin ton!
70’lerin İflas Furyası
1970-80 yılları arasında yaşanan siyasi ve ekonomik gerilimler birçok şirketin iflasına veya el değiştirmesine neden oldu. Aslan Ailesi olarak demir-çelik üreticiliği, tersanecilik ve armatörlük işlerini bu zorlu yıllarda dahi sürekli kılmayı başardık.
İçdaş’ın 2010 Hedefleri Neler?
Her Alanda Büyüme
2007 yılında İSO’nun açıkladığı listede Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında 10’uncu sırada yer aldık. Biz faaliyet gösterdiğimiz her alanda büyümeyi amaçlıyoruz.
4,8 Milyar Dolar Yatırım
Özellikle Çanakkale’de gerçekleştirdiğimiz yatırım tutarı 1 milyar 700 milyon dolar olan entegre tesisimize, 2010’a kadar toplam 4 milyar 800 milyon dolar yatırım yapmış olacağız. Yatırımlarımızın yanı sıra iş gücümüz bugün itibarıyla 5 bin 570’e ulaştı.
11 Bin Kişiye İstihdam
2010 yılında 11 bin kişiye istihdam yaratan bir grup olacağız. 2007 yılı ciromuz 2 milyar 100 milyon dolar iken 2008 ciro hedefimizi 3,5 milyar dolar olarak belirledik. 2007 yılında 777 milyon 543 bin dolar ihracat gerçekleştirdik. Bu yıl bunu 1,3 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.
Dünya Devi Olma
2010 yılı sonuna kadar, Biga’da çelikhane ve ince slab ile kaliteli çelik üretim tesisi yatırımı planlıyoruz. Ayrıca yatırım planlarımıza 2’nci bir enerji üretim tesisi inşa etmeyi de ekledik. Yeni yatırımlar tamamlandığında İçdaş, entegre tesisleri son teknolojiyle kurulmuş, dünyanın büyük demir-çelik üreticilerinden birisi olacak, dünya liginde önemli bir yere sahip olacak.
“Enerji Yatırımları Hız Kazanacak”
En Önemli İkinci İş Enerji
Grup olarak bizim için en önemli 4 sektör; demir-çelik, enerji, denizcilik ve limancılık. Bu sektörlerdeki yatırımlarımız devam ediyor. Demir-çelikten sonra en önemli iş, enerji. Zaten demir çeliğin büyük girdilerinden bir tanesi enerji. Yoğun olarak elektrik enerjisi kullanıyoruz. Onun için bu yatırımın aşağı yukarı yüzde 30-40’ını kendi ihtiyacımız için kullanacağız.
1.600 Megavat’a Çıkacağız
Şu an 135 megavat’lık kömür santralimiz var. Bu kapasite 2009’da 270’e çıkacak. 2012 yılında enerji yatırımımız 1.600 megavat’a çıkacak. Bunun için toplam 3 milyar dolar yatıracağız. Bu arada rüzgar enerjisini de 2010 yılında 100 megavat olarak planlıyoruz
Turizmde de Varız
Turizm, Türkiye için lokomotif sektörlerden biri. İçdaş, sürekli büyüyen, çok yönlü bir şirketler grubu. Tamamlanan her yatırım süreci yeni yatırım planlarını da beraberinde getiriyor. Hedeflerimize sınır koymuyoruz. Turizm alanında da varız. Antalya Belek’teki “Su Sesi” adını verdiğimiz 5 yıldızlı otelimiz ve kongre merkezimizle de çok üstün nitelikte hizmet veriyoruz.
Özlem Aydın Ayvacı
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?