Sabancı Üniversitesi, Sabancı Vakfı’nın üzerine titrediği ve bugüne dek 610 milyon dolar kaynak aktardığı bir proje. Üniversitenin mütevelli heyeti başkanı Güler Sabancı, bugün ulaştıkları noktadan...
Sabancı Üniversitesi, Sabancı Vakfı’nın üzerine titrediği ve bugüne dek 610 milyon dolar kaynak aktardığı bir proje. Üniversitenin mütevelli heyeti başkanı Güler Sabancı, bugün ulaştıkları noktadan memnun. Tersine beyin göçü başlattıkları, dünyanın değişik yerlerinde en saygın üniversitelerde çalışan akademisyenleri Sabancı Üniversitesi’ne çekebildikleri için gururlu. Hedefi daha çok yabancı öğretim üyesi ve yabancı öğrenci çekebilmek, uluslararası araştırma ödüllerinin sayısını artırmak ve “Daha uluslararası bir üniversite olmak”.
Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı…Daha fikir aşamasında olduğu 1994 yılından bu yana üniversite projesinin içinde. Hem de nasıl… Kampusun inşaat aşamasında olduğu yıllardan kalan çizmesi ve yağmurluğu hala üniversitedeki odasında duruyor. Üniversiteyi kurmadan önce “21’inci yüzyılın ideal üniversitesi nasıl olmalı” sorusuna yanıt bulmak için düzenledikleri arama konferansından çıkan sonuçlardan bahsederken hala heyecanlanıyor. Sabancı Üniversitesi mezunlarının yüzde 17’sinin doktora yaptığını, dünyanın en saygın üniversitelerinden burs aldığını söylerken gururlanıyor. Üniversitenin yenilikçiliğe verdiği destekle ve öğretim üyelerinin AB 6’ncı Çerçeve Programı Fonları, TÜBİTAK gibi kurumlardan aldığı araştırma desteğinin kişi başına 27 bin Euro’ya ulaşmasıyla övünüyor.
Sabancı Üniversitesi’ne bugüne dek Sabancı Vakfı, 500 milyon doları kampusun geliştirilmesi için olmak üzere toplam 610 milyon dolar yatırmış. Bugün itibariyle üniversite giderlerinin yüzde 80’inin öğrenci ve araştırma gelirleri gibi kendi kaynaklarından karşılıyor. Üniversitenin her yıl verdiği 20 milyon YTL’lik açık ise Sabancı Vakfı kaynaklarından karşılanıyor. Güler Sabancı, “Sabancı Vakfı ve ailemiz her yıl üniversiteye 20 milyon YTL destek olmaya devam edecek. Ancak ona göre asıl önemli olan; ailenin bu projeye liderlik etmekten duyduğu manevi haz ve 10 yıl içinde üniversitenin farklı modelinin ve mezunlarının ulaştığı başarıların yaşattığı gurur.
Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi’nin kendisi için anlamını “geleceğe kurulan bir köprü” ve “Sabancı Topluluğu’nun ileriye yönelik fark yaratma felsefesinin hayata geçmiş hali” tanımlamalarıyla anlatıyor. “Sabancı Üniversitesi bizim tüm vakıf çalışmalarımızı taçlandıran bir projedir” diyor.
Sakıp Sabancı’nın vasiyeti doğrultusunda Sabancı Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Terzioğlu’yla birlikte “üniversiteyi daha uluslararası” bir konuma taşımayı hedefliyor. Güler Sabancı, üniversitenin kuruluş felsefesi, farklı modeli ve mezunlarının performansı ve araştırma projelerindeki başarılarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı:
- Sabancı Üniversitesi sizin için neler ifade ediyor? Sabancı Holding ve Sabancı ailesi için nasıl bir anlam taşıyor?
1994 yılında beş Sabancı kardeş de hayattaydı. O zaman Sabancı kardeşler, Sabancı Holding ve Sabancı Vakfı, bir üniversite kurma kararı aldı ve bu projenin başına da beni koydular.
Rahmetli Hacı Sabancı, vakfın; Sakıp Bey de holdingin başkanıydı. İkisi beni çağırdılar. “Bugün ailemiz ve grubumuz için çok önemli ve hayırlı bir karar aldık. Üniversite kurma kararı aldık ve bu projeyi senin yürütmeni istiyoruz” dediler. Bu konuda o güne kadar da ciddi fikri hazırlık yapılmıştı. Çeşitli zamanlarda aile içinde de konuşulurdu.
Sabancı Vakfı ve Sabancı Ailesi, rahmetli Hacı Ömer Sabancı’dan sonra vakıf kurdu ve bu yolda Türkiye’nin her yerinde 120 tane kalıcı eser yaptı. Sakıp Bey ve Hacı Bey, bu projeyi, geldiğimiz noktada, bütün bu yaptığımız vakıf çalışmalarının “taçlandırılması” diye adlandırıyordu.
- 1997 yılında sizinle yaptığımız bir söyleşi de “Üniversite 10-15 yıllık değil yüzlerce yıllık bir projedir” diyordunuz. Böyle uzun nefesli, geleceğe dönük bir proje için karar alma ve planlama süreci uzun sürdü mü?
Doğru. Öncelikle fikri bir hazırlık dönemi var. Ailenin bu işe kendini vermesi ve bu işe odaklanması sürecini yaşadık. Ardından da 1994 yılında karar alınıp, bu görevin bana verildikten sonra yaşanan planlama aşaması geliyor.
Bu öyle bir konu ki, o zaman da söylediğim gibi yüzyıllara kalması gerekiyor. Bir üniversite kurmak demek, gelecekle bir köprü kurabilmek demek.
Bence 1994 yılında ailenin projeyi bana vermesi hakikaten anlamlıdır. O günlerde amcalarımın hepsi gençti. Kendileri de üstlenebilirlerdi. Geleceğin projesi olduğu için aile içinden daha genç birine vermeyi istediler. Ben vakıf çalışmaları konusunda çok istekliydim.
- Siz bu görevi üstlendikten sonra neler yaptınız?
1994 yılında bu sorumluluğu üstlenince ilk yaptığım şey, bu konuda araştırma yapmaya başlamak oldu. Bu konuyla ilgili olarak başta Sayın İhsan Doğramacı ve Suna Kıraç olmak üzere üniversite konusunda çalışması olan çok sayıda saygın insanla konuştum. Sonra Sakıp Bey ve Hacı Bey ile birlikte…
Bu konu o kadar önemli, o kadar hassas ve o kadar da çok herkese değen bir konu ki, herkesin “Nasıl bir üniversite olmalı” konusunda bir fikri var. Böyle bir konuda ortaya çıkacağınız zaman “çok akıla” ihtiyacınız var. “Çok akıla” ihtiyacımız olduğu için de, bizim o zamanlar şirketlerde kullandığımız “arama konferansı” yöntemini kullanmak aklımıza geldi. 1994’te de Sakıp Sabancı’yla birlikte Sabancı Holding için Profesör Dr. Oğuz Babüroğlu’nun yönetiminde bir arama konferansı yapmıştık.
Nasıl bir üniversite kuracağımıza dair bir arama konferansı yapalım diye karar verdik. Dünyada eğitim ve yüksek öğrenimle uğraşan, farklı disiplinlerden, farklı düşüncelere sahip insanları toplayalım ve bu toplantıya veliler, öğrenciler, iş dünyasının temsilcileri gibi farklı tarafları da biraya getirdik. Yıl 1995… 21’inci yüzyıl için bir ��niversite kuruyoruz. O zaman ne aradığımızı şöyle ifade etmiştik; “21’inci yüzyılın ideal üniversitesi nasıl olmalı?”
- Arama konferansından ne gibi sonuçlar çıktı ve Sabancı Üniversitesi’nin temel felsefesi nasıl belirlendi?
Bu arama konferansı 3,5 gün sürdü ve dünyanın her yerinden 52 değerli insan bir araya geldi. Hiçbir kısıtlama olmadan 2’inci yüzyılın ideal üniversitesi nasıl olmayı tartıştık. Konferanstan çıkan sonuçları bir süzgeçten geçirdik ve eledik. Sonra tasarım süreci başladı. Çeşitli fikirleri grupladık. Daha sonra bu sisteme bizim şartlarımızı koyduk.
Bu üniversite Türkiye’de olacak. Bu üniversitede tıp fakültesi olmayacak gibi şartları koyduk. Ardından ciddi bir tasarım sürecine girdik. Tasarım süreci 3 yıl sürdü. 1997 yılında Profesör Dr. Tosun Terzioğlu bize katıldı ve böylece teşkilatlanma sürecimiz başladı.
Bir yandan tasarım süreci, bir yandan kampusun planlanması ve projelendirmesi ve inşaatı başladı. 1999’da ilk öğrencilerimizi aldık ve kampusta sadece 2 bina çalışır vaziyetteydi.
İki- üç yıl süren tasarım sürecinde bütün programlar ve sistematik kurgulandı.
Tartışmalar ilginç bir noktaya geldi ve önemli bir soruyla karşı karşıya kaldık. Türkiye’de o gün 58 üniversite vardı ve biz ya bir 59’uncuyu yapacaktık ya da çok farklı bir model ortaya koyup, ona inanacaktık. Yüksek öğrenimdeki belli başlı sorunlara çözüm getirebilecek yeni bir model.
- Siz tercihinizi ne yönde yaptınız?
Biz Türkiye’de bir örnek yaratıp, sistemi bu konuda ikna etme yolunu seçtik. Bu bir riskti ama biz bu yolu seçtik. Tosun Hocam da bana görüşlerini bir not olarak yazdı. Ben Sakıp Bey ve Hacı Bey’e gittim. “Mevcut üniversitelerimizin modelinden bir tane daha kurmamızı mı istiyorsunuz, yoksa fark getirebilecek bir şey mi yapmayı tercih edersiniz?” diye sordum. “Bunun bir çilesi, riski var” dedim. Her ikisi de “Yapacaksak farklı olanı yapmalıyız. Türk yüksek öğrenimine bir yeni model, örnek yaratmalıyız” dediler. Dolayısıyla Sabancı Üniversitesi bu duygularla, bu hislerle kuruldu.
İşte Sabancı Üniversitesi’nin esas en önemli nokta bu. Sabancı Üniversitesi, Sabancı Topluluğu’nun ileriye yönelik fark getirme felsefesinin uygulamaya geçmiş halidir.
- Vaktinizin ne kadarını üniversiteye ayırıyorsunuz? Üniversite ile ilgilenen aileden başka biri var mı?
Kuruluş döneminde çok vakit ayırdım. 1994 ile 2000 yılları arasında hemen hemen bütün hafta sonlarımı ayırdım. Çalışma saatlerimin de neredeyse yarısını üniversite ile ilgili konular için kullandım.
Rektörümüz Profesör Dr. Tosun Terzioğlu 1997 yılında aramıza katıldı, ben de ondan sonra üniversiteye ayırdığım vakti azalttım. Şimdi belli bir düzenimiz var. Üniversiteye haftada yarım günümü ayırıyorum.
Liderlik önemli ama ekip olmadan lider olunmaz. Mütevelli heyeti dediğimiz organ üniversitenin gelişmesinde ve ilerlemesinde çok önemli bir unsurdur. Biz Sabancı Üniversitesi’nde mütevelli heyetine daima çok önem verdik. 10 kişilik mütevelli heyetimiz muntazam olarak yılda 4-5 kez toplanır ve stratejisini, planlarını ve bütçesini yürütür. Burada iş ve akademi dünyasının bir denge içinde olmasına özen gösterdik. Kuruluşundan beri bizimle birlikte olan çok kıymetli mütevelli heyeti üyelerimiz var.
Benim mütevelli heyeti başkan yardımcım Profesör Dr. Ahmet Aykaç, Can Paker, Tuncay Özilhan, Halis Komili, Cem Kozlu var. Harvard’dan gelen Profesör Dr. Gülru Necipoğlu Kafadar ve Drexel’den gelen Prof. Dr. Banu Onaral ve rektörümüz var. Aileden ise mütevelli heyeti üyesi olan Sevil Sabancı var. Sevil Hanım, Sakıp Bey’in kızıdır ve iki yıldır mütevelli heyetimizde. Bu konuya yakın ilgisini ve gönülden katkısını görmek çok sevindirici.
- Siz Sabancı Üniversitesi’nin hangi konularda güçlü olduğunu düşünüyorsunuz. Sabancı Üniversitesi’ni hangi başarı göstergelerine bakarak değerlendiriyorsunuz?
Mezunlarımızdan başlayayım. Buraya gelen öğrencinin kendi dünyasında kendine ait hayalleri var. Biz bu hayali gerçekleştirmesine ne ölçüde yardımcı oluyoruz diye bakıyorum ben. Bizim mezunlarımızın yüzde 54’ü mezuniyet sonrasında çalışıyor. Büyük çoğunluğu Türkiye’de çalışıyor ama yurtdışında çalışanlar da var. Yüzde 17’si doktora çalışması yapıyor. Önemli bölümü Türkiye’de doktora yapıyor ama aralarında Harvard, Stanford, Princeton, Cambridge gibi saygın üniversitelerden tam burs alarak çalışmalarına devam edenler de var. Bir de yüksek lisans yapanlar var.
Ayrıca yüzdesel olarak az olmakla birlikte girişimci olmayı seçen öğrencilerimiz de bulunuyor. Onları da biz ilgiyle izliyoruz. İçinde o heves olanı biz yüreklendiriyoruz. Girişimci geliştirme programlarımıza yönlendiriyoruz. Daha öğrenciyken geliştirdiği fikirleri hayata geçirmesine yardımcı oluyoruz. Para vererek değil, fikrini geliştirmesine destek oluyoruz. Bir şirket nasıl kurulur, riskleri nedir, hangi formalitelerden geçmesi lazım, pazar araştırması nasıl yapılır gibi adım adım her aşamasını anlatarak yardımcı oluyoruz. Onları da izliyoruz.
Hocam Tosun Terzioğlu’nun da söylediği gibi bugün üniversitede 200’e yakın proje yapılıyor. Bu projeler için yapılan hibe ve sözleşmelerin toplam 36 milyon YTL. Böyle bir değer yaratılıyor. Bunlar üniversitemiz açısından önemli notlar diye düşünüyorum.
Bugün öğrencilerimizin yüzde 40’a yakını burslu. İlk yıllarda daha fazla burs verdik.
- Üniversitenin öğrenci sayısı, yeni fakülte ve departmanlar açma hedefi ve planı var mı?
Bizde öğrenci sayısında çok büyük bir değişiklik hedeflemiyoruz. Bizim için ideal bir seviye olan 3.500 seviyesinde kalmayı hedefliyoruz. Zaman içinde yeni programlar açılacak ve açılıyor. Ancak şu anda yeni fakülte açma hedefimiz yok. Dünyada, üniversiteleri bir takım başarım ölçütlerine göre sıralayan çeşitli çalışmalar var. Sabancı Üniversitesi de, Türkiye’deki birkaç üniversite ile birlikte bu tür belli başlı sıralamalarda yer alıyor. Kısa geçmişimize rağmen bu sıralamalarda olmamız bize ancak gelecek için cesaret veriyor.
-Sakıp Sabancı, vasiyetinde üniversite için nasıl bir hedef koymuştu, siz şimdi neyi hedefliyorsunuz?
Önümüzdeki süreçte daha iyi yapmayı arzu ettiğimiz bir konu var. O da Sabancı Üniversitesi’ni daha uluslararası yapmak istiyoruz. Bugün uluslararası işlerimiz var. Sakıp Bey’in vasiyeti olan uluslar arası bir araştırma ödülümüz var. Jürisi uluslararası, katılımcısı uluslararası. Konusu sosyal bilimler.
Bu ödülün ilk ikisini Washington’da verdik. Bu yıl üçüncüsünü vereceğiz. Bu yıl haziran ayında Türkiye’de vereceğiz ama katılımcılar uluslararası. Geçen yılın ödülünü Princeton’dan Yunan asıllı Amerikalı genç bir doçent kazandı. Konu da Osmanlı’nın Balkanlar’daki algılanmasıyla ilgiliydi. Çok detaylı bir bilimsel araştırma yaptı bu genç doçent hanım.
Yüksek Öğrenim Paralı Olmalı mı?
Geçtiğimiz dönemde yükseköğretimin paralı olup olmaması çok tartışıldı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Güler Sabancı
Bir kişiye en çok ekonomik ve kültürel katkısı olan üniversite eğitiminin bedava olması zamanımızın gerçeklerine uymuyor. Ancak, üniversite eğitimi paralı olduğunda, mutlaka ihtiyacı olanlara burs, kredi gibi çeşitli yollarla destek olmak gerekiyor. Başarılı araştırma ve eğitim için bunun çok önemli olduğuna inanıyorum.
Prof. Dr. Tosun Terzioğlu
Öncelikle devlet, uzun vadeli, geri ödemeli bir yükseköğretim kredi sistemi oluşturmalı. Bu sistem içinde bankalar da rol oynamalı. Dünyada, örneğin Avustralya’da bu tür uygulamalar var. Hiç kimse maddi imkansızlıklar nedeniyle hak ettiği eğitimden mahrum kalmamalı. Bu tür bir sistem çok iyi planlanıp, kurulduktan sonra, devlet üniversitelerinde de kademeli olarak paralı sisteme geçilebilir.
Sabancı Üniversitesi’ne 610 Milyon Dolar Yatırıldı
Manevi Destek Unutulmamalı
Öncelikle şunu söyleyeyim böyle kapsamlı ve geleceğe dönük bir proje, ailenin ve vakfımızın üniversite yönetimine koşulsuz desteği olmadan başarılamaz. Dolaysıyla sadece verilen maddi kaynak değil gösterilen manevi desteği unutmamak gerekir. Özellikle Sakıp Bey ve ondan sonra Erol Bey ve vakıftaki tüm Sabancı ailesi fertlerinin paradan öte desteği vardır.
Her Yıl 20 Milyon Ytl Katkı
Şu ana dek 610 milyon dolar yatırım yapmışız. Sabancı Vakfı haricinde Sakıp Sabancı’nın da vasiyetiyle bize bıraktığı bir fon var. Oradan gelen kaynakla birlikte üniversiteye her yıl 20 milyon YTL katkıda bulunuyoruz. Üniversitemizin toplam giderlerinin yüzde 20’sini biz vakıftan karşılıyoruz. Biz önümüzdeki yıllarda da üniversitenin kaynak ihtiyacının devam edeceğini ön görüyoruz ve gerekli katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Kampus İçin 500 Milyon Dolar
Öğrenci gelirleri artı proje gelirlerimiz üniversitenin giderlerinin yüzde 80’ini karşılıyor. Devletten aldığımız para da üniversitemizin giderlerinin yüzde 0,5’i düzeyinde yani 500 bin YTL.
Bu 610 milyon doların 500 milyon doları kampus ve altyapı yatırımıdır, 110 milyon dolarda her yıl üniversitenin açıklarını karşılamak üzere yaptığımız katkıların toplamıdır. 610 milyon dolar yatırım rakamı verirken size, biz bunun amortismanı gibi şeyleri de hiç hesaplamadan ortaya çıkan rakamı söylüyoruz.
Prof. Dr. Tosun Terzioğlu/Sabancı Üniversitesi Rektörü
Sabancı Üniversitesi’nin Gelecek Hedefi Daha Uluslararası Olmak
Rehber Danışma Kurulu
Bizim bir de çok önemli uluslararası danışma kurulumuz var. Çok etkileyici isimler var orada. Onlara her yıl anlatıyoruz yaptıklarımızı ve tavsiyelerini alıyoruz. Deutche Bank’ın eski chairman’i ve UBS’in chairman’i gibi, Oxford Üniversitesi’nin chancelor’ı gibi isimler var.
Hedefe Nasıl Ulaşılacak?
Bu network’ümüzü kullanarak yeni dönemde Sabancı Üniversitesi’ni daha uluslararası yapmak istiyoruz. Uluslararası toplumdan daha çok öğrenci almak istiyoruz ve alıyoruz da. Erasmus çerçevesinde değişim öğrencileri de alıyoruz. Onu da artırmak istiyoruz. Yabancı öğretim üyelerimizin de sayısını artırmak istiyoruz.
Üniversiteler Arası Global Rekabet
Çünkü bu dünyada iddialı bir üniversite olmak gerekiyor. Amerika’da okuyan 40-50 bin kadar Türk öğrenci var. Almanya’da 9 bin kadar Türk genci var üniversitelerde. Rekabet üniversiteler arasında da global. Biz bütün Avrupa Birliği projelerinde tüm AB ülkeleriyle rekabet halindeyiz.
Sabancı Üniversitesi’nin Güçlü Tarafları Neler?
Öğrenci Odaklı
Öğrenci odaklı, her öğrencisiyle tek tek meşgul olabilen bir üniversiteyiz. Üniversite’de her tam zamanlı öğretim elemanı başına 16 öğrenci düşüyor.
Tersine Beyin Göçü
Ayrıca, tam zamanlı öğretim üyelerinin yüzde 85’i doktorasını yurt dışında tamamlayıp yurt dışındaki çeşitli üniversite ve kurumlarda çalıştıktan sonra Türkiye’ye, Sabancı Üniversitesi’ne döndü. Bu anlamda üniversitenin “beyin göçünü” tersine döndürerek “beyin gücüne” çevirdiği söylenebilir.
Bölümsüz Yapı
Türkiye’de bölümsüz yapı başta olmak üzere pek çok ilki hayata geçirdi. Bölümsüz yapımız öğrenci odaklı olmanın bir sonucu. 2000-2001 Bahar yarıyılından bugüne kadar, öğrencilerin yüzde 46’sı üniversiteye girişte bildirdikleri diploma programından farklı seçim yaptı.
Mütevelli Heyeti Farkı
Zaman zaman vakıf üniversitelerine yönelik bazı tenkitler yapılıyor kamuoyunda. “Özel üniversitelerde mütevelli heyeti olmasın” gibi fikirler ortaya çıkıyor. Halbuki tam tersine keşke 4-5 tane büyük devlet üniversitemiz vakıf üniversitesi statüsüne geçirilip, mütevelli heyetleri olsa.
Bugün yüksek öğrenimde bir reform ve yeni yaklaşım arayışı var. Dünya görüşü geniş, kredibilitesi yüksek akademisyen ve iş insanlarından oluşan bir mütevelli heyeti bir üniversiteyi çok farklı ufuklara taşıyabilir.
Sedef Seçkin Büyük
sseckin@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?