Hız Tutkusunu Denize Taşıdı

Uğur Işık, Işıklar Holding’in ikinci kuşak sahiplerinden. Aynı zamanda İstanbul Offshore Kulübü’nün başkanı. Tam bir hız tutkunu. Tehlikeli ve süratli sporları seviyor. Offshore, nascar ve offroad’...

1.05.2009 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Uğur Işık, Işıklar Holding’in ikinci kuşak sahiplerinden. Aynı zamanda İstanbul Offshore Kulübü’nün başkanı. Tam bir hız tutkunu. Tehlikeli ve süratli sporları seviyor. Offshore, nascar ve offroad’da birincilikleri var. Offshore yarışlarını Türkiye’ye ilk getiren o. Hatta kendi geliştirdiği bir offshore şampiyonası bile bulunuyor. “Yelken yapmayı düşündüm ama vazgeçtim” diyen Işık, “Çünkü yavaş işler bana göre değil. Her sporun süratlisini seviyorum” diyor ve ekliyor: “İşte de böyleyim. Hızı, çabukluğu severim. Yavaş insanlarla çalışamam.”

 

Offshore, sürat tekneleriyle yapılan bir yarış dalı. Her teknede 2 pilot yarışıyor. Biri hızı diğeri ise direksiyonu kontrol ediyor. Yüzlerine ise F16 pilotlarının kullandığı hava maskelerini takıyorlar. Bu da onların takla attıklarında paniklemeden suyun üzerine çıkmalarını sağlıyor.

Havanın ve denizin durumuna göre şartlar zorlaşıyor. Sabit bir zemin yerine suyun üzerinde yarışıldığı için F1 yarışlarından bile daha zor. Ayrıca motor ve tekne çeşitlerine göre farklı kategorileri var. En zor kategori ise Class 1 Şampiyonası. Burada yarışan tekneler 2 bin beygir gücünde ve boyları 14 ila 15 metre arasında değişiyor. Fiyatları 1 milyon dolardan başladığı için de daha çok zenginlerin sporu olarak tanınıyor. Bu zor ve bol adrenalinli sporu Türkiye’de tanıtan isim ise Uğur Işık.

Işık, Işıklar Holding’in yönetim kurulu başkan vekili. Türkiye’nin en büyük tuğla ve ambalaj üreticilerinden Işıklar Holding’in kurucusu Turgut Işık’ın 3 çocuğundan ortancası. Ağabeyi av, kardeşi bilgisayarla ilgilenirken o sürat teknelerine merak salmış. Işık, “Ailede benden başka pistlerin kokusuna aşık biri çıkmadı” diyor ve ekliyor: “Annem bile benim bu tutkumdan vazgeçiremedi.”

15 yıldır hobi olarak başladığı offshore merakı bütün vaktini alıyor. 11 yıl önce İstanbul Boğazı’nda ilk kez Dünya Offshore Class 1 Şampiyonası’nı düzenliyor. 6 yıl önce de kendi geliştirdiği Class 225 kategorisini Uluslararası Offshore Federasyonu’na kabul ettiriyor. Geçen yıl da bu kategoriyi dünya şampiyonasına sokuyor.

“Sporun süratlisini seviyorum. Yelken gibi yavaş sporlar bana göre değil” diyen Işık’la offshore merakını, kimlerin bu spor dalını yapabileceğini konuştuk. “Uçan tekneleri” Türkiye’ye tanıtan Işık, Capital’in sorularını yanıtladı:

hedSürat Tekneleri Çocukluk Tutkusu
Küçüklüğümden beri sürat motorlarına merakım vardı. Eskiden Levent’te oturuyorduk. Yazları Çengelköy’e gidiyorduk. O zaman İstanbul’da çok da fazla sürat teknesi yoktu. Babamı epey bir uğraştırdıktan sonra ‘Politec’ marka 50 beygir dıştan takma motoru olan bir sürat teknesi almaya ikna ettim. Sürat teknesi merakım ilk günlerde böyle başladı. Zaman içinde Amerika’dan sürat tekneleri alıp getirdim. Hala bir guletim, birkaç tane de sürat teknem var. Sürat tekneleri Tuzla’da duruyor. Eskiden sürat motorlarını ulaşımda da kullanıyordum. O zaman iş yerimiz Ulus civarındaydı. Yazları Tuzla’dan Boğaz’a trafikle uğraşmadan denizden gidiyordum. Yazları artık Tuzla’ya da gidemez olduk. Onun için uzun zamandır tekneleri kullanmıyorum. Sadece çocuklarımı gezdirmek için arada bir kullanıyorum. Hayatımı değiştiren ve benim offshore yarışlarına merak salmamı sağlayan tekne ise 15 yıl önce Amerika’dan aldığım dıştan takma 3 motoru olan 14 metrelik bir katamaran oldu.

Class 1 Yarışlarını Türkiye’ye Getirdi
Bu şekilde offshore merakım başladı. İlk önce arkadaşlar arasında amatör yarışlar düzenledik. Sonra otomobil yarışlarından tanıdığım Mümtaz Tahincioğlu, offshore yarışlarını Türkiye’ye getirmemi önerdi. Böylece offshore yarışlarını Türkiye’de düzenlemeye başladık. İlk ses getiren ve büyük ilgi gören organizasyonumuz ise 98’de İstanbul Boğazı’nda düzenlediğimiz offshore’un en zor kategorisi olan Dünya Class 1 yarışları oldu. Avustralya’dan bile ‘İstanbul’un tanıtımı bu kadar iyi yapılamazdı’ diye mesajlar aldık. En son uluslararası yarışı 2002’de organize ettik. Ekonomik krizden sonra da kendi geliştirdiğimiz kategorideki yarışları düzenlemeye başladık. Bunun için yurtdışına para ödememiz de gerekmiyor. 2003’ten beri düzenlediğimiz kategorinin ismi Class 3 225. Uluslararası Offshore Federasyonu’na da kabul ettirdik. Böylece offshore yarışlarını daha rekabetçi ve ekonomik hale getirdik.

Kendi Yarış Sınıfını Geliştirdi
Offshore, önceden sadece açık denizde yapılan sürat yarışıydı. O yüzden de çok popüler olamadı. En büyük sınıfı Class 1’de yarışlar maliyeti 1 milyon dolar olan 14 metrelik teknelerle yapılıyor. 2 bin beygirlik kocaman tekneler, yarış start aldıktan sonra, açık denize gidiyorlardı. 5-10 dakika sonra da geri geliyorlardı. Seyirciler teknede mücadele eden pilotların yaşadıklarını karadan göremiyordu. Bunun böyle olmamasına karar verip Dünya Offshore Komitesi Başkan Yardımcılığı yaptığım dönemde yarışlarda tur sayısını 20’lere kadar çıkardım. Aynı zamanda televizyonlardan canlı yayınlanmasını sağladım. Daha sonra da hem tekneleri küçülttüğümüz hem de kıyıdan rahatlıkla seyredilebilen Class 3 225 kategorisini yarattık. 2003 yılından beri bu şampiyonayı Türkiye’de çeşitli illerde düzenledik. Yurtdışından da yarışlara katılan yabancı takımlar oluyor. İstanbul’dan Ankara’ya, Adana’dan Van’a ve Bodrum’a kadar farklı illerde yarışlara büyük ilgi oldu. Dolayısıyla Class 3 225 kategorisinin doğuşu ekonomik nedenlerle gerçekleşti. Bu yılki Türkiye Offshore 225 Şampiyonası ise 17 Mayıs günü Kemer’den start alacak.

“Daha Ekonomik Oldu”
Bir diğer nedeni de bizim kategorinin daha rekabetçi olması. Diğer yarış sınıflarını incelediğimizde özellikle motorlara modifiye yapılabilme imkanı olduğunu gördük. Sonuçta parası olan daha hızlı gidebilecekti. Biz yarışları daha rekabetçi hale getirebilmek için motorların değiştirilmesini kesinlikle yasakladık. Tamamen üreticilerin sattığı motorların modifiye yapılmadan kullanılması şartını getirdik. Bizim kategorilerdeki yarışlarda teknelerin motor vidasına dahi dokunulması yasak. Bu yüzden de motorlar tamamen standart oluyor. Ayrıca bizim kategorideki tekneler daha küçük boyutta ve tek motorlu olduklarından dolayı son derece ekonomik. Class 1 kategorisindeki teknelerin fiyatları 1 milyon dolardan başlarken bizimkilerin fiyatları 30 bin ila 40 bin dolar arasında değişiyor. Ayrıca 225 beygirlik tek motor kullanılıyor. Motorların fiyatları da 15 bin Euro civarında. İşin güzelliği de burada. Son derece ekonomik, hesaplı offshore yarışları düzenliyoruz.

Güvenlik Riski Azaldı
Motor güçleri aynı olduğu için teknelerin süratleri de birbirine yakın oluyor. Böylece yarışları daha zevkli ve rekabetçi bir hale getirdik. Ayrıca bizim kullandığımız teknelerde Class 1 ve Class 2 teknelerinin kullandığı güvenlik şartlarından daha fazlası var. Örneğin biz de hava maskelerini kullanmak mecburi. Pilotlar yarışırken aynı bir F16 savaş pilotunun kullandığı hava maskelerini takmak zorunda. Boyun kırılmaları önleyen özel aparatlarla yarışıyorlar. Ayaklarının altında ters döndüklerinde tekneden çıkabilmelerini sağlayan açma kapakları var. Sökülüp takılabilen direksiyonlar pilotun teknenin içinden rahat çıkmasını sağlıyor. Sonuçta yeni getirdiğimiz tüm bu güvenlik özellikleri sayesinde kaza ihtimallerini minimum seviyede tutmaya çalıyoruz. Türkiye’de geliştirdiğimiz şampiyona Dünya Offshore Federasyonu tarafından da çok beğenildi. Buraya komiserlerini yolladılar. Önce uluslararası olma hakkını verdiler. Ardından da dünya şampiyonası hakkını verdiler. Şu anda bizim Türkiye şampiyonasında düzenlediğimiz yarışlardan 6 tanesi dünya şampiyonası puanı veriyor. Bu puanların toplamından dünya şampiyonu seçiliyor.

Otomobil Yarışları Kadar Riskli Değil
Offshore otomobil yarışlarından kesinlikle daha az tehlikeli. Çünkü otomobil yarışlarında önden çok daha fazla darbe alınıyor. Offshore yarışlarındaysa takla atma ve yan dönme gibi kaza sonuçlarına daha sık rastlanıyor. Evet riskli bir spor ama yolda yürürken de aynı risk var.

Türkiye’de şu anda 30-35 kişi aktif olarak bu işi yapıyor. 60-70 kişilik de yarışçı grubu oluştu. İş dünyası bu sporla hem yarışçı hem izleyici olarak çok ilgili. Saruhan Tan, Mehmet Gamgam gibi genç isimler yarışıyor. Ayrıca Mehmet Ali Karamehmet, de daha önce yarışmıştı.

Geçen günlerde bir araştırmada offshore Türkiye’de en çok reklam verilen spor olayları içinde 3’üncü sırada çıktı. Formula 1 bile 5’inci sırada. Asıl başarıysa offshore’un kısa sürede bilinen ve takip edilen bir spor dalı haline gelmesi.

Yarışmayı Bıraktım
Türkiye’de düzenlediğimiz Class 3 yarışlarını yurtdışına açma projemiz geçen yıldan beri var. Dubai’nin güneyindeki Fujiyera Emirliği dünya şampiyonasının final yarışlarına ev sahipliği yapmak istiyor. Onlarla görüşmelerimiz sürüyor. Bir yandan da ağustos ayının sonunda eğer mümkün olabilirse ‘Türk-Yunan Dostluk Yarışı’ tarzı bir offshore şampiyonası düzenlemek istiyoruz. Bütün organizasyonu başında ben olduğum için herhangi bir tekneye binip yarışmam doğru olmaz. Bu nedenle 2001 yılından beri yarışmıyorum. Yarışmamamın ikinci nedeni de yarışları birebir kontrol ediyor olmam. Ancak yarışamadığım için içim gidiyor. En yeni hayalim ise bütün offshore yarış dallarının Türkiye’de yapılacağı 15 gün sürecek olimpiyatları Türkiye’de gerçekleştirmek. Eğer, bunu gerçekleştirebilirsem bir Türk milli takımı kurabiliriz. Belki o zaman yarışabilirim. Sonuçta 15 yıl offshore tamamen kendi zevkimdi. Geldiğimiz noktadan çok mutluyum. Bu spor dünyada zenginlerin yaptığı spor dalı olarak biliniyor. İnsanlar televizyonlardan bu yarışların Türkiye’de düzenlediğini görünce ülke imajına da ciddi katkımız oluyor. 5 yıl sonra Türkiye’nin dünyada yarış merkezi olmasını istiyorum.

“Önce Testen Geçmek Gerekiyor”

Havuz Testi
Offshore yarışlarına katılmak isteyenlerin ilk önce İstanbul Offshore Kulübü’ne başvurması gerekiyor. Öncelikle yarışlara katılmak isteyenleri fiziki testten geçiriyoruz. Bu test ise havuzda yapılıyor. Havuzda bir aparatın üzerine oturuyorsunuz. Kemerlerle bağlanıyorsunuz. Aynen, teknedeki gibi ağzınızda bir hava tüpünüz oluyor. Sizi sallayıp havuzun içinde ters çeviriyorlar. Orada paniklemeden havayı almanız, regülatörün suyunu boşaltmanız, 10 saniye içinde paniğinizi yenip su yüzeyine çıkmanız gerekiyor.

Sertifika Veriliyor
Bu testle bizim amacımız su üzerine çıkıp çıkamayacağınızı kontrol etmek. Bu testi bugüne kadar geçemeyen olmadı. Testi geçemeyenleri kesinlikle tekneye sokmuyoruz. Testi başarıyla geçenlere dünyanın her tarafında geçerli olacak bir yıllık sertifika veriyoruz. Şu anda eğitim yok. Ancak ileride kulüp olarak eğitim de vermeleri istiyoruz. Şu anda düzenli olarak yarışlara katılan 10 ila 12 tekne var. Toplam yarış pilotu sayımız ise 35 kişi.

Offshore, Formula 1 Otomobiliyle Islak Yolda Son Sürat Gitmek Gibi” 

Tamamen Takım İşi
Offshore, iki kişinin birlikte kullandığı bir araç. Ancak ralli gibi düşünmemek gerekiyor. Rallide pilot fiziki olarak aracı kullanır, kopilot ise yolun durumunu aktarır. Offshore’da ise tamamen farklı. Pilot fiziki olarak direksiyonu çevirir. İkinci kişi de teknenin hızlanmasını sağlar, motorun açısını idare eder. Böyle olunca offshore’da bu iki insanın birbiriyle çok iyi anlaşması gerekiyor. Bu da tabi zaman içinde gelişiyor. İki pilotun iyi anlaşmasını sağladığınızda çok başarılı sonuçlar alabiliyorsunuz.

Fren Yok
Bu sporda hemen ‘Ben yaparım’ demek doğru değil. Zaman içinde, yetişerek tecrübeyle öğrenilecek bir spor dalı bu. Sportif açıdan otomobil yarışlara göre çok daha zor. Neden derseniz… Offshore, Formula 1 otomobiliyle ıslak bir yolda son sürat gitmek gibi… Otomobille yarıştığınızda freniniz var. Offshore’da fren yok, en fazla gaz kesebiliyorsunuz. Otomobil yarışlarında düz pistte gidiyorsunuz. Offshore’da ise denizdesiniz, her an rüzgarın yönü, şiddeti değişebiliyor. Dalga gelebiliyor. Yani şartlar her an hızla değişiyor.

“Yavaş Sporları Sevmiyorum”

Otomobille Başladım
İlk önce otomobil yarışlarına katıldım. Amerika’dan Nascar yarışlarında kullanılan bir otomobil getirdim. Birkaç yıl onunla yarıştım. Daha sonra F3 serisine geçtim. Ardından bir yıl boyunca Offroad Şampiyonası’nda jeep’lerle yarıştım. Ailede hız ve sürat tutkusu benden başka kimsede yok. Ağabeyim avcı. Kardeşim bilgisayarla çok ilgili. Aileden pistlerin kokusuna aşık olan sadece ben varım.

Sporda Sürati Seviyorum
Babamı 1990’da kaybettim. 3 yıl sonra offshore’la uğraşmaya başladım. Annem bu konuda bana çok engel olmak istedi, başarılı olamadı. Babam engellemek isteseydi, ona boyun eğerdim. Yavaş olan hiçbir şeyi sevmiyorum. Örneğin yavaş konuşan bir insanla da çalışamam. Yanımda çalışanların da mutlaka hızlı düşünüp hızlı hareket etmelerini isterim. Dolayısıyla aynı ortamı hayatımın geri kalanında da arıyorum. Her türlü sporun süratlisini seviyorum. Bir ara yelken yapmayı çok düşündüm. Ama bana göre olmadığını gördüm.

Ayçe Tarcan Aksakal
aaksakal@capital.com.tr

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz