Ülker,
Arçelik, Borusan, Altınyıldız, Otokar, Hürriyet Gazetecilik ve Mutlu
Akü.... Sektörleri tamamen farklı bu şirketleri bir araya getiren en
önemli özellik, uzun yıllardır devler liginde yer almaları...
Sanayileşmenin başladığı 1960’larda büyüyen bu şirketler, pek çok
kuruluşun iş sahnesinden çekildiği yıllar içinde dahi ilerlemeye devam
etti. Peki onlar için kalıcılığın formülü ne oldu? Bu sorunun yanıtı her
şirkete göre değişiyor. Ancak her birinin ana işe odaklanması,
teknolojiye yatırım yapması en önemli ortak özellikleri...
ALİ ÜLKER KALICILIĞIN SIRRI ULAŞILABİLİRLİK
Ülker Bisküvi, Sabri ve Asım Ülker tarafından 1944 yılında kuruldu. 68
yıllık tarihinde hep çıtayı yükselten bir büyüme ivmesi yakaladı. Tek
bir şirketle başlayan yolculukta Ülker, 55 şirket ve 54 fabrikalık bir
holdinge dönüştü. Toplam 30 bin çalışanıyla 11 milyar 600 milyon TL’lik
ciro yaratan şirkete kalıcılığı getiren ise şirketin üçüncü kuşak
yöneticisi Ali Ülker’e göre kurucunun vizyonunun yanı sıra
“ulaşılabilirlik” stratejisi oldu. Ulaşılabilirliğin Ülker için hem
dağıtım gücü hem toplumun her kesimini kapsayan ürünler üretme anlamı
taşıdığını söyleyen Ülker, “Bunun yanında hep odaklı ilerlemek de
başarıyı getirdi. 68 yıldan beri gıda alanında bir şirket olarak bu
dönemin 50 yılında sadece bisküvi ve çikolataya odaklandık. Rakipler
artan talebe fiyat artışıyla yanıt verirken Ülker, fiyatını makul oranda
tuttu. Zam yapmak yerine ikinci bir tesis kurup daha fazlasını sattı.
Kazandığını işine yatırdı ve Türkiye’nin en büyük istihdam yaratan
gruplarından biri haline geldi” diyor.
ŞARTLARA GÖRE YAPILANIYOR
Ülker için kalıcılığın bir diğer unsuru da şartlara göre yeniden
yapılanmak, oldu. "Günün şartlarına göre kendinizi yapılandırdığınızda
başarı geliyor" diyen Ali Ülker, yeniden yapılanmanın bu nedenle hep
süreceğini ifade ediyor. "Ailenin rolü yönetimde gitgide daha da
azalıyor, kurum daha da profesyonelleşiyor. Bu sayede hızımız artıyor"
diye konuşuyor. Yıldız Holding kalıcılığını sürdürülebilir kılmak için
son yıllarda rotasını yurtdışına çevirmiş durumda. Ülker, bu konudaki
hedeflerini şöyle paylaşıyor. "5-\0 yıl içindeki hedefimiz Türkiye de
yaptığımız cironun bir benzerini yurtdışından elde etmek''~
AGAH UĞUR İTİCİ GÜÇ KURUMSALLAŞMA
Borusan’ın tarihi Türkiye’nin sanayileşme tarihine paralel. Asım
Kocabıyık’ın 1944’te temellerini attığı grup, kuruluşundan bugüne içinde
yer aldığı otomotiv ve iş makineleri distribütörlüğü, çelik, lojistik
ve enerji işlerinde Türkiye ekonomisiyle eş zamanlı büyüdü. Ancak grubu
büyüten sadece içinde yer aldığı sektörlerin itici gücü olmadı. Borusan
Holding CEO’su Agah Uğur, uzun vadeli stratejik planlarla yönetim
anlayışı ve 2000’li yılların başında benimsediği kurumsallaşmanın
Borusan’a ivme kazandırdığını söylüyor. “Uzun vadeli stratejik planlarla
yönetim anlayışımız hedef koymamızı, bu hedeflere ulaşmak için
stratejilerimizi belirlememizi, performansımızı sürekli ölçmemizi ve
kesintisiz olarak eksiklerimizi gidermemizi sağlıyor. Ayrıca faaliyet
gösterdiğimiz sektörlerde Mannesmann, ArcelorMittal, Manheim, EnBW, BMW,
CAT, Land Rover gibi küresel ekonominin güçlü ve ileri teknolojilerini
yaratan şirketleriyle köklü iş ortaklıkları kurmuş olmamız da bize
başarımızda büyük katkı sağladı” diyor.
BORUSAN'IN YOL HARİTASI
Hep 5 jıllık stratejik planlarla geleceğini şekillendiren Borusan, 2015
içinde 4 ana stratejik tema ile ilerliyor. Uğur, jyol haritalarını şöyle
açıklıyor: ''Stratejik planımızda dört ana tema belirledik: Kar
büyümesi, iş mükemmeliyeti, stratejik pazar pozisjjonlaması, jyeni ürün
ve hizmet. Gerek ülkemizdeki erek çevre ülkelerdeki tüm fırsatları doğru
değerlendirip, bölgesel oyuncu olma yolunda ilerliyoruz. Önümüzdeki 5
jyılda toplam 2 milyar dolara jyakın yatırım yapmayı hedefliyoruz. Buna
ilave olarak sektörde gücümüzü artıracak satın almalar da gündemimizde
yer alıyor."
CEM BOYNER "DEVLETLE İŞ YAPMAYIZ"
Altınyıldız, kurulduğu ilk günden bu yana tekstil sanayine yön veren
kuruluşlardan... 1952 yılında kurulan şirket, Türk kumaşını dünyaya
tanıtan marka olma hedefiyle, ilk ihracatını 1956 yılında
gerçekleştirdi. Kurucu Osman Boyner’in yönetiminde, sektöründe ilk
reklam veren, ilk kalite belgesini alan ve ilk hazır giyime geçen de
yine Altınyıldız’dı. 1995’te hazır giyimde hizmet vermeye başlayan
şirket, sonraki yıllarda da sırasıyla Network, Fabrika ve Que
markalarını yarattı. Bugün Altınyıldız, kendi içinden çıkardığı Boyner
Holding’in amiral gemisi. Yaklaşık 2 milyar TL’lik cirosuyla da
sektörünün en büyük kuruluşu. Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem
Boyner’e göre bu başarı tesadüf değil.~
2 temel prensibin başarıda rol oynadığını belirten Boyner, bu
prensipleri şöyle anlatıyor: “Birincisi devletle iş yapmayız. İkincisi
müşterinin kalbinden pay alamayacağımız işlere girmeyiz. Daha fazla para
kazanılsa bile bu iki prensibin dışına çıkmıyoruz. Bu da bizi hep
bildiğimiz işleri yapmaya mecbur bıraktı. Evet bazen bazı fırsatları
kaçırdığımızı görüyoruz ama kendi yaptığımız işte lider olmak da buna
bağlı.”
5 YIL SONRA NE OLACAK?
Bugün Boyner Holding çatısı altındaki tüm markaların Altınyıldız dan
doğduğunu söyleyen Cem Boyner, "Burada şöyle bir özellik görüyorum:
Hücreler yıpranıp ölürken içinden daha çok sayıda jyeni jyavru çıkıyor
ve şirket sürekli kendini yeniliyor. Burada modernliği, jyeni fikirleri
teşvik eden bir kaynaktan bahsediyoruz'' diyor. Boyner 5 yıl sonra
Altınyıldız'ı nerede görmek istediğini ise şöyle açıklıyor: “Belkemiği
ve beyni Türkiye'de olan ama kolları bütün dünyayı saran büyük bir
tekstil perakende devi olma yolunda ilerliyoruz. Uluslararası
ortaklıklar da mutlaka artarak devam edecek.
LEVENT ÇAKIROĞLU "AR-GE BAŞARI GETİRDİ"
Arçelik, 57 yıl önce kuruldu. Türkiye’nin ilk buzdolabı, çamaşır
makinesi, bulaşık makinesi ve kurutucusunu üretti. Zaman içinde hep
çıtayı yükseltti. Uluslararası çok güçlü rakiplerin pazara giriş yaptığı
dönemlerde bile liderliği hiçbir zaman kaptırmadı. Bugün de dünyanın
neredeyse tüm büyük markalarının rekabet ettiği pazarda açık ara
liderliği elinde tutuyor. Üstelik sadece yurtiçinde değil yurtdışında da
güçlü bir pozisyonda yer alıyor. Bugün geldiği noktada Arçelik yaklaşık
23 bin çalışanı, yurtiçinde ve yurtdışında 14 üretim tesisi ve
kendisine ait 10 markasıyla 100’den fazla ülkede ürün ve hizmet sunuyor.
Peki teknoloji ve yenilikçilik odaklı bir sektörde 57 yıllık Arçelik bu
başarıyı nasıl yakaladı? Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu,
şirketin bu başarı yolculuğunun ardında, AR-GE ve teknoloji
yatırımlarının kilit rolü olduğunu belirtiyor. Çakıroğlu, “Türkiye ve
dünya liginin dikkatle izlenen oyuncuları arasında yer alan
şirketimizin, sürdürülebilir rekabet gücü ve büyümesinde, özgün AR-GE
teknolojimiz, geliştirdiğimiz çevre dostu ve yenilikçi ürünlerimiz var.
Bunların yanında bize rekabet avantajı sağlayan kritik faktörler
Türkiye’de 3 bin yetkili satıcıyı barındıran satış dağıtım kanalımız ile
550 servis noktası ve zengin tedarikçi portföyümüz” diyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR İŞ MODELİ
Levent Çakıroğlu, önümüzdeki dönemde kendilerine büyüme getirecek en
önemli unsurun da sorumlu ve hesap verebilir iş modelleri olduğunu
söylüyor. "Bugün gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak
için biz şirketlere düşen sorumluluğun farkındayız. faaliyet
gösterdiğimiz ülkelerde istihdam, büyüme ve katma değer yaratarak
sağladığımız ekonomik faydanın yanında, toplumsal ve çevresel konularda
öncü faaliyetlerle sürdürülebilir gelişim için çalışmaya devam
edeceğiz'' diyor.~
VUSLAT DOĞAN SABANCI YENİLİKÇİ RUHLA ZİRVEDE KALDI
Hürriyet 1948’de medya sektörüne yenilikçi bir ruhla girdi. Neydi o ruh?
O güne kadar olmayanı hayal etmek. Bol fotoğraflı, olayı yerinde
izleyen, okurun taleplerini dikkate alan, olay neredeyse oraya giden,
gördüğünü anlaşılabilir yazan bir gazete.” Bu sözler, Hürriyet
Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’ya ait. 1948’den
bugüne Hürriyet’in yenilikçilik ve sürdürülebilir başarı ile zirvede
kaldığını belirten Sabancı, gazetenin en büyük özelliklerinden birinin
yeni teknolojilere çok hızla geçmesi olduğunu söylüyor. “İlk fotoğraf
nakil teknolojisini kullanan ve ilk renkli baskıya geçen gazete
Hürriyet. Bunlar teknolojik yenilikler. Bir de zihniyet devrimleri var.
Doğan Ailesi Hürriyet’i aldıktan sonra, buraya modern işletmeciliğin en
ileri zihniyetini soktu. Gazeteciliğin ilgi alanını genişletti.
Hürriyet’in marka değeri hızla yükseldi. Dünyada birçok yatırımcının
ilgi odağı oldu” diye devam ediyor. Sektöründe ilklere imza atan,
teknolojik yeniliklerin yakın takipçisi olan Hürriyet’in sürdürülebilir
başarıyı yakalamasında önemli noktalardan biri de kuşak değişimini iyi
yönetmesi. Hürriyet’te şimdi yeni bir neslin yönetimde olduğuna dikkat
çeken Sabancı, “Ben ve kardeşlerim yönetimdeyiz. Hepimiz medya ve
işletmecilik alanında eğitim aldık. Kurumların başında yeni yatırım
alanlarına yöneldik. Hiç kuşkusuz yaptığımız işlerin başarılı olup
olmadığı ileride daha iyi görülecek. Bugün için söyleyebileceğim tek
şey, başka birçok şirketin aksine, sürdürülebilir bir başarının şartı
olan kuşak değişimini iyi yönettiğimiz” diyor.
BÜYÜK DÖNÜŞÜM
Hürriyet son dönemde Hürriyet Dünyası projesiyle yeni bir dönüşüm
geçiriyor. Vuslat Doğan Sabancı, Hürriyet Dünyası ve bu projeyle nereye
gittiklerini şöyle paylaşıyor: "Hürriyet artık, sadece bir gazete değil.
Bir dünya ve biz buna 'Hürriyet Dünyası diyoruz. Sosyal medya,
e-ticaret portalları, çevrimiçi reklamcılık, etkinlik pazarlaması ve
hayatımıza bundan sonra girecek bütün yeni alanlar bu dünyanın içinde.
Bu dönüşüm, yine gelenekselle bugünü ve ama en önemlisi yarını
buluşturacak.''~
KUDRET ÖNEN "BUKALEMUN GİBİ ADAPTE OLDUK
Otokar, Türkiye’de sanayileşmenin ilk başladığı 1963 yılında İzzet Ünver
tarafından kuruldu. Türkiye’nin ilk şehirlerarası otobüsünü, ilk
minibüsünü ve ilk zırhlı aracını üretti. Şirketin ilk 25 yılı kurucu
Ünver ailesinin yönetiminde geçti. 1970’lerde Koç Holding, şirketin
büyük hissesini satın aldı. Bugün yine Koç Holding ve Ünver ailesinin
ortaklığında yoluna devam eden Otokar, 890 milyon TL’lik cirosuyla
sektörünün en büyük kuruluşu. Şirketin yönetim kurulu başkanı Kudret
Önen, bu yıl 50’nci yılını dolduracak olan Otokar’ı bugünlere taşıyan
iki itici gücün AR-GE’ye ve ekibe verdiği önem olduğunu belirtiyor.
Şirketin bu iki itici güç sayesinde çok kolay kabuk değiştirerek
ilerleyebildiğinin altını çizen Önen, hep niş pazarlarda yer almanın
kendilerini güçlü kılan çok önemli bir unsur olduğunu ifade ediyor.
“Otokar, önce otobüs fabrikası kurdu, ardından minibüs fabrikasıyla
ilerledi. Minibüs üretimi azalırken askeri işlere girdi. Böylelikle çift
karakterli bir şirket oldu. Ekonomiye dayalı ticari araç işleri
düştüğünde askeri araçlarla büyüdü. Bir bukalemun gibi kendini pazara
adapte etti, devlerin boş bıraktığı niş alanlarda kârlı işlere yatırım
yaptı. Tüm bunlar da sürdürülebilir büyümeyi getirdi” diyor.
GELECEKTE HEDEF YURTDIŞI
Bugün iç pazarda olduğu kadar dış pazarda da güçlü bir konuma sahip olan
Otokar, gelecekteki büyümesini ise yurtdışı pazarlardan sağlama
planları yapıyor. Önen bu konudaki stratejisini şöyle paylaşıyor-"Otokar
her yıl Avrupa'da 400-5ÖÖ otobüs satar. Bu adedin hinlere çıkmasını
hedefliyoruz. Bu hedef için de Uzakdoğu'dan bir şirketle teknolojik bir
ortakjığa gitmemiz gerekiyor.'' ALİ NURİ TÜRKER "TEKNOLOJİYE ODAKLANMAK KAZANDIRDI"
Mutlu Akü, tam 67 yıldır sektörünün liderliğini kimseye bırakmıyor.
Türkiye’nin, Ortadoğu’nun ve Doğu Avrupa’nın en büyük akü üreticisi olan
şirketin bu istikrarının arkasında şirketin ikinci kuşak yöneticisi
Mutlu Akü Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Nuri Türker’e göre
teknolojiyi yakından takip etmesi var. 67 yıldır ulaşılan kalite ve
hizmet seviyesini ödünsüz olarak sürdürdüklerini belirten Türker, “Dünya
teknolojilerindeki gelişmeleri yakından takip etmemiz ve gereken
yatırımları süratle yapmamız da kalıcılık getirdi. Bunların yanında bize
sürdürülebilirliği getiren, kriz dönemlerinde dahi çalışanlarımızdan
vazgeçmeden, kalite ve kapasite yatırımlarını cesaretle yapabilmemiz
oldu” diyor. 2011 yılı sonuçlarına bakıldığında Mutlu Akü tek başına,
Türkiye yenileme pazarının yüzde 48’ini elinde tutuyor. Türkiye
akümülatör sektörünün lideri konumunda bulunuyor.~
Türkiye de üretilen her 100 araçtan 70’inde Mutlu Akü’nün yer aldığına
dikkat çeken Türker, kendilerine bu gücü sağlayan önemli bir faktörün de
güçlü bayi teşkilatları olduğunu anlatıyor. “Mutlu Akü, satışlarını
Türkiye’deki en geniş bayi teşkilatı ve onlara bağlı 6 bin satış
noktasında ürün ve hizmet sunarak yapıyor” diye konuşuyor. GÖZÜ YURTDIŞINDA
Geçmişten bugüne teknolojiye verdiği önem ve güçlü bayi ağıyla
kalıcılığı yakalayan Mutlu Akü, gelecekte yurtdışı pazarlara daha fazla
odaklanarak büyüme planları yapıyor. Türker, "İhracatta atılımımız ve
yeni hedef pazar bulma çalışmalarımız olumlu sonuç verdi ve geçtiğimiz
yıl ihracatımız yüzde 24 arttı. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında
ihracatımızı 60 milyon dolardan 300 milyon dolara çıkaracağız. Tüm bu
hedeflerimize ulaşabilmek için, dünya teknolojisini çok yakından takip
ediyor ve gelişmelerle ilgili yatırımlar yapıyoruz" diyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?