Kalıcılık sırları

Kalıcılığın formülü her şirkete göre değişiyor...

1.08.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Kalıcılık sırları
Ülker, Arçelik, Borusan, Altınyıldız, Otokar, Hürriyet Gazetecilik ve Mutlu Akü.... Sektörleri tamamen farklı bu şirketleri bir araya getiren en önemli özellik, uzun yıllardır devler liginde yer almaları... Sanayileşmenin başladığı 1960’larda büyüyen bu şirketler, pek çok kuruluşun iş sahnesinden çekildiği yıllar içinde dahi ilerlemeye devam etti. Peki onlar için kalıcılığın formülü ne oldu? Bu sorunun yanıtı her şirkete göre değişiyor. Ancak her birinin ana işe odaklanması, teknolojiye yatırım yapması en önemli ortak özellikleri...

ALİ ÜLKER
KALICILIĞIN SIRRI ULAŞILABİLİRLİK
Ülker Bisküvi, Sabri ve Asım Ülker tarafından 1944 yılında kuruldu. 68 yıllık tarihinde hep çıtayı yükselten bir büyüme ivmesi yakaladı. Tek bir şirketle başlayan yolculukta Ülker, 55 şirket ve 54 fabrikalık bir holdinge dönüştü. Toplam 30 bin çalışanıyla 11 milyar 600 milyon TL’lik ciro yaratan şirkete kalıcılığı getiren ise şirketin üçüncü kuşak yöneticisi Ali Ülker’e göre kurucunun vizyonunun yanı sıra “ulaşılabilirlik” stratejisi oldu. Ulaşılabilirliğin Ülker için hem dağıtım gücü hem toplumun her kesimini kapsayan ürünler üretme anlamı taşıdığını söyleyen Ülker, “Bunun yanında hep odaklı ilerlemek de başarıyı getirdi. 68 yıldan beri gıda alanında bir şirket olarak bu dönemin 50 yılında sadece bisküvi ve çikolataya odaklandık. Rakipler artan talebe fiyat artışıyla yanıt verirken Ülker, fiyatını makul oranda tuttu. Zam yapmak yerine ikinci bir tesis kurup daha fazlasını sattı. Kazandığını işine yatırdı ve Türkiye’nin en büyük istihdam yaratan gruplarından biri haline geldi” diyor.

ŞARTLARA GÖRE YAPILANIYOR

Ülker için kalıcılığın bir diğer unsuru da şartlara göre yeniden yapılanmak, oldu. "Günün şartlarına göre kendinizi yapılandırdığınızda başarı geliyor" diyen Ali Ülker, yeniden yapılanmanın bu nedenle hep süreceğini ifade ediyor. "Ailenin rolü yönetimde gitgide daha da azalıyor, kurum daha da profesyonelleşiyor. Bu sayede hızımız artıyor" diye konuşuyor. Yıldız Holding kalıcılığını sürdürülebilir kılmak için son yıllarda rotasını yurtdışına çevirmiş durumda. Ülker, bu konudaki hedeflerini şöyle paylaşıyor. "5-\0 yıl içindeki hedefimiz Türkiye de yaptığımız cironun bir benzerini yurtdışından elde etmek''~

AGAH UĞUR
İTİCİ GÜÇ KURUMSALLAŞMA
Borusan’ın tarihi Türkiye’nin sanayileşme tarihine paralel. Asım Kocabıyık’ın 1944’te temellerini attığı grup, kuruluşundan bugüne içinde yer aldığı otomotiv ve iş makineleri distribütörlüğü, çelik, lojistik ve enerji işlerinde Türkiye ekonomisiyle eş zamanlı büyüdü. Ancak grubu büyüten sadece içinde yer aldığı sektörlerin itici gücü olmadı. Borusan Holding CEO’su Agah Uğur, uzun vadeli stratejik planlarla yönetim anlayışı ve 2000’li yılların başında benimsediği kurumsallaşmanın Borusan’a ivme kazandırdığını söylüyor. “Uzun vadeli stratejik planlarla yönetim anlayışımız hedef koymamızı, bu hedeflere ulaşmak için stratejilerimizi belirlememizi, performansımızı sürekli ölçmemizi ve kesintisiz olarak eksiklerimizi gidermemizi sağlıyor. Ayrıca faaliyet gösterdiğimiz sektörlerde Mannesmann, ArcelorMittal, Manheim, EnBW, BMW, CAT, Land Rover gibi küresel ekonominin güçlü ve ileri teknolojilerini yaratan şirketleriyle köklü iş ortaklıkları kurmuş olmamız da bize başarımızda büyük katkı sağladı” diyor.

BORUSAN'IN YOL HARİTASI
Hep 5 jıllık stratejik planlarla geleceğini şekillendiren Borusan, 2015 içinde 4 ana stratejik tema ile ilerliyor. Uğur, jyol haritalarını şöyle açıklıyor: ''Stratejik planımızda dört ana tema belirledik: Kar büyümesi, iş mükemmeliyeti, stratejik pazar pozisjjonlaması, jyeni ürün ve hizmet. Gerek ülkemizdeki erek çevre ülkelerdeki tüm fırsatları doğru değerlendirip, bölgesel oyuncu olma yolunda ilerliyoruz. Önümüzdeki 5 jyılda toplam 2 milyar dolara jyakın yatırım yapmayı hedefliyoruz. Buna ilave olarak sektörde gücümüzü artıracak satın almalar da gündemimizde yer alıyor."

CEM BOYNER
"DEVLETLE İŞ YAPMAYIZ"
Altınyıldız, kurulduğu ilk günden bu yana tekstil sanayine yön veren kuruluşlardan... 1952 yılında kurulan şirket, Türk kumaşını dünyaya tanıtan marka olma hedefiyle, ilk ihracatını 1956 yılında gerçekleştirdi. Kurucu Osman Boyner’in yönetiminde, sektöründe ilk reklam veren, ilk kalite belgesini alan ve ilk hazır giyime geçen de yine Altınyıldız’dı. 1995’te hazır giyimde hizmet vermeye başlayan şirket, sonraki yıllarda da sırasıyla Network, Fabrika ve Que markalarını yarattı. Bugün Altınyıldız, kendi içinden çıkardığı Boyner Holding’in amiral gemisi. Yaklaşık 2 milyar TL’lik cirosuyla da sektörünün en büyük kuruluşu. Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner’e göre bu başarı tesadüf değil.~
2 temel prensibin başarıda rol oynadığını belirten Boyner, bu prensipleri şöyle anlatıyor: “Birincisi devletle iş yapmayız. İkincisi müşterinin kalbinden pay alamayacağımız işlere girmeyiz. Daha fazla para kazanılsa bile bu iki prensibin dışına çıkmıyoruz. Bu da bizi hep bildiğimiz işleri yapmaya mecbur bıraktı. Evet bazen bazı fırsatları kaçırdığımızı görüyoruz ama kendi yaptığımız işte lider olmak da buna bağlı.”

5 YIL SONRA NE OLACAK?
Bugün Boyner Holding çatısı altındaki tüm markaların Altınyıldız dan doğduğunu söyleyen Cem Boyner, "Burada şöyle bir özellik görüyorum: Hücreler yıpranıp ölürken içinden daha çok sayıda jyeni jyavru çıkıyor ve şirket sürekli kendini yeniliyor. Burada modernliği, jyeni fikirleri teşvik eden bir kaynaktan bahsediyoruz'' diyor. Boyner 5 yıl sonra Altınyıldız'ı nerede görmek istediğini ise şöyle açıklıyor: “Belkemiği ve beyni Türkiye'de olan ama kolları bütün dünyayı saran büyük bir tekstil perakende devi olma yolunda ilerliyoruz. Uluslararası ortaklıklar da mutlaka artarak devam edecek.

LEVENT ÇAKIROĞLU
"AR-GE BAŞARI GETİRDİ"
Arçelik, 57 yıl önce kuruldu. Türkiye’nin ilk buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve kurutucusunu üretti. Zaman içinde hep çıtayı yükseltti. Uluslararası çok güçlü rakiplerin pazara giriş yaptığı dönemlerde bile liderliği hiçbir zaman kaptırmadı. Bugün de dünyanın neredeyse tüm büyük markalarının rekabet ettiği pazarda açık ara liderliği elinde tutuyor. Üstelik sadece yurtiçinde değil yurtdışında da güçlü bir pozisyonda yer alıyor. Bugün geldiği noktada Arçelik yaklaşık 23 bin çalışanı, yurtiçinde ve yurtdışında 14 üretim tesisi ve kendisine ait 10 markasıyla 100’den fazla ülkede ürün ve hizmet sunuyor. Peki teknoloji ve yenilikçilik odaklı bir sektörde 57 yıllık Arçelik bu başarıyı nasıl yakaladı? Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, şirketin bu başarı yolculuğunun ardında, AR-GE ve teknoloji yatırımlarının kilit rolü olduğunu belirtiyor. Çakıroğlu, “Türkiye ve dünya liginin dikkatle izlenen oyuncuları arasında yer alan şirketimizin, sürdürülebilir rekabet gücü ve büyümesinde, özgün AR-GE teknolojimiz, geliştirdiğimiz çevre dostu ve yenilikçi ürünlerimiz var. Bunların yanında bize rekabet avantajı sağlayan kritik faktörler Türkiye’de 3 bin yetkili satıcıyı barındıran satış dağıtım kanalımız ile 550 servis noktası ve zengin tedarikçi portföyümüz” diyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR İŞ MODELİ
Levent Çakıroğlu, önümüzdeki dönemde kendilerine büyüme getirecek en önemli unsurun da sorumlu ve hesap verebilir iş modelleri olduğunu söylüyor. "Bugün gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için biz şirketlere düşen sorumluluğun farkındayız. faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde istihdam, büyüme ve katma değer yaratarak sağladığımız ekonomik faydanın yanında, toplumsal ve çevresel konularda öncü faaliyetlerle sürdürülebilir gelişim için çalışmaya devam edeceğiz'' diyor.~

VUSLAT DOĞAN SABANCI
YENİLİKÇİ RUHLA ZİRVEDE KALDI
Hürriyet 1948’de medya sektörüne yenilikçi bir ruhla girdi. Neydi o ruh? O güne kadar olmayanı hayal etmek. Bol fotoğraflı, olayı yerinde izleyen, okurun taleplerini dikkate alan, olay neredeyse oraya giden, gördüğünü anlaşılabilir yazan bir gazete.” Bu sözler, Hürriyet Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’ya ait. 1948’den bugüne Hürriyet’in yenilikçilik ve sürdürülebilir başarı ile zirvede kaldığını belirten Sabancı, gazetenin en büyük özelliklerinden birinin yeni teknolojilere çok hızla geçmesi olduğunu söylüyor. “İlk fotoğraf nakil teknolojisini kullanan ve ilk renkli baskıya geçen gazete Hürriyet. Bunlar teknolojik yenilikler. Bir de zihniyet devrimleri var. Doğan Ailesi Hürriyet’i aldıktan sonra, buraya modern işletmeciliğin en ileri zihniyetini soktu. Gazeteciliğin ilgi alanını genişletti. Hürriyet’in marka değeri hızla yükseldi. Dünyada birçok yatırımcının ilgi odağı oldu” diye devam ediyor. Sektöründe ilklere imza atan, teknolojik yeniliklerin yakın takipçisi olan Hürriyet’in sürdürülebilir başarıyı yakalamasında önemli noktalardan biri de kuşak değişimini iyi yönetmesi. Hürriyet’te şimdi yeni bir neslin yönetimde olduğuna dikkat çeken Sabancı, “Ben ve kardeşlerim yönetimdeyiz. Hepimiz medya ve işletmecilik alanında eğitim aldık. Kurumların başında yeni yatırım alanlarına yöneldik. Hiç kuşkusuz yaptığımız işlerin başarılı olup olmadığı ileride daha iyi görülecek. Bugün için söyleyebileceğim tek şey, başka birçok şirketin aksine, sürdürülebilir bir başarının şartı olan kuşak değişimini iyi yönettiğimiz” diyor.

BÜYÜK DÖNÜŞÜM
Hürriyet son dönemde Hürriyet Dünyası projesiyle yeni bir dönüşüm geçiriyor. Vuslat Doğan Sabancı, Hürriyet Dünyası ve bu projeyle nereye gittiklerini şöyle paylaşıyor: "Hürriyet artık, sadece bir gazete değil. Bir dünya ve biz buna 'Hürriyet Dünyası diyoruz. Sosyal medya, e-ticaret portalları, çevrimiçi reklamcılık, etkinlik pazarlaması ve hayatımıza bundan sonra girecek bütün yeni alanlar bu dünyanın içinde. Bu dönüşüm, yine gelenekselle bugünü ve ama en önemlisi yarını buluşturacak.''~

KUDRET ÖNEN
"BUKALEMUN GİBİ ADAPTE OLDUK
Otokar, Türkiye’de sanayileşmenin ilk başladığı 1963 yılında İzzet Ünver tarafından kuruldu. Türkiye’nin ilk şehirlerarası otobüsünü, ilk minibüsünü ve ilk zırhlı aracını üretti. Şirketin ilk 25 yılı kurucu Ünver ailesinin yönetiminde geçti. 1970’lerde Koç Holding, şirketin büyük hissesini satın aldı. Bugün yine Koç Holding ve Ünver ailesinin ortaklığında yoluna devam eden Otokar, 890 milyon TL’lik cirosuyla sektörünün en büyük kuruluşu. Şirketin yönetim kurulu başkanı Kudret Önen, bu yıl 50’nci yılını dolduracak olan Otokar’ı bugünlere taşıyan iki itici gücün AR-GE’ye ve ekibe verdiği önem olduğunu belirtiyor. Şirketin bu iki itici güç sayesinde çok kolay kabuk değiştirerek ilerleyebildiğinin altını çizen Önen, hep niş pazarlarda yer almanın kendilerini güçlü kılan çok önemli bir unsur olduğunu ifade ediyor. “Otokar, önce otobüs fabrikası kurdu, ardından minibüs fabrikasıyla ilerledi. Minibüs üretimi azalırken askeri işlere girdi. Böylelikle çift karakterli bir şirket oldu. Ekonomiye dayalı ticari araç işleri düştüğünde askeri araçlarla büyüdü. Bir bukalemun gibi kendini pazara adapte etti, devlerin boş bıraktığı niş alanlarda kârlı işlere yatırım yaptı. Tüm bunlar da sürdürülebilir büyümeyi getirdi” diyor.

GELECEKTE HEDEF YURTDIŞI

Bugün iç pazarda olduğu kadar dış pazarda da güçlü bir konuma sahip olan Otokar, gelecekteki büyümesini ise yurtdışı pazarlardan sağlama planları yapıyor. Önen bu konudaki stratejisini şöyle paylaşıyor-"Otokar her yıl Avrupa'da 400-5ÖÖ otobüs satar. Bu adedin hinlere çıkmasını hedefliyoruz. Bu hedef için de Uzakdoğu'dan bir şirketle teknolojik bir ortakjığa gitmemiz gerekiyor.''
ALİ NURİ TÜRKER
"TEKNOLOJİYE ODAKLANMAK KAZANDIRDI"
Mutlu Akü, tam 67 yıldır sektörünün liderliğini kimseye bırakmıyor. Türkiye’nin, Ortadoğu’nun ve Doğu Avrupa’nın en büyük akü üreticisi olan şirketin bu istikrarının arkasında şirketin ikinci kuşak yöneticisi Mutlu Akü Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Nuri Türker’e göre teknolojiyi yakından takip etmesi var. 67 yıldır ulaşılan kalite ve hizmet seviyesini ödünsüz olarak sürdürdüklerini belirten Türker, “Dünya teknolojilerindeki gelişmeleri yakından takip etmemiz ve gereken yatırımları süratle yapmamız da kalıcılık getirdi. Bunların yanında bize sürdürülebilirliği getiren, kriz dönemlerinde dahi çalışanlarımızdan vazgeçmeden, kalite ve kapasite yatırımlarını cesaretle yapabilmemiz oldu” diyor. 2011 yılı sonuçlarına bakıldığında Mutlu Akü tek başına, Türkiye yenileme pazarının yüzde 48’ini elinde tutuyor. Türkiye akümülatör sektörünün lideri konumunda bulunuyor.~
Türkiye de üretilen her 100 araçtan 70’inde Mutlu Akü’nün yer aldığına dikkat çeken Türker, kendilerine bu gücü sağlayan önemli bir faktörün de güçlü bayi teşkilatları olduğunu anlatıyor. “Mutlu Akü, satışlarını Türkiye’deki en geniş bayi teşkilatı ve onlara bağlı 6 bin satış noktasında ürün ve hizmet sunarak yapıyor” diye konuşuyor.
GÖZÜ YURTDIŞINDA
Geçmişten bugüne teknolojiye verdiği önem ve güçlü bayi ağıyla kalıcılığı yakalayan Mutlu Akü, gelecekte yurtdışı pazarlara daha fazla odaklanarak büyüme planları yapıyor. Türker, "İhracatta atılımımız ve yeni hedef pazar bulma çalışmalarımız olumlu sonuç verdi ve geçtiğimiz yıl ihracatımız yüzde 24 arttı. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında ihracatımızı 60 milyon dolardan 300 milyon dolara çıkaracağız. Tüm bu hedeflerimize ulaşabilmek için, dünya teknolojisini çok yakından takip ediyor ve gelişmelerle ilgili yatırımlar yapıyoruz" diyor.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz