Karar ve sorumluluk benim olunca rahatlıyorum

Jose Mourinho, Acun Ilıcalı’nın liderlik ve yönetim ile ilgili sorularını yanıtladı.

1.07.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Karar ve sorumluluk benim olunca rahatlıyorum
O, şimdiden efsane teknik direktörler arasında yerini aldı. Takımlarına 19 kez kupa kazandırdı. 4 farklı ülkede şampiyonluk kazandıran tek teknik direktör oldu. Şu an Avrupa’nın en büyük kulüplerinden Real Madrid’in teknik direktörlüğünü sürdürüyor. 90 bin kişiyi karşısına alarak işine konsantre olduğunu söyleyen teknik adam, ‘“İnsanlar futbolu, sadece taktik zanneder ama arkasında çok büyük bir koordinasyon var” diyor. Lider olmanın çok fazla yolu olduğunu söyleyen Mourinho, kendi yolunu “Her zaman çevremdekileri dinlemek zorundayım ama karar benim kararımdır. Konulara ilişkin bilgime güvenirim. Her zaman duruma göre hareket ederim. Karar ve sorumluluk benim olunca çok rahatlıyorum” diye konuşuyor. Jose Mourinho, Portekizli kaleci Felix I Mourinho’nun oğlu. Futbol kariyerine oyunculukla başladı, ancak daha sonra teknik direktör olmaya karar verdi. Chelsea, Inter gibi büyük kulüplerde teknik direktörlük yapan Mourinho, 2010 Mayıs ayından beri de Real Madrid’in teknik direktörlüğünü yapıyor. Mourinho, defalarca Avrupa’nın ve dünyanın en iyi teknik direktörü seçildi. Ingiltere, Portekiz, İtalya ve Ispanya olmak üzere 4 farklı ülkede şampiyonluk kazandıran tek teknik direktör unvanının da sahibi. Sinpaş’ın davetlisi olarak Türkiye’ye gelen efsane teknik direktör Jose Mourinho, Sürdürülebilir Başarı İçin Liderlik Konferansı’nın İstanbul ve Ankara oturumlarında Acun Ilıcalı’nın liderlik ve yönetim ile ilgili sorularını yanıtladı. İşte o sorular ve yanıtları...
Sizi davet ettiğimizde henüz şampiyon değildiniz ama İstanbul’a şampiyon  olarak geldiniz.Liderliğinizden bahsedelim...Öncelikle maç kaybettiğinizde moraliniz bozulur mu? Davranışlarınız değişir mi?   
Ailemle yaşadığım evdeysem bozulmaz. Her zaman aynı kişi olmaya çalışıyorum. Deneyimlerim beni dengeli bir adam olmaya yöneltti. Bu benim son zaferim değil, mutlaka yeni zaferler kazanacağımı biliyorum. Ama yenilgi aldığımda veya olaylar kötüye gittiğinde, bunun anlık bir şey olduğunu düşünüyorum. Benim veya ekibimim istediği bir şey değildi diyorum. Ama yarın kazanırsam da bu, istediğim ve dünde kalmadığım için olur. Bunu biliyorum.

Siz çok önemli bir takımın liderisiniz. Liderlik sizce öğrenilen bir şey mi? Yoksa insanlarda lider ışığı olur mu?

Benim deneyimlerim şunu söylüyor: Liderlik 0’dan 10’a kadar öğrenilen bir kavram değil. Ama lider doğduysanız, bunu yaşamdaki deneyimlerle geliştirebilirsiniz. Tabiiki profesyonel deneyimden bahsediyorum. Elbette hergün kendimizi, ne yaptığımızı, neler olduğu konularını analiz etmek durumundayız.
Y aşadığım deneyimler neticesinde ben şu anda daha iyi bir liderim. Deneyim, hayatın size verdiği bir hediyedir. Yani liderlik, aynı zamanda öğrenilebilen bir şey.~

İşbirliği yaptığınız kişileri nasıl seçersiniz? Karşı taraftan neler beklersiniz?

Öncelikle sadakat beklerim. Bence artık insanoğlu bunu kaybetme noktasına geldi. Dünya değişiyor. Her şey iyi yönde değişiyor, ama sadakat gibi kavramlar ters yönde değişim gösteriyor. insanların birlikte çalışma dengesi bozuluyor. Bunu futbol için de düşünebilirsiniz, profesyonel başka ortamlar için de... Benimle birlikte çalışan insanlara şunu söylüyorum: “Eğer benimleyseniz, aynı teknedeyiz, ama değilseniz tekneden atlayın.” Bu, çok önemli.

Teknik direktörlüğe başladığınızda böyle bir kariyer hayal ediyor muydunuz? Bir idealiniz var mıydı, yoksa her şey kendiliğinden mi gelişti?
Yardımcı koç olmaktan vazgeçip teknik direktör olmak istiyordum. Ama halimden de çok memnundum, çünkü çok şey öğrenmiştim. O zaman 12 kupa kazanmışlardı. Ben teknik direktör olmaya karar verdiğimde 13 kupa alacağım demiştim ve şu an 19 kupam var. Herkesin bir ideali vardır. Ben teknik direktör olsam Real Madrid'i çalıştırmayı hayal ederdim. Sonra orada şampiyon olmayı hayal ederdim. Zaten o noktadasınız, şampiyonlar ligini kıl payı kaçırdınız.

Önümüzdeki sene büyük ihtimalle alma ihtimaliniz var.
Sizin hedef belirlemede sıkıntı yaşadığınız oluyor mu?
Hayır. Bence, eğer profesyonel aktivite içindeyseniz, başarı için savaşıyorsunuz, standartları oturtmaya çalışıyorsunuz. Başarı anı için başarılı bir kariyer gerek. Başarıyı herkes yakalayabilir. Yaptığınız birçok şey sizin başarılı olmanızı sağlar. Bu başarı, futbol başarısı ya da başka bir hedef olur. Bu benim hedefim. Şampiyonlar ligini ilk kazandığımda, basın toplantısında söylediğim ilk şey, “Şampiyonlar liginde ikinci kere olmak istiyorum” oldu. Bu sefer şampiyonlar liginde 2’nci kere olduğumda söylediğim şey: “Şampiyonlar liginde 3’üncü kere olmak istiyorum”du. Ben hedeflerimi bu şekilde belirlemiştim. Bir kişinin hedefinin olması, hedefini belirlemesi çok önemli. Eğer hedeflerimi büyük tutmasaydım, karşımda bu kadar büyük bir ilgiyi, bu kadar büyük seyirciyi hayal bile edemezdim. Hedefi büyük tutmak çok önemli. Futbol da kolay bir spor değil, belli standartları kurmak çok zor. Ama hedefi büyük tuttuğunuzda başarı da geliyor. Real Madrid'in hocası olmak aslında büyük bir avantaj. Çünkü dünyanın bütün yıldızları takımda. Bu durum bir teknik direktör için daha mı kolay, daha mı zor karar veremedim. Porto'yu şampiyon yapmanız inanılmaz bir olay. Real Madrid'den her sene zaten şampiyonluk beklenir. Hatta insanlar, “Bu oyuncular bende olsa ben de şampiyon olurdum” der.

Porto'yu mu şampiyon yapmak daha zor, yoksa Real Madrid'i mi?
Şampiyonlar liginde her an durum değişebilir. Son saniyede gol yiyebilirsiniz, ya da kazanabilirsiniz. Penaltı gelebilir. Var olan gerçeğe karşı her an bir şeyler değişebilir. Var olan durum her an değişebilir. Örneğin son şampiyonlar liginin finalinde, Bayern Münich’in 8 korneri vardı, Chealsea’nin bir tane. Ama öyle bir kornerdiki Bayern Münich’in 8 kornerine bedeldi. Her an her şey değişebilir. Şampiyonlar liginde 40 maç yaptıktan sonra en iyi takım her zaman kazanır. Şans bir kere güler, iki kere güler, ama sonunda iyi değilseniz kazanamazsınız. Bu açıdan bakıldığında iyi olan kazanır. Haklısınız, dünyanın en iyi oyuncularına sahibiz. Problem şu ki aynı ülkede, aynı ligde dünyanın en iyi iki takımı var. Eğer Real Madrid olup Barcelona olmasaydı bence durum değişebilirdi. Her hafta aynı ligde rekabet ediyorsunuz. Dünyanın en önemli yıldızlarını yedek bırakmak durumundasınız. Çünkü sadece 11 oyuncuyla oynuyorsunuz. Mesela Kaka var. Dünyanın imrendiği bir yıldız ve yedek beklemek zorunda. Siz nasıl bir iletişim kuruyorsunuz ki bu yıldızlar hiçbir zaman hayal kırıklığı yaşıyor gibi gözükmüyor.~

Her zaman takım sinerjisini kuruyorsunuz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?

Benim yapmaya çalıştığım şey, 60 maçta onların en iyi performansları sergileyecekleri şekilde oynamaları. Bazen ilk tercih olmayabilirler ama takım için en iyiyi yapmaya çalıştığımı onlara anlatmaya çalışıyorum. Dürüst olmaya çalışıyorum, onların çalışma performanslarına göre, lig esnasında yaptıklarına göre stratej i kuruyorum. Benim isteğim, adil ve dürüst olmak.

Bu yılki El Clasico’larda daha ziyade Barcelona kazandı. Bir lider olarak, oyuncularınızı nasıl motive ettiniz?
Biz ligi 100 puanla bitirdik. Barcelona 91 puanla bitirdi. Arada 9 puan fark var. Bu küçük liglerde normal ama büyük liglerde olmaz. Ingiltere’de de aynı puanla bitirdik, ama Fransa şampiyonluk için son maça kadar bekledi. İtalya’da da böyle... 9 puan çok büyük bir fark. Ondan önceki yıl, Barcelona’ya karşı La Liga’da yenilmiştik. Şampiyonlar liginde de yenildik. Bir de unutmak istediğim başka şeyler de var. Daha öncesinde de hatırlamak istemediğim benzer bir olayın Türkiye’de de yaşandığı olaylar...

Bir Türk futbolcu Real Madrid’de oynamaya başladı. Ben Mesut Özil’i de Türk olarak sayıyorum. Türk futbolcularla ilgili düşünceniz nedir?
Real Madrid’de İspanyol oyuncudan çok Türk oyuncu var. Çünkü çokulusluluğa doğru gidiyoruz. Real Madrid de bundan gurur duyuyor. Çok iyi insanlar, profesyoneller ve sadece sahada değil özel hayatlarında da çok iyiler. Sportif başarı açısından özellikle Mesut, geldiği gibi kazananlardan ki Real Madrid’de bu çok zor bir şey. Nuri ve Hamit, iyi başlangıç yapamadı. Real Madrid’e ciddi sakatlıklarla geldiler. Ameliyatlarla uğraşırken arkadaşları yer bulma çabasındaydı. Bu yüzden geride kaldılar. Ekip geliştikçe başka oyuncular da geliyor ve özellikle sakatlıklarıyla beraber durumları zorlaşıyor. İkisi de çok iyi oyuncu, eski hallerini sağlayabilecek miyiz, göreceğiz bakalım.

Mesut’u İstanbul’da ağırladım. Barcelona ’ya gidecekken araya siz girmişsiniz ve sizin isminiz onu Real Madrid’e kazandırmış. Onu kararından nasıl vazgeçirdiniz?
Telefonda konuştum ve telefonu kapatmasına izin vermedim. Real Madrid’e geleceğini duyana kadar telefonu kapatmadım. Onu çok istemiştim. Aslında sosyal olarak utangacımdır ama burada kendimi gayet rahat hissediyorum. Ait olduğum yer futbol dünyası... Kendimi buraya ait hissediyorum. Buna çift kişiliklilik diyebilirsiniz ama bu ifade bile tam yeterli olmuyor hislerimi anlatmaya. Bir lider olarak farklı koşullara ve olaylara farklı tepkiler vermek zorundayım. Bu tepkilerin dozajı ve şekli değişik olabiliyor.

Mesut Özil’i değerlendirir misiniz?
Hepinizin bildiği gibi Mesut çok yetenekli biri. Real Madrid için aldım, geliştirilmesi gereken bir oyuncu. Böyle bir boşluk vardı. Bence dünyanın en iyi 10 oyuncusu arasında. Ondaki hırsı herkes sevdi. Yaratıcılığı, hırsı ve azmiyle oyuncu bulmak önemli. Real Madrid’in 10 senelik dönem içinde önem vereceği oyunculardan biri olacak.~

Bu sene bütün Barcelona-Real Madrid maçlarına gittim. Barcelona gol atınca herkesin sanki size gol atılmış gibi davrandıklarını gördüm. Dikkatleri takımdan çok kendi üzerinize çekmek sizin tercihiniz mi, yoksa konumunuz mu bunu gerektiriyor?
Ben böyle hissetmiyorum. Maç sırasında aslında duygulara yerim de vaktim de yok. Etrafta olan bitene ayıracak eforum ve zamanım da yok. Maç boyunca maçı yiyen adam olmaya çalışıyorum. Dışarıdan maçı izliyorum ve oyuncularımın en iyi performansını sahaya yansıtmaları için uğraşıyorum. Maçtan sonra öyle şeyler duyuyorum ki 90 bin kişiyi karşıma alarak işime konsantre oluyorum.

İyi bir lider çalıştığı insanları ne kadar dinler?
Lider olmanın çok fazla yolu var. Benimkinin doğru olduğunu söyleyemem, fikirlere açığım. Her zaman dinlemek zorundayım ama karar benim kararımdır. Konulara ilişkin bilgime güvenirim. Ekibimdeki herkesi dinlerim. Onlar sizi düşünmeye, kuşku duymaya ve kendinizi geliştirmeye sevk eder. Her zaman duruma göre hareket ederim. Ama sanırım baskı altında çok daha iyi hissediyorum. Karar ve sorumluluk benim olunca çok rahatlıyorum.

Teknolojiyle beraber ekibiniz size maçlardan önce birçok veri getiriyordur. Siz takımınızı kurarken bu istatistiki bilgilere mi daha çok önem verirsiniz yoksa duygularınız ve hislerinizle mi karar verirsiniz?

Futbol istatistikleri, sadece rakamlardır. Sizin analiz yetiniz en önemlisidir. Bilgi çok önemlidir. Etrafta her şeyden anladığını zanneden insanlar var ama aslında hiçbir şey bilmiyorlar. Eleştirmek için bir çaba içerisine giriyorlar. Bu verileri, oyunun en önemli verisi olarak kullanmak istiyorlar ama kesinlikle değil. Son finale bakarsanız istatistiklere göre Bayern Münich şampiyon olmalıydı ama Chelsea oldu. Her oyunun bir bilinmeyen tarafı vardır. İstatistiklerle bazı bilinmeyenleri azaltırsınız ki bunu biz de kullanıyoruz. Ben istatistiklere bakarım ama düdük çaldığı anda beklediğinizden bambaşka bir ortam ortaya çıkıyor. İşte o zaman siz duygusal aklınızı kullanıyorsunuz.

Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüzde neler hissediyorsunuz?
Ben haksızlığa gelemem, adil olmayan şeyleri sevmem. Ben işimde de bilinmeyen ve öngörülemeyen kelimelerini çok kullanırım, ama olay adil olmayan şekillerde gerçekleşirse duyguların düzeltilmesi çok zor oluyor. Şampiyonluklar çok önemlidir ve bu yolda adil olmayan çok fazla şey oluyor. Liglerin genelinde karar sizin lehinize ve aleyhinize olabilir, ama sonuçta öyle ya da böyle 10 ay boyunca çok iyi olan kazanıyor. Ben penaltılarla yenildiğimde çok üzüldüm ama yapılabilecek bir şey yoktu. Maçtan sonra soyunma odasına gidip onların sevincini görerek mutlu olmaya çalıştım. Sonra kendi oyuncularıma gidip,“Onların sevincini görün de mutlu olun” dedim.

Real Madrid çok yoğun bir maç programına sahipti. Bu yoğunlukta dünya futbolunu nasıl takip edebiliyorsunuz?
Bir şekilde takip ediyorum, bu işimin bir parçası. Türkiye’deki lig maçlarını canlı yayın erişiminin olmaması sebebiyle takip etmekte zorlanıyorum. İspanya’da her şey yolunda, televizyon hakları ve gelirler gayet iyi.
Biz bazı maçları öğlen 12’de oynamayı yeğledik ki Asya’da maçlar izlenebilsin ve gelir elde edilebilsin. Türkiye’de de durumları değiştirmek ve kaliteyi arttırmak için bu sistemler denenebilir.~

Peki Arda Turan?
Başarılı bir giriş yaptı. Şampiyonlar liginde de başarılı olabilirse geleceği gayet açık.

Futbol dışında nasıl vakit geçirirsiniz?

Futbol, bana çok şey verdi; çocukluğumdan beri birçok getirisi oldu. Ekonomik kazanç verdi, hayatımın geri kalan kısmında bir sorun yaşamayacak kadar ekonomik yarar getirdi. Çocuklarımın geleceği için de gayet olumlu işler yapmama yardımcı oldu. Tabii benden bazı şeyleri de aldı futbol. Herkesin yapmak istediği şeyler var ama hepsini yapamıyorsunuz. Karımla çocuklarımla sokakta yürümek, tatilde rahat rahat gezmek, bir yerlerde rahatsız edilmeden yemek yemek istiyorum. Bir tek evimin mahremiyeti bana kaldı. Evimde karım, çocuklarım ve sevdiklerimle yaşayabiliyorum. Benim karımın çok güzel bir özelliği var: Futbolu bilmez ve hiç sevmez. Stadyuma yılda sadece bir kere gider. Her şeyi oğluma sorar, çünkü oğlum futbolla yaşar.

Sinpaş reklamlarında evdeki Mourinho’yu görme fırsatı elde ettik. Evdeki Mourinho nasıldır? Çocukları ile nasıl vakit geçirir? Nasıl bir hayatınız var?

Dün Türk gazetelerine bakamadım ama İspanyol gazetelerini okuyabildim. Futbol, hayatımı değiştiren bir iş oldu. Basit şeyleri, herkesin yapabildiği şeyleri yapamıyorum. Çocuklarımla sinemaya gidemiyorum, normal bir baba gibi okullarına gidemiyorum, eşimle plaja gidip eğlenemiyorum. Özel hayatımın sadece belirli bir kısmını geçirebildiğim tek yer evim. İnsanların benim ne yaptığımı bilmedikleri tek yer. Ama futbol dışında çok normal bir insanım. Herkes gibi bir eşim ve bir babayım... “Futbol hayatımdan birçok şeyi aldı” diyorsunuz... Ben şunu çok merak ediyorum: Türkiye’de ünlüler hakikaten sokakta çok kolay yürüyemiyor, çok ünlü bir yıldızsanız, normal hayatınızı sürdüremiyorsunuz.

Aynı durum İspanya’da ya da Portekiz’de de var mı?
Siz sokağa çıktığınızda ne oluyor? Bir restorana gittiğinizde hesap alırlar mı?
Bazen evet, bazen hayır. Ama bu en önemli durum değil. Normal hayat yaşayabildiğim tek yer Londra’ydı. Chealsea’deyken insanlar karakter olarak biraz daha mesafeliydi. Daha çok özel hayatım vardı. Ancak, Türkiye, İspanya, İtalya ya da Portekiz gibi Akdeniz ülkelerindeki insanlar daha sıcakkanlı. Bu durumdan
kaynaklanıyor. Ben şanslı biriyim. Hayatım mükemmel. Bundan çok fazla şikayet etmiyorum. Bununla yaşamayı öğrendim, ailem de bununla yaşamayı öğrendi.

Benim baktığım anketlerde bazen en yakışıklı ve karizmatik kişi olarak seçiliyorsunuz. O konuda bir iddianız olmadığını biliyorum ama yakışıklı seçildiğiniz zaman bu size ayrı bir mutluluk veriyor mu?
Bence bu 20 yıl önce böyleydi. Benim için çok büyük bir anlamı yok.

Hayatta olmazsa olmaz dediğiniz 3 şey nedir?
Ailem, çok önemli. Ailesiz, hayatın hiçbir anlamı yok. İkinci şey futbol. Futbolsuz hayatın da bir anlamı yok. Çok yoruluyorum ama tatil dönemine girdiğimde bir an önce ligin başlamasını istiyorum. Üçüncü şey ise insanları mutlu etmek. Arkadaşlarım ve etrafımdakiler bilir, insanları güldürmeyi ve eğlendirmeyi severim. Özel hayatımda ben iyi bir insanım.~

İyi bir lider geleceğini planlayandır. Mourinho çok iyi bir lider. 2016 sonrası için söyleyebileceğiniz bir planınız var mı?
Futbolda kontratı 5 yıllık imzalarsınız ama iki maç kaybettiğinizde işinizi de kaybedebilirsiniz. Real Madrid ile kontratım 2016’da bitecek. Bu sürenin sonunda Real Madrid’in başında olmayı umuyorum. Bu zamanda kızım üniversiteye başlayacak. Ben de kızımın gideceği üniversite nerede olursa ona göre takımımı seçmek istiyorum. Umarım kızım futbolun iyi olduğu bir ülkede okur.

Kontratı yeni mi uzattınız?
Bu hafta kontratı imzaladım. 4 yıllık bir anlaşma oldu. T akımımda 31 yaşında olan sadece 2 kişi var. Diğerleri 20-27 arasında. Onların öğrenmeleri gereken çok şey var. Bu zaman aralığında onların başında olmam önemli.
Sizin için Londra’da ev bakıyor diyorlar... Evet, aldım.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz