Koç Sistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca ile görevindeki ilk 9 ayını, gündemini ve şirketi taşımak istediği noktayı konuştuk...
Hande Yavuz
hyavuz@capital.com.tr
Koç Sistem, Türkiye’nin en eski bilişim şirketlerinden… Yakın zamanda CEO’luk koltuğuna Mehmet Ali Akarca oturdu. Şimdi yeni bir strateji ve değişim planı devreye sokuluyor. Akarca, “nesnelerin interneti”, “güvenlik”, “veri analitiği” ve “iş çözümleri” olmak üzere 4 alana odaklanacaklarını, nesnelerin interneti ile 5 yıl sonra 150 milyon sensörü yönetecek düzeye geleceklerini söylüyor. Büyümede ilk etapta 2017 sonunda 1 milyar TL ciro hedefine ulaşacaklarının altını çiziyor. Yeni dönemde çevre ülkelerde büyümeye odaklanacaklarını belirtiyor ve “5 ülke radarımızda olacak” diyor.
Koç Sistem, Türkiye’nin en büyük sistem entegratörü. Tam 72 yıldır 81 ilde faaliyet gösteren şirket, içinde bulunduğumuz teknoloji devriminde kritik bir rol üstleniyor. Koç Sistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca, dünyada 2020 yılında 50 milyarın üzerinde sensör olacağını dile getiriyor. 5 yıl sonra 150 milyon sensörü yöneten bir şirket olma hedefleri olduğunu söylüyor. Bu hacimlere gelirken şirket, yurt dışında da atılıma geçmeyi planlıyor. Akarca, “Azerbaycan’da bir şirketimiz var. 5 ülkeye daha açılmak istiyoruz. Gelirlerimizin yüzde 15’lik kısmını 5 yıllık planda yurt dışından elde edeceğimizi düşünüyoruz” diyor. Koç Sistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca ile görevindeki ilk 9 ayını, gündemini ve şirketi taşımak istediği noktayı konuştuk:
Daha önce KoçNet’in genel müdürüydüm. Şirketi daha sonra Vodafone satın aldı. Ardından Koç Grubu’ndan Türk Telekom’a geçtim. Kurumsal bölümün CEO’suydum. Dolayısıyla Koç Grubu’nu, sektörü, kurumsal dünyayı çok yakından biliyorum. Koç Sistem 70 yılı aşkındır faaliyet gösteriyor. Türkiye’nin en büyük sistem entegratörü. İçinde olduğumuz dönem Türkiye, sektör ve ekonomi açısından değişik bir dönem.
Dijital dönüşümün oluşmaya başladığı bir döneme geldik. Yeni bir devrim var. Bu devrimde hem şirketler hem ülkeler, hızlı olabilirse, çabuk adapte olabilirse ciddi bir avantaj yakalayacak veya en azından mevcut konumlarını koruyabilecekler.
Eskiden müşterilere genel üretim yapılıyordu. Şimdi artık şahsa yönelik üretimler gerçekleşiyor. Örneğin, markalar ayakkabıyı bile kişiye özel ürettirebiliyor. Dijital dünyada siz o dizaynı kolaylaştırıyorsunuz. İkincisi üretimi daha esnek yapabiliyorsunuz. Bunların hepsinin ardında bir teknoloji yatıyor. Yani arka taraftaki verinin yönetilmesiyle ilgili. Esas başlangıç noktası, müşterinin artık tek düze ürün ya da hizmet istememesi. Dolayısıyla şirketlerin müşterilerinin talepleri farklı. Müşterilerden sonra rekabet de değişti. Örneğin turizm sektörü… Siz eskiden bir otel markasının rekabet analizine bakarken onun kategorisinde olduğu otelleri incelerdiniz. Şimdi o kategoriye hiç olmayan bir oyuncu giriyor. Örneğin Airbnb, geçen yıl 40 milyonun üzerinde rezervasyon aldı. Şu anda piyasa değeri 20 milyar dolar seviyesinde. Airbnb örneğinden gidersek oradaki sorun neydi? Ben kullanılmayan evimden nasıl para kazanabilirim? Biz bir şirkete gittiğimiz zaman, diyoruz ki: Bu şirketin maliyetlerini yüzde 10 nasıl düşürebilirim? Satışını yüzde 20 nasıl artırabilirim? Bu soruların cevabını bulduğumuz zaman değer yaratmış oluyoruz. Bugün otomotiv sektöründe rekabet Apple’- dan da geliyor. Hep şu soruların cevabını bulmamız lazım: Biz müşterilerimize nasıl değer katabiliriz? Nasıl fayda yaratabiliriz?
Türkiye’de de çok örnek var ama genel olarak Türkiye’de teknoloji adaptasyonu çeşitli seviyelerde. Bankacılıkta daha ileride, perakende de biraz daha geride, üretim sektörü daha yeni geçiyor. Fabrikalarımızın otomasyon sürecinin son teknolojiye adaptasyonu daha yeni yeni başladı. Endüstri 4.0’ın içinde nesnelerin interneti olarak baktığımızda bugün Koç Sistem olarak değişik fabrikalarda 1,8 milyon sensörümüz var. 1,8 milyon sensör üzerinden biz bir otomotiv fabrikasında, robotların vidaları ne sertlikte sıktığını ölçüyoruz. Tarım sektöründe çalışan bir şirkete hizmet veriyoruz. Sahada topladıkları mahsulün toplanma sürecindeki otomasyonunu yönetiyoruz. Bunu yapan fabrika, yapmayana kıyasla kapasite doluluk oranında yüzde 18’e, kalitede yüzde 30’a ve toplama maliyetinde yüzde 40’a kadar tasarruf sağlıyor. Bazı fabrikalarda ısı ölçüyoruz. Bu da üretimi çok etkiliyor. Orada yapılan yüzde 3-5’lik tasarruf bile üretimde inanılmaz bir boyuta geliyor. Çünkü dünyada marjlar çok daralmış durumda. Burada hızlı hareket edebilen çok öne geçiyor.
81 ilde operasyonumuz var. Kamudaki ya da özel sektördeki şirketlerimizin Koç Sistem ile çalışmalarının birkaç sebebi bulunuyor. Birinci neden 81 ilde olmamız. İkincisi 70 küsur yıllık bir şirketiz. Sonuçta şirketler bize sistemlerini emanet ediyor. Dolayısıyla kurumsal bir yapı olması sebebiyle bizi tercih ediyorlar. 500 üzerinde mühendisimiz, yazılımcılarımız, Ar-Ge departmanımız var.
~
2016 büyümemiz yüzde 25 civarındaydı. 2017’de ona paralel boyutta büyüdük. Yaklaşık 1 milyar TL’yi geçen bir ciromuz oldu. Bundan sonraki dönemde de benzer oranda hatta daha fazla büyüyeceğiz.
Yatırım ve büyüme anlamında “nesnelerin interneti”, “güvenlik”, “veri analitiği” ve “iş çözümleri” olmak üzere 4 alan belirledik. Bunlardan ilki olan nesnelerin interneti kapsamında ki 1,8 milyon civarında sensör yönetiyoruz. Dünyada 2020’de 50 milyarın üzerinde sensör olacağı söyleniyor. Dolayısıyla Türkiye’ye de ciddi bir büyüme olacak. Nesnelerin interneti platformumuz şu anda 5 fabrikada çalışıyor. Biz esasında bir ekosistemin üzerinde bir yazılımın da geliştirilmesini şu anda destekliyoruz. Bu konuyla ilgili çok yakında lansman da yapacağız. Türkiye’de bu alanda çalışan irili ufaklı tüm şirketlerin kendi ürününü konumlandırabileceği bir ortam hazırlıyoruz. Dolayısıyla IoT alanında çözümler sunmak öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. “Pixage” ve “Platform 360” de yer alan ürünlerimiz ile müşterilerimize hizmet veriyoruz. Önümüzdeki 5 yılda bu alana daha da odaklanarak farklı çöanlamlanzümler geliştirmeyi hedefliyoruz. Türkiye’de 5 yıl sonra dijital dönüşümde “nesnelerin interneti” tarafında şu anda yaklaşık 2 milyon sensor yönetiyorsak, 5 yıl sonra büyük ihtimalle 100- 150 milyon sensörü yöneten bir şirket olmayı hedefliyoruz.
Güvenlik tarafında Türkiye’de çok daha fazla şirketin güvenliğinin merkezini yöneten aynı zamanda buradaki ekspertiziyle yurt dışındaki şirketlerin güvenliğini yöneten bir şirket olma hedefimiz var.Siber saldırılar artıyor. 2016’da Türkiye’deki siber saldırılar 6 kat arttı. Müşteri güvenini koruyabilmek için siber güvenk CEO’ların gündeminde üst sıralarda. 2012’de toplam BT harcamaları içerisinde güvenlik için ayrılan pay yüzde 10 seviyelerinde iken 2020’de yüzde 50’nin üzerinde olması bekleniyor. Bu sebeple farklı çözümler sunmak için çalışmalarımızı önceliklendiriyoruz.
Bugüne dek üretilen verinin yüzde 90’ı son 2 yılda ortaya çıktı. Üretilen verilerin anlamlandırılabilmesi ve elde edilen sonuçların firmalar tarafından iş verimliliği sağlamak amacıyla etkin kullanılabilmesi, ileri analitik yöntemlerini vazgeçilmez kılıyor. Biz de üçüncü olarak “veri analitiği” alanına odaklanıyoruz. Türkiye’de veri analitiği konusunda beyinlere ihtiyaç var. Dolayısıyla “veri analitiği” konusunda çalışanları eğitmek istiyoruz. Bu know how bizde var. Türkiye’nin ilk sadakat programını burada yazdık. Türkiye’nin ilk e-ticaretini Koç Sistem yazdı. Türkiye’nin ilk web sitesinde chatbot’unu Koç Sistem yazdı. Bunların üzerine veri analitiğini eklememiz lazım. Veri analitiğinde Türkiye’ye eleman yetiştiren bir teknoloji şirketi olarak bir yerde olmak istiyoruz. Odaklandığımız “dördüncü” alan ise “iş çözümleri”… Dünyadaki dijital dönüşümle beraber iş çözümlerine duyulan ihtiyaç da artıyor. Günümüzde yaygın olarak kullanılan ve Koç Sistem’in de sunduğu ERP, CRM, e-devlet gibi çözümlerin yanında müşterilerimizin ihtiyaçlarını adresleyecek farklı çözümler sunmayı hedefliyoruz. Özellikle odağımızda, dijital pazarlama ve müşteri deneyimi iş çözümleri yer alıyor. Hedefimiz gelirlerimizin yüzde 15’ini yurt dışından kendi ürünlerimizle kazanmak.
Teknoloji departmanları bizim yıllardır en yakın çalıştığımız iş ortaklarımız. Son dönemde o da değişti. Eskiden şirketlerin satıştan sorumlu ya da pazarlamadan sorumlu genel müdür yardımcılarının odağında teknoloji yoktu. Veya bir fabrika müdürü teknoloji konusuyla çok ilgilenmezdi. Teknoloji bilgi işlemcinin işiydi. Şimdi öyle bir yere geldi ki artık teknolojiden anlamayan ve kullanamayan bir pazarlamacı, satışçı çok ciddi bir sıkıntı yaşıyor. Bu sefer başka bir şirket geliyor çok daha hızlı teklif edebiliyor, müşterinin eksiğini görebiliyor. Evden çalışan ekibini takip edebiliyor, mobil ofisler kuruyor.
Bizim gibi şirketlere her zaman birleşme ve satın alma anlamında teklifler gelir, fırsatlar olur. Bugün Koç Grubu’nda Inventram şirketi var. Bu şirket erken aşama teknoloji, inovasyon ve fikri mülkiyet hakları yatırım yapıyor. Kworks diye Koç Üniversitesi’nin bir girişimi var. Girişimcilerin sürdürülebilir ve ölçeklenebilir teknoloji girişimleri başlatmalarına destek veriyor. Bize de çok teklif geliyor. Ama bizim özellikle satın alma planımız yok.
~
“KÜLTÜREL DEĞİŞİM YAPMAK İSTİYORUZ” EVDEN ÇALIŞMA Biz kendi içimizde de dinamikliği ön plana çıkarmaya çalıştık. Koç Sistem’de dijital dönüşüme pararel olarak kültürel değişim yapmak istiyoruz. Koç Sistem çalışanlarının yüzde 73’ü Y jenerasyonu. Çok genç kadroları var. Yapılan iş anlamında da teknoloji çok genç ve dinamik. Onlarla farklı farklı programlar yapmaya çalışıyoruz. Evden çalışma programları, daha farklı daha sıcak bir kültür oluşturmaya çalışıyoruz ama esas inovasyon tarafında esnek ve hızlı bir iş yapış tarzı oluşturmak istiyoruz. Açık inovasyon kültürünü oturtmak kolay değil. YERLİ BİLİŞİM Türkiye için yapmamız gerekenler, Koç Grubu için yapmak istediklerimiz var. Bence bu tür şirketlerin ekonomilerin büyümesinde önemi büyük. Bugün bakıldığında Almanya’dan çıkan SAP, Alman Hükümeti tarafından çok desteklenmiştir. Microsoft’u Amerika çok desteklemiştir. Yerli bilişim sektörünü yaratıyor olmamız lazım. Türkiye Cumhuriyeti açısından bu sektör için fırsat ve tehdit var. Eğer bu 4. Sanayi devrimini yakalayamazsak çok ciddi sıkıntılar olur. Bundan önceki teknoloji devrimini Güney Kore yakaladı. Bunlar Türkiye’nin yapamayacağı işler değil. |
HEDEFTE NELER VAR?
|
“YAKIN COĞRAFYADA 5 ÜLKEYE DAHA AÇILMAK İSTİYORUZ” NASIL HAREKET ETTİK? Yurt dışına açılmayı planlıyoruz. Şu anda Azerbaycan’da bir şirketimiz var. Ama 5 ülkeye daha açılmak istiyoruz. Bunlar daha çok yakın coğrafyadaki ülkeler. Onları seçerken de iş yapma olanaklarına, teknoloji sektörünün gelişimine, oradaki oyuncu sayısına ve bizim kendimizi konumlandırıp konumlandıramayacağımıza, rekabete bakarak hareket ettik. Dinamik olarak değişen bu faktörleri izliyoruz. “FIRSATLARA BAKIYORUZ” Orada fırsatlara bakıyoruz. Bu bahsettiğim 5 ülkede kendi ofisimizle olmak istiyoruz. Bizim Pixage diye LCD ekranlarda yayın yapan streamer çözümümüz var. Türkiye’de 12 bin civarında ekranda yer alıyor. Alışveriş merkezlerinde, perakende noktalarında, bayilerde video reklam kampanyalarında, havaalanında, statlardaki hareketli panellerde bu işi biz yapıyoruz. O konuda İspanya’da şu anda 4 otelde uygulamamız var. Otelin kendi içindeki sisteminde kullanılıyor. 5 YILLIK PLAN Keza Rusya ve Kazakistan’da yerlerimiz var. Irak’ta yaptığımız yerler var. Yurt dışı için istediğimiz yere birkaç yıl sonra geleceğimizi düşünüyorum. 5 ülkeye açılma planını birkaç yılda gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Amacımız Türkiye’de üretilen teknolojilerin yurt dışına satılması. İhracat gelirlerimizi artırmak istiyoruz. Gelirlerimizin yüzde 15’lik kısmını 5 yıllık planda yurt dışından elde edeceğimizi düşünüyoruz. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?