Ian Bremmer ile küreselleşme krizinin dünya ve Türk ekonomisindeki etkilerini konuştuk…
Aslı Sözbilir
Küreselleşme, dünyayı zenginleştirip, özgürleştirdiği şanlı günlerinden sonra bugün terör ve işsizlikle birlikte anıldığı bir döneme girdi. Öyle ki küreselleşme karşıtlığı ABD’de Trump’ı, İngiltere’de Brexit’i ve “özgür dünya”nın diğer yerlerinde korumacı ve milliyetçi politikaları gündemimize soktu. “Yüzyılın fikri” hala uluslararası ticaretin önemi nedeniyle ülkelerin ajandasında ama neden olduğu eşitsizliklerle nasıl başa çıkılacağı konusunda siyasetçilerin farklı iddiaları var. Biz de ünlü siyasi stratejist Ian Bremmer ile son kitabı “Bize Karşı Onlar: Küreselciliğin Yenilgisi” üzerinden küreselleşme krizini konuştuk. İşte satırbaşları…
Filistinliler neden taş atıyor? İlgi istedikleri için mi? Hayatlarını iyileştirmek için mi? Veya bağımsız bir Filistin devleti kurmak için mi? Filistinliler taş atıyor çünkü çektikleri çileyi insanların görmesini ve onların da kırıp dökebileceğinin bilinmesini istiyorlar. Seçimler onlara yardımcı olmuyor. Yabancılar onları umursamıyor. Taş atmaktan başka çareleri kalmamış durumda. Bir bakıma yakında tüm dünya Filistinliler gibi olacak. Teknolojik ve ekonomik değişimler işçileri çaresiz bırakıyor. İnsanlar kendi ülkelerinde gördükleri yabancı yüzlerden ve nedensiz şiddetten korkuyor. Devletlerinin kendilerini koruyamayacağından endişeleniyorlar. Yakında onlar da taş atmaya başlayacak.” Ian Bremmer yeni kitabı “Bize Karşı Onlar: Küreselciliğin Yenilgisi”ni (Us vs. Them: The Failure of Globalism) neden yazdığını, kitabında bu satırlarla anlatıyor. Bremmer, dünyanın en önemli siyasi risk araştırma ve danışmanlık şirketlerinden Eurasia Group’un kurucusu ve başkanı. Bremmer, kitabında, aslında “küreselleşme”nin değil, onun yan etkilerine çare bulmaya tenezzül dahi etmeyen “küreselciliğin” çöküşte olduğunu savunuyor. Ona göre krizi asıl fırsata çeviren, garip bir devlet kapitalizmiyle popülist siyasete geçit vermeyen Çin olacak. Gelişmekte olan ülkeler ise yolsuzlukla mücadeleden kafalarını kaldırabildiklerinde karşılarında 4’üncü endüstri devriminin tehditlerini bulacak. “Durum iyiye gitmeden önce daha da kötüye gidecek” diyen Ian Bremmer ile küreselleşme krizinin dünya ve Türk ekonomisindeki etkilerini konuştuk…
İlk olarak “küreselcilik” nedir?
Küreselcilik, insanları birbirine yaklaştırmanın, sınırları açmanın, ticareti serbestleştirmenin, ABD ile diğer ülkelerin küresel güvenliği sağlamak için beraber çalışmasını sağlamanın ve ABD’nin diğer ülkeleri desteklemesinin dünyayı daha iyi bir yer yapacağını iddia eden bir ideolojidir. Küreselcilik hem ABD’de ve Batı’da hem de bir yere kadar dünyanın geri kalan kısmında geçmiş yıllarda en zengin yüzde 1’in desteklediği ideolojiydi. Küreselcilik işte bu.
Peki, başarısız olduğuna dair emareler neler?
Küreselciliğin (globalism) başarısız olmasıyla küreselleşmenin (globalization) başarısız olması birbirinden çok farklı şeyler. Bence küreselleşme başarısız olmadı. Çok daha fazla servet yarattı. Birçok insanı fakirlikten kurtardı. Malların fiyatını düşürdü. Küresel pazarı daha verimli hale getirdi. Küreselcilik ise toplumlar için çalışacağını iddia ediyordu ve olmayan bu oldu. Küreselcilik küreselleşmenin borazanlığını yapıyordu ama küreselleşmenin toplum içindeki insanlar için faydalı olması için, eğer küreselleşmeden ya da açık sınırlardan veya göçlerden ya da dünyadaki savaşlardan zarar gören insanlar varsa (ki çok sayıda var) istikrarı ve liberalizmi sağlamak için bu insanların ihtiyaçlarını görmeniz gerekir. Bu olmadı. Bunu tüm Batı’da görüyoruz. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde de daha çok görmeye başladık. Ortalama Amerikalı serbest ticaretin kendilsine zarar verdiğine inanıyor. Açık sınırların ve göçmenliğin ABD’de uygulandığı şekilde onlara faydalı olmadığını düşünüyor. Ayrıca kesinlikle ABD’nin dünyanın bekçisi olmasının, küresel düzeni sağlamaya çalışmasının ve girdiği tüm savaşların onlara faydalı olmadığı inancında. ABD siyasi sistemine ve bunun sonucu olarak siyasi liderlere destek çok azaldı. Bunun sonucu olarak da ABD içinde daha önce görülmemiş, dayanıklı ve çok büyük ayrımlar oluştu. Bunu ABD dışında da çok görüyoruz. Küreselciliğin başarısızlığı bu. İnsanlar tek bir dünya olduğumuz, beraber çalışmamız gerektiği ve gittikçe daha yakınlaşmak zorunda olduğumuz gibi fikirleri savunan insanlara dair inançlarını kaybetmiş durumda. Siyasi olarak bu yönde tercihler yapıyor ve bu fikirlerin onlara zarar vermek için kullandığına inanıyorlar. En önemlisi bunun durmasını istiyorlar.
Küreselcilik dünyada nasıl yaygınlaştı? Ve parlak devri nasıl sona erdi?
Küreselcilik dünyada İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra etkin hale geldi. Ortalık yatıştıktan sonra ayakta kalan tek ülke ABD’ydi. Washington’daki siyasetçiler eski dünya düzeninin küllerinden yeni bir dünya düzeni yaratmaları gerektiğine karar verdi. Bu da küresel kurumlar ve çok uluslu bir mimari demekti. Genel olarak da bunu ABD parasıyla ve daha da önemlisi ABD değerleri üzerinden yapmak istediler. Bu sistem aynı zamanda Marshall Planı’nda da belirtildiği gibi düşmanları yenmek anlamına da geliyordu. Bütün bunlar olmasaydı küreselcilik de olmazdı.
~
“Taş atma” metaforuyla küreselleşme krizinin yakında tüm dünyayı Filistinlilerin çaresizliğinde buluşturacağını söylüyorsunuz. Bu çaresizliğin yansımaları neler?
İnsanlar bu korkunun ilacını, onların dertlerini anladığını söyleyen Donald Trump gibi siyasetçilerde buluyor. İngiltere’de Brexit’i savunanlar seçmenlere Britanya’nın sınırlarını geri alması ve AB tarafından dayatılan kuralları reddetmeleri gerektiğini söylüyor. Bu siyasetçiler elitlerin halkı yönetme hakkını eleştiriyor ve seçmenlere kandırıldıklarını anlatıyor. Bu siyasetçilerle istediğimiz kadar dalga geçelim, onlar halkın küreselleşmeye ne kadar tepki duyduğunun farkında. İnsanlara “Onlara karşı biz” şeklinde bir vizyon sunuyorlar. Ülkesine ve zamanına göre “onlar” zengin veya fakirler, yabancılar ya da dindarlar veya etnik azınlıklar olabiliyor. Nasıl uygulanırsa uygulansın bu, sonuç alınması kesin bir siyasi söylem.
Sizce küreselcilik bugün neden tüm dünyada tepki görüyor?
Küreselciliğin tüm dünyada tepki görmesinin sebebi Batılı liderlerin ülkelerindeki vatandaşların büyük bölümünün geri kalmasına göz yumması. Uzun yıllardır Batılı ülkelerde de ücretler sabit kaldı, altyapı projeleri haksız bir şekilde dağıtıldı, çok insan ihmal edildi ve askere yazılan kadın ve erkeklerin üzerinden birçok başarısız savaş gerçekleştirildi. Kısacası aklınıza gelebilecek her tür eşitsizlik yaşandı. Sonra da teknoloji gelip sorunları daha da büyük hale getirdi. Türkiye özelinde küreselleşme karşıtlığı gittikçe artan bir Amerika ve Avrupa karşıtlığında vücut buldu. Bu durum ülkenin şu andaki liderleri tarafından da desteklendi.Komplo teorisi kültüründe her tür iç sorun için dış aktörleri suçlamak vardır. Yani halkın kuşkuları ve ülkeyi yönetenlerin Batı karşıtı söylemleri birbirini besledi.
Dünyada milliyetçiliğin ve sistem karşıtı siyasetçilere verilen desteğin arttığını gözlemliyoruz. Bunlar arasında nedensel bir ilişki var mı?
Çoğunlukla bu sistem karşıtı siyasetçilerin kimlik siyasetinden yararlandığını görüyoruz. Bu onlar için halk desteğini kazanmanın kolay bir yolu. Gerçek olan şu ki açık sınırlar nedeniyle gelen göçmenlerle demografik yapı değişti. Çoğu zaman da bu göçmenler topluma entegre edilmedi ve bu da milliyetçi duyguları körükledi. Teknoloji de insanların kendi medya ve sosyal balonlarında kapalı kalmasına yol açarak herhangi bir toplumsal entegrasyon şansını en aza indirgedi.
“Bize karşı onlar” derken neyi kastediyorsunuz?
“Bize karşı onlar” cümlesinin güzelliği tam olarak bir tanımı olmamasında gizli. Duruma göre onlar; zengin ya da fakirler, gençler ya da yaşlılar, göçmenler ya da göçmen olmayanlar veya laikler ya da dindarlar olabiliyor. Bir sürü olasılık var ve siyasetçiler de bunu hep kendi siyasi amaçlarına göre yontabiliyor. Ekonomik sonuç ise hep aynı, daha fazla korumacılık ve daha verimsiz piyasalar.
Eski normale geri dönmenin bir yolu var mı?
Liderler eşitsizliğe neden olan sorunlara eğilene kadar eski normale dönmenin bir yolu yok. Ve en rahatsız edici olan da tam da küresel ekonomi bu kadar iyi durumdayken toplumlarda bu tatminsizliği ve isyanı görüyor olmamız. Ekonomi teklese neler olur siz düşünün. Başka bir deyişle durum iyiye gitmeden önce daha da kötüye gidecek.
Bu anti-küreselleşme çağından kimler galip çıkacak? Ve neden?
Şu anda bu siyasi çağdan Çin avantaj sağlayacak gibi görünüyor. Bu biraz Pekin’in uluslararası düzendeki boşlukları kendi alternatifleriyle doldurmaya çalışarak fayda sağlaması ve biraz da Çin’in devlet kapitalizmine dayanan sisteminin popülist siyasetlere karşı dayanıklı olması sayesinde gerçekleşecek. Kazançlı çıkacak bir diğer grup da haydut devletler, iç siyaset bu kadar karışıkken bu devletlere karşı ortak bir uluslararası koalisyon yaratmak zor. Bir de garip gelecek ama ABD kazanacak çünkü göçmenler gibi büyük jeopolitik sorunlardan çok uzak.
Bu devrin kaybedenleri coğrafi olarak kimler olacak?
Bu yeni gerçekliğin kaybedenleri Japonya, Meksika, Kanada ve AB’deki çoğu ülke gibi modern dünya düzeninde var olmak konusunda ABD’ye müttefik olmaktan başka bir alternatifleri ve tecrübeleri olmayan ülkeler olacak.
Teknolojinin yarattığı artan işsizlik sosyal çalkantılara ve rejim değişikliklerine yol açacak mı?
Evet ve özellikle (en tehlikeli olarak) otomasyonun yaygınlaştığı gelişmekte olan ülkelerde. Gelişmiş ülkelerde sosyal istikrarı sağlamaya yetecek kadar servet var. En kırılgan ülkeler orta gelire ve zayıf otoriter yönetimlere sahip demokrasiler.
Genel olarak konuşursak enerji bu ortamda daha mı pahalı olacak?
Bu ortamda illa enerji fiyatları daha yüksek olacak diye bir şey yok. Evet, şu anda jeopolitik durum ve petrol üreten ülkelerdeki iç siyasi riskler fiyatları biraz artırıyor ama uzun vadede enerji devrimi siyasi olarak istikrarlı ülkelerin gittikçe daha fazla enerji tedarik edeceğine işaret ediyor, bunların en önemlisi de ABD.
~
BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRK EKONOMİSİNE NE GETİRECEK? ZORLU YOL Türkiye’nin orta vadedeki potansiyelini “zorlu” olarak tasvir ederim. Erdoğan daha fazla kontrol istiyor ama meclisteki desteği daha zayıf ve reform yapmak daha zor hale gelecek. Ayrıca kamudaki işten çıkarmalarla insan kaynağı da epeyce zayıfladı. Ve Türkiye’nin daha kolay hale gelmeyecek zorlu bir jeopolitik ortamda olduğunu da biliyoruz. Başkanlık sistemi otomatik olarak büyüme ve refah getirmeyecek. REFORM ŞART! Türkiye’nin ekonomisinin yapısal sorunlarını çözmek için bir an önce ekonomik reformlar yapması lazım ama Erdoğan kendini zayıf hissettiği için bu artık daha zor. Türkiye’nin demografisi ve jeopolitik önemi potansiyelini açıkça ortaya koyuyor ama tekrar acılı bir süreci dış bir çapaya eklenerek geçirmeye ihtiyacı var. Ve şu andaki hükümet bu yola sadece zorlanırsa girer. DIŞ YATIRIMLAR Başkanlık sisteminin dış yatırımları tetikleyeceğini düşünmüyorum. Olağanüstü halin bitmesi iyi ama başkanlık KHK’ları kullanılarak yapay bir olağanüstü hal yaratılacağı ve pratikte bir şeyin değişmeyeceği konusunda kaygılar var. Yatırımcılar, ülkeleri ve Ankara arasındaki gerginlikler yüzünden tehdit altında hissetmedikleri güvenli bir iş ortamı isterler ve ayrıca yerel ortaklarının da siyasi tercihleri yüzünden hükümet tarafından hedef alınmayacağına emin olmayı arzu ederler. |
DÜNYAYI BİZ VE ONLAR OLARAK BÖLEN 5 FAKTÖR EKONOMİ Malları, servisleri, yatırımı ve inovasyonu olabildiğince verimli bir şekilde hareket ettirmek 1980’den beri dünya ekonomisinin yüzde 700 büyümesini sağlayan pozitif bir döngü yarattı. Dünyada yüz milyonlarca insan küreselleşme sayesinde fakirlikten kurtuldu. Ancak tüm ülkeler ve insanlar bu döngüden faydalanamadı. İşler ve fırsatlar, kâr artırmak için ülke dışına götürüldüğünde bazı ülkeler ve bazı tip yeteneklere sahip işçiler kaybetti. Ve altyapı, eğitim, sağlık ve benzeri hizmetler bir toplumun ekonomik performansına bağlıysa bu durum eşitsizlik problemini çok daha büyük hale getiriyor. TEKNOLOJİ VE FİLTRE BALONLARI İnternet uzun zamandır benzer fikirde olan insanların sohbet odalarında ve sanal topluluklarda bir araya gelmesine izin veriyor. İnsanlar kendi değerlerini ve dünya hakkındaki varsayımlarını paylaşan insanlara yakınlaşıyor. Çünkü teknoloji ve medya şirketleri artık kârlarını sizin onların platformlarındaki içerik üzerinde geçirdiğiniz zamanı maksimize ederek artırıyor. Algoritmalar size beğenme ve zaman geçirme ihtimalinizin yüksek olduğu içerikler gösteriyor ve bunun sonucunda da reklam yapma ve veri toplamanın daha kolay olduğu dar topluluklar oluşuyor. Sonuç ise sanal dünyanın siyasi olarak daha da parçalanması, bu durum da gerçek dünyada kendini her seçim döneminde daha da bariz bir şekilde gösteriyor. OTOMASYON Ancak bu kadar büyük bir değişime şu ana kadar şahit olmadık. Otomasyon ve yapay zeka yüzünden 2030’a kadar 400 ila 800 milyon insanın işsiz kalması bekleniyor. Dünya daha fazla robot üretiyor olabilir ama bunun ekonomik kazancı çoğunlukla teknolojiyi kontrol eden birkaç insana gidecek, yüzlerce milyon insan ise ya daha az çalışmak ya da işsiz kalmak zorunda kalacak. Ve insanları bu geleceğe hazırlamaktan çok bahsedilse de bu planların sadece birkaçı meyve veriyor. Eğer bir şeye hazırlanacaksak biz ve onlar arasındaki uçurumu daha da derinleştirecek “post endüstriyel bir devrime” hazırlanmalıyız. Bugünün kutuplaşmış dünyasında tek bir ekonomik tekleme bile bizim birbiriyle bağlantılı dünyamızı tamamen yıkmaya yetebilir. TOPLUM VE KÜLTÜR Küreselleşmiş bir dünyada insanlar da sınırlar ötesine geçer. İşçiler hayatlarına, refahlarına, statülerine ve haklarına karşı bir tehdit hissettiklerinde de duvarlar talep etmeye başlar – ucuz işgücüne ve tanıdık olmayan yüzlere karşı engeller –, buna “onlar” da diyebilirsiniz. Trump bu durumu ABD’deki siyasi rakiplerinin hepsinden daha iyi anladı. Zorluk üzerine zorluk yaşamasına rağmen en sadık destekçileri onun yanında kalmaya devam etti. Çünkü, başka hiçbir Amerikalı siyasetçi onların çıkarlarını kurulu düzene karşı koruyacağına onları ikna edemedi. Çoğu siyasetçi birlik çağrısı yapar. Trump ise “biz ve onlardan” bahsetmeye ve bunun meyvelerini toplamaya devam ediyor. GÜVENLİK Küresel ticaret jeopolitik istikrar ister. İstikrar da güçlerini uzlaşma ve uluslararası gelişme için harcayan liderlere ihtiyaç duyar. Ancak Trump, 16 Cumhuriyetçi adayı ve Hillary Clinton’u, ABD’nin sadece kendi çıkarlarını savunacağını vaat ederek yendi. Ve tüm savaşların gerekli olduğunu söyleyen ABD’nin siyasi ve askeri müesses nizamıyken bu savaşlar işçi sınıfı Amerikalılarca yürütüldü. Bu insanlar ülkelerine geri döndüklerinde hayatlarını daha güvenli olması için riske attıkları ülkenin daha güvenli hale gelmediğini gördüler. Daha da kötüsü kahraman gibi davranılacaklarına işlevsiz bir gazi sistemiyle karşılaştılar. Ve bir de gerçekte karşılığı olmadığı halde göçmen kaygılarının terörizm korkusuyla aynı bohçaya atılması var. |
KÜRESELLEŞME KRİZİ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ NASIL ETKİLEYECEK? YOLSUZLUK KARŞITLIĞI Gelişmekte olan ülkelerin asıl derdi milyonlarca kişiyi işinden edebilecek olan otomasyon ama şu anda gelişmekte olan ülkelerdeki popülizm küreselleşme karşıtlığı üzerinden değil (hatta küreselleşme oralarda milyonlarca kişiyi fakirlikten kurtarıp orta sınıf haline getirdiği için hala pozitif olarak algılanıyor) yolsuzluk karşıtlığı üzerinden şekilleniyor. Ancak yeni endüstri devrimi yüzünden işler yol aldıkça bu değişecek. TÜRKİYE RİSKLERİ Türkiye de bu trende karşı kırılgan. AKP iktidarının başarısı son 15 yılda orta sınıfı büyütmesi ve güçlendirmesi, ama artık alt orta sınıfın yükselecek pek bir yeri kalmadığı için onlar da duvara toslamak üzere. Küresel finansman koşulları zorlaştıkça Türkiye gibi yabancı fonlamasına mecbur olan ülkeler zorlanıyor. Tüm büyüme modelini tekrar tasarlamak lazım ama bu, Erdoğan son seçimlerden sonra daha güçlü değil aksine daha da zayıf olduğunu hissettiği için zor. |
KÜRESELCİLİĞİN YENİLGİSİ NASIL SONUÇLANIR?
|
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?