“Petrol Üretimine Girmek İstiyoruz”

Koç Holding, Tüpraş ile başlayan enerjideki çıkışını sürdürüyor. Hedefte ise yeni alanlar var. Enerji grubu başkanı Erol Memioğlu, “Petrol alanının her aşamasında olmak ve dikey entegrasyonumuzu ta...

1.01.2009 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Koç Holding, Tüpraş ile başlayan enerjideki çıkışını sürdürüyor. Hedefte ise yeni alanlar var. Enerji grubu başkanı Erol Memioğlu, “Petrol alanının her aşamasında olmak ve dikey entegrasyonumuzu tamamlamak için petrol üretimine girmek istiyoruz” diyor. Irak pazarına işaret eden Memioğlu, dev petrol şirketlerinin oluşturduğu bir konsorsiyumda yer alabileceklerini söylüyor. Bunun dışında grup, doğal gaz, maden alanlarında da fırsat arayışı içinde. Memioğlu, elektrik üretiminde de büyümek istediklerini açıklıyor.

Tüpraş’ın satın alınmasıyla birlikte enerji sektörü, Koç Holding’in ana işlerinden biri haline geldi. Öyle ki 2007 yılında holding cirosunun yüzde 45’ini enerji şirketleri gerçekleştirdi. Bu oran ileride daha da artacak. Çünkü holding, enerjinin her alanında iddialı yatırımlar yapmaya hazırlanıyor. Koç Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu, “Mevcut işlerimizin çoğunda zaten sektör lideriyiz. Lider olduğumuz alanlarda, mevcut konumumuzu korumak ve ana iş alanlarımızla ilintili işleri büyütmek istiyoruz” diyor. 

Bu hedef doğrultusunda da enerji grubu, sinerji yaratabilecek her alanda yeni yatırım planları yapıyor. En önemli hamlelerden biri de önümüzdeki 5 yıl içinde orta vadede petrol üretmek. “Yurtiçinde ve yurtdışında bu alanda çeşitli yatırım olanaklarını değerlendirmeyi planlıyoruz” diyen Memioğlu, “Irak’ın ispatlanmış dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 10’una sahip olduğu biliniyor. Bu ülkede kurulacak konsorsiyumlar içinde olmak istiyoruz” şeklinde konuşuyor. Böyle bir projenin gerçekleştirmesi durumunda Koç Enerji Grubu, yaratılacak entegrasyonla ham madde ihtiyacının bir kısmını temin edip şirketlerini daha güvenli duruma getirmeyi hedefliyor.

Akdeniz havzasındaki rafinerilerle rekabet eden Tüpraş’ta da 1,5 milyar dolarlık bir yatırımla Fuel Oil Dönüşüm Projesi başlatılıyor. Memioğlu, bu projenin yıllık 300 milyon doların üstünde kâr getireceğini belirtiyor. Ayrıca yine bu projede, yan ürün olarak üretilecek petrokok ile 300-350 mw kapasitede elektrik santrali yapılması planlanıyor.

Koç Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu ile yeni yatırım alanlarını, Tüpraş’taki kârlılık çalışmalarını ve 2009 planlarını konuştuk: 

*Tüpraş’ın alınmasıyla enerji, Koç Holding’in ana işlerinden biri haline geldi. Bugün enerjinin, holding içindeki payı ve yeri nedir?
Tüpraş, Koç Holding’in amiral gemilerinden biri haline geldiği gibi enerji grubu da topluluğun en büyük grubu oldu. Koç Enerji Grubu olarak petrolden gaza, elektrikten madenciliğe enerjinin her alanında faaliyet gösteriyoruz.

Enerji grubu olarak 2007 ciromuz 23,6 milyar dolar. Bu rakamın yüzde 66’sı Tüpraş, yüzde 21’i Opet ve yüzde 10’u Aygaz tarafından gerçekleştirildi.

Tüpraş alınmadan önce 2005’te, enerjinin holding cirosu içindeki payı yüzde 20’nin altındaydı. 2007 sonu itibarıyla bu oran, yüzde 40-45 seviyelerine çıktı. 2008 için gerek sürekli değişen petrol fiyatları gerek holdingin diğer iş kollarındaki gelişim nedeniyle şu an kesin bir pay vermemiz mümkün değil. 

*Enerjide orta ve uzun vadede ne gibi hedefleriniz var?
Geleceğe yönelik olarak temel stratejilerimizi, güçlü olduğumuz alanlarda gücümüzü pekiştirip verimliliğimizi artırmak, büyüme potansiyeli olan alanlarda büyümek ve ekonomik stratejik uygunluğu olan alanlarda dikey entegrasyona gitmek şeklinde özetleyebilirim. Mevcut işlerimizin çoğunda zaten sektör lideriyiz. Lider olduğumuz alanlarda, mevcut konumumuzu korumak ve ana iş alanlarımızla ilintili işleri büyütmek istiyoruz. 

Şirket bazında konuşursak, Aygaz topluluğumuza en büyük katma değer sağlayan amiral gemisi şirketlerimizden. Yüzde 30 pazar payı ile LPG sektörünün lider şirketi Aygaz, oto gaz pazarında da süratle büyüyor. Türkiye’de şu anda 2 milyon araç LPG kullanıyor. Pazar 2008’de yüzde 7 büyüdü ve bugün 2 milyon tona ulaştı. Aygaz ve Mogaz markalarıyla yaklaşık 1.000 istasyonumuzla en geniş oto gaz dağıtım ağına sahibiz. Bu büyümenin devam edeceğini tahmin ediyoruz.

Opet, sektörünün en hızlı büyüyen şirketi. Müşteri memnuniyetinde 2 yıldır olduğu gibi bu yıl da sektöründe liderliğini korudu. Yüzde 16 pazar payı ile 3’üncü büyük konumuna ulaştı. Opet’in bu yıl gireceği yeni alan jet yakıtı olacak. Avrupa’nın en modern madeni yağ üretim tesisini kuruyoruz. Uluslararası akaryakıt ticareti faaliyetlerimizi geliştirmek üzere de yeni bir yapılanma çerçevesinde İngiltere ofisimizin yanı sıra Singapur’a bir ofis açtık.

Entek, şirketimizin 2 elektrik santrali var. Elektrik üretimi üzerinde çalıştığımız yeni santral projelerimiz de bulunuyor. Madencilik ve doğal gaz alanları da büyüme hedefimiz içinde.

Tüpraş’ta en önemli yatırımımızın, katma değeri daha yüksek ürünler üretmeyi amaçlayan Fuel Oil Dönüşüm Projesi olacağını söyleyebilirim. 2013 yılında devreye girmesi planlanan bu tesis, Tüpraş’ın ürettiği fuel oil ve asfaltı, motorin ve benzin gibi daha değerli ürünlere dönüştürmeyi hedefliyor.

*Ana iş alanlarımızla ilintili işleri büyütmek istiyoruz dediniz. Hangi alanlarda büyümek istiyorsunuz? 
Aygaz ve Opet ile güçlü bir dağıtım ağımız var. Tüpraş ile rafineri işinde de güçlüyüz. Petrol alanının her aşamasında olmak ve dikey entegrasyonumuzu tamamlamak için petrol üretimine de girmek istiyoruz.

hedPetrolcülükte arama işinde başarı oranı düşük olup riskler büyüktür. Ciddi yatırım yapar, büyük risk alırsınız. Riskler nedeniyle genelde petrol şirketleri konsorsiyumlar oluşturur, hem arama ve ülke riskini hem tecrübelerini paylaşır. Petrol bulduğunuz anda elde ettiğiniz kârda limit gökyüzüdür.

Biz de yurtiçinde ve dışında bu alanda çeşitli yatırım olanaklarını değerlendirmeyi planlıyoruz. Irak’ın ispatlanmış dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 10’una sahip olduğu biliniyor. Bu ülkede kurulacak konsorsiyumlar içinde olmak istiyoruz. Şüphesiz böyle bir konsorsiyumda, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile birlikte yer almayı da çok isteriz. Bu tür bir projeyi gerçekleştirmemiz durumunda yaratılacak entegrasyonla ham madde ihtiyacımızın bir kısmını temin edip, şirketlerimizi daha güvenli duruma getirebileceğiz.

Petrol üretimi projelerinde yer almayı orta vadede, 5 yıllık hedeflerimiz arasında görüyoruz.

Doğal gazı ise şu anda Botaş’tan alıp satıyoruz. Bu alanda fırsatlar olursa yatırım yaparız.

*Maden yatırımlarınız da var. Burada planlarınız nasıl?
Maden şirketimiz Demir Export ile kömür, bakır, krom ve çinko çıkarıyoruz. Hem madenciliği hem santral üretimini biliyoruz. Burada bir sinerji oluşturabiliriz. Yeni bir saha ya da mevcut sahalardan iyi bir proje bulursak ilgileniriz. Türkiye’de bu tip yatırımların ciddi arayışı içindeyiz.

Devlet mevcut termik santralleri özelleştirmeyi planlıyor. Maden ile santrali bir arada vermek gibi bir formül düşünüyorlar. Böyle bir projeye ciddi ilgimiz olur.

*Tüpraş’a dönersek… Özelleştirme sonrası nasıl bir değişim yaşandı?
Yeni yönetim olarak yatırımları hızlandırdık ve dinamizm kazandırdık. Öncelikle Tüpraş’ın potansiyelini ortaya çıkardık. Tüpraş’ı devraldığımızda özelleştirme nedeniyle yavaşlayarak durma noktasına gelen yatırımları, yeniden ele alarak ivme kazandırdık. 2005 sonundan 2008 sonuna kadar yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırım harcaması gerçekleştirdik. 2009’da planlanan 300 milyon dolarlık yatırımımız var.

2006-2012 yıllarını kapsayan 7 yıllık dönemde yaklaşık 3,2 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirmiş olacağız. Bu rakam, 1989-2005 arasındaki 16 yıllık dönemde gerçekleştirilen 1,95 milyar dolarlık yatırımın yüzde 61 fazlasının 6 yıl içinde tamamlanması anlamına geliyor.

Enerji verimliliği başta olmak üzere etkinlik ve verimlilik artırmaya yönelik 100’ü aşkın proje uygulamaya konuldu. İşletme mükemmelliği projesi kapsamında, 2008’in 9 aylık döneminde 120 milyon dolar ilave kazanç elde edildi. Yılın sonunda bu rakamın, 140 milyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Tüpraş’ta ticarette de büyüme sağladık. Örneğin 2005’te 917 bin ton olan ithalattan ürün satışı, 2007 sonunda 2,2 milyon tona yükseldi.

Rafinerilerimizde şimdiden 2009 Avrupa normlarında tonda 10 miligram kükürt içerecek şekilde motorin ve benzin üretiyoruz. Bu yıl ihracatımız 4,5 milyar dolar civarında olacak. Teknik yatırımlarımızın yanı sıra çalışanları ayırt etmeksizin uygulama ve yatırımlarımızla çalışma ortamının iyileştirilmesini gerçekleştirdik. Yönetimde ve yaklaşımda büyük bir değişim oldu, zordu ama başardık. Sevgi olmayan bir ortamı veya sistemi yukarıya taşımanız çok zor.

*Fuel Oil Dönüşüm Projesi ile Tüpraş’ın kârlılığı ne kadar artacak?
Şu an için Türkiye’de motorin talebininin tümünü karşılayacak kapasitemiz yok. Üretimimizin yüzde 68’i kâr marjı yüksek olan beyaz ürün olarak sınıflandırılan benzin, motorin ve jet yakıtı. Türkiye’de motorin eksikliği ithalatla karşılanıyor. Fuel Oil Dönüşüm Projesi ile 3,2 milyon ton fuel oil ve asfaltı yaklaşık 1,9 milyon tonu motorin olmak üzere 2,5 milyon ton beyaz ürüne çevirmiş olacağız. Ayrıca yan ürün olarak da tamamı ithalatla karşılanan 600 bin ton petro-kok üretimi gerçekleştireceğiz. Projeyi 2013 yılında tamamlamayı planlıyoruz. Böylece İzmit rafinerisinde optimizasyona gidilirken diğer rafinerilerden İzmit’e ham madde sağlanarak kapasite kullanımları da artırılabilecek. Yani bir projeyle bütün rafinerilerde ürün esnekliği ve maksimizasyon imkanı oluşacak.

Bu proje, 6 ay önceki hesaplamalara göre, yıllık 300 milyon dolar üstünde ilave kazanç getirecek. 1,5 milyar doları aşması planlanan yatırımın geri dönüşü de yaklaşık 5 yıl olacak. Bu projeyle rafineri marjını da artırmış olacağız. Hem kârlı hem rekabette avantajlı olacağız.

*Doğal gaz alanında Norveçli Statoil ile ortaklığınız vardı, ancak eylül ayında Statoil’deki hisseleri alacağınızı açıkladınız. 
Statoil şirketi ile işbirliğimiz 2000’de, Türkiye’de zamanla oluşması planlanan serbest doğal gaz piyasasında bir oyuncu olmak ve Statoil’in Azerbaycan’da sahip olduğu doğal gazın Türkiye’ye getirilip satış ve pazarlamasını yapmak amacıyla başlamıştı. Ancak doğal gaz piyasasının serbestleşmesini sağlayan kanun 2001’de çıkartılmasına rağmen liberalleşme bir türlü gerçekleşmedi. Statoil’in, Azerbaycan’da sahip olduğu gazı Türkiye’ye ithal etmesi de mümkün olmadı.

Bu arada sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) yurtiçinde piyasası oluşmaya başladı. Bu alana girmek için 2004’te Koç Statoil şirketi kuruldu. Bu faaliyete daha sonra sıkıştırılmış doğalgaz (CNG) dağıtımı işi de ilave edildi. Ancak zaman içerisinde Aygaz’ın ana faaliyet alanıyla yakınlığından dolayı önem verdiğimiz LNG ve CNG dağıtımı işine devam etmek istememiz, fakat bu faaliyetlere Statoil’in ilgisinin azalması ve devam etmek istememesi nedeniyle kendileriyle görüşerek yollarımızı ayırmaya karar verdik. Ama ileride farklı doğal gaz faaliyetlerinde yeniden beraber çalışmayı düşünebiliriz.

*Türkiye’nin petrol maliyetlerinde bu yıl nasıl bir değişim yaşanacak?
Ekimde gerçekleşen hızlı düşüşe rağmen 2008 yılı ortalama ham petrol varil fiyatı 102,7 dolar düzeyinde. 2007 ortalaması ise 72,5 dolar olmuştu. Bu Türkiye’nin 2008’de her bir varil ham petrole bir önceki yıla göre yaklaşık 30 dolar daha fazla ödeme yaptığı anlamına geliyor. Bu da yılda yaklaşık 22 milyon ton ham petrol işlediğimiz dikkate alınırsa toplam maliyetin 12,7 milyar dolardan 18 milyar dolara çıkması demek. Ayrıca petrol ürünü tüketimimizin 3’te 1’ini ithal etmek durumundayız. Ağırlıklı olarak ithal edilen motorinle birlikte diğer ürünler de dikkate alındığında fark 10 milyar dolar seviyesine kadar çıkıyor. 2009 yılında petrol fiyatları bugünkü seviyelerde seyrederse Türkiye’nin petrol maliyeti 2007 yılının da altına iner. Ne var ki ham petrol fiyatlarının nereye gideceğini bugünden kestirmek mümkün değil.    

*Bu yıla ilişkin nasıl tahminleriniz var? Yatırımlara devam edecek misiniz?
Ben bu yıla ilişkin olarak kötümser değilim. Türkiye’nin avantajı finans kurumlarının sağlam yapıya kavuşmuş olması. Diğer yandan Türkiye eskisi kadar kırılgan değil. Kriz akıllı politikalarla, özveriyle çok rahat geçirilir. Bu yılı tedbiri elden bırakmadan geçirmek lazım. 2009 yılı tabii ki geçmiş 5-6 yıl gibi olmayacak, zor bir yıl olacak.

Şu da var ki, enerji yaşamın en temel gereksinimlerinden. Gelişmeye paralel olarak enerji ihtiyacı da artıyor. Dünya enerji tüketiminde birincil enerji çeşitlerinin ağırlığına baktığımızda en önemli pay yüzde 90 ile fosil yakıtlara ait, bunlar içinde petrol yüzde 36 ile en büyük orana sahip. Yakın gelecek için fosil yakıtların yerini alabilecek alternatif bir enerji kaynağı mevcut değil. Alternatif yakıtların ticari olarak kullanımına imkan sağlayacak teknolojilerin gelişimi için zamana ihtiyaç var. Sonuç olarak, fosil yakıtların öneminin artarak devam edeceği, yani dünyamızda uzun yıllar boyunca petrol, doğal gaz ve kömüre bağlı bir yaşamın süreceği öngörülüyor.

Biz Tüpraş’ta yeni proje yatırımımız için mühendislik çalışmalarımıza ve diğer şirketlerimizde plandığımız ve mevcut olan yatırımlarımıza devam ediyoruz.

“Afşin-Elbistan’ı Yeniden Değerlendireceğiz”

Zaman İstemiştik
Afşin-Elbistan C ve D santralleri, Türkiye’deki en büyük enerji projelerinden. Bundan önceki ihalede, son teklif verme tarihinin ertelenmesi ve ihale şartnamesindeki bazı koşulların mevcut piyasa koşullarına uyumlu hale getirilmesi yönünde taleplerimiz olmuştu. 1200-1500 MW arası değişen bir proje, dünyanın her yerinde büyük bir projedir.

İptal Edilmezdi
Teklif süreci sadece ekipman tedarikçilerinden teklif alınmasını değil, projeye ortak gireceğiniz firmalarla çeşitli anlaşmaların yapılmasını, bankalarla ön finansman görüşmelerinin yürütülmesini ve mühendislik çalışmalarını da içeriyor. Benzer talepler sadece bizden değil, diğer firmalardan da gelmişti. Bu istekler o zaman kabul edilmiş olsa ihaleye daha çok teklif gelir ve ihalenin iptal edilmesine gerek kalmamış olabilirdi.
 
Kalitesi Düşük
Afşin-Elbistan’da büyük kömür yatakları var, ancak kalitesi ve verimliliği çok düşük. O kömürü yakabilecek kazanları imal eden firmalar da sınırlı. Sonuçta yapılan ihaleler defalarca iptal edildi, bu da yabancı yatırımcı nezdinde itibar kaybı yaratıyor. Yeni ihalenin ne şekilde yapılacağı henüz netleşmiş değil. İhalenin koşulları belli olunca ihale projeyi yeniden değerlendireceğiz. Katılıp katılmayacağımız ancak ondan sonra belli olur.

“Dağıtıma Mevcut Ortamda İlgi Göstermiyoruz”

Tam Liberalleşme Yok
Elektrik dağıtımının özelleştirilmesini savunuyoruz. Ancak biliyorsunuz, elektrik üretiminin yüzde 80’inden fazlası dolaylı veya dolaysız yolla devlet tarafından kontrol ediliyor. Piyasa tamamen liberalleşmediği sürece elektrik dağıtımının özelleştirilmesinin sağlıklı olmadığını düşünüyoruz ve mevcut ortamda ilgi göstermiyoruz.

Elektrik Üretecek mi?
Türkiye’de öncelikle ve ivedilikle üretim tesislerinin özelleştirilmesi ya da üretim ve dağıtımın birlikte özelleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Elektrik üretiminde önemli hedeflerimiz var. Bugün Koç Enerji Grubu olarak toplam 300 mw kapasiteli 2 santralimiz var ve bu büyümek istediğimiz bir alan. Tüpraş’ta yapacağımız Fuel Oil Dönüşüm Projesi’nde yan ürün olarak petrokok elde edeceğiz. Bu petrokok ile 300-350 mw kapasitede elektrik üreten bir santral yapmamız mümkün. Şu an bu projenin mühendislik ön çalışmalarını yapıyoruz. 2013 yılında Fuel Oil Dönüşüm Projesi ile paralel olarak elektrik santrali projesini bitirmeyi hedefliyoruz. 
 
“Nükler İşine Girenin Tek Başına Yatırımı Üstlenmesi Gerekiyor”

Yatırım Maliyeti Yüksek
Nükleer santral projeleri, yüksek maliyetli ve çok uzun vadeli. Sadece yapım öncesi lisans ve izin aşamaları 4 yıl alıyor, inşaat süreleriyle bir nükleer santralin devreye girmesi 7-10 yılı buluyor. Ayrıca kurulacak nükleer santralin kapasitesi çok yüksek, 3 bin ila 5 bin mw kapasite isteniyor. Bu kapasite için 10 milyar doların üstünde yatırım gerekiyor.

Ortak Bulmak Zor
Dünyada nükleer santral için kabul edilen birkaç 2-3 teknoloji var. Bu teknolojilerde lisans ve deneyimi olan firmalar sayılı ve yatırımcı olmaktan ziyade teknolojilerini satmak istiyorlar. Operasyonu yapacak şirketin de deneyimi olması gerekiyor. Bu şirketler de benzer şekilde yatırımcı olmak istemiyor. Yani Türkiye’de, bu işe giren şirketin neredeyse tek başına bu yatırımı üstlenmesi gerekiyor. İstenen kapasite 750-1.500 megavatlık olsaydı daha gerçekçi ve yapılabilir bir proje olabilirdi.

Riski Artıran Unsurlar
Türkiye’nin ilk nükleer santrali olacak bu santralin büyüklüğü, ihale süresinin kısalığı da potansiyel yatırımcılar tarafından dikkate alındı ve projeye ilgi beklenin altında kaldı. Çok yüksek olan bu yatırım bedellerinin kendini geri ödemesi uzun yıllar alıyor. Bu kadar uzun vadeler söz konusu olunca böyle bir yatırım türlü riskleri de getiriyor. Bu süreç içerisinde ekonomilerdeki dalgalanmalarla, kanun ve yönetmeliklerdeki olası değişikliklerin her biri riskleri artıran unsurlar.
 
Devlet Desteği Lazım
O yüzden de dünyada nükleer santral projeleri çok yoğun devlet desteğiyle yürütülüyor. Türkiye’nin, nükleer enerjide hiçbir tecrübesi olmadığını ve elektrikte serbest piyasanın da tam işlemediğini düşündüğünüz zaman şartnamedeki devlet desteğinin yetersiz kaldığı görülüyor. Bilgili şirketler bu konuyu defalarca devlet mercileriyle konuştu. Ayrıca zamanlama da çok önemli. İhaleye çıkılırken dünya finans piyasalarının içinde bulunduğu durum da dikkate alınmalı. Finans kurumlarından kredi bulmakta yaşanan zorluklar düşünüldüğünde böyle bir ihalenin zamanlaması konusunda biraz daha gerçekçi hedefler konulması uygun olacaktır.

“Akdeniz’deki Bütün Rafineriler Bizim Rakibimiz”

Yüzde 65’i Karşılıyoruz
Tüpraş, Türkiye ihtiyacının yüzde 65’ini sağlıyor. Buna göre bir ihtiyaç var diye değerlendirmek çok doğal. 2002-2003 yıllarında ürün taleplerinin gelişimine bakılarak ikinci bir rafineri kurulması planlanıyordu. Yeni rafineri yatırımını, gelişen otomobil teknolojileri paralelinde ürün talebini ve gelişmiş ülkelerde yeni çevreci yasalarla istenen normları da düşünerek değerlendirmek daha doğru.
 
Motorine İhtiyaç Var
Türkiye’de fuel oil ve benzinden çok motorine ihtiyaç var. Bu talebe cevap verebilecek yeni bir rafineri ileri teknoloji gerektiren, kompleks ve büyük bir yatırım olacaktır. Bugün sadece İzmit rafinerisinin yapımı 8-10 milyar dolarlık yatırım gerektirir. Bir rafinerinin yapımı da en az 4 yıl sürer.

Yeni Rafineri Esneklik Sağlar
Yeni bir rafineri için hiçbir zaman olumsuz bir görüş vermedik, gerçekleşirse bize esneklik de sağlar. Bizim pazar hedefimiz sadece Türkiye değil. Bildiğiniz gibi bu sektörde tam liberalleşme var, ithalat tamamen serbest. Akdeniz’deki bütün rafineriler bizim rakibimiz. Performansımız onlardan daha iyi. Daha da iyi olmak için bu yatırımları yapıyoruz.

Avrupa Üretimi Emiyor
Akdeniz havzasında yatırımlar yapılıyor, ama tüketim çok yüksek. Avrupa pazarı üretimi adeta emiyor. Gerçek şu ki uzun yıllardır gereken ölçüde rafineri yatırımları yapılmadı. Mevcut rafinerilerin genişletilmesi ya da iyileştirmeleri yapıldı. Doğu Bloğu ülkelerdeki rafineriler eski ve çoğunda iyileştirmeler yapılmadı. Değişen normlarla istenen düşük kükürtlü ürün talebinin karşılanmasında darboğaz yaşanacak. Mevcut finans temini zorlukları nedeniyle süratle bu yatırımların yapılabilmesi de kolay değil.

Elçin Cirik
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz