Adil Konukoğlu’yla holdingin pandemi sınavını, hedeflerini ve sanayi üzerindeki yükü konuştuk...
Nil Dumansızoğlu
ndumansizoglu@capital.com.tr
Sanko Holding, pandemi nedeniyle 2020 yılını yüzde 15 küçülmeyle kapattı. Ancak holding, 2021’de hızlı bir toparlanma sürecine girdi. İlk 6 ayda geçen yılın toplam cirosuna ulaştıklarını belirten Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı ADIL SANI KONUKOĞLU, yıl sonu için beklentilerinin üzerinde büyüme planı yapıyor. Hatta ihracatta da 500 milyon doları zorlayacaklarını söylüyor. Konukoğlu, “2022’yi çok sıkıntılı görmüyorum, bu yıldan iyi geçecek. 2024’e geldiğimizde rahatlama dönemine gireriz” diyor.
Pandemi günlerinde başkanlık koltuğunu devralan Adil Sani Konukoğlu yönetimindeki Sanko Holding, bu süreci olabilecek en iyi şekilde atlatmayı başardı. “Kimsenin ne yapacağını bilemediği, geleceği öngöremediği bir dönem geçirdik” diyen Konukoğlu, hazır oldukları en kötü senaryoyla yılı yüzde 15 daralmayla kapattıklarını anlatıyor. 2021 yılında cirolarında yüzde 60’lara varan artışlar gözlemlediklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Ancak ben cirodaki büyümeyi biraz sabun köpüğü gibi görüyorum. Gerçekten imalat olarak ne kadar büyümüşüz, şirket yatırımlarıyla birlikte ne kadar ilave katkı sağlayabilmiş, ona bakıyorum. 2021 bütçesini yaparken yüzde 7 civarında bir büyüme düşünmüştük. Ama gidişat onu gösteriyor ki 2 haneli rakamlara gelecek. Bundan sonraki dönemde ihracatta, üretimde büyümeye odaklanacağız.” Adil Konukoğlu’yla holdingin pandemi sınavını, hedeflerini ve sanayi üzerindeki yükü konuştuk:
6 yıl holdingin yönetim kurulu başkan vekilliğini yaptınız. Geçen yıl yönetim kurulu başkanı oldunuz. 2020 gibi zor bir yılda gerçekleşen bu devir nasıl oldu?
6 yıldır başkan vekilliği görevimi devam ettiriyordum. Göreve geldiğim sırada da pandemi başladı. Tam anlamıyla pandeminin içinde bir görev değişikliği oldu. Tabii ki 2019 yılında yaptığımız 2020 bütçelerini hiçbirimiz tutturamadık. Bu, bir gerçek. Ama ne yaptık? Şirkette birbirimize daha çok sarıldık. Çalışanlarımızla birbirimizi korumak, birbirimize daha çok yardımcı olabilmek için işler yaptık. Bu geçiş döneminde Abdulkadir ağabeyim ve Zeki ağabeyim bana ve gruba destek verdi. Onların da tecrübeleriyle bu krizi iyi bir şekilde atlattığımıza inanıyorum.
2020 yılında holding olarak küçülme bekliyordunuz. Yılı nasıl kapattınız?
Üçer aylık dönemler halinde bütçelere baktığımız zaman son çeyrekte, o çeyreğin kendi bütçesinin yüzde 10 üzerine çıkarak bir marj yakaladık. Ama toplam bütçeye baktığınız zaman yüzde 10-15 gerisinde kaldık.
Bu yüzde 15’lik küçülme kötü senaryo muydu?
Bu, en kötü senaryoydu. Pandeminin ilk 2 ayı tam bir kaostu. Kimsenin ne yapacağını bilmediği, neyin ne olacağını göremediği bir süreçti. Çok büyük endişeler taşıdık, kolay değil. Üzerimizde de 14 bine yakın ailenin sorumluluğunu taşıyoruz. Biz, bu dönemde, ayrılmak isteyenler dışında kimseyi işten çıkarmadık. Üstüne üstlük bazı sektörlerimizde ilave istihdam sağladık. Çok şükür o dönemi atlattık. Bu dönemde işsiz kalmak kolay değil. Devletin bu konuda imkanlar doğrultusunda çok önemli katkıları oldu. Bundan sonra temennimiz, herkesin aşılanması. Ne kadar aşılı insan olursa bizim üretimimiz ve ticaretimiz o kadar fazla gerçekleşir. Bunun da tüm ülkeye faydası olur.
Tekstil, enerji, ambalaj, çimento ve gayrimenkul gibi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz. Hangi sektörler geçen yıl en çok zorlanan sektörler oldu?
Geçen yıl enerji dışında zorlanmayan sektör yoktu. Şimdi bu yıl sektörlerin hepsi toparlanıyor. Ancak tekstilin bazı bölümlerinde gayet iyi gidiyorken bazı alanlar ise yavaş ilerliyor. Örneğin dokuma biraz daha yavaş ama örgü ve iplikte ciddi bir genişleme var. İkinci yarıda açılmaların başlamasıyla Avrupa’da dokuma kısmında ertelenen talep dönecektir. Beklentimizse önceki yıla göre yüzde 10 civarında artış olması. Çimento sektörü, 2018’den 2020’nin 6’ncı ayına kadar çok zor bir dönem geçirdi. Hatta kapanmalar oldu. Onlar da şimdi toparlandı. 2022’de de aynı hızla devam edeceğini düşünüyoruz. Açıkçası yavaş yavaş bir toparlanma ve ertelenen taleple siparişlerde artış bekliyoruz. Ülke olarak önümüzde büyük bir fırsat var, yeter ki değerlendirelim. Lojistik konusunda bütün dünyada sorunlar var. Avrupa’dan gelen siparişlerde tırlarla en ücra köşeye bile en fazla dört gün içinde teslimatı yaparsınız. Dolayısıyla bizler lojistik avantajlarımızla tedarikteki bu fırsatı yakalamalıyız. Elde ettiğimiz yeni pazarları da başka ülkelere kaptırmamalıyız.
2021’e hangi hedeflerle girdiniz? Yılın ilk yarısında bu hedeflerin neresindesiniz?
2021, daha iyi geçiyor. Geçen yılın 6’ncı ayıyla bu yılın 6’ncı ayına baktığımız zaman ciro farkı yüzde 60’ın üzerinde. Yıl bazında, geçen yıl toplam ciromuz 10,5 milyar TL civarındaydı. Şu anda ilk 6 ayda 9 milyar TL’yi buldu. Hızlı bir şekilde ciroda büyüme var. Ama ben büyümeleri sadece ciroya göre değerlendirmek istemiyorum. Gerçekten imalat olarak ne kadar büyümüşüz, şirket yatırımlarıyla birlikte ne kadar ilave katkı sağlayabilmiş, ona bakıyorum.
2021 yıl sonu için beklentiniz nedir?
Son iki çeyrek daha iyi geçecek. 2022’de ülkenin büyüyerek devam edeceğini düşünüyorum. 2021 bütçesini yaparken yüzde 7 civarında bir büyüme düşünmüştük. Ama gidişat onu gösteriyor ki 2 haneli rakamlara gelecek. Yüzde 10’un üzerinde büyüme olacağını görebiliyoruz. Bundan sonraki dönemde ihracatta, üretimde büyümeye odaklanacağız. Geçen yıl 390-400 milyon dolara yakın bir ihracatımız vardı. Şu anda ilk 6 ayda 240 milyon doları yakalamış durumdayız. Yıl sonunda ihracatın 490 milyon dolar olmasını bekliyoruz. Ben, 500 milyon doları zorlayabileceğimizi düşünüyorum.
Talebin Çin’den Türkiye’ye kayması bekleniyordu. Bunun yansımaları başladı mı?
Türkiye o kadar lojistik bir yer ki dünyanın her tarafına her yerden yakın. Şu anda konteyner krizi var, doğru. Ben Amerika’ya ürün gönderirken sorun yaşıyorum. Amerika’ya 15-20 gün konteyner bulamazken Avrupa’ya tırlar vasıtasıyla 7 günde teslim ediyoruz. İnsanlar, artık dünyada nereden alışveriş ederse etsin bir tek ülkeye bağlı kalmaması gerektiğini pandemi döneminde çok iyi anladı. Örneğin bir maske krizi yaşadık, ilk günler maske bulamadık. Şu anda Avrupa’nın tedarikinin büyük bir kısmı yine Türkiye’ye döndü. Hangi sektörü elinize alırsanız alın, şirketler artık lojistik olarak en yakın ülkeden tedarik etmeyi seçecek. Biz de hammaddemizi en yakın ülkeden almaya çalışacağız. Belki diğerinden yüzde 10-15 pahalıya alacağız ama bileceğiz ki 7-10 gün içinde ürünü getirebileceğim. Şimdi Çin’den ürün almaya kalksam 1,5 ayda ancak geliyor. O ürünü Amerika’ya göndereceğimiz zaman minimum 35-40 gün sürüyor. Eğer bunu Amerika’ya 30 günde teslim edebilirsem 1 adım öne geçerim. Şu anda tekstil konusunda inanılmaz derecede kayma var. Tekstilciler, 2022’nin ilk 3 ayına kadar hemen hemen ürünlerinin büyük bir kısmını pazarlamış durumda. Özellikle konfeksiyoncularımızın bağlantıları 2022’nin ilk çeyreğine kadar devam ediyor. 2022’yi ben çok sıkıntılı görmüyorum. Bu yıldan iyi geçecek.
Hammaddedeki fiyat artışı sanayiyi nasıl etkiledi?
Hammaddelerdeki bu artışlar, genel olarak Türkiye’deki ciroların da yükselmesine neden oldu. Bu cirolar kârlılıktan yükselen bir ciro değil. Bunların bizi yanıltmaması lazım. Neticede 100 liraya 10 kilo ürün alıyorsam şimdi 150 liraya alıyorum. 11 kilo ürün alıp 11 kilo üretim yapıyorsam bu yüzde 10 büyümeyi ben sağlamışımdır. Ama hala 10 kilo alıp bunu da tekrardan daha önce 150’ye satarken şimdi 200 liraya satıyorsam ürettikten sonra bu aradaki 50 lira fark benim büyüme farkım değil. Böyle olunca cirolardaki büyümeleri biraz sabun köpüğü gibi görüyorum. Ama iyi olacağından ümitliyim. 2021’in 7’nci ayında olan ihracata bakıyorum, 10 gün tatile rağmen geçen yılın aynı ayıyla karşılaştırdığımda çok daha farklı bir noktadayız. Bence doğru yolda ilerliyoruz. Çalışmaya devam, üretmeye devam. Üretimden vazgeçmeyeceğiz. Yerli üretimin ne kadar önemli olduğunu pandemi döneminde çok daha iyi anladık. Bütün ülkeyi sanayi ayakta tuttu. Bizim beklentimiz, sanayinin önünü daha çok açmak, yerli üretimin kendi ülkemin içindeki kullanımını daha çok artırmak. Böyle zamanlarda, ancak birbirimize, ülkemizin içindeki üretilenlerin tüketilmesiyle destek olabiliriz.
Önümüzdeki 5 yılda yeni gireceğiniz ya da çıkmayı düşündüğünüz sektörler var mı?
Mutlaka yeni bir sektör gelecek. Şimdi belirtmek doğru olmaz. Diğer yandan da çıkmayı düşündüğümüz sektör yok. Bugüne kadar devam ettirmek istemediğimiz sektörlerden çıktık. Şu an 4 ana sektörde işlerimizi götürmeye çalışıyoruz.
İhracatta potansiyel gördüğünüz yeni pazarlar var mı?
Şu anda 100’ün üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. 100 ülke az, gönül ister ki 170-180 ülke olsun. Arkadaşlarımız her geçen gün yeni pazar arayışlarını sürdürüyor. Bizim portföyümüz ağırlıklı ara ürün olduğu için üreticinin olduğu yere gitmek zorundayız. İnşallah bir gün direkt üretmiş şekilde ihracat yapmaya başladığımızda ülke sayısı da artacak. Şu anda tekstilde Avrupa Birliği ülkeleri, çimentoda Afrika ve Güney Amerika en fazla pay olan ülkeler. Özellikle çimentoda, Afrika pazarında biraz daha büyümek istiyoruz. Tekstilde de Uzak Doğu ülkelerinden pay almaya çalışıyoruz.
Yeşil Mutabakat konusunda hazırlıklarınız var mı?
Şu an sürdürülebilirlik çalışmalarımız toplam bütçeden yaklaşık yüzde 3 pay alıyor. Temiz, döngüsel bir ekonomiye geçerek kaynakların verimli kullanımını artırmayı hedefleyen Yeşil Mutabakat eylem planında özellikle Temiz Enerji, Sürdürülebilir sanayi başlıklarına odaklanıyoruz. Karbon emisyonlarının sıfırlanması, çevre dostu teknolojilere yatırım yapılması, üretimde inovasyonun teşvik edilmesi gibi yeni değil, en baştan beri benimsediğimiz sürdürülebilirlik ilkelerimizle Sanko Holding olarak biz de Yeşil Mutabakat vizyonunu benimseyip tüm faaliyet alanlarımıza entegre etmek için çalışıyoruz.
“BİR SÜRE ENFLASYONLA YAŞACAĞIZ” KAPANMALARIN ETKİSİ Dünya genelinde bir enflasyon var. Türkiye’de doların da artışıyla birlikte TL bazında artışlar çok daha fazla. Bundan dolayı da enflasyonlarımız yüksek geliyor. Buna dünya bir müddet alışacak. Geçen yıl dünya neredeyse toplam 3 ayını kapalı geçirdi. Bir kere üretimler durdu. Bu üretimlerden doğan bir boşluk var. Onun tekrar toparlanması lazım. “STOK FAZLASI VAR” 2024’e geldiğimizde rahatlama dönemine gireriz. Şu anda herkes stoklu çalışıyor. 2017- 2019 arası imalatçıların stok seviyeleri aşağı yukarı en fazla 45 günlük bitmiş ürün ve hammaddeyle dönüyordu. Şimdi bu, 90-120 günlere çıktı. Daha önce 1 aylık hammaddeyle çalışıyorduk. Buna büyük miktarda sermaye bağlıyorsunuz. Bu, hem enflasyonun hem bu kadar paranın kullanıldığı bir noktada geçiş biraz uzun sürecek. |
YATIRIMA ARA VERMEYİZ ODAK 2021 yılı içinde teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarına odaklanmayı sürdüreceğiz. Yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik konularında yatırımlarımız artacak. 2021 yılı için 250 milyon dolar civarında yatırım planlamıştık. Yatırıma ara vermeyiz. Bizim her yıl için standart yatırım bütçemiz var. Bunu gerçekleştiriyoruz. Bunun 150 milyon doları enerjiye gidiyor. Çimento ve yapı grubumuzda Endüstri 4.0, inovasyon ve Ar-Ge öncelikli konularımız olacak. TEKSTİL Tekstil ve pamuk sektöründeki sürdürülebilirlik uygulamalarında öncü olabilecek projelerimizi hayata geçiriyoruz. Organik tarım, izlenebilirlik projeleri çalışılıyor. Denimde yeniden kullanılan ve geri dönüştürülmüş kumaşlardan özel koleksiyonlar hazırlanıyor. AMBALAJ Ambalaj şirketimiz Süper Film’in Lüleburgaz’da büyük bir yatırımı olacak. 5 kıtaya ihracat yapan esnek ambalaj film üreticisi Süper Film, yeni makine yatırımlarıyla film üretimini 184 bin ton/yıla, metalize kaplama kapasitesini ise 35 bin ton/yıl düzeyine çıkarıyor. Söz konusu yatırımla Uzak Doğu ve Amerika kıtası hariç, dünyadaki en büyük 9’uncu kapasiteye sahip ambalaj filmi üreticisi konumuna ulaşacak. ENERJİ Sanko Enerji portföyünde halihazırda toplam kurulu güçleri 927 MW olan 6 hidroelektrik, 6 rüzgar enerjisi ve 3 jeotermal enerji santrali bulunuyor. Bugüne kadar toplam 1,5 milyar dolar yatırım yapıldı. Tamamı yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşan toplam 1.000 MW kurulu gücü ve bu kurulu güçle yılda 3,4 milyar kWh enerji üretme kapasitesi bulunan Sanko Enerji, Türkiye’nin yeşil enerji dönüşümüne katkı sağlıyor. |
SANKO'NUN BÜYÜME PLANI
|
MALİYET ARTIŞI SANAYİCİYİ ZORLUYOR “EN UCUZ ÇİMENTO BİZDE” Maliyet artışlarının etkisini derinden yaşıyoruz. Örneğin çimentoda hammadde fiyatlarında 3 kata yakın artış oldu. Enerjide yüzde 20’ye yakın zam geldi. Bütün hammaddeler hem dolar bazında hem TL bazında zamlandı. Bu maliyet artışlarını fiyatlara yeterli derecede yansıtamıyoruz. En basit örnek, şu anda dünyanın en ucuz çimentosu Türkiye’de. Türkiye’de çimento ortalama 38-40 dolarken Çin’de 65 dolar, Amerika’da 115 dolar, Avrupa’da 80 Euro, Afrika’da 90-115 Euro arasında değişiyor. “FİYATLAR DÜŞTÜ” 2011 yılında Türkiye’de çimento 78 dolardı. Benim en çok üzüldüğüm nokta bu. Yurt dışından kömür getiriyoruz, ülkemizdeki taşımızı toprağımızı pişiriyoruz, çimento haline getiriyoruz ve bunu yapı malzemesi olarak kullanıyoruz. Ama bunun esas, ana hammaddesi enerji. Enerjinin çimento üretimindeki toplam maliyeti, yüzde 65. Peki bir binanın toplam maliyetinin içinde çimentonun payı ne kadar derseniz yüzde 1,2-3,5 arasında değişiyor. “ZAM YAPAMIYORUZ” Payı yüzde 3,5 olan bir ürün, bina fiyatlarıyla karşılaştırdığınızda komik geliyor. Ama çimento fiyatı yüzde 10 artsın kıyamet kopuyor. 1 milyon TL’ye satılan bir evin içinde çimentonun payı 3,5. Ama geçen yıl 500 milyon TL olan ev, bugün 1 milyon TL. Çimento yüzde 100 zam görse 40 bin TL payı olur. Herkes çimento fiyatları zamlandığı ev fiyatları arttı diyor ama alakası yok. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?