Satın almalar artacak mı?

Türk şirketlerinin geldiği noktayı ve gelecek beklentilerini, işlem adedi bazında pazar lideri olan 3 Seas Capital Partners’ın CEO’su Şevket Basev anlattı.

1.09.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Satın almalar artacak mı?
2012 yılı satın alma ve birleşmeler açısından rekorlarla geçmiş, 315 işlemde toplam 28 milyar dolarlık hacim oluşmuştu. Aynı canlılık bu yılın ilk yarısında da sürdü. Uzmanlar, özellikle enerji, iletişim, sağlık ve tüketici ürünleri gibi sektörlerdeki hareketliliğin süreceğini öngörüyor. Üstelik artık yerli oyuncuların sesi de giderek daha gür çıkıyor. Satın alma ve birleşme pazarındaki son durumu, Türk şirketlerinin geldiği noktayı ve gelecek beklentilerini, işlem adedi bazında pazar lideri olan 3 Seas Capital Partners’ın CEO’su Şevket Basev  anlattı.

1- Satın alma ve birleşmeler açısından geçtiğimiz yıl nasıldı? Bu yılın ilk yarısındaki performans nasıl?
2012 çok verimli geçti. Pazarımız, geçen yıl toplam 315 işlem ve yaklaşık 28 milyar dolarlık işlem hacmiyle önemli bir başarıya imza attı. İşlem adedi bazında ise Türkiye tarihinin rekoru kırıldı. 2013’ün ilk yarısında ise tespitlerimize göre 156 adet işlem tamamlandı ve bu işlemlerden değeri açıklanmış olan 48 işlemde toplam 10,7 milyar dolarlık hacme ulaşıldı. Ortalama işlem büyüklüğü ise 227 milyon dolar oldu. Bu yılın ilk yarısında 1 milyar dolar üstü 4 adet işlem gerçekleşti ve bunların tümü de özelleştirme işlemiydi.

2- Son dönemde yaşanan iç ve dış gerilimler yabancı yatırımcıların iştahını etkiledi mi?
Açıkçası M&A pazarı biraz farklı. Kısa dönemli gerilimler finansal piyasaları veya borsayı hemen etkiler ama bizde öyle değildir. Bunların hepsi en az 5-7 yıllık uzun vadeli yatırımlar. Bizim sektörümüzde bir şirkete yatırım kararı alınırken bakılan 3 temel kriter var. Büyüme, kârlılık ve bunların sürdürülebilir olup olmadığı. Yatırım kararları ülkenin genel yapısına, gelecek projeksiyonlarına bakılarak alınıyor. O yüzden kısa süreli gerilimlerden ziyade makro göstergeler, derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmeleri daha etkili.

3- Pazardaki yerli-yabancı dengesi nedir? İşlemlerin yüzde kaçını yabancılar yapıyor?
2012’deki 315 işlem içinde yabancı yatırımcıların payı yüzde 51’di. 2009 ve 2010 yıllarında yüzde 63’tü. 2013’ün ilk 6 ayında ise açıklanan işlemlerin 8,8 milyar doları yerliler tarafından karşılandı. Değerleri açıklanan toplam işlem hacminin yüzde 85’ine tekabül eden bu oran, bir önceki yıl yüzde 49 olan yerli payının ciddi şekilde arttığını gösteriyor.~
Bunun en önemli sebebi, ilk 6 aydaki toplam işlem hacminin yüzde 65’ini oluşturan özelleştirme ihalelerinin tümünün Türk yatırımcılar tarafından kazanılması. Zaten dünyada da böyledir. Yerlilerin payı fazladır.

4- Yabancı yatırımcılar hangi ülkelerden? Son yıllarda nasıl bir değişim oldu?

Türkiye’ye ilgi gösteren yabancı yatırımcıların çeşitliliği son yıllarda önemli ölçüde arttı. Geçtiğimiz yıllarda Hindistan’dan Güney Afrika’ya, Meksika’dan Çin’e kadar birçok farklı ülkeden yatırımcı çeken Türkiye, 2012’de 35 dolayında değişik ülkeden yatırım aldı. Her zaman en ciddi yatırımcılar ABD ve AB ülkelerinden oldu ancak son yıllarda Malezya, Rusya, Japonya ve Kuveyt başta olmak üzere Körfez ülkelerinden yatırımcıların da işlem adetleriyle öne çıktıklarını söyleyebiliriz.

5- Türkiye'nin global M&A pazarındaki payı nedir?
Financial Times Mergermarket ve Thomson Reuters verilerine göre 2013’ün ilk yarısında dünya genelinde toplam 1 trilyon doların biraz üstünde işlem hacmine ulaşıldı. Türkiye M&A pazarı ise son yıllardaki gelişmelere rağmen henüz dünya liginin üst sıralarına ulaşamadı. Fakat rakamlar gayet umut verici. 2013’ün ilk yarısı itibarıyla Türkiye, dünya M&A pazarından işlem hacmi ve adedi olarak yüzde 1 dolayında pay alıyor.

6- Yatırımcılar en çok hangi ölçekteki şirketlere ilgi gösteriyor?
Maalesef küçük ölçeklere ilgi yok. Bizdeki en önemli problem de bu. Küçük ölçekli şirketlere yatırım yapan fonların veya büyük şirketlerin olmaması. Bence bu, Türkiye’nin reel ekonomisi açısından önemli bir sıkıntı. 20-30 milyon dolarlık eşik geçildikten sonra işler kolaylaşıyor. O zaman bankalar da özel sermaye fonları da ilgileniyor. Ama biz de henüz dolmamış bir boşluk var. O da gelişmiş ekonomilerde olup da bizde bir türlü yerleşemeyen “venture capital” (girişim sermayesi) kavramı. Bu fonların çalışma mantığı tamamen farklı. Sadece bahsettiğim küçük ve riskli yatırımlarla ilgileniyorlar. ABD’de binlerce var. Örneğin bir venture capital’in portföyünde 80 iş olur. Bunların 30’u batar, 30’u orta halli gider, 20’si çok iyi iş yapar ve içlerinden biri Google olur... Bizde ise internet sektörü dışında sağlıklı biçimde çalışan bir venture capital hala yok. Bu bence önemli bir eksik. Özetle Türkiye pazarında orta-büyük ölçekli şirketlerle ilgili bir sıkıntı yok. Ama 20-30 milyon doların altındaki şirketleri büyütme konusunda sıkıntımız var.

7- Son dönemde hangi sektörlerde hareketlilik yaşanıyor? Gelecekte nasıl olacak?
2013’ün ilk yarısında elektrik ve gaz dağıtım özelleştirmelerinin de etkisiyle işlem hacminin yüzde 60’ını enerji oluşturdu.~
Finansal hizmetler yüzde 11, endüstri yüzde 10, perakende yüzde 6,9, medya ve iletişim yüzde 6,4, teknoloji yüzde 3,5 pay aldı. Son yıllarda bankacılık, sigorta, iletişim, sağlık, enerji ve tüketici ürünleri gibi sektörlerde ciddi bir hareketlilik yaşanıyor. Özellikle genç nüfusumuzdan dolayı eğitim, sağlık, perakende, gıda, teknoloji sektörlerine olan yatırım iştahının daha da artacağını öngörüyoruz.

8- Satın alma ve birleşmelerde en çok nelere dikkat edilmeli?
Satan taraf açısından bakarsak, çok iyi bir danışmanlık hizmeti almalılar. “Ben bu işi kendim yaparım” anlayışı yanlış. İkincisi, satış veya ortaklığı gerçekten isteyip istemediklerine karar vermeliler. “Talip çıkarsa konuşuruz ama biz aktif aramayız” demek hatalı. Ya aramak lazım ya da hiç görüşmemek...

9- Satın alan taraf nelere dikkat etmeli?
Alıcı tarafın ise şirketi çok iyi incelemesi, hem şirketin hem sektörün risklerini çok doğru analiz etmesi ve ona göre ilerlemesi gerekiyor. Bir de eğer hakim olmadığınız bir sektöre giriş yapacaksanız, M&A danışmanının yanı sıra sektör danışmanıyla çalışmak lazım. Hem alan hem satan için ise şu çok önemli: Gelecekteki tüm olasılıklar, tüm satış veya ayrılık senaryoları düşünülerek kapsamlı bir sözleşme yapılmalı.

10- Türk şirketleri satın almalar konusunda bilinçlendi mi? 10 yıl öncesine kıyasla neredeyiz?
Türk patronlar eskiden satış veya ortaklığa bile sıcak bakmazdı. 1990’lı yıllarla kıyaslarsak en azından bu konu konuşuluyor. Hatta son yıllarda umut veren rakamlar görüyoruz. Artık hisse oranları konusunda çok fazla hassasiyet olmadığını düşünüyorum. “Mutlaka çoğunluk bende kalsın” denmiyor, çünkü artık yönetimde söz sahibi olmanın tek yolu çoğunluk hissedar olmak değil. Azınlık hissedar olup yönetim kurulundaki temsiliniz yüksek olabiliyor. Tüm bu detaylar oluşturulan hisse grupları ve sözleşmelerle yapılıyor. Bence bir bilinçlenme ve artan bir ilgi söz konusu. Son yıllarda önemli oranda yerli işlemler görüyoruz. Türk şirketleri, başka Türk şirketlerini satın alıyor. Bunlar çok güzel hikayeler.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz