Süreyya Ciliv ile gözlerden uzak geçen iki yılını, bu dönemde nelere odaklandığını, yeni şirketini ve planlarını konuştuk...
Yasemin Erdoğan
yerdogan@capital.com.tr
Turkcell’in eski CEO’su Süreyya Ciliv, iki yıl önce istifa ettiğinde herkes başka bir grubun başına geçmesini bekliyordu. Birbiri ardına ciddi teklifler de aldı. Türkiye’nin en büyük 10 holdinginden 6’sı, Ciliv’i yönetim kurullarında görmek istedi. Yurt içi ve yurt dışından ise çok sayıda CEO’luk teklifi geldi. Ama beklenenin aksine o hiçbirini kabul etmedi. Hatta Marmaris’in Selimiye Köyü’nde geçirdiği iki aylık inzivanın ardından, kendine yepyeni bir yol çizdi. “Turkcell’den ayrılırken de söylemiştim. Ben artık profesyonelliğe veda ettim” diyen Süreyya Ciliv, 1987’deki Novasoft yatırımından tam 30 yıl sonra kariyerindeki girişimcilik sayfasını tekrar açtığını belirtiyor. 2017’nin başında resmi olarak kurulan yeni şirketinin adı da SySTEM Capital. Eski CEO, yeni patron Ciliv, SySTEM Capital’da bilim, teknoloji ve inovasyon ekseninde, yeni dünyanın teknoloji oyuncularına yatırım yapacak. Şirketin, dört farklı alanda faaliyetleri olacak. “İlk etapta en saygı duyduğum, benim için ‘great companies’ olan şirketleri tespit edip hisselerine yatırım yapıyorum” diyen Ciliv, planını şöyle özetliyor: “İkinci konu, geleceğin şirketlerine yatırımcılık ve kurucu ortaklık yapmak. Sadece finansal yatırımcı olmaktan bahsetmiyorum, yönetim kurulunda aktif olarak yer alacağım. Üçüncü iş alanı, dönüşüm danışmanlığı olacak. Dördüncü iş alanımız ise ‘giving back’. Yani topluma geri vermek. Öğrendiğimi, tecrübelerimi, bilgimi iade etmek.” Süreyya Ciliv ile gözlerden uzak geçen iki yılını, bu dönemde nelere odaklandığını, yeni şirketini ve planlarını konuştuk:
Oldu tabii. Turkcell’den ayrıldıktan sonra, havalar ısınır ısınmaz güneye gittim. İki ay, Marmaris’in Selimiye Köyü’nde, butik bir otelde kaldım. Oradaki her günümün 1 saati yüzme, 1 saati su kayağı, 2 saati ise trekking ve bisikletle geçti. Tabii düşünmek için çok sakin bir ortamdı. Bol bol düşündüm, okudum, internetten de dünyaya bağlanarak dünya borsalarını takip ettim. Harika Kızılyaka yoğurdu, biber, balık ve salata yiyerek, çok güzel bir 2 ay geçirdim. O günden bugüne de 20 kilo verdim.
Odaklandığım bir numaralı konu sağlığım oldu. Atalarımızın da söylediği gibi, “sağlam kafa sağmak vücutta bulunur.” Ben de hayatımda ilk sıraya sağlıklı ve aktif bir yaşamı koydum. Ayrıldıktan sonra çok sakin bir yere gitmeyi seçtim. Hayatımın bundan sonraki bölümünde nelere odaklanacağımı düşünmeye başladım. Açıkçası Turkcell’deyken ayrılınca ne yapacağım diye düşünmemiştim. Vaktimin yüzde 100’ünü Turkcell’e ayırıyordum. İki ay süren Marmaris döneminde, günümün 3 saatini spor alıyordu. Geriye kalan zamanda bundan sonraki hayatımda nasıl bir yol izleyeceğimi düşündüm. Önümde çok fazla seçenek de vardı.
Türkiye’deki en büyük 10 holdingin 6’sı yönetim kurullarına girmemi teklif etti. Hem Türkiye’den hem yurt dışından CEO’luk teklifleri geldi. Bu süreçte hepsini gözden geçirdim. Tüm bu düşünmelerin ve öğrenmenin sonunda kendime yeni bir yön belirledim. Eski yaptıklarımdan daha farklı, daha değişik bir yol çizdim.
O günkü Turkcell, 9 ülkede faaliyet gösteren, New York borsasına kote, çok büyük bir şirketti. Ayrıca çok sevdiğim ve bütünleştiğim bir işti. O nedenle diğer teklifler onun yanında biraz sönük kaldı. Bir de insan bu işlerin biraz daha kısa dönemli olacağını önceden görebiliyor. O nedenle kabul etmedim.
Açıkçası hemen bir karar oluşmadı. İki aylık dönemde kafamda çok net belirlenmedi. Okullar kapanıp yaz tatili başlayınca, çocuklarla vakit geçirmek için Amerika’ya döndüm. Bizim evimiz Seattle’da. Microsoft’ta çalışırken de orada yaşıyorduk. Açıkçası Seattle’ın ne kadar muhteşem bir şehir olduğunu tekrar keşfettim. Çok küçük bir şehir. Ama dünyanın en değerli 5 şirketinden 2’si, Amazon ve Microsoft, Seattle’da. Dünyanın en zengin iki insanı Seattle’da yaşıyor. Boeing, Starbucks, Expedia, T-Mobile orada. Kendi konusunda dünya devi olan birçok şirket bu küçük şehirden çıkmış. Muazzam bir şey. Bence bunun sebebi, kargaşa ve kaostan uzak, kaliteli bir düşünme ortamı yaratması. Microsoft döneminden tanıdığım eski arkadaşlarımla tekrar görüştüm. Sonunda kendime yeni bir yön belirledim. Bundan sonraki hayatımda çok global bir oyuncu olmaya karar verdim. Türkiye benim vatanım ama dünya ekonomisinin yüzde 99’u da dışarıda. Zaten global bir rekabet var. Kendime de güveniyorum. O nedenle eğer bir iş yapacaksam bunun global bir iş olmasına karar verdim.
~
Çocukluğumdan beri beni şekillendiren birtakım değerlerim var. Bunlar bilim, ilim, teknoloji, matematik ve inovasyon. Her zaman bu değerlerimle insanlara faydalı şeyler yapmayı hedefledim. Bu alanda kendi global şirketimi kurmaya karar verdikten sonra 2016 sonunda şirket ismi aramaya başladım. Şirketin resmi kuruluşu 2017. İsmi ise 2016’nın sonunda oğlumla yaptığım bir sohbetten doğdu. Computer Science son sınıfta okuyan oğluma şirkete isim aradığımı söyledim. O da bana hayatımdaki değerleri tekrar hatırlattı. Zaten yaratıcı bir çocuktur. “Baba senin en büyük tutkun bilimle, teknolojiyle, mühendislikle insanlara faydalı işler yapmak. O yüzden sana STEM ve system kelimeleri çok uyuyor” dedi. Çok beğendim. SY Süreyya’yı andırıyor, STEM de bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik demek zaten. Şirketin adı da böylece doğdu. 2017 başlarında Amerika merkezli “SySTEM Capital” ismiyle şirketi kurdum. Şirketin mottosu, “Building value through STEM innovation”. Yani “STEM ile inovasyondan değer yaratmak”. Yeni bir dünya var artık. Bu yeni dünyayı iyi anlayan, bu teknolojileri doğru yapan şirketler olacak. STEM işte bu yeni dünyayla çok ilişkili.
İlk önce tamamen kendi sermayemle başladım. Şirketin dört iş alanı olacak. İlki; en kısa anlatımıyla yeni dünyanın en iyi şirketlerine, geleceğin şirketlerine yatırım yapmak. Burada hem kendi sermayemi hem de kredi olarak aldığım sermayeyi, 35 yıllık birikimimle değerlendiriyorum. Dünyada 50 bine yakın halka açık şirket var. Bunların arasında geleceği en iyi okuyan, geleceğe en iyi hazırlanan şirketleri inceledim. Onların hisselerine yatırım yaptım. İşimin birinci tarafı bu. Bu şekilde 20 kadar şirkete yatırım yaptım. Ama bunu, çok seçici davranarak ve kendi geliştirdiğim bir algoritmayla yaptım. Bu arada yatırım konusu üzerinde çok çalıştım. Çünkü finans benim için tamamen yeni bir alan. Ama bende de 35 yıllık yönetim ve teknoloji deneyimi olduğu için finansal analistten farklı bir bakış açısıyla, bir CEO bakış açısıyla yaklaştım. Açıkçası inanılmaz başarılı bir süreç oldu. Ortalamaların iki katında kazanç sağladım. 2016’da yüzde 40’a yakın, son yıl içinde de yüzde 32 civarında geri dönüş oldu. Bu borsa oynamak değil. Halka açık firmalara yatırım yaptım.
Bir kısmı tanıdığım kişilerin yönettiği firmalardı. Sadece teknoloji şirketleri değil. Hepsi farklı sektörlerden. Teknoloji, perakende, bankacılık, sağlık... Ama ortak noktaları, teknolojiyi çok iyi okuyan şirketler olmaları. En saygı duyduğum, benim için “great companies” olan firmalara yatırım yaptım. Türkiye tanıdığım bir borsaydı, o yüzden uzak kalmayı tercih ettim. Bu arada 2 yıl süren yatırım incelemelerim sonucunda fark ettiğim bazı noktalar var. Özellikle Silikon Vadisi’yle ilgili… Aslında orada da muazzam bir balon ortamı var. Tabii ki çok değerli şirketler var. Bu kuşkusuz… Ancak değerinin çok üzerinde şişirilen şirketler de var. Bazen buharı, balonu satıyorlar. Yatırımcı olarak çok dikkatli olmak lazım.
Geleceğin şirketlerine yatırımcılık ve kurucu ortaklık yapacağız. Burada sadece finansal yatırımcı olmaktan bahsetmiyorum. Yönetim kurulunda aktif olarak yer alacağım şirkete, zamanımı, bilgimi, katkımı ve network’ümü sunacağım. Biz Microsoft gibi çok uluslu bir şirkette, 120 ülkede, işleri nasıl yönetiyorduk? Turkcell gibi bir teknoloji devinde işleri nasıl yürütüyorduk? Tüm bunları genç bir CEO’nun bilmesi mümkün değil. O nedenle genç CEO’ya destek olacak aktif bir yatırımcı olacağım. Bunun ilk adımını attım. Son 1 yıldır halka açık olmayan özel, küçük veya büyük ölçekli şirketlere yatırımları değerlendirmeye başladım. Geçtiğimiz 2 yıl içinde 100’e yakın şirketi inceledim, değerlendirdim. 2017’de küçük bir teknoloji şirketinin hem yönetim kurulu başkanı,hem kurucu ortağı ve büyük hissedarı oldum. Adı Kuika.
Yazılım geliştirme şirketi. Mobil cihazlara, web’e, buluta yazılım geliştiriyor. Son 1 yılda kuruldu. Şu anda müşterilerimize pilot projeler yapıyoruz. Planımız bir dünya şirketi haline gelmek ve ürünlerimizi dünyanın farklı yerlerine hızla yaymak. Yazılımcıyı kat kat verimli hale getiren bir teknoloji.
Üçüncü iş alanı, “transformation advisory”, yani “dönüşüm danışmanlığı” olacak. Bazı büyük şirketlerde büyük para var, büyük iş var ama teknoloji dönüşümünü gerçekleştirememişler. Bunun birçok nedeni olabilir. Şirketlerin bu teknolojik dönüşümü anlayıp işlerine uygulamaları lazım. Çünkü, yeni dünyanın “kazananları” ve “kaybedenleri” var. Maç sürüyor. Burada bahsettiğim danışmanlık, klasik bir danışmanlık değil. O şirketin CEO’suna yönetim kurulundan destek vererek şirketi, en yeni teknolojileri kullanan global bir şirket hale getirmekten bahsediyorum. Ama bu görevi ancak 1 veya 2 şirkette yapabilirim. Zaten şu anda ABD’de, Boston merkezli, Mass General Hospital’dayım. Bu tarz bir görevi Türkiye’deki bir şirkette de üstlenmeyi düşünüyorum. Dördüncü iş alanımız ise “giving back”. Öğrendiğimi, tecrübelerimi, bilgimi topluma geri vermek. STEM’in, inovasyonun ve girişimciliğin yayılmasını sağlamak.
Yatırımcı olarak finans ve sağlık sektörleriyle çok yakından ilgiliyim. Ama yeni dünyanın etkisinin tüm sektörlerde olacağını düşünüyorum.
Bahsettiğiniz yeni dünyada en önemli konu ne?
“Connectivity”, yani “bağlantıda olmak”. Makineler, insanlar, yazılımlar, her şey birbiriyle bağlantılı. Artık ofislerde çalışmaya bile gerek yok. Mobilite konusu öyle bir noktaya geldi ki, birçok insan artık büyük bir şirkette ofis işi yapmak yerine freelance olmayı tercih ediyor. Yükselen bir “mobile workforce” trendi var. Bu alanda da önemli fırsatlar görüyorum. Akıllı şirketler, bahsettiğim bu dönüşümü zaten görmüş vaziyette. Örneğin Microsoft bunu yeni CEO’suyla yakaladı. “Mobile-first, Cloud-first” stratejisiyle 2 yılda şirketin değeri ikiye katlandı.
Açıkçası artık sadece Türkiye için, Türkiye çıkışlı bir şeyler yapmak bana çok dar geliyor. O yüzden ne üreteceksek dünyayı düşünerek yapmalıyız. Bunu Kore yaptı. Finlandiya, Çin yapıyor. Biz de yapmalıyız.
Benim 10 yıl sonraki planım, bahsettiğim yeni dünyada başarılı olacak bir şirketler grubuna dönüşmek. İyi takımlar kurarak, bilimi, teknolojiyi, inovasyonu, dürüstlüğü en iyi şekilde kullanarak, insanlara faydalı işler yapmak istiyorum. Bill Gates’in bir sözü var: “Büyük işler takımlarla yapılır ve zaman alır.” O yüzden sabırlı davranmak ve uzun dönemli düşünmek önemli.
~
SİLİKON VADİSİNDE NELER KONUŞULUYOR? 1. YAPAY ZEKA Silikon Vadisi’nde konuşulan bir numaralı konu “machine learning”, yani öğrenen makineler. Buna artificial intelligence dediğimiz yapay zekanın bir adım ilerisi de denebilir. İnsan beyninin nasıl düşündüğünden ilham alarak dizayn edilen yapay zekalar... Her alanda uygulaması var. Otomobilde, sağlıkta, enerjide… 2. MOBİLİTE İkinci olarak mobilite ve sensörler öne çıkan diğer konular. Her yerde sensörler, her yerde bağlantı var. Tüm bunlar sayesinde optimizasyon, yani işi en optimum şekilde yönetme imkanı doğuyor. Mesela Uber’in ortaya çıkışını düşünün. Her yerde internet bağlantısı olmasaydı, Uber diye bir şirket olur muydu? 3. BULUT Diğer konu tabii ki bulut (cloud) teknolojileri. Bir şirketin her bir müşterisiyle ilgili binlerce verisi var. Bunları bulutta “big data” olarak saklayabiliyorsunuz. O büyük verideki analizden muazzam bilgiler çıkabiliyor. 4. ROBOT TEKNOLOJİ Bunların yanı sıra robotics de gittikçe önem kazanıyor. Yeni dönemde yapay zekanın, mobilitenin, sensörlerin ortak kullanımından çıkan yüzlerce yeni fırsat olacak. Tüm bu veriler ışığında bambaşka fırsatlar değerlendirilecek. Tüm bunlar, yeni dünyayı belirleyen güçler. |
"RUHUM HEP GİRİŞİMCİ" CESUR BİR GENÇTİM Çocukluğumdan beri 10 yıl sonraki dünyayı hayal ederek kendime rota çizen biriyim. Hep farklı olanın peşinde oldum. Harvard Business School’dan mezun olduktan sonra bana 100 bin dolar maaş veren danışmanlık şirketlerine gitmek yerine 29 bin dolar maaş veren bir start up şirketine geçtim. Şimdi baktığımda bu cesaretimi takdir ediyorum. BİLGİYE HEP İNANDIM Her zaman girişimciliğe, bilgiye ve öğrenmeye inanan biri oldum. O küçük şirketteki deneyimlerim sayesinde 5 yıl sonra kendi şirketim Novasoft’u kurdum. 1996’da Boston bölgesindeki en başarılı yazılım şirketi seçildi. Morgan Stanley, Bank of America gibi şirketler bu firmaya ortak oldu. Yani benim ruhumda girişimcilik hep vardı. Mücadele hep vardı. İstiyorum ki bu da benim iş hayatımın hikayesinin son bölümü olsun. | "PROFESYONELLİK BİTTİ" 20 YILLIK BİR PLAN Turkcell’den ayrılırken de söylemiştim. Ben artık profesyonelliğe veda ettim. Bu benim için 20 yıllık bir plan. O yüzden birçok konuda basından, gözlerden uzak bir çizgide yürüyorum. Benim en büyük sorumluluğum kendime. Hayatımı en verimli ve üretken biçimde değerlendirebilecek miyim? Benim en önemli meselem bu. GÜZEL İŞLER YAPTIK Turkcell’de 8,5 yıl görev yaptım. Çok güzel işler yaptık, öğrendik. Orada çok güzel bir dönem geçirdim. Benden sonra da Turkcell’in iyi işler yaptığını görüyorum, duyuyorum. Oradaki arkadaşlara da hep en iyi dileklerimi sunuyorum. Her konuda onlara destek olmak istiyorum. Herkesle de çok barış içinde, sevgi dolu bir ilişkim var. |
"BENİM KÖYÜM TÜRKİYE" İNSANIMIZ ÇOK ZEKİ Bence Türkiye’nin en büyük değeri, insanımızın çalışkanlığı ve azmi. Çok yaratıcı ve zeki insanlar olduğumuza inanıyorum. Esasında insanımız bilgiye ulaşırsa yapamayacağımız şey yok. EL BİRLİĞİ LAZIM Türkiye dünya ekonomisinin yüzde 1’i ama benim için önemi apayrı. Sonuçta burası doğduğum yer, köyüm. Benim için anlamı ve değeri çok yüksek. Kişisel dünyamın merkezi zaten Türkiye. El birliğiyle Türkiye’yi iş yapmak için en ideal, ziyaret etmek için en iyi yer hale getirmeliyiz. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?