İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 3. İstanbul Tasarım
Bienali, 22 Ekim - 20 Kasım 2016 tarihleri arasında
gerçekleştirildi. Bienalin küratörlüğünü
Princeton Üniversitesi’nden Beatriz Colomina
ile Columbia Üniversitesi’nden Mark Wigley
üstlendi.
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı
ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, küratörlerin
oluşturduğu konsepte göre tasarımın insanlığı
tanımlayan temel bir öğe olarak ele alındığını
anlatıyor. Bienali gezerken tarih boyunca tasarımın insanın hayatını, bedenini, zamanını, yaşadığı gezegeni, yani insana dair her şeyi
nasıl kökten değişikliğe uğrattığını göreceğimizi
söylüyor. Bu açıdan bienalin yalnızca
tasarımcılara ya da tasarımla ilgilenenlere değil
herkese hitap eden bir içeriği olduğuna dikkat
çekiyor.
Kişisel olarak tasarımı çok önemsediğini
de anlatan Eczacıbaşı, “Çünkü iyi tasarım hayatımızı kolaylaştırır, yaşam kalitemizi
yükseltir. Tasarımı daha çok konuşmalıyız,
çünkü hayatın her alanında iyi tasarım talebinin
artmasına ihtiyacımız var” diyor.
Tasarım ikliminin oluşmasının zaman
aldığını anlatan iş adamı, “Çeşitlilik gerektiriyor.
Sadece yaratıcı değil, istikrarlı olmayı da
gerektiriyor. Odaklanmayı gerektiriyor” diyor.
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu
Başkanı ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile
tasarımı, sanatı ve 3. İstanbul Tasarım Bienali’ni
konuştuk:
* Son yıllarda tasarım konusuna çok
odaklanıyorsunuz. Sanayici kökenli bir iş
adamı olarak tasarımı niye bu kadar önemli
buluyorsunuz?
Tasarımı önemsiyorum, çünkü “iyi
tasarım” hayatımızı kolaylaştırır, yaşam
kalitemizi yükseltir. Tasarımın olmadığı bir
alan var mı? Dünyada insan yapımı olan her
şey bir şekilde tasarlandı, ama her şeyin iyi
tasarlandığını söyleyebilir miyiz? Kötü tasarım
yaşamımızın bir gerçeği. Kötü tasarıma her
alanda, dünyanın her yerinde rastlayabiliriz.
Ürünler, hizmetler, sistemler, iyi tasarlandıkları zaman kolay anlaşılır ürünler olur.
İhtiyaçlara cevap veren, yeni sorunlar
yaratmayan, çevreyle uyumlu, estetik
açıdan üstün nitelikler taşıyan ürünler
olarak yaşamımızda yerlerini alırlar.
Tasarım, iş yaşamımızda da hiç
dilimizden düşürmediğimiz bir kavram.
Sanayi kuruluşları, rekabetçi ve sıra dışı
olabilmek için “iyi tasarım” arayışını
içselleştirmek zorunda. Ben tasarımı,
sadece sanayiciler değil tüm girişimciler
için önemli bir farklılaşma aracı olarak
görüyorum.
Tasarım, sadece eşya ve mobilya
tasarımını kapsamıyor. Binaları, caddeleri,
kentleri, organizasyonları, yemeği,
sağlığı, eğitimi, hizmet süreçlerini, ilişki
ağlarını, iletişim, politik ve ekonomik
sistemlerimizi de tasarlıyoruz. Belki de
yaşam kalitemiz üzerindeki etkisi artık
anlaşılmaya başlandığı için tasarım son
dönemlerin “moda” kavramlarından biri
oldu. Bu olumlu bir gelişme. Tasarımı
daha çok konuşmalıyız, çünkü hayatın
her alanında “iyi tasarım” talebinin
artmasına ihtiyacımız var. İyi tasarım
talebinin artması için toplumda tasarım
duyarlılığını geliştirecek etkinliklerin
çoğalması gerekiyor. “İyi tasarım
talebi”nin yaratılması kolay değil. Bunun
için tasarım ikliminin oluşması zaman
alıyor. Çeşitlilik gerektiriyor. Sadece
yaratıcı değil, istikrarlı olmayı ve
odaklanmayı da gerektiriyor.
* Tasarım ve inovasyon kavramlarını
bir arada kullanıyorsunuz. İkisi birbirinin
ayrılmaz parçası mıdır?
Sorunuzun cevabı, belki de başka
bir soruda gizli: “İnovasyon anlık bir
olay mıdır, yoksa bir süreç midir?”
Başka bir deyişle inovasyon, “Başımıza
düşen elmalar ya da beynimizde çakan
şimşeklerle mi açıklanabilir?” Öyle
olsa bile aklımıza düşen yeni fikirlerle
ne yapabiliriz, bunları nasıl iyi tasarıma dönüştürebiliriz? İnovasyon sadece yeni
fikir bulmaktan ibaret olsa kolaydı.
Ancak bulduğunuz fikrin işe yaraması,
kullanıcıların yaşamında bir anlam ifade
etmesi gerekiyor. Ticari bir değer öneren
olgunluğa taşınması gerekiyor.
Drucker, inovasyonun girişimciler için
sistematik, metotlu davranmayı gerektiren
bir değer yaratma süreci olduğuna
yaklaşık 25 yıl önce dikkat çekmişti.
İnovasyonun önem kazanmasıyla birlikte
iş dünyasının öncüleri, “Sürecin yönetimi
için neden tasarımcıların uzun yıllardır
uyguladıkları yöntem ve araçlardan
yararlanmayalım” diye sormaya başladı. Bu
arayış, tasarım alanında kurumsallaşmış
öncü tasarım şirketlerinin de etkisiyle
giderek daha çok ilgi gördü. Sonunda
“tasarım odaklı düşünme” (design
thinking) denilen yeni bir yaklaşım
altında toplanarak hem inovasyon
pratiğine hem de genel olarak yönetim
alanına yayılan bir akıma dönüştü.
Tasarım alanında biriken yöntem ve
araç tecrübesi, inovasyon pratiğinin
zenginleşmesi sonucunu doğurdu. Bu
gelişmeler sonucu tasarım ve inovasyon
birlikte konuşulmaya başlandı.~* İnovasyon çok konuşuluyor. Sizce Türk iş dünyası, şirketler, bunun gereğini yerine getirebiliyor mu?
Marka değeri yüksek Batı ürünleriyle ucuz Doğu ürünleri arasında sıkışan Türk şirketleri açısından inovasyon bir zorunluluk halini almış durumda. Birçok öncü Türk şirketi, bu gelişmelerin farkında. Yalnız şirketlerimizin başarısında değil, cari açıktan ihracat artışına, yapısal sorunlarımızın çözümünde “katma değer”in rolünü hepimiz çok iyi anlıyoruz. Katma değer ve inovasyon arasındaki ilişkiyi görüyoruz. Ancak şirketlerimizin kendi kaynaklarıyla bu gereklilikleri yerine getirebilmesi giderek zorlaşıyor. Şirketler arasındaki inovasyon yarışına
benzer bir şekilde, ülkeler ve büyük kentler
arasında da bir inovasyon yarışı var. İnovasyon
kültürünün, ikliminin gelişmediği ortamlarda
şirketlerin başarılı olması çok zor. Bunun
farkında olan ülkeler, inovasyon ve tasarım
ikliminin gelişmesi için büyük kaynaklar
ayırıyor.
Ülkemizin performansında da son yıllarda
iyileşmeler gözlüyoruz. Ancak inovasyon
performansımız, henüz bizi “ilk 10 ekonomi
arasında yer alma” hayalimize taşıyacak
seviyede değil, yapacak çok şeyimiz var. Tüm
olanaklarımızla yenilikçilik ve yaratıcılığa
yüklenebilmeliyiz. İnovasyon ve tasarım alanlarında yapacağımız stratejik tercihler,
hayallerimizin geleceğini belirleyecek.
* Şirketler, tasarımı bünyelerine nasıl
taşıyabilir? Siz bunu nasıl yapıyorsunuz?
İnovasyon ve tasarım kavramlarının
şirketlerimizde kök salması için inovasyon
ve tasarıma verilen değeri kurumun
içselleştirmesini önemsiyoruz. Kültürel
dönüşümü etkileyen faktörler çok
çeşitli. Kültürel semboller başta geliyor.
Eczacıbaşı’nda önce holdingde bir “inovasyon
koordinatörlüğü” kurduk. Sonra şirketlerimizin
içinde inovasyon ve tasarım bölümleri açtık.
Bu bölümlerimiz, şirket içi faaliyetlerin
dışında, çevrelerindeki ekosistemler ve ağlar
içinde yer alıyor. Yeni fikirleri, teknolojileri
ve yaklaşımları izliyorlar. Organizayon yapısı
değişikliklerinin ötesinde fiziki semboller
de yarattık, Vitra İnovasyon Merkezi’ni
kurduk. “İnovasyon Buluşması” toplantılarını,
adeta bir bienal gibi geleneksel hale
getirdik, başarılı uygulamaları ödüllendirdik.
Yönetim kurulumuzdan başlayarak tüm
yöneticilerimizin örnek davranışlar içinde
bulunmasını önemsiyoruz. Karar ve
uygulamalarımızla inovasyonun, “tasarım
odaklı düşünme”nin, kurum kültürüne nüfuz
etmesini kolaylaştırmayı hedefliyoruz.
* Siz şirketlerinize tasarım ve inovasyonu
dahil ettiniz. Ne gibi sonuçlara ulaştınız?
Tasarım ve inovasyon yolculuğunda
en önemli kazanımımızın “farklı, müşteri
odaklı ve büyük düşünme yetkinliğine sahip”
insan kaynağımız olduğunu düşünüyorum.
Eczacıbaşı’nda müşterilerimizi tutmayı, yeni müşteri kazanmayı önemsiyoruz. Aynı zamanda
insan kaynağımızı geliştirmeyi, genç yetenekleri
kuruma çekmeyi ve tutmayı da hedefliyoruz.
Başta müşterilerimizin ihtiyaçlarına ve tabii
kendi ihtiyaçlarımıza, sorunlarımıza, işlerimize,
süreçlerimize bir tasarımcı gibi yaklaştığımızda, gözümüzün önünde duran fırsatları daha kolay
görmeye başladık. Basit ama fark yaratan
çözümler keşfettik.
Bu sayede ortaya koyduğumuz inovatif ürün
ve hizmetlerle pek çok ulusal ve uluslararası
düzeyde, saygın tasarım ve inovasyon ödülü
aldık. Müşterilerimizin gözünde farklılaşarak,
birçok ürünümüzde onların ilk tercihi olmayı
başardık. Bu süreçte Eczacıbaşı İnovasyon
Ödülleri’ne başvuran 400’ün üzerinde projenin
topluluğumuza katkısı yaklaşık 350 milyon
dolara ulaştı.
* Tasarımın önemini ortaya koyan araştırma
ve veriler var mı paylaşabileceğiniz? Daha fazla
değerli ürün ve hizmet için tasarım yapmanın
önemini ortaya daha anlamlı nasıl koyabiliriz?
Tasarımın önemini ve değerini ortaya
koyabilmek için sıkça başvurduğum bir örnek
var. Iphone’u olan insanlara, telefonlarının
arkasındaki “Designed by Apple in California.
Assembled in China” yazısına bakmalarını ve
başka telefon sahiplerine bunu göstermelerini
öneriyorum. Apple’ın kullandığı bu işaret,
sanıyorum her şeyi anlatıyor. Apple’ın, inovatif
şirketler sıralamasında sürekli üst sırada yer
alması tesadüf değil. Bu işaret, tasarım ve
inovasyon arasındaki güçlü ilişkiyi de gözler
önüne seriyor. Sanayide tasarım o kadar önemli
hale geldi ki artık birçok kuruluş, ürünlerinin
nerede üretildiğini değil, nerede tasarlandığını
vurguluyor. Bu gelişme ülkeler açısından da
yol gösterici. Bizim de amacımız, “Made in
Turkey” yerine “Designed in Turkey” işaretini
aranan bir nitelik haline getirmek olmalı.
Tasarımın önemini ortaya koyan
çeşitli araştırmalar var. Bazı araştırmalar,
tasarım odaklı şirketlerin, 500 büyük şirket
ortalamasına göre iki kattan daha fazla değer
ürettiğini ortaya koyuyor. Başka araştırmalarda, tasarım odaklı şirketlerin müşteri sadakatiyle
rakiplerine göre daha fazla pazar payı elde
edebildikleri belirtiliyor. Çeşitli kuruluşlar
tarafından yapılan “Dünyanın İnovatif
Şirketleri”ne yönelik çalışmaların da benzer
sonuçları ortaya koyduğunu görüyoruz.~* Dünyada tasarım ve inovasyonla hızlı
büyüyen, global marka olan şirketleri de
izliyorsunuzdur. Dikkatinizi çekenleri paylaşır
mısınız?
Benim takip ettiğim inovatif şirket
araştırmalarında Apple, Google, Tesla,
Microsoft ve Samsung genellikle ilk sıralarda
yer alıyor. Yöneticileriyle yapılan görüşmelere,
yönetim dergilerinde onlarla ilgili yazılan
uygulamalara bakıldığında bunların tasarım
odaklı kültüre sahip şirketler olduğu kolayca
görülüyor.
Yeni dönemde, inovasyon ve tasarım
arasındaki ilişkiyi gören, tasarım odaklı
yöntem ve araçları etkin bir
şekilde uygulayabilen şirketlerin
rekabette başarılı olabileceklerini
söyleyebiliriz.
Saydığım 5 şirketin
başarılarının arkasında var
olan kültüre, bu kültürü canlı
tutan tasarım ve inovasyon
ekosistemlerinin etkisine
dikkat göstermeliyiz. Özellikle
Samsung’un kazandığı başarı,
ülkemiz açısından da yakından
takip edilmeye değer bir örnek
olay. Unutmayalım ki Güney
Kore, sıkça gündeme getirildiği
gibi 1960’lı yıllara Türkiye’nin
gerisinden başlamıştı.
* İş dünyası sanata ve
tasarıma Türkiye’de yeterince
önem veriyor mu? Eksiklik var mı?
Diğer İKSV etkinliklerinde olduğu gibi
tasarım bienali de iş dünyası kuruluşlarımızın
cömert katkılarıyla gerçekleşiyor. Birçok
şirket, kalkınmanın sosyal boyutunu
önemsiyor, toplumsal gelişmeye katkıda
bulunacak etkinliklere kaynak ayırıyor.
Doğal olarak kuruluşların öncelikleri
farklı olabiliyor. Tasarım bienali, başarılı
uygulamalarla geliştikçe, izleyicilerin, dünyanın
ilgisi arttıkça daha çok sayıda iş dünyası
kuruluşunun dikkatini çekecektir. Destekleyen
kuruluşlarımızın hevesini artıracaktır.
Tasarım bienalinin amacı, elbirliğiyle
ihtiyacımız olan tasarım duyarlılığının
geliştirilmesine katkıda bulunmak. Ülkemizde inovasyon ve tasarım kültürünün gelişmesi,
iyi tasarıma talebin artması hepimizin yaşam
kalitesini artırabilecek bir özlem. Bienal,
hayallerimizin gerçekleşmesi yolunda
yapılabilecek şeylerden sadece birisi. Bir
sergiyle bir üniversitenin bölüm açmasıyla
bir kurs veya ödül programıyla hiçbir şey
olmuyor. Bir bienalle de elbette fazla bir şey
olmayabilir ama işte özlediğimiz iklim, bütün
bu adımların birbirini izlemesiyle ve birbirini
desteklemesiyle oluşuyor, zaman alıyor.
Venedik, Londra gibi önemli uluslararası
tasarım bienallerinde yer almak, etki yaratmak
da umuyorum İstanbul Bienali’ne olan ilgi ve
desteği artıracaktır.~SANATTA SIRADA NE VAR?
YENİ SANAT MEKANLARI OLUŞTURMAK
Hem kendi sanat girişimlerimize hem de Türkiye’nin sanat yaşamına
ilişkin büyük hayallerimiz var. Türkiye’de yeni sanat mekanları
oluşturulması, sanatçıların özgür yaratılarının kamu tarafından daha
fazla desteklenmesi bunlardan birisi.
KOLEKSİYONU GELİŞTİRMEK
İstanbul Modern’in koleksiyonunun dünya sanatçılarını daha fazla
kapsayacak şekilde genişlemesi bir başka hayalimiz. İKSV’nin, bizim
sanatçılarımızın dünya çapında tanınırlığını artıracak düzenlemelere
ağırlık vermesi de hayallerimiz arasında. Ancak hayaller, eğer
gerçekleştirilme olanağı varsa hedef haline gelebiliyor.
İSTANBUL MODERN VE İKSV’Yİ YENİLEMEK
O nedenle şimdi çalışmalarımızda, İstanbul Modern ve İKSV’nin fiziki
mekanlarının günümüz koşullarına daha uygun hale getirilmesine,
örgütsel ve finansal yapılarının daha da güçlendirilmesine
öncelik veriyoruz. Eğer bu konuda planladığımız ileri adımları
gerçekleştirebilirsek, umarım ondan sonra sıra daha büyük
hayallerimizi gerçekleştirmeye gelecek.
"BABAM MÜZİĞE, ANNEM EDEBİYATA DÜŞKÜNDÜ"
NE ZAMAN BAŞLADI?
Hem babam Nejat Eczacıbaşı hem de
annem Beyhan Eczacıbaşı sanata yakın insanlardı. Babamın sanat
dalları arasında en fazla merak duyduğu alan müzikti. Annem
edebiyata çok düşkündü. Yayımlanmış bir hikâye kitabı ve çevirileri
vardı. Sanata olan ilgimde, çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği
ortamın mutlaka önemli etkisi oldu. Böyle bir ortamda büyümenin
sanata karşı ilgi uyandırması doğal. Bu ilgi giderek koleksiyonculuğa
dönüştü. Ancak bir süre sonra koleksiyonunuzdaki eserleri toplumun
yararlanmasına sunmak isteği ortaya çıkıyor. Bu isteği, eşim Oya
Eczacıbaşı’nın öncülüğünde kurulan ve çalışmalarını başarılı bir
biçimde sürdüren İstanbul Modern Sanat Müzesi ile gerçekleştirme
yoluna girdik. Bununla aynı zamanda, ülkemizi ziyaret eden
konukların, modern ve çağdaş Türk sanatı hakkında derli toplu bilgi
edinebilmesini de amaçladık.
HANGİ ETKİNLİKLERİ İZLİYOR?
Bu çok geniş,
teoride ve pratikte sonsuz bölümlere ayrılmış alanda,
bir iş insanının derinleşmesi mümkün değil. Ben
gerek yurt dışı gerekse yurt içinde bienal, müze ve
galeri sergilerini, mümkün olduğu kadar izlemeye
çalışıyorum. Bu arada Venedik Bienali ve Londra
Tasarım Bienali gibi ülkemizin doğrudan temsil
edildiği organizasyonlara mutlaka katılmaya da
büyük önem veriyorum. Doğrusu, gösteri sanatları
alanında, onların tarih ve saatlerini kendi takviminize
uydurmak mümkün olmadığı için daha çok ses ve
film kayıtlarını izleyebiliyorum. Tabii gerek basılı
gerekse sanal ortamda, aktüel sanat yayınlarını da
izlemeye çalışıyorum.~İŞ DÜNYASI İÇİN BİENAL NE ANLAMA GELİYOR?
BİENAL NEDEN ÖNEMLİ İstanbul Tasarım Bienali’nin iş dünyasıyla
kurduğu ilişki, fuar ve benzeri ticari etkinliklerle olan ilişkiden daha
farklı. Bu etkinliği takip etmenin ve bir parçası olmanın belki doğrudan
ticari bir getirisi yok. Ama tüketicilerde yarattığı tasarım farkındalığıyla
iyi tasarım arayışlarına yaptığı katkıyla bienal iş dünyasına belki de
daha derinden ve daha kalıcı bir fayda sağlıyor. Tasarım bienallerinde
sergilenen ürünler, sergilerin irdelediği kavramlar, yeni ve aykırı soruları,
farklı bakış açılarını teşvik ediyor. Ufkumuzu açıyor, geleceği hayal
etmemizi kolaylaştırıyor.
İSTANBUL VE TASARIM
İnovasyon ve tasarım duyarlılığının
artmasında, tasarım kültürünün gelişmesinde çok değerli katkılar
bunlar. Bienal, dünyanın önde gelen tasarımcılarını, küratörlerini,
tasarım müzesi yöneticilerini, eleştirmenleri İstanbul’a çekiyor. İstanbul,
tasarım dünyasının en fazla tartıştığı ve tartışması gereken konuları ve
eğilimleri gündeme getiren, ileriye bakan, düşündüren ve konuşturan
bir dünya merkezi olarak konumlanıyor. Ve uluslararası arenada
yarattığı olumlu yankılanmalar, ülkemize, kentimize,
kültürümüze, sanatçılarımıza, markalarımıza olan ilgiyi de
artırıyor.
YENİ NELER VAR?
3. İstanbul Tasarım Bienali,
küratörlerinin oluşturduğu konsepte göre tasarımı insanlığı
tanımlayan temel bir öğe olarak ele alıyor. Bienali gezerken
tarih boyunca tasarımın insanın hayatını, bedenini,
zamanını, yaşadığı gezegeni, yani insana dair her şeyi
nasıl kökten değişikliğe uğrattığını göreceğiz. Bu açıdan
yalnızca tasarımcılara ya da tasarımla ilgilenenlere değil,
herkese hitap eden bir içeriği var. Tasarım geçmişte nasıl
bir rol oynadı, bugün nerelerde etkin, geleceğimizi nasıl
şekillendiriyor? Bienal’i gezerken bu soruları soracağız.
KİMLERE İLHAM VERECEK?
İş dünyası yöneticileri için de
ilgi çekeceğini umduğumuz sorular bunlar. Bienal sergilerini,
esas işleri yenilik yapmak olan insanlar için de ilham
kaynağı ortamlar olarak düşünebiliriz. İnovasyon anlık bir
olay olmayabilir, ama sistemli bir şekilde iyi tasarım peşinde
koşanlara, ilham perisinin ne zaman uğrayacağı hiç belli
olmaz. Tasarım bienali ziyaretleri bu ihtimali artırabilir.
"DAHA ÇOK YOL VAR"
Kentimizin uluslararası arenada birçok farklı alanda öne çıkma
iddiası var. Tasarım da bunlardan biri olabilir tabii. Tasarım ve
inovasyonla öne çıkan Londra, Milano gibi kentleri düşündüğümüzde,
bu kentlerin yalnızca tasarımla öne çıkmakla yetinmeyen, aynı
zamanda sanayi, üretim ve eğitim gibi alanlarda da önemli bir
geleneğe ve başarıya sahip yerler olduğunu görüyoruz.
İstanbul da böyle bir şehir olabilir mi? Pek çok sorundan sürekli
şikayet ederken tasarım kenti olmak gibi bir hayalimiz olabilir mi?
İstanbul, tarihi ve yerel değerleriyle küresel ölçekte tasarım kavramına
çok şey katabilir. Öte yandan İstanbul’da tasarımın yaşamımıza
girmekte olduğunu gösteren pek çok işaret var. Yaratıcı etkinliklerin
sayısı ve kalitesi artıyor, etkinliklere olan ilgi artıyor. İstanbul’un tasarım
potansiyelini yansıtan çok sayıda örnek sayabiliriz. Bu potansiyel
kentimizin sorunlarının çözümüne, yaşam kalitesini artırmaya yönelik
çabalarımıza ne kadar yansıyor diye sorarsanız daha alınacak çok
yol olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?