Victor Fung’la üretimde hayata geçirdikleri bu modelin detayları, tedarik zincirinde yeni yaklaşımları ve Türkiye’yle ilgili planları hakkında konuştuk...
M. Rauf Ateş
rates@capital.com.tr
Dünyada üretim süreçlerini değiştiren şirket sayısı oldukça az. Hong-Kong merkezli Li&Fung da bu şirketlerden biri. Taşeron imalat dönemini dünyada ilk kez başlatan dev şirket, bir ürünün her bir parçasının üretimini dünyada en iyi yapan fabrikalarda gerçekleştiriyor. Bu farklı modelin özünde ise şirketlerin bütün üretim sürecini alıp en iyi fabrikalarda, en uygun maliyete yaptırmak var. Li&Fung Yönetim Kurulu Başkanı ve şirketin 3’üncü kuşak temsilcisi Victor Fung, bu model sayesinde 40 ülkeye açıldıklaÖrnerını ve 50 binden fazla tedarikçiye sahip olduklarını söylüyor. Fung’un yeni dönem ajandasında ise tedarik zincirinde dijitalleşme var. Bu yeni döneme “tedarik zinciri 3.0” diyor ve tüketicinin yönlendirdiği dijital bir sürecin kapıda olduğunu savunuyor. Koç Holding’de yönetim kurulu üyeliği de yapan Fung, 25 yıldır Türkiye’de olmaktan da oldukça memnun. “Türkiye’yi bizim 3.0 konseptimize uyumlu hale getirmek istiyoruz” diye konuşuyor. Victor Fung’la üretimde hayata geçirdikleri bu modelin detayları, tedarik zincirinde yeni yaklaşımları ve Türkiye’yle ilgili planları hakkında konuştuk.
Aslında çok uzun bir hikayemiz var. Bizim işimiz dedemle 111 yıl önce Çin’de başladı. O zamanlar Çin Hanedanı’nın hakimiyeti devam ediyordu. Çin Cumhuriyeti 1911’de kuruldu. Bu yıllarda Çin’den ihracat yapan ilk Çin sermayeli şirket dedeme aitti. Ondan öncesinde piyasada İngiliz şirketlerinin hakimiyeti vardı. Bizim şu andaki merkezimiz Hong Kong’da. Bugün 25 milyar dolarlık bir iş yapıyoruz ve 40’ın üzerinde ülkede çalışıyoruz.
Çin malı ürünleri ihraç ediyorlardı. İpek,porselen, havai fişek gibi ürünleri değişik ülkelere satıyordu.
Dedemden şirketi babamın alması dönüm noktası oldu. Babam şirketi bölgesel bir güç haline getirdi. Asya’nın değişik bölgelerinden aldığımız malları, yine değişik ülkelere ihraç ediyorduk. Babamın zamanında şirket, Asya sınırları içinde gerçekten çok hızlı büyüdü. 1960’lı yıllardan söz ediyorum.
Kardeşimle benim şirkette işe başlamamız, Çin’in dış dünyaya açıldığı döneme denk geldi. 1976 yılında işleri devraldık. O dönemde şirket çok küçüktü. Yanlış hatırlamıyorsam 100 milyon dolar civarında ciro yapıyordu. Çalışan sayısı ise birkaç yüz kişi civarındaydı. Geriye dönüp baktığımızda, Çin ekonomisi dışa açıldığında, Asya’dan, Hindistan’dan ihracat yapanlar ile ekonomilerini dışa açan Doğu Avrupa ülkeleri, yaklaşık 1,5 milyar kişilik bir küresel gücü dünya piyasalarına sundu. İşte bu dönemde biz yeni bir iş modeli geliştirdik. Bugün yaklaşık 50 bin kişi çalıştırıyoruz.
Bu modelin en önemli özelliğini, üretimin tek bir noktada olmaması oluşturuyordu. Üretimi biz aslında Hong Kong’da yapıyorduk. Örnebir oyuncağı ele alalım. Biz oyuncağı Hong Kong’da tasarlıyor, mühendisliğini orada gerçekleştiriyorduk. Sonra bunu Çin’e gönderip ucuz iş gücünden yararlanarak orada ürettiriyorduk. Sonra tekrar Hong Kong’a gönderiyorduk. Orada kalite kontrolünü de yapıp lojistiğini dünya çapında gerçekleştiriyorduk. Aradan geçen 30 yılda dünya çapında yenilikçi bir tedarik yönetim zinciri sistemi oluşturduk.
Evet, tamamen yeni bir modeldi. Biz bu modeli oluştururken dışa açılan Çin ekonomisindeki yeni fırsatları gözlemleyip değerlendirdik. 1970’lerin başlarında Hong Kong’da transistörlü radyolar yapılıyordu. Sonra bu radyoların yapımı, daha ucuz olduğu için Tayvan, Kore ve Singapur’a kaydı. Çin’in dışa açılmasıyla biz üretimi tekrar Hong Kong’a kazandırdık. O radyoların bütün parçalarının montajını biz yapıyorduk. Hammaddeyi alıp montajını gerçekleştirip satıyorduk. İşçilik maliyeti düşüktü ve bir hayli verimli çalışıyorduk. Bunu biz Çin’e kazandırdık.
~
Evet, bu dönemin ardından üretimde büyük değişiklikler olmaya başladı. O yıllarda şirketler dikey üretim yapıyordu. Her şey tek çatı altında başlıyor ve bitiyordu. Japonlar bunun en iyi örneğiydi. Sonra büyük bir değişim başladı. Taşeron imalat modeli öne çıktı. İşte tam bu d��nemde biz üretim sürecinin değişik taraflarında yer almaya başladık. Her bir parçayı en iyi üreten şirket olarak konumlandık. Üretimi, en iyi yapan fabrikalara vererek yolumuza devam ettik. Bizim bu dönemde geliştirdiğimiz iş modelinin özü şu: Biz şirketlerdeki üretim sürecini tamamen kendi üstümüze alıyor, en iyi fabrikalarda, en uygun maliyete yaptırıyoruz. Bunu gerçekleştirirken de her bir parçanın kontrolünü yapıyoruz. Bizim işimizi 3 gelişme etkiledi denebilir: İş gücünün artması, internet ve modern lojistik… Bu modelle birlikte 40 ülkeye açıldık. 50 binden fazla fabrika tedarikçimiz var.
Başarımızın en önemli sırrı tedarikçilerin eşgüdümlü çalışması oldu. Binlerce emir ve talimat belli bir anda dünyayı dolaşıyor. Talimatların akışını çok iyi kontrol etmek gerekiyor. Orkestra ahengiyle çalışmanız lazım. Bu modelle ürünün bir parçasında rekabetçisi olmak mümkün. Biz size bütün zincirin bir parçasını veriyoruz. Bunu başarabilirseniz küresel ekonomiye iştirak edebilir, onun bir parçası olabilirsiniz. Bu şekilde parça üretiminde uzmanlaşan ülkeler, dikey olarak uzmanlaşmayı başarmalarından daha önce küresel arenaya iştirak edebiliyor. Diğer başarı faktörlerimiz ise yeni ülkelere ve oradaki hükümetlere uyum sağlayabilmemizdir.
Şu anda ne tip yeni teknolojilere yatırım yapıyorsunuz?
Geleneksel dünya pek çok fiziki ürüne sahip. Çin’e, Hindistan’a, Türkiye’ye gittiğinizde tasarımcının tasarladığı bu fiziki örnekleri alıp geliyorsunuz. Bunların üzerinde oynamalar, tadilatlar yapıyor ve “Bu benim fikrimdir” diyorsunuz. Bu geleneksel yol. Şimdi bütün bu üretim sürecini dikey hale getiriyoruz. Artık tasarımı da dijital bir şekilde yapmak mümkün. Ekranınızda gerekli her şey var. Bir model koyuyor ve evirip çevirip ona bir şeyler yapabiliyorsunuz. Bir saat içinde yüzlerce model ortaya çıkabiliyor. Eskiden modeli üretmek, gösterip onay almak 6 haftadan fazla sürüyordu. Şimdi her şey dijital.
Tedarik zinciri 3.0 uzun bir zaman alacak. Bu anlamda bizim de büyük projelerimiz olacak.Dünya çapında 40 ülkede, 15 bin civarında tedarikçimiz var. 10 milyon işçi üzerinde tedarikçiler vasıtasıyla araştırma yaptık. Her bir çalışan bir sensör, bir çip sahibi olacak. Bu şekilde üretim sürecindeki işçilerin faaliyetleri yakından takip edilebilecek.
Artık pek çok şirket var. Biz başlattık ama Hong Kong’da bizim gibi 30 bin şirket var.
Perakendede tüketici güç kazanıyor. Perakende formatını tüketicinin ihtiyaçlarını dolduracak şekilde ayarlamalısınız. Tüketici ürün ve hizmetleri internet üzerinden isteyebiliyor. Bazılarını mağazadan almak istiyor. Onlara uymanız gerekiyor. Bu nedenle tek bir kanal olması bizim için korkunç bir şey olur. Amazon ve Alibaba gibi siteler bunu anladı. Alibaba bazı mağazaları Çin’de satın aldı. Onlar yeni modeli üretiyor. Bu bizim ihtiyacımız olan hıza uyum sağlayan bir model.
Teknoloji konusunda endişeli değiliz. Teknolojinin bizim yaptığımız işlere nasıl yardımcı olabileceği konusunda sürekli kafa yoruyoruz. Dünyadaki diğer bazı sorunlarla daha çok ilgileniyoruz. Bizim için Kuzey Kore, dijitalleşmenin yarattığı etkiden daha önemli bir sorun.
25 yıldan fazla oldu. Bölgesel bir karardı. Sadece Türkiye’ye değil, Orta Doğu’ya, Kuzey Afrika’ya, Doğu Avrupa’ya giriş yaptık. Türkiye’nin bizim için ideal konum olduğunu düşündük. İpek Yolu güzergahı bizim için önemliydi. Daha önemli bir neden de liman avantajlarıydı. Asya ürünlerinin dünyaya açılmasında bunlar önemli rol oynayacaktı.
Rahmi Koç ve Mustafa Koç’la iyi arkadaştık. Mustafa’yı çok özlüyoruz. Onlar Asya’ya açılıyordu. Karşılıklı ilişkilerimiz ve ortak dostlarımız vardı. Hong Kong ve Çin bölgesi için yönetime katılmamı istediler. Bu benim için büyük bir şerefti. Rahmi Koç, ICC’nin çok saygı duyduğum bir lideriydi.
~
GELECEKTE TEDARİK ZİNCİRİ NASIL İŞLEYECEK? ÜRETİM-TÜKETİM DİJİTALLEŞTİ Gelecekte daha kısa sürede üretim yapabileceğimizi sanmıyorum. Belki bu süreç bir haftaya inebilir. Bütün üretim zincirini dijital hale getirmek gerekiyor. Bizim gözlemlerimize göre dünyanın yarısı zaten dijital hale geldi. Dijitalleşmekten kastım, tüketiciyle ilgili bilgilerin dijital hale gelmesi. GELENEKSEL DEVAM EDİYOR Örneğin bir kalemi satmaya kalktığımda bunu pek çok insan artık yapabiliyor. Çok fazla sayıda internet alışveriş sitesi var. Zincirin yarısı dijitalleşmiş diyebiliriz. Diğer kesim ise hala geleneksel usullerle alışveriş yapıyor. HIZLI HİZMET ÖNEMLİ Müşteri taleplerine çok hızlı tepki veren Amazon gibi alışveriş siteleri var. Üründen tüketiciye hızlı bir hizmet var. Şimdi bunun üzerine odaklanıyoruz. Bir ürünü çabuk bir şekilde meydana getirip dijital ortamda nasıl tüketiciye sunabiliriz? Yeni teknolojiyi kullanarak bunu yapmaya odaklanacağız. |
“TÜRKİYE’DE 600 ŞİRKETLE ÇALIŞIYORUZ” ÇOK MEMNUNUZ Türkiye’de ulaştığımız konumdan çok mutluyuz. Son verilere vakıf değilim ama 600 civarında şirketle iş yapıyoruz. 600 milyon doların üzerinde ihracat hacmimiz var. Türkiye bizim küresel sistemimizin çok önemli bir parçası. Türkiye’yi 3.0 konseptimize uyumlu, daha hızlı tepki veren bir yer haline getirme planı yapıyoruz. Sanırım Türkiye bunu başarabilir. Büyük nüfusu avantaj. Bu nüfusun taleplerine hızlı tepki vermek gerekiyor. YÜKSEK KALİTE ÜRETİM GEREKLİ Bunun yanı sıra yatay zincirleri geliştirmek istiyoruz. Türkiye’nin üretim kapasitesinin buna cevap vermesi lazım. Üretim hattını daha hızlı tepki verebilir hale getirmesi gerekiyor. Teknolojiyi daha çok kullanması önemli... Düşük nicelikte, yüksek kalitede üretim yapmalıyız. Tekstil ve cam ürünleri alanında çalıştığımız yerler var. 300’den fazla şirketle bu şekilde çalışıyoruz. İlişkilerimiz sürekli gelişiyor, olumlu yönde ilerlemeler var. Tasarım ve üretimi sürekli geliştiriyoruz. BÖLGESEL MERKEZ Sanırım Türkiye çok hızlı büyümeyecek. Daha fazla bölgesel bir merkez haline gelecek. Diğer ülkelerden yapılacak ihracatı kontrol eder bir durumda olacak. Bunun Türkiye için iyi bir işlev olacağını düşünüyoruz. Bu, Türkiye’nin kendi üretimi olmayacak ama daha pahalı bir süreç olacak. Türkiye’nin yeni işler yapmak için daha hızlı dijitalleşmeye ihtiyacı var. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?