Internatıonal
Energy Agency (Uluslararası Enerji Ajansı-IEA) Başekonomisti Fatih
Birol, dünya enerji piyasasına ilişkin pek çok çarpıcı öngörüye sahip.
ABD’nin önümüzdeki beş yıllık süreçte petrol ve doğalgaz alanında
dünyanın en büyük üreticisi haline geleceğine düşünüyor. “Enerjide,
ABD’den sonra zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olan ırak öne
çıkacak” diye konuşuyor. Irak’ın gsmh’sinin 15 yıl içinde Suudi
Arabistan’a eşit olacağına dikkat çekiyor ve “Türkiye, ırak için
kartlarını iyi oynarsa kazançlı çıkacak” diye konuşuyor. Fatih Birol,
enerji piyasasının en etkin isimlerinden biri... International Energy
Agency’de (Uluslararası Enerji Ajansı-IEA) enerji ve iklim değişikliği
politikalarının ekonomik analizinden sorumlu başekonomist olarak önemli
bir görevde... IEA’nın ana yayını olan ve sektörün yakından takip ettiği
World Energy Outlook raporunu yönetiyor. Aynı zamanda küresel enerji
alanındaki zorluklara çözüm aramak üzere dünyanın en büyük enerji
şirketlerinden bazılarının yöneticileriyle politika yapıcıları bir araya
getiren UEA Enerji İş Konseyi’nin de kurucusu ve başkanı. Birol, dünya
enerji piyasasına ilişkin yaptığı çarpıcı açıklamalarıyla da tanınıyor.
Örneğin, ABD’nin 2015 yılı civarında Rusya’yı geçip dünyanın en büyük
doğalgaz üreticisi haline geleceğini düşünüyor. 2017 yılında ise Suudi
Arabistan’ı geride bırakıp dünyanın en büyük petrol üreticisi olacağına
vurgu yapıyor. Önümüzdeki yıllarda enerji üretiminde öne çıkacak olan
diğer bir ülkenin Irak olacağına ilişkin öngörülerde bulunan enerji
uzmanı, “Türkiye’nin öncelikle ilgilenmesi gereken ülkelerin başında çok
ciddi petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olan Irak geliyor. Çünkü
Irak’m GSMH’si 15 yıl içinde Suudi Arabistan’a eşit olacak. Türkiye
Irak’ta fırsatları iyi değerlendirmeli” diye konuşuyor. Enerji
alanındaki gelişmelere ilişkin pek çok sorumuzu yanıtlayan Birol,
Türkiye’nin enerjide yapması gerekenler hakkında şu bilgileri verdi:
Enerji alanında gelecekte trendler neler olacak?
Dünyada enerji dengelerinde önemli değişimlerle karşılaşıyoruz. Bu
değişimlerin iki önemli ayağı var. İlk olarak, konvansiyonel olmayan
petrol ve doğalgaz üretiminde önemli bir artış görüyoruz. Bu artış ABD,
Kanada ve Avustralya gibi sürpriz ülkelerden geliyor. Bu durum da petrol
ve doğalgazdaki dengeleri değiştiriyor. İkincisi ise Fukuşima sonrası
birçok batılı ülke nükleerle ilgili planlarını çok daha mütevazı bir
hale getirdi. Daha az nükleer üretecekler. Almanya ve İsviçre nükleere
elveda dedi, Fransa ve Japonya’da da nükleerin geleceği eskisi gibi
parlak gözükmüyor. Nükleerin azalması, başka bazı yakıtların büyümesi
anlamına gelecek. Bu doğalgaz ya da yenilenebilir olabilir.~
Peki bu gelişmeler enerji piyasasını nasıl etkileyecek?
ABD, 2017 yılında Suudi Arabistan’ı geçip dünyanın en büyük petrol
üreticisi haline gelecek. 2015 yılı civarında da Rusya’yı geçip dünyanın
en büyük doğalgaz üreticisi olacak. ABD, önümüzdeki 10 yıl içinde hem
petrol hem doğalgazda bir numaralı üretici konumuna yükselecek. Bu
teknolojik devrimler ABD ekonomisinde de ciddi bir geriye dönüş
yapabilecek. Özellikle imalat sanayindeki enerji girdilerinin düşük
olması, ABD’yi son derece avantajlı hale getirecek. Şu anda doğalgaz
fiyatları ABD’ye göre Avrupa’da 5, Asya’da ise 8 kat daha pahalı. Sadece
5 yıl önce ABD, Avrupa ve Asya’daki doğalgaz fiyatları eşitti ama şu
anda büyük bir farklılık var. ABD son derece ucuz doğalgaz imal edip
satıyor. Bunun sonucu olarak da Avrupa’da imalat sanayindeki birçok
şirket ABD’ye gitmeye başladı. Son bir hafta içinde Almanya’nın en büyük
petrokimya şirketi ve Fransa’nın çok büyük bir demir çelik şirketi
ABD’ye gitmeye karar verdi. 2012 yılında ABD’de imalat sanayi sektörünün
büyümesi iki haneli rakamlara çıktı. Bu da 1990’dan beri görülen en
yüksek büyüme. Bu büyüme dünya ekonomisinin çok zor şartlarda olduğu bir
dönemde oluyor, bu da çok önemli bir şey.
Biraz daha uzun vadeli bakarsak tablo nasıl?
Elektrik fiyatlarında ABD ile Avrupa ve Japonya arasında ciddi bir
kırılma olacak. Mesela Avrupa’daki elektrik fiyatlarının ABD’den yüzde
50 daha pahalı olacağını, Japonya’da ise Avrupa’dan da pahalı olacağını
tahmin ediyoruz. ABD’nin bu konuda büyük bir avantajı olacak.
Önümüzdeki yıllarda enerji piyasasında Ortadoğu’da ne gibi gelişmeler olacak?
Amerikan politikasını uzaktan da olsa takip eden herkesin bileceği gibi enerji sektöründe bağımlı olma
olmama hep gündemdedir. Yakın zamana kadar ABD petrolün önemli bir
kısmını Ortadoğu’dan alıyordu. Bunun da ABD’ye hem savunma, hem
ekonomik, hem de dış politika gibi konularda yansımaları oluyordu. Bizim
tahminlerimize göre yakın bir zaman içerisinde ABD’nin artık
Ortadoğu’dan petrol ithal etme ihtiyacı kalmayacak. Bu da hem dünya
petrol piyasalarında hem de onun ötesinde önemli birtakım gelişmelere
neden olacak.
Doğalgaz piyasasında ne gibi gelişmeler yaşanacak?
Doğalgaz pazarlarında da çok ciddi gelişmeler görüyoruz. Dört yıl önce
bir toplantıda “Kuzey Amerika’da çok sessiz bir devrim oluyor” demiştim.
O dönem kaya gazı konusunu çok iyi bilmiyordum bile. Öyle bir tahminde
bulunmuştum. Şimdi dört yıl önceki bu öngörüm gerçekleşti. O sessiz olan
devrim, çok sesli hale geldi ve ABD’nin dışına taştı. ABD dışında
Kanada, Avustralya, Endonezya, Arjantin’de gelişti. Polonya ve Çin de
işin içine girmek üzere. Burada oyunu tamamen değiştirecek ülke Çin
olacak. Çin’in çok ciddi kaya gazı rezervleri var. Çin hükümeti kaya
gazı üretimini destekliyor. Bu bazı ülkeler için iyi, bazıları için kötü
haber, bazıları içinse ne iyi ne de kötü haber.~
Kimler için iyi, kimler için kötü haber?
ABD, Kanada, Avusturalya gibi ülkeler için iyi bir haber. Çünkü, ekonomilerinde
çok ciddi büyüme görecekler. Kötü haber ise Rusya gibi şimdiye kadar
gelenekselleşen gaz ihracatçıları için. Onlar iki türlü kaybedecekler.
Birincisi ihraç edecekleri gaz miktarı geçmişe göre daha az olacak.
Çünkü piyasaya başka üreticiler giriyor. İkincisi de gaz fiyatlarının
nasıl olacağı konusunu domine edemeyecekler. Pazar hakimiyetleri
azalacak. Türkiye gibi ortada kalan ülkelere gelince; o ülkelerin
yöneticileri gaz piyasasındaki gelişmeleri anında okuyup, ona göre
stratejilerini geliştirirlerse bundan kazançlı çıkacaklar ama bunu okuma
becerisi olmazsa bundan zararlı çıkacaklar. Birçok ülke mevcut gaz
fiyat anlaşmalarında ciddi iyileştirmeye gitti. Geleneksel gaz
ihracatçılarıyla masaya oturdular ve “Fiyatını aşağıya çekmezsen
başkasından alacağız” dediler. Bu konuda strateji geliştirenler kazançlı
çıkacaklar. Yani kaya gazı devrimi Türkiye gibi gaz ithalatçısı
ülkelere çok ciddi koz verdi. Bu kozun elinde olması güzel ama bunu iyi
kullanabilmek de çok önemli.
Son dönemde enerjide üretim ve tüketimde hangi ülkeler öne çıkıyor?
Çok büyük üretim patlamaları yapan iki ülke var. Biri ABD, diğeri Irak.
Özellikle Irak’taki üretim artışı olmamış olsaydı, şu andaki petrol
fiyatlarını çok daha yüksek seviyelerde görebilirdik. Özellikle İran’ın
katkısının azaldığı dönemde Irak’ın güçlü bir şekilde gelmesi,
fiyatların şu ankinden daha yükseğe çıkmamasının en önemli nedenlerinden
biri. Tüketimde ise üç tane önemli merkez var. Çin, Hindistan ve
Ortadoğu ülkeleri. Bunlar üretici ama aynı zamanda ciddi tüketiciler.
Son beş yılda dünya petrol tüketimindeki büyümenin yüzde 75’i bu üç
ülkeden geldi.
Enerjide merkez doğuya kayacak yönünde bir söyleminiz var. Bunu biraz açar mısınız?
1970’li yılların ortasında ilk petrol krizi zamanında gelişmiş ülkeler,
dünya enerji tüketiminde 3’te 2’lik bir paya sahipti. Kimdi bu gelişmiş
ülkeler? ABD, Avrupa ülkeleri ve Japonya. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde bu
3’te 1’e inecek. Bu ülkelerin tüketimde neredeyse esamesi okunmayacak.
Buradaki en önemli ülke Çin olacak. Bir örnek vermek gerekirse, sadece
Çin’in önümüzdeki 20 yıl içerisindeki elektrik kapasitesinin büyümesi,
şu anda ABD artı Japonya’ya eşit olacak. Bu da şu demek: Çin’in hangi
yakıtı, hangi teknolojiyi seçeceği sadece Çin’i değil, bütün dünyayı
etkileyecek. Türkiye’deki enerji fiyatlarını da Çin etkileyecek. Çin, şu
teknolojiyi seçiyorum diyorsa o teknolojide, bu yakıtı seçiyorum
diyorsa o alanda gelişmeler olacak. Örneğin, şu anda dünya kömür
fiyatlarının nasıl gelişeceği tamamıyla Çin’e bağlı. Herkesin gözü
kulağı bundan sonra Çin’de ve Çin Komünist Partisi’nin alacağı beş
yıllık kalkınma planlarında olacak. Onların koyduğu bu hedefler, bugün
bütün dünyadaki petrol, doğalgaz şirketleri tarafından anında
İngilizceye çevrilir ve okutulur. Bu entelektüel bir ilgiden değil
tamamıyla ticari amaçlarla yapılır.~
Türkiye’ye dönecek olursak, enerji alanında öncelikle yapılması gerekenler sizce neler?
Öncelikle Türkiye’nin normal şartlar altında enerjide dışa bağımlılığı
artacak. İkincisi, dünyadaki enerji fiyatlarının da artacağını
düşünürsek Türkiye’nin enerjiye ödeyeceği para ve böylelikle cari açığa
gelecek yük artacak. Üçüncüsü ise Türkiye’nin petrol ve doğalgazı satın
aldığı ülkeler zor ülkeler olduğu için dış politikası ile enerji
politikası çok iç içe olacak. Bu Türkiye gibi ekonomisi hızla gelişen,
ciddi istikrar sağlamış bir ülke için önemli bir handikap.
Peki, ne yapılabilir?
Dürüst olmak gerekirse kimsenin elinde sihirli bir değnek olduğunu
düşünmüyorum. Bir günden ikinci güne bunlar değişemez. Ama ciddi, uzun
vadeli ve sabırlı politikalar izleyerek bunlar değiştirilebilir.
Bunların başında Türkiye’nin Irak ile ilgili fırsatları gözetmesi
gerekiyor. Türkiye’nin ilgilenmesi gereken ülkenin Irak olduğunu
vurgulayarak söylüyorum. Irak çok ciddi petrol ve doğalgaz yataklarına
sahip. Yakın bir zamanda siyasi sorunlarını hallettikten sonra, GSMH’sı
15 yıl içerisinde şu andaki Suudi Arabistan’a eşit olacak. Hemen yanı
başımıza bir Suudi Arabistan geliyor. Türkiye eğer kartlarını iyi
oynarsa, bu kadar zengin bir komşudan dolayı enerji, inşaat, gıda,
teknoloji, altyapı gibi birçok alanda büyük bir ekonomik patlama
yaşayacak. Çok fazla sevilmeyen ama benim yine üzerinde durduğum bir
konu var, o da enerjinin daha verimli kullanılması. Türkiye’de enerji
çok verimsiz kullanılıyor. Bunun için çok ciddi standartlar, normlar
getirilmeli. Mesela beyaz eşyaların, otomobillerin A sınıfı olması
lazım, karar vericilerin verimli enerji altyapısını teşvik edecek
finansal teşvikler getirmesi gerek. Bunlar takip edilmeli ve zorunluluk
haline getirilmeli. Üçüncü konu ise nükleer enerji.
Siz nükleer enerjinin Türkiye için zorunluluk olduğunu düşünüyorsunuz...
Evet, nükleer enerjiden Türkiye’nin mutlaka faydalanması gerektiğini
düşünüyorum. Ama nükleer enerjide hangi teknolojileri ve hangi ortakları
seçeceğiniz önemli. Burada dikkatli davranılması gerekiyor.
“YABANCI İLGİSİ SÜRECEK” ELEKTRİĞİN ŞANSI YÜKSEK
Enerji Borsası kurulsun ya da kurulmasın Türkiye enerji sektörüne
yabancı ilgisinin giderek artacağını düşünüyorum. Türkiye özellikle
elektrik sektöründe yabancı yatırım çekme konusunda önemli bir şansa
sahip. Avrupa’nın ve kısa bir dönem içinde de Asya’nın Türkiye’ye ilgisi
artacak. YATIRIM İÇİN ALAN YOK
Çünkü, Avrupa’daki elektrik talebi yüzde 1 bile büyümüyor. Büyük
şirketlerin yatırım yapacak alanları yok. Yatırım yapmak için büyümenin
ve ekonomik ve politik istikrarın Türkiye gibi ülkelere bakıyorlar.
Türkiye’yi diğer ülkelerle kıyaslayacaklar ve yatırım şartları onlar
için uygun olursa Türkiye’ye gelecekler. Son zamanlarda bazı yabancı
şirketlerle Türk şirketler ortaklığa gidiyor. Bunlar iyi haberler. ~ ORTAKLIKLAR ARTACAK
Avrupa’daki finansal sorunlar durduktan sonra bunun daha da
güçleneceğini düşünüyoruz. Bunun için ekonomik istikrarın sürmesi ve
elektrik fiyatlarının maliyetleri karşılayacak seviyede devam etmesi
gerekiyor. Yatırım şartlarının diğer ülkelerle aynı çekicilikte olması
da şart. Önümüzdeki 5 yılın sonrasında, Çin ve Hindistan’dan gelebilecek
yatırımları da göz ardı etmemek lazım.
“KARADENİZ’DE PETROL ÇIKMASI MUCİZE OLUR”
Türkiye’nin enerji kaynaklarına baktığınız zaman yenilenebilir enerjinin
payının da gerçekçi olarak yukarı çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Yenilenebilir enerji maliyet hesaplarının sadece bugün için değil,
önümüzdeki dönemlerdeki yüksek petrol ve gaz fiyatları göze alınarak
yapılması gerekiyor. yenİ kaynaklar Türkiye’deki kaya gazı ve
Karadeniz’deki petrol ve gaz aramaları konusunda maalesef iyi haberler
veremeyeceğim. Orada çalışmalar yapılması çok güzel ama ciddi bir
petrol-doğalgaz çıkarsa bu benim de sevinebileceğim bir mucize olur.
Bence biz planlarımızın hepsini, böyle bir gelişme olmayacakmış gibi
yapmalıyız.
PETROL FİYATLARINDA SON TABLO
RİSKLİ DURUM
Yüksek petrol fiyatları denildiğinde akıllara 2008’deki 147 dolar
geliyor. Ancak bu yanlış bir bilgi. 1 Ocak 2012 ile 15 Aralık 2012
arasındaki dönemde ortalama petrol fiyatı şimdiye kadar tarihteki en
yüksek petrol fiyatı oldu. Bu dünya ekonomisi için son derece riskli bir
durum. FATURALAR ARTIYOR
Avrupa ülkeleri gibi Türkiye’nin de petrol ithalat faturaları artıyor.
Ülkelerin çoğunda gaz faturaları da yükselişte. Bu, Türkiye gibi ülkeler
için ciddi bir baş ağrısı. Önümüzdeki yıllara baktığımız zaman dünya
ekonomisinin nasıl gelişeceği petrol fiyatlarını belirleyecek. 3 HANELİ GÖRMEK MÜMKÜN
Eğer dünya ekonomisi durgun giderse, özellikle Avrupa'da bugünkünden
daha kötü günler görürsek petrol fiyatlarında bugünkünden aşağı doğru
bir baskı oluşacak. Ama dünya ekonomisinde, özellikle ABD ve Çin
orijinli bir toparlanma görürsek petrol fiyatları yine üç haneli
rakamlarda kalabilir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?