EY Türkiye Ülke Başkanı Metin Canoğulları ile bankacılıkta yeniden yapılandırmaları ve 2020 yılını konuştuk...
Elçin Cirik
ecirik@capital.com.tr
Çerçevesi genişleyen yeniden yapılandırmalar, 2020’de bankacılığın ana gündemini oluşturacak. EY Türkiye Ülke Başkanı CANOĞULLARI, “Borcu 25 milyon TL’nin üzerinde olan borçlular için getirilen düzenlemeler, şirketlerin yeniden yapılandırma iştahını artırabilir” diyor. Ayrıca son dönemde yeniden yapılandırılmış kredilerin yurt dışından refinansmanı için yoğun olarak çalıştıklarını aktarıyor.
Bankaların bu yıl fazla mesai harcadığı konuların başında yeniden yapılandırmalar geliyor. EY Türkiye Ülke Başkanı Metin Canoğulları, bu konunun 2020’de de sektörün ana gündemini oluşturacağını açıklıyor. Yeniden yapılandırma tutarının yakın izlemedeki kredilerde, 2018 sonunda 68 milyar TL’yken bu yıl 120 milyar TL’ye ulaştığını belirten Canoğulları, “Finansal yapılandırma çerçevesinde borcu 25 milyon TL’nin üzerinde olan borçlular için getirilen düzenlemeler de şirketlerin yeniden yapılandırma iştahını artırabilir” yorumunu yapıyor. Ayrıca Canoğulları’na göre gelecek yıl, yeniden yapılandırılan kredilerin geri ödemelerinin nasıl olacağının da belirleneceği dönem olarak özel bir önem taşıyor. Yeniden yapılandırılmış şirketlerin Türk bankalarına olan borcunu yabancı bankalarla çevirmek için yani refinansman yapmak için yoğun olarak çalıştığını aktaran Canoğulları, gelecek yıl için tabloyu şöyle çiziyor: “Faizlerdeki göreceli düşüş devam ederse 2020’de bireysel bankacılıkta bir canlanma olabilir. Konut kredilerinde de ölçülü, yani enflasyonu üzerinde olmayan büyüme beklenebilir. KOBİ ve kurumsal krediler açısından 2019’a benzer bir yıl olabilir, çünkü bankacılık sistemindeki sorunlu kredilere dair endişeler giderilmeden risk iştahının hızla düzelmesi beklenmemeli.” EY Türkiye Ülke Başkanı Metin Canoğulları ile bankacılıkta yeniden yapılandırmaları ve 2020 yılını konuştuk:
BDDK’nın takibe alınmasını istediği kredilerde son durum nedir? Burada sektörde neler yapılıyor?
BDDK, 17 Eylül’de 2018 yılı mali durum inceleme sonuçlarına göre toplamda 46 milyar TL büyüklüğünde kredinin bu yıl sonuna kadar takip hesaplarına aktarılması gerektiğini açıkladı. Bu krediler için bazı bankalar karşılık ayırmışken bazıları henüz ayırmamıştı. BDDK, bu konuda tüm bankalarda eşit uygulama olsun istiyor. Biz de BDDK ile bu konuda görüşme yaptık, çünkü hangi dönemde ve ne kadar ayrılacak noktasında tereddütler vardı, net değildi. Amaç, bu kredilerin üçüncü gruba atılması. Ama tabii bankalar, bu kredilerin içinde yeniden yapılandırılacak nitelikte olanlar varsa BDDK’ya bildirerek ilerleyecek.
Yani takibe atılacak rakam daha az olabilir, öyle mi?
46 milyar TL olmayabilir. Bu kredilerin bir kısmı bu yılın son çeyreğinde yazılacak. Bir kısmı için ise ilgili banka, gerçekten bu parayı tahsil edebileceğini düşünüyorsa yeniden yapılandırmaya sokarak BDDK’ya bildirmek şartıyla karşılık ayırmayabilecek. BDDK gerekli aksiyonların yapılıp yapılmadığına göre aralık sonuna kadar işlemleri takip edecek. Bahsedilen tutarın içinde enerji sektörünün büyük oyuncularının kredileri bulunuyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’de enerji yelpazesinin değişeceğini öngörüyoruz, yenilebilir enerjiye doğru gidiyoruz. Dolayısıyla enerjinin bazı kredilerinde yeniden yapılandırmaların ne kadar başarıya ulaşacağından da çok emin değilim… O yüzden bankalar yeniden yapılandırmalarda gerçekten ödeme olacak mı ona bakıyor, bizim gibi denetim şirketlerinden değerleme raporları ve görüş alıyorlar. Ama aslında çoğu banka, bu kredilerin büyük kısmını serbest karşılıklar kalemi altında ayırmıştı. Bu nedenle sektörde bir sıkıntı olacağını sanmıyorum.
Sermaye yeterliliğinde sorun yaratabilir mi bu tablo?
Sermaye yeterliliği konusunda ciddi bir sıkıntı çıkacağını zannetmiyoruz. Bu tip takibe intikaller, yarattıkları karşılık artışları nedeniyle sermayeyi azaltarak sermaye yeterlilik rasyoları üzerinde baskı yaratıyor. Ancak bu alanda BDDK’nın uzun yıllardır yürüttüğü ihtiyatlı politikalarla ülkemiz özelinde asgari gereksinimlerin üzerinde eşik değer hedefimiz var. Sermaye yeterlilik rasyosu sektörde bugün yüzde 17,7’ye geriledi, ancak bu haliyle dahi sağlıklı ve güçlü yapısını koruyor. Bu oran, Avrupa ortalamasıyla da benzer. Zaten uzun zamandır bankalar bu kredilerin takibini yapıyordu. Serbest karşılıklara yazılarak ismi konulmadan bilançoda yer alıyordu, yani kâr/zararda bir değişiklik olmayacak. Sadece bilançoda serbest karşılık yerine özel karşılık yazacak, kalem satırı değişecek. Bir de ekimde finansal Yeniden Yapılandırma çerçevesi kapsamında 25 milyon TL üzerinde borcu olan şirketler için de yapılandırma yapılabilecek. Bu kredilerin de incelenerek hangileri yaşatılabilecekse kurtarılması gerekiyor. Çünkü bu kredilere bir kaynak ayrıldı ve mevcut ekonomik konjonktürde, hepsini öldürelim, demek ekonomiye büyük zarar vermek anlamına geliyor. Doğru bir süzgeçten geçirerek bu kredilerin de hangilerinin yapılandırılacağına bakılacak.
Bu durumda 2020’de de bankaların gündeminde yeniden yapılandırmalar olacak…
Yeniden yapılandırma tutarı yakın izlemedeki kredilerde 2018 yıl sonunda 68 milyar TL’yken bu yıl 120 milyar TL’ye ulaştı. Bu yıl sonuna kadar yakın izlemede olan ancak henüz yapılandırmaya konu edilmemiş 150-200 milyar TL riskli alacaktan bir kısmının yeniden yapılandırma taleplerinin olması durumda bu tutarın daha da yükselebileceğini düşünüyoruz. Bir de tabii önümüzdeki dönemde tüm bankalar bu yeniden yapılandırılan kredilerin geri ödemelerini görmeyi bekleyecek. Sadece borcu yeniden yapılandırmakla, vadeyi uzatmakla bir projenin, şirketin tekrar canlanması mümkün değil, operasyonel anlamda nerede yanlış yapılmış bunları da tespit ederek düzeltmek gerekiyor. Yeniden yapılandırmaya konu şirketlerin çoğu, enerji ve inşaat yatırımları olanlar. Sanayi tarafında bu derece büyük krediler yok gibi ama yeni gelenlerde olabilir. Türkiye’de sanayi tarafında da işler daraldığı, Avrupa pazarı ve global ekonomi yavaşlamaya girdiği için fabrikaların verimlilikleri, planlandığı gibi olmayabilir. Kurun da bir anda planının üstünde artması nedeniyle ortaya çıkan yükü kaldırmaları için, enerji ve inşaat dışı alanlardaki şirketler içinde de yapılandırmaya ihtiyacı olanlar var.
Gelecek yıl için nasıl bir öngörünüz var?
Gelecek yıl daha sakin geçecek diye düşünüyorum. Enerji sektöründeki belli başlı büyük oyuncularla ilgili sıkıntıları hükümet bir şekilde çözüyor. Spor kulüpleriyle ilgili yapılandırmayı da Ziraat Bankası uzun vadeyle yapılandırıyor. Bunlar hep yapıldı ama kağıt üzerinde yapılanlar operasyonel olarak da yapılmazsa 3 yıl sonra tekrar aynı sorunlarla karşılaşırız. Özellikle küçük ölçekli şirketleri etkileyen önemli unsurlardan biri, otomotiv alanı. Türkiye’de otomotiv yan sanayi alanında çalışan çok KOBİ var. İç piyasada otomotiv satışları istenilen seviyede gitmemekle beraber ihracat tarafında sıkıntı yok. Bu açından gelecek yıl daha iyi olacak.
KOBİ ve büyük firmalarda nakit akışı toparlandı mı? 2020 yılı bu açıdan nasıl geçecek?
Yılbaşına göre seçim atmosferinden çıkılması, faiz oranları ve enflasyondaki dengelenmeyle daha olumlu piyasa şartlarının oluştuğunu düşünüyoruz. Ekonomi yönetiminin aldığı tedbirlerin de etkisiyle yılbaşına göre kayda değer bir toparlanmadan söz edebiliriz. Dış politikada yaşanan önemli gelişmelere rağmen döviz kurlarının yılbaşına göre aynı seviyelerde devam etmesinin de bu olumlu sürecin bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz.
Bankaların özellikle KOBİ’lere kredi vermede mesafeli olduğunu görüyoruz. Burada değişim ne zaman başlar?
Bankalar, açıkçası şu an kredi vermekte, doğru varlıkları seçmekte zorlanıyor. KOBİ’lere istek eskisi gibi değil. Paranın maliyeti arttığı için bankalar çok seçici. KOBİ tarafında KGF ile destek verildi, şimdi bu kredilerin geri dönüşü başlıyor. Neler yaşanacağını gelecek yıl göreceğiz. BDDK verilerine göre sektörde sorunlu alacak oranı yüzde 4,96. Bunun kırılımında ticari krediler ve tüketici kredilerinde oran yüzde 2-3. KOBİ kredilerinde ise yüzde 7’nin üzerinde. Bu da aslında, KOBİ kredilerinde yıllardır giderek yükselen borçluluk seviyesinin, borcun geri ödenebilme riskinin önemli ölçüde artığına işaret ediyor. Son dönemde ekonomi yeniden düzlüğe çıkıyor gibi bir hissiyat var. Türkiye aslında bu coğrafi bölgede üretim kapasitesi en yüksek ülkelerden biri. Çimento, demir, seramik, mobilya, kumaş gibi ürünler bölgeye Türkiye’den gidecek. Türkiye’nin önü açık, piyasada stok fazlası vardı, faizlerin inmesiyle stok fazlası da azaldı. Bir miktar nefes aldı herkes, ben gelecek yıl olumsuz bir dalga öngörmüyorum. Benzer dönemlerden geçen yabancı ekonomilerde de KOBİ’lere kredi garantileri verilmesi, kamu ya da kalkınma/yatırım bankaları aracılığıyla finansman ihtiyaçlarının karşılanması yaygın olarak tercih edilen uygulamalar. Ülkemizde de Kredi Garanti Fonu desteği uzun süredir gündemde. Ekim sonunda 3 kamu bankası üzerinden istihdam odaklı kredi paketi piyasaya sunuldu. Diğer taraftan Merkez Bankası, son 3 ayda üçüncü kez faiz indirimine giderek toplamda 1000 baz puanlık indirim yaptı. Bankaların da kredi faizlerinde kademeli olarak indirime gittiği görülüyor. Bu düşüşün kalıcı olabilmesi için enflasyon oranlarının da aşağı yönlü ilerlemesi önemli. Hükümet tarafından açıklanan beklentilere göre 2020 için öngörü yüzde 5 büyüme. Önümüzdeki yıl için piyasalarda bir likidite bolluğu olacağı ve Türkiye’nin de bundan faydalanacağı beklentisi var. Bunlar, önümüzdeki dönemde hem arz hem talep yönlü olarak kredi hacmini artırıcı unsurlar.
BANKACILIKTA İYİ GİDECEK ALANLAR BÜYÜK MONTANLI PROJELER Bankaların ‘kredi büyümesi yaşayalım’ değil de ‘küçülelim ama aktif kalitesini artıralım’ mantığı var. 2020’de de bu trend devam eder. Ama bugün büyük montanlı projeler söz konusu. Türkiye’de özellikle ihtiyaç hasıl olan sektörler var. Örneğin petrokimya tarafında ciddi anlamda ithal eden ülke durumundayız. Dolayısıyla bu alanda proje finansmanları bankalar için iştah açıcı. Biz şimdi biri üzerinde çalışıyoruz, 2020’den önce bile gerçekleştirilebilir. PROJE FİNANSMANI Ayrıca sağlık sektöründe yurt dışına bağımlı olduğumuz ürünler var. Bu ürünleri artık Türkiye’de üretmek adına hükümetin verdiği teşviklerle özel sektörden girmek isteyenler bulunuyor. Burada da proje finansmanı arayışı içindeler. Biz, daha uzun vadeli ve düşük oranlı olması için proje finansmanını yurt içi bankalarından ziyade daha çok yurt dışından getirmeye çalışıyoruz. DİNAMİK İŞLER Bu dönemde yeniden yapılandırılmış kuruluşların, hem operasyonel iyileştirmesini yapmak hem Türk bankalarına olan borcunu yabancı bankalarla çevirmek için, yani refinansman yapmak için işlemlerimiz artı. Burada önemli ve dinamik işler var. Biz de bu projeleri takip ediyoruz. Önümüzdeki dönemde sanayiye yönelik, ithal ettiğimiz malların Türkiye’de üretimine, teknolojiye ağırlık verecek lokomotif alanlarda büyüme göreceğiz. |
“SORUNLU ALACAKLAR YÜZDE 6,5’E ÇIKABİLİR” 2020 TABLOSU Faizlerdeki göreceli düşüş devam ederse 2020’de bireysel bankacılıkta bir canlanma olabilir. Bir süredir oldukça düşük seyreden konut kredilerinde de ölçülü, yani enflasyonun üzerinde olmayan büyüme beklenebilir. KOBİ ve kurumsal krediler açısından 2019’a benzer bir yıl olabilir, çünkü bankacılık sistemindeki sorunlu kredilere dair endişeler giderilmeden risk iştahının hızla düzelmesi beklenmemeli. 180 MİLYARA ÇIKABİLİR Son üç yıllık süreçte, hem ikinci grup hem üçüncü grup kredilerde yüzde 100 artış oldu. Güncel verilere baktığımızda yakın izlemedeki kredilerin 300 milyar, donuk alacakların ise 120 milyar TL seviyesine geldiğini görüyoruz. Hem yakın izlemedeki kredilerden riskliliği artan alacakların donuk alacaklara devri hem de BDDK tarafından mali bünye değerlendirmeleri sonrasında yıl sonuna kadar takip hesaplarına aktarılması beklenen krediler ile üçüncü grup kredilerin toplamı 180 milyar TL’yi bulabilir. 2019’DAN DA ÇIKACAK 46 milyar TL büyüklüğünde kredinin yıl sonuna kadar takip hesaplarına aktarım, sonrası sorunlu alacak oranı yüzde 6-6,5’a gelebilir. Bu rakam, 2018 sonunda tespit edilenler. Bir de 2019’da ortaya çıkan sorunlu krediler de olacak. Ama zaten bankalar, masada olan büyük montanlı kredileri biliyor ve aktif pasif dengesini iyi yönetiyor. |
“BUNDAN SONRASI ARTIK DAHA POZİTİF” İŞTAH DEVAM EDİYOR Yabancı yatırımcı iştahında bir azalma yok. Tam tersi… İki yıl önce Oger Telekom sonrasında reyting kuruluşları, banka finansallarında görünmese de durumu raporlarına yansıtmıştı. Şimdi oradaki fark da kapandı. Reyting şirketlerinin öngörüleriyle bankalardaki rakamlar aynı noktaya geldi. Türkiye bu süreçte iki önemli dalga, Ağustos 2018’de ve yakın zamanda iki önemli aşama atlattı. Bu iki dönem de hissedilmeden atlatıldı, geçti. Dolayısıyla bundan sonrası artık daha pozitif olacak. GETİRİ/RİSK ANALİZİ Uluslararası piyasalardaki genişlemeci politikalar ve faiz indirimleri sonrasında Türkiye piyasası, getiri-risk açısından cazibesini koruyor. Bankacılık, ekonomimizin en güçlü bileşenlerinden biri. Olumsuz gelişmelere rağmen sağlıklı büyümesini ve kârlılığını koruyor. Bu gibi gelişmelerin uzun vadeli yatırım kararlarını etkilemeyeceğini düşünüyoruz. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?