Yeni yatırım fırsatlarına bakıyoruz

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, son dönemde yaşadıkları önemli gelişmeleri ve gelecek hedeflerini Capital’e anlattı...

1.12.2022 01:12:110
Paylaş Tweet Paylaş
Yeni yatırım fırsatlarına bakıyoruz

Nilüfer Gözütok Ünal

[email protected]

Yıldız Holding, son birkaç yılda odaklanma stratejisiyle birçok şirket satışı gerçekleştirdi. Bu strateji beraberinde daha kurumsal bir yapıyı getirirken grubun borçluluk seviyesini de düşürdü. Artık kendilerini finansal bakımdan daha sağlıklı ve güvende hissettiklerini belirten Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı ALİ ÜLKER, yeni yatırım ve fırsatlara açık olduklarını söylüyor. Ülker, “Türkiye’yi üretim, Ar-Ge üssü olarak kullanabileceğimize inanıyoruz. Geleceğin atıştırmalıklarına yatırım yapmak, atıştırmalıkta farklı coğrafyalarda büyümek istiyoruz” diyor.

Yıldız Holding geride bıraktığımız birkaç yılda önemli bir odaklanma atılımı gerçekleştirdi. Gıdada ana işi atıştırmalık ürünler dışında kalan birçok kategoriden ve çok fazla büyümek istemediği sektörlerden stratejik satışlarla çıktı. Atıştırmalık ürünler ve perakende ağırlıklı yeni yapıyı kurumsal yönetişim hamleleriyle de güçlendirdi. Çok sayıda şirketini borsaya açtı. Böylelikle bir aile şirketinden aile şirketi prensiplerine sahip kurumsal bir yapıya geçtiklerini belirten Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, odaklanmanın en büyük etkisini finansal sonuçlarda gördüklerini söylüyor. 2017 yılında 6,5 milyar dolarlık borçları varken bugün bu borcun 1,6 milyar dolara gerilediğini açıklayan Ülker, “Gerek varlık satışı gerek yarattığımız EBITDA ile borcumuzu ödedik. Sıkı çalıştık, kazandık. Borcumuzu Yıldız Holding için kabul edilebilir bir seviyeye düşürdük” diyor. Artık kendini finansal bakımdan daha sağlıklı ve güvende hisseden Yıldız Holding, yeni yatırım ve fırsatlara da açık. Bu fırsatları hem yurt içinde hem yurt dışında değerlendirmek niyetinde. Geleceğin atıştırmalıklarına yatırım yapmak ve atıştırmalıkta farklı coğrafyalarda büyümek isteyen grup, Türkiye’yi de Ar-Ge üssü yapmayı planlıyor. Ali Ülker, gelecek birkaç yıla ilişkin rotalarını şöyle açıklıyor: “Bir kere dijital dünyaya daha fazla entegre olmak istiyoruz. İkincisi birkaç lokal markayla beraber farklı coğrafyalara açılmayı ve ürünlerimizi bu bölgelere taşımayı hedefliyoruz. Perakendede e-ticareti bünyemize daha iyi adapte ederek daha geniş kitlelerin evine girmeyi planlıyoruz.” Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, son dönemde yaşadıkları önemli gelişmeleri ve gelecek hedeflerini Capital’e anlattı: 

Yıldız Holding olarak son birkaç yıldır odaklanma stratejisi uyguluyorsunuz. Bu stratejiyle son yıllarda nasıl bir dönüşüm yaşadınız?

 Odaklanma stratejisinin başlangıcı 2012 yılına kadar gidiyor. O yıl Türkiye’de gıdada çok fazla kategoride faaliyet gösteren bir yapımız vardı. Bu kadar çok kategoride başarılı olmak zor. O yüzden “Gıdada kendimizi limitleyelim” dedik, sütten çıktık. Ambalaj sektöründeki varlıklarımızı sattık. Asli vazifemiz olmayan, “Bu işe devam etmeyelim, hakkını veremeyebiliriz” dediğimiz madencilikten çıkış yaptık. Biz her zaman yaptığımız işte en iyisi olmayı hedefliyoruz. Grup olarak global ölçekte rekabete kendimizi hazırlıyor, global başarıları arzuluyoruz. Bunun için ata mesleğimize dönme kararı alarak atıştırmalık alanında yatırımlarımızı yoğunlaştırdık. 2008’de Godiva gözümüzü açan unsurlardan biri oldu. Godiva globalde başarılı olabileceğimiz önemli göstergelerden bir tanesiydi. Bunun üzerine 2014’te United Biscuits’in satın alınmasıyla beraber pladis’in kurulması bizi daha fazla odaklanmaya itti. Yani 2012’de kurgulamış olduğumuz stratejiyi hızlıca hayata geçirelim dedik ve varlıklarımızı satmaya başladık. Daha çok stratejik ortaklara sattık. Bu da Türkiye’de yapmış olduğumuz yatırımların geleceğini garanti altına almış oldu. Bugün İçim, Çamlıca, Bizim Mutfak markası yaşıyor. Komili markası daha da canlandı. Buna mukabil olarak biz de perakendede Bizim Toptan ile 200 mağazaya ulaştık. Şok 10 bininci mağazasını açtı. Bizim Toptan’ın altında da Seç Market gibi bir market yapısı oluşturduk. Bu aslında bir satın alma platformu. Yerel marketlerin ulusal zincirlere karşı rekabet gücünü artırabilmek ve fırsat sağlamak adına satın alma gücümüzü onlara da kullandırmaya başladık. Hem perakende konusundaki birikimimizle hem teknolojik altyapımız ve satın alma gücümüzle yerel marketleri destekliyoruz. Çünkü Ülker ailesi olarak onlara çok şey borçluyuz. 

Bu stratejiyle ulaştığınız yeni yapı size neler kattı?

 Kurumsal yapı bugün daha oturmuş durumda. Grup içinde delegasyon daha da arttı. Yönetim kurullarının rolü güçlendi ve halka arz edilen şirket sayımız 8 oldu. Bugün Şok Marketler, Ülker Bisküvi, Bizim Toptan, Penta Teknoloji, Kerevitaş, Gözde Girişim, Makine Takım ve Ufuk Yatırım şirketlerimiz halka açık. Bu yapıyı idare etmek çok daha kolaylaştı. Artık bir aile şirketi değil, aile şirketi prensiplerine sahip kurumsal bir yapıyız. Hızlı karar alabilen, esnek davranabilen kurumsal bir yapımız var. İngiltere ve Amerika’daki işlerimizi de tamamen uzaktan yönetebilir durumdayız. Eskisi kadar sık seyahat etmemiz gerekmiyor. Bundan da son derece memnunuz.

 Bu yapılanma büyüme hızınızı, kârlılığınızı, finansal sağlığınızı nasıl etkiliyor? 

 Odaklanmanın en büyük etkisini finansal sonuçlarda gördük. Yıldız Holding, 10 milyar dolar çıktısına ulaşmış bir yapıydı. Çok önemli şirketlerin bu yapıdan çıkmasına rağmen atıştırmalık ve perakende sektörünün katkısıyla yine dolar bazında 10 milyar dolar civarında bir büyüklüğümüz var. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de 100 milyar liralık bir ciroya ulaştık. Bu yıl da Türkiye’de enflasyon farkı kadar bir ciro artışı bekliyoruz. Yani 180 milyar TL’yi görebiliriz. İlk 6 ayda ciromuz 79 milyar TL oldu. Büyürken yatırım da yapıyoruz. Bu yıl 2,5 milyar liralık bir yatırım öngörmüştük. İlk 6 ayda bunun 1,7 milyar TL’sini gerçekleştirdik. Türkiye’deki büyümeden gayet memnunuz. 

Yurt dışında nasıl büyüyorsunuz?

 Türkiye’de 300 milyon dolar kadar grup içi satışımız var. Yurt dışındaki işlerimiz ve aldığımız markalar Türkiye’deki büyümemizi tetikledi. Örneğin Amerika’ya Flipz markasını gönderiyoruz. Silivri’deki çikolata fabrikamız neredeyse tamamen Godiva için çalışıyor. Kümaş ve Propak gibi çok büyük ihracatçı şirketlerimizi kaybetmemize rağmen geçtiğimiz yıl ihracatımız 678 milyon dolar oldu. Ülker Bisküvi çatısı altında atıştırmalık alanında 291 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Bu rakamın yaklaşık 100 milyon dolarlık kısmı, sadece Godiva, McVitie’s ve Flipz gibi global markaların ihracatından geldi. Atıştırmalık işinde aralarında Amerika, İngiltere, Çin, Kenya, Avustralya, Madagaskar, Hollanda ve Gana’nın da bulunduğu 100’ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Benim hedefimse ihracatta 1 milyar dolara ulaşmak. 

 Gelirlerinizin ne kadarı yurt dışından geliyor? 

 Grup gelirlerinin yüzde 40’u yurt dışı faaliyetlerimizden geliyor. 

Orada hedef nedir, yüzde 50’ye ulaşır mı?

 Onu zaman ve gayret gösterecek. Türkiye’de biz gidebileceğimiz en son merhaleye kadar gittik ve yatırımlarımızı elden çıkardık. Şu anda Türkiye’de atıştırmalık alanında yine bir şeyler yapabileceğimize ve Türkiye’yi üretim, Ar-Ge üssü olarak kullanabileceğimize inanıyoruz. Geleceğin atıştırmalıklarına yatırım yapmak, atıştırmalıkta farklı coğrafyalarda büyümek istiyoruz. Ar- Ge üssü olunca royalty yani telif gelirleri ediniyorsunuz. Burada geliştirdiğiniz ürünler, reçeteler, formüllerle hangi coğrafyada satış yaparsanız yapın gelir elde ediyorsunuz. Uzak Doğu yeni yatırım odaklarımızdan bir tanesi. Filipinler, Endonezya, Singapur ve Çin’in içinde yer aldığı coğrafyada Müslüman topluluklar ve onlarda da helal ürün hassasiyeti var. Biz de o bölgede varlığımızı artırmak istiyoruz. 

 İçinde bulunduğumuz dönemde tüketicinin satın alma gücü düşüyor. Bu düşüş sizin ürünlerinize talebi nasıl etkiliyor? 

 Ben sahayı yaşayan bir insanım. Sokakta olmayı, alışveriş merkezlerini, süper marketleri gezmeyi, incelemeyi çok seviyorum. Geçen gün Marmaray’a binip Yenikapı istasyonunda indim ve Aksaray’ı gezdim. Aksaray artık Orta Afrika Cumhuriyeti gibi… Laleli piyasasına girip gezdim. Ara sokaklara girdim, çıktım. Tarihi yarımada ticaretin ana odaklarından bir tanesi olmuş. Sokaklarda Türkler azınlıkta kalmış  diyebilirim. Aslında bu, dünya metropollerinde çok olağan bir şey. Sokaklarda gördüğüm bir diğer şey de insanların fiyatlara çok kolay adapte olamadığı. Hiper enflasyonun en büyük yan etkilerinden bir tanesi bu. Gençliğimde 90’larda ben bunu yaşadım. Şimdi aynı hikaye tekrar ediyor. Sokaklarda gezerken, “Bu insanlar ne alabilir” diye baktım. En basit menüler bile artık 30-50 TL mertebesinde. Ama bizim bisküviyi 10 TL’nin altında tutmak gibi bir hedefimiz var. Yani göreceli olarak ucuzuz. Baklavasız, tatlısız yaşayamayan bir milletiz. Bugün harcıalem yani orta seviye bir baklava bile 150-200 TL’den başlıyor. Bizim Ülker çikolatamız ortalamada 10 TL mertebesinde. 5 kişiden oluşan bir aile 5 çikolata alsa bu 50 TL yapar, baklavanın beşte biri. Dolayısıyla ürünlerimiz ulaşılabilir olduğu müddetçe pek bir sıkıntımız olduğunu düşünmüyorum. Satış rakamlarımızda da biz bunu gördük. Evet, fiyatlarımız misliyle arttı. Kimse zam yapmak istemez, kimse durumdan memnun değil ama göreceli olarak diğer gıda alternatiflerine göre şu anda ulaşılabilir ve daha uygun fiyatlıyız. 

 Pazarda bir daralma olmadı mı? 

 Pazar bizim için daralmadı aksine belki insanlar yemek yerine, öğün yerine artık bu ürünleri daha tercih eder oldu. Türkiye’de tatlı yerine de kaplamalı ürünler ve çikolata daha çok satılıyor. Mesela bisküvi tüketiminin sokakta daha çok olduğunu gördük. Ekonomik resesyon uzun vadeli yatırımları yani konut veya araç sektörünü belki daha fazla etkileyebilir ama gıdada insanların bizim ürünlere kaydığını görüyoruz. Bir de perakendede “cash and carry” ve “discount” segmentinde olduğumuz için bu dönem bizim için bir fırsat yarattı. En ulaşılabilir, en uygun fiyatları indirim mağazalarımızda tüketiciyle buluşturuyoruz. Bu konuda ceza alsak da halk gerçek manada takdir ediyor. O yüzden bu dönemde satışlarımız artıyor. Dolayısıyla grup olarak çok şanslı olduğumuzu ve ayrıştığımızı düşünüyoruz. Bunun için de müteşekkiriz. 

 Bugünlerde tüm sektörlerin gündemindeki en kritik konulardan biri tedarik zincirindeki kırılma. Sizin sektörlerinizde durum nedir? 

 Bizim de endişe duyduğumuz dönemler oldu. Türkiye net bir yağ ithalatçısı, ne yazık ki yeteri kadar yağ üretemiyoruz. Ekim yapabileceğimiz sahamız ve alanımız yok. Verimlilik yok. Bundan dolayı yağda yüzde 50 dışa bağımlıyız. Ancak bu konuda tedarikte sıkıntı olduğunda hızlı davrandık, stoklarımızı geliştirdik. Türkiye’de kendimizi hammadde konusunda garantiye almak için sözleşmeli tarıma çok önem veriyoruz. Bezelye, patates, fasulye almayı garantiliyoruz. Çiftçiler ürünlerinin satışını garanti etmiş oluyor. Aynı platformu Şok Marketler için de geliştirdik. Orada da sözleşmeli tarıma geçtik. Çiftçiye avans ödeyerek hem ekimlerini kolaylaştırıyoruz hem maliyetlerini aşağıya çekiyoruz. Tarladan ürünü toplayıp getirerek lojistik zinciri kısaltıyor, tüketicimiz için de avantajlı fiyatlar yaratabiliyoruz. 

 2023 nasıl bir yıl olur? Yeni yıla dair büyüme planlarınız, beklentileriniz nedir?

2023 dünyada endişe veren bir yıl. Global yapıda enflasyonu kontrol etmekte başarısız kalınıyor ama enflasyona rağmen tüketim rakamlarının düşmediğini görüyoruz. Pandemide tüketici alışkanlıkları değişti. İnsanlar hayatın kısa olduğunu idrak etti. Onun için harcama yoluna girdi. Sadece Türkiye için söylemiyorum, globalde yaşananlardan da bahsediyorum. Ama Türkiye’de dünyadan ayrışan bir yönümüz var. Makro göstergelerimiz şu anda biraz daha negatif duruyor. Enflasyonumuz dünya ortalamasının üzerinde. Biraz daha popülist politikalarla kısa vadede ekonomimiz canlanacaktır. O yüzden 2023’ün iyi başlayacağını düşünüyorum. Şu da çok önemli: Tüm şirketler ve kamu kurumları çalışanlarına karşı sorumluluk gösteriyor. Gelir ve refah seviyelerini yüksek tutmaya gayret ediyorlar. Biz de gereğini yaptık. Yüksek bir enflasyonla karşılaşınca bu yıl için çalışanlarımıza normalin dışında iki kez zam yapmış olduk. Prim ödemelerini erkene çektik. Ve mümkün olduğunca çalışanlarımızı enflasyona karşı korumaya çalıştık. Bu yıl yaptığımız zamlar yüzde 96’yı buldu. Özellikle asgari ücrette yıl sonunda beklenen ciddi artış en alt gelir grupları için bir umut doğuruyor. Hayat pahalı ama Türk insanı çok dayanıklı, tasarruf etmeyi, ekonomiyi çok iyi biliyor. Bir şekilde vatandaşımız bunun üstesinden gelir diye düşünüyorum. 

 Bu yıl 2,5 milyarı aşkın yatırım yapıyorsunuz. 2023’te yine bu yılki kadar bir yatırım olur mu? 

 Artmasını bekliyoruz. 

 Peki önümüzdeki birkaç yılda Yıldız Holding nereye gider, nasıl bir büyüme hikayesi yazar? 

 Bir kere dijital dünyaya daha fazla entegre olmayı, dijital dünyanın sunduğu imkanları daha fazla kullanmayı istiyoruz. İkincisi globalde birkaç lokal markayla beraber farklı coğrafyalara açılmayı ve ürünlerimizi oraya taşımayı hedefliyoruz. Perakendede e-ticareti bünyemize daha iyi adapte ederek daha geniş kitlelerin evine girmeyi planlıyoruz. Borçluluğu biraz daha aşağıya çekmeyi öngörüyoruz. 

 Odaklanmada yolculuk tamamlandı mı? 

 Son 10 yılda Med Gıda, Aktüel Gıda, Kellogg, Ak Alev, Sebat, Özen, Della, Nesos, Unmaş, Kümaş, Propak, Cafe Crown, Pendik Nişasta ve Godiva’nın Japonya, Güney Kore ve Avustralya perakende ve dağıtım ağı ile Yeni Zelanda’da pazar geliştirme hakkını sattık. Odaklanmada daha gidecek yolumuz var.


ALİ ÜLKER'İN GÜNDEMİ


  • Bu yıl enflasyon farkı kadar bir ciro artışı bekliyoruz. 180 milyar TL’yi görebiliriz. 
  • 2022’de 2,5 milyar liralık bir yatırım öngörmüştük. İlk 6 ayda 1,7 milyar TL yatırım yaptık. 
  • Geçtiğimiz yıl ihracatımız 678 milyon dolar oldu. Hedef, ihracatta 1 milyar dolara ulaşmak. 
  • Atıştırmalık alanında Türkiye’yi üretim, Ar-Ge üssü olarak kullanabileceğimize inanıyoruz. 
  • Geleceğin atıştırmalıklarına yatırım yapmak, farklı coğrafyalarda büyümek istiyoruz. 
  • Dijital dünyaya daha fazla entegre olacağız. 
  • Globalde birkaç lokal markayla beraber farklı coğrafyalara açılmayı planlıyoruz.
  •  Borçluluğu biraz daha aşağıya çekmeyi öngörüyoruz. 
  • Odaklanmada daha gidecek yolumuz var. 
  • Yeni yatırım imkan ve fırsatları peşine düştük.



“PERAKENDEDEKİ YATIRIMLARA AĞIRLIK VERECEĞİZ”

“BİRİNCİL HEDEF İHRACAT”
Şu anda perakendedeki yatırımlarımıza ağırlık veriyoruz. Bunların içinde depolama alanlarımız var. Yeni mağaza açılışlarımız var. Her bir yeni mağaza 5 kişiye istihdam yaratıyor. Şok’un 10 bin mağazada istihdamı 50 bin kişiye ulaştı. 10 bin mağazaya hizmet götürmek için de yeni depolar açmak durumundayız. Depo yatırımlarımız var. Son günlerde bizi en sevindiren yatırımımız Yıldız Tech Ar-Ge merkezimizin açılması. Burada birincil hedefimiz ihracat, Türkiye’den IT ve yüksek teknoloji ürünlerini dışarıya pazarlayabilmek.

“DEĞİŞİK DENEMELERİMİZ VAR”
Bir de start up’larla çalışmalarımız var. Onların neticelenmesini bekliyoruz. E-ticarette yeni bir satış kanalımız var. E-ticaret platformlarına Türkiye’den ürün göndermek üzere çalışıyoruz. Amazon’la değişik iş birlikleri yapıyoruz. Dört duvar arasında mal satma dönemi hemen hemen sona eriyor. Mağazalar çok maliyetli, artık showroom gibi kullanılıyor. İnsanlar mağazada gördüğü, denediği ürünü internet üzerinden sipariş verip alabiliyor. Ben bile son günlerde bayağı bir internet alışverişçisi oldum. İngiltere’deki Amazon veya benzeri platformlara Türkiye’den Godiva’ları sevk ederek orada satmayı ve kayda değer bir ciro elde etmeyi hedefliyoruz.



“FİNANSAL AÇIDAN GÜVENDE HİSSEDİYORUZ”

“ORTAK DERT İHRACAT KREDİLERİ”
Bu dönemde büyümek istiyoruz. Ama kredi kaynakları sınırlı. Şu anda da yeni bir kredi tanımımızda yok. İhtiyacımız var mı? Tabii ki enflasyon karşısında herkesin işletme sermayesi ihtiyacı var. İhracat teşviklerimiz var. Onlara da eskisi kadar rahat ulaşamıyoruz. Bugünlerde en büyük derdimiz bir taraftan ihracatla cari açığı kapatmayı ve büyümeyi hedeflerken diğer taraftan ihracat teşviklerine ulaşmanın zorlaşması. Exim kredilerinin önünün açılmasını istiyoruz. Fonksiyonların iyileştirilmesini, kolaylaştırılmasını istiyoruz. Tüm sektörlerin ortak derdi ihracat kredileri.

“SIKI ÇALIŞTIK, BORCUMUZU ÖDEDİK” 2017 yılında Türkiye’de 6,5 milyar dolarlık bir borcumuz vardı. Beş yıl geçti. Borcumuz 1,6 milyar dolara geriledi. Gerek varlık satışı gerek yarattığımız EBITDA ile borcumuzu ödedik. Sıkı çalıştık, kazandık. Borcumuzu Yıldız Holding için kabul edilebilir bir seviyeye düşürdük. Ülker’in kendi sendikasyonu ve Euro bondları vardı. Orada Ülker’in de performansı gayet iyi. Yurt dışında pladis’in İngiltere bazlı sendikasyonu vardı. Onun da koşulları iyileşti. Şu anda 10 milyar dolarlık ciromuza karşılık üç milyar dolar civarında bir borcumuz var. Godiva, pladis ve Türkiye iştirakleri olarak baktığımız zaman onu da sağlıklı bir seviyeye düşürdüğümüzü düşünüyorum. Yani artık finansal bakımdan kendimizi çok daha sağlıklı ve güvende hissediyoruz. O yüzden de yeni yatırım imkan ve fırsatları peşine düştük.



YENİ LİDERLİK MODELİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞE BAKIŞ 
Sürdürülebilirliği biz çevreyle sınırlı görmüyoruz. Tedarikçilerimizle iş birliği projeleri sürdürülebilir tedarik için çok önemli. Onlara para kazandırmayı, teknolojik altyapılarını güçlendirmeyi, maliyetleri ortak şekilde aşağıya çekebilmeyi önemsiyoruz. Şirketimize genç yetenekleri kazandırmak, şirketin yeteneklerle büyümesini sağlamak, çalışanımıza yatırım yapmak da önem arz ediyor.

“YENİ DÜNYA HIZLI GELİYOR” Bu yıl geçeceğimiz yeni bir liderlik modelimiz var, onu çalışıyoruz. DIR ( Develop, Inspire, Recognize) yani “Geliştir, İlham Ver, Takdir Et” diyoruz. Bunun etrafında bir liderlik modeli oluşturacağız. Dijital yeni dünya çok hızlı geliyor. Bizim de çok hızlı adapte olmamız gerekiyor. Ancak şirketlerin üst yönetimi buna hazır değil. Bizim alışkanlıklarımız da bu yönde değil. O yüzden gençlerin önünü açmamız lazım. Onlara gerçekten ilham vermemiz gerekiyor.

“İŞ YAPMA ŞEKLİMİZ GÜNCEL DEĞİL” Sonuçta kâr etmeyen hiçbir iş sürdürülebilir değil. Ama bizim eski metotlarla iş yapma şeklimiz de artık güncel değil. O yüzden kendimizi güncellerken aynı zamanda gençlere de şunu hatırlatmamız lazım: Para da kazanmamız gerekiyor ki işlerimizi büyütelim, geliştirebilelim.

KAPİTALİZMİN GELECEĞİ Bence dünyada sorgulanan en önemli hususlardan bir tanesi de kapitalizmin gideceği nokta. Vahşi kapitalizmin bittiğini zaten herkes konuşuyor. Ama daha sosyal devlet olmak kadar daha sosyal bir şirket nasıl olunur? Odağımız da bunun üzerinde. Mentorluk programları başlattık. Bazı gönüllü kadın arkadaşlar özellikle erkekleri eğitecek. Neden derseniz, kadınların belli pozisyonlara gelmesinin önündeki en büyük engel şirket içindeki maskülen dil. Halbuki kadınların kadın özellikleriyle iş dünyasında bulunmaları daha farklı bir değer yaratacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz