Merkez Bankası'nın (MB) uygulamaya başladığı yenilikçi para politikası,
2011 yılına başlarken yurtiçi piyasalarda volatilitesi yüksek hareketler
yaşanmasına neden oldu. Son iki aydır izlenen bu politikanın temelini
faiz indirimleri ve düşen faizlerin kredi talebini artırmaması için
zorunlu karşılık oranlarının yükseltilmesi oluşturuyor. Ortadoğu'daki
gelişmeler de piyasalar tarafından yakından izleniyor. Sonuçta yaşanan
gelişmeler bankacılık hisseleri öncülüğünde endeksin hızlı bir geri
çekilme ile 61.000 seviyesindeki destek noktasını test etmesini
beraberinde getirdi. Gösterge faiz yüzde 8,75 seviyelerini test ederken
dolar/TL kuru 1,60 seviyelerini zorladı. Global piyasalar tarafına
bakıldığında da gelişmekte olan piyasalardan gelişmiş piyasalara doğru
para akışının olduğu bir süreci yaşadık. Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler
yakından izleniyor. Altın ve petrol başta olmak üzere emtia piyasası bu
gelişmeleri takip ediyor. Önümüzdeki süreçte ise 2010 yıl sonu
bilançolarının ardından 12 Haziran'da yapılması beklenen genel seçim
sürecine girilecek. Ortadoğu'daki gelişmeler izlenecek.
Bu süreçte piyasa beklentilerini ve yatırım stratejilerini Global Menkul Değerler'in genel müdürü Gökhan Özer'e sorduk:
Capital: Merkez Bankası'nın (MB) uyguladığı yeni para politikasını değerlendirir misiniz?
- Cari açıktaki tehlikeli yükselişi önlemek için alınan ve devam etmesi
beklenen önlemler, bazı yan etkileri de beraberinde getirdi. Sıcak
paranın ülkeden çıkması ve kurlardaki yükselişle beraber ihracat
desteklenmek isteniyor. Bu durumda kurda yaşanan yükselişin enflasyonda
da yükselişi az da olsa tetiklemesi kaçınılmaz. Öte yandan faizlerde
gerçekleştirilen indirimin enflasyonu arttırıcı etkisine karşılık,
munzam karşılık oranlarında artışa gidilmesinin işe yarayıp yaramayacağı
da henüz belirsiz.
Capital: Şubat ayı Merkez Bankası PPK toplantısında stabil kalınmasını nasıl yorumluyorsunuz?
- Sıcak paranın gelişmekte olan ülkelerden çıktığı bir ortamda, 15
Şubat'ta gerçekleştirilen faiz toplantısında, faiz oranlarında ve munzam
karşılıklarda değişikliğe gidilmemesini olumlu karşılıyorum. Şu anda
'bekle-gör' politikası izleyen MB, kısa vadeli hedeflerine (TL'nin biraz
zayıflaması ve sıcak para miktarının azalması) yakınlaşmış gibi
gözüküyor. Yine de kredi artış hızındaki ve Ortadoğu'daki gelişmelere
bağlı olarak ek önlemler gelebilir. Çünkü cari açık sorun olmaktan
çıkmadı.
Capital: Haziran ayındaki seçimlere kadar piyasaları etkileyebilecek önemli dinamikler neler olacak?
- Seçim piyasalar için bir risk unsuru olarak görülmüyor. Seçimlere
kadar ki dönemde bütçe ve dış ticaret açıkları ile kredi büyüklükleri
yakından takip edilecek önemli ekonomik veriler olacak. Piyasaların
yönünü ise Türkiye'nin kredi notu ile ilgili değişiklikler ve Merkez
Bankası'nın atacağı adımlar belirleyecek. Riskler ağırlıklı olarak
yurtdışında. Hem AB hem de ABD hala kırılgan bir yapıya sahip.
Ortadoğu'daki gelişmelerin boyutu da piyasaları etkileyecek.~
Capital: Hisse senedi piyasasında seçim sürecinde nasıl bir hareket bekliyorsunuz?
- 2011 yılını seçimler öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabilirim.
Seçim öncesi ve sonrası dönemde not artırımı beklentileri, seçim
öncesindesiyasi istikrarın devamının fiyatlandırılması, gerçekleşebilir.
Yatırım yapılabilir ülke statüsüne seçim sonrasında geçmemiz
bekleniyor. Bu nedenle 60.000-62.000 seviyelerinin dip nokta olmasını
bekleyerek İMKB'deki yükselişin, özellikle 2011'in yaz aylarında 77.500
seviyesine kadar ulaşmasını bekliyorum. Seçimlerden sonra yılın ikinci
yarısında not artırımının gelmesini takiben, beklentilerin
fiyatlandırılması nedeniyle kâr realizasyonlarının yaşanması muhtemel.
Capital: Banka hisselerinden sanayi hisselerine doğru bir kayma mı oluyor?
- Son dönemde Merkez Bankası'nın uygulamaları ile birlikte bankacılık
hisseleri ağırlıklı hisse senedi piyasasında düşüşlerin olduğu gözlendi.
2011 yılı için banka kârlarında yüzde 5-10 arasında bir düşüş
olabileceği beklentisi hakim. Bu şartlar altında mali yapısı güçlü, iç
büyüme dinamiklerinden olumlu etkilenen sanayi şirketlerinin hisse
portföylerinde ağırlığının artırılması daha doğru bir yaklaşım olur.
Ancak bankacılık hisseleri de portföylerde olmaya devam edecek.
Özellikle inşaat, otomotiv, gıda alanındaki şirketler izlenebilir.
Burada Emlak Konut gibi yeni büyük halka arzlarla birlikte bankacılık
hisselerinin ağırlığının azalmaya devam edeceğini söylemek de istiyorum.
Capital: Nasıl bir portföy öneriyorsunuz?
- En azından yüzde 30 oranında hissenin portföylerde olması gerektiğini
düşünüyoruz. Yüzde 25 oranında fonlar portföye konabilir. Yüzde 45
oranında da TL enstrümanlarda para değerlendirilebilir. 2011 hisse
senedi model portföyünde bankalardan Halkbank, Vakfıfbank ve YKB var. Bu
üç hissenin hisse portföyündeki ağırlığı yüzde 26,9 seviyesinde. Aksa,
BİM, Enka İnşaat, Park Elektrik Madencilik, Reysaş, Tat, Tofaş, Trakya
Cam ve Türk Telekom hisseleri de model portföyümüzde yer alıyor.
Capital: Son dönemde not artırımları ile ilgili haberler çok yoğun. Bunun piyasaya etkisi ne olur?
- Piyasalarda kuvvetli bir not artırımı beklentisi var. Fitch'in
seçimler sonrası not artırımına gideceğine ilişkin net açıklamalarda
bulunması, bu beklentileri daha fazla artırıyor. Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan'ın seçimler öncesinde not artırımları olabilir açıklaması ise
S&P ile Moody's tarafından bir not artırımının seçimler öncesinde
gerçekleşebileceği beklentisini doğurdu. Piyasalarda yaşanacak her
olumlu gelişmede not artırımı beklentisi yaşanmasını bu ortamda olağan
karşılıyorum. Not artırımları ülkeye yeni para girişlerini beraberinde
getirecektir.
Capital: Gelişen piyasalardan son dönemde para çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- En büyük sorun gelişmiş ekonomiler için sürdürülebilir büyüme ve
sürdürülebilir borç dinamikleri, gelişmekte olan ekonomiler içinse fiyat
istikrarı. 2011 yılına başlarken yurtdışı piyasalardaki genel seyir,
gelişen piyasalardan çıkan sermaye akımlarının gelişmiş ülkelere doğru
yöneldiği şeklinde. Gelişen ülkelerin enflasyon karşıtı faiz artırımları
sonrasında gelişen piyasalardan çıkan sıcak para, gelişmiş ülkelere
yöneliyor. FED'in krizden çıkmak için uyguladığı genişlemeci para
politikasının bir sonucu olarak artan likidite, gıda ve enerji
fiyatlarında hızlı yükselişleri dolayısıyla enflasyon kaygılarını da
beraberinde getirmedi. Diğer gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının
aşırı gevşek para politikaları nedeniyle enflasyon tehdit haline geldi.
Gelişen ekonomiler enflasyon ile mücadeleyi, büyümeye tercih etmeleri
nedeniyle sıcak para çıkış göstermekte.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?