Kjell A. Nordström / Stockholm Ekonomi Okulu Öğretim Üyesi Yönetim bilimiyle ilgili onlarca bulunuyor. Stockholm Ekonomi Okulu’ndan iki öğretim üyesi olan Kjell A. Nordström ve Jonas Ridderstrale...
Kjell A. Nordström / Stockholm Ekonomi Okulu Öğretim Üyesi
Yönetim bilimiyle ilgili onlarca bulunuyor. Stockholm Ekonomi Okulu’ndan iki öğretim üyesi olan Kjell A. Nordström ve Jonas Ridderstrale tarafından yazılan “Funky Business-Acayip İş” ise tamamen yenilikçi fikirler içeriyor. Nordström kendilerinin “tüm insanlar için” bir yönetim kitabı yazdıklarını söylüyor. Nordström, şirketlerin rekabeti duygular ve hayaller çevresinde inşa etmeleri gerektiğini iddia ediyor. Onlara göre başarıyı yakalamak için “Acayip şirket” olmak gerekiyor.
Son dönemde en fazla ilgi toplayan yönetim kitaplarından birisi de geçtiğimiz yıl yayınlanan “Funky Business-Acayip İş”. Funky, İngilizce’de, müthiş, süper acayip gibi anlamlara geliyor. Adı üzerinde gerçekten tuhaflıklar, ilginçliklerle dolu bir kavram.
“Funky Business” ise birçok yöneticiye göre bir kitap olmaktan çıkmış ve bir yönetim felsefesi olmak yönünde hızla ilerliyor. Funky Business’a göre, gelecekte organizasyonel kabile şeklindeki şirketler başarılı olacak. Çünkü, insanlar kabiledeki gibi aitlik duygusu hissederlerse çok daha yaratıcı olurlar. Funky Business bugüne kadar şirketlerin stratejilerini oluştururken hiçbir zaman duyguları dikkate almadığını ama artık almak zorunda olduğunu iddia ediyor.
Böylesine iddialı fikirlere sahip “Funky Business” kitabı Stockholm Ekonomi Okulu öğretim üyelerinden Kjell A. Nordström ve Jonas Ridderstrale tarafından yazıldı. Nordström insanoğlu için temel bir yönetim kitabı hazırladıklarını belirtiyor. Kjell A. Nordström Capital’in kitap ve “funky” felsefesi konusundaki sorularını şöyle yanıtladı:
Yönetimle ilgili görüşlerinizi neden “Funky business-Acayip iş” olarak isimlendiriyorsunuz? Bunu funky (Acayip) yapan nedir?
Funky, gözlerimizin önünde gerçekleşen global dikkat çekme oyununda kazanan olmak için gereken küçük farkları ekleme anlamına gelir. Örneğin Nokia şirketini ele alalım. Bu şirketin dünyanın en büyük cep telefonu üreticisi olmak için hiçbir nedeni yoktu. Nokia’nın rakiplerini geçmesini açıklayacak bir teknolojisi ya da CEO’su da bulunmuyordu. Şirketin rakipleri geçmesi için paranın alabileceği en iyi teknolojilere ve organizasyonel çözümlere sahip olması yeterli değildi. Rakipleri zaten bunları yapıyordu.
Gerçek rekabet hepimizin bildiği ama çok nadir olarak uyguladığı duygular ve hayaller çevresinde inşa edilmeliydi. Şirket kendi kabilesinin dikkatini çekecek sansasyonel stratejiler geliştirmeliydi. Stratejiler, geçmişte hiçbir zaman duyguları hedef almadı ama bugün almalı. Müşterileri ve çalışanları çekmek, onlara çok yüksek ücret veya performans sağlama sorunu değil. Bunlar gerekli ama yeterli değil. Etik ve estetiğin mantıkla çok az ilgisi bulunmasına karşın tamamen duygu ve fantezilerle ilişkilidir.
Bu nedenle şirketlerin bugün kendilerine en fazla sormaları gereken soru biz ürünlerimizi, çalışanlarımızı ve müşterilerimizi gerçekten seviyor muyuz olmalıdır. Onlar sizin için ihtiraslı mı? En iyi testlerden birisi şudur: Son iki yılda kaç tane müşteriniz, pazılarına şirketinizin markasının dövmesini yaptırdı. Eğer Harley Davidson bunu başarabiliyorsa, diğerleri neden başarmasın?
Kulağa çok uçuk bir fikir gibi geliyor değil mi? Ama nöroloji bilimine göre beynimizin duyguları kontrol eden bölümü, entelektüel faaliyetleri kontrol eden bölümünden daha güçlü. Beynimizdeki trafik işaretlerine göre yol duygularındır. Mantık onun geçmesini beklemek zorundadır. Bu açıdan bakıldığında İstanbul’daki bir beynin, Paris veya New York’takinden bir farkı yoktur.
”Funky Business”ın diğer yönetim modellerinden farkı nedir?
Funky Business, insanoğlu için bir yönetim kitabıdır. Yöneticiler için tonlarca yönetim kitabı bulunuyor. Bu nedenle biz insanoğlunun yönetim kitabını yazmaya karar verdik. Her geçen gün daha fazla insan öğrenme, gitme veya ne isterse onu yapma özgürlüğüne sahip oluyor. İnsanların seçim özgürlüğü var. Eski yaşam stili terk ediliyor ve klasik enstitüler bizim için artık sorumluluk kabul etmiyor.
Yeni refah devletini kendiniz oluşturmalısınız. Yaşamınıza devam edebilmek için kollarınızı bilgiyle doldurmalısınız. Funky Business, insanın kendine yardım etmesi için, hazırlanmış çok farklı bir kitaptır. Yanıtlar vermek yerine toplumumuzu, endüstrimizi, şirketimizi, işimizi ve kişisel hayatımızı sürekli şekillendiren değişimler üzerinde düşünmeye bir davettir.
Funky Business’ın bu kadar çok insanı etkilemesinin nedeni nedir. İnsanlar sizin mesajınızı gerçekten doğru şekilde anladı mı?
Artık dünyada birçok insan için düşük fiyata daha çok bilgiye ve seçeneğe sahip olma özgürlüğü var. Bu sürekli seçme özgürlüğüdür. Bu bireylerin sağlık, eğitim ve kariyer gibi, konularda daha fazla sorumluluk almasını gerektiriyor. Bu ortamda kimse başkalarından bir el kitabı beklememeli. Günümüzün global pazar ekonomisi iyi veya kötü değil, sadece “O”...
Pazar kapitalizmi bir makinedir. Makinenin bir ruhu yoktur. Bunu hep birlikte oluşturmalıyız. İnsan gölgesi denen güçten kurtulmak için, zihnimizi iyi bir yaşam nasıldır sorusuna yöneltmeliyiz. Teknoloji; ideoloji ve değerler olmadan çok fazla bir şey üretemez.
Biz bilgi denilen en etkili silahın ticaretini yapıyoruz. ”Funky Business”ı yazmak bizim için, kişisel bir terapi gibiydi. Amacımız, mevcut sosyo-ekonomik ortamı tarif etmek, kritik soruları gün ışığına çıkarmak ve bu tutarsız dünya için bazı yapılar sağlamaktı.
Sadece bu kadar da değil. İşletme doktorası yapmak bir partiye katılıp, yaşamla ilgili soruları cevaplandırdığınızda yalnız kalmak gibidir. İnsanlar bu fikre katılırlar ve ekonomi ile işletmenin sıkıcı ve yaşamla alakasız olduğuna inanırlar. Biz bunun doğru olmadığını göstermeye çalıştık. Ekonomik teori, Madonna’dan Microsoft’a kadar herkesin başarısını analiz etmek için kullanılabilir. Eğlence, funky’yi izler.
Yaratıcı şirket ve organizasyonlar nasıl oluşturulabilir?
Funky şirketler yarışmaz, farklı bir oyun oynarlar. Dünyanın bugüne kadar görmediği bir şey yaparlar; geçici bir monopol yaratırlar. Ama yaratıcılık, sadece bir bölümü değil, şirketteki herkesi ve her şeyi kapsamalıdır. Toplam yaratıcılık her yere sürekli olarak yayılır. Bu şirketler beyin gücü üzerinde rekabet ederler. İnsanların iç dünyalarına dış görünümlerinden daha fazla önem verirler.
Size başvuru yapsa Virgin şirketinin arkasındaki girişimci Richard Branson gibi birisini işe almak ister miydiniz? Daha doğrusu o size başvurur muydu? Ya farklı göründüğü ve davrandığı için o tip insanların başvurularını geri çeviriyorsanız. Hatta daha da kötüsü artık CV’lerini size göndermiyorlarsa.
Biz anarşi veya hiyerarşi yaratmaktan bahsetmiyoruz. Funky şirketler, paylaşılmış sahiplik, ödül, kültür, bilgi ve tavırların üzerinde kurulurlar. Geleceğin galiplerinin organizasyonel kabileler ve şirketler olduğunu bilirler. Bunlar sıradanlığı aşarlar. Eğer insanlar kabiledeki gibi, aitlik ve kendilerini tamamen kapsanmış hissederlerse yaratıcılık için, motivasyonlarındaki tüm sınırlar kalkar. Gelişmiş uygarlığımızda sadece kabileler yaşamlarını sürdürebilir.
Geleceğin liderlerinin, geçmişteki liderlere göre ne tür farklılıkları olacak?
Akıllı liderler artık tüm yanıtları bilmediklerinin farkındadırlar. Onlar çalışanların kafa ve kalplerine bakıcılık yaparlar. Çalışanların yaratıcı fikirler üretmelerine yardımcı olurlar. Öğrenen organizasyon tüm şirkette tartışmaların yapılmasını gerektirir.
Lider diyerek sadece üst düzey yöneticileri kastetmiyorum. Liderler şirketin her yerinde tartışmaların yapılmasına imkan verecek ortamların oluşturulmasından sorumludurlar. İnsanları tartışmalara davet eder, konuşmaları yönetirler. Şirketlerin en önemli rekabet avantajlarından birisi yapılan tartışmalardır.
Şirketler nitelikli çalışanları nerede bulabilirler?
Yetenekleri çekmek daha kişisel şirket oluşturmak anlamına gelir. Bugün artık yetenekli insanlar şirketlere iş veriyor. İnsanoğlu bir mal değildir. Biz farklıyız. Şirketler başarılı olmak istiyorsa, çalışanlarında farklılık yaratmalı ve onların ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Şirketler ya bu farklılığı yönetirler ya da fırsatlar önlerinden geçip gider. Sonuç olarak her sistem kişiselleştirilmelidir. İnsanlara farklı şekilde yaklaşılabilir ve onlar farklı şekilde motive edilip ödüllendirilebilirler.
Detaylı iş tarifleri yerine çalışanlar yöneticilere motivasyon tariflerini yapmalı.
Ama insanlar sadece bireysel varlıklar da değildir. Bizler aynı zaman ait olmak da isteriz. Akıllı şirketler bunu bir avantaja dönüştürler. 0nlar çalışanlarının ortak hedef ve ilgilere sahip olduğu organizasyonel kabileler oluştururlar. Artık gücün çalışanlarda olduğunun farkına varan şirketlerin sayısı her geçen gün artıyor. Nokia’da stock-option programının maliyeti tahmini olarak 10 milyar dolardan fazla. Robin Hood ölmedi. Ama artık fakirlere vermek için zenginden çalmıyor. Bugün para, para sahiplerinden entelektüel sermayedarların cebine akıyor. Bugün sermayeyi dans ettiren tek şey yetenektir. Şirketler yeteneği ödüllendirip yeteneği dans ettirebilirler veya ticari sonlarını hazırlayabilirler.
Bir şeyi sabit tutarak diğer boyutlardaki değişimlere izin verebiliriz. Ancak, şirketler insanların kendi değerlerini paylaşmalarını nasıl sağlayabilir. Yanıt kısa: Bu değerleri paylaşanları bulun. Örneğin SouthWest Havayolları’na baktığımızda, bu şirketin doğal yetenek sahipleri yerine uygun eğilim ve fikirlere sahip kişileri işe aldığını görüyoruz. Bunun altında yatan mantık oldukça basittir. Olumlu insanları iyi birer pilot yapabilirsiniz. Ancak, sorunlu ama yetenekli pilotların müşterilere iyi şekilde hizmet etmesi neredeyse imkansızdır. Sonuçta akıllı firmalar uygun eğilimlere sahip kişileri işe alır ve onları en iyi şekilde eğitirler.
Bugün müşterilerin, geçmişe göre çok daha güçlü olduğunu söylüyorsunuz. Şirketler bu durumda ne tür stratejiler izlemeliler?
Bugün geçmişte hiç olmadığı kadar çok sayıda ürün ve pazar var. Bunlar çok büyük bir coğrafi bölgeyi kapsıyor. Örneğin bu pazarlar otomativ için yüzde 40, bilgisayar için de yüzde 140 oranında kapasitelerini aşmış durumda. En azından Batı’da tedarik talepten her zaman fazla. Bu pazarlarda araştırma ve iş yapmanın maliyeti internet sayesinde geçmişe göre çok büyük oranda düştü. Bu nedenle güç satıcıdan müşteriye doğru el değiştiriyor.
Müşteriler ellerindeki potansiyel gücün farkına vardıklarında, tam anlamıyla Saddam Hüseyin ile uğraşmak zorunda kaldıklarını anlayacaklardır. Çünkü, bu tüketiciler, ne kral ne de kraliçedirler. Tam anlamıyla tüm diktatörlerin anasıdırlar.
Bugün birçok şirket ya çok düşük oranda kâr ediyor veya hiç kâr etmiyor. Bu koşullarda çok fazla yaşamaları imkansız. Paradoksal olarak başarılı olmak ya rekabet etmemeye ya da geçici tekeller oluşturmaya bağlı. Bu kapandan kaçmanın muhtemel iki yolu var.
Birincisi eskiden tedariği kontrol eden tüm kontrolü elinde tutardı. Yeni ekonomide tüm sorun talebi kontrol etmektir. Bugün Saddam, internet sayesinde Pinochet veya Kaddafi ile iletişim kurabilir. İnternet, talep eden müşterilere çok büyük fırsatlar yaratıyor. Müşteriler bir araya gelerek toplu pazarlık paylarını kullanabilirler. Bu müşterilere cazip platformlar sağlamak bir alternatiftir.
İkinci olarak şunu söyleyebilirim: Dünya artık coğrafi olarak değil, biyografik olarak yapılanmıştır. Yeni kabileler artık globaldirler ve Amnesty International, Hell’s Angels, Greenpeace ve Brittney Spears Cumhuriyeti gibi isimler almaktadır. Sert şekilde bu kabilelerden birisine odaklanın. Nişlerde zenginlik olduğunu unutmayın.
“G&L Internet Bank” vakasını düşünün. “G” gayleri, “L” de lezbiyenleri sembolize ediyor. Temel düşünce homoseksüel kabilesini hedeflemektir. Biz bunun oldukça parlak bir fikir olduğunu düşünüyoruz. Bu tarz uygulamalar gerçekleştirmek eski ekonomi organizasyonları için, oldukça zordur. Çünkü bir kabileye evet demek diğerlerine hayır demek anlamına gelebilir.
Şirketlere geçici çalışma grupları kurmalarını ve geçici iş tanımları yapmalarını tavsiye ediyorsunuz. Bu şirketlerin kontrolü için, riskli bir davranış değil mi?
Günümüzün sürekli değişen iş dünyası ortamı tek tip, unisex, istikrarlı yapılara izin vermiyor. Çalışanlar kişisel yeteneklerini bir araya getirip şirketi bir takıma dönüştürmeliler. Şirketlerin başarılı olmak için cesaret ve paylaşımdan oluşan bir kültüre ihtiyaçları var.
Bahsettiğiniz riskleri almak özellikle büyük ve eski şirketler için tehlikeli değil mi?
Elbette riskli. Bir oyun oynamak istiyorsanız kaybetme riskiniz yüzde 99’dur. Ama oynamayı kabul etmezseniz yüzde 100 kaybedersiniz.
“RİSKLERİ MİNİMİZE ETMEK MÜMKÜN DEĞİL”
Şirketlere risk almalarını tavsiye ediyorsunuz. Ancak, şirketlerin mevcut güç ve konumları buna uygun mu?
Bugün gerçek anlamda belirsizlik ve önceden tahmin edilememezlik özellikleriyle tanımlanan dünyamızda artık riskleri minimuma indirmekten bahsedemeyiz. Artık, riskleri elimine etmek yerine, onları kabül etmeliyiz. İsveçli paketleme devi TetraPak vakası üzerinde düşünmeliyiz. Bu şirket geleceği üzeride tek bir ürüne odaklanarak kumar oynadı. Şirketin eski sahibi Hans Rausing bir keresinde şunları söylemişti: ”Riskleri maksimize ederek minimuma indiriyoruz.”
ŞİRKETLER NEREDE HATA YAPIYOR?
Birçok şirket bahsettiğiniz şekilde yaratıcı organizasyonlar yaratamıyor. Yaptıkları temel hatalar nelerdir?
Bir problem şuradan kaynaklanıyor. Bazı şirketlere gittiğinizde biraz sonra kapıdan çıkacak adamın kocaman kafalı, kırmızı saçlı ve alnının ortasında bir gözü bulunmasını bekleyebilirsiniz. Bazı şirketlerde ise çalışanlar Amish toplumuna benziyor. Şirkette herkes birbirine benzer ve onların zamanı dondurabileceğine inanırsınız.
Çalışanlarının yüzde 90’ının aynı cinsiyette ve yaşlarda olduğu, golf oynadığı, benzer eğitimi aldığı bir şirketten çok fazla yaratıcılık beklemeyin. Eğer şirket yetkilileri yıllık stratejilerini belirlemek için, çalışanlar Alplere veya Akdeniz’e gidiyorsa onlardan çok fazla bir şey ummayın. Bir şirketin yönetim kurulu 55 yaşında, beyaz, Finli erkeklerden oluşuyorsa o şirketten genç, siyah, bayan, lezbiyen veya İskandinav olmayan Müslümanlar için cazip fikir üretmelerini beklemeyin.
“FUNKY ŞİRKET YETENEKLERİ MIKNATIS GİBİ TOPLAR”
“Funky Business” kitabının yazarlarından Kjell A. Nordström funky business’ı ve funky şirketleri şöyle anlatıyor:
*Funky business hızlı koşmak yerine farklı bir oyun oynamak anlamına gelir. Funky şirketin en büyük amacı geçici tekeller yaratmaktır. Bu amaca ulaşmak için funky şirket sınırlı sayıda ana işe, rekabete ve müşteriye odaklanır. Bunun dışında kalan işleri “outsource” eder.
* Bu şirketler “core (çekirdek)” yeteneklerine kendi iç organizasyonlarında, endüstrilerinde ve uluslararası ortamda saldırırlar.
*Yaratıcılığa olanak tanıyan ve bir mıknatıs gibi yetenekleri toplayan bir organizasyon omurgası yaratırlar.
*İnsanları görüşleri için işe alan daha sonra da yetenekleri için eğiten bir organizasyonel kabile oluştururlar.
*Geleceğin e-commerce’de olduğunun bilincindedir ve e-commerce’de coşku her şeyden daha önemlidirler.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?