Pek çok sektör ve şirket eskiden değer yarattığı, kar elde ettiği işlerden bugün artık para kazanamıyor…Değer tam anlamıyla adres değiştirmiş, farklı alanlara göç etmiş durumda. Ünlü stratejist Adr...
Pek çok sektör ve şirket eskiden değer yarattığı, kar elde ettiği işlerden bugün artık para kazanamıyor…Değer tam anlamıyla adres değiştirmiş, farklı alanlara göç etmiş durumda. Ünlü stratejist Adrian Slywotzky’nin “değer göçü” olarak tanımladığı bu gelişme PC’den elektroniğe, bankacılıktan taşımacılığa, otomotivden sigortacılığa kadar her alanda yaşanıyor. Değer kimi sektörlerde yeni müşteri segmentlerine kimilerinde ise yenilikçi ürünlere veya alternatif dağıtım kanallarına doğru hareket ediyor.
IBM ve DEC firmalarının piyasa değerleri 1984’den 1994’e kadar 55 milyar dolar düştü. Buna karşılık Intel, Microsoft ve Novell 80 milyar dolar değer kazandı. Bu gelişme bilişim sektöründe donanımın değil, yazılımın öne çıkmasının ve değer kazanmasının bir sonucuydu.
Son yıllarda ise bilişim sektörü hem sinema hem de müzik endüstrisinden değer kazanmaya devam ediyor. İnternet üzerinden film ve müzik indirilmesi tüm dünyada müzik ve film endüstrilerinde bir değer göçü başlattı. Değer geleneksel kasetlerden ziyade internete doğru kaydı. Müzik şirketleri daha az albüm satarken, internetten bedava müzik indirip dinlenebilen IPod cihazı 42 milyon sattı.
Perakende de Starbucks ve Wawa gibi sadece ürün kalitesi ve fiyata değil “müşteriye yaşatılan deneyime” odaklanan şirketler kazanıyor. Havayollarında ikram yapmayan, merkezi havaalanları yerine daha küçük havaalanlarını kullanan ama “ucuz” bilet satan şirketlere doğru bir kayış yaşanıyor.
Bu tablodan görüldüğü gibi değer göçü kısaca kârın ve yaratılan değerin sektör içinde yer değiştirmesi veya bir sektörden diğerine doğru akması anlamına geliyor.
Klasik anlamda kalıplaşmış sınırları olan bir sektörde rakiplerin başarısı veya değerleri “pazar payı” kavramı ile tanımlanabiliyordu. Fakat günümüzde sektör sınırları ortadan kayboldu. Bu nedenle sadece firmalar arasında değil, sektörler arasında da bir rekabet yaşanıyor. Bu sebeple aynı sektörde olmasalar bile birbirlerinin yerine geçebilecek ve dolayısı ile rakip sayılabilecek firmalar arasında yaşanan gizli rekabeti belirtmek için “değer göçü” kavramı kullanılıyor.
Göçü tetikleyen etkenler
Bugüne kadar en büyük değer göçü 1975-2000 yılları arasında yaşandı. Bu hareket daha çok küreselleşmeyle birlikte devreye giren yeni endüstri liderlerinden kaynaklandı. Nucor eski tip çelik üreticilerinden, Swatch geleneksel saat üreticilerinden, Southwest ve Virgin, eski usul uçan yüksek fiyatlı bilet satan havayolu şirketlerinden pay aldı. Dell, yeni yaklaşımı sayesinde geleneksel PC üreticilerinin payına el koydu. Nokia ise yenilikçi ve şık tasarımlarıyla değişime direnen telefon şirketlerini köşeye sıkıştırdı.
Son yıllarda değer göçüne neden olan faktörler çok çeşitli. University of Dallas öğretim üyelerinden Prof. Tevfik Dalgıç, bunları şöyle açıklıyor:
“Bu göçün nedenleri arasında teknolojik gelişmeler, küreselleşme etkenleri, çevre ve sağlık konusunda artan duyarlılık başta geliyor. Ayrıca farklı olma isteği, ‘ben de isterim’ eğiliminin güçlenmesi ve medya da etkili oluyor.”
Değer göçü kavramını ortaya koyan yeni zaman stratejisti Adrian Slywotzky’ye göre, önümüzdeki 10 yılda farklı bir değer göçü yaşanacak. Yeni göç hareketi genişbant internetin yükselişi, bilgiye ulaşımın kolaylığı ve Hindistan ile Çin’de gerçekleşecek 500 milyar dolarlık yatırımla ivmelenecek. Ona göre geçmişte olduğu gibi gelecekte de değer göçünün bir numaralı tetikleyicisi küreselleşme olacak. Adrian Slywotzky, bu eğilimin şiddetlenmesiyle birlikte ortaya çıkacak tabloyu şöyle çiziyor:
“Güçlü şirketler global kaynaklarını, satış ağlarını ve bilimi her yerde kullanarak ellerindeki gücü daha da artıracak. Yoğunlaşan rekabet, azalan farklılaşma ve gelişen müşteri iletişimiyle birlikte iş dünyasında zayıf olanlar daha zayıf, güçlü olanlar ise daha güçlü konuma gelecek.”
Yeni rekabet anlayışı
Günümüzde iyiden iyiye hızlanan “değer göçü” beraberinde pek çok değişimi de getiriyor. Bunların başında ise rekabetin yapısı geliyor. Zaten Slywotzky de artık rekabetin sektörler arasında yaşandığını belirtiyor. Değer göçüyle birlikte klasik rekabet anlayışından uzaklaşılması gerekliliğini vurguluyor. Ona göre klasik rekabet anlayışı bir “tünel vizyonu”. Bu anlayışı benimseyen şirketler sadece tünelin içindeki rakiplerini gözlemek ve onlarla rekabet etmekle uğraşıyorlar. Bu nedenle çevrelerinde olan biteni tam olarak fark edemiyorlar. Adrian Slywotzky, “Halbuki yeni rekabet anlayışı daha geniş kapsamlı olmalı. Bu da 360 derecelik bir ‘radar ekranı’ ile mümkün” diyor.
Slywotzky, ‘360 derecelik radar ekranı’ tanımlamasıyla sektörler arası rekabeti vurguluyor. Firmaların sadece belirlenmiş sektör içinde değil, sektör sınırlarını yenileyerek daha geniş bir alanda rekabet etmesi gerekliliğini belirtiyor. Pazar payı için rekabet etmek yerine esas hedef olan karlılık için, yeniliklerle sektörlerin geliştirilmesini tavsiye ediyor.
Adrian Slywotzky, değer göçüyle birlikte segmentasyon yaklaşımının da değişeceğini ve daha detaylı hale geleceğini söylüyor. Gelecekte segment sayısında artış yaşanacağını savunuyor.
Yani bir şirket şu anda 10-12 segmente hitap ediyorsa, gelecekte bu sayı 90’a -100’e çıkmak zorunda kalacak. Bu da daha fazla bilgiyi işleme ve değerlendirmeyi gerektirecek.
Değerin yeni adresi
Aslına bakılırsa değer göçüyle birlikte şirketler şimdiden segment sayılarını artırmaya başladılar. Bu durum özellikle otomotiv sektöründe net bir şekilde yaşanıyor. Örneğin, otomotiv pazarında Renault 2004 yılında 5 bin poundluk fiyatıyla Doğu Avrupa için tasarladığı Logan’ı piyasaya sundu. Arabanın burada tutulmasının ardından aralarında Hindistan, Çin ve Türkiye’nin de bulunduğu 65 ülkede satışını gerçekleştirdi. Renault 2010 yılına kadar Logan’ın en çok satan 5 modelinden birisi olacağını düşünüyor.
Değer göçü sadece sektörlerde ya da segmentlerde yaşanmıyor. Coğrafi anlamda da kendini gösteriyor. Eskiden Batı Avrupa satışların en çok yapıldığı bölge arasında yer alırken şimdi değil. Artık Doğu Avrupa ve Uzak Doğu büyüme hızlarıyla tüm şirketlerin en karlı satışlarını gerçekleştirdikleri bölgeler. Bu durum gelecekte daha da yoğunlaşacak.
Çünkü, şu anda otomobil alabilecek durumda olan Çinli oranı yüzde 4 iken, bu oranın 2010 yılında yüzde 12’ye yükseleceği tahmin ediliyor. Şirketler de kârlı müşteri ve hızlı tüketim neredeyse, oraya gitme eğilimlerini artıracaklar. Bunun ilk adımları son birkaç yıldır atılmaya başlandı. Hatta giderek hızlı bir ivme kazandığı da gözleniyor.
Örneğin, 3M sadece Brezilya’daki varlıklı tüketiciler için ağız sağlığıyla ilgili özel ürünler pazarlıyor. Toyota’nın Lexus markası Amerika’da çok iyi satıyor. Gucci ve Louis Vuitton da Çin ve Japonya’da satışa sundukları lüks eşyalarıyla kendi ülkelerinde olduğundan daha büyük kar elde ediyorlar. Dolayısıyla coğrafi anlamda da değer göçü Batı Avrupa’dan, Doğu Avrupa ve Uzak Doğu’ya kayıyor.
Türkiye’deki gelişmeler
Peki, Türkiye’de değer göçü özellikle hangi sektörlerde yaşandı ve bu durumdan şirketler nasıl etkilendi? University of Dallas öğretim üyelerinden Prof. Tevfik Dalgıç, değer göçünün eski teknolojiden yeni ve yüksek teknolojiye, emek yoğundan sermaye ve bilgi yoğuna doğru yaşandığını söylüyor. Genel gıdadan sağlıklı gıdaya, markasız jenerik üründen markalı ürünlere doğru da hızlı bir kayış olduğunu belirtiyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Baybars Tek’e göre ise belirli tüketici segmentlerine fiyat, ürün hizmet kalitesi yanında hız ve kolaylık kazandıran uygulamalar değer göçü yaratıyor. Tek, “Veri tabanı pazarlaması ve CRM yapan firma ve sektörlerde değer göçü yaşandı. Gıdalarda fast-food restoranları, kargo şirketleri, kişiye özel ürün üreten ve tasarlayan firmalar bu anlamda öne çıktı. Örneğin bugün perakendecilerden bankalara, otomobil üreticilerinden kuaförlere kadar hizmet ve reel sektörde birçok firma kişiye özel ürün ve hizmet sunuyor” diyor.
Gelecekte değer hareketinin hangi sektörlerde daha ağır yaşanacağı konusunda Ömer Baybars Tek’in “Değer göçünün hizmetler sektöründe ağır basacağını kabul etmek gerekir” yorumunu yapıyor. Tek, değer yaratma stillerinin de artık değişmekte olduğuna dikkat çekiyor ve değerlendirmesine şöyle devam ediyor:
“Eskiden olduğu gibi tüketicilere herhangi bir şekilde en ufak basınçlı satış yaklaşımı değer kaybına yol açıyor. Bunun yerine deneyimsel pazarlama ve perakende anlayışı, iyi bir müşteri ilişkileri yönetimi ve pazarlaması ile iyi değerler yaratılabilir.”
Bilgisayarda farklı form
Sektörler içinde değer göçünün yönü incelendiğinde ise farklı tablolar ortaya çıkıyor… Bilgisayar pazarı, değer göçünün en hızlı olduğu alanlardan. Örneğin, kişisel bilgisayar pazarında katma değer yaratma konusundaki en önemli değişiklik kişisel bilgisayarların fiziksel formunda oldu. Bir zamanlar sabit, masaüstü cihazlar, pazarın yüzde 90’ını oluştururken, şimdi pazarda mobil cihazların ağırlıklı olduğu görülüyor. Dolayısıyla eskiden katma değer, sabit sistemlerde yaratılırken, şimdi mobil sistemlerde yaratılıyor.
HP Türkiye Kişisel Sistemler Grubu Ülke Müdürü Serdar Uçar, bu durumun mobilite trendinin yükselişinden kaynaklandığını belirtiyor. Uçar, “İnsanların her an her yerden iletişim kurmaları, çalışmaları ve bilgiye ulaşabilmeleri gerekiyor. Bunun yanında teknolojik gelişmeler de mobil trendi etkiledi. İşlemcilerin küçülmesi, ekran teknolojisinin gelişmesi ve LCD ekranların yaratılması, pil teknolojisinin gelişmesi gibi nedenlerle de mobil cihazların daha yaygın şekilde üretilmesini ve satışa sunulmasını sağladı.”
Önümüzdeki dönemde sabit sistemlerden, mobil sistemlere doğru değer göçünün hızlanarak devam etmesi ve hatta sabit sistemlerde yeni formların gündeme gelmesi bekleniyor. Kişisel teknoloji cihazlarının kullanıcılarının sayısı ve çeşidi çoğaldıkça, bu alanda da yeniliklerin arkası kesilmeyecek. Mobil ürünler tarafında şimdiden cep bilgisayarları diz üstü bilgisayarlardan daha hızlı büyüyor. Uçar, bu gelişmenin ardından güçlenecek trendleri şöyle açıklıyor.“Cep bilgisayarlarının yükselişini tablet bilgisayarın yeniden doğuşu, blade bilgisayarlar gibi trendler takip edecek.”
TV’de düz ekran trendi
Elektronik pazarındaki değer göçü analog ürünlerden dijital ürünlere doğru oldu. Televizyonda ise tüketiciler tüplü ürünlerden LCD ve plazma tip “düz ekran” TV’lere yöneldi. Tüm dünya markalarının yanı sıra Türkiye’deki üreticiler de kendilerini değişime göre yeniden yapılandırdılar. Türkiye’nin en büyük televizyon ihracatçısı Vestel de, yaşanan değişime ayak uyduran şirketlerden.
Vestel Şirketler Grubu Dış Ticaret Başkanı Turan Erdoğan, dijital devrime adaptasyonla ilgili şöyle konuşuyor: “Biz dijital devrim adı verilen bu dönüşümü önceden gördük. Avrupa TV pazarındaki liderliğimizi koruyabilmemiz için bu devrimi yakalamanın şart olduğunu da… Bu nedenle Ar-Ge’ye büyük yatırım yaptık. 2005 yılındaki ihracatımız ile TPT-LCD ve plazma teknolojisine sahip TV’lerden oluşan düz ekran pazarında Avrupa’da yüzde 18 pazar payına ulaştık ve liderliğimizi koruduk.”
Erdoğan, Vestel’in artık değişimi yakaladığını vurgularken de 2005 yılının bu anlamda çok başarılı bir yıl olduğunu belirtiyor. Vestel’in 2006 yılına ilişkin hedefi ise Avrupa düz ekran pazarında yüzde 25 pazar payına ulaşmak ve böylece değerin yeni adresine daha çok yaklaşmak. Pazar payını artırırken daha fazla ülkeye ihracat yapmayı planlayan şirket, bu anlamda kendine Güney ve Kuzey Amerika ile Asya ülkelerini hedef olarak belirlemiş durumda. 2006 ihracatını yaklaşık yüzde 15 civarında artırarak 2 milyar 500 milyon doları aşmayı planlıyor.
Bankacılığın iki yeni yıldızı
Bankacılık sektörü de Türkiye’de değer göçünün en hızlı yaşandığı sektörlerden biri. Çünkü, sektörde değer geçmişte hazine kağıtlarına yapılan yatırımlarla yaratılıyordu. Bankalar gerçek işlevlerine ve “borç verme” fonksiyonuna yeterince odaklanmıyorlardı. Bu nedenle banka finansmanına çoğunlukla büyük şirketler ve devlet başvuruyordu. KOBİ’lerin banka kredilerinden aldıkları pay son derece düşüktü. Üretimdeki payları yüzde 40’a yaklaşan KOBİ’lere toplam kredilerin yalnızca yüzde 3-4’ü kullandırılıyordu. Ancak sektörde, rekabet koşullarının, karlılık ve sürdürülebilir büyümenin ardındaki itici güçlerin değişmesi ile yeni bir dönem başladı.
Bu yeni dönemde ise banka finansmanı çoğunlukla KOBİ’lere ve tüketicilere kullandırılmaya başlandı. Reel bankacılık aktiviteleri içinde bireysel bankacılığın payı ise artarak devam ediyor. Özellikle 2000 ve 2001 krizlerinden sonra makroekonomik büyüme ve istikrarın sağlanması sonucu ertelenmiş talebin ortaya çıkması bireysel bankacılığa talebi artırdı. İlk olarak kredi kartlarında kendini göstermeye başlayan büyüme, bireysel kredilere de yansıdı. Garanti Bankası yetkililerinin verdiği bilgiye göre, tüketici kredileri 2002’den bu yana 13 kat arttı. 2005 sonunda 28,6 milyar YTL’ye ulaştı. Bireysel bankacılık ve KOBİ’ler sektörün yükselen 2 yıldız alanı oldu.
Garanti Bankası yetkilileri, artık sektörde değerin reel bankacılık aktivitelerine kaydığını belirtiyorlar. Bu nedenle ücret ve komisyonlar gibi faiz dışı gelirler ile sürdürülebilir gelir kaynakları yaratmaya çalışıyorlar. Gelecekte de değerin özellikle penetrasyon oranı düşük ürün ve hizmetlerde yaratılmasını bekliyorlar.
Garanti Bankası yetkilileri bu konuyla ilgili, “Ürün çeşitliliği ve yeni ürünler artacak, bireysel krediler, ipotek bankacılığı, yatırım fonları, sigortacılık ve portföy yönetimi gibi yeni alanlar yükselecek” diyor.
Banka sigortacılığı yükselecek
Sigorta sektöründe yaşanan değerin yeni yönünü ise teknoloji ve alternatif dağıtım kanalları belirliyor. Müşteri hemen her sektörde teknolojiyi kullanarak hayatını nasıl kolaylaştırıyorsa aynısını bu sektörden de beklemeye başladı. İnternetten, ATM’lerden, telefon ile sigorta almak isteyen bir kitle oluştu.
Axa Oyak Genel Müdürü Cemal Ererdi, geçmişte değerin servis kalitesinde, hasar hizmetlerinde ve şirketlerin hasar ödeme gücünde yoğunlaştığını söylüyor. Bugün ise artık değerin daha az maliyete sahip sigorta ürünlerine doğru kaydığını belirtiyor. Bunun en önemli nedeninin de rekabet olduğunu ifade ediyor.
Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller’e göre önümüzdeki dönemde alternatif dağıtım kanallarına doğru ciddi bir hareket olacak. Banka sigortacılığına değer göçü hızlanacak. Güller bu göçün nedenlerini de şöyle açıklıyor: “Bankalar bireysel müşterilere hizmet konusunda birçok sektöre göre çok daha tecrübeli. İkinci olarak müşteri finansal bir ihtiyacını karşılamaya gittiğinde yine ihtiyacı olan sigorta aynı noktada kendisine sunuluyor. Banka için bu işin faydası ise ciddi bir komisyon getirisi sağlaması.”
Hasan Güller, bu değer göçünün sektörlere yansımasıyla yapılması gerekenlere de değiniyor. Bireysel segmentlerde derinleşmek için müşteriyi iyi tanımak gerektiğini belirtiyor. “Müşteri verilerini analiz etmeli, kiminle nasıl temas kuracağımızı, kime ne satabileceğimizi bilmeliyiz. Bu nedenle şirketlerin teknoloji ve dağıtım kanallarına ciddi yatırım yapması gerekiyor” diyor.
Tansu Yeğen/Apple Imc Türkiye Genel Müdürü
“Bilişim Sektöründe Değişime Ayak Uyduramayanlar Hızla Yok Oldu”
Kar Marjı Yüzde 5’e Geriledi Değer göçünde en hızlı gelişme bilgisayar sektöründe yaşandı. Apple IMC Türkiye Genel Müdürü Tansu Yeğen’e göre bilgisayar şirketleri 1980’li yıllarda sattıkları bilgisayardan yüzde 50’lerin üzerinde kar marjı yakalayabiliyorlardı. Ancak marjlar bugün yüzde 5’lere geriledi.
Değer Oyun Konsollarına Kaydı Değişim ilk olarak Intel bazlı kişisel bilgisayarların iş hayatının vazgeçilmez ürünleri haline gelmesiyle başladı. Kişilerin evdeki eğlenceye yönelik ihtiyacı ise 1995’te çıkan Playstation adı verilen oyun konsollarıyla karşılandı. Bir anda Microsoft, Nintendo, Sony gibi şirketler yeni katma değerin yaratıldığı bu oyun konsollarına yöneldiler. Tansu Yeğen, “Bu durumda bilgisayar şirketleri de katma değerli çözümlere yönelmeye ve kullanıcılara verdikleri servislerle gelirlerini ve bir bakıma marjlarını artırma yoluna gittiler” diyor.
Değişimle Birçok Şirket Yok Oldu Tansu Yeğen, tüm bu gelişimlerin çok hızlı yaşanmasıyla Digital, Compaq, Tandem, Mitac gibi adı hala dün gibi hatırlanan birçok şirketin piyasadan yok olduğuna dikkat çekiyor. Yeğen, “Gelecekte elektronik pazarı gene birçok değişimlere sahne olacak. Özellikle internet odaklı olmayan şirketlerin işi çok zor. Google, Dell gibi şirketler yeni parlayan yıldızlar” diyor.
Özcan Ermiş/Telsim Satış Ve Pazarlama Koordinatörü
“Gsm’de Değer Faturasız Hatlara Kaydı”
Aboneyi Eğlendirmek Gerekiyor “Sektörde değer göçünü tetikleyen nedenlerin başında teknolojinin gelişmesi, devletin bu yeni teknolojilerin uygulanması için verdiği izinler ve abonelerin beklentileri geliyor. Önceden sadece konuşmanın yeterli olduğu sektörde bugün artık sesli iletişimden farklı olarak kullanıcılara ne gibi faydalar sağlanabileceği üzerine kafa yoruluyor. İnsanları nasıl eğlendirebiliriz sorusunun yanıtı aranıyor.
Tarife Ve Ürün Satışı Etkiliyor Önceden kapsama alanı satın alma kararında önemli bir etkendi. Artık tarife ve ürünler satın alma kararını etkiliyor.
Değer göçü özellikle yeni abonelerin tercihinin ise faturasız hatlara geçme eğiliminde olması ile kendini gösteriyor. Oysa faturasız hatlar daha çok cep telefonu faturalarından çekinen aboneler için tasarlanmıştı.
Faturasız Hatlara Talep Arttı Ancak bugün kontörlü hatlar, bütçesini kontrol etmek isteyen aboneler tarafından da tercih ediliyor. Bu nedenle GSM operatörleri ilk yıllarda ağırlıklı faturalı hat abonelerine sundukları hizmetleri artık kontörlü hat abonelerine de sunar hale geldiler. Kontörlü hat kullanımının faturalı hat kullanımına oranı günümüzde yüzde 80’lere ulaştı.
Cepten Televizyon İzlenecek Gelecekte GSM sektöründe değer göçünün adresleri ise daha farklı olacak. Yakında üçüncü nesil GSM lisanslarının nasıl ve kimlere verileceği belirlenecek. Ondan sonra çok daha renkli, hızlı ve farklı ürünler görülecek. Cep telefonu kullanıcıları görüntülü konuşabilecek. Cep telefonu kullanıcıları mobil ortamda sabit ortama göre çok daha hızlı internete erişebilecek, müzik videoları izleyebilecek ve televizyon seyredebilecekler.”
Değer Göçünün Arkasındaki 6 Temel Etken
Tüketicinin Tercihleri Değişti Tüketiciler sadece bilinen bir marka olduğu için bir ürüne daha fazla para vermekten vazgeçiyor. Ürünler hakkında daha iyi analiz yapıp daha ucuz olan ürünü almayı tercih edebiliyor. Bu eğilim neredeyse bütün sektörlerde gözlemleniyor.
Rekabet Küreselleşti Rekabetin arenası genişledi. Şirketler sadece içinde bulundukları bölgeden rakipleriyle değil, tüm dünyadan ve girişimci rakiplerle de mücadele etmek zorunda.
İkame Ürünler Arttı Teknolojideki ilerlemeler birçok ürün için daha ucuz, ikame alternatifler yaratılmasına yol açtı. Örneğin çeliğin yerine plastiğin kullanılması gibi...
Giriş Bariyerleri Kalktı Birçok işkolu ölçek yoğun olmaktan çıkıyor. Bilgiye erişimin ucuzlaması, ``outsourcing`` olanakları daha önce girilmesi zor sektörlere de girişi kolaylaştırıyor. Bu durum yeni oyuncuları farklı argümanlarla farklı alanlarda değer yaratmaya teşvik ediyor.
Marka Bağımlılığı Azaldı Küreselleşme ve tüketicilerin bilgiye daha kolay erişmesiyle birlikte tüketicilerin marka ve ürün bağımlılıkları azaldı. Artık çok daha hızlı marka ve ürün değiştiriyorlar.
Sermaye Bulmak Daha Kolay Sektöre yeni giren oyuncuların sermaye bulması eskiye göre daha kolay. Bu durum, gücünü yüksek nakit akışlarından alan şirketlerin tahtını sarsıyor.
Globalizasyonla birlikte sektör sınırları kayboldu. Rekabet sektörler arasında da yaşanır oldu. Değer artık bir sektörden diğerine göçüyor. Bu göç nedeniyle 1984’den 1994’e kadar IBM ve DEC firmaları piyasa değerleri olarak 55 milyar dolar kaybetti. Buna karşılık Intel, Microsoft ve Novell 80 milyar dolar değer kazandı. Bugüne kadar en büyük değer göçü ise 1975-2000 yılları arasında yaşandı. Nucor eski tip çelik üreticilerinden, Swatch geleneksel saat üreticilerinden, Southwest ve Virgin, eski usul uçan havayolu şirketlerinden pay aldı. Dell, geleneksel PC üreticilerinin, Nokia ise değişmeyen telefon şirketlerinin payına el koydu. Değer göçü kavramını ortaya koyan yeni zaman stratejisti Adrian Slywotzky’ye göre önümüzdeki 10 yılda farklı bir değer göçü yaşanacak. Bu değer göçü genişbant internetin yükselişi, bilgiye ulaşımın kolaylığı ile birlikte Hindistan ile Çin’de gerçekleşecek.
İkinci Göçü Walkman Tetikledi Sektördeki bir diğer değer göçü öyküsü de Sony Walkman’ın ortaya çıkışıyla yaşanıyor. 1979 yılında çıkan walkman bugüne kadar 300 milyon adedin üzerinde satış gerçekleştiriyor. Walkman ile birlikte yanında müzik dinleme medyasının başını çeken kasetler de taşınıyor. Kasetler daha sonra CD halini alıyor. Bugün ise internetten satın alma oranı dünya çapında yüksek.
Apple’ın yenilikçi ürünü IPOD ise 3 yılda dünya çapında 42 milyon kişiye ulaştı.
Nilüfer Gözütok
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?