“Büyüklük Değil, Hız Peşindeyiz”

Francesco Gori, dünyanın lastik devlerinden Pirelli’nin CEO’su… 110 milyar dolarlık pazarda, 5 milyar dolarlık şirketi yönetiyor. Rekabetin yoğun olduğu sektörde, ilk 5 şirket içinde yer alıyor. “B...

1.07.2007 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Francesco Gori, dünyanın lastik devlerinden Pirelli’nin CEO’su… 110 milyar dolarlık pazarda, 5 milyar dolarlık şirketi yönetiyor. Rekabetin yoğun olduğu sektörde, ilk 5 şirket içinde yer alıyor. “Büyük şirketi büyütmek gerçekten zor” diye konuşuyor. Ama uyguladıkları “segmentlere dayalı stratejiyle”, sektör ortalamasının üstünde yüzde 8.7 ciro artışını yakaladıklarını belirtiyor. Gori, “Dün büyük olmak iyiydi, bugün hızlı olmak çok daha önemli. Öncülük eden ve hacmi büyük olan şirketler için büyümek çok daha zor. Ancak, bu durum Pirelli için geçerli değil. Çünkü, biz belli ve özel segmentlere odaklanıyoruz” diyor.

Lastik sektörü, iş dünyasının diğer alanlarından çok farklı bir yapıya sahip. 110 milyar dolarlık ciroyu, başta ilk 5 şirket olmak üzere belli sayıda şirket paylaşıyor. ABD ve Avrupa merkezli bu şirketleri, 6-7 adet de Uzakdoğu kökenliler izliyor. Rekabet, pazardaki sınırlı büyüme ve yenilikler nedeniyle çok keskin. Özellikle de büyük şirketlerin işi daha da zor. Satın alma opsiyonu bir kenara bırakıldığında, sektörde organik büyümeden başka yol yok. O nedenle de şirketler yenilikçi ve rekabetçi ürünlerle büyümeye çalışıyorlar.

İtalyan Pireli de bunlardan biri. 5 milyar dolarlık cirosuyla dünyanın en büyük lastik şirketlerinden biri olan Pirelli’nin CEO’su Francesco Gori de aynı fikirde. Ona göre, öncülük eden ve hacmi büyük olan şirketleri büyütmek çok daha zor. Ancak, belli segment ve bölgelere odaklanarak büyümeyi sürdürmek mümkün. Pirelli’nin de bu stratejiyi izleyerek sektörde önemli bir yer elde ettiğini belirten Gori, “Belli bölge ve segmentlerde liderlik rolünü üstleniyoruz. Ultra yüksek performanslı ürünlerde ise iddiamızı her geçen gün artırıyoruz” diye konuşuyor. Pirelli’nin yeni dönem stratejisinin temelinde yatan gerçekleri ise şöyle sıralıyor: “Biz artık güvenlik ve performansa odaklı bir şirketiz. Hacimsel liderliği değil, segmentlerdeki liderliği önemsiyoruz. Lüks pazarda da söz sahibi olmaya devam edeceğiz. Bu alandaki iddiamızı perçinlemek içinse ciddi Ar-Ge faaliyetleri yürütüyoruz. Ciromuzun yüzde 3,9’unu da inovasyona ayırıyoruz.”

Pirelli’nin CEO’su Francesco Gori ile dünya lastik pazarını, Pirelli’nin yönetim stratejilerini ve gelecek planlarını konuştuk:

* Lastik sektörü her yıl ortalama ne kadar büyüyor? Rekabet nereye gidiyor? Sektöre yeni oyuncular giriyor mu?
Sektörün dünyadaki büyüklüğü 106 milyar dolara ulaştı. Son 5-6 yıldır her yıl ortalama yüzde 6 oranında büyüyor. Sektörde dünya çapında 3 büyük oyuncu var. 3 büyük oyuncunun dışında biri Pirelli olmak üzere iki güçlü Avrupalı oyuncu da çok ciddi performans gösteriyor. Bizim finansal göstergelerimiz, sektörün bir numaralı oyuncusundan bile daha iyi diyebiliriz. Böyle bakıldığında önemli ilk 5 şirketten söz edebiliriz.

Ayrıca, bunların dışında, 6-7 Japon ve Kore kökenli Asyalı oyuncu var. Hepsini değerlendirdiğimizde, 10-12 oyuncu bu pazarda rekabet ediyor. Ancak, bu 10-12 şirket toplam pazarın yüzde ortalama yüzde 77’sine sahip.

* Peki sektörde şirket sayısı azalıyor mu? Önümüzdeki dönemde birleşmeler gündeme gelebilir mi?
Birleşmeler olabilir. Aslında bu durum zaman zaman bütün sektörlerde gerçekleşiyor. Şirketler paraya erişebilmek için yeni operasyonlara, yeni oluşumlara sıcak bakıyorlar. Açıkçası büyük şirketler de birleşme ya da satın almalara yakın duruyorlar.

* Gelecekte trend nereye kayacak? Sektörde ne gibi yeniliklerin olacağını düşünüyorsunuz? İnovasyon çalışmaları hangi alanda yoğunlaşıyor?
Sektörün geleceğinde iki önemli konuyu güvenlik ve çevre oluşturuyor. İnovasyon çalışmalarında da bu iki önemli unsur ön plana çıkıyor.

Bizim de bu iki konuda ciddi çalışmalarımız var. Satışına yeni başladığımız K-pressure optic, subap kapaklarının yerini alarak subapa monte edilen sensörlerden oluşan akıllı bir lastik basınç kontrol sistemi. Sensörler subap kapaklarının yerine yerleştirildiğinde, lastik hava basıncının doğru veya düşük seviyede olup olmadığını gösteriyor.

İngiliz bir şirket olan NOP Automotiv’in 2005 yılında yaptığı bir araştırma, lastiklerin yüzde 90’ının düşük hava basıncı ile kullanıldığını gösteriyor. Düşük hava basıncı ile araç kullanmak ise trafik kazalarının başlıca sebeplerinden biri. Düşük hava basınçlı lastikler yere tutunmayı azaltırken, araç kontrolünü zorlaştırıyor. Frenleme ve virajlarda aracın dengesini bozuyor. Doğru lastik hava basıncıyla araç kullanmanın kazaları önlediğini ise çok az sürücü biliyor.

Çevre bilinci açısından değerlendirirsek de, düşük hava basınçlı lastikler daha yüksek dönme direncine sahip oldukları için lastik aşımını artırıyor. Ayrıca yüzde 3 oranında daha çok yakıt tüketiyor. Bu özellikleriyle K-Pressure Optic ile yakıt ve kauçuk tüketiminin çevreye yaptığı olumsuz etkileri de azaltmış olduk.

* Cironuzun yüzde kaçını inovasyon çalışmaları için kullanıyorsunuz?
Lastik sektöründe inovasyon ile ilgili ciddi çalışmalar yapılıyor. Biz de bu konuda iddialı şirketlerden biriyiz. Ciromuzun yüzde 3,9’unu inovasyon çalışmaları için kullanıyoruz ve bu bütçe ile sektörde inovasyona yatırım yapan şirketlerin başında geliyoruz.

Yeni teknolojiler, farklı özelliklere sahip ürünlerin bir üründe birleştirilmesi gibi pek çok yeniliğe imza atıyoruz. Mesela geliştirdiğimiz Runflat teknolojisi sektörde önemli bir yenilik olarak kabul ediliyor. Bu teknoloji ile üretilen lastiklerle, lastiğiniz patladıktan sonra 80 km saat hızda 80 km yol gidebiliyorsunuz. Yani size en yakın servis noktasına güvenli olarak gitmek için vaktiniz var.

* Pirelli 2006’da ne kadar ciro elde etti? 2007 yılı için neyi hedefliyorsunuz?
Geçen yıl yaklaşık 4 milyar Euro, yani 5 milyar dolar ciro yaptık. Organik olarak yüzde 8,7 büyüdük, bu pazarın büyümesinden daha yüksek bir rakam. Bu yılda pazardan daha fazla büyümeyi hedefliyoruz.

* Ciro ve büyüme olarak geçen yıl gösterdiğiniz performansı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pazardan daha hızlı büyümek, bizim için önemli ve bunu da gerçekleştiriyoruz. Geçen yıl 343 milyon Euro kar ettik. Bunun satışlarımıza oranı yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Yaklaşık 4 milyar Euro satış gerçekleştirdik.

Büyümemizi dünyanın farklı bölgelerinde sürdürüyoruz. Kuzey Amerika ve Çin’de çok daha hızlı büyüyoruz.
 
Amerika’daki araçlarda kontrol ve dinamik önemli olduğu için burada çok daha iyi lastikler tercih ediliyor. Bu pazarda spesifik ürünlerle var olabiliyorsunuz. Biz de bunu başarıyoruz. Ortadoğu ve Türkiye’de bizim için önemli olan diğer bir bölge. Türkiye’de en büyük fabrikamız var ve buradan Avrupa’ya Ortadoğu’ya ihracat gerçekleştiriyoruz.

* Pirelli dünya çapında oldukça büyük bir şirket. Büyük bir şirketi büyütmek zor mu? Bu işin sırı ne?
Dün büyük olmak iyiydi, bugün hızlı olmak çok daha önemli. Öncülük eden ve hacmi büyük olan şirketler için büyümek çok daha zor. Ancak, bu durum Pirelli için geçerli değil. Çünkü, biz belli ve özel segmentlere odaklanıyoruz. Yani belli bölgeler ve segmentlerde liderlik rolünü üstleniyoruz. Ultra yüksek performans lastik segmentinde iddiamızı artırıyoruz. Lüks araba segmentinde tercih edilen bir markayız. Ferrari, Porche ve daha pek çok lüks otomobil markası bizimle çalışıyor. Lüks pazara hâkim bir markayız ve önümüzdeki dönemde bunu daha da artırmak için çalışmalarımız sürüyor.

Yüksek performanslı ürünlerde iddiamızı artırmak için ciddi araştırma geliştirme faaliyetlerimiz var. Lüks pazarında çok hızlı ilerliyoruz. Özellikle güvenlik ve performans konusuna odaklanıyoruz ve çalışmalarımız bu yönde devam ediyor.

Amacımız, hacimsel liderlik değil, belli segmentlere odaklanarak, lider olmak. Mesela Türkiye’de kamyon lastikleri pazarında lideriz. En iyi karlılık da bizde, bu sizin başarılı olduğunuzun en iyi göstergesi.

* Pirelli Türkiye’de güçlü oyunculardan biri. Türkiye pazarındaki pozisyonunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de güçlüyüz ama lider değiliz. Dolayısıyla, lider olmak için çalışıyoruz.

* Peki, Türkiye’nin yerini Çin ya da Romanya alabilir mi?
Genel olarak olabilir, bilemiyorum ama bu kesinlikle Pirelli için geçerli değil. Biz de zaten Çin’e ürün satmak için oradayız, üretip dışarıya göndermek için değil.

* Türkiye’de yeni bir yatırım yapmayı planlıyor musunuz? Türkiye Pirelli için nasıl bir öneme sahip?
Türkiye bizim için çok önemli, bu bölgeye de yatırım yapmaya devam edeceğiz. Türkiye’yi yüksek kalitede ürünlerimizi üretebileceğimiz bir ülke olarak görüyoruz. Dolayısıyla, yüksek performans ürünleri ve kalite üzerine yatırım yapmaya devam edeceğiz.

Türkiye’de ürettiğimiz ürünlerin yaklaşık yüzde 60’ını ihraç ediyoruz. Ancak, şu anda ek bir kapasite artırımı yapmayı planlamıyoruz.

* Türkiye’de otomotiv pazarının çok hızlı büyümesi sizin planlarınızı nasıl etkiliyor?
Türkiye’de otomobil pazarının çok hızlı büyümesi muhtemelen bizim oradaki iç satışlarımızı artıracaktır. Bu da Türkiye’den yaptığımız ihracatı düşürmemize neden olacak.

* Hangi ülkelere yeni yatırım yapmayı planlıyorsunuz? Hedefinizde hangi ülkeler var?
Yakın zamanda Çin ve Romanya’da yeni yatırım yaptık. Romanya’da Avrupa pazarı için yüksek performans grubu lastikler üreteceğiz. Çin’de ise hem Çin hem de Hindistan pazarı için traktör lastikleri üretmeye başladık.

 Asya da yeni yatırım yapmak için bütün fırsatları inceliyoruz. Hindistan’da da yeni bir yatırım yapmayı düşünüyoruz. Çünkü, çok önemli bir pazar ve bizim orada yatırımımız yok.

* Pirelli’yi liderlik, şirket yönetimi ve insan kaynağı açısından değerlendirir misiniz?
Pirelli’yi diğer şirketlerden farklı kılan yönetim stratejisi, özelliği ne?
Pirelli’nin en belirgin özelliği, etik değerlere verdiği önemdir. Pirelli’nin kuruluşundan beri otorite ile insanlar arasında iyi bir iletişim kurulması üzerine kurulu bir yapı var. İtalya’da da bu yönümüzle lider şirketlerden biriyiz. İnsanlardan kendi sorumlulukları dâhilinde en iyiyi yapmalarını istiyoruz. Farklı kademelerde çalışan insanlara sorumluluk verip, onların karar almasını sağlıyoruz.

Bu bütün ülkelerdeki operasyonlarımız için geçerli ve ülkelerin şartlarına, kültürlerine göre de esneklikler yapıyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde uluslararası kimliğimize zarar vermeyen farklı yapılar oluşturabiliyoruz.

Şirket yapılarının ve kültürlerinin finansal sonuçları da etkilediğini düşünüyorum. İç iletişimimizin güçlü olmasının, bize çok ciddi bir artı değer kazandırdığına inanıyorum.

* Pirelli Çalışmak İçin İdeal Bir Şirket mi?
Özellikle kariyer yapmak isteyen genç insanlar için çok ideal bir şirketiz. Pirelli’nin faaliyet gösterdiği bütün ülkelerde çalışabiliyorlar. Bu da onlar için iyi bir fırsat ve çok hızlı deneyim edinmelerine yardımcı oluyor. Çalışanlarımızın farklı ülkelerdeki operasyonlarımızda sorumluluk almalarını destekliyoruz. Bunun onların gelişimine katkı sağladığına inanıyoruz. Böylece daha global düşünüp, farklı iş yapma şekillerine ve kültürlere alışık oluyorlar. Bütün bunlarda çok kısa sürede yönetici olmalarına olanak sağlıyor.

Biz özellikle dışarıda çalışmak isteyen genç insanları bünyemize almak istiyoruz. Bu özellik onların hayattaki duruşunu da ortaya koyuyor, geleceğe baktıklarını gösteriyor. Şu anda da yüzlerce çalışanımız farklı ülkelerdeki operasyonlarımızda sorumluluk alıp, kendi ülkelerinin dışında varlık gösteriyorlar.

“Türkiye’deki Pozisyonumuzu Koruyamaya Biliriz”

Stratejik Bir Konumu Var
Türkiye çok stratejik bir ülke. Asya ve Avrupa arasında olması, Ortadoğu, Rusya ve Türkî Cumhuriyetlere yakınlığı dolayısıyla vazgeçilmez. Lojistik olarak mükemmel bir konumu var. Bunların dışında bizim en büyük fabrika için Türkiye’yi seçmemizde o dönemki şartlar etkili oldu.

Maliyetler Avrupa’nın Altındaydı
Yatırım yaptığımız dönemde, Türkiye’de üretim maliyetleri Avrupa’nın çok altındaydı. Şu anda ise Türkiye’ye rakip olabilecek yeni ülkeler, bölgeler var. Romanya ve başka Doğu Avrupa ülkeleri bu konuda çok ciddi avantajlar sağlıyorlar.

Yarın Ne Olur Bilmiyorum
 Bugün bizim en büyük fabrikamız Türkiye’de ama yarını bilmiyorum. Bu pozisyonu koruyamayabiliriz. Türkiye’nin kendine özgü dinamikleri var. Türkiye operasyonumuz benim için her zaman artı bir değer taşıyor. Böyle düşünmenin en önemli nedeni, oradaki insan kaynağına çok güveniyor olmam.

Negatif Unsurlar Var
 Ancak bunun yanı sıra bir takım negatif unsurlar da var.
Türkiye’de lastik sektöründeki işçilik maliyetleri bazı ilginç nedenlerden dolayı bütün çalışma kategorilerinden çok daha yüksek.

Kimse Yatırım Yapmak İstemiyor
Otomotiv ve ilaç sektöründen daha yüksek işçilik maliyetlerimiz var. Bu anlaşılabilir bir durum değil. Dolayısıyla artık kimse Türkiye’de yatırım yapmak istemiyor. Biz bunu yüksek kalite ile dengeliyoruz. Yani biz Türkiye’de kaliteye yatırım yaparak bu maliyetlerin altından kalkıyoruz.

“Çin Ucuz Ama Romanya Kadar Çekici Değil”

* Romanya, Türkiye ve Çin’i kıyasladığınızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Bu ülkelerin avantaj ve dezavantajları neler?
Çin’de üretim maliyetleri çok düşük. Çin’in ardından da Romanya geliyor. Türkiye’nin ise Çin ve Romanya’ya göre, maliyetleri çok daha yüksek. Çin en düşük maliyetlere sahip olsa da lojistik olarak çok zor bir konumda yer alıyor. Çin’de ürettiğiniz ürünleri Avrupa’ya transfer etmeye kalktığınızda, Çin ile Romanya’nın maliyetleri eşitleniyor. Çin en ucuz ama transport ücretlerini de eklediğinizde Romanya kadar çekici değil. Romanya diğer ülkelere göre üretimi çekme konusunda çok daha iddialı görünüyor.

Pazara göre karar verdiğinizde de Çin çok çekici bir ülke. Çok hızlı büyüyor ve biz de bu nedenle oradayız. Çin büyürken orada olup, pazardan pay almak istiyoruz. Romaya’da hem maliyetler düşük hem de çok daha rahat ihracat yapıyoruz. Türkiye ise konum itibariyle hala çekici bir ülke, pozitif düşüncelerimiz sürüyor.

“Mini Fabrika İle Üretim Aşamasını 14’den 3’e İndirdik”

* Sektörde hangi yeni teknolojiler ön plana çıkıyor? Trend nereye kayıyor?
Biz Pirelli olarak yakın zamanda yeni bir teknoloji ile üretim yapmaya başladık. İnsan gücü kullanmadan tamamıyla robotlarla üretim yapıyoruz. Bu sektördeki en büyük yeniliklerden biri. MIRS yani Modüler Entegre Robotize Sistem, pazarın durumuna göre monte edilebilen “mini-fabrika” kavramına dayanıyor. 350 metrekare gibi küçük bir alanda kurulabilen bu mini fabrikalarda üretimi tamamıyla robotlarla yapıyoruz.

MIRS yerel pazar taleplerine göre, modüler olarak değiştirilebilen ve herhangi bir ölçüde tek bir lastik üretmek için bile kurulabilecek bir fabrika. Bu mini fabrika ile ürünün kalitesini istediğimiz kadar yükseltip taleplere kusursuz cevap verebiliyoruz.

* Peki, klasik üretime göre MIRS üretim aşamalarında ne gibi avantajlar sağlıyor?
Klasik üretime kıyasla, MIRS sayesinde üretim aşamalarını 14’den 3’e indirebiliyoruz. MIRS robotları 3 dakikada bir lastik üretebiliyor. Böylece geleneksel süreçteki ortalama 6 günlük üretim MIRS’de 72 dakikada tamamlanıyor. Bu sistemle araç üreticilerine en iyi hizmeti verebilmeyi hedefliyoruz. Çünkü artık yeni model araçların geliştirme sürecinde araç üreticilerine en iyi çözümü üretebilmek için çok daha yakın çalışılıyor. MIRS sayesinde onların ihtiyaçları doğrultusunda lastik üretme esnekliğine sahip oluyoruz.

Fadime Çoban Bazzal
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz