Ziya
Akkurt, Türkiye'nin önde gelen bankacılarından... 6 Ocak 2012'deki
istifasına kadar Akbank'ın genel müdürlüğünü yürütüyordu. Beklenmedik
bir şekilde 16 yıllık bankasından istifa edince, gözler kendisine
çevrildi. Çeşitli yorumlar yapıldı, gideceği banka ya da şirketlerle
ilgili söylentiler çıktı. Ayrılmasından sonra ilk defa Capital'e konuşan
Akkurt'un anlattıkları ve planları, konuşulanlardan çok farklı. Birkaç
ay dinlendikten sonra kendisine gelen teklifleri değerlendireceğini,
yine çok çalışmaya hazır olduğunu, ancak "iş ve özel yaşam dengesine" bu
kez daha fazla önem vereceğini söylüyor. Ortadoğu Teknik
Üniversitesi'nden 1983 döneminde mezun olan Ziya Akkurt'un hedefinde hep
bankacı olmak vardı. Okul sonrasını izleyen günlerde de bankacılığa
olan ilgisini hiç kaybetmedi. İlk başvurduğu bankalardan biri de
Akbank'tı. Ancak o günlerde tesadüfen Interbank'ın ilanı dikkatini
çekti. Akbank eğitimi iş başında, Interbank ise işe başlamadan önce
veriyordu. "O tarihte Akbank daha fazla para vermesine rağmen eğitimi
tercih ettim" diyerek kariyerini çizmeye başladı. Kasım 1983'teki
sınavdan 1 ay sonra Inter-bank'ta işe başladı. "Yönetici adaylığı
eğitimi" oldukça yoğun ve ilginç geçiyordu. Üniversitede pazarlama
eğitimi almıştı. Interbank'ta hem pazarlama hem de operasyonel konularla
ilgili bilgiler de veriliyordu. Bankacılığa giriş yaptığı Interbank'ı,
1989 yılında BNP AK Dresdner'e geçişi izledi. Burada 1991'e kadar
çalıştı ve sonra 2 yıllık Osmanlı Bankası deneyimi geldi. 2 yıllık
dönemde Paribas adına Türkiye'de, Osmanlı Bankası adına da yurtdışı
işlerini yürüttü. Osmanlı Bankası'nı Paris'te temsil eden ilk yönetici
unvanını kazandı. Buradaki başarılı performansı, Ziya Akkurt'u Akbank'a
taşıdı. 6 Ocak 2012 akşamı genel müdürlükten istifa ettiğinde, arkasında
16 yıllık Akbank deneyimi bırakmıştı. Önemli bir bankanın genel
müdürünün istifası doğal olarak iş dünyasında büyük yankı uyandırdı,
çeşitli spekülasyonlara neden oldu. O günden sonra konuşmayan Ziya
Akkurt, sessizliğini Capital'e bozdu, ayrılma sürecini ve gelecek
planlarını anlattı:
Capital: Akbank'tan ayrılmanız iş dünyası için sürpriz oldu. Gerçekten ani mi oldu, yoksa bize mi ani göründü? Neden ayrıldınız?
- Sonu belki biraz ani olmuş gibi olabilir, ama çok ani bir karar
değildi. Sonuçta Akbank, 16 yıl emek verdiğim bir yer. Son 2,5 yıl da o
kurumun genel müdürlüğünü yaptım. Bazen iş hayatında değişiklikler
yapmak gerekiyor. Ben de bu çerçevede böyle bir karar aldım. Çünkü daha
farklı bir kulvara girmek gerekiyordu. Genel müdür olarak görev yaptığım
2,5 yıllık sürede altyapıyla ilgili oldukça ciddi konuları çözdük.
Bayağı ciddi yatırımlar yaptık. Bundan sonra Akbank, bence yoluna çok
sağlam bir şekilde devam edecek bir hale geldi. Bütün bunları da
tamamlayınca da gönül rahatlığı içinde ayrılma kararını uygulamaya
koydum. Çok sorunsuz bir şekilde de ayrıldık. Bu tip bir pozisyondan çok
kısa sürede ayrılamazsınız. Benim de bir profesyonel olarak
sorumluluklarım vardı, onları yerine getirdim. Yapılması gereken bazı
işler vardı, onları tamamladım. Bir de yılın sonunu beklemek
gerekiyordu. Ondan sonra da kararımı yönetime açıkladım.~ "Temel ilkelerim" 1- Her zaman doğru olan neyse onu yapmaya çalıştım. Mümkün olduğu kadar doğruları yapmaya çalıştım. 2- Çalışanlara karşı her zaman şeffaf ve adil olmaya çalıştım.
Adalet, bence insanların her zaman aradıkları ve istedikleri bir şeydi.
Genel müdürlük dönemimde Akbank'ı iyi bir noktaya getiren özelliklerden
birisi de bu oldu. Çalışma hayatım boyunca da buna hep dikkat ettim. 3- Birilerine şirin görüneceğim diye ilkelerimden ya da yapılması
gerekenlerden taviz vermedim. Tabii ki o ilkelerin de müessesinin
rotası ve çıkarıyla da uyum içerisinde olması gereklidir. 4- Bu dönemde "anlamsız inatlar" yapmadım, yapmamak lazım. Uyum içerisinde olmak gerekiyor. 5- Asla hiçbir şeye, "Bu yapılmaz" diye bakmadım, hep pozitif
yönünü öne çıkardım. "Bunu nasıl yapabiliriz" açısından konuya
yaklaştım. En olmayacak konuları bile bu yaklaşımla başardık. 6- Unvanları ne olursa olsun karşımdaki insanlardan çekinmedim,
korkmadım. Çünkü sonuçta ben de insanım, onlar da insan. Karşımdakilere
de hep insan olarak baktım. 7- Beraber çalıştığım arkadaşlarımın şahsiyetlerine ve fikirlerine her zaman değer verdim.
Capital: Peki basında, ayrılırken grupta farklı görevler talep
ettiğiniz şeklinde haberler yer aldı. Buna bir açıklık getirmek ister
misiniz?
- Orada galiba yanlış bir anlaşılma var. Akbank'ın genel müdürlüğünden
yarıldıktan sonra Sabancı Grubu'nda bana uygun, belli bir büyüklükte
uygun görev yoktu. Ben ayrılma düşüncemi açıkladığımda, Suzan Hanım
yönetim kurulu başkanı olarak pek ayrılmamı istemedi. Bu da çok
doğaldır. Suzan Hanım'ın bu yaklaşımı nedeniyle ben de "Şimdi ayrılayım,
daha sonra başka şeylere bakarız" demiştim. Galiba Suzan Hanım'ın bu
mealde olan açıklamaları basında biraz yanlış anlaşıldı. Sanki ben
grupta kalmayı talep etmişim gibi yorumlandı. Ama yazının detayına
baktığınızda öyle bir durum yok. Sonuçta o biraz gazeteci arkadaşımızın
kendi yorumu ya da yanlış anlaması olmuş. Öyle bir talebim olmadı.
Capital: Önemli bir bankanın genel müdürlüğünden ayrıldınız. Hemen sonrasında teklifler almış-sınızdır. İlk teklif ne zaman geldi?
- Ben bankadan 6 Ocak Cuma günü ayrıldım, 9 Ocak Pazartesi akşam üzeri ilk teklif elimdeydi.
Capital: İlk teklif neydi, paylaşmanız mümkün mü?
- Bu biraz yönetici ortak olarak bir girişim fikrinin geliştirilmesi
işiydi. Genel müdürlük teklifi değildi. Bir anlamda girişimci olmaya
yönelik bir teklifti. Ben de son derece olumlu karşıladım. Şu anda başka
teklifler de var. Hepsini değerlendiriyorum.
Capital: Anladığımız kadarıyla epey teklif gelmiş. Bunlar ağırlıklı olarak genel müdürlük mü?
- Akbank gibi büyük bir kurumun genel müdürlüğünü yaptıktan sonra her
ölçekte şirketten genel müdürlük teklifi kolay kolay gelmez. Şu anda
daha ziyade yönetim kurulu üyeliği ya da yönetici ortak şeklindeki
teklifler öne çıkıyor. "Hayatıma yeni bir boyut kazandırmaya başlıyorum"
GÜNLERİ NASIL GEÇİYOR?
İki kızım var, büyük olan 7,5 yaşında. O fark etti, şöyle dedi: "Baba
sen ayrıldın, güya bankada çalışmıyorsun ama sürekli yemeğe, toplantıya
gidiyorsun hala. Bunlar da nereden çıktı?" Bir başka gün de "Benim tek
bir isteğim var, ailemizin hep böyle bir arada olması. Gerekirse baba
sen hiç çalışma, ben reçel yapar satarım, evimizin geçimini sağlarım"
diyecek kadar duygusal bir konuşma yaptı. 2,5 yaşındaki kızım ise bir
şeylerin farklı olduğunun farkında ama ne olduğunu anlayabilmiş değil.~ NE YAPMAK İSTİYOR?
Tatil yapmayı hayal ediyorum. Son yıllarda doğru düzgün tatil yapamadım.
Tatil yaparken bile düzeltmem ya da müdahale etmem gereken konular
oldu. Ağız tadıyla rahat bir tatil yapmayı hedefliyorum. Mümkünse
çocuklarla birlikte olmasını arzu ediyorum. İÇİNDE KALAN NE VAR?
Kıyıya inip Boğaz'daki kafelerde oturup çay içip simit yemek gibi. Benim
dostlarımla ve arkadaşlarımla dostluklarım gerçektir. Onları maalesef
ihmal ediyordum. Görüşemiyordum, onlarla görüşmeyi arzu ediyorum. Tekrar
tazelenmeye başladık onlarla. Onlar o kadar değerli ve derin dostluklar
ki sanki bir gün önce görüşmemişiz gibi. Hayata yeniden yeni bir boyut
kazandırmaya başlıyorum.
Capital: Peki meşhur bir Bank Audi teklifi var. Bank Audi'ye
geçmek için ayrıldığınız yolunda haberler çıktı. Bu konudaki gerçekler
nedir?
- Bu yöndeki haberler, aslında duyum olarak basında yer aldı. Haberlerin
hemen ardından benim ayrılmam gündeme geldi. Bunlar, çok yakın aralarla
olunca herkes benim Bank Audi'ye gittiğimi zannetti. Öncelikle şunu
söylemek lazım; Akbank'ın genel müdürlüğündeyken, böyle güzide bir
kuruluşun genel müdürlüğünü yaparken başka bir yerle anlaşıp başka bir
yere gitmek olmaz. Açıkçası böyle bir davranışı pek etik bulmuyorum.
Bank Audi ile temasım dahi olmadı. Ama maalesef piyasa böyle bir şeyi
bana uygun gördü. Bu nedenle çok komik şeyler de yaşadım. Bana bile
inanmayanlara, "Sen doğru söylemiyorsun" diyenlere bile rastladım. Hatta
bazı Ortadoğu ülkelerindeki tanınmış kişiler vasıtasıyla bunu
duyduklarını, onlarla temasım olduğunu söyleyenleri bile gördüm.
Gerçekten böyle bir şey yok. Bir keresinde de bir espri yaptım, o bile
ciddiye alındı. Arayan bir arkadaş, "Bank Audi'ye geçiyormuşsun"
deyince, bende de "Ne Audi ne BMW, Mercedes" dedim. Aradan iki gün
geçti, beni arayanlar, "Mercedes'e gidiyormuşsun" dediler.
Capital: Teklifler aldığınız söylediniz. Bundan sonrası için bir yol haritası oluştu mu?
- Akbank'ta olduğum dönemde kendimi işe çok fazla kaptırmıştım. Resmen
hayatı ıskaladığımı hissediyor ama yine de çalışmaya devam ediyordum.
Bana göre doğru bir şey değildi. Ancak Akbank'ta böyle bir ortam vardı
ve işimi hobi olarak gören biri olarak çok çalıştım. Fakat belirli bir
süreyi de doldurduktan sonra başka şeyler istiyor ve arıyorsunuz. Biraz
da bu yüzden ayrılma kararı aldım. Şimdi yeni hayatımda biraz bu dengeyi
kurmaya çalışacağım. Tabii ki yine çok çalışırım, yine içinde
bulunduğum kuruma bir şeyler katmak isterim. Özellikle büyütmeye,
genişletmeye, uluslararası arenaya yaymaya yönelik işler benim için çok
cazip ama bunu yaparken özel hayatımla mutlaka denge kurmaya
çalışacağım. Bu benim için büyük bir eksiklik ve ders oldu. Buna
özellikle çok dikkat edeceğim bundan sonraki dönemde. "Akbank'tan ayrılmayı hiç düşünmedim"
Gitmeyi pek düşündüğüm olmadı; çünkü ben Akbank'ta mutlu çalıştım. Önüme
hep olanaklar serildi. O olanakları iyi kullandığınız müddetçe o kurum
size bir şeyler her zaman verir. Bana da verdiler. Hiçbir zaman "Ben bir
gün bu bankanın genel müdürü olacağım" diye bir isteğim hayalim olmadı.
Ben sadece yapılması gerekenleri en iyi şekilde yapmaya çalıştım.
Hakkım olmayan hiçbir şeyi de istemedim, peşinden de koşmadım. Zamanı
gelince de belirli unvanlar, pozisyonlar zaten kendiliğinden bana
sunuldu. Akbank'ı bazı başka müesseselerden ayıran en önemli
farklılıklardan biri, çalışmalarınızın ya da performansınızın, siz kendi
reklamınızı yapmasanız da Akbank'ın tepesinden her zaman görülmesidir.
Belki de benim uzun süre bu kurumda kalmamın en büyük sebebi, bu
olmuştur. Çalışırsanız hakkınızı alırsınız.~
Capital: Yeni dönemde seçtiğiniz iş, bankacılık olabilir mi?
- Sonuçta her şeye rağmen profesyonel düşünen bir insan olduğuma
inanıyorum. Bankacılık da olabilir, sanayi de olabilir, reel sektör de
olabilir. Her alanda Türkiye'de yapabileceğim çok şey olduğuna
inanıyorum. Bütün gelen teklifleri, olanakları bu yönde
değerlendiriyorum.
Capital: Peki Akbank gibi büyük bir kurumun genel müdürlüğünden
biraz da sürpriz bir şekilde ayrıldıktan sonra sizi arayan, soranlar
oldu mu?
- Tabii ki çok arayan soran oldu. Ancak, arayıp sorması gerektiği halde
arayıp sormayanlar da oldu... Bunu da çok doğal buluyorum. İnsan
hayatında bunları beklemek lazım. Ben bunu insanların bazı
yaklaşımlarından, vücut dillerinden, yaptıklarından, söylemlerinden
anlayabiliyorum. O nedenle şaşırtıcı olmadı. Bu arada sürpriz yapıp
arayanları da unutmamam lazım. Çok önemli bir şirketin yönetim kurulu
başkanından, "Ziya Bey sizi tanımaktan onur duydum" diyecek kadar
gönülden, samimi davranışlar da gördüm.
Capital: Kendinize yeni bir başlangıç için süre koydunuz mu?
- Tamamıyla bana bağlı. Ama büyük bir ihtimalle 3-4 aylık dönemde
başlarım. Zaten 1-2 ay dinlenmek ve elimdeki olanakları değerlendirmekle
geçecek. Tabii bu arada bazı şeyleri oluşturmak da lazım... Hayatımda
yeni bir dönem başlayacak. O açıdan karar versem de bunları uygulamaya
geçirmek nereden bakılırsa mayıs ya da haziran ayını bulur.
Capital: Bankada Erol Sabancı ve Suzan Hanım gibi aileden isimlerle
çalıştınız. Bu iki iş insanıyla çalışmak nasıldı? Dengeyi kurmak zor
muydu?
- Çalıştığım dönemde bu dengeyi iyi kurduğuma inanıyorum. Suzan Hanım
ile son 2,5 yıl çok yakın çalıştım. Ama Erol Bey ile bankaya girdiğim
1996 yılından beri birçok konuda yakın çalıştım. Birbirimizi çok iyi
anlayacak seviyedeydik. Erol Sabancı'dan neler öğrendim?
DİSİPLİN İLK SIRADA
Erol Bey'den öğrendiklerim saymakla bitmez ama en önemlisi, iş disiplini
ve işin özüne inmek konusunda Erol Bey'den çok şey öğrendim. Bunlar da
zaten bir yöneticiyi başarıya götüren faktörlerdir. Ben, disiplinli
olduğuma inanırdım. Ancak, Erol Bey'i tanıdıktan sonra yeteri kadar
disiplinli olmadığıma karar verdim. Ondan bu konuda bayağı şey öğrendim. USTA ÇIRAK İLİŞKİSİ
Artık kendisi zamanla bana güvenerek mi verdi, yoksa ben mi doğal olarak
aldım bilmiyorum ama çok yakın çalışmanın getirdiği doğal bir öğrenme
süreci sonucunda da usta çırak ilişkisi oldu. Kendisiyle her görüşmeden
sonra bir ders alıp çıktığımı söyleyebilirim. Bitmeyen bir öğrenme
süreci... "İŞİN SAHİBİ GİBİ DAVRAN"
Hep şunu söylerdi ve çok doğru bir şeydi: "İşin sahibiymiş gibi
davranın." Bu söz, benim için çok kritik bir konudur. Buradan şunu
çıkarıyorum: Herkesin işine sahip çıkması, benimsemesi ve kendi işiymiş
gibi profesyonelce yönetmesi gerekiyor. Böyle bir çalışma disiplini
yakaladığınızda, üst yönetimin üstündeki yük daha da azalıyor. Çünkü,
aşağıda bu işi en az kendileri kadar düşünmeye ve yapmaya çalışan
birilerinin olduğu düşünülüyor. Bence bir müesseseyi de başarıya götüren
nokta budur. Çalışanlar işi ne kadar benimseyip kendi işleri gibi
götürürse o müessese o kadar başarılı olur. Ama kenarından tutup adam
sendecilik yaparlarsa o müessese öyle ya da böyle belirli sıkıntılara
girer.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?