Risk Savaşçıları Yeni Risk Hesapları!

Tamer Saka, Ahmet Ashaboğlu, Alper Uğural, Ferhan Güzey ve Erol Ulukutlu… Bu isimlerin ortak özelliği, Türkiye’nin en büyük 5 holdinginin risk stratejisini yönetmeleri.  2009’un zor bir yıl ol...

1.03.2009 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Tamer Saka, Ahmet Ashaboğlu, Alper Uğural, Ferhan Güzey ve Erol Ulukutlu… Bu isimlerin ortak özelliği, Türkiye’nin en büyük 5 holdinginin risk stratejisini yönetmeleri.  2009’un zor bir yıl olacağında hem fikirler. Önümüzdeki dönemde finansal riskleri yönetmeye ağırlık verecekler. Geçen yıl olduğu gibi 2009’da da en çok kur, nakit akışı ve faiz konusunda oluşacak riskleri aşmak için çalışacaklar. Gündelik kriz yönetiminin yanı sıra yapısal değişikliklerle riskleri minimize edecekler. İşte 5 holdingin riske bakışı ve stratejisi…

“Risk Yönetimine 5 Yıl Harcadık”
Dr. Tamer Saka, Sabancı Holding’in risk yönetim direktörü. Holdingin, son 5 yıldır uyguladığı risk yönetim sisteminin mimarı. 17 kişilik bir ekiple çalışan Saka, holdingi, bu riskli döneme nasıl hazırladıklarını şöyle anlatıyor:

“Sabancı Holding olarak 70 temel risk tanımladık. Bunları finansal, operasyonel, stratejik ve dış çevreler riski olmak üzere 4 ana grup altında topladık. Her bir risk ve her şirket için farklı çözümler geliştirdik. Fabrikalarımızdaki üretimin kesintiye uğraması bizim için en büyük risklerden biri. Bu konuyla ilgili Avrupa ve ABD’li çok ünlü şirketlerden danışmanlık alıyoruz. Son 5 yılımızı risk yönetimine harcamamış olsaydık, belki bugün 1 milyar dolar kaybetmiş olacaktık. Sigortalanabilir risklerde ise son 4 yılda, 50 milyon dolar tasarruf sağladık. Son 1 yıldır ise ağırlıklı olarak finansal risklerin üzerinde duruyoruz.

“Şirketlerimiz Check-Up’tan Geçti”
Tam 1,5 yıl öncesinden küresel krizin geleceğini öngördük. Buna göre tüm hazırlıklarımızı yaptık. 2008 yılının başından mayıs ayına kadar tüm şirketlerimizi 70 ana risk çerçevesinde check-up’tan geçirdik. Buna göre aksiyon planlarımızı hazırladık. Şirketlerimiz, bunları yıllık planlarına koydu. 2008’in ilk ayında, kriz senaryolarına göre aksiyon planımızı yaptığımız için şirketlerimizde küresel krizden dolayı panik havası yok. Yöneticilerimiz, daha önce hazırladığımız kriz senaryolarına göre ne yapacaklarını biliyor. Öte yandan şirketlerimizde risklerin çok detaylı analizleri bulunuyor. Yöneticilerimiz, risklerin ne olduğunu, nasıl ölçülmesi gerektiğini biliyor. Sadece kriz zamanında, kriz reçetelerinin raftan indirip ne yapılması gerektiğine bakılması gerekiyor. Örneğin tüm şirketlerimizde, 1 dolar 2 milyon TL olursa ne yapılacağının cevabı hazır. Dolayısıyla risk yönetimi, genel müdürlerimizin panik olmasını önlüyor.

Yeni Dönemin 6 Büyük Riski
hedŞu anda herkes için riskli bir dönemdeyiz. Bana göre bu dönemde, en büyük 6 risk finansal ortam, büyüme, enflasyon artışı, kârlılıkların düşmesi, kredilerin daralması, TL’nin değer kaybetmesi olacak. Sabancı Holding olarak biz de bu çok riskli dönemde herkes gibi tasarruf ve yatırımlar konusunda daha dikkatli davranıyoruz. Sinerjilerimizi daha etkin kullanmaya çalışıyoruz. Ancak kriz dönemleri, bizim gibi güçlü şirketler için birer fırsat zamanı. Satın alma fırsatlarını da yakından takip ediyoruz. Hep Türk yöneticileri ‘kriz yönetimini iyi yapar’ diye övünülür. Bu güzel bir şey, ama tek başına bir övünme kaynağı değil. İyi yöneticilerin, iyi risk yönetimi yapmaları lazım. Kriz olmadan tedbirlerin alınması gerekiyor. Bütçelerin risk odaklı hazırlanması şart.”

Koç Dalgayı Nasıl Minimize Etti?
Koç Topluluğu’nda ayrı bir risk bölümü yok. Ancak grup şirketlerinin risk limitlerini, holding merkezindeki finansman grup başkanı Ahmet Ashaboğlu izliyor. Ashaboğlu, en büyük riskin, riskin farkında olmamak olduğunu söylüyor ve topluluğun krizde riski nasıl yönettiğini şöyle aktarıyor:

“Koç Holding olarak son 5 yılda hızlı bir yeniden yapılanma sürecinden geçtik. Riskleri finansal, operasyonel ve hukuki olmak üzere 3 başlıkta takip ediyoruz. Uyguladığımız bu sistemin faydaları, özellikle yaşadığımız bu konjonktürde çok net görüldü. Örneğin Koç Holding olarak böyle bir krize, güçlü bir net nakit ve açık döviz pozisyonu taşımadan girdik. Bunun için de faiz ve kur dalgalanmalarının olumsuz etkilerini asgari düzeye indirmeyi başardık. Doğal ya da sonradan yaptırmış olduğumuz hedging ve sigorta mekanizmalarıyla yine kur dalgalanmaların etkisini minimize etmeye odaklandık. Ancak bugün yaşadığımız kriz, daha önce küresel bazda benzeri yaşanmamış ve pek çok belirsizliği bir arada getiren bir olay. Hepimizi potansiyel risklerin belirlenip yönetilebilmesi açısından daha da zor günler bekliyor.

“Dengeli Bir Pozisyon Aldık”
Tedbirli olmak ve riski fırsata çevirebilmek için değişen piyasa koşullarını yakından takip etmek gerekiyor. Nakit ve kur riski kadar portföyünüzdeki şirketlerin dengeli dağılımı da önemli. Portföyümüzde yaptığımız yeniden yapılandırma, odaklandığımız sektörlerde karşı karşıya olduğumuz farklı risklere karşı daha dengeli bir pozisyon almamızı sağladı. Eskiden ağırlıklı olarak tüketim ürünlerine odaklı bir portföyümüz vardı. Bu da bizi Türkiye ekonomisindeki olası küçülmelere karşı zayıf bir duruma düşürüyordu. Bir yandan enerji grubunun payını yükselterek bir yandan da hizmetler ve sanayi grupları arasında daha iyi bir denge kurarak her türlü konjonktürde sağlıklı olabilecek optimal bir portföy yapısına kavuştuk. Ayrıca toplam ihracatımızı artırdık ve ihraç pazarlarımızı çeşitlendirerek coğrafi riski de minimize etmeye yöneldik.

“Satıştaki Etkinliğimiz Avantaj Sağladı”
Şirket satışlarımızda göstermiş olduğumuz etkinlik sayesinde kriz öncesi nakit ve döviz pozisyonumuzu kendimiz için avantajlı hale getirdik. Şirketlerimiz bazında gerekli yatırımları hızla hayata geçirerek entegrasyon sürecini asgari düzeyde tuttuk. Borçlanmalarımızda ve satın almalarımızda ölçek ekonomisinden yararlandık. Son dönemlerde, nakit pozisyonumuzu likit enstrümanlarda değerlendirerek gerekli zamanda kullanıma hazır olmasını ve faizlerdeki dalgalanmadan azami düzeyde yararlanabilmeyi sağladık. Örneğin Yapı Kredi Bankası’nda, krizden önce imzalamış olduğumuz sendikasyon kredisinde, borçlanma tutarımızı yükseltmiş olmamız bize borçlanma maliyetlerinin çok daha yükseldiği son çeyreğe denk gelen ödememizi erteleme şansı sundu. Tofaş’ta, geçen 2 yıl boyunca kapasiteyi artırmaya yönelik yatırımlarımız için yaptığımız borçlanma karşılığında, alıcı firmalarla “al ya da önle” anlaşması imzalamış olmamız, bize, ihracat pazarlarında daralmaya karşı doğal bir sigorta sağladı.”

“Düşük Risk Düzeyindeyiz”
Eczacıbaşı Topluluğu’nda risk yönetimi, topluluk ve kuruluş üst yönetimlerinin koordinasyonu altında değişik birimler tarafından yürütülüyor. Finansal riskler konusundaki en yetkili isim ise Eczacıbaşı Holding Finansman Direktörü Erol Ulukutlu. Risk analizlerini her ay revize ettiklerini söyleyen Ulukutlu’nun değerlendirmesi şöyle:

“Hem topluluk içinde hem şirketlerde net borçluluk ve likidite düzeyiyle döviz pozisyon dengesizliklerini yakından izliyoruz. Zaman zaman bazı şirketlerimizde, ticari fırsatların gereği olarak görece yüksek risk düzeylerine çıkılmasına izin versek bile topluluk olarak net borçluluk, likidite ve döviz pozisyon açığı olarak çok düşük bir risk düzeyinde kalıyoruz. Bu durum, ekonominin normal zamanlarında bizim için hafif bir fırsat maliyeti yaratsa bile sürpriz bir şekilde gelen ekonomik şok dönemlerinde sıkıntısız bir şekilde yolumuza devam etmemizi sağlıyor. Eczacıbaşı Topluluğu olarak bu son krize karşın ilk tedbir paketini, 2008 başında devreye sokmuştuk. Bu pakette amacımız, ekonomik ortamın zorlaşması ihtimaline karşılık giderleri, işletme sermayesi kullanımını, döviz açık pozisyonlarını kontrol altına almak ve likiditeyi artırmayı, alacak risklerini azaltmayı hedefleyen ön tedbirleri devreye sokmaktı.

“Gelir Yaratma Zorlaşacak”
Krizin birden bire derinleştiği eylül ayından itibaren benzer amaçlı önlemleri daha hızlı bir şekilde devreye soktuk. Bunun dışında finansal risklerle ilgili ölçümlerimizi her ay revize ediyoruz. Elbette ki hızla değişen ekonomik ortam nedeniyle kuruluşlarımızın stratejik risklerinde önemli değişimler oluyor. Bu riskler, stratejik planlamanın da desteğiyle ilgili kuruluş ve topluluk yöneticileri tarafından sürekli yeniden değerlendiriliyor ve gereken politika değişiklikleri yapılıyor. Önümüzdeki dönem, yeni finansman bulma imkanları daralacak ve finansman maliyetleri ciddi bir şekilde yükselecek. Ayrıca yaşanacak muhtemel durgunluk nedeniyle satış ve gelir yaratma olanaklarının da zorlaştığı bir dönem olacak. Bu ortamda, gerçekleşmiş satışlara ilişkin alacak riskleri de yükselecek. Daha önce de belirttiğim gibi bu tür ortamlarda kaçınılmaz olarak uygulanması gereken ilk tedbirler giderleri, stokları ve alacakları hızla düşürmek olacak.

“Stok Riski Alınmamalı”
Bu dönemlerde üretim planlamasını çok dikkatli yapmak, stok riski almamak gerekiyor. Bir şirketi, en çok yıpratacak konu likidite sorunları olacağı için nakit akışının planlanmasının çok hassas ve normal zamanlardan daha ihtiyatlı sapma marjları öngörerek yapılması lazım. Ancak bu krizin, yaşadığımız önceki krizlerden bazı farklılıkları var. Krizin küresel kaynaklı olması nedeniyle dış pazarlarda da önemli bir durgunluk var ve bu sefer içerdeki talep kaybını ihracatla hızla kapamak mümkün olamayabilir. Uluslararası finans sistemi kilitlenmiş olduğu için geçmişte olduğu gibi bir eşik noktasından sonra yurtdışı kaynakların hızla akmaya başlayacağı bir noktaya kolay kolay gelemeyebiliriz. Sonuçta ilk darbe, daha hafif olsa bile bu kriz daha uzun sürecekmiş gibi gözüküyor. Dolayısıyla bu krizde gündelik kriz yönetimi kadar yapısal önlemlere de önem vermek gerekiyor.

“Finansal Risk Öncelikli Konumuz”
Ferhan Güzey, Borusan Holding’in kurumsal risk yönetimi ve sigorta müdürü. Pek çok şirket tarafından örnek alınan Borusan’ın risk komitesinin mimarı. Risk yönetimine ilk kez sigortalanabilir risklerde sağladıkları iyileştirmelerle başladıklarını söyleyen Güzey,  “Tasarrufların total portföye etkisi yaklaşık dolar bazında yıllık yüzde 8 oldu” diyor ve devam ediyor:

“Geleneksel ‘olsa olsa’ yöntemini kullanmayıp risk odaklı bir yönetim anlayışı benimsedik. Mali tablolarımızı yabancı para cinsinden düzenlediğimiz için bizde finansal risklerin yönetimi öncelikli konu. Grup şirketleri için ayrı ayrı ve bütün grup için konsolide olarak haftalık dönemlerde hazırlanan bilanço dengeleri üzerinden riske maruz değer analizleri yapıyoruz. Bu analizlerle şirketlerimizin kur, faiz ve vade volatiliteleri nedeniyle maruz kaldıkları riskleri inceleniyoruz. Yapılan ölçümler sonrasında grup şirketlerinin bilançolarında görülen pozisyonların, öncelikli olarak faaliyetin doğal neticeleriyle “hedge” edilip edilemediğine bakıyoruz. Doğal “hedge” edilemeyen pozisyonlar, onaylı limitleri aşıyorsa finansal türev ürünlerini kullanıyoruz.

“2008’e Kapalı Pozisyonla Girdik”
Son bir yıl içerisinde global ekonomide baş gösteren riskler arasında, en çok hissedilen likidite ve kur riski oldu. Periyodik olarak gerçekleştirdiğimiz ‘riske maruz değer’ ölçümleri sayesinde ekonomik krizlere karşı daha dayanıklı hale geldik. 2008 yılına tamamen kapalı pozisyonla girmeyi başardık. 2008’de kur risklerini yakından izledik ve dikkatli yönettiğimizi söyleyebilirim. Değişen ekonomik şartların getirdiği finansal risk yönetimi bakış açısı sayesinde iş yapış şeklimiz de değişti.

Üretimde, hammaddeye dayalı risklerin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak grup şirketleri için son 1 yıl içerisinde, fiyatlarında çok yüksek volatilite gözüken emtia ve hammadde risklerini ortadan kaldırdık. Şirketimizin, yurtiçi ve yurtdışı ticari alacaklarının ödenmeme riskine karşı dünyanın önde gelen kredi sigortası kuruluşlarıyla alacakların sigortalanması çalışmasına gittik. Ayrıca 2007 Aralık ayından beri grup genelinde giderlerimizi kontrol altına alacak uzun vadeli stratejiler geliştiriyoruz.

“Süprizleri Ortadan Kaldırdık”
Doğuş Holding Risk Yönetim Bölüm Müdürü Alper Uğural, otomotivden finansa turizmden medyaya farklı alanlarda faaliyet gösteren Doğuş Grubu’nun risklerini yönetiyor. Uğural, aldıkları önlemlerin kriz zamanında holdinge büyük fayda sağladığını söylüyor. Uğural, grubun risk yönetim stratejisini şöyle özetliyor:

“Doğuş Grubu’nun faaliyet alanlarıyla ve ekonomiyle ilgili birçok konuda risk izleme sistemleri geliştirdik. Buradan riskleri günlük hayatın bir parçası olarak sürekli izliyoruz. Bu yapının bize kazandırdığı ilk fayda sürprizleri ortadan kaldırmak oldu. Riskler konusundaki şeffaflık, sağlıklı bir tartışma ortamını ve önlem alternatiflerinden en uygun olanları seçmemizi sağlıyor. Diğer bir faydası ise önlemlerin tasarımı ve zamanlaması ile ilgili. Gelecekle ilgili vizyonunuzun güçlendiği, riskler ve potansiyel etkileri hakkında detaylı bilgi sahibi olduğunuz bir durumda, risklere karşı önlemleri en uygun zamanda ve şekilde yerine getirebiliyorsunuz. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada, detaylı analiz ettiğimiz ve önlemler geliştirdiğimiz risklere karşı kendimizi daha güvende hissediyoruz.

“Fırsatları da Göz Ardı Etmiyoruz”
Son 1 yılda üzerinde yoğunlaştığımız risklerin başında ekonomik ve finansal riskler geliyor.

ABD’de başlayan finansal krizin en önemli etkisi hiç şüphesiz büyüme, kur ve faizler üzerinde oldu ve olmaya devam ediyor. Doğuş Grubu olarak ekonomik durumu değişik senaryo varsayımları altında sürekli takip ediyoruz. Tüm şirketlerimizin kur, faiz risklerini sürekli ölçebilmemizin yarattığı avantaj, bize erken uyarı mekanizmasıyla pozisyonlarımızda grubumuza en az zarar gelecek şekilde gerekli ayarlamaları yapma fırsatı yaratıyor.

Öbür taraftan kriz dönemleri, özellikle büyük şirketler için birer fırsat niteliğinde ve bu dönemde yapılan akılcı yatırımların olumlu etkileri büyük oluyor. Bu bağlamda krizin geçici olduğunu düşünüyor ve uzun dönemli stratejilerimiz doğrultusunda karşılaşabileceğimiz fırsatları da göz ardı etmiyoruz.”

Hilal Baltacı / Kpmg Türkiye Yönetici Ortağı

“Risk Yönetiminin Kârlılığa Pozitif Etkisi Var”

İflasların Nedeni Ölçüsüz Risk
Krizle birlikte, risk yönetimi önemini bir kere daha gösterdi. Finansal krizlerin ardından yaşanan büyük iflaslarda, ölçüsüz biçimde risk alınması ve alınan bu risklerin kontrol edilmemesi yatıyor. Artık pek çok şirket, risk izleme sistemleri kurmak için bizim gibi danışmanların kapısını çalıyor. Şirketler, danışmanlardan ölçülebilir, pozitif katkılarda bulunarak değer yaratan, stratejik odaklı, geleceğe yönelik ‘risk yönetim’ yapısının oluşturulmasını bekliyor. 

Hesabını Yapanlar Ayakta Kalacak
Risk yönetimi departmanları, yöneticiler tarafından iş yapmanın önünde bir engel olarak düşünülürdü. Oysa senaryo analizleri yaparak risk ve getirinin en iyi kompozisyonunu oluşturmada risk yönetim sistemlerinin büyük faydası var. Yapılan araştırmalar, risk yönetiminin kârlılığa pozitif etkisi olduğunu ortaya koyuyor. Şirketlerde karar alınırken risk yönetimi departmanlarının stratejik karar ortağı olmalarının sağlanması lazım. Hesabını kitabını yapabilecek şirketler ayakta kalabilecek.

Tamer Saka/ Sabancı Holding Risk Yönetim Direktörü

“İyileşme İçin 2011’i Beklemek Gerekiyor”

Günlük Takip
Çok ciddi ve sancılı bir kriz dönemine girdik. Bu dönem hiç de keyifli değil. Günlük olarak riskleri takip etmek önem kazanacak. Makro olarak baktığınızda Türkiye’nin çok ciddi problemleri var. İçerideki problemler dışarıdakilerle birleşmiş durumda. Bu durum diğer riskleri de tetikleyecek. İşsizlik artacak, daha az insanla daha fazla iş yapmak gerekecek. Ekonomik durgunluk yaşanacak.

Dipsiz Kuyu
Bütün bunlar, şirketlerin kredi riskini artıracak. Alacaklarını tahsil etmek zorlaşacak. Zincirleme reaksiyon olacak. Kriz dipsiz kuyu gibi… Ne zaman düzeleceğini söylemek çok zor. Bu yıl ortasından itibaren global krizin, artık reel sektördeki etkisini hissetmeye başlayacağız. O da muhtemelen 2010 yılının sonuna kadar sürecek. Üç yıllık bir perspektif içinde olumlu gelişme beklemiyoruz.

Bekleme Dönemi
İyileşme için 2011’i beklemek gerekiyor. KOBİ’ler için nakit yönetimi, çalışma sermayesi yönetimi, stok yönetimi çok önemli konular olacak. Ödemelerin vadeleri uzayacak. Tahsilatlar azalacak. KOBİ’lerin çok ciddi tasarruf yapıyor olması gerekiyor ki maliyetlerini yönetebilsinler. Ortak satın almalar, ortak hammadde alımları gibi kolektif hareket etmeliler.

Ayçe Tarcan Aksakal
[email protected] 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz