Sağlık “Coach”undan İşadamına Taktikler

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu / Ankara Numune Hastanesi Eski Başhekimi   Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, 9’uncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in özel doktoru... Ancak, bu onun bilinen tarafı... Bir ...

1.05.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu / Ankara Numune Hastanesi Eski Başhekimi

 

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, 9’uncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in özel doktoru... Ancak, bu onun bilinen tarafı... Bir de daha az öne çıkan, iş dünyasına yönelik yanı var. Kendi deyimiyle, işadamlarının “sağlık coach”u gibi çalışıyor. “Ankara’daki 10 müteahhitten 9’u benim hastam” diyor. İşadamı ve yöneticilerin sağlıklarına yeterince özen göstermediklerine dikkat çekiyor. Bu nedenle, onlara, sağlıklı ve uzun bir yaşam için hayati önerilerde bulunuyor.

 

Türkiye´nin Süleyman Demirel´in doktoru olarak tanıdığı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu´nun iş dünyasından da çok sayıda hastası var. Başhekimliği sırasında Ankara Numune Hastanesi´nin olanaklarını, benzerlerinin de ötesine çıkartan Müftüoğlu, bu itibarıyla aynı zamanda iyi bir üst düzey yönetici olduğunu da kanıtlamıştı.

 

İsim vermemekle birlikte ``Ankara´daki 10 müteahhitten 9´u benim hastamdır. İç hastalıkları uzmanı olduğum için sorunların yüzde 90´ı bana gelir'' diyen Müftüoğlu, işini bir “sağlık coach”u gibi götürdüğünü ifade ediyor.

 

Müftüoğlu´nun amacı, belli bir yaş-risk grubuna girmiş insanların karşılaşabileceği sağlık sorunlarını önceden analiz ederek yakalayıp; yok edici, hafifletici, geciktirici ya da yavaşlatıcı bir takım tedavileri uygulamak.

 

Müftüoğlu, ``Bütün dünyada ultrapreventif tıp dediğimiz, aşırıcı korumacı, hastalık tedavi etmekten çok insanları hastalandırmayan bu tıp türü gündemde'' diyor. Ciddi bir ekonomik güç gerektirdiği için bu tür tıbbın en yaygın müşterileri işadamları. Oysa Müftüoğlu, Türk işadamlarının bu konuda yeterince bilinçli olmamasından muzdarip.

 

Müftüoğlu´nun açılımı basit: İnsan hayatı uzuyor. Bu hayatı sağlıklı ve işlevlerini gerçekleştirerek yaşamak var. Hastalıklardan dolayı sağlıksız yaşamak veya erken sonlandırmak var. Eğer belli bir maddi gücünüz varsa, şimdiden önlemleri alıp ilk seçeneği gerçekleştirmek mümkün.

 

Süleyman Demirel´in “sağlık coach”u Ankara Numune Hastanesi eski Başhekimi Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, sağlıklı yaşamın yollarını ve işadamlarının dikkat etmesi gerekli hususları Capital´e anlattı:

 

İşadamlarında hangi sorunlara sık rastlıyorsunuz?

 

Bütün meslek gruplarında, diğer mesleklere göre daha sık, yoğun görünen hastalıklar ve sağlık sorunları her zaman var. Çok sayıda işadamı izleyen bir hekim olarak en sık rastladığım rahatsızlıklardan birisi hipertansiyon, diğer bir deyimle kan basıncı yüksekliği. Diğer bir sorun şeker hastalığı... Kan yağı, yani kolestrol yüksekliği. Şişmanlık veya kilo fazlalığı, bu özellikle Türk işadamlarında çok belirgin.

 

Türk işadamlarında yurtdışındaki meslektaşlarıyla ortak ne tür sağlık sorunları tesbit ettiniz?

 

Bütün dünyadaki işadamlarında sık görünen, “akut stres” reaksiyonları dediğimiz, ani ruhsal yüklenmeler, çatışmalar sonucu oluşan panik reaksiyonları, yahut da bunaltı, anksiyete bozuklukları bizde de var. Belki de bunun sonucu olarak işadamlarında daha çok uyku bozuklukları, beklenenden daha fazla cinsel sorunlar görüyoruz. Normalden çok daha yoğun olarak yorgunlukla ve kalp sorunlarıyla karşılaşıyoruz.

 

İşadamlarında sindirim sistemi hastalıkları sık görülüyor. Özellikle de stresle ilgili olanlar, ülser ve 12 parmak bağırsağı ülseri daha yaygın... Yine işadamlarında spastik kolit dediğimiz, sinirsel kalın bağırsak spazmına bağlı kalın bağırsak hastalığı daha yoğun. Çünkü, spastik kolit stresle çok ilintili. Beslenme hatalarıyla çok ilintili sağlık sorunu. İşadamlarının önemli bir kısmında kabızlık da ciddi sorun.

 

İşadamlarının karşılaştıkları sorunların ne kadarı psikolojik kaynaklı, ne kadarı tamamen fiziksel? Acaba psikolojik kaynaklı olduğu için mi fiziksel sonuç veriyor?

 

Bunların birkaç tanesi hariç, gerisi psikosomatik orijinli. Yani somatik sonuçların çoğunun temelinde psişik, psikolojik, ruhsal çatışmalar, bozukluklar yatar. Çünkü, işadamları, normal insanlara göre daha önemli kararları daha kısa sürede vermek zorundalar. Verecekleri kararların daha büyük maddi, manevi etkisi var. Bu kararlar daha çok sayıda insanın geleceği ile ilişkili.

 

Hakikaten işadamları bu konulara kaygı duyuyorlar mı? 

 

Çok fazla. Bir gözlem olarak söylüyorum, işadamları bir yere kadar yaptıklarını ``to have'' olarak yapıyor. Yani sahip olmak adına... Ama o noktayı geçtikten sonra ``to be'' olmaya, yani olmaya çalışıyorlar. O zaman işadamlarının büyük kısmında bu var; maaş verebildikleri insan sayılarıyla, fabrikaların büyüklüğüyle, ağırladıkları turist sayısıyla övünmeye başlıyorlar.

 

Özellikle son dönemde toplumda işadamlarıyla ilgili, sadece kendilerini düşünen, hiçbir şeyi dert edinmeyen bir imaj yerleşti...

 

Sadece kendileri için kazanıyorlar sanılır. Ama bir süre sonra kendisi olmaktan çıkıyor, işadamı kendisini toplumun bir parçası olarak algılıyor. Bazılarının ileri sürdükleri bir sav var. Devlet memuru olduklarını düşünüyorlar, çünkü devlet adına çalıştıklarını, iş sahası açtıklarını devlete vergi verdiklerini söylüyorlar.

 

Yani motivasyonlar farklılaşıyor? 

 

Evet o motivasyonlar değiştikçe, işadamlarının sorumlulukları da fazlalaşıyor. Aldıkları kararlar daha çok kişiyi etkileyeceği veya kaybedebilecekleri şey çok fazla olacağı için, bu onlara çok büyük stres reaksiyonlarına yol açıyor. Çok stres yüklü ve yoğun iç çatışmaların içinden geçen insanlar. Gecelerinin çok büyük kısmını uykusuz geçirebiliyorlar. Bir süre sonra uyku bozukluklarına, beslenme bozukluklarına aşırı veya az beslenmeye yol açıyor.

 

Peki alkol sorunları var mı?

 

Çok fazla yok. İşadamlarında alkol sosyal katılım olarak kullanılıyor. Yoğun iş temposunda alkol ertesi gün verimini azaltıyor, bir kaç deneyimden sonra bırakıyor.

 

Hangi işadamında, ne tür bir sorun ortaya çıkacağı söylenebilir mi?

 

İşadamlarında genetik bir takım eğilimler varsa, metabolik ya da genetik olarak bedeni risklerle yüklüyse, yani tabancası doluysa, bir de üstüne işadamı olunca bu tetiği çekici bir mekanizma oluyor. Örneğin annesi ve babasında hiper tansiyon olan bir kişi, bir de üstüne işadamıysa, hiper tansiyon daha erken ortaya çıkıyor ve daha zor önleniyor.

 

Saç dökülmesi... 

 

Bunu biz daha çok kozmetik bir sorun olarak algılıyoruz, sağlık sorunu olarak değil.

 

Mekanizma ne şekilde işliyor ki, sorunlar bu kadar erken baş gösteriyor?

 

Akut ruhsal yüklenmeler, bir süre sonra, bedensel olmaktan çok, ruhsal çatışmalar nedeniyle kronik yorgunluğa, uyku sorunlarına yol açıyor. Bir süre sonra işadamında ailesel veya genetik olmayan sorunlar bile daha erken ortaya çıkabiliyor.

 

Yorgunluk dışında?

 

Aynı şekilde kalp damar hastalıkları ve ritm bozukluğu da çok. Yine beslenme bozukluğu olarak kroner kalp hastalığına yol açan kan yağı bozuklukları yükseklikleri daha sık görülüyor. O yüzden işadamları daha erken kalp hastalığı olmaya adaylar.

 

Bunun nedeni ne?

 

Bunun arkasında bazı etkenler var. Ciddi egzersiz eksikliği, düzensiz ve dengesiz beslenme çok önemli...  Önemli olan bir başka şey şu; İşadamları, işlerini ciddiye aldıkları kadar sağlıklarını da ciddiye almalılar. Maalesef bu bir eğitim, gelenek ve kültür sorunu. Bu sanayileşmiş toplumlarda daha ileri bir seviyede.

 

Şu hava var mı? İş hayatında çok başarılı olmuş kişilerde kendilerine aşırı güven seziyor musunuz? “Bu benim başıma gelmez” gibi bir havaları var mı?

 

İşte orada sağlıkla ilgili eğitimsizlik, bilgisizlik sorunu var. İşadamı da toplumun bir mozaiği. Türk toplumunda genelde sağlık bilinci eksik. Türk toplumu burjuvazisini daha oluşturamadı, henüz şehirleşmedi. Dolayısıyla, henüz sağlık bilincini geliştiremedi.

 

Ne yapmalılar? 

 

Benim işadamlarıyla yaptığım görüşmelerde ortak saptadığım nokta şu: İşadamları, geleceklerine yaptığı yatırımı sağlıklarına yapmıyorlar. Paraları var. Ama biraz zaman ayırıp sağlık konularında kendilerine danışman edinebilecekleri, sağlık koçu gibi kullanacakları bir doktordan faydalanmalılar.

 

Sizin burada verdiğiniz hizmet de sağlık koçluğu şeklinde mi? 

 

Bana müracaat edenlerin çoğu hastalandıktan sonra gelenler. Oysa günümüzde tıp çok farklı bir alana gidiyor. Tıptaki gelişmeler sonucu 20. yüzyılda insan yaşam süresi çok uzadı. 20. yüzyılın başında Amerika´da 50-55 yıl arasından 2001 yılında 80´li yaşlara dayandı. Türkiye´de 1920 istatistiklerine göre ortalama yaşam süresi 47-48 iken şimdi 65-70´e uzadı.

 

Yani insan yaşamı uzuyor... 

 

Siz uzun yaşamı bunamış bir beyinle, görmeyen göz, duymayan kulakla, fonksiyon görmeyen bir cinsel yapılanmayla da tamamlayabilirsiniz, 80-85 yaşında tüm fonksiyonlarınız iyi işler halde de. Bunu gerçekleştirmek için de koruyucu tıp hizmetini daha önceden almış olmanız lazım. Yani insanı yaşlandıran, insanı daha erken sağlıksızlıkla karşı karşıya getiren sorunlara karşı servis almış olmanız lazım.

 

Ne gibi önlemler bunlar?

 

İnsan yaşamı içinde değiştirilemeyen ve değiştirilebilecek faktörler var. Genetik, ailevi faktörleri değiştiremiyorsunuz. Beslenme, yaşam stilinden kaynaklanan yanlışlıkları değiştirebiliyoruz.

 

Egzersiz noksanlarınızı giderebiliyor, uyku sorunlarını çözebiliyoruz. İnsanı kanserden, hipertansiyondan, şeker, kalp hastalıklarından, kan yağı yüksekliklerinden, strese bağlı birçok psikolojik sorunlardan ve bunları tetikleyici bedensel problemlerden ya arındırabiliyoruz ya da bunları yavaşlatabiliyoruz. İşadamları da bu servisi almakla ilgili bilgi noksanlığı ve bilinç eksikliği var.

 

İşadamları bu konuda ne yapmalılar? 

 

Burada en doğru olanı şu: Hele hele ekonomisi düzgün işadamlarından bahsediyorsak, bunların düzgün aralıklarla sağlık ile ilgili servisi almaları lazım. 40-55 yaşları arasında, 2-3 yılda bir, 55-70 yaşından sonra yılda 1, 70´den sonra yılda iki kez sağlık kontrollerinden geçmeleri lazım.

 

Kontroller hep aynı tarzda mı olur?

 

Yaşa göre bazı kontrollerin işin içine yerleştirilmeleri lazım. Yaş ilerledikçe erkeklerde prostat, hem erkek hem bayanlarda kalın bağırsak, akciğer kontrollerinin kanser açısından, hem erkek hem bayanlarda ama özellikle erkeklerde kalp kontrollerinin ciddi şekilde yapılması lazım.

 

Çalıştıkları işin türü açısından? 

 

Fazla seyahat eden, çok stres yoğunluğu olan, çok yanlış beslenen veyahut da işi gereği daha farklı besinleri tüketme durumu olan işadamlarının da özel olarak kontrolden geçmeleri gerekir. Seyahat eden işadamlarının, seyahat ettiği bölgeye yönelik kontrollerin yapılması, o bölgeye yönelik belli aşıları yapmaları, alerji, ishal gibi sorunlara karşı bazı basit önlem ilaçlarını yanlarında bulundurmaları lazım.

 

Bu kontroller ne kadar sürer?

 

Eğer işadamı düzenli sağlık kontrolüne gidiyorsa, bir sağlık koçu varsa, ortalama yıllık büyük check-up´larda 6-8 saate ihtiyaç var. Ama rutin kontrollerde bu süre daha da kısalabilir.

 

Genel olarak her işadamına vereceğiniz öneriler ne? 

 

Beslenme desteği konusunda daha talepleri var. Çünkü, daha düzensiz, dengesiz besleniyorlar, fast-food tüketiyorlar. Onların daha çok vitamin, mide hapı kullanmaları söz konusu. 50 yaşından sonra herhangi bir sağlık sorunu olmayan her işadamına anti-oksidant tedavi programına alıyorum.

 

Anti-oksidant programı nedir

 

İçinde e-vitamini, betakaroteni, çinkoyu, serenyumu ve c-vitaminini içeren kombinasyonlar. Bunlar tek tek veya beraber alınabilir. Burada e-vitamini günde 200-400 mg kadar, c günde 1-2 gram civarında, betakaroten 6-12 mg civarında, çinko 20-40 mg, serenyum ise 100-200 micro gram arasında veriyorum.

 

Bu kadar çok hap zararlı değil mi? 

 

Bunlar hap değil, ilaç değil. Bunlar vitamin, mineral ve bitkilerden oluşan gıda destekleridir. Amerika´da İlaç ve Besin Dairesi (FDA) tarafından besin desteği olarak alınır. Burada mesele, bunların konuyu bilen bir doktorun tavsiyesiyle kullanılması lazım. Bazı reçete ilaçlarının etkisini azaltıp, arttırabileceği bilinmeli. Bunun için rastgele kullanılmamaları lazım.

 

İşadamlarının tavrı nasıl?

 

Genellikle almaya eğilimliler. Kısa yoldan sağlığa yöneliyorlar ve tavsiyeleri çok sıkı tutuyorlar. Ama sağlık planlamaları konusunda çok samimi, dikkatli değiller.

 

Bu tarz bir destek programının bir işadamına ayda getireceği maddi yük ne olur?

 

Bir işadamı için bahsi söz konusu bile olamaz. 50-100 milyon lirayı geçmez.

 

İşadamlarındaki en önemli sorun ne?

 

Egzersiz eksikliği. Türk insanı hareket etmiyor. Egzersiz geleneklerimizde yok. Yürümüyoruz, koşmuyoruz. Hayat eğitimleri gereği işadamlarının çoğunun fazla kilolu (over weight) ya da şişman (obez) olduğunu gözlüyorum. Bu kilo fazlalığı ve şişmanlığın getirdiği kan yağı yüksekliği, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi ve onun getirdiği kendini beğenmeme ve durumuyla barışık olmama gibi psikolojik sorunlarla karşı karşıya bırakıyor.

 

Egzersize yöneldikleri zaman kan basıncı, şeker, kilo vermeleri, kolon, prostat kanserinden ciddi biçimde korunuyorlar. Bu nedenle biz işadamlarını egzersiz konusunda yönlendirme gerektiğini düşünüyorum.

 

Nasıl bir egzersiz?

 

En az haftada 3 defa, 35 dakikadan az olmayan bir yürüyüş yeterlidir, gereklidir. Ama iyi bir egzersiz planlaması günde bir-iki defa da olabilir.

 

Beslenme? 

 

Beslenmeyi işadamlarının öğrenmesi lazım. İşadamları daha çok fast-food´a yöneliyorlar. Yanlış. Şeker, kolestrol, kan basıncı sorunları artıyor, daha kilolu oluyorlar. Onun için mümkün olduğu kadar sebze-meyveye, doğal posalı gıdalara yönelmeleri lazım. Batı’da dikkat ederseniz, eski göbekli işadamı profili ortadan kalktı. Bizde de öyle olması lazım.

 

Diğer sorunlar? 

 

İşadamlarının ağız sağlığına dikkat ettiği kanaatinde değilim. Ayrıca yeterince su içmiyorlar. Günde 6 bardak kadar temiz su içmeliler. Diğer bir deyişle, meşrubat hariç, yaklaşık 1-15 litre.

 

SİNYAL VEREN GÖSTERGELER

 

*Anlamsız kilo alıp verme oluyorsa...

 

*Sabit olarak belli kiloyu kısa sürede aynı yönde kilo alıp verme.

 

*Anlamsız yorgunluk. Uyku düzensizlikleri, bölünmeleri.

 

*Sindirim sistemi fonksiyonlarında anlamsız değişmeler, ishal ve kabızlık.

 

*Yeme alışkınlıklarında, iştah alışkanlığında gelişen değişiklikler.

 

*Vücutta bulunan bir bende veya sorunda kısa sürede meydana gelen değişiklikler. *Aynı bölgeye lokalize, süregen ve giderek artan ağrı şikayetleri.

 

``ÖNCE STRES YÖNETİMİ, SONRA EGZERSİZ YÖNETİMİ”

 

İşadamlarının özellikle dikkat etmeleri gereken nedir?

 

Mümkün olduğu kadar stress-management´ını, yani stres yönetimini öğrenmeliler. Bunu bilmeyen kişinin işadamlığına soyunmaması lazım. Bu konuda kitaplar var. Sağlıklı yaşam merkezlerden, psikologlardan alabilirler. Mesela ben bu konuda Psikolog Acar ve Zühal Baltaş´ın yazdığı ``Stres ve Başa Çıkma Yolları'' adlı kitabı önerebilirim. Bu birinci önemli sorun.

 

Stres yönetiminden sonra neye dikkat edilmeli? 

 

İkinci sorun egzersiz meselesi. Daha sonra da düzenli ve dengeli beslenme. Seyahat riskleri açısından da, özellikle tropikal bölgelere seyahat edenlerin, sineklerden, besinlerden, böceklerden geçen tropikal hastalıklara dikkat etmeleri gerekiyor. Yine Asya´ya giden işadamları için de alınabilecek tedbirler var.

 

Neler öneriyor, hangi tabletleri veriyor?

 

*Hipertansiyon için kan basıncını düzenleyici sarmısak tabletlerinden faydalanılıyor. Bu yağ yüksekliklerinin tedavisinde de faydalı Örneğin üzüm çekirdiği (grape seed extract) tabletleri.

 

*Diyet tedbirleri, gerekiyorsa yanında içyağlarını içeren balıkyağından elde edilen, kanda yağ bozukluklarının damarlara verdiği zararları azaltıcı kombinasyonlardan faydalanılıyor. Bunlar EPA ve DHA içeren “fish-body oil” kapsülleri olarak satılıyor.

 

*Kilo fazlası, karaciğer yağlanması ve buna bağlı karaciğer fonksiyonu sorunu olan kişilerde “Sillymarine” faydalı olabiliyor. Bu, kişileri alkol, ilaçlardan  ve başka sebeplerden alabileceği toksit zararlardan koruyan bir antioksidant.

 

*İhtiyaca göre magnezyum, bitkisel gevşeticiler, örneğin Kava Kava, valerian, melatonin kapsülleri yararlı olabilir. Bunlar, gevşetici, rahat uyku sağlayıcı veya yorgunluk giderici faydalar sağlıyor.

 

*Coenzym Q-10 çok yaygın kullanıyor. Sorunlara bağlı olarak 50-250 mili gram arasında veriliyor.

 

*Grip aşısı yapılıyor. Aynı zamanda Echinacea kapsüllerinden faydalanılıyor.

 

*Özellikle hafıza kaybını önlemeye yönelik Ginko Biloba kullanılıyor.

 

SIK SEYAHAT EDENLERE ACİL YARDIM KİTİ

 

ALERJİ ÖNLEYİCİ: Zyrtec ve Klaritine

 

BOĞAZ TABETLERİ: Bepanten, streptoosil, Kalamin losyon

 

KABIZLIK GİDERİCİ: Pursennid, Laksafenol

 

AĞRI KESİCİ: Parasetamol ve Novalgine

 

ASİT GİDERİCİ: Kompensan, Talcid, Acidopan

 

İSHAL KESİCİ: Lomotil, Lopermid

 

GRİP İÇİN: Theraflu, Arbitus, Aferin

 

FİNANS YÖNETİCİLERİNDE STRES SORUNU VAR

 

Hangi işadamlarından nasıl sorunlar çıkıyor? 

 

Çok şişman gördüğünüz işadamlarında, çok büyük ihtimalle kanyağı yüksekliği, hipertansiyon ve şeker vardır diye düşünüyorsunuz. Bankacılarda ve özellikle borsacılarda çok yoğun olarak sindirim sisteminin psikosomatik hastalıkları gözüküyor. Özellikle mide ülseri... Kalp ritm bozuklukları, sinirsel kalp hastalıkları, yani kalbin kendisinin hastalanması değil strese bağlı kalp hastalıkları. Seyahat eden işadamlarında seyahat ve tatil hastalıkları (Travel and Holliday Health) var. Örneğin Güneydoğu Asya´da Hepatitis B, Afrika´da sarı humma çok yaygın. Bunlara karşın aşılanmak gerekiyor.

 

Genelde ne önemli oluyor? 

 

İlk görüşte, işadamının yaşı, yaptığı işin tipi, kilosu az çok ne tür risklere açık olduğu konusunda bir fikir verir. Ama bunun ötesinde genetik riskleri iyi sorgulamak lazım. Ailevi sağlık geçmişi. Beslenme alışkanlıklarını iyi sorgulamak lazım.

 

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz