20 yıl önce ülkemizde kişi başına yılda 4.300 metreküp su düşüyordu. Bu sayı bugün yaklaşık 1.400 metreküp. Yapılan projeksiyonlara göre eğer radikal önlemler alınmazsa, 10 yıl sonra yılda kişi baş...
20 yıl önce ülkemizde kişi başına yılda 4.300 metreküp su düşüyordu. Bu sayı bugün yaklaşık 1.400 metreküp. Yapılan projeksiyonlara göre eğer radikal önlemler alınmazsa, 10 yıl sonra yılda kişi başına 1.000 metreküp su düşecek… Bu sayının daha altı ise bizi “su fakiri” ülkeler sınıfına doğru götürüyor.
Ülkemizde suyun yüzde 72’si tarımsal alanda, yaklaşık yüzde 18’i kentsel alanda ve yüzde 10’u ise sanayide kullanılıyor. Dağılımda aslan payı tarımın. Bu alanda on yıllardır yanlış ve bilimsel olmaktan uzak uygulamalarla yapmakta olduğumuz sulama yöntemleri nedeniyle hem tarımsal alanlarımızdaki tuzlanmayı artırdık, hem suyu israf ettik. Barajlardan, su bentlerinden, rezervuarlardan açık kanal veya kanaletler vasıtasıyla çiftçiye suyu dağıtarak sulama işini çözdüğümüzü zannettik. Bilimsel olmaktan uzak bu uygulamanın su kaynaklarımızın kötü kullanımına yol açtığını artık görüyoruz.
Vahşi Sulama Sorunu
Bugün sulamanın yüzde 88’i, adına “vahşi sulama” diyebileceğimiz yöntemle yapılıyor. WWF Türkiye’nin Konya havzasında Eskil, Kulu, Cihanbeyli, Ereğli ve Ayrancı ilçelerinde yaptığı pilot çalışmalar ve yöre çiftçileriyle beraber uyguladığı yöntemlerle yaklaşık 1.000 çiftçi, sulamada yüzde 70 tasarruf yaparak, daha etkin ve verimli ürün alınabilecek tarım yapılabileceğini gördü. Bu yöntemin adı “damlama sulama”. Geniş alanları ve toprağı genel olarak sulamak yerine, bitkiyi ve bitkinin kökünü sulayarak tasarruf yapılmasını ve daha verimli ürün alınması sağlanıyor. Ben, Akhisar’daki Selendi bağlarımızda bu yöntemi uygulayarak çevredeki çiftçilerin hayretler içindeki bakışlarıyla güzel şaraplık üzümlerimizi yetiştiriyorum.
Bunu gören Tarım Bakanlığı modern sulama tekniklerine yüzde 50 hibe vermeye başladı. Güzel bir önlem ama kanımca yeterli değil. Çok daha geniş kesimlere, çiftçilere yaygın olarak eğitim vererek yönlendirme yaparken, teşvik sistemi yanında yanlış uygulamaları da daha maliyetli hale getirerek cezalandırmak gerekiyor.
Kayıp Su Acil Önlenmeli
Diğer taraftan ülkemizde kentsel alanlarda kullanılan suyun miktarı yaklaşık 6 milyar ton iken bunun yüzde 44’ünü, yani yarıya yakınını dağıtımın firesi olarak kaybediyoruz. 16 büyükşehir belediyesinin bazılarında kayıplar yüzde 50’lerde, bazılarında ise yüzde 66 düzeyine ulaşıyor… Tüm bu kayıplar; altyapımızın yetersizliği, kaçaklar, sızıntılar, arızalar, bakım onarımın yapılamaması, yenilemenin yetersizliği ve basınç yöntemlerinin etkin uygulanamaması sonucu yaşanıyor. Gelişmiş ülkelerde; örneğin Almanya’da bu oran yüzde 3 iken Fransa’da yüzde 15, İngiltere’de ise yüzde 21 civarında. Biz kayıplarımızı yüzde 20’lere indirebilsek, kentsel alanda kullanılabilir temiz su miktarını ikiye katlayabiliriz. Bunun için yolların altındaki boruların, gelişmiş Batı ülkelerinde olduğu gibi “tesisat galeri”lerinin içine konması, bu galerilerde su şebekesi yanında iletişim, enerji ve diğer ihtiyaçların da uygarca karşılanması gerekli. Böylece birilerinin yolları devamlı kazıp bozmasından ve kalitesiz onarım işlerinden kurtulabiliriz. Bu sayede aksamalar, arızalar, kaçaklar olmadan önce önlem alabilme imkânları doğacaktır. Her yıl dağıtım sistemlerinin yüzde 0,6’sını yenilenme çalışmalarına ayıran gelişmiş ülkelere kıyasla bu rakamın ülkemizde yüzde 0,1 -yani altıda bir- olduğunu belirtmekte yarar var. Bu konu uzun soluklu ciddi altyapı çalışmaları gerektiriyor. İşte WWF Türkiye’nin “Conta Hareketi” kampanyası, öncelikle halkın ve sonra da belediyelerin bilinçlendirilmesine yönelik önemli bir çalışma. Seçmen, sadece toprak üstünde yapılan çalışmalara değil, aynı zamanda altyapı çalışmalarına da bakarak değerlendirmesini yapmalı. Genç ve güzel bir anne olan sanatçı Gülben Ergen’in gönüllü olarak katıldığı, Alâmetifarika ajansının gönüllü ürettiği “Conta Hareketi” kampanyası, etkin bir bilinçlendirme çalışması… Uzun soluklu bakışa gereksinim olması nedeniyle genç annelere seslenerek yapılan bir iletişim…
Sanayinin kullandığı su ve sorunlarını bir başka yazıda ele almayı planlayarak burada ona değinmiyorum. Bütün bu dev sorunların çözümünde uzun soluklu liderliğe ihtiyaç var. Sadece kendi yönetimindeki dönemleri dikkate alan geleneksel yöneticiler bu konulara ellerini sokmazlar, çünkü sonuçlar sonraki dönemlerde ortaya çıkar. İşte gerçek “lider”, “önder” olanlar bu durumlarda ortaya çıkıyor. Kendinden sonraki dönemlere de vizyoner kişiliğiyle sahip çıkan bir anlayışla…
Ülkemizde uzun soluklu çalışmaların geçte olsa örnekleri var: Metro, doğal gaz dağıtımı şebekeleri gibi. Umudum tarımsal ve kentsel su kullanımlarına da çözüm üretecek yaklaşımların sergilenmesi. En azından yeni yılda…
İyi seneler diliyorum.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?